Doğum (Mihr | Vebra | Ecanus)

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

27 Jul 2022, 10:34

Bakışlarını sakin ve donuk bir şekilde, ancak içtenliğini de belli eden bir kıvamda üzerinizde sabitleyen Ela, sizden gelecek soruları beklemeye koyulurken ilk olarak konuşmaya başlayan gözlüklü adam oluyor. Ağzından dökülen sessiz kelimelerin Ela için anlaşılır olmadığı, Ela’nın sorgulayan ve anlayamadığını belli eden bakışlarıyla anlaşılabiliyor. Bu yüzden size doğru dik bir şekilde ve göğsünü gererek yürüyüp yanınıza birkaç adım daha yaklaşan Ela, adeta güvenilir olduğunu ve sizler için burada bulunduğunu belli etmek istiyor. Tam bu esnada, sakallı adamın konuşmaya girmesiyle Ela bakışlarını ona doğru çeviriyor. Ancak her ne kadar kulakları sakallı adamın söylediklerine odaklanmış gibi görünse de, Ela sık sık kaçamak bakışlarıyla gözlüklü adamın durumunu da kontrol etme ihtiyacı duyuyor. Sakallı adamın soruları sonlandığında Ela soruları anladığını belli eden bir kafa işareti yapıyor. Fakat tam bu esnada gözlüklü adamın haykırışı ile sakallı adam gibi Ela da irkilerek bir adım geriye atıyor. Gözbebekleri bir anda büyüyen Ela hızlı bir şekilde eski haline bürünürken gözlüklü adamın yanına yaklaşıyor ve sağ elini yavaşça gözlüklü adamın sol koluyla omzunun birleştiği yere koyarken “Sakin olun lütfen. Neler hissettiğinizi anlayabiliyorum, ancak sizi temin ederim burada olduğum sürece sizlere en ufak bir zarar gelmemesini ve buradan kurtulmanızı sağlayacağım! Lütfen buna inanın.” diyor sakin ve saygılı bir ses tonuyla. Eliyle gözlüklü adamın kolunun üst kısmına hafifçe 1-2 kez vuran Ela, yüzüne yerleşen hafif bir tebessümle gözlüklü adamın gözlerinin içine bakıyor ve onun bir nebze de olsa kendine gelmesini umduğunu belli ediyor.

Elini gözlüklü adamdan çekip her ikinizi de iyi bir açıda görebilmek için iki adım geriye gelen Ela, bakışlarını ağırlıklı olarak gözlüklü adamda tutmaya devam ederken “Bazı insanlar iblis diyarından haberdar, sizler ve benim gibi. Ancak bazı insanların hiçbir şeyden haberi yok.” diyor. Ela’nın bakışları kısa bir süre düşünceli bir hal alıyor ve sanki içinden konuya nasıl girmesi gerektiğini tartıyor. Elbette bu sırada özellikle gözlüklü adamın durumunu sık sık kontrol etmeyi ihmal etmiyor. Yarım dakika kadar süren bir sessizliğin ardından Ela “Yaşadığımız evrende insan diyarı veya boyutu ile iblis diyarı veya boyutu olarak adlandırılan iki farklı yaşam alanı bulunuyor. Genel olarak bu iki diyar arasında herhangi bir şekilde geçiş yapılması mümkün değildir. Yani sizler de bugüne kadar ne bu diyardan haberdardınız… Her iki diyar arasında hiçbir etkileşimin olmaması da, sıradan insanların evreni sadece kendi diyarlarından ibaret saymalarına neden olur.” diyor. Bu kısma kadar yaptığı açıklamalardan sonra bakışlarını hafifçe keskinleştiren Ela daha önemli bir konuya giriş yapacağını belli ediyor ve ardından “Her ne kadar iki diyar arasında bir etkileşim olmadığı belirtilse bile, bu iki diyarın bir kesişimi de bulunmaktadır. Bu kesişimin sıradan insanlar için fark edilmesi imkansız bir durumdur. Fakat sizin de anlayabileceğiniz üzere bizler sıradan insanlar değiliz ve bu kesişimin içerisinde var olabilen türdeniz.” diyor.

Ela bu kısma kadar anlattıklarının kafanıza oturması için kısa bir süre sessiz kalıyor ve konuşmasına verdiği ara esnasında her ikinizin de tepkilerini ölçüyor. Kuruyan dudaklarını diliyle hafifçe ıslatmasının ardından ise “Bizler, bir şekilde her iki diyarda da var olmayı başarabilen türden insanlarız. Yani kendi diyarımızda insanlarla, iblis diyarında ise iblislerle etkileşime girebiliyor, bu etkileşimin sonuçlarını görebiliyoruz. Kimi zaman bunun bir uyanış ile gerçekleştiği belirtiliyor. Fakat iki diyarda da var olabilmek, geçmişimize dair her şeyin silinmesine neden oluyor. Bu konu üzerinde fikir birliğine varılmış bir düşünce bulunmuyor. Kimileri bu durumun esas benliğin uyanışı ile geçmişteki varlığımızın çatışmasını engellemek için olduğunu söylüyor, kimileri uyanışla beraber gerçek kimliğimizi kazandığımız için bunun bir doğum olarak değerlendirildiğini… Bu görüşler esasen bizlerin de iblis olduğu fikrine kadar varan uçukluğa ulaşıyor. Bu yüzden bu kısımlarla sizleri sıkmak ve zaten dağınık zihinlerinizi daha da bulandırmak istemem.” diyor. Aslında baktığınızda bu konuda uzun uzun konuşabilecek gibi duran Ela’nın, bir nedenden ötürü bu konuyu bu haliyle sonlandırdığını ikiniz de anlayabiliyorsunuz. Ancak Ela, size bu konuya devam edebilme imkanı tanımadan tekrar söze girerek “Çünkü şu an için önceliğimiz bu gibi konular değil, buradan çıkabilmeyi başarmak.” diyor. Böylece Ela’nın neden konuyu sonlandırma niyetinde olduğunu anlamanızla birlikte, Ela’nın konuşmaya devam edeceğini belli eden tavırları nedeniyle şimdilik suskun bir şekilde dinlemeye devam ediyorsunuz.

Ela sözlerinin bir kez daha kavrandığını anlamak için sessizliğini korurken, kısa bir süre sonra hafifçe nefes alıyor ve “İblis diyarında insan olarak var olmak göründüğü kadar kolay olmamakta. Zira iblisler, tam olarak davranışlarınızı çözebildiğimiz varlıklar değiller. Bununla birlikte insanların iblislere karşı üstün olduğunu söylemek de çok olanaklı değil. Bu yüzden, bu diyarda varlığımızı sürdürebilmek için bu diyarın kurallarına göre oynamamız gerekiyor.” diyor. Konuyu bir kez daha önemli bir noktaya bağlayacağını belli eden Ela, her ikinizin de hazır olduğunu düşündüğü bir anda “Bu diyarda varlığımızı sürdürebilmenin ilk kuralı da bir iblise sahip olmaktan geçiyor!” diyor. Bu sözlerinin ardından sanki şimşek hızıyla yönelttiği bakışlarla tavırlarınızı sezmeye çalışan Ela “Evet, bu diyarda var olan iblisler ile etkileşime girmeniz ve birini kendine ait kılmanız gerekiyor. Ancak üzülerek söylemeliyim ki, bunun bilinen bir formülü veya çözümü bulunmuyor. Bugüne kadar herhangi bir şekilde iblisle bağ kurmayı başarmış insanların üzerinde fikir birliğine vardığı bir metot bulunmamakta. Dolayısıyla bu aşamada sizlere yardımcı olmam mümkün değil. Zaten bunun bir bağ kurma işi olduğunu düşündüğünüzde, herhangi bir şekilde belli bir metoda bağlı kılınması da olanaksız.” diyor. Sanki bir anda omuzlarınıza yükü bırakmış gibi olan Ela’nın bakışlarına yerleşen hafif tedirginliği her ikiniz de fark edebiliyorsunuz. Ancak Ela, bu noktada konuşmasını sonlandırmış gibi duruyor ve her ikinizden de gelecek tepkileri beklemeye koyuluyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Vebra
Posts: 25
Joined: 03 Jul 2022, 12:34

29 Jul 2022, 20:41

Ela'nın yaşanan her şeye rağmen verdiği tepkilerden çok etkilenmiştim. Bu kadar genç yaştaki birisine göre oldukça olgun ve mantıklı davranıyordu. Durumu çok iyi yönetiyordu herhangi birine 20 yaşlarında bir kızın bu şekilde davrandığını söyleseydim kimse bana inanmazdı herhalde. Gerçi duruma alışık da olabilirdi. Sonuçta buraya ilk gelenler biz değildik belki yüzlercemizle başa çıkmıştı bazısı delirmiş bazısı sakin kalmıştı. 20 yaşında olabilirdi ama oldukça tecrübeliydi. Fakat gözlüklü ve çıldırmak üzere olan beyefendiye söyledikleri arasında bir şey dikkatimi çekmişti. ''Size zarar gelmemesini ve buradan kurtulmak'.' değindiği bu iki nokta oldukça garipti. İblis diyarında olmamızdan kaynaklı olarak tehdit altında olduğumuzu tahmin edebiliyordum gayet de normaldi fakat şuan güvenli bir yerde gibiydik neden ve nasıl kendi canımızı riske atacağımız bir yere gidecektik ki? İkinci takıldığım nokta ise birincisine göre daha vurucuydu ''Kurtulmak''. Kurtulmak mı? Kurtulmak garip bir kelime seçimiydi. Uzaklaşmanıza, ayrılmanıza veya gitmenize yardım etmek demek yerine kurtulmanızı sağlayacağım demek işte bu ürperticiydi... Evet kendi tercihimizle gelmiştik ama geldiğimiz yerden ayrılacak değil de kurtulacak olmamız ister istemez geçmişimi düşünmek zorunda bırakıyordu beni. O kadar kötü durumda olmalıydım ki kendi öz iradem ile gittiğim bir yerden ayrılamayacak sadece ''Kurtulabilecektim''. Geçmişimde bu kadar zor durumda olduğuma inanmak kesinlikle istemiyordum istemeyecektim. Kimse güzel, sakin, sevimli, kibar, iyi yerlerden kurtulmazdı en fazla ayrılır uzaklaşırdı. Kurtarılmak isteyeceğim bir yerde bulunmak kesinlikle istemiyordum...

İblis diyarının varlığının ise yaygın bir bilmediğini öğrenmem ile işler daha da garipleşiyordu. Bunların hepsinin yaşanabilmesi için çok fazla olasılığın ters gitmesi ve hatta bataklığın dibine doğru çekiliyor vesaire olmam lazımdı. Birisi gelecekti, iblis diyarından bahsedecekti ve ben de belki bir kurtuluş belki bir ışık olarak bu söylenenlere inanıp kendi ÖZ İRADEM ile iblis diyarına mı gelecektim? Anlatsalar inanmayacağım bir şeydi bu yaşananlar. Rastgele birisine gidip iblis diyarı var ya falan desem bana güler deli derdi geçerdi. Ben ise bunların hepsine inanmayı tercih etmiştim. Acaba borç batağında falan mıydım? Ölüm tehditleri mi alıyordum? İyi de ben niye ölüm tehditleri alayım ki etliye sütlüye bulaşacak birisi değildim. Başıma bela almayacağıma göre kesinlikle borç ve benzeri sebepler olsa gerekti. Ben kendi içimde geçmişimle ilgili bir sonuca varmıştım ki Ela tekrardan söze girdi. İblis diyarı ve insan diyarını birazcık açıklıyor ve kafamda bir kaç şeyin oturmasına yardımcı oluyordu temel bilgiler gibilerdi ama yine de çok önemli olmadıkları anlaşılıyordu. Ela ise bu sırada söze devam edecek gibi duruyordu daha fazla düşüncelerde kaybolup detay kaçırmamak için ise olabildiğince düşünmemeye çalışarak Ela'yı pür dikkat dinlemeye koyuldum. Sıradan insanlar olmadığımıza ise gerçekten inanasım gelmiyordu. Eğer özel insanlar olsaydık bu bir tercih olamazdı ki? Ben özel insan olmayı nasıl özgür iradem ile tercih etmiş olabilirdim? İnsanların çoğuna özel birisi olmak ister misin deseler isterim derdi. Bu durumda da bizim gibi insanların sayısı oldukça çok olur, İblis diyarı ise yaygın bir bilgi olurdu. Bu kısımlar kafama çok oturmamıştı. Ya özgür irade yalan dolandı yada durumun gerginliğinden bir nebze de olsa uzaklaşabilelim diye bize özel olduğumuzu söyleyip bizi rahatlatmaya çalışıyordu. İki şekilde de bir katakulli var gibiydi. İkinci seçeneğe inanmak istiyordum ama maalesef ki gerçeği asla bilemezdim. Bu yüzden daha fazla sorgulamamak için bu konuşmayı tamamen unutmaya çalışacaktım üzerinde durmayacaktım.

İki diyarda da bulunabiliyorduk tamam anlaşılmıştı. Her şeyi bu sebep ile unutuyorduk o da tamamdı. İblislerle etkileşime girebiliyoruz ise çok da tamam değildi. Neden bir iblis ile etkileşime gireydim ki? Böyle bir şeyi söylüyor olması bir işaretti aslında. Demek ki birileri zamanında iblislerle etkileşime girmeyi denemişti. ''Geçebiliyoruz.'' demesi ise gerçekten bu konuda başarılı olanların da olduğunu gösteriyordu fakat bunların hepsinin bize anlatılıyor olması bir nebze içimi rahatsız etmişti. Bizden de böyle bir şey isteneceğine doğru yapılan bir yol muydu bu. Söylemeden önce çığlık gibi aşırı tepkileri önlemek adına yapılan bir yoldan ibaret bir konuşma gibiydi buraya kadar. Ardından iki diyarda da bulunabilen insanların varlığımız ve kimliğimiz üzerine bahsettiği teorilere değindi. Bu tam olarak bir insanın yapabileceği bir şeydi. İnsanlar özel hissetmeye her şeyi kendi üstünlüklerine dayandırmayı severlerdi. Bencillik ve ego insan ile birlikte yaşayan güçlü algılardı. Varlığımızın bilinmemesi ise bunun bir tercih olmadığını doğrular yöndeydi. Tam anlamıyla bir kader söz konusuydu bu yaşananlarda. Kimsenin tercih etmesi gibi bir durum söz konusu değildi. Doğuştan bunun için uygun olup olmamandı tek belirleyici unsur. Zaman ilerledikçe bu yola gidip gitmeyeceğin kısmında ise irade devreye giriyor olabilirdi çok emin olmamakla birlikte işi doğru şekilde çözdüğüme inanıyordum. İlginç konulardı aslında bu bahsettikleri ama ben konseptlerin gerçekliğinden daha çok altından Ela'nın ima etmeye çalıştığı ufak detaylara odaklanmıştım. Başka bir zamanda ise teorilerin gerçekliği üzerine düşünebilirdim. Ela da aynısını söyleyerek konuyu kısa kesiyordu. Buradan çıkabilmeyi başarmamızın daha önemli olduğunu söylediğinde ise şaşırıyordum. Burada daha çok zaman geçireceğimizi hemen burayı terk etmeyeceğimizi düşündürtmüştü tüm bu konuşma bana. Bize bir şeyler yaptıracak bir süre burada tutacak ardından yallah gidin kurtulun diyip kovacaklardı gibi bir hissim vardı açıkçası. Bu Ela ile alakalı da değildi. Ela'nın da üstleri olduğunu düşünüyordum. Belki bir şirket, bir yapılanma olabilirdi tüm bu mevzuların arkasında ama görünene göre böyle bir şey söz konusu değildi direkt buradan çıkmaya çalışacaktık.

İblislerden üstün olmamamızı anlayabiliyordum, hiçbir şey bilmiyor olmama rağmen mantığım da bana tamamen aynısını söylerdi zaten... Davranışlarını çözemememizi de anlayabiliyordum. İblis tamamen kafamda oluşan bir konsept çerçevesinde bile ''Dengesiz'' denebilecek bir konsept içerisindeydi. Bu diyarın kurallarına göre oynamamız gerekiyor kısmında ise çok fazla soru işareti oluştu yine kafamda. İblis diyarında kurallar mı? İblisler kural tanıyorlar mıydı? Yoksa kast ettiği iblis diyarındaki insanların uyması gereken kurallar mıydı? Muhtemelen öyleydi. İlk kuralı söylemesi ile ise kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya başladı. Nasıl yani? İBLİSE SAHİP OLMAK MI? Bu mümkün olabilir miydi? İBLİSE NASIL SAHİP OLACAKTIK EVCİL HAYVAN DEĞİLDİ Kİ BUNLAR! Daha 2 dakika önce dengesiz olarak tanımladığım bir varlığı nasıl kontrol edecektim? Nasıl ona sahip olacaktım? Ardından açıklamaya devam ediyordu Ela her açıklama yaptığında ise durum gözlerimde daha da çamura batıyordu. Bilinen yöntemi yoktu, formülü yoktu, çözümü yoktu bu ne saçma bir işti be. Söylediği şeyler böyle bir şeyin yaşanmış olma ihtimalini bile kafamdan silmek üzereydi ki iblise sahip insanların bir sonuca varamadığından bahsetmesi ile mümkünatı olduğu konusunu en azından kabul ettim fakat bu yine de akla mantığa sığan bir şey değildi. Bir iblisle bağ kurmam bekleniyordu gerçekten tam anlamıyla bağ kurmam. Nasıl bir iblisle bağ kurabilirdim ki? Ben bu zamana kadar beladan uzak durmuş, kendi kendime takılan yaşlı kibar bir beyefendiydim iblis ile benim ne işim olurdu yahu!

İki elimi de kafamın üzerine koyup yere çömeldim. Hafif kederli, hafif içim buruktu. Yüzümde düşünceli bir çaresizlik okunuyordu. Nasıl bir işe girişmiştim bu yaşımda ben... Umarım ölmeden insan dünyasına geri gidebilir şu işlerden kurtulabilirdim. Ben iblisler ile uğraşıp onları kullanacak birisi değildim. Ben iblisi geç bir insanı bile kullanamazdım iblis benim neyimeydi... Yanımdaki beyefendinin çaresizliği artık benim için daha anlaşılabilirdi. Çaresizlik içindeki o çığlık benim için de bir anlam kazanmıştı. Özür dilerim beyefendi sizi anlayamamış ve sizi ötekileştirmiştim halbuki siz benden bir adım daha önde gerçekleri görebiliyordunuz bir şeyden habersiz yargıladığım için üzgünüm, sizi aşağıladığım için üzgünüm, empati yapamadığım için üzgünüm...
KÜNYE
İsim: Vebra
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 32
Boy: 182
Kilo: 88
Sınıflar: Etkileyici-Defansif-İllüzyonist

PROFİL
Güç: 1
Dayanıklılık: 1
Çeviklik: 2
İrade: 3
Zeka: 3

Aludir Statları
Görü: 0
Hakimiyet: 1
Mevcudiyet: 2
İsim: Sigvard (Sonsuz Lord)
Cinsiyet: Erkek
Boy: 182 cm.
Kilo: 60 kg.
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık:
2
Güç: 5
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 5
Arun: 5
Duren: 3
İrade: 7

Yetenekler:
Büyülü Beden
User avatar
Mihr
Posts: 78
Joined: 22 Jun 2022, 15:18

31 Jul 2022, 02:25

Tak...Tak...Tak...Tak...

Adım seslerinin yankılanışı sanki çok uzaklarda bir şeye çarpıp yüzüne tokat atıyor gibiydi. Adım atmaya devam etti. Her adımında önündeki siyah zeminin üstünde taş bir yol beliriyordu. Ayağını göremeyecek kadar siyahtı belki de etraf ama yine de bulunduğu yerin her kıvrımını anlayabiliyordu. Hiçbir şey göremiyordu, hissediyordu. Göğüs kafesinde bir acı vardı. Bir şeyleri mi özlemişti? Kafasını kaldırdı. Gökyüzüne çıkıyordu. Gökyüzüne doğru çıkan bir taş yol inşa ediyordu. Yavaş yavaş birbirini takip eden ayak sesleri ve yankısı hızlanmaya başlamıştı. Karanlık biraz daha açılmaya başlarken bir yere ait olmama duygusu onu mutlu ediyordu. Bir yıldız duruyordu yanında. "Enteresan" diye düşündü. Bu kadar küçükler miydi? Eliyle tutmak istedi. Elini uzattı.


Gözlerini açtığında Ela'nın onu teselli ettiğini duyuyordu. Boş bakışları devam ediyordu fakat düşünecek bir şey bulamıyordu. Haykırışıyla birlikte hepsi ağzından gitmişti sanki. Zihni az önce gördüğü simsiyah düz bir odadan ibaretti. Az önceki çığ onu terk etmişti. Kafasının içinde sürekli konuşan biri de yoktu. Şok mu geçiriyordu? Belki. Ya da düşünmenin ve bir şeyleri erkenden çözmenin şu an için hiçbir yararı olmayacağını mı anlamıştı? O hissiz bir şekilde oturmaya devam ederken Ela sanki birisine yanıt veriyormuş gibi devam ediyordu. Ki yanıt verdiği kişinin kendisi olmadığına emindi. Anlaşılan yanındaki adamın zihni kendisininki gibi karman çorman değildi. En azından sonuca ulaşmaya yönelik birkaç soru sorabilmişti. Tebrik mi etmeliydi? Yoksa bu kadar düşüncesiz olmasına mı sinirlenseydi bilemiyordu. Boşluğa bakmaya devam ederek Ela'nın sözlerini dinlemeye devam etti. Hepsini boş zihninde sağlam bir zemine oturtmaya çalıştı.

Burada bulunun bu üçlü birer insandı. Ve bulundukları bu yer geçmişinde hiç uğramadığı hatta belli ki geçmişini unutmasını sağlayan bir diyardan ibaretti. İblis diyarı. Eskiden yaşadıkları yer insan diyarıydı. Durumun ciddiyetini anlamaya başlıyordu. Az önceye kadar hafızasının silinmesinin nedeninin bir yan etki olabileceğini düşünüyordu. Ya da yapılan anlaşma doğrultusunda sadist bir istekti sadece. Fakat ya her şeyin bir amacı varsa? Bu amaç da bireyin geçmişini unutması doğrultusunda tam verimine kavuşuyorsa? Eğer geçmişini hatırlasaydı burada olmak ister miydi? Veya hissiz yüreğini bir şeyler doldurur muydu? Düşüncelerin arasından Ela'nın ağzından çıkıp dikkatini çeken diğer bir cümle sıradan olmadıklarını anladığı oluyordu. Nedense kendisini bildi bileli sıradan olmadığını biliyordu. Şu an bile, kendisini aynı kefeye koyduğu Ela'dan üstün olduğunu biliyordu. Şu an bile, yanında durup hiçbir şey düşünmeden soru soran adamdan üstün olduğunu biliyordu. Şu an bile, sıradan olmayı bırak sıradanın ne olduğunu bilmiyordu. Ela'nın gözlerinin içine baktı.

Kafasında bir şeyler oturuyordu. Kendisi bir amaç doğrultusunda buraya gelmişti. Burada bulunmasının bir sebebi vardı. Karşısında duran bu kadının dakikalardır dil dökmesinin bir sebebi vardı. Ki dökmeye de devam ediyordu. Kısa süreli şokunu atlattığını sanıyordu. Öyle ki artık eskisi gibi şaşıramıyordu. Boş olan zihnini yeniden inşa etmişti. İblis diyarlı duvarları, simsiyah da zemini vardı. Pencereleri silinmiş hafıza grisi rengindeydi. Çatısı da çaresiz kırmızısıydı.

Ela, iblis diyarı kahvehanesinde dönen birkaç muhabbeti de onlarla paylaştıktan sonra daha önemli bir konuya girecekmiş gibi tavırlar takınmıştı. Ki aslında bu söyleyeceği şeyler tam olarak onun aradığı şeylerdi. Hep iblislerden bahsediyordu. Etrafta hiç iblis göremediği için bu onun merakını gittikçe körüklese de, belki de güvenli alandır burası diyerek geçiştiriyordu içinde. Öyle ki iblislerin kötücül bir varlık olduğu ve nedense insanlara zarar vermek istemeleri doğrultusunda iki farklı diyar oluştuğu fikrini doğuruyordu içinde. Hal böyle olunca burada hayatta kalmanın tek yolu... Kendi zihnindeki sözcükleri Ela tamamlıyordu. Burada hayatta kalmanın tek yolu kendisine bir iblis sahiplenmekti.

Gözleri parladı. Göğsünden tüm vücuduna yayılan heyecan hissi ona durumun sarhoşluğunu yansıtıyordu. Gülmek istiyordu. Garip kaçacağını düşündüğü için tuttu kendini. Ama kime neydi? Altında ona ait olacak bir iblisin olması düşüncesi narsist kişiliğini azdırmakla kalmayıp kendisini diğerlerinden soyutlamasını sağlamıştı. Her zaman üstün olduğunu biliyordu. Hatta yer yer iblis olduğunu da düşünüyordu. Peki ya bir iblise sahip olmak? Bu onu ondan daha üstün bir noktaya çıkarmaz mıydı?

"Ah..."

Şimdi anlıyordu. Bu yaptığı anlaşma veya seçtiği her neyse... İblislere hükmetmekten geçiyor olmalıydı. Onun gibi biri sadece bu yüzden bunu kabul ederdi. Ya da İblislerle birlikte insanları ezmek miydi? Kendisi artık bir insan değildi. O hiçbir zaman bir insan değildi. O seçilmiş miydi? Peki ya şu adam o da mı seçilmişti? Onun nesi seçilmişti ki? Sinirleri bozuluyordu. Onunla aynı kefede değildi. Ama neden ikisi de aynı amaç doğrultusunda hareket etmek zorunda kalıyorlardı? Yine de... Burada bulunduğundan beri ilk defa net hissediyordu. Bazı şeyler ilk defa kafasında oturtmaya başlamıştı. Yüzündeki kurnaz sırıtışa engel olamadı. Daha az önce sorularla boğuşuyordu. Ne yapması gerektiğiyle ilgili hiçbir şey bilmiyordu. Zihninde bir amaç belirtmeye bu kadar ihtiyacı olduğunu bilmiyordu. Kendisini bir şeye adamaya bu kadar ihtiyacı olduğunu bilmiyordu.

Ela'ya bakmayı sürdürürken ağzından cümleler az önceki ruh haliyle alakasız son derece şevk dolu çıkmıştı.

"Nerede bu iblis?"
KÜNYE
İsim: Mihr
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 29
Boy: 187
Kilo: 80
Sınıflar: Toplayıcı-Dengeli-İllüzyonist
Mevcut GP/AGP/İGP:
Mevcut Para: 1000

PROFİL
Güç: 2
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 1
İrade: 5
Zeka: 5

Aludir Statları

Görü: 0
Hakimiyet: 3
Mevcudiyet: 1

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
KÜNYE
İsim: Rugorim
Cinsiyet: Erkek
Boy: 196
Kilo: 90
Tür: Ork
Seviye: Razguk


PROFİL
Varlık: 6
Güç: 5
Dayanıklılık: 5
Çeviklik: 10
Arun: 3
Duren: 3
İrade: 3

YETENEKLER

Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER



İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

01 Aug 2022, 12:56

Image

“Her şeyin fazlasının zarar olduğunu söylerler. Ama bana sorarsan, en zararlı olanı seninki.”

Duyduğun bu ses ile irkilerek kendine geliyorsun bir anda. Gözlerini açtığın anda alnından akan terlerin görüşünü engellediğini fark ediyorsun. Hızlıca terini sildiğin anda, üstündeki tüm kıyafetlerin neredeyse parçalanmış olduğunu, vücudunun muhtelif yerlerinde yaralar olduğunu görüyorsun. Tüm bu yaralara rağmen acı yerine öfkeyi hissediyorsun sadece. Dışarıdan alev alev yanan gözlerinin olduğunu, aldığın nefesin yoğun bir buharla çıktığını dahi düşünüyorsun. Bunun sebebini bilemesen bile gözlerini etrafına çevirdiğinde, yerde acı içinde yatan onlarca insan görüyorsun. Bataklık gibi bir bölgede, yerde acı içinde yatan ve muhtemelen kimisi ölü insanların durumu seni merak içerisinde bırakıyor. Ellerine baktığında ise, tamamen kızıla dönmüş avuç içlerinde sanki yerde yatan her bir kişinin kanını ayırt edebiliyorsun.

Duyduğun sesin sahibini bulmak için bakışlarını döndürdüğünde, paçana yapışmış yaşlı bir adam görüyorsun. Suratına yerleşmiş masumiyete rağmen belinden aşağısının bulunmaması ve iç organlarının yere saçılmış olması bir an için seni dehşete düşürüyor. Surat ifadesiyle vücut yapısı arasındaki bu çelişkiye mi yoksa yaşlı adamı bu hale getiren kişinin kendin olduğun gerçeğine mi takılı kalacağın noktasında zihninin yetersiz kaldığını fark ediyorsun. Acı çeken insanların son nefeslerini vermek için çırpındıklarını ve içlerinden bazılarının tıpkı yaşlı adam gibi takındığı masumiyetlerine rağmen ölmek üzere olduklarını görmen, tüm bu yaşananların sorumlusu olduğu gerçeğiyle şiddetli bir çatışmaya giriyor. Bu anda ise, ölmek üzere olan insanların ağızlarından tek bir kelime duyuyorsun.

“Ecanus!”

Image

Tamamen karanlık bir yerde gözlerini açtığınız anda, ilk önce hemen uzuvlarını kontrol ediyorsun. Her birinin yerinde olup olmadığından emin olmak için onları yokluyorsun ve tüm uzuvlarının bir bütün halinde yerinde olduğunu görüyorsun. Az önce yaşadıkların, hissettiklerin veya duyduklarının ne olup bittiğiyle ilgili en ufak bir fikrin bulunmuyor. Tıpkı kim olduğunu bilemediğin gibi… Derin bir çığlık içinizdeki tüm varlığı hiçliğe çevirirken, ruhunun çekildiğini ve geriye kalan et ve kemik parçalarının seni oluşturduğunu fark ediyorsun. Buna karşın ne bir hareket ne de bir ses çıkaramıyorsun ilk anda. Sahibinin rızası dışında işgal ettiğin bir vücutta emaneten bulunuyormuşsun gibi geliyor. Aldığın nefesin ciğerlerine dolduğunu, ancak bu ciğerlerin sana ait olmadığını ve gözlerinin gördüğünü, ancak gözlerinin de sana ait olmadığını fark ediyorsun. Bir anda tüm vücut parçalarına karşı aynı duyguları yaşamaya başlıyorsun. Fakat bir şekilde, yaşamaya ve nefes alıp vermeye devam edebildiğini anlıyorsun. Seni sen yapan zihninin varlığını koruduğunu idrak ediyorsun, kim olduğun sorusuna dahi cevap veremiyor olsa da.

Karanlık içerisindeki siyah dalgalanmalar ile birlikte, kısa bir anlığına da olsa bulunduğun ortama odaklanmayı başarıyorsun. Gözün, siyah dışında ve dalgalanmaların yarattığı siyaha çalan grilikler dışında başka ayırt edici hiçbir şey görmüyor. Bastığın zemin, adeta boşluktaymışsın gibi hissettiriyor, ancak aynı anda ayaklarını yerden kaldıramayacak kadar güçlü bir çekimin varlığına da karşı koyabileceğini düşünmüyorsun. Kokudan soyut bu ortamda son olarak fark edebildiğin şey, havanın giderek ağırlaştığı ve ciğerlerine dolmakta zorlandığı oluyor. Elbette bunun iç dünyanda yaşadığın boşluk mu olduğunu veya havanın gerçekten mi ağırlaştığını tam olarak anlayamıyorsun. Kısacası bir hiç kimse olarak, hiçliğin ortasında, hiçbir şekilde ne yaptığını bilmeyerek var olmuş oluyorsun. Hepsi bu. Ancak birkaç nefes alışverişi sonrasında, karanlığın içerisinde sarı saçlı bir kadını görüyorsun.
Off Topic
Ecanus konuya dahil olmuştur.


Sakallı adamın yere çökmesinin ardından, Ela bu kez odağını ona doğru çeviriyor. Tıpkı az önce gözlüklü adama yaptığını gibi, bu kez sakallı adamın yanına gelen Ela, sağ elini adamın sol omzuna koyuyor. Sanki güven telkin etmek için yaptığı bu hareket sırasında gözlüklü adamın konuşmaya başlamasıyla bakışlarını ona çeviriyor. Ancak bu kez, gözlüklü adamın dikkatli dinlemek yerine başka bir şey hissetmiş gibi odağını bu yöne çeviren Ela sakallı adamın kolunun altına girerek “Ayağa kalkabilir misin?” diyor yumuşak bir ses tonuyla. Hemen ardından ise “İleride biri daha var, onun yanına gitsek iyi olur.” diyor. Bu cümlelerinden sonra yavaşça adımlamaya başlıyor sizlerin hiçbir şey görmesinin mümkün olmadığı bir karanlıkta.

Belki birkaç belki de yüzlerce atılan adımın ardından, Ela ile birlikte ilerliyorsunuz. Bu ilerlemenin sonunda ise yerde yatmakta olan birini görüyorsunuz. Ela hızla koşarak yerde yatan siyah saçlı adama gidiyor ve “İyi misin?” diye soruyor. Onu yerden kaldırmak için yaptığı hamlenin ardından genel durumunu kontrol ediyor ve ardından “Biraz daha bu şekilde kalacağını düşünmüştüm. Yanında olamadığım için beni bağışla.” diyor hafifçe eğilerek. Ela, yerden kaldırdığı adama ismini söylemesinin ardından sakallı ve gözlüklü adama dönerek “Sizin için tekrar olacak ancak olan biteni anlatmam gerekiyor.” diyor. Sonrasında ise siyah saçlı adama bu ana kadar söylediği her şeyi neredeyse kelimesi kelimesine tekrar ediyor. Ela’nın bu şekildeki tekrarı sakallı ve gözlüklü adamın oldukça dikkatini çekiyor. Neredeyse aynı yerlerde konuşmayı kesmesi, benzer nefes aralıkları vermesi ve bakışları… Sanki aynı sahneyi tekrar yaşıyorlarmış gibi bir his yaratıyor. Ela tüm konuşmasını yaptıktan sonra üçünüze bir kez daha bakıyor ve ardından bakışlarını gözlüklü adamda sabitliyor.

Ela aldığı bir nefesin ardından durumu siyah saçlı adama da açıklamak istercesine “İblislerin nerede olduğunu sormuştun, öyle değil mi?” diyor. Tam bu esnada, siyah saçlı adam bir anda sakallı adam ile gözlüklü adamın arkasına bakakalıyor. Gördüğü manzara karşısında büyüyen gözlerine ve şaşkınlıkla açılan ağzını kontrol edemiyor. Siyah saçlı adam burnuna gelen kötü bir kokuyla irkiliyor ve neredeyse kusmaya varan bir bulantıyla soluk soluğa kalıyor. Ancak buna rağmen bakışlarını uzaktaki yerden ayıramıyor. Gözleri karanlığın içini yarmak için çabalasa da gördüğü siyahın hükmü dışında bir şey olmuyor.

Birkaç derin nefes…

Birkaç derin nefes daha…

İlk parıldama…

Kırmızı…

Parlak…

Kan…

Siyah saçlı adam için karanlığın içinde ilk beliren kırmızı parlaklık bir nokta, giderek artmaya başlıyor usulca. Kendine konduramasa da içine yayılan korku, her bir parıldamada daha da artıyor. Her bir parıldama daha da yerine sabitliyor siyah saçlı adamı. Gördüklerinin gerçek olamayacağını haykırmak istese de gözlerinin yanılmadığına emin oluyor.

Image

Siyah saçlı adam, sakallı ve gözlüklü adamların birkaç metre arkasında en küçüğü 1.50 metre, en büyüğü ise 2 metre civarında olan onlarca yaratığın ve onların hemen ardından duran daha onlarcasının bakışlarıyla olduğu yere çiviliyor adeta. Nefes almak bile şu anda yapabileceği en zahmetli iş gibi görünüyor. Bilinmezliğin içine düştüğü anda yaşadığı korkunun birkaç katını iliklerine kadar hissediyor. Sakallı ve gözlüklü adamlar ise anlamsızca bakıyor siyah saçlının korkusuna. Ne bir şey görüyorlar karanlığın içinde ne de bir şey hissedebiliyorlar. Ancak sadece siyah saçlı adamın yaşadığı korkuyu okuyabiliyor yüzünden.

Tam bu anda Ela siyah saçlı adamın yanında olduğunu belli edercesine onun yanına geliyor ve bakışlarını olduğu yerden ayırmadan sakallı ile gözlüklü adama hitaben Görü’nüzün hiç olmadığı ortada. Bu kötü bir şey.” diyor. Ancak Ela’nın ses tonundan bunun sadece kötü bir şey olmadığını, kötünün de kötüsü olabileceğini anlamanız güç olmuyor. Ela ise bu kez siyah saçlı adama hitaben “Onların bu derece görebilmen ise senin Görü konusunda daha iyi olduğunu gösteriyor. Ancak bu sadece onların varlığını hissetmen konusunda sana yardımcı olacak. Esas zorluğu, diğerleri gibi yaşayacaksın.” diyor. Bu sözlerinin ardından ise Ela “Meraklanmayın, onların size zarar vereceğini düşünmüyorum.” diyor. Sakallı ile gözlüklü adam için onların kim olduğu bir muamma olsa bile Ela konuşmasına devam edecek gibi duruyor ve sizler ile sadece siyah saçlının görebildiği iblislerin arasına geçmek için adımladıktan sonra “Burada olduğum sürece size zarar veremezler, endişelenmeyin. Ancak bu sırada boş durmanızı da istemem. İblis edinme konusunda belli bir metodun bulunmadığını belirtmişsem de, iblislerin daha çok duygulara tepki verdiği düşünülüyor. En azından iblis edinme konusunda en işe yarar yöntem bu diyebiliriz.” diyor. Omzu üstünden attığı bir bakışın ardından ise “Hissettiğiniz en baskın duyguya odaklanın ve onu sonuna kadar yaşayın. Başka hiçbir şey düşünmeden ve aklınıza başka hiçbir şey getirmeden bunu yapın. Böylece bir iblisin duygularınıza karşılık verecektir. Ne kadar denemeniz gerekirse deneyin, ancak yılmayın. Sonrası ise tamamen sizin ellerinizde olacak.” diyor. Bu sözlerinden sonra bakışlarını sakallı ile gözlüklü adam için karanlık boşluğa, siyah saçlı adam için ise iblislerin olduğu yere diken Ela “Ne olursa olsun, sizler için burada olacağımı bilin!” diyerek konuşmasını sonlandırıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Ecanus
Posts: 29
Joined: 27 Jul 2022, 15:40

01 Aug 2022, 16:32

Bir ses ve uyanış. Şu an için genç adamınbaşına gelen tam olarak buydu. Gözlerini açtığı zaman hissettiği o irkilme alnından akan terler ile birlikte çok daha kaotik bir ortam halini alıyordu. Onun en zararlı olan özelliği neydi? Buna ona ileten ses neydi? Her şeyin fazlasının zarar olduğunu herkes bilir ama genç adamın ki nasıl en tehlikeli olabilirdi ve bu bahsedilen şey, neydi? Gözlerini yıkayan terleri onun görüşünü bozduğu için alnını eliyle sildi ve dikkatini kıyafetleri çekti. Neredeyse üstündeki her şey zarar görmüştü. Üstelik sadece yıpranmış olan kıyafetleri değil aynı zamanda bedeni de bu olaydan nasibini almıştı. Ancak olaya dair herhangi bir fikri yoktu. Tıpkı yaraları gibi. Onların da nereden geldiğini ve ne hissettirdiğini şu an için anlamıyordu. Gördüklerinden ziyade onu kaplayan başka bir şey vardı... Öfke!

Gözlerinin alev alev yandığını, aldığı nefesin adeta bir sıcak hava buharı olarak dışarı çıktığını hissediyordu öfkesinden dolayı. Böyle hissetmesinin sebebini bir türlü anlamamıştı çünkü gözlerini açtığı andan itibaren her şey onun için farklıydı. Soru sormak bile aklının bir köşesinde duran unutulmuş bir fikir değildi. Gözleri ile etrafı incelemeye başladığında yerde yatan onca insanı görüyordu. Neredeyse hepsi acı içerisindeydi. Etrafına dikkatini verdiği zaman bir bataklıkta olduğunu anlayabiliyordu. Biraz daha iyi baktığında ise sadece yaralılar değil, ölülerin de olduğunu görebiliyordu artık. Başkalarının bu halini görünce kendi halini de hatırlayıp burada neler olduğu konusunda ciddi bir merak duygusu uyanıyordu içinde. Ellerine baktığı zaman ise sanki burada ki her insanın kanına dokunmuş gibiydi.

Etrafı incelemenin ardından kendi ellerini de görmesinin üzerine hızlıca etrafını kolaçan ediyordu. Duyduğu sesin nereden geldiğini anlamaya çalışıyordu çünkü o ses sayesinde uyanabilmişti. Bu sırada paçasına tutunmuş yaşlı adamı görüyordu. En azından hareket edebilen birilerinin olduğu düşüncesi içini rahatlatır gibi oluyordu zira surat ifadesi de amcanın iyi gözüküyordu. Ancak daha dikkatli baktığı zaman, adamın iç organlarının dışarıda olduğunu görüyordu. Bulunan tezatlık doğrultusunda korkudan ayağını geri çeken genç delikanlı bir an için bütün bu olanlara kendisinin sebep olduğunu düşünmeye başlıyordu. Bunu düşünmeye başladığı noktada ise hiçbir şey aklına gelmediği için iki duvar arasında sıkışmış gibi hissediyordu kendini. Bu sıkışmanın sonucunda etrafına baktığında ise tek bir ses duyuyordu...

Ecanus!


Ne olduğunu anlamadığı bir şekilde tekrar gözlerini açmıştı. Bu sefer, öncesinden farklıydı. Zifiri karanlığın içinde olmasına rağmen daha atik bir şekilde bütün uzuvlarını kontrol etmeye başlıyordu. Hepsinin yerinde olduğunu fark ettiği an kısa süreli bir rahatlama yaşıyordu. Kafasını kaldırıp gözleriyle az önce yaşadıklarını gözlerinin önünden bir şerit gibi geçiriyordu ancak ne olduğuna dair, neden olduğuna dair herhangi bir fikri yoktu bu konuda. Biraz daha düşünmeye başladığında nerede olduğunu, nasıl olduğunu ve kim olduğunu bilmediğini de fark etmeye başlıyordu. Sadece kemik ve etten oluştuğunu fark ediyordu. Bunun dışında olan hiçbir şey yoktu. Sanki daha önce hiç olmadığı bir yerde ama hep orada yaşamış gibiydi. Ancak ne yaşanmışlığının farkındaydı ne de daha önce nerede olduğuna dair bir bilgisi vardı...

Nefes alıp vermeye başladıkça her şeyin farklı olduğunu hissediyordu. Sanki şu an olduğu kişi daha önce... Şu an fiziksel olarak hissettiği hiçbir şeyin ona ait olmadığını fark ediyordu. Ödünç alınmış bir hayat gibiydi onun hissettiği. Sadece hayatta olabilmek adına sahip olduğu bu bedeni koruyan nihai şey ise zihniydi. Her ne kadar daha önemli sorulara cevap veremiyor olsa da hayatta kalmaya yetecek cinsten yardımcı olduğunu fark ediyordu ve bu yüzden şikayetçi değildi. Az önce olanları düşünmeye devam ettikçe hiçbir anlam elde edemiyor olsa da şu an bulunduğu yerde kendini daha iyi hissediyordu.

Bir karanlığın içerisinde bulunduğu gerçeğine tekrar odaklanıyordu. Karanlığın içerisindeki siyah dalgalanmalar içerisinde griye çalan başka dalgalanmalardan başka hiçbir şey göremiyordu. Ayaklarının kontrolünü her ne kadar elinde tutuyor gibi gözükse de zeminden ötürü kendini asla ayağa kalkamayacakmış gibi hissediyordu. Bunun sebebinin onu bastıran olağanüstü bir güç olduğunu düşünüyordu çünkü başka bir türlü nasıl tarif edeceğine dair bir bilgisi yoktu. Havanın ona olan baskını öyle bir etki ediyordu ki kendini boğulacakmış gibi hissediyordu. Herhalde bu sıkıştığı duvarların arasında bir son olarak düşünmüştü yaşadığını. Gördüklerinin bir önemi olduğuna inanmaya başlamıştı ancak bir sonun içerisinde olduğunu da düşünmeye başlamıştı. Fakat, o karanlığın içerisinden çıkagelen sarı saçlı kadını görüyordu.

Bu sefer ne olacak diye düşünmeye başlarken kadının ona soru sorabildiğini anlıyordu. Tedirgin bir şekilde kadını süzüyordu çünkü en son ona dokunan kişinin içi tamamen boşaltılmıştı... Yerden kalkmasına yardımcı oluyordu genç delikanlının ve ondan özür diliyordu. Ayağa kalktığı sırada ilk başta dengesini kurdu ve kadına iyi olduğuna dair bir işareti verdi başını sallayarak. Konuşabileceğini pek düşünmüyordu. Daha sonrasında bir şeyler anlatacağından bahsediyordu bunu duyduğu zaman işlerin farklı gideceğini düşündü genç adam. Pür dikkat onu kurtaran kişiyi dinlemeye başladı.

Kadının öncelikle ona söylediği şey onu koruyacağıydı. Demek ki şu ana kadar yaşadığı şeyleri tekrar yaşamak zorunda değildi bu onun içine bir nebze de olsa huzur serpmişti.İki diyar olduğunu ve diyarlar arasında bir kesişim noktasından bahsediyordu. Diyarın özelliklerini anlatırken de genç adam kafasında bazı şeyleri oturtabilmişti. Kadını hiç bölmeden dinlemeye devam ediyordu ve yaşadıklarını gözünün önünden geçiriyordu ancak anlattıkları ile bağdaştıramıyordu. Genç adam neden hiçbir şey bilmediğini kadının konuşmasının devamında anlayabiliyordu çünkü var olan her şey ondan alınmıştı. Buraya kadar sağlam bir şekilde gelmeyi başardıysak devamında çıkışı da başarılı şekilde yapması gerektiğini anlıyordu kadın cümlesini bitirdiğinde.

Daha sonrasında bulundukları diyar hakkında bilgi veriyordu. Diyarın özelikleri ve gereksinimlerinden bahsediyordu. Burası adeta bir iblisin yaşayabileceği bir yerdi zaten onun düşüncesine göre.Bir iblis ile etkileşime girip onu kendilerine bağlamaları gerektiğini söylediği zaman ise oldukça şaşırıyordu. İblis denen varlık, boyun eğecek bir şey miydi? İblis denen varlık hususunda herhangi bir bilgisi de yoktu doğrusu daha önce ne görmüş ne de duymuştu. Zaten böyle olmuş olsa da hatırlamıyordu bu işin ekstra bir yan etkisiydi.

Genç adama özel konuşması bittiğinde onunla birlikte gelen iki kişiyi fark ediyordu. Ve onun sorduğu soruyu cevaplamak üzere onlara dönmüş iken o da gözlerini onların olduğu yere çeviriyordu. Gördüğü manzara karşısında nutku tutulan genç adamın şaşkınlıktan gözleri de büyüyordu. Sonrasında burnuna gelen iğrenç koku sebebiyle midesi bulanıyor ve neredeyse kusacak noktaya geliyordu. Nefes nefese kalmasına rağmen gözlerini asla oradan çeviremiyordu çünkü gördüğü şey, karanlığın içinde ilk beliren kırmızı parlaklık bir nokta, giderek artmaya başlıyor usulca. Kendine konduramasa da içine yayılan korku, her bir parıldamada daha da artıyor. Her bir parıldama daha da yerine sabitliyor onu. Gördüğünün ne olduğu konusunda hiçbir fikri olmayışı bir köşede dursun, hissettiği şey onu daha da korkutucu hale getiriyordu.

Karşısındaki canlıların arkasında beliren şeyleri dikkatlice inceleyebiliyordu ki zaten yerine çivilenmiş olduğu için tek yapabileceği şey onlara bakmaktı. Yüzüne yansıyan korkunun diğerlerine durumun vahimliğinin anlaşılabilir olacağına inanıyordu. Bu sırada Ela, onun yanına geliyor ve konuşmaya başlıyordu tekrardan. Diğerlerinin bunu göremediğini, genç delikanlının bunun görebilmesinin iyi bir şey olduğunu söylüyordu. Yutkunarak konuşmaya çalışmıştı genç adam ama sesinin çıkacağından pek emin değildi:


"Siz onları görmeye iyi bir şey mi diyorsunuz? Arkanızdaki şeyleri siz göremiyor musunuz gerçekten?! " dedikten sonra diğerlerine yüzündeki korku dolu bakışları çeviriyordu. Ela bunun üzerine tekrar konuşmaya başlıyordu ve o şeylerin zarar vermeyeceğini düşünüyordu. Ancak delikanlı o şeylerin ne olduğuna dair hiçbir bilgisi yokken, üstelik görünüşlerinden çok da korkutucu olduklarını düşünüyordu. Kendisinin Görü özelliğinin iyi olduğunu söyleyen Ela'ya ise teşekkür edememekle birlikte hala korku, şaşkınlık ve daha dehşet duyguların içerisindeyen Ela'nın dile getirdiği son cümle aracılığıyla rahatlamaya çalışıyordu.

Kendini toparlamaya çalışıp tekrar konuşmayı deneyecekti:

"Arkanızda tam olarak bizim boyutumuzda veya daha büyük olacağını düşündüğüm son derece korkunç, bize doğru gelen ve kırmızı gözlere sahip gri canlılar var. Onları gördüğünüz zaman korkmamaya çalışın. Eğer göreceğiniz şeylere hazırsanız, bir an önce bu korkunç yerden çıkmak için yapmamız gerekeni yapmaya başlayalım." diyor ve Ela'dan onay aldıktan sonra bir iblisi ikna etme hususunda çalışmalara başlamak için derin bir nefes alıyordu. Artık korkusunu yenmeye başlaması gerekiyordu zira o korkak olmayı kendine kabul edebilecek birisi değildi! Yaşadıklarının, gördüklerinin, duyduklarının bir anlamı olmalıydı ve anlamlar, hayatlara değer katan temellerdi onun için. Bu yüzden bir an önce buradan bir iblisi ikna edip kurtulmak istiyordu ki gerçekleri öğrenmeye başlayabilsin.
KÜNYE
İsim:Ecanus
Cinsiyet:Erkek
Yaş:26
Boy:1.83
Kilo:75
Sınıflar:Sezici - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP:0
Mevcut Para:2000

PROFİL
Güç:1
Dayanıklılık:1
Çeviklik:2
İrade:4
Zeka:2

Aludir Statları
Görü:2
Hakimiyet:1
Mevcudiyet:0

KÜNYE
İsim: Zuldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy:175
Kilo:56
Tür: Hortlak
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık:4
Güç:4
Dayanıklılık:6
Çeviklik:10
Arun:1
Duren:1
İrade:4

Yetenekler:
Can Acısı
User avatar
Vebra
Posts: 25
Joined: 03 Jul 2022, 12:34

04 Aug 2022, 22:13

Saygısızlığın ve önyargının yanımdan hiç ayrılmadığı bir gündü bugün... Nasıl bir adama dönüşmüştüm? Adeta kendimi kaybetmiş durumdaydım... Böyle bir adam olmadığımı biliyordum. İnsanlara saygısızlık etmezdim. Herkesin bir bildiği olduğuna inanırdım her zaman. Hayatımdaki kısacık bir süre davranışlarımı bu kadar değiştirebiliyorsa acaba ben böyle biriymiş gibi rol mü yapıyordum? Bir yandan da iblisler vardı tabii... İblisi kontrol edecektik. Ya başarısız olursak? Ne olacaktı kimsenin umurunda bile olmadan hiçe yitip gidecektik... Sadece elimizde olmayan bir yeteneğe (tabii varsa) sahip doğmuş olmamızdan dolayı böyle bir durumun içinde kendimi bulmuştum. Yeteneğe de sahip olduğumu düşünmüyordum. O sırada omzumda bir el hissettim, Gözlerimi tekrar açtığımda Ela'nın elimi omzuna koyduğunu gördüm... Evet durum çok kötüydü, tabiri caizse boktandı ama erkenden pes etmek zaten ölümü kabullenmekti. Belki de başaracaktım önyargılarımdan arınmalı ve yoluma bakmalıydım. Gözlüklü beyefendinin konuşmaya başlaması ile şoke oluyorum. Böyle bir soru... O mimikler... Verdiği o his tam anlamıyla korkunçtu. Nasıl bu kadar hevesliydi? Daha demin korkuyordu bu iblisi yakalamaya olan heves ve hırs çok korkunçtu... Ardından Ela'nın sorusuyla birlikte ayağa kalktım ve cevap verdim. ''Kalkabilirim çok teşekkürler çok yardımcı oluyorsunuz hanımefendi.'' Ela ise ileride birisinin daha olduğunu söylüyordu. Bunu duyar duymaz o tarafa doğru koşma isteği ile dolmuştum fakat karanlık sebebiyle kimseyi göremiyordum. Zor durumda olabilecek birisi vardı gidip hemen yardım etmek istiyordum fakat Ela sakin adımlarla ilerliyordu. Neredeyse kendimi tutamayıp Ela'ya neden acele etmiyorsun diyecek kadar haddimi aşacaktım ki kendimi durdurdum. Burada yetkili ve bilgili birisi var ise o da Ela'ydı. Tecrübeli olan da ne yapılması gerektiğini bilen de oydu. Haddimi aşıp ona karşı gelmemek için içim içimi yiye yiye Ela ile birlikte yavaş adımlarla ilerlemek durumunda kalmıştım...

Bir süre ilerledikten sonra yerde yatan adamı nihayet ben de görebilir hale gelmiştim. Hızlıca adama doğru atılacakken Ela'nın da adama doğru atıldığını görmem ile yanlış müdahalede bulunmamak için Ela'nın bir adım gerisinden ilerliyordum. Ela'nın yardımsever ve etkileyici sözleri ile tekrar büyüleniyordum. Çok iyi eğitilmiş bir hanımefendi diye içimden geçirmemem elde değildi maalesef. Siyah saçlı adamın durumu ise çok iyi görünmüyordu. Hatta rezalet durumdaydı. Ela her şeyi tekrar özet geçerken adeta bir kağıttan okurmuşçasına bir anlatış yapması, duraksadığı yerlerin bile hiç değişmemesi çok garip bir histi. Adeta bir kağıttan okur gibi hatta kağıttan okusan bile bu kadar birebir olamazdı. Artık o kadar çok tekrar etmiş olacaktı ki adeta bir robot gibi birebir aynı davranışlar birebir aynı kelime seçimleri ile anlatıma giriyordu.

Ela'nın gözlüklü adama cevap verecek gibi cümleye girdiği sırada çok şaşırıyorum. Küçük hanım acaba gözlüklü beyefendinin duygularını anlayamamış mıydı? Beni çok rahatsız eden o mimikler ve o söyleyiş şekli onu hiç rahatsız etmemiş miydi? Gerçekten ona yardım mı edecekti? O sırada siyah saçlı adamın bize doğru ama bize olmayan bakışlarının dikkatimi çekmesi ile bir arkama bakıyorum. Hiçbir şey göremiyor ve tekrar siyah saçlı beyefendiye meraklı bir şekilde döndüğümde ise gözlerime inanamıyordum. Adamın soluk soluğa olması ve yüzündeki iğrelti suratına yansımıştı. Çok daha kısa bir süre geçtikten sonra arkamıza doğru daha büyük bir korkuyla bakmaya başladı. Korkuyu fark eder etmez panikle tekrar arkama döndüm ama hiçbir şey göremiyordum. Yaşananlara anlam veremeyerek önüme döndüm.

''Görü'müz'' yokmuş. Ne demek olduğunu bile bilmiyordum ama muhtemelen arkamda bir şey görmeme sebebim buydu. Görü yeteneğime sahip olmamamız kötü bir şeymiş. Bunu duymak ise daha kötü bir şeydi. Bunu söylemese daha rahat hissedebilirdim. Şimdiden kendimi -1 hatta -2,3 seviyesinde gibi hissetmeye başlamıştım. Başarılı olacağıma olan inancım iyice azalmıştı ama yine de deneyecektim. Bize zarar vermeyeceklerini öğrenmem ise yine biraz rahatlatmıştı. Bunca zaman boyunca yaşadığım gelgitler artık bana kafayı yedirecek gibiydi. İblis edinme konusunu Ela'nın tekrar açıklaması ile birlikte ise biraz daha rahatlamıştım. Duygular konusunda iyiyim diyebilirdim. En güçlü duyguma odaklanmalıydım. En güçlü duygum neydi? Şuan korku muydu? Korkuyordum endişeliydim ama bunlar en güçlü duygularım değildi? Yaşadıklarımı tekrar gözden geçirdim. Gözlüklü beyefendinin bana verdiği endişe ve pişmanlık. Ela'nın bana verdiği güven? Hayır o da değildi. Muhtemelen tüm duygularım arasındaki en güçlü duygu siyah saçlı beyefendiye ilerlekenki yardım hissiydi. Koruma ve yardım duygum en güçlü duygumdu. Koruyucu, yardımsever duygularıma odaklandım... Ela'nın arkamızı kolladığını biliyordum ve bu sebep ile duygularıma rahatça odaklanabilirdim... Odaklan o an yardıma koşmak isteyişine odaklan... Koruma duyguna odaklan...
KÜNYE
İsim: Vebra
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 32
Boy: 182
Kilo: 88
Sınıflar: Etkileyici-Defansif-İllüzyonist

PROFİL
Güç: 1
Dayanıklılık: 1
Çeviklik: 2
İrade: 3
Zeka: 3

Aludir Statları
Görü: 0
Hakimiyet: 1
Mevcudiyet: 2
İsim: Sigvard (Sonsuz Lord)
Cinsiyet: Erkek
Boy: 182 cm.
Kilo: 60 kg.
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık:
2
Güç: 5
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 5
Arun: 5
Duren: 3
İrade: 7

Yetenekler:
Büyülü Beden
User avatar
Mihr
Posts: 78
Joined: 22 Jun 2022, 15:18

05 Aug 2022, 01:47

Burada fazla kalmak istemiyordu. Ona ait bir iblisin olma düşüncesi içinde gittikçe artan bir yangına sebep olmuştu. Oysa bir iblise sahip olduğunda bile nereden başlayacağını bilmiyordu. Yine de diğerlerinden farklı olduğunu, güçlü olduğunu bilmek güvenini her zaman arttırmıştı. Şimdiyse bir başkası bunu kabul ediyordu. Yüzündeki sırıtışa engel olamıyordu. Dakikalardır karşı koymaya çalıştığı siyaha bürünüyordu o saniyelerde. Onu kabul ediyordu. Sonuçta düşünmeyi reddetmişti. Bu saatten sonra ne yapabilirdi ki? Gözlerini Ela'nınkilerden ayırmıyordu. Ağzından çıkacak herhangi bir kelimeyi pür dikkat dinlediği sırada Ela yanındaki adamın koluna giriyordu. O tarafa doğru baktı. Sakallı eleman yere düşmüştü. Yüzünde de garip bir ifade vardı. Kendi içinde hesaplaştığı sırada olsa gerek diye düşündü. Fark edememişti. Yine de utanç verici bir durumdu. "Ah..." dedi içinden küçümser bir sırıtışla. "Aklı yeni mi başına gelmiş? Yazık..."

Ela adama yardım ettikten sonra ileride biri daha olduğunu söyleyip onun yanına gitmelerinin gerektiğini de ekliyordu. Açıkçası bu durum onu biraz daha sarsmıştı. Yanındaki şu sakallı adam zaten yetiyordu. Bir de onun gibi bir başkası daha mı çıkmıştı? Şu an burada özel ve tek olması gerekmiyor muydu? Onun gibi birkaç kişi daha iblisini aldığı takdir de aklındakilerinin ne önemi kalmıştı? Herkes eğer onun gibi düşünüyorsa kaostan kurtulabilir miydi? Belki de henüz bunları düşünmek için erkendi. Yine de içindeki egoyu parçalıyordu bu durum. Onlardan farklıydı, öyle olmak zorundaydı. Ela az önce anlattıklarını tekrar o adam için anlatmaya devam ediyordu. Adamın bakışları şaşkınlıkla büyüyordu elbette. Bu şaşkınlık gittikçe korkuya ve dehşete de dönüştüğünü anlayabiliyordu. Nasıl hissedeceğini biliyordu. İblisler, geçmiş, diyarlar, unutmak falan filan işte. Bunlar korkunç şeylerdi elbette. Bunlardan en az şekilde etkilenmemin tek yolu olabildiğince az anlamaya ve çözmeye çalışmaktı. Yine de insan buraya geldiğinde hazırlıklı olacağı durumu anlayamıyordu. İnsan denseydi tabii.

Adamın korkusu gittikçe artıyor ve tüm vücuduna yayılıyordu sanki. Hatta bakışları siyah boşluğa o kadar çok kitlenmişti ki arkasında bir şey olduğunu sanacaktı. Yine de o bunu normal karşılıyordu. Ne var ki? "Hangimiz boş zamanlarında hafızasını kaybedip iblis diyarına geliyordu?" Ardından Ela konuşmaya devam ediyordu. Sanki onun için bu adamın bakışları çok normaldi. Bu durumu bekliyormuş gibi açıklamasına devam ediyordu. Anlaşılan durum sakallı adamla kendisinin görü denilen yeteneği olmamasından ibaretti. Öyle ki o adam onların göremediği bir şeyi görüyordu. Ela ayrıca "onlar" demişti. Onlar kimdi? Bu kadar korkmasına bakılırsa ve iblis diyarında olduklarını da hesaba katarsa tek bir cevap kalıyordu.

Tam o sırada adam arkalarındaki şeyleri görüp göremediklerini sormuştu. Durumu analiz etmeye çalıştığı için bu soruya cevap verememişti. Zaten soru bildiğin sözde soruydu. Cevap vermesine gerek yoktu. Ardından adam bu sessizliği bekliyormuşcasına ekliyordu. Tahmin ettiği gibi etrafı iblis kaynıyordu. Gri ve kırmızı demişti. Dakikalardır belki de ona saldırmak için bekleyen bir iblis ordusuna bakıyordu. O iblis ordusuna karşı bağırmıştı. O iblis ordusuna karşı koşmayı bile düşünmüştü. Şimdi ise kafasında yaşadığı çelişkilerin belki de hayatını kurtardığını düşünüyordu.

Her şeyin biraz daha netleşmesi daha iyi hissetmesini sağlayacağını düşünüyordu. Yine de bu son öğrendiği şeyler aslında ne kadar ince bir çizgide yürüdüğünü söylüyordu ona. Korkuyordu, fakat korkmak istemiyordu. Hareket edemiyordu ama istiyordu. Kendine yalan mı söylemişti? Ne düşünüyordu? Şu an ne düşünmeliydi? Hayatı tehlikede miydi? Tam olarak amaçları neydi? Neden bir iblise sahip olmayı istemişti? İblise sahip olduktan sonra ne yapacaktı? Sorular tekrar kafasının içini doldurmaya başlamışken Ela'nın sözleri kulağında çınlıyordu. Birkaç tavsiyeden sonra kendilerine güvenmeleri için gereken birkaç sözcüğü de söyleyip konuşmayı sonlandırıyordu.

Zihninin köşelerine indi. Oralarda bir yerlerde kendini bulmayı umut etti. Kafasının içinde de şimdi olduğu gibi sorular karanlığın içinde saklanmıştı. Yanlış bir adımda tüm devreyi yakması işten bile değildi. Korkuyordu, evet. Ama korku onu hiçbir yere götürmeyecekti. Bilinmeyen bir durum vardı, hem de oldukça. Bunu düşünüp çözebilir miydi? Kısa bir süre içinde hiç sanmıyordu. Odaklanabileceği tek bir şey vardı. Tek vurgulanan şey. İblisler ve nasıl sahip olabilecekleriydi. Başarılı olacaktı. Buradan çıktığında , ki buna inanmak istiyordu, her şeyin bir şekilde çözüleceğine inanıyordu.

"Göster kendini..."
KÜNYE
İsim: Mihr
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 29
Boy: 187
Kilo: 80
Sınıflar: Toplayıcı-Dengeli-İllüzyonist
Mevcut GP/AGP/İGP:
Mevcut Para: 1000

PROFİL
Güç: 2
Dayanıklılık: 3
Çeviklik: 1
İrade: 5
Zeka: 5

Aludir Statları

Görü: 0
Hakimiyet: 3
Mevcudiyet: 1

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
KÜNYE
İsim: Rugorim
Cinsiyet: Erkek
Boy: 196
Kilo: 90
Tür: Ork
Seviye: Razguk


PROFİL
Varlık: 6
Güç: 5
Dayanıklılık: 5
Çeviklik: 10
Arun: 3
Duren: 3
İrade: 3

YETENEKLER

Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER



İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

05 Aug 2022, 12:57

Ela’nın açıklamaları ardından, her birinizin kendi özünüze dönüyorsunuz. Sakallı adam ile gözlüklü adam, siyah saçlı adam tarafından tarif edilen iblislere dair farklı imajları kafalarında canlandırıyor. Siyah saçlı adam ise, gördüğü iblislerine belki de Ela’nın varlığı nedeniyle yerlerinde hareketsiz bir şekilde, ancak imkan bulmaları halinde bir anda saldıracak gibi durmalarını beklerken kendini odaklıyor. Kısa bir süre sonra tek hissettiğiniz, iliklerinize kadar işleyen duygulardan ibaret oluyor. Ve bu duygular da, yeni dünyanızın şekillenmesini sağlamaya başlıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Diğer Bölgeler”