Doğmuşlardan Konuşanı (Vebra)

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

05 Aug 2022, 13:47

Ela’nın sözlerinin ardından, kendi içine dönerek koruma içgüdülerine duygularını yüklemeyi arzuluyorsun. Kapandığın zihninde hissettiğin duygularla birlikte, az önce hissettiğin duyguların tamamından sıyrılmaya çalışıyorsun. Gözlerini kapadığın anda ise, istemsizce sana tarif edilen iblislerin farklı görünümleri zihninde vücut buluyor. Bu durum da odaklanmanı bir hayli zorluyor. Fakat yılmadan denemeye devam ediyorsun.

Denemelerin arasında etrafına biraz bakındığında değişen hiçbir şeyin olmadığını görmek, seni adeta daha da kamçılıyor. Gözlerini bir kez daha kapatıyor ve etrafından kendini soyutluyorsun. Fakat gözlerini her açışın, senin için yeni bir hayal kırıklığı oluyor. İblisleri göremesen bile halen var olduklarını ve sırf Ela’nın varlığı nedeniyle yerlerinde sabit durduklarını hissedebiliyorsun. Bu durum kendini bir şekilde güvende hissetmene neden olsa da, içten içe seni daha da kamçılıyor ve daha da yetersiz hissetmene neden oluyor. Ancak denemekten vazgeçmenin sonun olacağını bildiğin için bir kez daha kendine kapanıyor ve cümlelerini savuruyorsun.

Vücudun, artık neredeyse bir şeyler düşünmekten bitap düşüyor. Aklından geçirdiği duygu yoğunluğu ise, seni daha da kamçılıyor. Zihninde zuhur etmiş anları, konuşmaları ve tüm bu yaşananları defalarca kez tekrar yaşamana rağmen, durumunda herhangi bir değişiklik olmuyor. Ancak, halen daha gözlerinin önünde olmasa bile seni bir çırpıda yutmak için tetikten bekleyen iblislerin varlığını bir kez daha hissettiğinde, elinden gelen başkaca bir şey olmadığını da anlayabiliyorsun. Gözlerini bir kez daha aynı yoğun duyguları yaşamak için kapattığında ise bir anda tanımadık, ancak naif ve kibar bir sesin yankılandığını hissediyorsun zihninde.

“Varlığımla varlığınızı rahatsız etmek istemesem de, burada ne aradığınızı sorabilir miyim?”

Bir anda açılan gözlerin birkaç metre önünde beliren 180 cm. boylarında, kafatası ve boynuzları bulunan, kırmızı parlak gözleri kafatasından görülebilen, üzerinde gömlek, ceket ve pantolon kombinasyonlarıyla eldivenler bulunan ve vücudunun görülebilen boyun kısmından ten rengi mor olan cılız bir iblisin dirseklerinden kırdığı sağ kolunun önde, sol kolunun ise vücudunun arkasında duran bir şekilde sana baktığını görüyor. İblis oldukça asil bir görüntüye sahip olsa da, kafatası ve takım elbise kombinasyonu bile başlı başına korkutucu bir şekilde görünüyor gözüne. Bu esnada etrafını kolaçan ettiğinde, birkaç saniye önce gördüğün insanlardan hiçbirinin yerinde olmadığını fark ediyorsun. Karşındaki iblis ise, öylece durarak ve tüm hiddetiyle seni parçalamak ister gibi duruyor.

Image

Off Topic
Konuda pasiflik süresi 72 saattir. Önceki konunun devamı niteliğinde olması nedeniyle, önceki konuda -varsa- yapılan pasiflik(ler) bu konu için de geçerlidir.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Vebra
Posts: 25
Joined: 03 Jul 2022, 12:34

05 Aug 2022, 20:48

Düşünceler yok sadece dürtüler... Koru, kolla, çabala gerekirse koş yardım elini ihtiyacı olan herkese uzat ve odaklan... Yeteri kadar odaklandığımı düşündüğüm anda gözlerimi kapatıyordum ama içinde kaldığım karanlık odağımı bozuyor, kafamı karıştırıyordu, bana buraya ilk geliş anımızı çağrıştırıyor ürkütüyordu. Tekrar aynılarını yaşama ihtimalim var mıydı? Yoksa buraya da bu şekilde mi gelmiştim? Tüm hayatım bir döngü olabilir miydi? İblisler tarafından eziyete uğradığım öldürüldüğüm ve tekrar tekrar aynı döngüde yıprandığım bir düzen... Ela'nın aynı tepkileri de bu düzenin bir parçası olabilir mi? Soğuk ve gri bedenler, kırmızı gözler... Hayır hayır onları düşünmemeliyim sadece KORUMAK, KOLLAMAK VE YARDIM ETMEK BAŞKA HİÇBİR ŞEY YOK! Tek yapmam gereken Ela'yı dinlemek. Hanımefendi size inanıyor ve güveniyorum bilgileriniz ile yolumu aydınlatın lütfen... Koru, yardım et, duyguları yaşa gerekirse üzül, gerekirse ağla, gerekirse tedirgin ol sadece her şeyi dolu dolu yaşa, yaşa ki unutamayasın, yaşa ki farkına varasın. İsmimi bilmiyorum ama yapacaklarımı ve yaşayacaklarımı biliyorum. Kendimi biliyorum, hisleri ile yaşayan bir beyefendi daha ötesi değil.

Çabalarıma rağmen yakalayamadığım farklılıkların can sıkıcılığı ile tüm bedenim dolup taşsa da bir sona gelene kadar tekrar etmem gerektiğinin farkındalığı ile sıkıntılarımı aynı bedenden arındırmaya çalışıyordum. Çalışıyordum çünkü seçeneğim yoktu, yapılması gereken madem buydu yapacaktım. Değişene kadar... Tekrar tekrar! Her seferinde bir şey değişene kadar yılmadan sonu gelmeyen tekrarlar... Ne olacağını öğrenene kadar değişiklik yakalayana kadar yapılacak tekrarlar. Ne kadar sürecek olursa sürsün. Belki burada yaptığım şeyler ile benim hatta bizim gibilere yol gösterebilecektim. Benim yaşadıklarımı başkalarının da yaşamaması için bunu başarmalıydım. Yaşamalıydım öğrenmek için, yaşamalıydım başkalarına yaşatmamak için ve başarmalıydım yardım eli uzatabilmek için... Hanımefendi bize inanıyor, bize güveniyordu bunla kalmayıp bizi koruyordu. Ben de ileride yardım edebileceğim bedenlerle karşılaşmak için bunu yapacaktım.

Düşünmek... Belki de yanlış yaptığım şey buydu? Duygularıma odaklanmam gerekirken düşünmek... Tamamen dürtüsel yaklaşmalıydım ama hislerim bile artık beni yıpratır hale gelmişti. Yaşanan her şeyi, tekrar tekrar tekrar onlarca belki yüzlerce defa yaşıyor, anımsıyor bıkana kadar aynı anlara maruz kalıyordum. Dışarıdaki iblisler tekrar aklıma geliyor ürperiyor, korkuyorum... Yaşadığım duygularımın yoğunluğu ile hafif gözlerimin dolduğunu hissediyor duygularımın arasında yavaş yavaş kayboluyorum. Yaşayanların döktükleri ve dökülmeye devam eden göz yaşlarını ve acıları hissediyorum. Zihinlerden silinen tüm o hayatlar ile birlikte... Gidenlerin geri dönmesini bekleyen hayatlar ve gittiklerinden haberi olmayan zihinler ve bedenler... Bu kritik döngünün yarattığı tüm keder ve acılar... İşte bu duygular tekrar tekrar yaşanmasına göz yumamayacağım duygular. Bugün yaşananların tekrar yaşanmaması için... Tüm varlığım ile yardıma ihtiyacı olan bedenlere ve zihinlere yardım edecek ve düzende bir fark yaratacaktım...
Ardından bir beyefendinin kafamda yankılanan sesi ile gözlerimi açıyorum. Neredeyse sular seller akıtacak olan gözlerimi açıyorum. Düşünce ve duyguları kaldırmaktan bitik düşmüş titrek bedenim ile hemen hemen benimle aynı boylarda bir beyefendinin karşısında buluyorum kendimi. Kafasında ürkütücü bir kafatası bulunan kızıl gözleri ile kafatasının altındaki karanlığı neredeyse aydınlatan birisi. Gözlerim ile şahit olduğum canlı bedenimin biraz daha fazla titremesine sebep oluyor. Çevremde kimseyi görememem ile yalnızlığı kabulleniyor ve bir sona ulaşacağımı kabullenmiş bir şekilde olayı akışına bırakmaya çalışıyorum. İçinde bulunduğum çalkantılı duygular ve düşünceler ile hafif öne eğiliyorum. Biraz titrek bir ses ile söze giriyorum...

''Kusuruma bakmayın beyefendi... Ne yaptığıma dair bir bilgim yok şuanda sadece denilenleri yapan fakat ne yaptığının farkında olmayan birisiyim. Eğer size rahatsızlık verdiysem beni affedin.''

Artık bir sonu düşünmeye gerek yoktu. Her şeyin bir sonu vardı... Er yada geç bir sona varacaktım bu kaçınılmazdı. Belki de benim sonum burasıydı. Geçmişi olmayan kaybolmuş bir ruh olmaktı kaderim... Değiştirebileceğim hayatlar olup olmadığına dair net bir cevap vermek zordu. Arzularımı kovalayacaktım, belki yakalayamacaktım onları. Belki ben 1 adım attığımda onlar 2 adım atacaktı. Benden uzaklaşacaklardı, kaçacaklardı... Bu pes etmem için bir sebep değildi... Arkamda bıraktığım birileri de olmayacaktı. Belki beni tanıyanlar olabilirdi belki beni sevenler olabilirdi ama artık bu bilgilere sahip değildim. Asla beni seven birileri olup olmadığını öğrenemeyebilirdim. Öğrensem bile her şey eskisi gibi olmayabilirdi... Benim bildiklerim sadece 3 kişiden ibaretti. Ela hanımefendi, gözlüklü beyefendi ve siyah saçlı beyefendi. Hepsi ile kısa da olsa tanışıklıklar yaşamıştık. Hepinize başarılar yol arkadaşlarım... Hepinize başarılar... Sonumuz burası yada başka bir yer de olsa yola çıktığım kişiler ile birlikte sona varmak bile benim için mutlu bir son olacaktı...
KÜNYE
İsim: Vebra
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 32
Boy: 182
Kilo: 88
Sınıflar: Etkileyici-Defansif-İllüzyonist

PROFİL
Güç: 1
Dayanıklılık: 1
Çeviklik: 2
İrade: 3
Zeka: 3

Aludir Statları
Görü: 0
Hakimiyet: 1
Mevcudiyet: 2
İsim: Sigvard (Sonsuz Lord)
Cinsiyet: Erkek
Boy: 182 cm.
Kilo: 60 kg.
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık:
2
Güç: 5
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 5
Arun: 5
Duren: 3
İrade: 7

Yetenekler:
Büyülü Beden
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

08 Aug 2022, 10:28

Cümlelerinin ardından iblisten gelen asil bir kahkaha ile düşüncelerin ve dikkatin tekrar iblis üzerine yoğunlaşıyor. Görünüşü her ne kadar beklenmedik türden olsa da, iblisin bir insan siluetinde olması halinde kahkahasıyla beraber ağzının içi görünmesin diye elini ağzına götürmüş, gözleri kısılmış ve yanaklarında mahcup bir kızarıklık oluşmuş halde olacağını düşünmeden edemiyorsun. İblis kısa süren hafif kahkahasından ardından “Beyefendi mi? Ne ince birisiniz.” diyor görünüşünden ve türünden haberdar olmana rağmen gösterdiğin nezaketi takdir edercesine. Kurduğu cümlesinin ardından başını hafifçe öne doğru indirip kaldırarak teşekkürlerini de ileten iblis “Ne rahatsızlığı? Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Gerçi buralarda siz insanları görmemiz pek hayra alamet değildir ama…” diyor. Bu sözlerinin arından bir anda susan iblis, hafifçe öksürür gibi bir hareket yaptıktan sonra tekrar başını hafifçe öne doğru indirirken “Kabalığımı bağışlayın… Basit bir genellemeyle sizi töhmet altında bıraktım. Tekrar özür dilerim.” diyor nazik ve pişman bir ses tonuyla.

Başını bir süre daha eğik bir şekilde tutan iblis tekrar kafasını kaldırıp seninle göz göze gelerek “Sanki kaybolmuş da birileri sizi yönlendiriyormuş gibi konuşuyorsunuz. Söyleyin, sizin için yapabileceğim bir şey var mıdır?” diyor. Hemen ardından ise iblis, yüzünde oluşmayan ancak sesinde hissettiğin bir tebessümle “En azından kendimi affettirebilmek için size yardımcı olmak isterim.” diyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Vebra
Posts: 25
Joined: 03 Jul 2022, 12:34

09 Aug 2022, 00:17

Karşımdaki asil görünüşlü tam bir beyefendi olan iblisin gülmeye başlamasıyla birlikte ilk başta biraz daha gerilsem de sonradan biraz daha rahatlıyordum. Tekrar konuşmaya başladığında ise tekrardan şoke oluyordum. Söyledikleri, konuşma şekli, bana davranış şekli hepsi beklentilerimin tam tersi yönündeydi... Sadece 2 kere konuşmuş olmasına rağmen bugün içerisinde karşılaştığım insanlardan çok daha beyefendi çok daha elit bir yapıdaydı. Beni ince bulması ise beni heyecanlandırmış ve utandırmıştı. İblis kelimesinin aklımda oluşturduğu kavramları tekrar düşündüğümde yine yersiz bir önyargı ile yaklaştığımı anladım. Bu bana ait kötü bir huy olsa gerekti... Sürekli önyargılı çıkarımlar yapıyordum ve sürekli bu önyargılarım yüzüme vuruluyordu. Bu bana kaderin bir mesajı olsa gerek diye düşünmeden edemiyordum. Hayatın yüzüme tekrar tekrar çarptığı sert bir mesaj... Peki karşımdaki canlıya yine de iblis demeli miydim? Evet o bir iblisti, ben bir insandım bu barizdi ama beyefendiliği göz ardı edilemezdi. İnsanlardan bile çok daha elitti. İblis olmasını tamamen göz ardı edip beyefendi demek daha mı doğruydu? Bir iblis olması aynı zamanda beyefendi olamayacağı anlamına gelmiyordu. Böyle bir şey adeta evrenler arası bir ırkçılık olurdu. Irkçılık ise kendime asla yakıştırabileceğim bir davranış değildi. Beyefendi iblisin tekrar konuşmasının ardından ilk konuştuğumdan daha sakin ama biraz utangaç bir tavırla cevap verdim.

''Ne demek efendim ne kabalığı. Herkes zaman zaman genellemelerde bulunur... Benim de benzer bir problemim var açıkçası ve bu problemimden kurtulmaya çalışıyorum. Umarım önyargılarımız ve yargısız infazlarımızdan kurtulabiliriz hepimiz... Özür dilemenize ise hiç gerek yok dediğim gibi her canlının başına gelebilecek doğal şeyler bunlar muhtemelen sizin yerinizde ben olsam ben de aynı şekilde davranırdım.'' dedikten sonra ben de beyefendinin karşısında hafifçe boyun ve sırt kısmımdan eğilerek saygımı gösteriyorum.

İletişime her geçtiğimizde elitliğine hayran oluyordum. Tavırları ve konuşma şekli adeta kusursuzdu. Tam anlamıyla dostum olsun diyebileceğim birisiydi ama böyle bir şey istemek haddimi aşmak mı olurdu? Muhtemelen evet, haddimi aşmak olurdu... Ardından tekrar sorularına cevap vermek için sakin bir şekilde söze girdim.

''Beyefendi açıkçası yaptığınız tespitin büyük bir kısmı doğru diyebilirim. Burası hakkında çok yüzeysel bilgilere sahibim gözümü açtığımda nazik ve yaşça küçük bir hanımefendi ile karşılaştım. O beni korudu ve bulunduğumuz yer hakkında sahip olduğum yüzeysel bilgileri bana verdi. Ardından en güçlü hissettiğim duyguya odaklanmamı söyledi ben de kendimi burada buldum. Gerçi verdiği bilgilere rağmen şuan tam olarak nerde olduğumu hala bilmiyorum... Kusura bakmayın birazcık boş boğazlık yaptım kafanızı boş bilgiler ile doldurdum ama yaşananlar bu şekilde oldu.'' dedikten sonra birazcık soluklandım.

Kafamı hafifçe öne eğerek saygı ve minnetimi göstererek tekrar konuşmaya başladım. ''Ayrıca rica ediyorum kendinizi suçlu hissetmeyin... Siz yanlış hiçbir şey yapmadınız efenim. Bu sebep ile kendinizi affettirmeye çalışmanızı gerektirecek bir şey söz konusu bile değil.''

Birazcık utanarak ve çekinerek ''Yardım edebileceğiniz bir şey ise... belki olabilir. Burada geçirdiğim zaman boyunca tabii eğer burada bir zaman kavramı var ise karşılaştıklarım karşısında içimde büyük endişeler ve korkular oluştu. Gözlerimi açtığım ilk anda nerede olduğumu bilmemenin verdiği tedirginlik bile başlı başına bir kabustu benim için. Ben buraya benim gibi yolu düşen kayıp ruhlara veya bedenlere affınıza sığınarak hangisi doğru bir kullanım olur emin değilim bir yardım eli uzatabilmek istiyorum. İblis veya insan gözetmeksizin yardımcı olabilmek... Bu arzum gerçeğe dönüşebilecek bir arzu mudur? Herkese yardımcı olabilmek... En azından böyle bir şeyin gerçek olup olamayacağını bana söyleyebilir misiniz? Ayrıca haddime değil biliyorum ama lütfen kendinizi bana affettirmek zorunda hissettirmeyin. Sizin gibi bir beyefendi ile tanışmak bile benim için büyük bir onurdur.''

Sözlerim bittikten sonra tekrar hafifçe eğilip kısa süre sonra kalkıyorum ve göz teması kurarak bana vereceği cevapları çok dikkatli bir şekilde dinlemeye başlıyorum. Böyle bir beyefendiden öğrenilecek çok şeyler olduğunun oldukça farkında, fikirlerine ve sözlerine değer verir bir halde olduğumu oldukça belli eden bir odaklanma ile bakıyorum.
KÜNYE
İsim: Vebra
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 32
Boy: 182
Kilo: 88
Sınıflar: Etkileyici-Defansif-İllüzyonist

PROFİL
Güç: 1
Dayanıklılık: 1
Çeviklik: 2
İrade: 3
Zeka: 3

Aludir Statları
Görü: 0
Hakimiyet: 1
Mevcudiyet: 2
İsim: Sigvard (Sonsuz Lord)
Cinsiyet: Erkek
Boy: 182 cm.
Kilo: 60 kg.
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık:
2
Güç: 5
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 5
Arun: 5
Duren: 3
İrade: 7

Yetenekler:
Büyülü Beden
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

09 Aug 2022, 13:17

Karşındaki iblis, tüm söylediklerini büyük bir dikkat içinde, ancak asaletinden ödün vermeden dinliyor. Dik omuzları, öne çıkık göğsü ve neredeyse ok gibi düz bir şekilde duruşuyla, adeta bir tablodan fırlamış gibi duran iblis, yer yer naif ve asil bir kahkaha atıyor sözlerinin arasında. Her ne kadar kafatası nedeniyle kahkaha attığı fiziken belli olmasa bile, çıkardığı seslerden bu sonucu çıkarıyorsun. Sözlerinden sonra kahkaha atılmasına rağmen, bu kahkahaların altında hiçbir incitici veya alay edici bir tavır sezmiyorsun. Daha çok kafa karışıklığı içindeki bir insanın ne yapacağını bilemez haline yönelen bu kahkaha, aslında iblisin duygularını bir şekilde anladığını da gösteriyor. Konuşman sonlandığında ise iblis yine hafifçe eğilerek “O onur bana ait bayım. Sizin gibisini görmeyeli uzun zaman olmuştu, bana da iyi geldi açıkçası.” diyor. Konuşmasının tonundaki asalet ve mutluluk, sana sonuna kadar geçiyor.

İblis kısa bir süre eğik şekilde durmasının ardından tekrar dik duruşuna geçiyor ve hafifçe kırmızı parlak gözleriyle seni süzmesinin ardından “Başınıza gelenler üzücü. Elbette bu üzüntü de göreceli. Lakin içinde bulunduğunuz duruma karşı üzüntü duymamak benim adıma mümkün değil.” diyor. Bir kez daha iblisin duygularını ciddi bir şekilde yansıttığını düşündüğün bu sözlerin ardından iblis “Şu an içinde bulunduğumuz yere, insanlar iblis diyarı diyorlar bayım. Buraya varlığı iblis olarak nitelendirilen canlıların yaşadığı bir dünya diyebiliriz. Her biri benim gibi olmasa bile, özünde hepimiz iblis olarak nitelendiriliyoruz. Tıpkı siz insanlar gibi bayım… İçinizde çürük yumurtalar çıkıyor, öyle değil mi?” diyor nazik bir şekilde. İblis kendi ırkından ve insanlardan bahsederken, özellikle bir ırk üzerinde duruyor gibi görünmüyor. Bu haliyle, karşındaki iblis için insan veya iblis olarak bir ayrımın olamayabileceği sonucunu çıkartıyorsun. İblis ise “Bu diyarda da zaman ve mekan elbette var. Kimi zaman geçmese bile ve kimi zaman mekan bile denemeyecek olsa da…” diyor hafif alaycı bir şekilde. Ancak hemen ardından “Ne var ki bayım, eğer bu diyarda var olmayı düşmek olarak nitelendiriyorsak, buraya düşen kişiler ancak kendileri tarafından kurtulabilir.” diyor hafif üzgün ve umutsuz bir ses tonuyla.

İblis konuşmasının ardından hafifçe soluklanırken, arkadaki ve önündeki kolunu kaldırıp iki yana açıyor ve “Etrafınıza bir bakın bayım… Karanlık, siz ve naçizane ben varım. Ne başka bir varlık ne de tam bir mekan…” diyor. İblisin bu sözleriyle birlikte etrafına göz attığında, karanlığın içinde sadece iblisle kendini buluyorsun. Ne Ela ne denk geldiğin diğer insanlar ve ne de sana tarifi yapılan iblislerden hiçbiri sanki hiç var olmamışçasına duruyor. Bakışların bir kez daha iblisinkilere sabitlendiğinde iblis “Gördüğünüz üzere, burada başka bir insan veya iblis veyahut adına ne derseniz başka bir canlı yok. Bu sebeple, üstün amacınızı saygıyla karşılamakla birlikte, elimden gelen bir şey olamayacağını derin üzüntülerimle belirtmek isterim. Lütfen bağışlayın.” diyor bir kez daha kollarını eskisi gibi öne ve arkaya getirip başını hafifçe eğerken.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Vebra
Posts: 25
Joined: 03 Jul 2022, 12:34

10 Aug 2022, 01:57

Beyefendinin konuşmamı yaptığım sırada beni dikkatle dinliyor olması beni çok mutlu ediyor. Düşüncelere önem veren saygılı yapısı ve dış görünüşündeki asaleti ile iblis diyarlarında onun gibi bir iblisin daha bulunduğuna inanmak benim için epey zor oluyor. Karşımdaki beyefendinin istisnai bir beyefendi olmaması gibi bir ihtimal kesinlikle olamazmış gibi hissediyordum. Eğer bu beyefendilikte iblisler, iblis diyarında yer alıyorsa bile azınlıkta olduklarına emindim. Bu seviye çok ayrı bir seviyeydi. Konuşmalarımın aralarında attığı kahkahalar ile bulunduğum ortamda daha da rahatlıyordum çünkü bu kahkahalar kesinlikle küçük düşürücü kahkahalar değildi. Gerçekten komik bulduğu için attığı, anlayışlı kahkahalardı tam da böyle bir beyefendiye yakışacak bir davranış...

Beyefendinin konuşmasından duygusal yapısının ve empati yeteneğinin oldukça gelişmiş olduğunu anlayabiliyordum. Dediği her şeyi içten, gerçekten kast ederek söylediğini hissedebiliyordum. Ardından iblis diyarı hakkında biraz daha açıklama yapmaya başlıyor beyefendi. Bu kısımda içerisinde olduğum karanlığı aydınlatabilecek bir şeyler duyabilmeyi umarak daha dikkatli dinlemeye başlıyorum. Yaptığı benzetmeden sonra hafif tebessümlü bir şekilde cevap veriyorum. ''Çok haklısınız. Her canlı türünde her zaman çürük yumurtalar bulunur, bu çürük yumurtaları genele yaymamak ise bize düşen bir görev.''

''Bu diyardaki zaman ve mekanı anlamam ise oldukça zaman alacak gibi duruyor.'' dedikten sonra hafifçe gülüyorum. Ardından konu daha ciddi meselelere geldiği için hızlıca ciddiyetimi tekrar topluyorum. ''Ne kadar kabullenmesi zor olsa da yapabileceğim bir şey olmadığını kabullenmek durumundayım anlıyorum... '' dedikten sonra konunun üzerine çok düşmemeye çalışıyorum fakat pek de başarılı olamıyorum. Kendini burada bulan ruh ve bedenlere yardım etmek mümkün değil demek... Bu sonsuza kadar devam edecek olan bir hüzün döngüsünden ibaret. Her zaman akmaya devam eden bir nehirden farksız bir döngü. Değişen tek şey akıntıda savrulanlar. Bugün ben, gözlüklü beyefendi ve siyah saçlı beyefendi, yarın ise başkaları...

İblis beyefendinin dediği gibi çevreme tekrar odaklandığımda ne kadar haklı olduğunu daha rahat anlayabiliyordum. Burada bana yardım edebilecek kimse yoktu. Küçük hanımefendi de dahil olmak üzere kısa süreli de olsa tanıdığım kimse yoktu. Sadece ben, zifiri karanlık ve bir beyefendi vardı. ''Siz tekrar bahsedene kadar bulunduğumuz diyardaki yalnızlığımızı gerçekten de unutmuştum. Çok haklısınız dediklerinizi şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Üzülmenize ise kesinlikle gerek yok bugün bana çok şey öğrettiniz beyefendi...'' Bir anda gelen bir farkındalık ile yaptığım saygısızlığı fark edip hafifçe öne eğiliyorum. Bu sırada yüzümdeki utancı okumak bir çaba gösterilmesine gerek kalmayacak kadar belli oluyor. ''Bu arada kusuruma bakmayın size kendimi tanıtmamak gibi bir kabalıkta bulundum. Gerçi istesem de kendimi tanıtmam çok mümkün değil. Şu anda bir ismim bulunmadığı için siz bana istediğiniz gibi seslenebilirsiniz. Ben de şuandan itibaren muhtemelen seslendiğiniz ismi kullanarak hayatıma devam edebilirim. İsimsizlik iletişimde çok sıkıntılara yol açıyor da HAHAHAHA... '' dedikten sonra hem bu süreçten sonra kullanacağım ismin ne olacağının merakı hem de karşıdmaki beyefendinin ismini öğrenmenin heyecanı ile beklemeye koyuluyorum. Ardından ise kafama takılan ama sormaya çekindiğim o soruyu soruyorum. ''Ayrıca kabalığımı ve boşboğazlığımı bağışlayın ama izniniz ile bir soru daha soracağım. İblis diyarından çıkabilmek kişinin elinde ise kişinin tam olarak ne yapması veya neyi başarması gerekiyor?''
Last edited by Vebra on 11 Aug 2022, 02:16, edited 1 time in total.
KÜNYE
İsim: Vebra
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 32
Boy: 182
Kilo: 88
Sınıflar: Etkileyici-Defansif-İllüzyonist

PROFİL
Güç: 1
Dayanıklılık: 1
Çeviklik: 2
İrade: 3
Zeka: 3

Aludir Statları
Görü: 0
Hakimiyet: 1
Mevcudiyet: 2
İsim: Sigvard (Sonsuz Lord)
Cinsiyet: Erkek
Boy: 182 cm.
Kilo: 60 kg.
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık:
2
Güç: 5
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 5
Arun: 5
Duren: 3
İrade: 7

Yetenekler:
Büyülü Beden
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

10 Aug 2022, 12:30

İblisten devraldığın konuşma sırası esnasında, ilk sözlerine karşılık iblis hafifçe, ancak asaletinden ödün vermeden eğdiği başıyla teşekkürünü sana iletiyor. Öte yandan, sanki konuşmaya girmesi halinde bir kabalık yapacağından çekinir gibi durması nedeniyle, sözlerine devam etme imkanı buluyorsun. İsim konusu geçtiği anda, iblisin kafa yapısı nedeniyle ifadesini tam anlayamasan bile, bakışlarından istenmeyen bir konuya temas ettiğini anlayabiliyorsun. Parlaklığı bir nebze sönen bakışlarını sanki gizlemek ister gibi hafifçe başını sallayan iblis, sonrasında seni dinlemeye devam ediyor. Bu kez iblise bir soru soracağını belirttiğinde, iblis sağ elini hafifçe sana doğru açarak sanki hem herhangi bir kabalık bulunmadığı hem de soru sormanda hiçbir sıkıntı bulunmadığını belli ediyor. Sorduğun sorunun üzerine iblisi tekrar soluklaşan bakışları, sanki bir başka istenmeyen konunun içine girdiğini sana anlatıyor.

Konuşmanın bitmesinin ardından başını hafifçe öne eğen iblis hafifçe bir nefes alıp verdikten sonra “Ah bayım… Dilerdim ki bu konulara hiç müdahil olmayalım, ancak elden bir şey gelmez. Eninde sonundan varacağımız nokta burasıydı.” diyor. Bu sözlerinin ardından tekrar başını kaldıran iblis “Sizi gücendirmek niyetinde değildim, yanlış anlaşılmak istemem. Lakin bahsettiğiniz konular, biz iblisler için pek de iç açıcı konular değildir. Hatta sakıncalı bile denilebilir.” diyor hafif bir kahkaha ile birlikte. İblisin sözlerindeki samimiyet karşısında bir an konudan çıkmak istesen dahi, iblisi aldığı hafif bir nefes daha konuya giriş yapacağını gösteriyor. Bakışlarındaki parlaklığı bu sıralarda geri kazanan iblis “Öncelikle isminiz konusunda size yardımcı olmayı çok isterim. Fakat belki de siz insanlardan farklı olarak, biz iblisler açısından isim kutsal bir değer taşır. Bu yüzden, kendimi size bir isim koyacak kıymette ve kudrette sayamam. Lütfen anlayış gösterin ve mazur görün bayım.” diyerek isim konusunda yardımcı olamayacağını belirtiyor.

İsim konusunun ardından iblis hafifçe ve göze batmayacak bir şekilde seni süzmesinin ardından “Derler ki, iblis diyarına giren bir insan, ancak bir iblis ile buradan çıkar.” diyor. Bu sözlerinin ardından bakışlarını gözlerinde sabitleyen iblis “Burada sanırım bu iblis de ben oluyorum, değil mi?” diyor hafif bir kahkaha ile. Ancak hemen ardından tekrar ciddi bir ses tonuna bürünen iblis “Bir iblisi kendine ait kılan insan iblis diyarından çıkabilir. Ve derler ki, bir insan ismini söyleyip iblise ismini bahşettiğinde bir bütün olurlar.” dedikten sonra bir anda tekrar alaycı asil ses tonuna dönerek “Bayım, siz de bu iblis hem yardımcı olacağım diyor hem de hiçbir şeyi bilmiyor diyeceksiniz ama, inanın isminiz konusunda size nasıl yardımcı olurum bilmiyorum.” diyor. Fakat bu ses tonu da beklediğinden kısa sürüyor ve iblis ciddi bir şekilde “Ayrıca yanlış ve şahsi anlamazsanız bayım, bir insanla bütün olma konusuna pek sıcak bakamıyorum.” diyerek konuşmasını sonlandırıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Vebra
Posts: 25
Joined: 03 Jul 2022, 12:34

11 Aug 2022, 03:34

Bilmediğim şeylerden dolayı lafımı uzattıkça uzatarak saygısızlık ettiğimi düşündüğüm sıralarda değindiğim konulara İblisin tepkilerini gözlemlediğimde konunun çok daha ciddi yerlere gittiğini ister istemez hissetmeye başlıyordum. Muhtemelen bir prosedür vardı ve ben bu prosedürü ilk yapan da değildim. Bu duruma daha önceki söylediklerinde değinmişti. ''Sizin gibi bir beyefendi ben de uzun zamandır görmedim.'' demişti. Bu da benim gibi bir çoğunun geldiğinin göstergesiydi. İblis ile konuşup bir şekilde bu diyarı terk etmişlerdi. Beyefendi hala burada olduğuna göre ise kimse bu beyefendiyi yanında götürememişti. Benim muhtemelen açmamam gereken fakat yersiz kabalığımdan dolayı açtığım konulardan dolayı iblisin içten içe canının sıkıldığını hissetmeye başlıyordum. Bu kabalığımı bir şekilde affettirmem gerektiği ise aşikardı. Nezaketi ve iyi niyetinden dolayı ekstra teşekkür bile etmeliydim. Çünkü benim bu sorularıma cevap vermek zorunda olmadığını her ikimiz de biliyorduk.

Sözlerine başlayışı ile konunun çok daha can sıkıcı yerlere gittiğini hissediyordum. Belki benim algılarıma göre can sıkıcı olmasa da beyefendinin konfor alanında olmadığı anlaşılıyordu. Bu yüzden bana açıklamalar yaptığı sıralarda sürekli yersiz konulara değinmemden kaynaklanan bir pişmanlık suratıma vurmuştu. Ne kadar gizlemek istesem de yaptığım terbiyesizliğin oldukça farkında olmam gizlememe engel oluyordu. Kendi ağzından da bu konuların sakıncalı olduğunu duyduktan sonra daha fazla iç pişmanlığımla mücadele edemeyip özür dilemek zorunda hissetmemle söze giriyorum. Pişmanlığım ile adeta azar yiyen bir çocuk gibi yere bakarak ''Saygısızlığımı ve cahilliğimi affedin lütfen sakıncalı konular olduğunun bilincinde değildim. Konuşmak istemediğiniz hiçbir konu hakkında açıklama yapmak zorunda değilsiniz. Lütfen iyi niyetinizden dolayı bana açıklama yapmak zorunda hissetmeyin kendinizi.'' dedikten sonra pişman bir şekilde sadece dinlemeye koyuluyorum.

Öncelikli olarak isim konusundan bahsetmeye başlıyor beyefendi. İsim algısının insan diyarına kıyasla ne kadar farklı bir yer aldığını anlamamı sağlıyor. Şuanda insan diyarından yanımda hiçbir bilgi getirememiş olmamın temel sebeplerinden birisinin her şeyi burada tekrar, buraya ait düzene göre öğrenecek olmam ve burada bir isim kazanacak olmam olarak yorumlamıştım bu zamana kadar. Bunu da bu diyarın sahipleri olan iblislerin gerçekleştireceğini varsaymıştım fakat beyefendinin söylediklerine göre oldukça yanılıyordum. Onların inancına ve diyarlarının kurallarına göre bir isim benim düşündüğümden çok daha komplike ve değerliydi. Bu sebep ile işlerin birazcık zora gireceğini şimdiden tahmin edebiliyordum. İsmini bile bilmediğin birisi ile bir samimiyet yakalanabilir miydi? Açıkçası oldukça zordu. Evet şuan anlaşıyorduk fakat birbirimizi hala tam olarak tanımıyorduk. Herhangi bir şey olsa birbirimize beyefendi yada bayım kelimelerini kullanmadan seslenebilmemiz mümkün değildi. İnançları kapsamında bana bir isim vermeyi de reddetmişti iblis. Gayet makul bir karardı. Saygı duyduğumu ve durumu kabullenir bir tavırla onay verircesine kafamı hafifçe yukarı aşağı salladım.

İblis diyarından çıkma konusuna geldiğimizde ise üzerimde daha yüklü bir baskı hissetmeye başlıyorum. Daha konuya giriş bile yapmadan beni baştan aşağı süzmesi bu baskının bir başlangıcı niteliğinde oluyor. O sırada beyefendinin söyledikleri arasından bir kısım dikkatimi çekiyor.''Ancak bir iblis ile buradan çıkar'' işte bu cümle bana birazcık ilginç geliyor. Beyefendi burada olduğuna göre kimse beyefendi ile buradan çıkamamıştı. Etrafımda kimse olmadığına göre birileri beyefendi olmadan da çıkabilmiş olmalıydı. Bir iblis ile buradan ayrılmayan kişiler iblis diyarında sonsuza kadar yer mi ediniyordu? Yoksa insanların da iblis olduklarına dayanan teori buradan mı çıkmaydı? Buradan çıkamayan ve uzun süreler boyu burada kalan insanlar iblislerin soyunu mu oluşturuyordu? Konular oldukça ilginçti fakat yetersiz bilgiye sahip olduğum için yaptığım çıkarımların hiç birinin doğru olduğunu düşünmüyordum. Bahsi geçen iblisin de kendisi olmasından bahsettiğinde ben de kendimi gülmekten alıkoyamıyorum. Beyefendi iblise eşlik eder şekilde bir kahkaha da ben atıyorum. Ses tonu tekrar ciddileştiğinde ise kendimi apar topar ciddi bir moda büründürüyorum. Söyleyecek şeylerim olmasına rağmen bana gösterdiği saygıyı ona da göstermek adına sözlerinin tamamen bitmesini bekliyorum.

Bir iblis ile bir insanın işbirliği yapabilmesi konusuna gelindiğinde ise isim konusunun önemi daha anlaşılabilir oluyordu benim için. Beyefendinin isim konusunu açmamın ardından neden huzursuzlaştığını ve aynı şekilde neden ciddiyete büründüğünü anlayabiliyordum. İblis Bey'in de deyişiyle bir sürü çürük yumurta ile uğraşıyordu belki de sürekli aynı diyalogları tekrarlıyordu. Bir insana ''ait'' olmak ise aşağılayıcı bir kelime kullanımıydı. Bu ırktan kaynaklanan bir aşağılama da değildi. Kendi iradesi olan birisi neden bir mal gibi değerlendirilmek isterdi ki. Neden birisinin ona sahip olmasını isteyecekti. Bir insan nasıl bir iblise ait olmak istemezse bir iblis de bir insana ait olmak istememe hakkına sahipti. Bu gayet doğaldı. Karşılıklı olarak ismimizi birbirimize verdiğimizde birbirimize bağlanacağımız kısmı ise çok daha uzak bir gelecek gibi duruyordu. Şuan üzerine bile düşünmek istemiyordum çünkü öncelik ismimi öğrenmekten ziyade anlaşabilmekti.

İblis tekrar ortamı birazcık yumuşatarak şaka yaptığında ise suratımda hafif bir tebessüm oluşuyor ve daha derin düşüncelerdeymişçesine suratımda oluşmuş olan ifade kayboluyordu. Konu tekrar ciddileştiğini hissettirmeye başladığında ise tekrar dikkatli bir şekilde iblisi dinlemeye başlıyordum. Bir insanla birlikte bütün olma konusundaki fikrini belirttikten sonra ise önce birazcık bekliyorum. Tekrar devam etmesini bekliyor ve bir süre ses çıkmayınca konuşabilir miyim tarzında bir ifade yapıyorum. Sözlerinin bittiğinden emin olduğumda ve konuşabileceğime dair bir onay aldığımda ise ben konuşmaya giriyorum.

Hafif hadsizlik yaptığımın bilincinde ve birazcık pişman bir şekilde ''Öncelikle haddimi aşarak inancınıza yaptığım saygısızlıktan dolayı sizden çok özür diliyorum. İnancınıza olan saygımın sonsuz olduğunu bilmenizi istiyorum. Yaptığım hadsizlik tamamen bilgisizliğimden kaynaklanan bir cahillik umarım beni affedebilirsiniz.'' dedikten sonra hafif eğilerek saygımı gösteriyorum. Tekrardan mahcup bir şekilde ''Şunu da tekrardan söylemek isterim kesinlikle iyi niyetiniz ve saygınızdan dolayı konuşmak istemediğiniz konulardan bahsetmek durumunda değiliz. Lütfen beni rahatsız olduğunuzda yada konuşmak istemediğinizde bilgilendirin ve kendinizi zorunda hissetmeyin. Ayrıca aynı şekilde benzer bir hadsizlik yapıp sınırları geçersem de beni uyarın lütfen.'' Birazcık bekleyip birazcık soluklanıyorum. Daha ciddi meselelere gireceğim için birazcık daha düşünerek ve kelimelerimi dikkatli seçmeye çalışarak bu konulardan bahsetmeye çalıştığım anlaşılır hale geliyor. ''Tekrardan haddimi aşıyorsam kusuruma bakmayın beyefendi ama bir insanın ancak buradan bir iblis ile çıkabileceğini söylediniz. Ben etrafıma baktığımda sizden ve kendimden başkasını göremiyorum. Siz de hala burada olduğunuza göre kimseyle birlikte burayı terk etmeyi tercih etmediğinizi anlayabiliyorum. Ancak burada hiç bir insan olmaması da aslında burada farklı bir durum olduğunun göstergesi diyebiliriz çünkü biraz önceki konuşmalarımızda benim öncemde de birileri ile karşılaştığınız anlaşılabiliyordu.'' değindiğim konudan ötürü kısa bir süre de olsa daha tedirgin bir tavra bürünüyorum. Böyle bir konuya değindikten sonra tedirgin olmamak elde değildi. Derin, zor belki acımasız bir konuydu. Altından ne çıkacağı belli olmayan benim için ise tamamen bilinmezlikten ibaret olan bir konu... ''İblisler ile insanların bütün olması kısmına gelirsek de lütfen ''iblisi kendine ait kılmak'' gibi bir tabir kullanarak kendinize saygısızlık etmeyin. Burada iblislere yapılan büyük bir saygısızlık ve aşağılama var. Böyle bir tabir beni bile rahatsız ederken sizin de böyle bir tabiri kullanmayı tercih etmeyeceğinizi var sayıyorum. Söz konusu olan canlının bir iblis yada insan olmasından ziyade, onun kişiliğini komple bir hiçe sayan, iradesini görmezden gelen saygısız bir kalıp.'' Ardından derin bir nefes veriyor ve hafif gülerek ''İsim konusunda ise bir çıkmazdayız gibi görünüyor.'' diyerek isim konusu ile şu anda çok ilgilenmediğimi hissettiriyorum. Birazcık daha meraklı fakat konuda hassas noktalara değinme ihtimalimin vermiş olduğu tedirginlikle ''Maalesef istemeyerek size soracağım bir kaç soru daha olacak. Affınıza sığınarak ve tekrardan cevap vermek istemediklerinize cevap vermek zorunda olmadığınızı belirterek başlamak istiyorum. İlk sorum birazcık daha genel olacak. Bir iblis ile bir insan neden bütün olmak isterler? Bu seçimin genel sebepleri var mıdır yoksa çoğu zaman kişisel çıkarlar kapsamında mı böyle bir tercihe varılır? Sonraki iki sorum ise birazcık daha kişisel olacağı için kesinlikle bu sorulara cevap vermek zorunda hissetmenizi istemiyorum. Sizin daha önce bir insanla bütün olma gibi bir deneyiminiz bulunmuş muydu? Son sorum ise neden bir insan ile bütün olmaya sıcak bakmadığınız? Eğer bu kısma kadar söylediklerim arasında saygı sınırlarını aşan bir şey olduysa çok özür dilerim.'' dedikten sonra hafifçe öne eğilip önce beyefendinin affına sığınıyor ardından dikelerek cevaplarını beklemeye koyuluyorum.
Last edited by Vebra on 12 Aug 2022, 11:20, edited 1 time in total.
KÜNYE
İsim: Vebra
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 32
Boy: 182
Kilo: 88
Sınıflar: Etkileyici-Defansif-İllüzyonist

PROFİL
Güç: 1
Dayanıklılık: 1
Çeviklik: 2
İrade: 3
Zeka: 3

Aludir Statları
Görü: 0
Hakimiyet: 1
Mevcudiyet: 2
İsim: Sigvard (Sonsuz Lord)
Cinsiyet: Erkek
Boy: 182 cm.
Kilo: 60 kg.
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık:
2
Güç: 5
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 5
Arun: 5
Duren: 3
İrade: 7

Yetenekler:
Büyülü Beden
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

11 Aug 2022, 15:16

Söz sırasını devralmanla birlikte, bu kez kendinin mazur görülmesi talepleri senden gelmeye başlıyor. Karşılıklı nezaket içinde geçen konuşmanız sırasında iblisin genel tavırlarına karşı olumlu attığın adımlar, iblisin bir şekilde konuşmaya devam etmesini sağlıyor. Bu noktada konu başka insanların da varlığına geldiğinde, karşındaki iblisin hafif bir tebessümle sana baktığını hissedebiliyorsun. Ancak bir kez daha lafını kesmemek adına iblis suskunluğunu ve asaletini korumaya devam ediyor. Sonraki konuşmalarını da aynı tebessümle dinleyen iblis, soru sorma faslına giriş yaptığını duymasıyla daha ciddi bir hal takınıyor. İblisin sana ve sorularına verdiği önemi ortaya koyan bu tavrı ise, senin daha doğal ve olduğunu gibi gerilmeden konuşmana ve sorularını sormana olanak sağlıyor.

Sorularını sormanın ardından ibliste beliren tebessüm, istemsiz bir şekilde senin de yüzüne yansıyor. Bu hafif tebessümle geçen birkaç saniyenin ardından iblis “Sanırım birbirimizden af dileyerek başlamayacağımız cümlelerimiz olmayacak. Ne kadar nazik ve asil bir durum.” diyor. Ardından ise “Dilerseniz ikimiz de birbirimizi her konuda mazur görelim ve bundan sonra peşinen birbirimizin kusuruna bakmayalım. Ne de olsa yeni tanışmış, ancak yıllardır anlaşabiliyormuş gibi duran iki varlığız.” diyor. Bu tebessüm halini bir süre daha koruyan iblis gözlerindeki parıltıyla ciddiyetini ortaya koyarken “Bir bütün olmanın altında yatan arzuyu anlayabilecek kudrete sahip değilim. Belki kişisel çıkarlar belki de üstün yarar… Bunu cevaplandırabilmek mümkün değil. Zira tıpkı insanlar gibi bizler de düşünceleri olan ve düşünebilen varlıklarız. Dolayısıyla, burada tüm olayı tek bir sonuca bağlamanın hatalı olacağına inanıyorum.” diyor. Samimiyetle sarfettiği bu sözlerinin ardından iblis “Sizin de tahmin edebilmiş olduğunuz üzere, daha önce de insanlarla karşılaştım. Kimisi hırçın ve agresifti, kimisi ise sizden kibar ve nazik olmasın, oldukça iyiniyetliydi. Lakin bu deneyimlerim, sadece insanlara özgü davranışları görmeme neden oldu. Kimisi en güzeli kimisi ise en kötüsünü hak ediyordu nezdimde. Ancak hiçbiriyle bir bütün olmayı arzulamadım. Sadece yanlarından ayrılmakla yetindim.” diyor. Bu sözlerinden sonra hafif dalgın bir düşünceye düşen iblis “Lakin sonlarına dair bir bilgim yok. Umarım her biri huzurlu ve mutlu bir yaşantı sürüyordur.” diyor samimiyetle.

Daha önce karşılaştığı insanların akıbeti konusunda düşünceli bir şekilde durmaya devam eden iblis, 10-15 saniyelik bir dalgınlık faslının ardından kafasını kaldırıp gözlerinin içine bakarken “Bütün olmaya sıcak bakmıyorum, zira varlığımı başka bir varlığa sunmak, emanet etmek, onunla var olmak -veya adına her ne derseniz- böylesine bir şeyi yapmanın kendi varlığıma saygısızlık olacağına inanıyorum. Sizce yanlış mıyım bayım? Başka bir bedende varlığınızı sürdürmek ister miydiniz? Her türlü olumsuzluğuna rağmen, kendiniz ve hür bir şekilde var olmak dururken, başka bedenlere yük olmayı kabul eder miydiniz?” diye soruyor ciddiyetini ve samimiyetini koruyarak. Ardından da senden gelecek cevaba odaklanıyor, hem de her bir zerresiyle.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Vebra
Posts: 25
Joined: 03 Jul 2022, 12:34

12 Aug 2022, 12:17

Karşımdaki beyefendi iblisin bana gösterdiği saygı ve nezaket ile kendimi daha rahat hissetmeye başlıyorum. Bulunduğum diyarın neredeyse hiçbir önemi kalmamış gibi gelmeye başlıyor. İblis diyarında olduğumu adeta unutur bir hale bürünüyorum. Sorularımla kafa ütülüyorum gibi hissetmeme rağmen iblisin beni dinlemeye devam ediyor olması, söylediklerimle ilgileniyor olması içimdeki bu hissi biraz daha yok ediyor. Söz hakkını tekrar beyefendiye devrettiğimde ise beyefendinin tebessümlü olduğunu fark ediyorum. Bu tebessüm sorularımdaki masumiyetten mi yoksa aramızdaki çok kısa sürede oluşan samimiyetten mi emin olamıyorum. İstemsizce suratıma benzer bir tebessüm düşüyor. Ardından beyefendi iblis konuşmasına başlıyor. Sürekli olarak birbirimizden özür dileme durumumuzu genele vurmamızı teklif etmesinin ardından. Hafif tebessümlü bir şekilde onaylarcasına kafa sallıyorum. Ardından sorularıma cevap vermeye geçeceğini hissetmemin ardından sözlerine daha dikkatli bir şekilde odaklanıyorum.

Beyefendinin tüm bu olaylara karşı bakış açısının ne olduğunu çok merak etmek ile birlikte bilmediğim bazı şeyler konusunda da aydınlanabileceğimi umuyorum. Sorularıma cevap vermeye başlaması ile verdiği cevaplar üzerine düşünmeye başlamak için sözlerine daha da odaklanmaya çalışıyorum. Bütün olma sorusuna cevap vererek başlıyor beyefendi iblis. Bu bütünleşmelerin bazen bireysel bazen ise ortak bir amaç bağlamında olabileceğini söylüyor basitçe beyefendi. Her iki şekilde de ortada iki tarafa da ait olan amaçlar olduğu aşikar oluyor bu cevap ile. Beyefendinin bu cevabının ardından ise beyefendiye sorulacak önemli bir soru geliyor aklıma. Beyefendiye ait bir amaç olup olmaması? Bu soru ikimiz içinde oldukça vurucu olabilecek bir soru olduğu için kafamın içine not alıyorum. Beyefendinin sözünün bittiği yerde sormak amacıyla beynimin odalarına saklıyorum. Beyefendiyi dinlediğimi ve söylediklerini anladığımı belirtmek için sözlerinin ardından hafifçe kafa sallıyorum.

Bir diğer soruya geçiyor ardından iblis. Kişi iyi yada kötü kim olduğu fark etmeksizin bir bütünleşmede bulunmadığını ve bunu arzulamadığını söylüyordu beyefendi. Buraya yolu düşen her bir bedeni diyarın karanlığına terk etmişti beyefendi... Bu cevabının ardından bir süre karanlığa bakıp dalıyorum. Koskoca dipsiz bir karanlıkta kaybolan bedenler. Sonları belirsiz, kim oldukları belirsiz, bir hiç gibi kaybolup gidiyorlar. Ne bir geçmişleri var, ne sevdikleri birileri. Belki bir amaçları bile olmayan bazıları temiz, bazıları ise diyarın karanlığı kadar karanlık... Yüzüme hafif bir hüzün çökmesi ile dalgınlığım bir süre daha devam ediyor. Gözlerimin hafif sulandığını hissetmem ile birlikte derin bir nefes alıp veriyor kendimi toparlıyorum. Tekrar iblise döndüğümde aynı şekilde beyefendinin de dalgınlaştığını görüyorum.

Kafasını tekrar bana çevirip son soruya cevap vermeye başlıyor beyefendi. Beyefendinin bütünleşmeye olan bakış açısının sadece olumsuz konseptlerden oluştuğu ise benim için daha aşikar bir hal alıyor. Dediklerinde haklılık payı olmasına rağmen bütünleşmeyi sadece olumsuz şekillerde ele alıyor olmasından dolayı bütünleşmeye bu kadar karşı olduğunu düşünmeme sebep oluyor. Ardından bana sorular sormaya başlıyor beyefendi. Evet kendimi birisine emanet etmek yada varlığımı ona sunmak kendimize yapacağımız bir saygısızlıktır. Bu kısımda beyefendinin haklılığı var fakat beyefendi durumun farklı açılardan değerlendiremiyor gibi de görünüyor. Bir dostun ile ömürlerinizi birleştirmek, saygı duyduğun birisiyle birlikte bir şeyleri deneyim edinmek. Bunlar ise saygısızlıktan çok uzak değerler. Bunlar yaşanabilecek çok özel şeyler. Bu saygısızlıktan ziyade hayatın verdiği bir hediye. Sevilen kişilerle oluşturulmuş dolu anılar... Özellikle benim gibi geçmişi olmayan birisi için çok daha özel. Başka bedenlere yük olmayı ise kesinlikle kabul etmezdim fakat bunu neden başka bedenlere yük olmak olarak değerlendirdiğini anlayamamıştım. Yine bilmediğim bir durum mu vardı diye düşünmeden edemiyordum. Sözlerinin bitimiyle bir süre daha düşünceli bir şekilde duruyorum. Kafamdakileri toparlayıp söze girmeye hazırlanıyorum.

Suratımdaki tebessüm ile beyefendinin suratına bakıp söze giriyorum. ''Tekrar soru sorma sırası size geçti demek beyefendi.'' dedikten sonra hafif gülüyorum. ''Çok doğru ve güzel sorulara sahipsiniz beyefendi fakat size görmediğiniz farklı bir bakış açısını göstermeye çalışacağım.'' dedikten sonra biraz duraksıyorum. En başta aklımda sakladığım soruyu hatırlamam ile birlikte kısa süre duraksıyorum. ''Fakat izninizle ben de cevap vermeye en baştan başlayacağım. Beyefendi söyledikleriniz de bütünleşmenin farklı sebepleri olabileceğinden bahsettiniz. Bunun bazen bireysel bazen ise ortak ve bütün bir amaç çevresinde olabileceğini söylediniz. Cevap verip vermemek size kalmış fakat sizin amacınız nedir?'' sözlerimin ardından biraz bekliyorum. Beyefendiye bir düşünme süresi tanıyorum. Bu sırada aklıma beyefendi tarafından terk edilen kişilerin gelmesi ile tekrar hafif bir burukluk düşüyor suratıma. Durumu çok belli etmek istemeyerek diğer sorulara cevap vermeye geçiş yapıyorum. ''Bütün olmak konusuna yaklaşımınızın hep olumsuzluklar ile dolu olduğunu ise görebiliyorum. Dediklerinizde de haklısınız. Kişinin kendisini birisine sunması, kendini ona adaması veya emanet etmesi kesinlikle kişinin kendisine yaptığı bir saygısızlık olarak değerlendirebilir fakat sizin değerlendirmediğiniz yönler de var. Kişinin tercihinin belirli amaçlar uğrunda bir saygısızlık olmaktan çıktığını unutuyorsunuz. Kişi yada kişiler büyük veya küçük bir amaç uğruna böyle bir bütünleşmede anlaşırlarsa bu yine de kendilerine yaptıkları bir saygısızlık mıdır? Bunun dışında bir başka bakış açısı daha vereceğim size. Kişiler karşılarındakiler ile oluşturacakları dostluklar kapsamında bir bütünleşmeyi göze aldıklarında sizce bu erdemli ve asil bir davranış mıdır? Kuracakları dostluk çevresinde edinecekleri özel anlar için ömürlerini birleştirmeleri. Kişilerin sırf bu özel bağı oluşturabilmek için yaptıkları fedakarlıklar sizce kendilerine yaptıkları bir saygısızlık mıdır? Sizce bu kişiler birbirlerine yük mü oluyorlardır?'' diyerek sözlerimi bitiriyorum. ''İzninizle oturabilir miyim beyefendi?'' Diye sorduktan sonra ise vereceği izine dayanaraktan yere oturuyorum. Sessizliğimi koruyarak ikimiz içinde karşılıklı bir düşünme süresi oluşturuyorum. Bir 30 saniye kadar düşündükten sonra cevap vermediğim bir sorunun aklıma gelmesi ile tekrar söze giriyorum. ''Benim böyle bir durumu kabul edip etmememe gelirsek... Sizin gibi bir beyefendi ile bütünleşmeyi muhtemelen kabul edebilirdim. Sizin gibi nezaketli, asil ve saygılı beyefendiden öğreneceğim çok şey olduğunun farkında olarak, çoğu canlının kazanamayacağı uzun süreli bir dostluğu kazanmak için böyle bir teklifi kabul edebilirdim. Bedenin siz yada ben olmam, diyarın iblis diyarı yada insan diyarı olması... Bunlar kararıma etki etmeyecek etkenler olurlardı. Bu tabii ki de herkes ile yapacağım bir birliktelik olmazdı. Herkes ile bu birlikteliği kabul etmek... İşte bu kendime yapacağım bir saygısızlık olurdu.'' diyerek sözlerimi bitiriyorum. Söylediğim her kelimede dürüst olduğum konuşmamdaki özgüven ve eminliğimden anlaşılabiliyor.
KÜNYE
İsim: Vebra
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 32
Boy: 182
Kilo: 88
Sınıflar: Etkileyici-Defansif-İllüzyonist

PROFİL
Güç: 1
Dayanıklılık: 1
Çeviklik: 2
İrade: 3
Zeka: 3

Aludir Statları
Görü: 0
Hakimiyet: 1
Mevcudiyet: 2
İsim: Sigvard (Sonsuz Lord)
Cinsiyet: Erkek
Boy: 182 cm.
Kilo: 60 kg.
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık:
2
Güç: 5
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 5
Arun: 5
Duren: 3
İrade: 7

Yetenekler:
Büyülü Beden
Locked

Return to “Diğer Bölgeler”