Azuldir’in sözlerinin ardından, kendi içine dönerek bir duyguyu yaşamayı arzuluyorsun. Bu aşamada aklından geçen duygulardan birine takılı kalmak senin için epey zor oluyor. Ancak sonunda, zihninde hissetmeyi arzuladığın zevke kendini bırakarak yerinden kalkıyor ve dans etmeye başlıyorsun. Dışarıdan nasıl ve ne şekilde göründüğünü hiçbir şekilde önemsemeden, kafanın içinde çalan müziğe belli bir koreografiye bağlı kalmaksızın ayak uydurmaya başlıyorsun. Melodinin yükselmesi duygularının da coşmasına vesile oluyor ve gözlerini zevkten duyduğun kararlılıkla açtığında, sadece karanlığı ve hemen yanıbaşındaki iblisleri görebiliyorsun.
Dans etmeyi kesmeden rtrafına biraz bakındığında değişen hiçbir şeyin olmadığını görmek, seni adeta daha da yalnızlığa itiyor. Gözlerini bir kez daha kapatıyor, etrafından kendini soyutluyor ve zihnindeki müziğin sesini biraz daha açıyorsun. Fakat gözlerini her açışın, senin için yeni bir hayal kırıklığı oluyor. İblislerin halen var olduklarını ve sırf Azuldir’in varlığı nedeniyle yerlerinde sabit durduklarını anlayabiliyorsun. Bu durum kendini bir şekilde güvende hissetmene neden olsa da, içten içe seni daha da yalnızlığa itiyor. Ancak denemekten vazgeçmenin sonun olacağını bildiğin için zihnindeki sesi olabildiğince arttırıyorsun.
Vücudun, artık neredeyse dans etmekten ve zihninde çalan yüksek sesli müziğin etkisinden bitap düşüyor. Zevk içinde kavrulmak istesen de bunu bir türlü başaramıyorsun. Bu anda gözlerini bir kez daha sıkı sıkı kapatıyorsun. Bir anda gözlerini bu kadar açmanın salt kendine söylenen bir sözden ötürü olduğunu anlıyorsun. Sanki başkalarının değer yargıları seni yönlendiriyor ve dansınla bunu reddederken kendi değer yargılarına göre hareket etmen gerektiğini anlıyorsun. Seni sen yapan bu hareketlerinden birileri istedi diye taviz vermenin anlamsız olacağını düşünüyorsun. Bu haliyle de, ne olursa olsun herhangi bir şeyden faydalanmak varken bunun aksini veya başkası söyledi diye vazgeçmeyi anlamsız görmeye başlıyorsun. Tıpkı bir leşten faydalanılması gerektiği gibi… Tüm bu düşüncelerin bir yerden tanıdık geldiğini hissettiğin anda ise, tanımadık, ancak sempati dolu bir sesin yankılandığını hissediyorsun zihninde.
“Yanlış adımlar atıyorsun. Adımlarını bana uydurmaz mısın?”
Bir anda açılan gözlerin, karşısında yarım metre kadar uzunlukta olan pembe gözlerini sana dikmiş, beyaz pofidik tüylü iblisi görüyorsun. Tıpkı senin gibi dans etmekte olan iblis, bakışlarını tamamen seninkilere dikmişken etrafında bu tatlı görünümlü iblisin var olduğunu fark eden olup olmadığını anlamak için etrafına bakınıyorsun. Ancak kaçamak bakışlarla etrafını kolaçan ettiğinde, birkaç saniye önceki gördüğün iblislerden ve insanlardan hiçbirinin yerinde olmadığını fark ediyorsun. Karşındaki iblis ise, tüm tatlılığıyla bakışlarını senin dans adımların kaydırmış bir şekilde duruyor.