Karşındaki asil duruşlu iblis, sözlerini son derece can kulağıyla dinliyor. Her halinden bunu belli eden iblis, sözlerine sorularına herhangi bir duyguyla karşılık vermekten kaçınsa dahi, kimi zaman hissettiğin tebessüm kimi zamansa kendini belli eden dalgınlık hali dikkatinden kaçmıyor. Senin oturma teklifinin ardından, iblis de bağdaş kuracak şekilde oturmayı tercih ediyor. Aslında bu durum, aranızdaki konuşmanın daha da uzayabileceğini veya en azından iblisin daha önce yaptığını belirttiği gibi çekip gitmeyeceğini ortaya koyuyor. Tüm konuşmanı yapman ve sorularını sorman halinde, karanlık ortama bu kez sessizlik olarak çöküyor. İblisin başı öne, bakışları ise yere düşüyor. Senden ve sözlerinden doğan bir şüpheden ziyade, sanki zihnini toplamaya çalışan iblis bir süre pozisyonunu hiç değiştirmeden öylece duruyor sadece.
Yaklaşık yarım dakikalık sessizlik, sana olduğundan çok daha uzun geliyor. Sohbetin sonlandığını dahi hissettiğin bir anda, iblis bakışlarını hafifçe sana doğru kaldırıyor. Gözlerindeki parıltının silinmiş olduğunu gördüğün iblis “Bilmiyorum ne kadar zaman önceydi.” diyerek söze giriyor. Ancak bu kez sesindeki hüzün, iblisin en derinindeki acıyı sana hissettirmeye yetiyor. İblis ise konuşmasına devam ediyor ve “Bir ay, bir yıl veya birkaç asır, bilemiyorum. Belki de hiç olmayan bir zaman veya sadece bir hayal…” diyor. İblisin sesindeki hüznün altında bir geçmiş yattığını hissederek daha dikkatli dinlemeye başlıyorsun onu. İblis ise silinen parıltısıyla birlikte “Sizden nazik ve kibar olmasın, bir başka insan ile karşılaşmıştım. Belki buralarda bir yerde, belki de hiç görmediğimiz bir diyarda… O zamanlar, bu halde olan biri değildim. Birçok iblis gibi, ben de doğamı yaşıyor ve bir iblise yaraşır davranışlar sergiliyordum. Ta ki, O adama rastlayana kadar…” diyor. Zihnin mazisinde hapsolmuş gibi duran iblis hafifçe nefes aldıktan sonra “O’nunla konuştuğumda, bir varlığın nasıl olması gerektiğini ilk kez öğrenmiştim. O’nun asaleti, nezaketi ve kibarlığı karşısında, kendi varlığımdan utanmıştım. Yaptıklarımı dile getirerek O’nun hazinesine küfretmek niyetinde değilim. Ancak O’nun hak etmeyeceği her türlü şeyi kendisine yaptım. Buna rağmen, O sadece bir varlık olarak beni kabul ettiğini söyledi. Hepsi bu… Yüzüme bakıp, onca haysiyetsizliğime rağmen beni kabul ettiğini söyledi. Adeta kalbim yerinden sökülmüş gibi hissettim. Utandım… O zamana kadar kendimden başka herkesi aşağı ve bayağı görürken, O’nun beni kabullenişi varlığım her bir zerresini utandırdı. Bu yüzden utancımı silmek adına kendimi O’na adamaya karar verdim.” diyor. İblisin varsa gözyaşlarının kalbinden ciğerlerinde dolduğunu hissettiğin sırada iblis “Ancak biliyor musunuz bayım, O bunu da reddetti. Bunun benim varlığıma bir saygısızlık olacağını söyledi. Sonrasında ise, özümde benim de asil ve nazik biri olduğumu gördüğünü söyledi.” diyor. Bir an için titreyen sesiyle yaptığı konuşmasına ara veren iblis, bir parça da olsa kendini toplamak için sessizliğe gömülüyor.
İblis aldığı birkaç derin nefesin ardından tekrar söze giriyor ve “O’na buradan ancak benimle birlikte çıkabileceğini söyledim. Fakat buna rağmen, kabul etmedi. Burada yok olmasının, benim varlığıma saygısızlık edilmesinden çok daha önemli olmadığını söyledi. Dil döktüm, anlattım ve hatta yalvardım… Ancak bir tek geri adım bile atmadı… En sonunda, sadece bana bunları verdi.” diyor. Bakışlarıyla üzerindeki kıyafetleri gösteren iblis “Bana dedi ki, ‘Madem öleceğim, o zaman ben de sende yaşarım.’ Her bir kıyafetini çıkardı, kendi elleriyle üzerime giydirdi ve sonra benden gitmemi istedi. Arkama baktığımda, sadece gülümsediğini gördüm. Ölümüne giden bir asilzadenin sıcak gülümsemesini…” diyor. Bu sözlerinin ardından derin bir nefesle bakışları yere çöken iblis, aldığı derin birkaç nefesten sonra “Ben, sadece kendimden sorumlu görmüyorum kendimi bayım. Anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum, ancak bu varlık zaten bir başka varlığı taşıyor. Tıpkı söylediğiniz gibi… Şimdi sorarım size bayım… Bana miras kalan bu emaneti, sizce bir kenara bırakarak yeni varlıklara kendimi adayabilir miyim? Benim varlığımı anladığınızı düşünüyorum, bu yüzden soruyorum bayım. Sizce varlığım arzunuzu gerçek kılabilir mi?” diyerek sessizliğe gömülüyor.
Yaklaşık yarım dakikalık sessizlik, sana olduğundan çok daha uzun geliyor. Sohbetin sonlandığını dahi hissettiğin bir anda, iblis bakışlarını hafifçe sana doğru kaldırıyor. Gözlerindeki parıltının silinmiş olduğunu gördüğün iblis “Bilmiyorum ne kadar zaman önceydi.” diyerek söze giriyor. Ancak bu kez sesindeki hüzün, iblisin en derinindeki acıyı sana hissettirmeye yetiyor. İblis ise konuşmasına devam ediyor ve “Bir ay, bir yıl veya birkaç asır, bilemiyorum. Belki de hiç olmayan bir zaman veya sadece bir hayal…” diyor. İblisin sesindeki hüznün altında bir geçmiş yattığını hissederek daha dikkatli dinlemeye başlıyorsun onu. İblis ise silinen parıltısıyla birlikte “Sizden nazik ve kibar olmasın, bir başka insan ile karşılaşmıştım. Belki buralarda bir yerde, belki de hiç görmediğimiz bir diyarda… O zamanlar, bu halde olan biri değildim. Birçok iblis gibi, ben de doğamı yaşıyor ve bir iblise yaraşır davranışlar sergiliyordum. Ta ki, O adama rastlayana kadar…” diyor. Zihnin mazisinde hapsolmuş gibi duran iblis hafifçe nefes aldıktan sonra “O’nunla konuştuğumda, bir varlığın nasıl olması gerektiğini ilk kez öğrenmiştim. O’nun asaleti, nezaketi ve kibarlığı karşısında, kendi varlığımdan utanmıştım. Yaptıklarımı dile getirerek O’nun hazinesine küfretmek niyetinde değilim. Ancak O’nun hak etmeyeceği her türlü şeyi kendisine yaptım. Buna rağmen, O sadece bir varlık olarak beni kabul ettiğini söyledi. Hepsi bu… Yüzüme bakıp, onca haysiyetsizliğime rağmen beni kabul ettiğini söyledi. Adeta kalbim yerinden sökülmüş gibi hissettim. Utandım… O zamana kadar kendimden başka herkesi aşağı ve bayağı görürken, O’nun beni kabullenişi varlığım her bir zerresini utandırdı. Bu yüzden utancımı silmek adına kendimi O’na adamaya karar verdim.” diyor. İblisin varsa gözyaşlarının kalbinden ciğerlerinde dolduğunu hissettiğin sırada iblis “Ancak biliyor musunuz bayım, O bunu da reddetti. Bunun benim varlığıma bir saygısızlık olacağını söyledi. Sonrasında ise, özümde benim de asil ve nazik biri olduğumu gördüğünü söyledi.” diyor. Bir an için titreyen sesiyle yaptığı konuşmasına ara veren iblis, bir parça da olsa kendini toplamak için sessizliğe gömülüyor.
İblis aldığı birkaç derin nefesin ardından tekrar söze giriyor ve “O’na buradan ancak benimle birlikte çıkabileceğini söyledim. Fakat buna rağmen, kabul etmedi. Burada yok olmasının, benim varlığıma saygısızlık edilmesinden çok daha önemli olmadığını söyledi. Dil döktüm, anlattım ve hatta yalvardım… Ancak bir tek geri adım bile atmadı… En sonunda, sadece bana bunları verdi.” diyor. Bakışlarıyla üzerindeki kıyafetleri gösteren iblis “Bana dedi ki, ‘Madem öleceğim, o zaman ben de sende yaşarım.’ Her bir kıyafetini çıkardı, kendi elleriyle üzerime giydirdi ve sonra benden gitmemi istedi. Arkama baktığımda, sadece gülümsediğini gördüm. Ölümüne giden bir asilzadenin sıcak gülümsemesini…” diyor. Bu sözlerinin ardından derin bir nefesle bakışları yere çöken iblis, aldığı derin birkaç nefesten sonra “Ben, sadece kendimden sorumlu görmüyorum kendimi bayım. Anlayışla karşılayacağınızı düşünüyorum, ancak bu varlık zaten bir başka varlığı taşıyor. Tıpkı söylediğiniz gibi… Şimdi sorarım size bayım… Bana miras kalan bu emaneti, sizce bir kenara bırakarak yeni varlıklara kendimi adayabilir miyim? Benim varlığımı anladığınızı düşünüyorum, bu yüzden soruyorum bayım. Sizce varlığım arzunuzu gerçek kılabilir mi?” diyerek sessizliğe gömülüyor.

