Kho’Raktar Xaphan’ı yakalıyordu. Bir an sinekmiş gibi sıkıp suyunu çıkaracağını düşünsem de yaptığı yalnızca öfkeyle içindekileri dökmek oluyordu. Inias’ı yücelten sözleri duymak oldukça ilginçti. “İnanılmaz…” diye içimden geçirmekle yetiniyordum. Ancak Kho’Raktar’ın sözleri burada bitmiyor ve Inias’ı desteklemeye devam ediyordu. Gözümü sol çapraza çevirip boşluğa bakarken sessizlik içinde dinliyordum söylediklerini.
Kho’Raktar Xaphan’ı serbest bırakmasının ardından bana gelip sözlerini söylediği sırada Raldrin’in Xaphan’a ne kadar canlı gözlerle dikkat ettiğini görüyordum. Ne istediğini sanırım anlıyordum. Ancak bu isteğine yanıt vermiyor ve sözlerimi söyledikten sonra bütün ilgisinin kaybolmasına sebep oluyordum. Böyle olduğunu bariz bir şekilde öncelikle ruh haline yansıttıktan sonra ayak sürüyerek yanıma geliyor ve sebebinin ben olduğunu söylüyordu. Karşımda yavaşça yere çökerken geri dönmek için sabırsızlandığı her halinden belli olurken bakışlarım normalleşmeye başlıyordu. Raldrin’in sözünün ardından Kho’Raktar Inias’a yöneliyordu. Gözlerimle onu takip ediyorken tek dizinin üstüne çöktüğünü gördüğümde bakışlarım daha da normalleşiyordu. Dışarı yansıttığım bu normal duruşun arka planında içimde fırtınalar koptuğunu belli etmemek için gayret ediyorken bir an ben de otursam iyi olur diye hafifçe çöker gibi oluyordum.
“Henüz değil!”
Tüm bu karmaşanın içinde kaybedenin yalnızca ben olduğunu biliyordum. Ne Raldrin, ne Kho’Raktar ne Ibe Anu ne diğerleri, hiçbiri bir şey kaybetmemişti. Ancak ben gayet açık bir şekilde iblisim tarafından belli edilerek burada en geçersiz kişi olarak ilan edilmiş ve küçük düşürülmüştüm. Raldrin’in Ibe Anu’yu olaylar geliştikçe yok edebileceğini hiç sanmamaya başlamıştım. Evet, kaçmasa bire birde kesinlikle Raldrin üstündü ancak en son hareketinde gösterdiği gibi istediği zaman Xaphan’ın vücuduna saklanabilir ve erişilemez olabilirdi. O andan itibaren yapacağı her hareket maskaralıktan başka bir şeye dönüşmezdi. Xaphan’ın özrünü kabul ederken müttefik olarak düşündüğüm için bunu yapmıştım. Yoksa ne söyleyeceğim ortadaydı. Olaylar boyunca Raldrin’e söz gelmemesi için çabalarken gelip bana söylediğine bak… Vücudumun dışında iletişim kuramadığım için düşüncelerimi söyleyememiştim ancak…
Xaphan buradayken eğilecek halim yoktu. Yeniden alevlenen bakışlarımla duruşumu hemen düzeltiyor ve canlı gözlerle ancak nötr bir ifadeyle Raldrin’e bakıyordum. Bir iki saniyelik bakış sırasında ağzımdan pek çok kelime çıkmak istese de bir yandan da hiçbir şey söylemek istemiyordum ona. Normal tonda konuşur gibi “Raldrin, geri dön” diye geri çağırıyordum.
Raldrin’in dönüşünün ardından onunla konuşup konuşmamak üzerine hislerim gelip gitse de en azından bu kadarını bilmesi için içimden Raldrin'e “‘Pişmanlık içinde iblisinle beraber yok olursan bunu belki özür olarak kabul edebilirim Xaphan’, diyebilirdim. Demedim. Sanırım öfkelendiğinde parametreleri göremiyorsun” dedikten sonra her ne olursa olsun içimdeki o bağın hissiyatıyla ancak çıkan her kelimesi sırasında etimi koparıyorlarmış gibi güçlükle çıktığını hissederek duygularımı “Ama senin için kaybeden olmayı da kabul ederim” diyerek aktardıktan sonra daha fazla konuşmayı devam ettirmek istemiyordum. Tüm olanlar boyunca ona söylenenler karşısında ne kadar öfkelendiğimi ve düştüğüm durum karşısında ne kadar zorlandığımı hiç fark etmemiş olmalıydı hala bu şekilde benimle konuştuğuna göre. Belki de fark etmişti ancak yine de bildiğini okuyordu. Daha fazla onun üzerinde durmak istemiyordum duygumu da açığa vurduğum için.
Ibe Anu’yu yok etmeyi çoktan kararlaştırmış olsam da diğerleri için haklı bir nedenim olmadığı gibi Xaphan kesin olmamakla beraber benim istediğim bir şey de değildi. Gerçekten de Ibe Anu gibi bir korkağın kaçtıktan sonra peşinden onu kovalamakla uğraşacak biri değildim. Bir diğer konu olarak Xaphan’ı da ben yok etmeye kalksam etrafımda Ulrasil, Inias ve Anahtar vardı. Ulrasil ve Anahtarın iblisi de ortaya çıktığında neler olacağını kestirmesi güç olsa da varsayım olarak ben Xaphan’a doğrudan hamle yapmasam da Raldrin yaparsa ve cidden ihtimaller içinde onu öldürecek duruma gelirse Raldrin’in etrafının kuşatılması söz konusu olabilirdi. Ayrıca az önceki mesele uzadıkça diğerlerinin de artık bir son bulması için olaya müdahale edeceğini de hissediyordum. Her durumda Raldrin daha da kışkırtılacak ve sağa sola saldırıp dururken sonunda zarar görecekti. Böyle mantıksız kararlarla zarar görmesini istemiyordum. Bu yüzden düştüğüm durumu onun için kabullenmekten başka bir şey yapmayacaktım.
Ulrasil’e dönecektim. Ona normal tonda “İstediğin oldu mu? Öyleyse artık buradan çıkmak istiyorum” diyecek ve son kez Kho'Raktar'a baktıktan sonra Ulrasil'in yanına yürüyecektim diğerlerini aldırmadan.
Kho’Raktar Xaphan’ı serbest bırakmasının ardından bana gelip sözlerini söylediği sırada Raldrin’in Xaphan’a ne kadar canlı gözlerle dikkat ettiğini görüyordum. Ne istediğini sanırım anlıyordum. Ancak bu isteğine yanıt vermiyor ve sözlerimi söyledikten sonra bütün ilgisinin kaybolmasına sebep oluyordum. Böyle olduğunu bariz bir şekilde öncelikle ruh haline yansıttıktan sonra ayak sürüyerek yanıma geliyor ve sebebinin ben olduğunu söylüyordu. Karşımda yavaşça yere çökerken geri dönmek için sabırsızlandığı her halinden belli olurken bakışlarım normalleşmeye başlıyordu. Raldrin’in sözünün ardından Kho’Raktar Inias’a yöneliyordu. Gözlerimle onu takip ediyorken tek dizinin üstüne çöktüğünü gördüğümde bakışlarım daha da normalleşiyordu. Dışarı yansıttığım bu normal duruşun arka planında içimde fırtınalar koptuğunu belli etmemek için gayret ediyorken bir an ben de otursam iyi olur diye hafifçe çöker gibi oluyordum.
“Henüz değil!”
Tüm bu karmaşanın içinde kaybedenin yalnızca ben olduğunu biliyordum. Ne Raldrin, ne Kho’Raktar ne Ibe Anu ne diğerleri, hiçbiri bir şey kaybetmemişti. Ancak ben gayet açık bir şekilde iblisim tarafından belli edilerek burada en geçersiz kişi olarak ilan edilmiş ve küçük düşürülmüştüm. Raldrin’in Ibe Anu’yu olaylar geliştikçe yok edebileceğini hiç sanmamaya başlamıştım. Evet, kaçmasa bire birde kesinlikle Raldrin üstündü ancak en son hareketinde gösterdiği gibi istediği zaman Xaphan’ın vücuduna saklanabilir ve erişilemez olabilirdi. O andan itibaren yapacağı her hareket maskaralıktan başka bir şeye dönüşmezdi. Xaphan’ın özrünü kabul ederken müttefik olarak düşündüğüm için bunu yapmıştım. Yoksa ne söyleyeceğim ortadaydı. Olaylar boyunca Raldrin’e söz gelmemesi için çabalarken gelip bana söylediğine bak… Vücudumun dışında iletişim kuramadığım için düşüncelerimi söyleyememiştim ancak…
Xaphan buradayken eğilecek halim yoktu. Yeniden alevlenen bakışlarımla duruşumu hemen düzeltiyor ve canlı gözlerle ancak nötr bir ifadeyle Raldrin’e bakıyordum. Bir iki saniyelik bakış sırasında ağzımdan pek çok kelime çıkmak istese de bir yandan da hiçbir şey söylemek istemiyordum ona. Normal tonda konuşur gibi “Raldrin, geri dön” diye geri çağırıyordum.
Raldrin’in dönüşünün ardından onunla konuşup konuşmamak üzerine hislerim gelip gitse de en azından bu kadarını bilmesi için içimden Raldrin'e “‘Pişmanlık içinde iblisinle beraber yok olursan bunu belki özür olarak kabul edebilirim Xaphan’, diyebilirdim. Demedim. Sanırım öfkelendiğinde parametreleri göremiyorsun” dedikten sonra her ne olursa olsun içimdeki o bağın hissiyatıyla ancak çıkan her kelimesi sırasında etimi koparıyorlarmış gibi güçlükle çıktığını hissederek duygularımı “Ama senin için kaybeden olmayı da kabul ederim” diyerek aktardıktan sonra daha fazla konuşmayı devam ettirmek istemiyordum. Tüm olanlar boyunca ona söylenenler karşısında ne kadar öfkelendiğimi ve düştüğüm durum karşısında ne kadar zorlandığımı hiç fark etmemiş olmalıydı hala bu şekilde benimle konuştuğuna göre. Belki de fark etmişti ancak yine de bildiğini okuyordu. Daha fazla onun üzerinde durmak istemiyordum duygumu da açığa vurduğum için.
Ibe Anu’yu yok etmeyi çoktan kararlaştırmış olsam da diğerleri için haklı bir nedenim olmadığı gibi Xaphan kesin olmamakla beraber benim istediğim bir şey de değildi. Gerçekten de Ibe Anu gibi bir korkağın kaçtıktan sonra peşinden onu kovalamakla uğraşacak biri değildim. Bir diğer konu olarak Xaphan’ı da ben yok etmeye kalksam etrafımda Ulrasil, Inias ve Anahtar vardı. Ulrasil ve Anahtarın iblisi de ortaya çıktığında neler olacağını kestirmesi güç olsa da varsayım olarak ben Xaphan’a doğrudan hamle yapmasam da Raldrin yaparsa ve cidden ihtimaller içinde onu öldürecek duruma gelirse Raldrin’in etrafının kuşatılması söz konusu olabilirdi. Ayrıca az önceki mesele uzadıkça diğerlerinin de artık bir son bulması için olaya müdahale edeceğini de hissediyordum. Her durumda Raldrin daha da kışkırtılacak ve sağa sola saldırıp dururken sonunda zarar görecekti. Böyle mantıksız kararlarla zarar görmesini istemiyordum. Bu yüzden düştüğüm durumu onun için kabullenmekten başka bir şey yapmayacaktım.
Ulrasil’e dönecektim. Ona normal tonda “İstediğin oldu mu? Öyleyse artık buradan çıkmak istiyorum” diyecek ve son kez Kho'Raktar'a baktıktan sonra Ulrasil'in yanına yürüyecektim diğerlerini aldırmadan.




