Uyanış (Asuriel | Archon | Esther | Theo)
Evimi böcek basmıştı. Onun temizliği ile ilgileniyorum. Bir de iş ile ilgili bir kaç problemlerim var. Muhtemelen 2-3 tur yazamayacağım. Yazarsam da kısa kısa turlar olur muhtemelen. Şimdiden konu arkadaşlarımdan(Esther'den değil) ve canım biricik adminimden özür diliyorum. 
Minik iblisin suratına yerleştirdiği gülümsemeyle birlikte içerisinde bulunduğu karanlık ortam, güneş kadar parlak bir ışıkla birlikte aydınlanıyor. Gözleri kapalı olmasına rağmen onların yanmasına neden olan bu ışık, genç kıza yeni bir yol göstermek adına şekil alıyor. Yavaşça görme yetisini kazanan genç kız, kendisini tekrardan çiçek bahçesinin ortasında buluyor. Attığı her adımla birlikte yeşeren çiçeklerin güzelliği, bir kez daha büyülenmesine vesile oluyor. Fakat dikkatinin başka bir şeye kayması için sadece birkaç saniye yeterli oluyor. Başını havaya kaldırdığında ufukta bulunan ışığı fark ediyor. Birkaç saniye önce içerisinde bulunduğu karanlığı yok eden ışıkla aynı olan bu ışığa doğru hareketlenmek adına ilk adımını atıyor. İlk adımını attıktan sonra vücudunun kontrolünü kaybederek, çiçeklerin yönlendirmesi dahilinde ışığa doğru ilerlemeye devam ediyor. Işığın cazibesiyle etkilenmiş bir şekilde yürüdüğü yolu, sadece birkaç saniye içerisinde tamamlamış gibi hissediyor fakat gariptir ki aynı zamanda bunun onlarca saat sürdüğünü de hissedebiliyor. Kendisinden dahi emin olamadığı bu ikilemin içerisinde kafası karışmış olmasına rağmen suratında kocaman bir gülümseme mevcut. Bunca zamandır aklında dönüp dolaşan soruların cevabını karşısındaki ışıktan alabileceğini hissedebiliyor fakat neden böyle bir hisse sahip olduğunu da anlamlandıramıyor.
Işığın kaynağı olan insanın ne yüzünü, ne de vücudunu seçebiliyor olmasına rağmen yanına gittiği anda gülümsediğini hissedebiliyor. Kendisini garip bir şekilde yakın hissettiği bu varlığın ne olduğunu çözmek adına kafasında senaryolar kurarken, karşısındaki varlık konuşmaya başlıyor. Şaşkın bir şekilde varlığın ağzından çıkan kelimeleri dinlerken bir anda kendilerini çevreleyen çiçeklerin büyüyerek gökyüzüne doğru ilerlemeye başladığını fark ediyor. Bu esnada vücudunu kaplayan sıcaklık, bütün şaşkınlığını üzerinden alarak rahatlamasına vesile oluyor. Vücudunu kaplayan parlaklık, kudretini kaybederken teninde ince bir ışık katmanı bırakıyor. Tam bu esnada ise nereden geldiği belli olmayan bir sesle birlikte irkiliyor.
Bu kelimenin ismi olabileceğini, geçmişte anılarını kurcalarken tahmin etmişti. Tahmini çıktığı için istemeden de olsa mutlu olmuştu fakat pek uzun sürmemişti. Zira aklındaki soruları sormaya fırsatı olmamıştı. Kendini çaresiz hissetmeye başladığı bu anlarda minik iblis aklına geldi. Ondan cevapları alabileceğini biliyordu, bu yüzden onu bulması gerekiyordu. Çiçek bahçesinin içerisindeyken bir kez daha o iblisi gözlerinin önüne getirdi. İblis diyarına nasıl girileceğine dair bir fikri yoktu fakat oraya tekrardan adım atabileceğini biliyordu. Bu yüzden minik iblisi düşünmeye başladı ve bir şeyler olmasını ummaya başladı.
Işığın kaynağı olan insanın ne yüzünü, ne de vücudunu seçebiliyor olmasına rağmen yanına gittiği anda gülümsediğini hissedebiliyor. Kendisini garip bir şekilde yakın hissettiği bu varlığın ne olduğunu çözmek adına kafasında senaryolar kurarken, karşısındaki varlık konuşmaya başlıyor. Şaşkın bir şekilde varlığın ağzından çıkan kelimeleri dinlerken bir anda kendilerini çevreleyen çiçeklerin büyüyerek gökyüzüne doğru ilerlemeye başladığını fark ediyor. Bu esnada vücudunu kaplayan sıcaklık, bütün şaşkınlığını üzerinden alarak rahatlamasına vesile oluyor. Vücudunu kaplayan parlaklık, kudretini kaybederken teninde ince bir ışık katmanı bırakıyor. Tam bu esnada ise nereden geldiği belli olmayan bir sesle birlikte irkiliyor.
“Esther’i selamlayın!”
Bu kelimenin ismi olabileceğini, geçmişte anılarını kurcalarken tahmin etmişti. Tahmini çıktığı için istemeden de olsa mutlu olmuştu fakat pek uzun sürmemişti. Zira aklındaki soruları sormaya fırsatı olmamıştı. Kendini çaresiz hissetmeye başladığı bu anlarda minik iblis aklına geldi. Ondan cevapları alabileceğini biliyordu, bu yüzden onu bulması gerekiyordu. Çiçek bahçesinin içerisindeyken bir kez daha o iblisi gözlerinin önüne getirdi. İblis diyarına nasıl girileceğine dair bir fikri yoktu fakat oraya tekrardan adım atabileceğini biliyordu. Bu yüzden minik iblisi düşünmeye başladı ve bir şeyler olmasını ummaya başladı.
Off Topic
Archon'un canı gönülden dilediği özrü kabul ediyorum, kendisine de problemleri çözebilmesi adında iyi dileklerimi iletiyorum.

- GM - Dimensio
- Game Master

- Posts: 1852
- Joined: 31 Jan 2022, 13:20
Off Topic
Archon’un bildirilmiş pasiflik yaptığı varsayılacaktır. Konu bu şekilde devam edecektir.
Her biriniz, zihninizden geçenlere odaklanıyor ve bir süre bu “an” içerisinde kalmayı sürdürüyorsunuz. Bu aşamada, Theo üzerindeki o ince parlaklığın var olup olmadığını kontrol etmek için gözlerini açıyor. Ancak vücudunu kontrol ettiğinde, böyle bir katmanın bulunmadığını fark ederek diğerlerini gözlemlemeye koyuluyor. Bu esnada Esther, her ne kadar iblis diyarında karşılaştığı iblisi bulma arzusunda olsa da, sanki isminin söylenmesinden sonra zihni tamamen bir boşluğa düşüyor ve ne kadar çabalarsa çabalasın iblis diyarında tekrar gözlerini açamıyor. Sadece, orada yaşadıklarını anımsamakla yetiniyor ve bir süre sonra, sanki bunları yaşamaya çalışmaktan bile takati kalmıyor. Tam bu esnada ise, birden gümüş saçlı kadının oturduğu yerden sağa doğru düştüğünü görüyorsunuz. Göz kapakları durmadan titreyen kadına ilk müdahaleyi de Uphin yapıyor ve kadını yerden kaldırdıktan sonra yüzüne hafifçe birkaç tokat vurarak, içinde yaşadığınız ülkede tıbbın geldiği son aşamayı size gösteriyor. Gümüş saçlı kadın hafifçe gözlerini aralarken, gözlerinin altının bir hayli çöktüğünü ve vücudunun da halsiz kaldığını görebiliyorsunuz. Uphin ise kadını yavaşça ayağa kaldırırken “Sanırım biraz dinlenmesi gerekiyor. Yan odaya bırakıp hemen geliyorum. Sakın bir yere ayrılmayın.” diyor. Ardından da gümüş saçlı kadının omzuna girip onu içinde bulunduğunuz odadan çıkartıyor.
Yaklaşık iki dakika içinde hemen geri dönen Uphin, heyecanlı ve meraklı gözlerle size bakmaya başlıyor. Sanki her birinizin söyleyeceği en ufak kelime bile Uphin için çok değerliymiş gibi dururken, Uphin birkaç saniye içinde tüm sabırsızlığını yitirmiş gibi “Hadi, anlatın neler oldu? Yeni bir şeyler var mı? Eskiler aynı mı kaldı? İblis falan gördünüz mü? İsminizi öğrendiniz mi? Hadisenize!” diyor nefes bile almadan. Yüzündeki merak ifadesi her bir kelimesiyle daha da artan Uphin sanki aradan birkaç saat geçmiş ve siz hiçbir şey söylememişsiniz gibi kızarmaya başlarken “BAŞLAYIN ANLATMAYA ARTIK!” diye bağırıyor sesi çatallaşarak.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
İçerisinde bulunduğu ana odaklanan genç kız, bunu devam ettirmek için elinden gelen her şeyi yapmış olsa dahi bütün çabaları boşa gidiyor. Kalbinin ve zihninin en derinliklerinde bulunan anılara odaklanarak minik iblise ulaşmaya çalışmasına rağmen kısa bir süre içerisinde güçten düşüyor. Uzuvlarındaki kuvvetin tamamının boşaldığını hisseden Esther, geriye doğru yaslanarak gözlerini açıyor. Derin bir nefesle ciğerlerindeki havayı tazelemeye çalıştığı anda bunca zamandır sessizliğini koruyan, gümüş saçlı kadın oturduğu sandalyeden düşüyor. Bir kriz geçirdiği her halinden belli olan kadını görmek Esther'in içinde herhangi bir duyguyu canlandırmıyor. Ölü ve yorgun bakışlarla Uphin'in ona yardım etmeye çalışmasını izlemekten başka bir şey yapmıyor.
Uphin, gümüş saçlı kadınla birlikte odadan ayrıldıktan sonra derin birkaç nefes alarak kendisini biraz da olsa toparlamayı başarıyor. Bu sırada bakışlarını hemen yanında bulunan ikiliye çeviriyor, kendisinden pekte farkı bulunmayan ikiliyi kısa bir süre süzmeye devam ediyor. Onların kendisiyle aynı deneyimleri yaşayıp yaşamadığını merak etmesine rağmen bu soruyu sormayı tercih etmiyor. Zira Uphin'in birkaç dakika içerisinde odaya tekrardan döneceğini ve bu soruyu soracağını gayet net bir şekilde biliyor.
Esther'in tahminleri boşa çıkmıyor. Yaklaşık 2 dakika sonra odaya tekrardan teşrif eden Uphin, heyecanlı ve sabırsız bir şekilde neler yaşadıklarını soruyor. Diğerlerinin hikayelerini dinlemek adını bakışlarını onlara doğru çeviriyor fakat kısa bir süre içerisinde onlardan cevap gelmeyince konuşmaya ilk başlayan kişi kendisi oluyor. "İlk ben başlayayım... Gözlerimi kapatıp anılarıma odaklandığım anda beyaz bir ışık belirdi. Gözlerimi tekrardan açtığım anda daha önce bahsettiğim çiçek tarlasında buldum kendimi fakat bu sefer, öncekinden farklı olarak beyaz bir ışık huzmesi vardı ufukta. Merakımı gidermek adına ona doğru ilerledim fakat bir süre sonra bunu bilinçsizce yapmaya başladım. Işık huzmesi kesinlikle bir insandı, daha doğrusu insan siluetine sahip bir varlıktı, bunu hissedebiliyordum fakat hiçbir şey göremiyordum. Ne yüzünü, ne uzuvlarını, hiçbir şeyini. Yine de sıcak bir tebessüme sahip olduğunu hissedebiliyordum. Garip bir şekilde kendimi ona yakın hissettim. Sonrasında konuşmaya başladı. Direkt olarak sözlerini aktaracağım; Varlığının ötesine geçmiş olmana üzülmeli miyim yoksa sevinmeli miyim bilemiyorum. Lakin bu kaybolmuşluğunun bir sonu gelmesi gerekiyor, öyle değil mi? Yazgın bir ismi hak ediyor, ancak buna ulaşamıyor gibisin. Oysa yazgın da isminle belli durumda. Esther’i selamlayın!" Konuşmasına kısa bir ara veren genç kız tekrardan derin bir nefes aldıktan sonra devam etti. "Işık huzmesinin konuşması bittiği anda vücuduma ondan bir parçanın girdiğini hissettim. Vücudumu kaplayan parlak beyaz ışık, kısa bir süre sonra parlaklığını yitirdi fakat vücudumun etrafında ince bir tabaka olarak varlığını sürdürdü... Sanırım tahmin ettiğim gibi Esther benim ismim. Daha öncesinde bazı Aludirlerin parlak beyaz bir ışıktan isimlerini öğrendiğini söylemiştin, bizim durumumuz da bu sınıfa giriyor sanırım." Genç kız tekrardan kısa bir süreliğine sessizleşti, kısa bir süre düşüncelerine odaklandıktan sonra kararlı bakışlarını bir kez daha Uphin'in gözlerinin içine diktikten sonra devam etti. "Biraz aceleci davrandığımı varsayabilirsin fakat iblis diyarına girmek istiyorum. Karşılaştığım iblisle tekrardan konuşmam gerekiyor. Bu sefer başarabileceğimi hissediyorum."
Esther tekrardan iblis diyarına girme ve minik iblisle anlaşma konusunda kararlıydı. Ondan farklı bir iblisle olmayacağını anlamıştı, kendisini tamamlayabilmesi adına o minik, huysuz iblisle anlaşması gerektiğini biliyordu. Farklı bir iblisle de anlaşabilirdi, belki daha da büyük, daha da güçlü bir iblisle fakat bu onun umurunda değildi. Gözlerini hedefine kitlenmişti ve onu bırakmaya niyeti yoktu. Yine de onun suyuna gitmek gibi bir niyeti de yoktu, bu sefer daha net ve kesin bir şekilde ilerlemeyi planlıyordu. Onunla kendisi olarak anlaşması gerektiğini biliyordu.
Uphin, gümüş saçlı kadınla birlikte odadan ayrıldıktan sonra derin birkaç nefes alarak kendisini biraz da olsa toparlamayı başarıyor. Bu sırada bakışlarını hemen yanında bulunan ikiliye çeviriyor, kendisinden pekte farkı bulunmayan ikiliyi kısa bir süre süzmeye devam ediyor. Onların kendisiyle aynı deneyimleri yaşayıp yaşamadığını merak etmesine rağmen bu soruyu sormayı tercih etmiyor. Zira Uphin'in birkaç dakika içerisinde odaya tekrardan döneceğini ve bu soruyu soracağını gayet net bir şekilde biliyor.
Esther'in tahminleri boşa çıkmıyor. Yaklaşık 2 dakika sonra odaya tekrardan teşrif eden Uphin, heyecanlı ve sabırsız bir şekilde neler yaşadıklarını soruyor. Diğerlerinin hikayelerini dinlemek adını bakışlarını onlara doğru çeviriyor fakat kısa bir süre içerisinde onlardan cevap gelmeyince konuşmaya ilk başlayan kişi kendisi oluyor. "İlk ben başlayayım... Gözlerimi kapatıp anılarıma odaklandığım anda beyaz bir ışık belirdi. Gözlerimi tekrardan açtığım anda daha önce bahsettiğim çiçek tarlasında buldum kendimi fakat bu sefer, öncekinden farklı olarak beyaz bir ışık huzmesi vardı ufukta. Merakımı gidermek adına ona doğru ilerledim fakat bir süre sonra bunu bilinçsizce yapmaya başladım. Işık huzmesi kesinlikle bir insandı, daha doğrusu insan siluetine sahip bir varlıktı, bunu hissedebiliyordum fakat hiçbir şey göremiyordum. Ne yüzünü, ne uzuvlarını, hiçbir şeyini. Yine de sıcak bir tebessüme sahip olduğunu hissedebiliyordum. Garip bir şekilde kendimi ona yakın hissettim. Sonrasında konuşmaya başladı. Direkt olarak sözlerini aktaracağım; Varlığının ötesine geçmiş olmana üzülmeli miyim yoksa sevinmeli miyim bilemiyorum. Lakin bu kaybolmuşluğunun bir sonu gelmesi gerekiyor, öyle değil mi? Yazgın bir ismi hak ediyor, ancak buna ulaşamıyor gibisin. Oysa yazgın da isminle belli durumda. Esther’i selamlayın!" Konuşmasına kısa bir ara veren genç kız tekrardan derin bir nefes aldıktan sonra devam etti. "Işık huzmesinin konuşması bittiği anda vücuduma ondan bir parçanın girdiğini hissettim. Vücudumu kaplayan parlak beyaz ışık, kısa bir süre sonra parlaklığını yitirdi fakat vücudumun etrafında ince bir tabaka olarak varlığını sürdürdü... Sanırım tahmin ettiğim gibi Esther benim ismim. Daha öncesinde bazı Aludirlerin parlak beyaz bir ışıktan isimlerini öğrendiğini söylemiştin, bizim durumumuz da bu sınıfa giriyor sanırım." Genç kız tekrardan kısa bir süreliğine sessizleşti, kısa bir süre düşüncelerine odaklandıktan sonra kararlı bakışlarını bir kez daha Uphin'in gözlerinin içine diktikten sonra devam etti. "Biraz aceleci davrandığımı varsayabilirsin fakat iblis diyarına girmek istiyorum. Karşılaştığım iblisle tekrardan konuşmam gerekiyor. Bu sefer başarabileceğimi hissediyorum."
Esther tekrardan iblis diyarına girme ve minik iblisle anlaşma konusunda kararlıydı. Ondan farklı bir iblisle olmayacağını anlamıştı, kendisini tamamlayabilmesi adına o minik, huysuz iblisle anlaşması gerektiğini biliyordu. Farklı bir iblisle de anlaşabilirdi, belki daha da büyük, daha da güçlü bir iblisle fakat bu onun umurunda değildi. Gözlerini hedefine kitlenmişti ve onu bırakmaya niyeti yoktu. Yine de onun suyuna gitmek gibi bir niyeti de yoktu, bu sefer daha net ve kesin bir şekilde ilerlemeyi planlıyordu. Onunla kendisi olarak anlaşması gerektiğini biliyordu.

Anın içine girip, bir şeyler hissetmeye başladığı sırada hiç beklemediği şeyler olmuştu. Gerçi bir şeyler olmasını bekliyor muydu onu bile bilmiyordu. Gözlerini kapatıp, kendisine söyleneni yapmış, kendisini ana bırakmıştı. İblis diyarında gözlerini açmadan önce gördüğü şeyleri sırasıyla tekrardan görmüştü.
İnsanların bulundukları salondan bir bir çıkmalarından sonra, sanki salonu aydınlatanlar o insanlarmış gibi büyük bir karanlık çökmüştü. Hiçbir şey göremiyordu. Gözlerine binen ağırlığı yok saymak ve bir zerre bile olsa bir şeyler görebilmek için gözlerini açık tutmaya çalışıyordu. Bu uğraşı bütün enerjisini yok etse de, yapabilecek bir şeyinin olmadığını biliyordu.
Enerjisinin son bir kaç damlası kaldığı sırada vaz geçmişti bütün her şeyden. Gözlerini sonsuz karanlığa kapatmaya hazırlanıyordu. Bir isim bile öğrenememişti, tut ki bir iblis ile anlaşacaktı. Hangi iblis böyle bir insanla anlaşmak isterdi ki? O ejderhanın kendisiyle anlaşmak istememe nedenini anlıyordu. Kendisi de o kadar güçlü olsa, bu kadar aciz bir varlıkla anlaşmak istemeyebilirdi. Kafasındaki düşünceler biraz daha netleşmişti artık. Ölümün kıyısında, her şeyi daha net bir şekilde görmeye başladığını hissedebiliyordu.
Gözlerini sonsuzluğa kapattığını düşündüğü sırada, kapının açılma gürültüsü ile kendisine gelmişti. Sonuna kadar açmıştı gözlerini, neler olduğunu görebilmek için. Kapıdan içeriye hücum eden ışık hüzmesine karşı ilk yaptığı, gözlerini korumak olmuştu içgüdüsel olarak. Ne var ki, üzerine adeta hücum eden ışık hüzmesine karşı gözlerini korumasına gerek olmadığını da anlamıştı. Yüzüne doğru kaldırdığı parmaklarının arasından ışık hüzmesine doğru bakmıştı. İçini kaplayan sıcak hissin yanında, hüzmenin içinde herhangi bir insan uzvu göremiyor olması tedirgin etmemişti onu.
Hüzme büyük salondan içeriye girip, tahtın önüne kadar geldiğinde naif ve sakin bir ses tonuyla konuşmaya başlamıştı. Ses tonundan cinsiyetini algılayamamıştı. Herhangi bir cinsiyete mensup olup olmadığından bile emin değildi. Lakin o sesi duydukça, içine dolan bir huzur vardı. Etrafını sarmalayan bir ışık, bir sıcaklık vardı. Bunlardan emindi.
Işık hüzmesi, karanlık odanın içine sığamayacak kadar büyüyüp, bütün odayı aydınlatmaya başladığı anda, tek bir ses duymaya başlamıştı. Archon'u selamlayın.
Gözlerini gerçekliğe açtığında neler hissedeceğinden pek emin değildi. Duyduğu kelimenin ismi olduğunu biliyordu. Lakin buna sevinmeli miydi, yoksa üzülmeli miydi emin değildi. Bu kadar basit olduğunu bilseydi eğer, iblisin yanındayken ismini öğrenip onunla anlaşabilirdi belki. Lakin artık bu düşünce için geç olduğunu biliyordu.
Herkes teker teker gözlerini açtığında, gümüş saçlı kızın bir krize girdiğini görmüştü. Hemen ardından Uphin onu tokatlayıp, başka bir odaya götürmek için odadan çıkmıştı. O anda diğer üç kişi ile kısa bir zamanda göz göze gelip, hemen ardından önüne bakmaya devam etmişti Archon.
Uphin, odadan içeriye girdiğinde odada bulunan üç kişiden de neler olduğunu anlatmasını istemişti. İlk söze giren sarı saçlı kız olmuştu. Archon ile neredeyse birebir olarak anlatmıştı olayları. Tek farkı, Archon ışığa gitmemişti, ışık ona gelmişti. Bu detayın ne kadar önemli olduğunu, ya da önemli olup olmadığını bilemiyordu. Lakin konuşma sırası kendisine geldiğinde bundan bahsedecekti.
Esther, sözlerini sonlandırıp iblis diyarına tekrar girmek istediğini söylediği sırada konuşmaktan vazgeçti. Uphin'in buna karşı söyleyeceği bir şey olup olmadığını merak etti. Uphin'in cevabını dinledikten sonra araya girip söz alacaktı. "Benim gördüklerim de Esther'in anlattıklarından farklı değil. Tabi, içinde bulunduğumuz yer en başta anlattığım taht odasıydı. Tahtta ben oturuyordum. Muhtemelen oranın hükümdarı bendim. Neyse Esther'in anlattığında farklı olarak ışığa doğru yürüyen ben olmadım. Işık bana doğru geldi. Onun dışında söyledikleri kelimesi kelimesine aynıydı. Benim adım da Archon." Sözlerini bitirip bir kaç saniye beklemesinin ardından Esther'in iblis diyarı hakkında söylediklerine ekleme yapma gereği hissetti. "Eğer ki gerçekten Esther'in söylediği gibi iblis diyarına tekrardan girme ihtimalimiz varsa ben de girmek isterim. Lakin bu durumda önceki gördüğümüz iblisleri tekrar görebileceğimizin bir garantisi yok diye tahmin ediyorum. Tabi, aynı zamanda tekrar girebiliyor muyuz iblislerimiz olmadan orası da muamma sanırım. Ama en nihayetinde bir araştırma birliğiyiz. Ve bu muammaları deneyerek ne olacağını görmek bizim işimiz değil mi?" Sözlerini bitirdikten sonra Esther'e dönüp göz kırparak onun yanında olduğunu göstermek istemişti.
İnsanların bulundukları salondan bir bir çıkmalarından sonra, sanki salonu aydınlatanlar o insanlarmış gibi büyük bir karanlık çökmüştü. Hiçbir şey göremiyordu. Gözlerine binen ağırlığı yok saymak ve bir zerre bile olsa bir şeyler görebilmek için gözlerini açık tutmaya çalışıyordu. Bu uğraşı bütün enerjisini yok etse de, yapabilecek bir şeyinin olmadığını biliyordu.
Enerjisinin son bir kaç damlası kaldığı sırada vaz geçmişti bütün her şeyden. Gözlerini sonsuz karanlığa kapatmaya hazırlanıyordu. Bir isim bile öğrenememişti, tut ki bir iblis ile anlaşacaktı. Hangi iblis böyle bir insanla anlaşmak isterdi ki? O ejderhanın kendisiyle anlaşmak istememe nedenini anlıyordu. Kendisi de o kadar güçlü olsa, bu kadar aciz bir varlıkla anlaşmak istemeyebilirdi. Kafasındaki düşünceler biraz daha netleşmişti artık. Ölümün kıyısında, her şeyi daha net bir şekilde görmeye başladığını hissedebiliyordu.
Gözlerini sonsuzluğa kapattığını düşündüğü sırada, kapının açılma gürültüsü ile kendisine gelmişti. Sonuna kadar açmıştı gözlerini, neler olduğunu görebilmek için. Kapıdan içeriye hücum eden ışık hüzmesine karşı ilk yaptığı, gözlerini korumak olmuştu içgüdüsel olarak. Ne var ki, üzerine adeta hücum eden ışık hüzmesine karşı gözlerini korumasına gerek olmadığını da anlamıştı. Yüzüne doğru kaldırdığı parmaklarının arasından ışık hüzmesine doğru bakmıştı. İçini kaplayan sıcak hissin yanında, hüzmenin içinde herhangi bir insan uzvu göremiyor olması tedirgin etmemişti onu.
Hüzme büyük salondan içeriye girip, tahtın önüne kadar geldiğinde naif ve sakin bir ses tonuyla konuşmaya başlamıştı. Ses tonundan cinsiyetini algılayamamıştı. Herhangi bir cinsiyete mensup olup olmadığından bile emin değildi. Lakin o sesi duydukça, içine dolan bir huzur vardı. Etrafını sarmalayan bir ışık, bir sıcaklık vardı. Bunlardan emindi.
Işık hüzmesi, karanlık odanın içine sığamayacak kadar büyüyüp, bütün odayı aydınlatmaya başladığı anda, tek bir ses duymaya başlamıştı. Archon'u selamlayın.
Gözlerini gerçekliğe açtığında neler hissedeceğinden pek emin değildi. Duyduğu kelimenin ismi olduğunu biliyordu. Lakin buna sevinmeli miydi, yoksa üzülmeli miydi emin değildi. Bu kadar basit olduğunu bilseydi eğer, iblisin yanındayken ismini öğrenip onunla anlaşabilirdi belki. Lakin artık bu düşünce için geç olduğunu biliyordu.
Herkes teker teker gözlerini açtığında, gümüş saçlı kızın bir krize girdiğini görmüştü. Hemen ardından Uphin onu tokatlayıp, başka bir odaya götürmek için odadan çıkmıştı. O anda diğer üç kişi ile kısa bir zamanda göz göze gelip, hemen ardından önüne bakmaya devam etmişti Archon.
Uphin, odadan içeriye girdiğinde odada bulunan üç kişiden de neler olduğunu anlatmasını istemişti. İlk söze giren sarı saçlı kız olmuştu. Archon ile neredeyse birebir olarak anlatmıştı olayları. Tek farkı, Archon ışığa gitmemişti, ışık ona gelmişti. Bu detayın ne kadar önemli olduğunu, ya da önemli olup olmadığını bilemiyordu. Lakin konuşma sırası kendisine geldiğinde bundan bahsedecekti.
Esther, sözlerini sonlandırıp iblis diyarına tekrar girmek istediğini söylediği sırada konuşmaktan vazgeçti. Uphin'in buna karşı söyleyeceği bir şey olup olmadığını merak etti. Uphin'in cevabını dinledikten sonra araya girip söz alacaktı. "Benim gördüklerim de Esther'in anlattıklarından farklı değil. Tabi, içinde bulunduğumuz yer en başta anlattığım taht odasıydı. Tahtta ben oturuyordum. Muhtemelen oranın hükümdarı bendim. Neyse Esther'in anlattığında farklı olarak ışığa doğru yürüyen ben olmadım. Işık bana doğru geldi. Onun dışında söyledikleri kelimesi kelimesine aynıydı. Benim adım da Archon." Sözlerini bitirip bir kaç saniye beklemesinin ardından Esther'in iblis diyarı hakkında söylediklerine ekleme yapma gereği hissetti. "Eğer ki gerçekten Esther'in söylediği gibi iblis diyarına tekrardan girme ihtimalimiz varsa ben de girmek isterim. Lakin bu durumda önceki gördüğümüz iblisleri tekrar görebileceğimizin bir garantisi yok diye tahmin ediyorum. Tabi, aynı zamanda tekrar girebiliyor muyuz iblislerimiz olmadan orası da muamma sanırım. Ama en nihayetinde bir araştırma birliğiyiz. Ve bu muammaları deneyerek ne olacağını görmek bizim işimiz değil mi?" Sözlerini bitirdikten sonra Esther'e dönüp göz kırparak onun yanında olduğunu göstermek istemişti.
Yüce varlıktan ismimi öğrendikten sonra belki bedenim rüyamdaki gibi azıcık parıldamaya başlar diyordum ama kontrol ettiğim kadarıyla hala daha normal gözüküyorum. Açıkçası parıldamadığım için birazcık hayal kırıklığına uğradım. O kadar çabaladıktan sonra ismimi öğrendim bunun bir ödülünün olması gerekiyordu. Ancak herhangi bir ödül alamam da hiç değilse ceza da almadığım için mutluyum. Çünkü benim aksime bazı arkadaşlar ismini öğrenme konusunda çok iyi tecrübeler yaşamadı. 3 numara Mor bir anda yere düştü. Ne olduğunu anlamak için ona baktığım zaman göz kapaklarının sürekli titrediğini gördüm. Acaba eğer ismimi hatırlayamasaydım bana da mı böyle olacaktı? Uphin hemen olaya müdahile ederek yere düşen arkadaşa tokat atarak kendine getirmeye çalıştı. Kısmen attığı tokat işe yaradı ama 3 numara Mor gözlerini açsa bile oldukça yordun görünüyordu. Uphin odadan ayrılmamızı söyledikten sonra onu alarak başka bir yere götürdü.
Uphin geri geldikten sonra sırasıyla Esther ve Archon isimlerini ve neler yaşadıklarından bahsettiler. İkisi de tekrardan iblis diyarına geri gitmek istiyorlardı. Ben geri dönme konusunda çok hevesli değilim. Şansıma ilk seferde bana zarar vermeyecek bir iblis ile karşılaştım ama bundan sonra da yine onunla veya onun gibi bana zarar vermeyecek iblisler ile karşılaşacağımın garantisi yok. Onun yerine burada kalmayı tercih ederim ama bunun için benimde bir hikaye uydurmam gerekiyor. Başımdan geçenleri direkt olarak anlatmayı planlamıyorum. Karşımdakilerini kandırabilirsem ortaya çok daha eğlenceli şeyler çıkabilir. Bu yüzden yeni bir isim bulmam lazım.
"Galiba sıra bana geldi." dedikten sonra derin bir nefes alıp konuşmaya başlayacağım "Bende bir tiyatro sahnesindeydim. Çok kanlı bir oyun sergiledik. Etraf neredeyse tamamen kırmızıya boyanmıştı. Oyunun sonralarına doğru bende yaralandım. Tam öleceğim kısım gelecekken bir anda etraf aydınlanmaya başladı. Kırmızılıklar yavaş yavaş kayboldu ve etraf bembeyaz oldu. Bu beyazlığın arasından uzaklarda belli belirsiz birini gördüm. Gördüğüm şeyin yanına gittikten sonra Esther'de olduğu gibi bir varlık ile karşılaştım. Varlık beni selamladıktan sonra ismimi söyledi. Aspendos." diyerek konuşmamı sonlandıracağım. Tiyatro olayında çok daha fazla detay vermek istiyorum ama eğer çok konuşursam Uphin'in yalan söylediğimi anlayabileceğinden korkuyorum. Bu yüzden şimdilik kısa bir hikaye ile yetineceğim. Umarım ismimi doğru söylemediğim için gördüğüm varlığı kızdırmam. Theo ismini çok daha fazla sevsem de karşımdakileri kandırmak için biraz daha gerçek ismimi saklamam lazım.
Uphin geri geldikten sonra sırasıyla Esther ve Archon isimlerini ve neler yaşadıklarından bahsettiler. İkisi de tekrardan iblis diyarına geri gitmek istiyorlardı. Ben geri dönme konusunda çok hevesli değilim. Şansıma ilk seferde bana zarar vermeyecek bir iblis ile karşılaştım ama bundan sonra da yine onunla veya onun gibi bana zarar vermeyecek iblisler ile karşılaşacağımın garantisi yok. Onun yerine burada kalmayı tercih ederim ama bunun için benimde bir hikaye uydurmam gerekiyor. Başımdan geçenleri direkt olarak anlatmayı planlamıyorum. Karşımdakilerini kandırabilirsem ortaya çok daha eğlenceli şeyler çıkabilir. Bu yüzden yeni bir isim bulmam lazım.
"Galiba sıra bana geldi." dedikten sonra derin bir nefes alıp konuşmaya başlayacağım "Bende bir tiyatro sahnesindeydim. Çok kanlı bir oyun sergiledik. Etraf neredeyse tamamen kırmızıya boyanmıştı. Oyunun sonralarına doğru bende yaralandım. Tam öleceğim kısım gelecekken bir anda etraf aydınlanmaya başladı. Kırmızılıklar yavaş yavaş kayboldu ve etraf bembeyaz oldu. Bu beyazlığın arasından uzaklarda belli belirsiz birini gördüm. Gördüğüm şeyin yanına gittikten sonra Esther'de olduğu gibi bir varlık ile karşılaştım. Varlık beni selamladıktan sonra ismimi söyledi. Aspendos." diyerek konuşmamı sonlandıracağım. Tiyatro olayında çok daha fazla detay vermek istiyorum ama eğer çok konuşursam Uphin'in yalan söylediğimi anlayabileceğinden korkuyorum. Bu yüzden şimdilik kısa bir hikaye ile yetineceğim. Umarım ismimi doğru söylemediğim için gördüğüm varlığı kızdırmam. Theo ismini çok daha fazla sevsem de karşımdakileri kandırmak için biraz daha gerçek ismimi saklamam lazım.
- GM - Dimensio
- Game Master

- Posts: 1852
- Joined: 31 Jan 2022, 13:20
Uphin’in sabırsız ve garip bakışları ısrarlı bir şekilde sürmeye devam ederken, ilk konuşmaya başlayan kişi Esther oluyor. Esther’in neredeyse burnunun dibine kadar giren Uphin meraktan parlayan gözleriyle Esther’in konuşmasını dinliyor ve Esther’in her bir kelimesinde Uphin’in merakının giderek arttığını ve heyecanlandığını fark edebiliyorsun. Esther’in konuşmasını sonlandırmasının ardından Uphin kafasını hafifçe geriye atıyor ve vücudunu hafifçe esnetirken “Demek Esther senin adın… Ve insan siluetine sahip bir parlaklık vardı.” diyor. Birkaç saniye gözlerindeki parıltıyı düşünceli bir şekilde yitiren Uphin, bir anda kendi ekseni etrafında dönmeye başlarken “FAN~~TAS~~TİK~~!” diyor heyecanlı bir şekilde. Merakını ve heyecanını tekrar kazanmış duran Uphin, bu kez diğerlerinden alabileceği bilgi için bakışlarını Archon ve Theo’ya çeviriyor.
Uphin’in bakışlarına karşı bu kez söze giren Archon oluyor ve Uphin tıpkı Esther’i dinlediği gibi Archon’a da iyice sokularak onu dinlemeye başlıyor. Archon’un sözleri sonlandıktan sonra Uphin “Sen de Archon’sun… Ve senin de vücudunu saran parlaklık oldu!” diyor. Bu sözlerinden sonra bir kez daha aynı hareketleri sergilemeye başlayan Uphin, bu kez sessizliğinin ardından iki kolunu da kenara açıyor ve “EF~~SA~~NE~~Vİ~~!” diye haykırıyor. Kulaklarınızı tırmalayan melodik sesiyle sarf ettiği kelimenin ardından bakışlarını Theo’ya çeviren Uphin, bu kez onun sözlerine karşı heyecanını yaşatıyor.
Theo’nun söze girmesiyle birlikte Uphin onun dibine kadar girerek sözlerini dinliyor ve her bir kelimesinde duyduğu heyecanını gözlerinden yansıtıyor. Theo’nun konuşması sonlandığında ise Uphin “Aspendos demek!” diyor kendisini zor tuttuğunu belli eden titrek bir ses ile. Theo, yalanının anlaşılmadığını fark ettiğinden bir nebze rahatlarken Uphin heyecanlı bir şekilde eski konumuna dönüp üçünüzü de görebileceği bir açıya geçiyor. Hemen ardından ellerini beline yerleştirirken “Bu duyduklarım ne kadar heyecan verici size anlatamam. Daha önce hiç duymadığım ve tecrübe etmediğim şeyler… MİN~~NET~~TA~~RIM~~!” diyor. Yüzünde beliren kocaman gülümsemeyle mutluluğunu ortaya koyan Uphin duruşunu aynı şekilde sürdürmeye devam ederken “Ben de sizleri iblis diyarına tekrar sokmayı planlıyordum. Bunun ne gibi sonuçları olur bilemiyorum, ancak denemek dışında yapabileceğimiz bir şey yok.” diyor. Fakat bir anda bakışları ciddi bir hal alan Uphin “Yani tekrar hafızanızı kaybetmeniz veya başkaca iblislerle karşılaşmanız muhtemel. Ne olacağını bilmiyor ve kestiremiyorum.” diyor. Bir anda yüzü düşen ve somurtkan bir ruh haline bürünen Uphin “Hem de sizin gibi değerli denekleri kaybetmek istemem.” diyerek kendi duygu ve düşüncelerini de dile getiriyor.
Uphin son sözlerinden sonra kısa bir sessizliğe gömülürken sürekli hareketli olan göz bebekleri zihninden bir şeylerin geçtiğini size gösteriyor. Derin bir düşünce faslı içinde olduğu belli olan Uphin’i bu esnada rahatsız edemeyeceğinizi, etseniz bile Uphin’in size kulak verip veremeyeceğinizi tam olarak kestiremiyorsunuz. Bu nedenle, sessizlik içinde Uphin’in düşünce akışının sonlanmasını bekliyorsunuz ve yaklaşık bir dakika sonra Uphin bakışlarını yerden kaldırıp size çevirirken “Tamam o zaman, karar verildi!” diyor. Ardından kapıya doğru yönelirken “Kendinizi hazırlayın! İblis diyarına gidiyoruz!” diyor ve kapıyı açıp odadan çıkmak için hareketleniyor.
Uphin’in bakışlarına karşı bu kez söze giren Archon oluyor ve Uphin tıpkı Esther’i dinlediği gibi Archon’a da iyice sokularak onu dinlemeye başlıyor. Archon’un sözleri sonlandıktan sonra Uphin “Sen de Archon’sun… Ve senin de vücudunu saran parlaklık oldu!” diyor. Bu sözlerinden sonra bir kez daha aynı hareketleri sergilemeye başlayan Uphin, bu kez sessizliğinin ardından iki kolunu da kenara açıyor ve “EF~~SA~~NE~~Vİ~~!” diye haykırıyor. Kulaklarınızı tırmalayan melodik sesiyle sarf ettiği kelimenin ardından bakışlarını Theo’ya çeviren Uphin, bu kez onun sözlerine karşı heyecanını yaşatıyor.
Theo’nun söze girmesiyle birlikte Uphin onun dibine kadar girerek sözlerini dinliyor ve her bir kelimesinde duyduğu heyecanını gözlerinden yansıtıyor. Theo’nun konuşması sonlandığında ise Uphin “Aspendos demek!” diyor kendisini zor tuttuğunu belli eden titrek bir ses ile. Theo, yalanının anlaşılmadığını fark ettiğinden bir nebze rahatlarken Uphin heyecanlı bir şekilde eski konumuna dönüp üçünüzü de görebileceği bir açıya geçiyor. Hemen ardından ellerini beline yerleştirirken “Bu duyduklarım ne kadar heyecan verici size anlatamam. Daha önce hiç duymadığım ve tecrübe etmediğim şeyler… MİN~~NET~~TA~~RIM~~!” diyor. Yüzünde beliren kocaman gülümsemeyle mutluluğunu ortaya koyan Uphin duruşunu aynı şekilde sürdürmeye devam ederken “Ben de sizleri iblis diyarına tekrar sokmayı planlıyordum. Bunun ne gibi sonuçları olur bilemiyorum, ancak denemek dışında yapabileceğimiz bir şey yok.” diyor. Fakat bir anda bakışları ciddi bir hal alan Uphin “Yani tekrar hafızanızı kaybetmeniz veya başkaca iblislerle karşılaşmanız muhtemel. Ne olacağını bilmiyor ve kestiremiyorum.” diyor. Bir anda yüzü düşen ve somurtkan bir ruh haline bürünen Uphin “Hem de sizin gibi değerli denekleri kaybetmek istemem.” diyerek kendi duygu ve düşüncelerini de dile getiriyor.
Uphin son sözlerinden sonra kısa bir sessizliğe gömülürken sürekli hareketli olan göz bebekleri zihninden bir şeylerin geçtiğini size gösteriyor. Derin bir düşünce faslı içinde olduğu belli olan Uphin’i bu esnada rahatsız edemeyeceğinizi, etseniz bile Uphin’in size kulak verip veremeyeceğinizi tam olarak kestiremiyorsunuz. Bu nedenle, sessizlik içinde Uphin’in düşünce akışının sonlanmasını bekliyorsunuz ve yaklaşık bir dakika sonra Uphin bakışlarını yerden kaldırıp size çevirirken “Tamam o zaman, karar verildi!” diyor. Ardından kapıya doğru yönelirken “Kendinizi hazırlayın! İblis diyarına gidiyoruz!” diyor ve kapıyı açıp odadan çıkmak için hareketleniyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
Esther'den sonra konuşmaya başlayan kişi Archon oldu. Genç kız ile birebir aynı sözleri duyduğunu söylediği anda Esther'in aklında bir soru işareti oluşmasına rağmen bu yaşananları garipsemedi. Zira yaşadıkları olay zaten başlı başına eşsiz ve garipti. İblis diyarından, herhangi bir iblisle anlaşamamalarına rağmen canlı olarak dönen ilk grup olmaları her ne kadar bu garipliği örtbas etse de genç kızın için sinmeyen bir şeyler vardı. Neden o ışık ikisine de birebir aynı şeyi söylemişti? Bu sözlerin altında bir anlam mı yatıyordu? Esther her ne kadar bu soruların cevabını merak ediyor olsa da şimdilik bu düşünceleri sineye çekmeye karar verdi. Kızıl saçlı diğer kişinin konuşmasını da dinledikten sonra bir cevap bulabileceğini ümit ederek bakışlarını ona yöneltti. Bu esnada Archon ile göz göze geldi ve kendisine göz kırpan genç adama nazik bir tebessümle yanıt verdi.
Aspendos başından geçenleri oldukça kısa bir şekilde anlattı. Fazla detay vermemiş olması Esther'i rahatsız etmiş olsa da bunun üzerinde durmanın yersiz olacağı kararına vardı. Kendisi her ne kadar direkt bir insan olsa da herkesin böyle olmadığının bilincindeydi. İçten içe daha fazla detay vermesinin hoş olacağını düşünerek bakışlarını Uphin'e doğrulttu. Cinsiyetini tam olarak çıkartamadığı bu manyak adamın düşüncelerini az çok tahmin edebiliyordu. Eşi benzeri bulunmayan, gelecekte de bulunma ihtimali oldukça az olan, deneklere sahipti ve onları kaybetmek istemiyordu. Esther hafızasını kaybetmeyi, her şeyi tekrar baştan yaşamayı umursamıyordu zira oldukça kısa bir zaman dilimine ait anıları bulunuyordu. İçinden bir ses tekrardan iblis diyarına adımını atarsa minik iblisle karşılaşabileceğini söylüyordu. Elbette farklı iblislerle karşılaşma ihtimali olduğunun bilincindeydi fakat garip bir şekilde bunun olmayacağını biliyordu.
Uphin birkaç dakika boyunca düşündükten sonra son sözlerini söyledi. Esther yavaşça ayağa kalktıktan sonra onun arkasından ilerlemeye başladı. Her ne kadar birilerine güvenmeyi, onları takip etmeyi sevmese de içinde bulunduğu durumda yapabileceği farklı bir şey bulunmuyordu.
Aspendos başından geçenleri oldukça kısa bir şekilde anlattı. Fazla detay vermemiş olması Esther'i rahatsız etmiş olsa da bunun üzerinde durmanın yersiz olacağı kararına vardı. Kendisi her ne kadar direkt bir insan olsa da herkesin böyle olmadığının bilincindeydi. İçten içe daha fazla detay vermesinin hoş olacağını düşünerek bakışlarını Uphin'e doğrulttu. Cinsiyetini tam olarak çıkartamadığı bu manyak adamın düşüncelerini az çok tahmin edebiliyordu. Eşi benzeri bulunmayan, gelecekte de bulunma ihtimali oldukça az olan, deneklere sahipti ve onları kaybetmek istemiyordu. Esther hafızasını kaybetmeyi, her şeyi tekrar baştan yaşamayı umursamıyordu zira oldukça kısa bir zaman dilimine ait anıları bulunuyordu. İçinden bir ses tekrardan iblis diyarına adımını atarsa minik iblisle karşılaşabileceğini söylüyordu. Elbette farklı iblislerle karşılaşma ihtimali olduğunun bilincindeydi fakat garip bir şekilde bunun olmayacağını biliyordu.
Uphin birkaç dakika boyunca düşündükten sonra son sözlerini söyledi. Esther yavaşça ayağa kalktıktan sonra onun arkasından ilerlemeye başladı. Her ne kadar birilerine güvenmeyi, onları takip etmeyi sevmese de içinde bulunduğu durumda yapabileceği farklı bir şey bulunmuyordu.

Yaptığım konuşmadan sonra insanlık için kısa ama benim için uzun bir bekleyişin ardından Uphin adımı duyduktan sonra diğerlerine gösterdiğine benzer bir tepki gösterdi. Yakalanmadığım için rahatladım. Daha planımın başlangıç aşamasında yakayı ele verseydim çok üzülürdüm. Şimdilik bu sorun ortadan kalktığı için dikkatli bir şekilde bundan sonra neler yapacağımı planlamam gerekiyor. Ancak önümde küçücük bir engel var. Uphin dahil benim dışımda herkes iblis diyarına bir daha girmek istiyor. Bu durumdan kurtulmak için kaçmayı deneyebilirim ama daha kendi adımı bile az önce öğrenen biri olarak başarı şansımın çok yüksek olduğunu sanmıyorum. Ayrıca şu anda denek olarak bir değerim var ama kendimi bu konumdan çıkarırsan neler olacak bilmiyorum. Az önce giden arkadaş ne durumda onu bile bilmiyoruz. Bize dinlenmesi için yan odaya götüreceğini söyledi ama kim bilir neler oldu. Bu kadar bilinmez varken burada kalıp kendimi akışa bırakmanın en iyi seçenek olduğunu düşünüyorum. İlk seferimde şansım yaver gitmese de kim bilir belki iblis diyarında beni eğlenceli bulacak bir suç ortağı bile bulabilirim.
Şimdiye kadar sürekli etrafına neşe saçan adam gözümün önünde bir anda eridi gitti. Daha önce konuşma sırasında bizim son derece nadir bir durum olduğumuzu söylemişti ama şimdiye kadar hiç bize bu kadar değer verdiğini düşünmemiştim. Galiba gerçekten onun için çok değerli denekleriz.
Kısa süreli sessizliğin ardından Uphin kendine gelerek iblis diyarına gideceğimizi söyleyerek kapıya doğru yöneldi. Başka bir seçeneğim olmadığından bende onun ve diğerlerinin arkasından odadan çıkacağım. Eğer başarabilirsem bu yolculuk esnasında en arkadan gitmeyi planlıyorum. İblis diyarına ikinci kez bir iblis bulmak için girecek ilk kişi olmak istemiyorum.
Şimdiye kadar sürekli etrafına neşe saçan adam gözümün önünde bir anda eridi gitti. Daha önce konuşma sırasında bizim son derece nadir bir durum olduğumuzu söylemişti ama şimdiye kadar hiç bize bu kadar değer verdiğini düşünmemiştim. Galiba gerçekten onun için çok değerli denekleriz.
Kısa süreli sessizliğin ardından Uphin kendine gelerek iblis diyarına gideceğimizi söyleyerek kapıya doğru yöneldi. Başka bir seçeneğim olmadığından bende onun ve diğerlerinin arkasından odadan çıkacağım. Eğer başarabilirsem bu yolculuk esnasında en arkadan gitmeyi planlıyorum. İblis diyarına ikinci kez bir iblis bulmak için girecek ilk kişi olmak istemiyorum.
Konuşmaları bittikten sonra Uphin'in heyecanlı bakışlarını izlemeye karar vermişti. Karşısında bulunan karakterin neredeyse her söylediklerine bu denli heyecanlanmasını biraz garip bulsa da, onun bu hareketi içten içe daha fazla anlatma isteği uyandırıyordu Archon'da. Ağzından çıkan kelimelerin bir değeri vardı burada. Daha önce karşılaştığı insanların çoğuna nazaran. Bu nedenle Uphin'i diğerlerinden bir tık öne koymuştu. Tabi bu skalasında ilk uyandıkları sırada karşılaştığı beyaz saçlı adam ve siyah saçlı kadın yoktu. Onlar Archon'un ilk kez arkadaş diyebildiği insanlardı, hatırlayabildiği yaşamı boyunca. Bütün işleri bittiğinde onları bulup, başından geçenleri bir bir anlatacaktı. Beyaz saçlı adamın tutmadığı bir içki sözü vardı. Bütün bu hengame bittiğinde güzel bir içki hiç fena olmazdı.
Diğer kızıl saçlı adam konuşmaya girdiğinde bakışlarını ona çevirmişti. Adının Aspendos olduğunu söylemişti. Değişik bir isim. Kafasından önce bu düşünceleri geçirdi. Hemen ardından kendine söyledikleri ise daha manidardı. Archon çok mantıklı bir isim ya.
Bütün konuşmalar bittiğinde sıra Uphin'i dinlemeye gelmişti tekrardan. Önce iblis diyarı hakkında konuşmuştu. Uphin'de zaten onları tekrardan iblis diyarına sokmayı amaçlamıştı. Peki asıl soru şuydu. İblis diyarına ikinci kez giren Aludirler neyle karşılaşıyordu? İblis diyarına tekrardan dönmeden önce bunu öğrenmeliydi. Lakin Uphin'in sözlerini kesmek istemediğinden, konuşması bitince sormaya karar verdi sorusunu. Tam o sırada, başlarına neler geleceğini bilemediğini söylemişti. Tekrar hafıza kaybı yaşamaları da muhtemeldi. Bir an için kafasından hatırlayabildiği bütün hayatını geçirdi. Çok sürmemişti bu işlemi gerçekleştirmesi. Tekrar hafıza kaybı yaşaması durumunda bir kaç anıyı kaybedecekti. Belki de bir kaç günlük anısını. Bundan önce bilmem kaç yıllık hafızasını çöpe atmıştı. Bir kaç günün dert etmeyecekti. Aynı iblisler ile karşılaşabileceklerinin de garantisi yoktu. Bu duruma da üzüldüğünü söyleyemezdi, zira bağlı olduğu tek iblis o değildi. Başka iblisler ile de aynı şekilde anlaşma sağlayabilirdi. Bu sebeple bu olayın çok da üzücü olmadığına karar verdi. İblis diyarına girecekti.
Uphin konuşmasını bitirip sessizliğe gömüldü. Sürekli hareket eden gözlerinden bir şeyleri çözmeye çalıştığını anlayabiliyordu. Muhtemelen o da potansiyel kazanımlar ile potansiyel kayıpları karşılaştırıp bu riskin alınmaya değer bir risk olup olmadığına karar vermeye çalışıyordu. Yaklaşık bir dakikalık rahatsız edici sessizliğin sonunda Uphin'in konuşması, o tuhaf havayı ortadan kaldırmıştı. İblis diyarına gireceklerini söylemişti. Sözlerini bitirip odadan çıkmak için hareketlendiği sırada Archon da iki eliyle dizlerine bir şaplak atıp ayağa kalkarken sorusunu sormak için Uphin'e dikmişti bakışlarını. "İblis diyarına girmeden önce sormak istediğim bir soru var. Aludir olup iblislerini almayı başarmış olanlar ikinci kez iblis diyarına girdiklerinde neler oluyor? Ve iblis diyarından bayılmadan nasıl çıkılıyor?"
Diğer kızıl saçlı adam konuşmaya girdiğinde bakışlarını ona çevirmişti. Adının Aspendos olduğunu söylemişti. Değişik bir isim. Kafasından önce bu düşünceleri geçirdi. Hemen ardından kendine söyledikleri ise daha manidardı. Archon çok mantıklı bir isim ya.
Bütün konuşmalar bittiğinde sıra Uphin'i dinlemeye gelmişti tekrardan. Önce iblis diyarı hakkında konuşmuştu. Uphin'de zaten onları tekrardan iblis diyarına sokmayı amaçlamıştı. Peki asıl soru şuydu. İblis diyarına ikinci kez giren Aludirler neyle karşılaşıyordu? İblis diyarına tekrardan dönmeden önce bunu öğrenmeliydi. Lakin Uphin'in sözlerini kesmek istemediğinden, konuşması bitince sormaya karar verdi sorusunu. Tam o sırada, başlarına neler geleceğini bilemediğini söylemişti. Tekrar hafıza kaybı yaşamaları da muhtemeldi. Bir an için kafasından hatırlayabildiği bütün hayatını geçirdi. Çok sürmemişti bu işlemi gerçekleştirmesi. Tekrar hafıza kaybı yaşaması durumunda bir kaç anıyı kaybedecekti. Belki de bir kaç günlük anısını. Bundan önce bilmem kaç yıllık hafızasını çöpe atmıştı. Bir kaç günün dert etmeyecekti. Aynı iblisler ile karşılaşabileceklerinin de garantisi yoktu. Bu duruma da üzüldüğünü söyleyemezdi, zira bağlı olduğu tek iblis o değildi. Başka iblisler ile de aynı şekilde anlaşma sağlayabilirdi. Bu sebeple bu olayın çok da üzücü olmadığına karar verdi. İblis diyarına girecekti.
Uphin konuşmasını bitirip sessizliğe gömüldü. Sürekli hareket eden gözlerinden bir şeyleri çözmeye çalıştığını anlayabiliyordu. Muhtemelen o da potansiyel kazanımlar ile potansiyel kayıpları karşılaştırıp bu riskin alınmaya değer bir risk olup olmadığına karar vermeye çalışıyordu. Yaklaşık bir dakikalık rahatsız edici sessizliğin sonunda Uphin'in konuşması, o tuhaf havayı ortadan kaldırmıştı. İblis diyarına gireceklerini söylemişti. Sözlerini bitirip odadan çıkmak için hareketlendiği sırada Archon da iki eliyle dizlerine bir şaplak atıp ayağa kalkarken sorusunu sormak için Uphin'e dikmişti bakışlarını. "İblis diyarına girmeden önce sormak istediğim bir soru var. Aludir olup iblislerini almayı başarmış olanlar ikinci kez iblis diyarına girdiklerinde neler oluyor? Ve iblis diyarından bayılmadan nasıl çıkılıyor?"





