İsmini haykırmaya başlamanla birlikte açılan gözlerin, karşında durmakta olan iblisle karşı karşıya kalıyor. İçinde yaşadığın tüm heyecana rağmen iblisin donuk bakışları, tüm yaşam enerjini sömürmek ister gibi dururken, bunun yetmemiş olduğunu düşünüyor gibi duran iblis “Tamam anladık, niye bağırıyorsun bu kadar?” diyor yaşadığın tüm heyecana karşılık. Hemen ardından da omuzlarını silken iblis “Senin gibi bağırıp çağırmayacağım. Raldrin ben.” demekle yetiniyor, duygusuz ve hissiz bir şekilde.
İsmini söylemesinin ardından Raldrin’in vücudunda bir anda mor bir parlaklık belirmeye başladığını görüyorsun. Giderek göz alıcı bir hal alan parlaklığa karşı Raldrin’in bakışlarının şaşkınlık içinde büyüdüğünü görüyorsun. Olup bitene, en az senin gibi anlam veremediğini fark ettiğin Raldrin, parlaklığın kaynağını keşfetmek ister gibi ellerine ve kollarına kısa bir süre baktıktan sonra, eski donuk bakışlarına geri dönüyor ve sanki bir pişmanlık yaşıyormuş gibi sana bakmakla yetiniyor. Mor parıltı, yavaşça Raldrin’in simasının silinmesine neden olurken parıltı tüm karanlığı aydınlatmak ister gibi yayılmaya devam ediyor. Giderek formsuz bir hal alan parıltı, bir anda tüm vücudunu sarmak için hareketleniyor. Vücudunun etrafında dolanmaya başlayan parıltı, yavaş yavaş vücudunun muhtelif yerlerinden içine sızmaya başlarken, içine dolan bir sıcaklık fark ediyorsun. Bu sıcaklığa kendini bırakırken, parıltı saçlarını savurarak vücudunun her bölgesinden içine dolmaya başlıyor. Tüm parıltıyı vücudunun absorbe etmesiyle birlikte ise, vücudun ansızın bitkinleşmiş gibi kendini yere salıyor. Önce dizlerinin üstüne çöküyorsun ve ardından kendini geriye doğru bırakarak sırt üstü yatar pozisyona geçiyorsun. Yüzüne yerleşen sıcak bir gülümseme, içine dolan sıcaklıkla daha da artarken, kendini tamamen parıltının yarattığı hisse bırakıyorsun. Gözlerin kapanırken, zihninde Raldrin’in donuk sesinin yankılandığını duyuyorsun.
İsmini söylemesinin ardından Raldrin’in vücudunda bir anda mor bir parlaklık belirmeye başladığını görüyorsun. Giderek göz alıcı bir hal alan parlaklığa karşı Raldrin’in bakışlarının şaşkınlık içinde büyüdüğünü görüyorsun. Olup bitene, en az senin gibi anlam veremediğini fark ettiğin Raldrin, parlaklığın kaynağını keşfetmek ister gibi ellerine ve kollarına kısa bir süre baktıktan sonra, eski donuk bakışlarına geri dönüyor ve sanki bir pişmanlık yaşıyormuş gibi sana bakmakla yetiniyor. Mor parıltı, yavaşça Raldrin’in simasının silinmesine neden olurken parıltı tüm karanlığı aydınlatmak ister gibi yayılmaya devam ediyor. Giderek formsuz bir hal alan parıltı, bir anda tüm vücudunu sarmak için hareketleniyor. Vücudunun etrafında dolanmaya başlayan parıltı, yavaş yavaş vücudunun muhtelif yerlerinden içine sızmaya başlarken, içine dolan bir sıcaklık fark ediyorsun. Bu sıcaklığa kendini bırakırken, parıltı saçlarını savurarak vücudunun her bölgesinden içine dolmaya başlıyor. Tüm parıltıyı vücudunun absorbe etmesiyle birlikte ise, vücudun ansızın bitkinleşmiş gibi kendini yere salıyor. Önce dizlerinin üstüne çöküyorsun ve ardından kendini geriye doğru bırakarak sırt üstü yatar pozisyona geçiyorsun. Yüzüne yerleşen sıcak bir gülümseme, içine dolan sıcaklıkla daha da artarken, kendini tamamen parıltının yarattığı hisse bırakıyorsun. Gözlerin kapanırken, zihninde Raldrin’in donuk sesinin yankılandığını duyuyorsun.
“Burası da hiç beklediğim gibi değilmiş. Gerçi, ne bekliyordum ki?”
Off Topic
Son bir RP daha alalım senden, sonrasında konuyu sonlandırabiliriz.



