Öncesinde olanlar, hemen ardından olanların baskınlığıyla önemini yitiriyordu. Olanları görmenin dehşetiyle, Raldrin'in kendini öldürmesine karşı gördüklerinin gerçek olmaması için yalvaracak bir kapı arıyordu bakışı adeta. Bir gözünü kaybetmenin acısı o an önemsiz, savaş alanının kül ve tozu ciğerlerine dolarken hissettiği azap karşısında kilitlenmiş gibiydi. Yüzündeki kanı silmiş sağ elini kalbinin üstüne istemsizce hareketleniyor ve yumru halinde sıkılıyordu kendiliğinden. Arda kalan gözüne dolan yaşlar akarken yüzündeki toz, kül ve kan ile bulamaç haline gelmeye başlarken gerçekleşen şey ise sanki biten her şeyin aslında bir son olmadığının müjdesi gibi ışıltıyla gerçekleşiyordu. Bu ışıltı Diniel tarafından bilinen mor ışıltıdan başkası değildi ve Raldrin'in habercisiydi.
Mor ışıltıların dağılıp yok olmasından korktu bir an. Ancak ışıltı dağılmıyor, tam tersine kendisine geri dönüyordu. Işıltılar vücudunu bir zırh gibi sararken Raldrin'in varlığını hissetmesiyle eliyle kendisine sarıldı istemsizce. Gözlerini kapatıp ona sarıldığını düşlüyordu. Kulağına dolan cılız tondaki sözlere ise bıçak gibi kesilirken Raldrin'in kendisi için yaptığı son açıklamayı dinliyordu belki de.
Arda kalan gözü hafifçe aralansa da, gözlerinin hala buğulu olması pek bir şey görebilmesine imkan vermiyordu. Karşısında hala Xurax'ın olduğunu biliyor olmasına karşı ruhunun derinliklerinden duyuruyordu içine. Kelimeleri seçmekte zorlansa da belli belirsiz söylüyordu içinden "Her şeyin ötesinde... Bir gün seninle yeniden... Ben, Diniel... Hiçbir şeyin boşa gitmesine izin vermeyeceğim!"
İç seslenişini bitirdiği anda yüzündeki aciz görüntüden sıyrılıyordu. Savaş alanının ortasında olduğunun farkındaydı ve dahası, o zamanı aşmış ve buradakilerin bilmediği bir zaman aralığında o kişi ile konuşmuştu. Kan akan tarafını umursamadı ve akmasına izin verdi öylece. Her şeyin gerçekten yaşandığının bir kanıtıydı bu ona. Diğerini ise kolunun tersiyle silerken ayağa kalkıyor ve dişleri sıkılı, sıkılı yumruklarıyla kendisini dizginliyordu. "Yak... Her şeyi küle çevir..." diye sıkılı dişleri arasından zoraki kelimeler dökülüverdi. Biraz önce etrafında neler olup bittiğini anlamak için bakacak ve böylece az önce verdiği hükmü gerçekleştirmek için gereken ilk adımı atmış olacaktı.
Mor ışıltıların dağılıp yok olmasından korktu bir an. Ancak ışıltı dağılmıyor, tam tersine kendisine geri dönüyordu. Işıltılar vücudunu bir zırh gibi sararken Raldrin'in varlığını hissetmesiyle eliyle kendisine sarıldı istemsizce. Gözlerini kapatıp ona sarıldığını düşlüyordu. Kulağına dolan cılız tondaki sözlere ise bıçak gibi kesilirken Raldrin'in kendisi için yaptığı son açıklamayı dinliyordu belki de.
Arda kalan gözü hafifçe aralansa da, gözlerinin hala buğulu olması pek bir şey görebilmesine imkan vermiyordu. Karşısında hala Xurax'ın olduğunu biliyor olmasına karşı ruhunun derinliklerinden duyuruyordu içine. Kelimeleri seçmekte zorlansa da belli belirsiz söylüyordu içinden "Her şeyin ötesinde... Bir gün seninle yeniden... Ben, Diniel... Hiçbir şeyin boşa gitmesine izin vermeyeceğim!"
İç seslenişini bitirdiği anda yüzündeki aciz görüntüden sıyrılıyordu. Savaş alanının ortasında olduğunun farkındaydı ve dahası, o zamanı aşmış ve buradakilerin bilmediği bir zaman aralığında o kişi ile konuşmuştu. Kan akan tarafını umursamadı ve akmasına izin verdi öylece. Her şeyin gerçekten yaşandığının bir kanıtıydı bu ona. Diğerini ise kolunun tersiyle silerken ayağa kalkıyor ve dişleri sıkılı, sıkılı yumruklarıyla kendisini dizginliyordu. "Yak... Her şeyi küle çevir..." diye sıkılı dişleri arasından zoraki kelimeler dökülüverdi. Biraz önce etrafında neler olup bittiğini anlamak için bakacak ve böylece az önce verdiği hükmü gerçekleştirmek için gereken ilk adımı atmış olacaktı.





