Uyanış (Dina)

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

28 Feb 2023, 12:11

Gialdir’in durumu toparlamak ve Gyugnal’ı ikna edebilmek uğruna söze girmeyi amaçladığı sıralarda, bu ana kadar duyulması mümkün olmayan veya en azından duyulsa bile Gyugnal nezdinde bir anlam ifade etmeyen ses tonundan sıyrılıp konuşmaya başlıyorsun. Söze girmen, Gyugnal’dan ziyade Gialdir’i daha şaşkın bir hale getiriyor ve bir şey söylemeden cümlelerinin bitmesini bekliyor. Akabinde, tıpkı senin gibi Gialdir de bakışlarını Gyugnal’a çeviriyor. Ancak bu anda, bu sözlerin muhatabının Gialdir olması halinde, sana her türlü yardımı sağlayabileceğini düşünürken, Gialdir’in ifadesiz hali onun hakkında bir yorum yapmanın önüne geçiyor.

Sözlerin koridorun sessizliği ile yankılanırken, Gyugnal bir anda ortama hiç uygun düşmeyecek bir şekilde esnemeye başlıyor ve ağzını kapama zahmetine bile girmeden uzunca esnemesini birkaç garip sesle taçlandırıyor. Hafif bir gerinme hareketinden sonra ise bakışlarını sana çeviriyor ve “Tamam.” diyor. Ancak ardından bakışlarını daha bayık bir hale getirerek “Gialdir’i başımdan al götür. Sonra beni bul ve neyse işini halledelim!” diyor. Gyugnal’ın bu sözleri Gialdir’in kızarıp bozarmasına neden olsa da, Gyugnal senden bir cevap beklemeden ilerlemeye devam etmek ister gibi hareketleniyor. Fakat senin açından sıkıntılı olan konu, Gyugnal her ne kadar sana yardım etmeyi kabul ettiğini belirtmişse de hali ve tavırlarından hiçbir şekilde bunu gerçekleştirmeyeceğini fark etmen oluyor. Diğer bir deyişle, Gyugnal’ın seni ve Gialdir’i başından savmaya çalıştığı tüm davranışlarıyla açıkça belli oluyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

01 Mar 2023, 17:24

Off Topic
Konu içerisinde pasiflik uygulanmaması, bu mesaj itibariyle sonlanmıştır.

Konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

02 Mar 2023, 22:41

"Gerçekten mi?... Eeeh.. yani.. Bana yardım edecek misin?"

Dina'nın düşünmek için pek de fazla vakti yoktu. Gialdir'in yolu göstermesi iyi olmuştu. Bu ucubeye bir şekilde diz çöktürmeliydi. Bunu tek başına yapamazdı, belli ki bunu Gialdir de tek başına yapamıyordu. Bu adamdan alacağı bir kaç tüyo şu an paha biçilemez bir hazineydi. Lakin Gyugnal'ın yaptığı teklif de, sonrasındaki hareketleri de ona tek bir şeyi anlatıyor gibiydi. Asla yardım etmek istemiyordu, işin aslı buradan ayrıldığı anda ikisini de unutacaktı. Muhtemelen Dina'nın yüzünü ve adını da unuturdu. Gialdir ise onun için minik bir başbelasından başka bir şey değildi. Belli ki onun dikkatini çekememişlerdi. Belli ki ona ilginç bir şey vermeden yardımını alamayacaktı. Burada Gialdir'i kovarsa sepetteki yumurtadan da olacaktı. Salağa mı yatmalıydı? Gialdir'e göz ucuyla bir baktı. Hemen ardından...

"O.. yani Gialdir... nazik ve iyi birisi. Onu yeni tanıdım ama bana güzel yemekler ve leziz şaraplar ikram etti. Ayrıca sürekli beni cesaretlendirdi.."

Cümlelerini ağzından döktükten sonra Gialdir'e minik bir bakış atmıştı. Dina'nın süzgeci ve filtresi basit çalışıyordu. Burada onlarca Azuldir olsa gerek. Bu insanlar mutlaka bu işi biliyordur. Bu heybetli herif ne kadar ilgisini çekse de, ona karşı rol yapabilecekmiş gibi hissetmiyordu. Onu ezip geçemezdi. Onu kandıramazdı da. Hissetmişti. Bu his, bir kuruntudan ibaret olsa da canını sıkmaya yetmişti. Öte yandan, Gialdir'in dostluğunu kaybetmek istemiyordu. Bir süre için daha. Nitekim ölse üzülmezdi. Yine de bir anne içgüdüsüyle sarmalamalıydı onu. Yüzünün nasıl bir hal aldığını görmüştü çünkü. Bozulmuştu çocuk. Onu korumalı, kendisini ve motivasyonunu anlatabilmeliydi.

"Azuldir benim yüzümden dostunu bırakmak zorunda kaldı. Ona borcumu ödemek için güçlenmem gerek. Ama bunu yaparken değer verdiğim insanları bırakamam. Gialdir gitsin istemiyorum." Utangaç ve sıkkın pozlarına geri dönmüştü nihayet. Sesini tekrar titretiyor ve diz kapaklarına adeta çivilediği ellerini bir o yana bir bu yana titretiyordu. Son kelimelerini ağzından dökmeden tekrar Gialdir'in suratına baktı. Ardından "Ben... Bir yolunu bulurum. Teşekkürler." dedi. Bu noktadan sonra motivasyonunu ve aşağı yukarı ne istediğini Gyugnal'a ifade etmiş olacaktı. Gyugnal'ın ilgisini çekmezse, yoluna gidecekti ve muhtemelen bir süre de onu görmezdi. Bu çok önemli değil. Dina yatırım yapmayı seçmiş olacaktı. Eğer, Gyugnal'ın ilgisini çekerse o zaman ona yardım edebilirdi. Düşük bir ihtimal olsa dahi.
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

03 Mar 2023, 17:12

Gyugnal’ın sözlerinin ardından ilerlemeye başlaması, cümlelerini daha hızlı düşünüp kurmana neden oluyor. Ancak konuşmaya başlaman ve kendince yarattığı sebepleri sayman, hiçbir şekilde Gyugnal’ın adımlarını kesmiyor. Diğer bir deyişle, Gyugnal’ın sana olan ilgisi sıfır seviyesinin bir milim dahi üstüne çıkmıyor. Ancak son cümlelerinde Azuldir’in ismini geçirmen ve söylediklerin, Gyugnal’ın bir anda durmasına neden oluyor. Yanından geçmiş ve birkaç adım atmış olan Gyugnal arkasını dönüp sana doğru geliyor ve hemen önünde varlığını belli etmeyen bir dağ gibi yükselmiş bir şekilde dururken “Sen ne dedin?” diyor. Gyugnal’ın bu ana kadar boş hislerle söylediği sözlere nazaran içinde duygu belirtilerini hissettiğin bu soruya karşılık cevap vermeye hazırlandığın esnada Gialdir bir anda tekrar lafa giriyor ve “Azuldir… Maeve’yi iblis diyarında bırakmış.” diyor büyük bir günahını itiraf eden utangançlıkta. Gyugnal’ın bakışları bir anda şimşek gibi Gialdir’in üzerine kayarken “Böyle bir şeyi bana şimdi mi söylüyorsun?” diyor. Gyugnal’ın sesindeki boşluk hissi dağılmamış olsa bile, en azından içerisinde artık az da olsa kendini belli eden duygu kırıntıları senin de yolunu açacak gibi görünüyor. Zira Gyugnal, bu sözlerinden sonra Gialdir’in varlığını tamamen silmiş gibi sana dönerken “Neler olduğunu anlat. Hemen!” diyor. Tam bu anda, Gialdir’in titreyen göz bebeklerinden ilk kez duygularının net varlığını da hissedebiliyorsun.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

06 Mar 2023, 03:30

Dina kararlı sözleri ve kestiği sabırlı, vefakar pozları ile koca adamın zerre ilgisini çekememişti. Zaten onun ilgisini hata kaza çekmek gibi bir gayesi yoktu. Fazla ilginin onun üzerinde olumsuz etkilere gebe olacağını düşünmekteydi. Hiç bir cümlesi adamın suratında bir mimiği kıpırdatmazken, artık başladığı işi bitirmeye gönülsüz bir nefer gibi sözlerini daha duygusuz, daha hareketsizce kurmaya başlamıştı. Ta ki bir noktaya kadar. Tepki vereceğini düşündüğü son şey. Hikayesini biraz güçlendirebilmek, biraz da prim kasabilmek amaçlı kattığı minik hikaye... Azuldir'in adını duyunca gözleri fal taşı gibi açılan koca adam, bir hışımla ona doğru dönmüş ve ne dediğini sormuştu. Bu hınç karşısında korkmamak ve ani tepki vermek arasında bir küçük gidip gelmişti. Ellerini bir anda suratına siper ederek, pusmuş ve korkak bir imaj vermişti bile. İşin aslı, gerçekten bu ani tepki karşısında ürkmüştü. Neyse ki Gialdir araya girmişti. Açıklamasını yapmış ve Gyugnal'ın odağını kendi üzerine çekmişti.

Anlaşılan bu mevzu koca adam için değerliydi. Bunu aklında bulundurmalıydı. Bir noktada arkadaş olabilirler yahut düşman olabilirlerdi. Neticede değerli bir bilgiydi bu. Fakat daha da önemlisi, aynı amaca hizmet eden bir yapının üyeleriydiler. Dina bu yapı ve iş hakkında inanılmaz sınırlı bir bilgiye sahipti. Zihninde yarattığı senaryoların her biri birer spekülasyondan öteye geçmiyordu. Gyugnal her ne kadar istifini bozmasa dahi, suratındaki mimikler anlamsızlığın sularında rüzgara karşı yelken açmaya devam etse dahi, sesindeki duyguyu gizleyemiyordu. Duygusal gibiydi sanki. Bilemiyordu. Gialdir'in defterini dürmüştü. Ardından Dina'ya dönerek anlatmasını istemişti, hiddetle.

Dina, ortama uyacak bir şekilde, kendi bakışlarını konuşulan ortak dile uyduracaktı. Titretecekti göz bebeklerini. Sinirden veya hınçtan değil, korkudan titreyeceklerdi. Lakin bu sinik ve ürkek hali ne kadar uzun sürdürürse o kadar tehlikeye girerdi. Gyugnal'ın öfkesinin dinip dinmeyeceği konusunda bir fikri yoktu. Bildiklerini anlatacaktı. Ondan beklenen buydu. Ürkek ve korkaktı neticede.

"Ben.. Ben korkmuştum! Ben hep korkarım... Ş.. şey.. yeni uyanmıştım ve iblisim beni yemeye çalışmıştı! Sonra o geldi. İsmi..."

Doğru hatırlayıp hatırlamadığını kontrol edermişcesine duracaktı, göz bebeklerini yukarıya kaydırıp bir saniye bekleyecekti. Bu sırada Gyugnal'ın bizzat suratına bakacaktı. Suratındaki mimiklerden ne düşündüğünü de çözmeye çalışırdı muhtemelen. Lakin fazla bekletip onu meraklandırmamalıydı. Suratında bir tokat patlasın istemiyordu.

"Almazath."

Bekleyecek ve Gialdir ile Gyugnal'daki duygu değişimlerini izleyecekti. Ardından sol elini yumruk yaparak sağ çekesine götürecek ve sağ elini elbisesinin etek kısmına iliştirerek gerecekti. Titreyen bacakları ile korktuğunun sinyallerini vermeye devam edecek, vücudunu düzenli aralıklarla kıpraştırarak bu frekansı daha da güçlendirecekti. Açıkcası Dina bu herifin onu gerçekten rahat bırakmasını istiyordu. Ondan yardım almak önceliği dahi değildi. Başına iş almak en son istediği şeydi. Bu dünyanın kurallarını bilmiyordu. Anlattığı şey, Azuldir'in başını belaya dahi sokabilirdi. Bu noktada ise gülümsemesine engel olmak onun için çok zordu işte. İşin aslı, umrunda dahi değildi.

"Azuldir geldi sonra, beni kurtardı ama iblisi orada kaldı."
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

08 Mar 2023, 13:41

Konuşmaya başladığın anda, takındığın ürkek tavrın giderek Gyugnal’ın sabır sınırlarını zorlamaya başladığını hissediyorsun. Kurduğun cümlelerin içerisinde kendisine verilen hiçbir bilgi bulunmuyor olması, esasen Gyugnal’ın senin duygularınla veya yaşadıklarınla ilgilenmediğini sana gösteriyor. Konuşmanı duraksattığın anda, en heyecan verici yerinde kesilen konuşman Gyugnal’ın bakışlarının bir miktar sertleşmesine neden oluyor. Bu sertleşme ise, sana biraz daha aceleci olman gerektiğini açıkça gösteriyor. Daha fazla duraksama yapmadan Almazath’ın ismini söylediğin anda, Gyugnal’ın suratın belirgin bir ifade değişikliği göremiyorsun. Gialdir ise, sanki bu hikayenin en pasif figüranı gibi durmak dışında pek bir şey yapmıyor. Yüzünde bir parça mutsuzluk belli olsa bile, bunun içinde seni de barındıran emellerine ulaşamayacak olmasını anlamasından ileri geldiğini hissedebiliyorsun.

Konuşmanı bir kez daha kesmenin ardından bu kez Gyugnal beklemek yerine anlatmaya devam etmeni ister şekilde sağ elini havada iki kez sallıyor. Bu ihtarla birlikte konuşmanı son bir cümleyle sonlandırdığında, Gyugnal halen daha senden gelecek başkaca cümleler bekliyor. Ancak çöken sessizlik birkaç saniye sürdüğünde Gyugnal kaşlarını hafifçe kaldırıyor ve “Hepsi bu mu?” diyor. Yaşadığı hayal kırıklığına benzer bir duygunun dışavurumundan ibaret olan bu soru karşısında, nasıl bir tavır takınman gerektiğini düşünmeye başlıyorsun. Ancak Gyugnal seni baştan aşağıya süzdükten sonra “Gialdir, bundan sonrasıyla ben ilgileneceğim.” diyor. Gialdir beklemediği bir yumrukla karşılaşmış gibi sendelerken “Ben yanında olmak durumundayım, biliyorsun.” diyor. Fakat Gyugnal çoktan kendince Gialdir’in varlığını sildiği için “O zaman soran olursa benim devraldığımı söylersin.” diyor yarı anlaşılır bir ses tonuyla.

Gialdir, büyük bir avı kaybetmiş avcı edasıyla yüzüne yerleşen buruk bir ifadeyle sana bakarak kafasıyla selam veriyor ve ardından geldiğiniz yere doğru geri yürümeye başlıyor. Yürüdüğü esnada birkaç kez arkasına baksa da, Gyugnal tamamen sana odaklanmaya başladığından Gialdir’in bu bakışlarını fark edip etmediğini anlayamıyorsun. Gialdir koridorun sonunda tamamen gözden kaybolduğunda ise Gyugnal umursamaz bakışlarını suratında gezdiriyor ve ardından “Gialdir gittiğine göre şu çıtkırıldım ayaklarını bırak. Zaten üzerine yakışmıyor.” diyor. Sesindeki ciddiyetsizliğe rağmen Gyugnal’ın gözlerinin altında beliren parlaklık, esas ciddiyetini ortaya koyuyor. Bu noktada sonra Gyugnal “Beni takip et.” diyor. Her ne kadar Gyugnal’ın sesi pek de emrivaki bir ton içermese de adımlarının onu takip etmesi gerektiğini hissedebiliyorsun. Zira Gyugnal, kendi sözlerinden sonra başkaca bir şey söylemeyip yürümeye devam ederken, sanki ardından geldiğine emin bir şekilde “Şu Almazath… Neye benziyordu? Nasıl bir his yayıyordu? Ve Azuldir niye Maeve’yi bıraktı? Aranızda neler geçti? Neler yaşadın ve neler hissettin?” diye soruyor. Sanki havadan sudan muhabbette sorulan sorular gibi kulağına gelen bu sözlerin ardından Gyugnal bakışlarını birden omzu üstünden sana çeviriyor ve “Hepsini eksiksiz anlat.” diyerek, bir önceki gibi baştan savma bir hikaye beklemediği açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

09 Mar 2023, 22:57

Karşısında, sarp yamaçlarında karanlığın derin tonlarını gördüğü; zirvesinde ise karların hüküm sürdüğü bir dağı andıran garip bir yaratık vardı. Karşılaştığı insanlar içerisinde ilk defa birinden çekinmişti. Zira gözleri, diğerleri gibi 'iyi' değildi. Bu iyi veya kötü kavramlarını kendi içerisinde tartışmaya dahi açmazdı. Zira, Dina için iyi ve kötünün mutlaklığı imkansızdı. Adamdan gri tonları akıyordu. Bu da, eğer canı isterse ona her şeyi, sebepsizce yapabileceği anlamını ulaştırıyordu ona. Zira, şu vakte kadar Gialdir karşısında kem küm ederek gelebilmişti. Eğlenmişti de. Fakat bir şekilde uzayabilmeliydi. En azından bu herife istediğini verdiğinde, bir çıkarı olmalıydı. Yeni stratejisi buydu. Yüzündeki sarp yamaçlardan yuvarlanan kaya parçalarını seçebiliyordu. İfadesizdi genel olarak. Ancak derin öfkeyi sezebiliyordu. Demirle tuncun dövüldüğü sahan gibiydi. Kızarmıştı. Ancak Dina bunun sıcaklığına dayanabilirdi. Gialdir'i ise artık sanki bakıcılığını üstlenmiş gibi, alaycı ve umursamaz bir ses tonuyla defetmişti. Gialdir giderken Dina pek bir şey dememiş, bakmamıştı. Zira bu hızlı bir vazgeçiş olmuştu. Yine de onunla oynamak keyifliydi. Bir yandan da Gyugnal ile başbaşa kalabildiği için garip bir heyecan duyuyordu.

Korkunun tavan yaptığı her an Dina farklı bir heyecanın kapısını aralıyordu.

Gyugnal'dan gelen ilk hamle, Dina'nın utangaç kız rolünü kesmesiydi. Yakışmadığını söylemişti fakat bu yalandı. Dina bunun yakıştığını biliyordu. En azından Gialdir böyle düşünüyor olsa gerek. Onu takip etmeye devam etmişti. Zira alabileceğini almak, verebileceğini vermekten başka bir şansı da yoktu. Artık ondan sorumlu olan bu beyefendi olduğuna göre, onunla kuralları esneterek oynamalıydı. Ya da sadece takip etmeliydi. Açık ve net bir şekilde eğlenme isteğini bir yerde baskılamak istediğini farketti. Çünkü, Gyugnal'ın yolunda olmak istemiyordu. Aynı şekilde onun tarafından takip edilip, düşman görülmek istemiyordu. Bu nedenle pragmatik davranmayı seçecekti.

Devasa adam kendinden emin bir biçimde araladı dudaklarını. İlk sorusu Almazath olmuştu. Sonrasında Azuldir'in iblisini neden bıraktığını sordu. Ardından ise genel bir özet istedi. Dina'nın en takıldığı nokta ise Gyugnal'ın hislere odaklanışıydı. İnsan sarrafı olmalı. Dina'yı bir bakışta çözebildiğine göre, hislerinden yola çıkarak hikayeyi tamamlayabilirdi. Dina bu noktada yalan söylerse, bunu anlaması zor olmazdı. Yine bu noktada bir şeyleri eksik anlatmayı seçerse, parçaları birleştirip fikir yürütebilirdi. Hiç bir şey söylemezse. Söylememiş olurdu. Lakin Dina için anahtar bu adamsa, istediğini vermemesi için bir sebepte yoktu.

"Mmmh. Bana güveniyor musun ki? Yalan söylemeyeceğim ne malum?" diyerek girişti. Capcanlıydı sesi. Kendine gelmiş gibiydi. Maraton koşmuş ve üstüne bir litrelik bir portakal suyunu dikmiş gibiydi. Yüzüne ve dudaklarına kan gelmişti. Sırıtıyordu. Gyugnal'ın göz ucuzla dahi ona bakacağını ve suratını göreceğini biliyordu. Bu sırıtış, az önceki maskeyi gölgelemeyecekti nasıl olsa. Her şeyin farkındaydı koca adam. Yine de onu daha fazla sinirlendirdiği vakit, hiç bir şey elde edemezdi.

"Ama söylemeyeceğim. Neticede sen de bana iblisime hükmetmeyi öğreteceksin..." Bu bir emrivaki idi işte. Dina'nın gözlerinin parlayan her bir parçası, dolu olup yağıyordu şu an. Gözlerindeki kararlılık tam olarak deliliğin şafağında uluyan aç bir kurdu temsil ediyordu. Dina, için Gyugnal'ın verebileceği aşırı bir tepki önemsizdi. Neticede bu koca adam, onu gebertse de, kızartsada silemeyeceği bir kararlılıktı bu. O da bilsin istiyordu.

"Öyle değil mi Gyug-tatlım?"

Son sözlerini olabildiğince şeker, tatlı ve kendisine has "iğneleyici" tonlamasını yaparak sonlandıracaktı. Gyugnal, onu öfke içinde yok etmeyi seçerse ne ala. Fakat bir onaylama, bir 'bakarız', bir göz hareketi. Sözlerine devam etmesini sağlardı. Usulca ve sabırlı bir ses tonuyla, ninni anlatır gibi anlatacaktı. Es vermeyecek, pek nefes almamaya çalışacaktı. Mimiklerini bozmayacak ve yüzünde bir duygu emaresi göstermemeye çalışacaktı. Bu bir tirad değildi neticede.

"Almazath, hızlıydı. Kaşla göz arasında benim iblisim Vybukh'a sokuldu ve ona sadece dokunarak bayılttı. Belki daha önce böyle bir şeyi deneyimlemiş olabilirsin. Bilemem. Ben şaşırmıştım. Zaten Azuldir de kısa süre sonra geldi."
Bu noktadan sonra gözlerini kısacak ve Gyugnal'ın gözlerinin içine bakacaktı, onun bir sorusu varsa bu noktada dinleyebilirdi. Zira verebileceği tüm bilgileri özetle hızlı bir şekilde verip sonuca ulaşmak istiyordu.

"Azuldir'i takip ediyormuş zaten. O iblis kedinin peşindelermiş. Lord Vagror'a hizmet ediyormuş falan. Gıcık biriydi. Söylediklerini tüm detayıyla hatırlamıyorum. Zaten bayılacak gibiydim. Azuldir biraz hazırlıksız yakalanmış gibiydi. Bana iblisle anlaşma yapmanın tek çare olduğunu söyledi. O ana kadar sadece korku ve şaşkınlık hissettim. Tiksinti de hissettim. Ama bunların hiç biri gerçekten ne hissettiğimi tanımlamıyordu." Hislerini sorduğu için özel olarak onlardan bahsetme ihtiyacı duyar gibiydi. Söyleyecekleri esnasında duraksayacak ve hislerinden bahsettikten sonra devam edecekti. Ses tonunu bozmadan, aynı ritmi tutturarak.

"İblisle anlaşma yaptıktan sonra bedenimin kontrolünü kaybettim.. Odağım dağıldı. Ancak Azuldir'in kediyi çağırıp, 'Senin için geri döneceğim.' dediğini hatırlıyorum. Kediyi orada bıraktı. Almazath ise mağlup olmuş gibiydi. Bana beraberlik gibi geldi. Nitekim Azul beni kapıp götürdü. Bayılmıştım. Gözlerimi burada açtım. Yanımda az önceki çocuk vardı."

Tüm bu sözlerden sonra olay yine dönüp dolaşıp hislerine geliyordu. Gyugnal için kendisinde var olan tüm hikayeyi, tüm bilgiyi anlamlı bir özet halinde sunmuş olacaktı. O nedenle içi rahattı. Fakat hisleri konusunda. Kendisini şımartmak istiyordu. Bu adamla işi yoktu. Ondan alacağını almalı ve yoluna bakmalıydı. O nedenle bu kez, kendisine dahi yalan söyleyemeyecek kadar arsızdı.

"Hissettiğim en yoğun duygu... Acizlik. O dünyanın kokusu bana acizliğimi hatırlattı. O nedenle iblisime doğru düzgün hükmetmek istiyorum. Bir işe yaramam gerek, ayak bağı olmaktansa ölürüm daha iyi."

Hiç de öyle olmayacak gibiydi. Dina için kendisine yalan söylemediği her dakika bir huzurdu. Nitekim kendi kalbinin özünü bilememek bile heyecandı. Acizlik mi? Gülünç. Dina için tek hissedebildiği eğlenceydi, heyecandı. Acizliğinden duyduğu öfkenin onu bilgeliğe ulaştıracağını zaten biliyordu. Bu, merdivenleri tırmanırken alacağı keyfi daha da körüklüyordu sadece. Gyugnal ise istediğini düşünebilir. Hakkında düşündükleri ve ona çizeceği izlenim bir noktada önemli değildi. Alacağını almak istiyordu. Alamazsa, yolunu değiştirirdi.
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

10 Mar 2023, 11:25

Gerçek özünü yansıtabilmenin verdiği özgüvenle başladığın konuşma esnasında, Gyugnal bir kez bile yüzünü sana dönmüyor. Ancak yüzünü dönmemiş olsa bile, Gyugnal’ın bir şekilde yüz hatlarını gördüğünü hissedebiliyorsun. Aslında bu duygu, sana konuşmanı daha içten ve daha kendin olarak yapmana da olanak tanıyor. Adımlara eşlik eden konuşmanın ilk aşaması sonlandığında, Gyugnal ilk kez omuzlarının üstünden attığı bakışla sana bakıyor. Yüzünde ne sana güvendiğini ne de sana yardımcı olacağını belli eden bir ifade bulunuyor. Bir donukluğu bile kabul edebilecek olduğun bu anda Gyugnal’dan gelen hissin sadece kocaman bir boşluk olması, seni hem heyecanlandırıyor hem de olumsuz düşüncelere itiyor. Yine de, elden gelen bir şey olmadığını bilerek ve gayelerin doğrultusunda konuşmaya devam ediyorsun. Sözlerin uzasa bile, Gyugnal en ufak bir rahatsızlık ve sıkılganlık göstermiyor. Bu durum da, Gyugnal’ın söylediğin şeyleri ziyadesiyle önemsediği anlamına geliyor. Bununla birlikte, gerçek özünle yaptığın konuşmanın Gyugnal açısından daha katlanılabilir olduğunu da hissedebiliyorsun.

Konuşman sırasında koridoru geçiyor, merdivenleri iniyor ve başkaca bir koridorda ilerlemeyi sürdürüyorsunuz. Sözlerin sonlandığı anda ise Gyugnal adımlarını ilk kez kesiyor ve hafifçe etrafını kolaçan ettikten sonra sana doğru dönüyor. Gyugnal hafifçe seni süzdükten sonra “Ben basit bir adamım, çözümlerin de basit olmasını isterim.” diyor kendine has ses tonuyla. İçten içe durumun aslında bu kadar basit olmadığını bağırmak istesen bile, Gyugnal’ın boşluktan süzülen bakışları tüm bu arzunu bastırıyor. Gyugnal aldığı derin bir nefesin ardından sağ kolunu yere paralel olacak bir şekilde havaya kaldırıyor. Bakışlarını sende sabit tutan Gyugnal’ın bu anda ne yapmaya çalıştığını sorgularcasına bakışların bir eline bir yüzüne gidip geliyor. Tam bu esnada, Gyugnal’ın havadaki elinin sanki görünmeyen bir cisimle temas ettiğini düşünmeye başlıyorsun. Ancak bir anda Gyugnal’ın elinden çıkmaya başlayan karanlık bir sis, tüm dikkatinin Gyugnal’ın eline dönmesine neden oluyor. Gyugnal’ın elinden çıkan ve bir şekilde sana tanıdık bir hava estiren karanlık sis yoğunlaşmaya ve Gyugnal’ın eli etrafında küçük bir çember çizerek dönmeye başlıyor. Giderek düzensiz bir hale gelmeye başlayan karanlık sis, siyah dalgalanmalar haline dönüşürken, iblis diyarının yarattığı hisleri içinde yaşamaya başlıyorsun bir anda. Düzensiz dalgalanmalar zapt edilmesi güç bir hale geldiği anda ise Gyugnal elini sertçe ittiriyor ve bir anda, karanlık büyüyerek bir insanın geçebileceği boyuta sahip oluyor! Gözlerinin önünde beliren kocaman karanlık daireden yayılan bir aura seni sarmalamaya başlarken, içinden bir şeylerin de kıpırdanmaya başladığını hissediyorsun. Ancak bu his, sanki aldığın her nefeste göğsünün sıkışmasına ve kanının daha yavaş akmasına neden oluyor.

Gyugnal bakışlarını var ettiği karanlıktan alıp sana doğru çevirirken “İblisine hükmetmek istiyorsan, ona adını söylemeli ve ona adını vermeli veya onun adını öğrenmelisin. Ardından da onu uyandırmanı sağlayacak bir komut, emir falan bulmalısın. İsim işini zaten hallettiğine göre, geriye komut olayı kalıyor. Bu kadar.” diyor. Sanki onlarca saat konuşmuş gibi yorgun bir şekilde ve her şeyi açıklamış gibi haklı bir gururla derin bir nefes veren Gyugnal “Hadi gidelim.” diyerek seni bir kez daha karanlığa davet ediyor. Ancak bir şekilde, bunun bir davet değil, emrivaki olduğunu da hissedebiliyorsun.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

11 Mar 2023, 01:01

Yummak istediği gözleri ile, onu yutmak üzere olan dehşetengiz karanlığa bir kez daha bakakalmıştı. Kanı bir timsah kadar yavaş akıyordu belki de. Nabzının davulları her zamankinden yavaş çalınıyor gibiydi. Yanık, küflü bir karanlık kokusu giriyordu burnundan. Gözleri tekrardan açılmak istiyordu, zaten yumulmamışken. En son Gyugnal'ın elinden çıkan katranımsı dokuya, o biçimsiz dumana odaklanmıştı. Şaşkın gözlerini alamamıştı. İçine uyandığı dünyanın nelere gebe olduğu, nelerden oluştuğunu görmek onu delirtiyordu. Merak, öfke, kıskançlık, istek, boğazındaki yumru. Sonra tekrar istek, arzu ve kıskançlık.

Dahil olmak istiyordu. Bir şekilde eksik hissediyormuş gibiydi. Dahil değildi.

Dina sözlerini planladığı gibi etmişti. Kolay olmuştu zira, Gyugnal konuşmayı seven biri değildi. Az konuşuyordu. Etkili bir diksiyona da sahip değildi. Kendisini var edebilen biri değildi fakat dinlemeyi iyi biliyordu. Hızlı düşünen, iyi yorumlayan biri olsa gerek. Dina'ya çok da bakmamıştı. Genellikle konuştuğu cümleler ağzından her çıkışında simasını ve çehresindeki kasların konumunu Dina kendi zihninde canlandırmıştı. Gyugnal kendi deyimiyle basit biriydi. Bu çok zor değildi artık. Yine de onu tanımaktan çok uzaktaydı. Onu sevmemişti. Ancak ondan alabileceğini almak istiyordu. Ardından yoluna gitmek. Söylediklerini yeterince detaya girerek anlattığına göre, Gyugnal'ın ise onu bölmeden dinlediğine göre; oldukça kıymetli olduğu ortadaydı. Dina, zannederse her zaman yaşanmayan bir olaya tanık olmuştu ve bu olayın büyük bir sükse getirebileceğini düşünüyordu.

Son noktaya kadar olanları tekrar düşündü. Gyugnal'ın yaptığı hareketi daha önce görmemişti. Ne karşılaştığı iblis, ne de bir başkası tarafından ona gösterilmiş bir şey değildi. Bu bir yetenek mi? Dina da bunu yapabilir mi? Yoksa bu bir ilüzyon mu? Karanlık kapının ayaklarının önüne serdiği dünyanın ne olduğunu ilk nefeste anlayabilmişti. İblis diyarıyla aynı netlikte, aynı sertlikte bir şeydi bu. Bu bir geçit miydi? Ne olduğunu bilmek çok zordu. Ne olmadığından yürümesi daha kolay olacağı için alabileceği riskleri de hesaplıyordu. Pek risk yoktu zira, içinde bir yerlerde hala heyecanını körükleyen bir gerginlik taşıyordu. Nefes almak ne kadar zor gelirse, kanı ne kadar yavaşlarsa, kalbi ne kadar hızlı atarsa; Dina ait olduğu yere o kadar yakın hissederdi.

Tüm bu düşünceler ışığına, artık gözlerini yummaktan vazgeçmişti. Aksine, rengi grinin skalasındaki bir noktaya dönüşmüş gözlerine biraz daha renk gelmişti. Kendine geliyordu. Bu anda Gyugnal'ın verdiği tavsiyeyi dinlemişti. İsim, tamam. Şimdi sırada komut vardı. Bir komut... Bunu esasen biliyordu. 'Parla, Maeve.' Bu, Azul'ün kullandığı komuttu. Genel geçer bir şey olduğuna pek ihtimal vermemişti, daha çok o ve iblisi arasındaki bir iletişim ya da gizli bir parola olduğunu sansa da gerçek pek öyle değil gibiydi. Bunu beğenmemişti. Çünkü Vybukh oturup konuşabileceği biri değildi. Onunla ortak bir dil yaratmak zaten zordu. Bir de onun hoşuna gidebilecek bir komut bulmak daha da zorluydu. Bir yolunu bulacaktı, en azından ümit ediyordu.

"Ne havalı bir şey böyle." dedi ilk adımını atarken karanlığa doğru. Bir elini rüzgarla ahenkli bir şekilde sallanan saçına götürüp sabitledikten sonra diğer elini biraz sonra ulaşacak olduğu karanlık kapıya uzattı. Ayaklarını olabildiğince sert ve ne olursa olsun geriye dönmeyecekmiş gibi atıyordu. Merak ediyordu. Ancak sorması gerekenden fazlasını sormak istemiyordu. Bir noktada Gyugnal'a karşı da farklı bir perspektif, farklı bir maske takacaktı. Onu şimdiden yormak adil olmazdı.

"Fazla mesai için üzgünüm. Borcum olsun."
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

13 Mar 2023, 16:33

Karanlığın içine girmenin ardından, o bilindik siyah dalgalanmaları bir kez daha görüyorsun. Daha önceki anıların zihninde hızla var olup yok olurken, sadece bu kez her şeyin daha dingin olduğunu hissedebiliyorsun. İçinde yaşadığın kıpırdanmalara rağmen dışarıdan gelen başkaca bir dürtünün olmaması, kendini daha güvende hissetmene neden oluyor. Gyugnal ise, sözlerine herhangi bir şekilde aldırış etmeden kendi açtığı kapıyı benzer hareketleri tersine çevirerek bir kez daha gerçekleştiriyor. Bu sayede, tamamen karanlığın içinde sadece sen ve Gyugnal var oluyorsunuz.

Sözlerine Gyugnal’dan gelecek bir tepki beklesen bile, Gyugnal 5 metre kadar karşına geçip duruyor ve seni hafifçe süzüyor. Ardından aldığı bir nefesle birlikte Gyugnal “Normalde buraya gelmen için ilk önce komutu bulman gerekir ama istisna yapmaktan zarar gelmez.” diyor. Bu sözlerini sanki sana değil de kendi aksiyonlarına ithafen uydurduğu bir bahane gibi dile getiren Gyugnal “Ama formaliteleri de yerine getirelim bari.” diyor tamamen isteksiz bir şekilde. Aldığı derin nefesi bıraktığı anda Gyugnal “Aludirlerindamarlarındakandışındabaşkabir enerjidahadolanıyor. AdınaQendeniyor. Zihindengeldiğikabulediliyor. Busayedeiblislerbizedoğrudanzararveremiyor. Amaaynızamandaiblislerezarardaveremiyoruz. Buyüzdenbiribliseihtiyaç duyuyoruz. İblisinikullanabilmeniçinonabirkomutvermengerekiyor. Uyanmasıgibiveyacanlanmasıgibidüşün. Komutlabirlikteiblisehükmedenortayadaçıkmışoluyor.” diyor. Gyugnal’ın cümleleri o kadar hızlı ve mırıltı seviyesinde tuttuğu için anlaşılmaz oluyor ki, bir noktadan sonra sözlerini anlamak için ekstra gayret gösteriyorsun. Ancak bu faslı bitirdiği için üzerinden bir yük kalkmış gibi görünen Gyugnal “Her şeyi anlattığıma göre, şimdi iblisinle irtibata geç ve onu var edecek komutu bul.” diyor son derece basit ve her detayı açık açık önüne sunulmuş gibi.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Aludir Üssü”