Aludir Üssü'nde geçirmeye başladığın günlerin hızlıca geçmeye başlıyor. Bir Aludir olarak en son Cysa'yla yaptığın görüşme hala aklının bir köşesinde bulunuyor. Ancak bundan ziyade, seni esas düşündüren konu Inias'a bundan sonra ne olacağı oluyor. Karanlığın içinde gözlerini ilk açtığın andan başlayarak, defalarca yaşadıklarını tekrar tekrar zihninden geçiriyor ve her bir anını bir kez daha yaşıyorsun. Hatta bu anıları o kadar gerçek yaşıyorsun ki, zaman zaman kendine o anda verdiğin tepkilerden dolayı kızıyor, zaman zaman başka cevapların daha iyi olacağını düşünüyor ve zaman zaman da kudretini ortaya koymana hayran oluyorsun. Ancak gün sonunda, dönüp dolaşıp yine aynı kapanın içerisinde kendini buluyorsun. Nuwihn Bölgesi'nde yaşadıkların her bir günün sonunda en azılı kabusun olarak üstüne çöküyor. Her bir çöküş ise küçük düşürülmeni ve acizliğini daha da ortaya çıkarıyor. Kutlu olduğuna inandığın varlığın her bir küçük düşürülmede ve aciziyette ise daha aşağılık bir hal alıyor. Ne kendinin ne de Kho'Raktar'ın böylesine bir yazgıya ait olmadığını hissediyorsun. Gördüğün andaki Inias ile şimdiki Inias'ın aynı kişi olmadığını...
Soluk soluğa uyandığın bir sabahın sonunda ise, tüm özgüvenini toplayarak elzem bir çözüm gerektiren sorununun kökünü kazımaya karar veriyorsun. Yatağından doğrulduğun anda, belki de ilk kez bulunduğu odayı toparlamadan ve umursamadan kapıdan çıkıyorsun. Yanına gitmek istediğin kişi belli olsa bile, onu Aludir Üssü'nde nerede bulabileceğini bilemiyorsun. Bu yüzden, gördüğün ilk surata -ki sana bu ana kadar özellikle yemek konusunda çok yardımcı olmuş bu insana- Hükümdar'ı nerede bulabileceğini soruyorsun. Sanki kendisine yasaklı bir soru sorulmuş gibi çekinen kişi, lafı biraz eveleyip gevelemesinden sonra Hükümdar'ın burada olmadığını, kendisinin Yükseliş Konağı'na geçtiğini söylüyor. Bu noktada aklına gelen ilk soru, elbette Yükseliş Konağı'nın neresi olduğu oluyor. Herhangi bir çekince duymadan ve acele bir şekilde sorduğun sorunun ardından ise adam sana Valerin Şehri'ne gitmen gerektiğini, burada Yükseliş Konağı'nı bulabileceğini, ancak buranın Hükümdar'ın özel konutu olduğunu söylüyor. Aldığın cevaplar, tatmin seviyeni zerre yerinden arttırmazken, bu kez Valerin'e nasıl gidebileceğin sorusunu çekinmeden sorup geçiyorsun. Adam, at arabasıyla oraya gidebileceğini ve eğer böyle bir niyeti varsa gerekli izinleri alıp ayarlama yapabileceğini söylüyor. Sanki konuşmanın başında söylemesi gereken şeyi ancak söylemiş gibi attığın bakışların ardından adam başkaca bir şey duymaya gerek görmeden hemen işleri halletmek için yanından ayrılıyor.
Öğle vaktine kadar yaşadığın tüm sabırsızlıkla birlikte adamın gelişini bekliyorsun. Nihayet, Güneş'in kendini en çok hissettirmeye başladığı anlarda kapın çalınıyor ve konuştuğun kişi bir at arabası ayarladığını ve üssün hemen çıkış kapısında seni beklediğini söylüyor. Bu anda kendine yakışanı yaparak, sabahki sert mizacından dolayı adamdan samimi bir şekilde özür diliyorsun. Adam ise, gerçek anlamda bunun önemsiz olduğundan bahsederek alçak gönüllüğünü ziyadesiyle sana gösteriyor. Bu andan sonra geriye yapacağın tek şey, hazırlanıp yola koyulmaktan ibaret oluyor.
Soluk soluğa uyandığın bir sabahın sonunda ise, tüm özgüvenini toplayarak elzem bir çözüm gerektiren sorununun kökünü kazımaya karar veriyorsun. Yatağından doğrulduğun anda, belki de ilk kez bulunduğu odayı toparlamadan ve umursamadan kapıdan çıkıyorsun. Yanına gitmek istediğin kişi belli olsa bile, onu Aludir Üssü'nde nerede bulabileceğini bilemiyorsun. Bu yüzden, gördüğün ilk surata -ki sana bu ana kadar özellikle yemek konusunda çok yardımcı olmuş bu insana- Hükümdar'ı nerede bulabileceğini soruyorsun. Sanki kendisine yasaklı bir soru sorulmuş gibi çekinen kişi, lafı biraz eveleyip gevelemesinden sonra Hükümdar'ın burada olmadığını, kendisinin Yükseliş Konağı'na geçtiğini söylüyor. Bu noktada aklına gelen ilk soru, elbette Yükseliş Konağı'nın neresi olduğu oluyor. Herhangi bir çekince duymadan ve acele bir şekilde sorduğun sorunun ardından ise adam sana Valerin Şehri'ne gitmen gerektiğini, burada Yükseliş Konağı'nı bulabileceğini, ancak buranın Hükümdar'ın özel konutu olduğunu söylüyor. Aldığın cevaplar, tatmin seviyeni zerre yerinden arttırmazken, bu kez Valerin'e nasıl gidebileceğin sorusunu çekinmeden sorup geçiyorsun. Adam, at arabasıyla oraya gidebileceğini ve eğer böyle bir niyeti varsa gerekli izinleri alıp ayarlama yapabileceğini söylüyor. Sanki konuşmanın başında söylemesi gereken şeyi ancak söylemiş gibi attığın bakışların ardından adam başkaca bir şey duymaya gerek görmeden hemen işleri halletmek için yanından ayrılıyor.
Öğle vaktine kadar yaşadığın tüm sabırsızlıkla birlikte adamın gelişini bekliyorsun. Nihayet, Güneş'in kendini en çok hissettirmeye başladığı anlarda kapın çalınıyor ve konuştuğun kişi bir at arabası ayarladığını ve üssün hemen çıkış kapısında seni beklediğini söylüyor. Bu anda kendine yakışanı yaparak, sabahki sert mizacından dolayı adamdan samimi bir şekilde özür diliyorsun. Adam ise, gerçek anlamda bunun önemsiz olduğundan bahsederek alçak gönüllüğünü ziyadesiyle sana gösteriyor. Bu andan sonra geriye yapacağın tek şey, hazırlanıp yola koyulmaktan ibaret oluyor.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 168 saattir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.



