Uyanış (Asuriel | Archon | Esther | Theo)

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

12 Aug 2022, 14:10

Uphin’in konuşmalarının ardından kısa kırmızı saçlı adam gördüğü ana odaklanırken, sarı saçlı kadın konuşmaya başlıyor. Onun bu konuşması, kısa kırmızı saçlı adamın ana yoğunlaşmasını engelleyen bir etmen oluyor. Ancak Uphin, sarı saçlı kızı dinlerken bir hayli şaşırmış ve bu şaşkınlığıyla mutlu olmuş bir ifadeyle sarı saçlı kadına bakıyor. Sanki sarı saçlı kadının her bir sözünü nakış nakış zihnine işleyen Uphin, heyecandan yerinde duramaz bir hal almaya başlıyor. En sonunda ise dayanamayarak “HA~~Rİ~~KA~~!!” diyerek iki kolunu yana açıyor. Yukarıda kaldırdığı kafasını büyük bir mutlulukla aşağı indirip bakışlarını sarı saçlı kadına yönelten Uphin “Esther demek… Daha önce hiç böyle bir isim veya kelime duymadım. Bu belki de senin ismin olabilir gerçekten!” heyecanını sürdürerek. Ancak hemen ardından, sarı saçlı kadının sorduğu soruyu anımsayan Uphin daha temkinli bir yüz ifadesine bürünürken “Bu dediğin şey de hiç duymadığım türden. Bir iblisin senin gördüğün şeyleri bilebilmesi gerçekten tuhaf.” diyor. Elini yavaşça çenesine götürüp düşünceli bir hal takınan Uphin, birkaç saniyelik düşünme faslının ardından “Bunun iki açıklaması olabilir. Ya karşılaştığın iblis bir şekilde kullandığı bir teknikle veya başka bir şekilde anılarına erişti… Ya da dediğin gibi çoktan iblis ile bir bağ kurdunuz.” diyor.

Uphin bir süre daha düşünceli halini sürdürmesinin ardından kolunu yavaşça aşağıya indirirken “Fakat bir sorun var… Bir bağ kurmak için isme ihtiyacınız bulunuyor ve iblisin de size ismini söylemesi veya sizin ona vereceğiniz ismi kabullenmesi gerekiyor. Bu zamana kadar bunun istisnası hiç yaşanmadı. Her türlü farklılığa rağmen, bağ kurulma aşamasında tüm Aludirler aynı bilgiyi verdi.” diyor. Ardından bakışlarını üzerinizde gezdirmeye başlayan Uphin “Baktığınızda, isimlerinizi bilmiyorsunuz ve karşılaştığınız iblislerin isimlerine dair bir fikriniz bile yok. Bu durumda bağ kurmuş olma ihtimaliniz sıfıra yakın duruyor. Ancak diğer açıdan baktığınızda, bir şekilde iblis diyarından sağ salim çıkmış olmanız ve az önce duyduklarım, iblis ile bağ kurmuş olabileceğiniz gösteriyor. İşte bu durumda, bağ kurmuş olsanız bile, iblisinize hükmetmek için en azından iblisin ismine ihtiyacınız var…” diyor. Bir anda düşünceleri arasında sessizliğe gömülen Uphin, kısa bir süre sonra başını iki yana sallayıp yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirerek “TANRI~~M! BU DURUM ÇOK KA~~RI~~ŞIK~~ VE MÜ~~KEM~~MEL~~!!” diye haykırıyor.

Bu sözlerinden sonra duyduğu mutluluğu gözlerine yansıyan Uphin “Her şeye rağmen deney… Yani planımızda bir değişiklik yok. Hala isminizi öğrenmek durumundasınız. Ancak siz de benzer şeyler yaşadınız mı bilmem gerekiyor. Hadi dökülün bakalım!” diyor. Bu sayede her biriniz kendi düşüncelerinize ve duygularınıza yoğunlaşabiliyorsunuz.

Her birinizin kendi içine döndüğü anlarda, birden uzun kırmızı saçlı adamın sözleriyle odağınız bir kez daha dağılıyor. Onun sorduğu soru üzerine Uphin tek gözü diğerinden büyük bir şekilde ve soruyu anlamsız bulduğunu belli eden bir bakışla uzun kırmızı saçlı adama bakarak “Bunu biliyor olsak sence bir denek olur muydun?” diyor. Bu anda Uphin’in ağzına başka kelimelerin de geldiğini görüyorsunuz, ancak Uphin bunları söylemek yerine yutkunmakla yetiniyor.
Off Topic
Asuriel ikinci bildirilmemiş pasiflik uyarısını almıştır.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Archon
Posts: 57
Joined: 16 May 2022, 02:03

20 Aug 2022, 18:22

Hay soruna...

Odaklanmaya başladığı sırada sarı saçlı kızın dudaklarından dökülen ilk kelimeler ile dikkati darmaduman olmuştu. Lakin kız konuştukça paylaştığı bilgilerin gerçekten önemli olduğunu, aynı zamanda da sorduğu sorunun çok mantıklı bir soru olduğunu algıladı. Devamında hiçbir şey söylemeden Uphin'in sözlerini bitirmesini bekledi. Uphin konuştukça biraz daha bilgi öğrenmeye başlamıştı. Karşılaştıkları iblislerle bir bağ kurmuş olabilirler miydi gerçekten? Peki bu bağ kurulmuş ise, kendi isimlerini öğrendikten sonra iblisleri bir isim vererek çağırabilirler miydi acaba? Kendi verecekleri isimler ile. Çok fazla bilinmezlik vardı içinde bulundukları durumda. İçinde bulundukları bu karanlıkta ellerinde hiçbir ışık olmadan yollarını bulmaya çalışıyorlardı. İsimlerini öğrenebilmeleri durumunda ise, çok ufak da olsa bir ışık kaynağı elde edebileceklerine inanıyordu bilinmezliğin bu karanlığında.

Uphin konuşmasını bitirip, sarı saçlı kız ile aynı olayları yaşayıp yaşamadıklarını sorduğunda düşünmeye başlamıştı. Aklına gelenleri eksiksiz olarak anlatmaya karar vermişti Uphin'e. Belki o konuşmalardan çıkarımlar yapabilirlerdi birlikte. "İlk karşılaştığımızda bana insan olup olmadığımı sormuştu. Sonrasında kendi dünyamda huzur içinde yaşamak varken, neden orada boğulmayı tecih ettiğimi sordu." Söylediklerinden sonra bir kaç saniyelik bir ara verecekti kendisine. Düşüncelerini toparlayıp, konuşmanın kalanını hatırlayabilmek için. "Devamında ona iblis diyarından nasıl kurtulabileceğimi bilip bilmediğini sormuştum. Eğer yanlış hatırlamıyorsam. Kendisinin de bilmediğini söylemişti." O anda beyninde bir şimşek çakmıştı. Önemli olabilecek bir detayı hatırladığından emindi. "Bu sözünün hemen ardından 'Buraya gelen ilk insanlar değilsiniz. Son da olmayacaksınız' diye bir şeyler söylemişti. Lakin o anda etrafımızda kimse yoktu. Sadece o ve ben vardık. Birden fazla insan olarak oraya gittiğimizi nasıl bilebildi?" Bu sorunun aklına şimdi gelmesi yüzünden başını sertçe ve pişmanlıkla ovuşturmaya başlamıştı tek eliyle.

Bir kaç saniye daha bekleyecekti. Söylediği şeylerin anlaşılmasını istiyordu. Uphin'in bunları beyin süzgecinden geçirip bir şeylere anlam yükleyebilecek seviyeye gelmesini istiyordu. Bu sebeple sözlerine devam etti. "Ardından o karanlıktan çekip gitmenin onu kurtardığını söylemişti. O an içinde bulunduğumuz yerden uzaklaştığında o karanlıktan kurtulduğunu, ama nasıl olduğunu bilmediğini söylemişti." Konuşmasının devamını aklında canlandırdı. Karşılıklı birbirlerine sorular sormuşlardı. İblis, bir numara ve insanlar hakkında daha fazla bilgi almaya çalışırken kendisi iblislerden ziyade oradan kurtulmanın yollarını aramıştı. "Sonrasında pek önemli şeyler konuşmadık. O insanlarla ve benimle ilgili daha fazla bilgi almaya çalıştı. Ben de oradan kurtulmanın yollarını öğrenmeye çalıştım. İstediğim bilgileri öğrenemeden gitti. Ben de yorgunluktan sanırım, yere yığıldığımı hatırlıyorum. Sonrasında burada uyandım." Sözlerini bitirdikten sonra Uphin'in ya da diğerlerinin konuşmalarını dinleyecekti. Bütün konuşmalar bitip sıra ismini öğrenmeye geldiğinde tekrardan gözlerini kapatarak gördüğü rüyasını düşünecekti.

Büyük bir sarayın içinde açmıştı gözlerini en başta. Etrafındaki kıymetli eşyalara göz gezdirmişti. Kendisine ait olan eşyalara. Hemen ardından iki yanında duran iri yarı askere bakmıştı. Kendi askerleri. Sonrasında bakışlarını karşısında bulunan tebaasına çevirmişti. Memnuniyetsiz ifadelerle karşılarında bulunan sözde krallarına bakıyorlardı. Bir çare bulmasını istiyorlardı bakışlarıyla. Çektikleri sıkıntıların giderilmesini istiyorlardı. Bu durumda, kızıl kafalının yapabileceği bir şey de yoktu. Belki de sırf bu yüzden, bakışların hepsinde suçlayıcı ifadeler yer alıyordu. Koca sarayın içinde tek bir suçlu görüyordu herkes. O da tahtta oturan kişiydi. Lakin kendi düşüncesine göre, hiçbir suçu yoktu. Kendi adalet terazisi ne derse o olacaktı. Ve o terazinin göstereceği sonuç ise her zaman kendi arzusuna göre belirlenecekti.

Sarayın içindekiler yavaşça büyük kapıdan dışarı çıkmaya başlarken, içeride kalanlar da olmuştu. Tabi, dışarı çıkanların yerini ise başkaları dolduruyordu hemen. Tam o sırada ise, herkesin aynı anda söylediği cümleyi aklından geçirmeye çalıştı. Herkesin ağzından dökülen o anlamsız kelime, aslında hayatındaki en anlamlı kelimeydi. Bütün yaşamı o kelimede saklıydı. Artık bunu biliyordu. Kulağına çalınan o anlamsız boğuk sesleri netleştirmeye, anlamlı hale getirmeye çalışıyordu. "Bu benim ismim. Bu benim ismim." Kapalı gözleriyle rüyasında gördüğü o ilk görüntüleri hayal ederken, beyni o boğuk anlamsız sesi anlamlandırmaya çalışıyordu. "Kim olduğumu biliyorum. Bu kelime benim ismim." Düşüncelerinde bu cümleler dolaşırken, beyninin bir an önce o anlamsız kelimeye bir anlam yüklemesini umuyordu.
KÜNYE
İsim: Archon
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 22
Boy: 184
Kilo: 80
Sınıflar: Sezici - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0
Mevcut Para: 15000

PROFİL
Güç: 1
Dayanıklılık: 1
Çeviklik: 3
İrade: 3
Zeka: 5

Aludir Statları
Görü: 1
Hakimiyet: 3
Mevcudiyet: 1

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

1 adet ücretsiz D veya C veyahut B-Seviye Teknik Yaratımı
KÜNYE
İsim: Nylzrinth(Nilzrinth || Ateşin Hanımı)
Cinsiyet: Dişi
Boy: 165
Kilo: 64
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 3
Güç: 4
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 4
Arun: 8
Duren: 7
İrade: 6

YETENEKLER

Mucizevi Yürek

TEKNİKLER

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Esther
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 251
Joined: 17 May 2022, 16:06

22 Aug 2022, 01:17

Aklındaki soruların cevabını kısmen almış olan genç kız, içerisinde bulunduğu durumdan pekte hoşnut değildi. Zira onun için bilinmezlik, dünya üzerinde başına gelebilecek en kötü şeydi. Ölümden henüz korkmuyordu, böceklerden de korkmazdı fakat bilgisiz olmaktan korkuyordu. İçerisinde bulunduğu durum için bir çok varsayım ortaya atılabilirdi. En başından itibaren kandırılmaları, gördüğü minik iblis tarafından bir illüzyonun içerisine yerleştirilmiş olması gayet de olası ihtimallerdi. Bilinmezliği bu yüzden sevmiyordu aslında, aklına bir çok 'komplo teorisi' olarak nitelendirilebilecek senaryo geliyordu. Beynini fazla çalıştırmak zorunda kalıyor, kendisine sorular soruyor fakat hiçbirine yanıt alamıyordu. Bu sürekli olarak bir döngü halinde ilerliyor ve genç kızı çıldırtma noktasına getiriyordu. Oysa bildiği şeyler için durum böyle değil. Mantıklı bir şekilde konu üzerine düşünebilecek ve kendisine yol haritası belirleyebilecek yetenekte bir insan. Emin olduğu olguları sorgulayan fakat sorguladığı kadar da güvenen birisidir. Bu yüzden Uphin'in sözlerini dikkatle analiz etti ve düşünmeye devam etti. Kısa kırmızı saçlara sahip olan kişi konuştuğunda ise aklındaki parçalar yerine oturmaya başladı.

İblis diyarında uyandıkları andan itibaren iblislerin kendilerini gözlemlediğine emin oldu. Her ne kadar Uphin iblisle bağ kurmamızın imkansız olduğunu belirtmiş olsa da genç kız, odadaki herkesin iblislerle birer bağ kurduğunu düşünüyordu. Belki de bütün bu gördükleri, minik iblis tarafından kendisini test etmek için yaratılmış bir illüzyondu fakat bunun ihtimalinin oldukça düşük olduğunun farkındaydı. Bu kadar ufak bir ihtimal için riske girip harekete geçmeyi düşünmüyordu. Hala alması gereken cevaplar olduğunu hissediyordu. Vücudunu bir ürperti kapladı, hafifçe gülümsemeye başladı. Bir iblisi andıran bu gülümsemeyi durdurması mümkün değildi, zaten pekte umurunda değildi. O anda tek düşündüğü içinde bulunduğu gizemi çözmekti. Gerçekten de karşılaştığı iblisle bağ kurmuş muydu? Yoksa aklında kurduğu teorem tamamiyle bir saçmalıktan mı ibaretti? Bu sorunun cevabını almak için yanıp tutuşuyordu.

Kızıl saçlı konuşmasını bitirdikten sonra birkaç saniye bekledi, sonrasında ikinci sorusunu sormak için ağzını açtı. "Sanırım tahmin ettiğim gibi iblis diyarına girdiğimiz andan itibaren iblislerimizle bir tür bağa sahibiz. Bizim hikayemiz ve Uphin'in anlattıklarından böyle bir sonuç çıkıyor." Kızıl saçlıya döndükten sonra "Kendine gelmeden önce bir rüya gördüysen, bu iblislerle aramızdaki olayın tam olarak ne olduğunu bulmamıza yardımcı olabilir." dedi. Ardından diğer ikiliye dönerek devam etti. "Sizler de hikayelerinizi paylaşabilirseniz bir sonuca ulaşabiliriz gibime geliyor. Fakat öncelikle sormak istediğim bir şey var." Bakışlarını Uphin'e döndürdü, derin bir nefes aldı. "Azuldir 'Görü' konusunda berbat olduğumu söyledi, iblis diyarına beraber düştüğüm grubun içerisinde çevremizi saran iblisleri en son gören kişi ben oldum. Azuldir'in yardımı olmasaydı onları göremeyecektim bile fakat karşılaştığım iblisi oldukça net bir şekilde görebildim. Bu 'Görü' tam olarak nedir ve neden bu konuda berbatım? Görü'den yoksun olmama rağmen nasıl oldu da karşılaştığım iblisi direkt olarak görebildim?"

Olayları kafasında analiz eden genç kız bir cevaba ulaşmak üzere olduğunun farkındaydı. Sorduğu soruların yanıtı aldıktan sonra ve diğerlerinin hikayesini dinledikten sonra içerisinde bulunduğu gizemi çözebileceğine inanıyordu. Onun için şu aşamada bir iblisle bağ kurmak, ismini öğrenmek veya onun gibi şeyler önemli değildi. Tek önemsediği şey yaşadıklarını bir mantık çerçevesine oturtabilmek ve gizemi çözmekti.
Image

KÜNYE
İsim: Esther
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 22
Boy: 178
Kilo: 54
Sınıflar: Etkileyici - Defansif - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/40/0
Mevcut Para: 8000
İtibar: 7

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 9
İrade: 20
Zeka: 10

ALUDİR STATLARI
Görü: 5
Hakimiyet: 10
Mevcudiyet: 13

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

---------------------------------------------------

Image

KÜNYE
İsim: Dia (Masum kişi/kişiler anlamına gelmektedir)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 1.02
Kilo: 20
Tür: Peri
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 8
Güç: 5
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 10

YETENEKLER
Tatlı Tebessüm

TEKNİKLER
Peri Dokunuşu (5. Düzey)
Peri Salınımı
Rüzgarlı Gün (5. Düzey)
Mutlak Olan (Karakteristik Teknik) (2. Düzey)
Peri Kabusu


İblisin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

22 Aug 2022, 13:50

Uphin’in konuşmasının ardından, kısa kızıl saçlı adam başından geçenleri anlatmaya başlıyor. Uphin adamı oldukça dikkatli bir şekilde dinlese de, yüzünde beliren bilinmezliğin getirdiği garip ifade, Uphin’in aklıdan geçenleri özetliyor gibi. Kızıl saçlı adamın konuşması bitince bakışlarını diğer ikiliye çeviren Uphin, onların kendi içlerindeki sessizliği es geçiyor. Tam bu esnada sarı saçlı kadın lafa giriyor ve konuşmasını yapıyor. Sözlerini bitirdiği sorularının ardından Uphin kafasını biraz sert bir şekilde kaşımaya başlıyor. Bir süre sessiz kalmasının ardından ise “1 numaranın anlattıkları ile 2 numaranın anlattıkları örtüştüğünden 3 ve 4 numaraların da benzer şeyler yaşadığını tahmin ediyorum. Neyse…” diyor. Bu sözlerinin ardından kafasını kaşımayı ve saçlarını da dağınık bir halde bırakan Uphin bakışlarınızı üzerinizde gezdirirken “1 numaranın sorusuna verebileceğim somut bir yanıtım yok. Ancak anlatılanlara bakılırsa, muhtemelen gördüğün iblisi daha önce görenler de oldu. Anlattığına göre bizlere fazla ilgili ve insanları yemek yerine orada bırakıp gitmeyi tercih eden türden bir yapısı var. EN~~TE~~RE~~SAN~~!!” diyor. Son kelimesiyle bir kez daha olayın içine çekildiğinin sinyalini veren Uphin hevesli bir şekilde tekrar konuşmaya başlıyor ve “Şu andaki düşünceme göre, bahsettiğiniz iblisler daha önce de başka insanlarla karşılaştı. Ancak onların hiçbiri bu iblislerle bağ kuramadı. Diğer bir deyişle, bazı iblisler birden fazla kez insanlarla karşılaşmalarına rağmen yaşamlarına devam ettiler. Bir iblisle bağ kurulmaması halinde ölüm sonucunun kaçınılmaz olduğunu söylemiştim. Sizler bunun istisnası olsanız bile, ölen kişilerin bazılarında gerçek yaralanmalar mevcuttu. Bazıları ise herhangi bir yara olmadan ölmüşlerdi. Yapılan otopsiler bu ölümlere mantıklı bir açıklama getirememişti. Tabi bir yanda da cesedine hiç ulaşılamayanlar var…” diyor. Uphin kurduğu bu cümlelerinin ardından tekrar düşünceli bir havaya girerken “Sanırım siz o yara olmadan ölmesi gerekenlerdensiniz… Bir şekilde bunun üstesinden gelmiş durumdasınız.” diyor. Konunun derinleşmeye başladığını Uphin’in kasılan yüz hatlarından anlayabiliyorsunuz ve Uphin de bir anda derin bir nefes aldıktan sonra “Neyse, bunlar ayak üstü konuşulup fikir yürütülecek işler değil. Biz işimize bakalım.” diyor.

Bu sözlerinin ardından Uphin tekrar enerjisini kazanmış gibi hareketlenmeye başlarken, bir anda sarı saçlı kadına dönüyor ve “Görü ne diye sormuştun, değil mi?” diyor. Bu sorusunun altında, vereceği cevabı şimdiden takdir etmenizi ister bir duruş takınan Uphin “Sizin için konuşulması erken olsa da biraz açıklamadan zarar gelmez.” diyerek konuşmaya başlıyor. Uphin sağa sola adımlamaya başlarken “Aludirlerin kabiliyetlerini üç başlık altında toplarız. Bunların ilki görü, ikincisi hakimiyet ve üçüncüsü de mevcudiyet olarak adlandırılır. Görü olarak bahsedilen, bir Aludirin iblisleri ne denli algılayabildiği, onları hissedebildiği yetenektir. Eğer bu konuda yeteneğiniz yok ise, iblisleri görebilmek sizin için imkansız kadar zor olacaktır. Ancak bu yeteneğiniz gelişmişse de, iblisleri rahatlıkla algılayabilecek bir konumda olursunuz. Hakimiyet olarak bahsettiğimiz şey ise, Aludirin bağ kurduğu iblis üzerindeki otoritesini temsil eder. Bu yetenek de basitçe sizin iblisinizi ne kadar iyi kontrol altında tutabileceğinizi belirler. Son olarak mevcudiyet ise, bir iblisin sizin varlığınızı ne denli kabul edeceğini belirler. Eğer bu konuda yetenekliyseniz, iblislerle etkileşiminizin daha sağlam temellerde olur.” diyor. Sanki zor bir konuyu en basite indirger ve yoldan geçen birinin dahi anlayacağı türden anlatmış gibi duran Uphin, anlatımlarının bitmesinin ardından sizlere bakarak herhangi bir anlaşılmayan nokta olup olmadığını teyit etmek istiyor. Fakat bu konuyu pek de uzatacak gibi durmayan Uphin tekrar konuşmaya başlarken “Görünün kötü olmasına rağmen iblisini görebilmiş olman, muhtemelen diğer yeteneklerinin gelişmiş olmasındandır. Bu açıdan bakıldığında, mevcudiyet olarak bahsettiğimiz kabiliyetin yerinde gibi duruyor. Elbette bu en temel açıklama, ancak durumunuza bir kez daha bakılırsa, bambaşka ve sıradışı bir durum olması da muhtemel.” diyerek bu konuyu kapatıyor.

Uphin sorularınıza verdiği cevapların ardından bir kez daha sizlere bakıyor. Yüzünde bilinmezliğin verdiği heyecan ve korku bir arada bulunurken Uphin sırtını duvara dayıyor ve “Şu duyduğunuz kelimelere odaklanın. Anlattıklarınızı tekrar yaşayın… İblisi tekrar hissedin… İsminizi arayın ve onu bulun! Eğer bir adım atacaksak, önce bunun isminizle başlaması gerektiğini unutmayın!” diyor.

Kısa kırmızı saçlı adam; Gözlerini kapatıp yaşadığın “an” bir kez daha var olurken, duyduğun kelimeyi ismin olarak sahiplenme çabasına giriyorsun. Ne var ki, bu aşamada yaşadıkların, duydukların ve hissettiklerin neredeyse zihnini bin parçaya bölmüş olmasından dolayı sağlıklı bir sonuca ulaşamıyorsun. Aynı şeyleri farklı kelimelerle var etmenin değil, hissetmen gerektiğini düşünüyorsun. Ancak bunun için ne kadar ileri gidebileceğini sadece kendinin bildiğini fark edebiliyorsun.
Off Topic
Theo birinci bildirilmemiş pasiflik uyarısını almıştır.
Off Topic
Asuriel üçüncü bildirilmemiş pasiflik uyarısını almıştır.
Bildirilmemiş pasiflik kurallarına göre, bir konu içerisinde üçüncü bildirilmemiş pasiflik uyarısı alan oyuncunun konudan çıkartılıp çıkartılmamasına diğer oyuncular karar vermektedir. Bu nedenle, yazacağınız RP'lerin başına Asuriel'in konudan çıkartılması veya çıkartılmaması konusundaki düşüncenizi yazmanız gerekmektedir. Bu yönde görüş yazmayan oyuncuların, pasiflik konusunda herhangi bir itirazları olmadığı ve Asuriel'in konuda kalmasını istedikleri varsayılacaktır.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Theo
Posts: 161
Joined: 15 May 2022, 21:39

24 Aug 2022, 21:14

Karşılıklı soru ve cevaplardan sonra birazcık yavaş yavaş canım sıkılmaya başladı. Bu can sıkkınlığıyla beraber iblis ile yaptığım sohbet aklıma geldi. Acaba o da benimle konuşurken böyle mi hissediyordu? Konuşmamız sırasında zaman zaman ilgisini çekebilsem bile sonunda ölebileceğimi düşündüğüm için duymak istediği şeyleri söylemeye çalıştım. Hatta bir ara blöf yaparak onu kandırmaya bile çalıştım. Belki daha dürüst olsaydım şimdi burada olmak zorunda kalmayabilirdim. Gerçi şimdi bunları düşünmenin bana bir faydası olmayacak. İleride bir daha denk gelirsek sana karşı daha dürüst olacağım üzümlü kekim.

Uzun süren konuşmalardan sonra 3 numara kırmızı beklenmedik bir atak yaparak kendi isminin Esther olabileceğini söyledi. Uphin ile o kadar uğraştıktan sonra bir anda kendi ismini hatırlaması olacak şey değil. Bu kadar renk, numara hepsi boşa gitti. İsmi de hiç güzel değil. Kırmızı kat ve kat daha iyiydi.

3 numara kırmızı Esther’in başarısından sonra benimde harekete geçmem lazım. İsmini doğru mu söyledi emin değilim ama hiç değilse ilk adımı attığı için benimde kısa süre içinde bir isim bulmam lazım. Esther, hikâyelerimizi paylaşmamızı önermişti. Aslında benimde hayal meyal hatırladığım bir şeyler var. Hastane odasında her tarafım bandajlıyken uyandıktan sonra ortalık karışmaya başlamıştı. Sonunda da birileri bir şeyler derken uyandım. Kısaca özet geçtiğim bu hikâyem sayesinde belki bende ismimi öğrenebilirim. İlk önce bu anı tekrar yaşamaya çalışarak etrafımdakilere ve dedikleri şeylere odaklanmaya çalışacağım.
Image
Karakter
KÜNYE
İsim: Theo
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 22
Boy: 1.80
Kilo: 80
Sınıflar: Elemantalist – Defansif- Toplayıcı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/5/90
Mevcut Para: 7000

PROFİL
Güç: 4
Dayanıklılık: 4
Çeviklik: 4
İrade: 6
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 3
Hakimiyet: 3
Mevcudiyet: 6

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İblis
Image
KÜNYE
İsim: Ghozza
Cinsiyet: Cinsiyetsiz
Boy: 1.20
Kilo: 20
Tür: Ruhani
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 3
Güç: 2
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 3
Arun: 7
Duren: 7
İrade: 5

YETENEKLER
Dehşetin Gülüşü

TEKNİKLER

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR

Image
User avatar
Archon
Posts: 57
Joined: 16 May 2022, 02:03

25 Aug 2022, 15:12

Yarın öğlene kadar yazmış olmayı umut ediyorum. Siz de öyle umut edin.
KÜNYE
İsim: Archon
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 22
Boy: 184
Kilo: 80
Sınıflar: Sezici - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0
Mevcut Para: 15000

PROFİL
Güç: 1
Dayanıklılık: 1
Çeviklik: 3
İrade: 3
Zeka: 5

Aludir Statları
Görü: 1
Hakimiyet: 3
Mevcudiyet: 1

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

1 adet ücretsiz D veya C veyahut B-Seviye Teknik Yaratımı
KÜNYE
İsim: Nylzrinth(Nilzrinth || Ateşin Hanımı)
Cinsiyet: Dişi
Boy: 165
Kilo: 64
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 3
Güç: 4
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 4
Arun: 8
Duren: 7
İrade: 6

YETENEKLER

Mucizevi Yürek

TEKNİKLER

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Esther
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 251
Joined: 17 May 2022, 16:06

26 Aug 2022, 23:20

Diğerlerinden bir yanıt beklemek yerine, Uphin'in söylediği gibi odaklanmanın daha doğru olacağına karar vererek gözlerini kapattı. Dirseklerini dizlerine dayadıktan sonra ellerini birleştirdi ve hafifçe öne eğilerek kafasını ellerine dayadı. Akciğerlerini dolduran oksijeni net bir şekilde hissedebilen genç kız, iblisin kendisine ilk sarf ettiği sözlere odaklanmaya çalıştı fakat pekte başarılı olduğu söylenemez. Zira hala tam olarak odaklanamamıştı. Bu yüzden derin bir nefes daha aldı. Birkaç saniye içerisinde tuttuktan sonra da dışarıya saldı. Bu işlemi, birkaç kez daha tekrarladı. Her nefes verişinde çevresiyle olan bağı giderek daha da azalıyordu. İlk olarak sesler kesildi, sonrasında ise oturduğu sandalyeyi dahi hissedememeye başladı. İblisle ilk karşılaştığı anı defalarca kez aklında canlandırıyor, onu tekrardan yaşamaya çalışıyordu. Lakin işler pekte istediği gibi gitmedi. Gözlerinin önüne ilk gelen görüntü çiçek bahçesi olmuştu. Etrafta koşuşturan insanlar, adını haykıran çiçekler. Sonrasında görüntü değişti ve iblis diyarında kendine geldiği ana geçti. Diğer Aludirler ve Azuldir ile olan konuşmaları teker teker aklında oynadı. Genç kız hatıralarında bir şeyler arıyor, bir yapbozun parçalarını birleştirmeye çalışıyor gibiydi. Neden Aludir olarak seçildiğini, neden bir iblisle karşılaştığı, daha doğrusu neden o minik iblisle karşılaştığını merak ediyordu. Kısıtlı anılarında bir çeşit iz olabileceğini düşünüyordu fakat pekte başarılı olamamıştı. Bu anları defalarca kez gözlerinin önünden geçirmesine rağmen hiçbir ipucuna rastlayamamıştı. Sonunda pes ederek aynı anıları tekrardan aklında döndürmeyi keserek asıl odaklanması gereken ana, iblisle karşılaştığı kısma odaklanmaya karar verdi.


“Daha dikkatli bak… Her şeye rağmen bu tabiatın var oluşu ve güzelliği attığın adımlarla var oluyor?”


İblisin kendisine aktardığı bu sözcükler beyninde defalarca kez yankılandı. İblis neden ona böyle bir şey demişti? Bilincini kazanmadan önce gördüğü rüyayı iblis nasıl bilebiliyordu? Bu bir bağ kurmadan mümkün müydü? Uphin'e bu soruları sormuş olsa da tam olarak istediği yanıtı almayı başaramamıştı. Dolayısıyla bu sorulara cevabı kendisinin bulması gerektiğini düşünüyordu. Uphin ve Azuldir'in dediği gibi iblis diyarından, bir iblisle anlaşmadan canlı bir şekilde çıkmak daha önce görülmemiş bir şeydi. Kendisini ve yanındaki insanları özel kılan neydi? Bugüne kadar yaşanmamış bir şeyin yaşanmasına neden olan şey neydi? Dünya hakkında kısıtlı bilgilere sahip olan genç kız bu soruların cevabını almak için yanıp tutuşuyordu. Sahip olduğu bilgilerle herhangi bir cevap bulamayacağını da biliyordu fakat düşünmeden de edemiyordu.

Aklına gelen en mantıklı senaryo, kendisine geldiği andan itibaren iblis ile bir bağ içerisinde olmasıydı. Kendisine çiçekler ve insanlar tarafından söylenen "Esther" kelimesinin, kendi veya iblisin ismi olabileceğini düşünüyordu. Bu kelimeyi aklında tekrarlarken bir yandan da görmüş olduğu iblisi düşünmeye başladı. Ağladığı anı, güldüğü anı, sinirli olduğu anı tekrardan gözlerinin önüne getirdi. Her ne kadar taş kalpli birisi olsa da iblisin tatlılığı karşısında kendisini tutmayarak gülümsemeye başladı.
Image

KÜNYE
İsim: Esther
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 22
Boy: 178
Kilo: 54
Sınıflar: Etkileyici - Defansif - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/40/0
Mevcut Para: 8000
İtibar: 7

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 9
İrade: 20
Zeka: 10

ALUDİR STATLARI
Görü: 5
Hakimiyet: 10
Mevcudiyet: 13

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

---------------------------------------------------

Image

KÜNYE
İsim: Dia (Masum kişi/kişiler anlamına gelmektedir)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 1.02
Kilo: 20
Tür: Peri
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 8
Güç: 5
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 10

YETENEKLER
Tatlı Tebessüm

TEKNİKLER
Peri Dokunuşu (5. Düzey)
Peri Salınımı
Rüzgarlı Gün (5. Düzey)
Mutlak Olan (Karakteristik Teknik) (2. Düzey)
Peri Kabusu


İblisin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-
User avatar
Archon
Posts: 57
Joined: 16 May 2022, 02:03

27 Aug 2022, 12:27

Uphin konuşmasının yavaş yavaş sonuna gelirken, bir numara da gözlerini tekrardan kapatıp o anı yaşamaya çalışmıştı. Ne var ki bütün çabalarına rağmen pek bir şey değiştirememişti. O anı tekrar kafasında yaşamanın bir işe yaramayacağını anlamıştı o anda. O anı tekrardan yaşayarak değil, o anda olduğunu hissederek bir şeylere ulaşabileceğine kanaat getirmişti. Bunu nasıl yapabileceğinden ise emin değildi.

Anı yaşamayı bıraktıktan sonra gözlerini açıp herhangi bir farklılık olup olmadığını kontrol etmişti. Bir değişiklik hissetmiyordu. O kelimeyi bile tam olarak hatırlayamıyordu. Tekrardan gözlerini kapatıp kendisini o ana bıraktı. Bu sefer, o anın içinde hissetmeye çalışacaktı kendisini. Farklı bir şeyler olacağından bile şüpheliydi, lakin denemesi gerektiğini biliyordu. Gözlerini kapattıktan sonra, kendisini tekrardan o taht odasında hayal etti.

Gözleri tekrardan odayı kaplayan mücevherlerle takılmıştı. Lakin ölümden daha yeni dönmüş bir insan olarak biliyordu ki, bu tarz materyalist düşüncelere sonu belli olmayan hayatında yer vermenin bir önemi yoktu. O mücevherler sadece taş ve metalden ibaretti. Kendisinden daha az asil insani varlıkların büyük değerler biçtiği bir kaç parça taştan başka bir şey değillerdi. Tabi yine aynı şekilde, iki yanında bulunan korumalara göz gezdirdi bu sefer. Tek bir lafında her şeyi yapabilecek korumalar. Hayatlarını tek bir insan için harcayabilecek insanlar. Bir insanın hayatı, başka bir insanın hayatından daha önemli olmalı mı diye düşündü. Gerçekten asil olan, gerçekten yüce olan bir insan varsa şayet, o insanın da korunmaya ihtiyacı olur muydu cidden? Ama ne olursa olsun, bir insanın canı başka bir candan daha önemli olabilirdi. İnsanın kim olduğu değil, hayatı boyunca yaptıkları değerli olup olmadıklarını belirlerdi. Hayatı boyunca hiçbir şey yapmamış bir insanın canı ile, başka insanları korumak için geçmişini, benliğini bırakan bir insanın hayatı aynı derecede önemli olmamalıydı. En azından bu benliğin düşünceleri bu yöndeydi. Ve şu an bulunduğu yerde, sadece kendi düşünceleri önemliydi.

Bakışları yavaşça önünde uzanan insan kalabalığına kaydı. Hepsi memnuniyetsiz surat ifadeleriyle bakıyordu tahtta oturan insana. Önünde bulunan insan kalabalığından farklı düşünüyordu beyni. Bunu biliyordu. Bu sebeple verdiği kararlara farklı bakış açılarıyla yaklaşıyorlardı. Tabi o kararı veren olarak, kendi bakış açısının mutlak doğru olduğunu da biliyordu. Bu sebeple insanların memnuniyetsiz surat ifadesi onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Eninde sonunda verdiği kararların arkasındaki gerçek sebep ortaya çıkacaktı ve herkes, bu kararın alınmasının ne kadar doğru olduğunu kavrayacaktı. O zamana kadar, insanların bu bakışları hiçbir şey değiştirmeyecekti.

İçinde bulunduğu odanın kapısı açılıp içeride bulunan insanlar yavaş yavaş değişirken, bakışlar hep aynı kalıyordu. İnsanların kafasındaki düşünceleri görebiliyordu neredeyse. Peki bu bir şey değiştiriyor muydu? Olası bir durum değildi. Kendisi kadar ileriyi göremeyen, düşünemeyen insanların fikirler onun için bir anlam ifade etmiyordu. Bu insanlar başka bir insana bel bağlamıştı. Kendileri aksiyon almaktan aciz insanların düşünceleri onun için hiçbir şeydi. O insanların hepsinin aklında farklı düşünceler de olsa ağızlarından tek bir kelime dökülüyordu. Tahtta oturan insanın, bütün sorunların çözümü olan o insanın adı.
Outro: Evimi böcek bastığı ve bilgisayarımı evde terk etmek zorunda kaldığım için(masaüstü) telefondan yazıyorum. 2 hafta falan da evde olamayacağım. Bu 2 hafta içinde telefondan yazmaya çalışacağım ama yine de pasiflik yapabilirim. Şimdiden konu arkadaşlarımdan(Not Esther) özür dilerim.
KÜNYE
İsim: Archon
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 22
Boy: 184
Kilo: 80
Sınıflar: Sezici - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0
Mevcut Para: 15000

PROFİL
Güç: 1
Dayanıklılık: 1
Çeviklik: 3
İrade: 3
Zeka: 5

Aludir Statları
Görü: 1
Hakimiyet: 3
Mevcudiyet: 1

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

1 adet ücretsiz D veya C veyahut B-Seviye Teknik Yaratımı
KÜNYE
İsim: Nylzrinth(Nilzrinth || Ateşin Hanımı)
Cinsiyet: Dişi
Boy: 165
Kilo: 64
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 3
Güç: 4
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 4
Arun: 8
Duren: 7
İrade: 6

YETENEKLER

Mucizevi Yürek

TEKNİKLER

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

31 Aug 2022, 13:13

Theo; Gördüğün “an” faslından aklında kalanlara tekrar odaklanmaya başlıyorsun ve gözlerini kapatıp düşünmeye başlıyorsun. Çok uzak geçmişteki net bir hatıranın zihninde yankılanması gibi hastane odasında yaşadıkların tekrar can bulmaya başlıyor. “Böylesine bir ahmaklığı da ancak senden beklerdim! Başka ne düşünebilirim ki?” cümlesiyle başlayan anılar tekrar gün yüzüne çıkarken, bu kez etrafındaki insanlara daha fazla odaklanmaya çalışıyorsun. Bir anının böylesine bir çabanın nasıl meyve vereceği sorusu kafanda çınlamaya başlarken anıların çoktan çıplak kaldığın fasla geçiyor. İnsanların bir kez daha üstüne üşüşmesi ve senin de mahremini gizleme gayretin birleştiği anda o malum kafa atma sahnesi bir kez daha gerçekleşiyor. Alnı yarılan adam kanlar içinde yere serilirken ikiye ayrılan insanların konuşmalarına kendini veriyorsunuz. Yerdeki adam acı içinde bir şeyler söylese de, bunu tam olarak anlayamıyorsun. Fakat adamın ağzından “Theo” şeklinde çıkan anlamsız bir kelime, ilginç bir şekilde diğerlerinin aksine son derece net bir şekilde kulağına çalınıyor. Akabinde ise, etrafında konuşan başka insanların da soluk konuşmaları da anlamsızlığın ötesine geçemezken, her bir konuşan kişiden sadece “Theo” kelimesi net bir şekilde kulağına geliyor.

Theo'nun Uyanışı

“An” bu şekilde sonlanmış ve gözlerini karanlıkta açmış olsa da, esasen her şeyin bu noktada sonlanmadığını da ilk olarak burada fark ediyorsun. Kafası yarılan adamı odadan çıkarmalarının ardından üstünü odadaki bir çarşafla kapatan kişilerin de odadan çıkmasından sonra, kendinle ve sessizlikle baş başa kalıyorsun. Son derece sıkıcı ve gergin geçen bu anlarda, sanki neden insanların sadece “Theo” kelimesini zikrettiklerini düşünüyorsun. Daha önce hiç duymadığın, anlamını dahi çıkartmanın imkansız olduğu bir kelimenin bu derece var olmuş olması, kafanı ciddi bir şekilde meşgul ediyor. Ne var ki, yorgunluğun her geçen saniye katbekat artıyor ve “an” içerisinde bir uykuya dalışa şahitlik ediyorsun.

“An” içerisindeki varlığının uykuya dalmasıyla, bir anda onun rüyalarında gözlerini açıyorsun. Karanlık bir ortamın içinde açtığın gözlerin, aslında iblis ile karşılaştığın yere benziyor. Fakat bu kez, karanlık ilginç bir şekilde boğucu ve kasvetli gelmiyor. Sanki doğup büyüdüğün topraklar gibi seni kucaklayan karanlık, bir anda adım attığın yerlerde siliniyor gibi görünüyor. Bu esnada, ufka yakın gözlerine uzak bir noktada tıpkı senin gibi duran başkaca bir varlığın olduğunu ve onun da tıpkı senin gibi etrafını aydınlattığını görüyorsun. Adımlarının bir anda istemsizce ona doğru çekildiğini fark ettiğin anda, her attığın adımla ardından karanlığı yok eden bir parlaklık bıraktığını fark ediyorsun.

Yüzlerce adımı birkaç saniye içinde ve birkaç saniyeyi onlarca saat sürecinde tamamladığın sırada, kendini parlaklığın yanında buluyorsun. Sabit bir şekilde ve bir insan tasviri gibi duran beyaz parlaklığın siluetini görmem mümkün olmuyor. Fakat içten içe kendini bu varlığa yakın hissediyorsun. Parıltılar içinde olan ve ne yüzünü ne de başka bir uzvunu görebildiğin insan sanki senin gelişini içten bir tebessümle selamlıyor ve bu kişinin şefkatli ve naif bir ses tonuyla konuşmaya başladığını duyuyorsun.

“Varlığının ötesine geçmiş olmana üzülmeli miyim yoksa sevinmeli miyim bilemiyorum. Lakin bu kaybolmuşluğunun bir sonu gelmesi gerekiyor, öyle değil mi?”

Ses tonundan da cinsiyetini bile anlayamadığın insan, eliyle seni tam yanına doğru buyur ediyor ve sanki ufuktaki bir aydınlığı gözler gibi bakışlarını sabit bir noktada tutmaya devam ederken konuşmasını sürdürüyor.

“Yazgın bir ismi hak ediyor, ancak buna ulaşamıyor gibisin. Oysa yazgın da isminle belli durumda.”

Bu sözleriyle birlikte parıltı çevresine hızla yayılmaya başlarken, tüm karanlığın giderek aydınlığa döndüğünü fark ediyorsun. Bu aydınlık göz kamaştıracak kadar artarken bedeninde yoğun bir sıcaklık hissetmeye başlıyorsun. Bu sıcaklık öylesine bir hal alıyor ki, sanki kendinden başka bir varlıkla sarmalanmış gibi hissediyorsun. Kısa bir süre sonra parlaklık tüm kudretini terk etmeye başlarken, bedeninin hafiflediğini ancak teninin üzerinde ince bir ışık katmanının kaldığını görüyorsun. Tam bu anda ise kulaklarında varlığı belirsiz tek bir ses duyuyorsun.

“Theo’yu selamlayın!”


Esther; Anılarına gömüldüğün anda, ilk olarak “an” içerisinde yaşadıkların gözlerinin önünden geçip gidiyor. Birkaç saniye içerisinde, birkaç saniyelik görüntüleri birkaç saat kadar zihninde var etmenin ardından, bu kez iblis ile karşılaşmana ve onun söylediklerine odaklanmaya çalışıyorsun. Bilincin ve zihnin sadece anılarından ibaret bir hal alıyor hızla ve bir tek kafandaki düşünceler kalıyor sana. Ancak düşüncelerine yayılan cevapsız sorular, anılarındaki karanlıktan daha ağır bir şekilde üstüne çöküyor. Zihinsel bir çöküşün bu denli ızdırap verici olmasına hayret duyman gerekirken, bunu yapabilecek gücünün bile olmadığını fark ediyorsun. Fakat iblise dair anıların yüzündeki tebessümü doğruyor ve bu tebessüm sanki tüm karanlığı bir anda yok ediyor. Bu yok oluşu farazi bir şekilde olmuyor, tam anlamıyla bir yok oluşa şahit oluyorsun. Bir perdenin kalkması gibi, bir gizemin çözülmesi gibi ve bir hiçliğin var olması gibi…

Esther'in Uyanışı

Gözünü yakan bir parlaklıkla müjdelenmenin ardından görüşünü tekrar kazandığında, kendini “an” içerisindeki çoraklıktan kurtulan ve çiçeklerle şenlenen topraklarda buluyorsun. Adımlarınla yeşeren eşsiz çiçeklerin ahenkli var oluşları, zihnindeki tüm karmaşayı hiç etmek ister gibi duruyor. Çiçeklerin tek ve senin nezdinde anlamsız bir kelime ile haykırdıkları kulaklarında çınlıyor. Fakat esas dikkatini çeken, başka bir var oluşunun varlığıyla çiçekleri şenlendirmesi oluyor. Gözlerin, ufkun yakınında gözlerinin ise uzağındaki parıltıdan başka bir şey göremiyor.

Sanki çiçekler adımlarını yönlendirir gibi seni bu parıltıya doğru sürüklerken yüzlerce adımı birkaç saniye içinde ve birkaç saniyeyi onlarca saat sürecinde tamamladığını hissediyorsun. Kendini parlaklığın yanında bulduğunda, tüm çiçeklerin sessizliğe gömüldüğünü fark ediyorsun. Sadece ikiniz için var olmuş gibi duran topraklarda sabit bir şekilde ve bir insan tasviri gibi duran beyaz parlaklığın siluetini görmem mümkün olmuyor. Fakat içten içe kendini bu varlığa yakın hissediyorsun. Parıltılar içinde olan ve ne yüzünü ne de başka bir uzvunu görebildiğin insan sanki senin gelişini içten bir tebessümle selamlıyor ve bu kişinin şefkatli ve naif bir ses tonuyla konuşmaya başladığını duyuyorsun.

“Varlığının ötesine geçmiş olmana üzülmeli miyim yoksa sevinmeli miyim bilemiyorum. Lakin bu kaybolmuşluğunun bir sonu gelmesi gerekiyor, öyle değil mi?”

Ses tonundan da cinsiyetini bile anlayamadığın insan, eliyle seni tam yanına doğru buyur ediyor ve sanki ufuktaki bir aydınlığı gözler gibi bakışlarını sabit bir noktada tutmaya devam ederken konuşmasını sürdürüyor.

“Yazgın bir ismi hak ediyor, ancak buna ulaşamıyor gibisin. Oysa yazgın da isminle belli durumda.”

Bu sözleriyle birlikte parıltı çevresine hızla yayılmaya başlarken, tüm çiçeklerin onlarca metreye kadar yüklemeye başladığını fark ediyorsun. Güzelliklerini ve gösterişlerini tüm kainata sunma arzusunda hareket eden çiçeklerin, tıpkı parıltının yayılması gibi etrafa saçılmasıyla bedeninde yoğun bir sıcaklık hissetmeye başlıyorsun. Bu sıcaklık öylesine bir hal alıyor ki, sanki kendinden başka bir varlıkla sarmalanmış gibi hissediyorsun. Kısa bir süre sonra parlaklık tüm kudretini terk etmeye başlarken, bedeninin hafiflediğini ancak teninin üzerinde ince bir ışık katmanının kaldığını görüyorsun. Tam bu anda ise kulaklarında varlığı belirsiz tek bir ses duyuyorsun.

“Esther’i selamlayın!”


Archon; “An” içerisindeki hatıralarınla karanlık zihnini aydınlatmaya çalışıyorsun bu anlarda. Orada tahtında oturan kişiye bir anlam yüklemeye ve etraftaki kişilerin de sözlerine bir mana aramayı sürdürüyorsun. Takatinin kesilmesine kadar devam eden bu süreçte edinebildiğin tek şey zikredilen kelimenin ismin olabileceği oluyor. En azından bu kelimeye ismin olarak bir vücut verme niyetinde oluyorsun. Ne var ki, tüm memnuniyetsiz suratlar kapıdan dışarıya çıkıyor ve tahtın bulunduğu odada bir başına kaldığını görüyorsun. “An” ötesi gibi olan bu görüntüler hızla zihnine hücum ediyor ve kapıların kapanmasıyla üzerine çöken karanlıkta var olmayı sürdürmeye çalışıyorsun. Ne var ki, sanki kapı sadece gidenler için değil senin için de kapanmış oluyor ve tüm gücünün çekilmeye başladığını hissediyorsun. Kaçtığın veya seni yalnız düşüren karanlığın bir kez daha hücuma kalkmasıyla, bir kez daha bilinmezliğe savrulacak olmanın verdiği acıyla gözlerini açık tutmaya çalışmaktan başka bir şey yapamıyorsun.

Gözlerini karanlığa karşı direnmesi için sonuna kadar kullanmaya çalışsan da, sonunda görüşün de karanlıkla bir bütün olma yolunda ilerliyor. Gözlerinin kapanmasının her şeyin sonu olacağına dair inancın her an daha da artıyor ve çözümsüzlüğün içinde kurtulmana dair tüm umutların kaybolmaya yüz tutuyor. Onca şatafata rağmen gözlerini dahi kullanamamanın verdiği acizlikle haykırmak istesen bile, gözlerini açık tutmaya çalışmanın tüm enerjini harcadığını fark ediyorsun. Sonunda ise kaçınılmaz olan oluyor ve görüşün tamamen kapanırken bir kez daha mağlup olmanın azabıyla kavrulmaya başlıyorsun.


Archon'un Uyanışı

Karanlık her bir zerrene nüfuz etmişken, bir anda açılan kapının gürültüsüyle bir kez daha vücut buluyorsun. Kapıdan içeriye giren aydınlık, zorla gözlerini açarken içinde bir insan siluetinin andırır gibi içeriye giriyor. Diğerlerinden farklı olarak, ne memnuniyetsizlik ne de tatminsizlik duygularını hissettiğin parıltının içerisindeki insanın uzuvlarını dahi görememek seni tedirgin etmiyor. Garip ve var olmaması gereken bir sıcaklığın seni sarmaladığını hissetmeye başlıyorsun. Huzuruna gelen parıltının ince bir tebessümle sana baktığını hissediyorsun. Parıltılar içinde olan ve ne yüzünü ne de başka bir uzvunu görebildiğin insanın şefkatli ve naif bir ses tonuyla konuşmaya başladığını duyuyorsun.

“Varlığının ötesine geçmiş olmana üzülmeli miyim yoksa sevinmeli miyim bilemiyorum. Lakin bu kaybolmuşluğunun bir sonu gelmesi gerekiyor, öyle değil mi?”

Ses tonundan da cinsiyetini bile anlayamadığın insan bir anda tahtının hemen dibinde bitiverirken sanki tüm varlığını sadece bakışlarına odaklayarak sana bakıyor ve konuşmasını sürdürüyor.

“Yazgın bir ismi hak ediyor, ancak buna ulaşamıyor gibisin. Oysa yazgın da isminle belli durumda.”

Bu sözleriyle birlikte parıltı çevresine hızla yayılmaya başlarken, tüm karanlığın giderek aydınlığa döndüğünü fark ediyorsun. Bu aydınlık göz kamaştıracak kadar artarken bedeninde yoğun bir sıcaklık hissetmeye başlıyorsun. Bu sıcaklık öylesine bir hal alıyor ki, sanki kendinden başka bir varlıkla sarmalanmış gibi hissediyorsun. Kısa bir süre sonra parlaklık tüm kudretini terk etmeye başlarken, bedeninin hafiflediğini ancak teninin üzerinde ince bir ışık katmanının kaldığını görüyorsun. Tam bu anda ise kulaklarında varlığı belirsiz tek bir ses duyuyorsun.

“Archon’u selamlayın!”

Off Topic
Asuriel dördüncü bildirilmemiş pasiflik uyarısını almıştır. Pasiflik kuralları gereği konudan çıkartılmış olup, konu bütünlüğü amacıyla NPC konumuna alınmıştır.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Theo
Posts: 161
Joined: 15 May 2022, 21:39

04 Sep 2022, 19:29

Odaklanmak için gözlerimi kapatarak daha önce gördüklerimi düşünmeye başladım. Anladığım kadarıyla bir hastane odasındayım ve bir kişi bana söyleniyor. Hala daha neden hastanede olduğumu bilmiyorum. Aynı şekilde bana söylenen kişinin ve neden bana laf attığını da bilmiyorum. Bu iki olay üzerinde durmak için çok fazla fırsatım olmadan bir anda çıplak kalıp ardından da birine kafa atıyorum. Hastanede çıplak olmak aslında çok da anormal bir durum değil ama birine kafa atmam kazayla da olsa normal değil. Üstelik hatırladığım kadarıyla kafa attığım kişiye bir hayli zarar vermiştim. Etraf kafa olayından sonra giderek karışıyor. Kimin ne dediğini anlayamıyorum ama bu hengame sırasında enteresan bir şekilde tek bir kelimenin ne olduğunu gayet net bir şekilde anlayabiliyorum. "Theo" kulağa hiç fena gelmiyor.

Daha önce hatırladığım kadarıyla belli belirsiz bir isim duyduktan sonra yaraladığım adamı dışarı çıkarıyorlar ve üzerimi bir örtüyle kapatıyorlardı. Tüm bunlar bittikten sonra gördüğüm "an" bitiyordu. Ancak bu sefer odaklandığım için mi bilmiyorum ama daha fazlasını hatırlayabildim. Kazayla kafa attığım adam odadan çıktıktan sonra hızlıca üzerimi çarşaflar ile örttüler. Ardından da herkes önceden hatırladığım gibi dışarı çıkarak beni odada yalnız bıraktılar. Bundan sonra ben az önce duyduğum ismi düşünürken belli bir noktadan sonra uyuya kaldım. Uykumda iblis ile karşılaştığım yer gibi karanlık bir yer gördüm. Etraf karanlık olmasına rağmen hiç yabancılık veya korku hissetmiyordum. Tam tersi sanki buraları biliyormuşum gibi geliyordu. Etrafa baktığım zaman benim gibi etrafı aydınlık bir şekilde duran bir şey gördüm. Zaman kavramın altüst bir şekilde gördüğüm şeyin yanına gittikten sonra gayet nazik bir şekilde benimle konuşmaya başladı. Konuşmasından veya görünüşünden cinsiyetini anlayamadığım varlık bana bir ismi hak ettiğimi söyledi. Sonrasında ise etrafım giderek aydınlanmaya başladı. Etraf aydınlandıkça bedenim giderek ısınmaya başladı. En sonunda ise etraftaki tüm parlaklıktan geriye sadece tenimin üzerinde ince bir tabaka kaldı. Tabakayı incelerken gördüğüm "an" da ki kelimeyi tekrar duydum.

Odaklanmam beklediğimden çok daha fazla işime yaradı. Gördüğüm "an" ın devamında böyle şeyler olduğunu hiç bilmiyordum. Gözlerimi açtıktan sonra hemen bedenimi hızlıca kontrol etmeye çalışacağım. Rüyada gördüğüm gibi üzerimde ince bir tabaka olup olmadığından emin olmak istiyorum. Bu esnada içimden de duyduğum ismi tekrar edeceğim. Bir isme sahip olmanın bu kadar değişik etkilere sahip olacağını düşünmemiştim. Bu zamana kadar alelade bir isim olarak düşünüyordum. Ancak bize ismi veren kişinin hiç de normal biri olmadığını fark ettim. O gizemli kişinin kim olduğu bir hayli merak ettim. Ayrıca acaba neden bana bir isim verdi? Belki uphin bunlar hakkında daha fazla şey biliyor olabilir ama kendimi öne atmak istemiyorum. Bu yüzden etrafımdakilerin neler yapacağını gözlemek için biraz daha bekleyeceğim.
Image
Karakter
KÜNYE
İsim: Theo
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 22
Boy: 1.80
Kilo: 80
Sınıflar: Elemantalist – Defansif- Toplayıcı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/5/90
Mevcut Para: 7000

PROFİL
Güç: 4
Dayanıklılık: 4
Çeviklik: 4
İrade: 6
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 3
Hakimiyet: 3
Mevcudiyet: 6

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İblis
Image
KÜNYE
İsim: Ghozza
Cinsiyet: Cinsiyetsiz
Boy: 1.20
Kilo: 20
Tür: Ruhani
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 3
Güç: 2
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 3
Arun: 7
Duren: 7
İrade: 5

YETENEKLER
Dehşetin Gülüşü

TEKNİKLER

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR

Image
Locked

Return to “Aludir Üssü”