Yıkımın Ardından Kalanlar (Zenahpuryu | Gadiel)

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

29 Apr 2025, 16:30

Daha önce hiç bu denli hissetmediğiniz bir soğukla açılıyor gözleriniz. Daha önce bu odaya benzer odalarda uyanmış olsanız bile, zihninizin içinde devam eden yangınla odanın kızıllar içinde kaldığını düşünüyorsunuz istemsizce. İrkilen bakışlarınız ve burnunuza dolan yanık et kokularıyla birlikte kendine geldiğinizde, Alamara’da aldığınız her bir nefesi hissediyorsunuz ciğerlerinizde. Ağzınızda biriken yoğun yağlı tadı zorla yutkunarak yok etmeye çalışırken, zihniniz kayboluyor Alamara’dan kalma anıların arasında. Bunun kaçıncı gece olduğunu bilemiyorsunuz artık, her seferinde Alamara’dan kalma bir izle uyandığınız… Orada gördüğünüz yanmış cesetler, kıvranan bedenler, vahşi iblisler, ölümüne savaştığınız kudretli iblisler ve Eletha… Bir anda ağzınıza kadar gelen midenizle birlikte öğürmeye başlasanız bile, sanki iç organlarınız bile kavrulmuş gibi kendinizi tutmak zorunda hissediyorsunuz. Ansızın gelen bu hislerle uyandığınız bu geceyi farklı kılan tek husus ise, bu kez odanızda belirmiş bir silüet oluyor.

Gözleriniz varlığı ile yokluğu belli olmayan bu silüetle yüzleştiğinde, istemsizce savunma mekanizmanız devreye giriyor ve bir anda sırtınızı dikleştiriyorsunuz. Ancak karanlığın içine gömülmüş silüet size sakin olmanızı söylediğinde, daha önce birkaç kez de olsa konuştuğunuzu anladığınız bu sesin varlığına bırakıyorsunuz kendinizi. Silüet birkaç adım atıp yüzünü ay ışığının aydınlığıyla yüzleştirdiğinde, bu kişiyi daha önce üssün içinde gördüğünüzü, ayak üstü sohbetler yaptığınızı ve belki de günün bir öğününde aynı masada oturduğunuzu fark edebiliyorsun. İlk önce iyi olup olmadığınızı soran bu kişiye karşı gelişigüzel verdiğiniz cevap yeterli olurken, doğrudan konuya girileceğini anlıyorsun. Odanızdaki kişi Vearis’in sizi özel odasında beklediğini söylemesiyle, vücudunuza istemsiz bir acı çöküveriyor. Vearis’in özel odasının üs içerisinde nerede olduğunu bilmediğinizi düşünen kişi, üssün en üst katını size tarif ettikten sonra, geldiği gibi sessizce odadan ayrılıyor. Bir an için kendinize geldiğinizden bu yana yaralarınızla ilgilenildiğini, sizlere yiyecek verildiğini ve her türlü temizliğinizin yapıldığını düşündüğünüzde, konuştuğunuz kişinin bunları yapanlardan sorumlu olan kişi olduğunu da anlayabiliyorsunuz. Yatağınızdan doğrulduğunuzda, çıplak bedeninize vuran soğuktan arınarak odanın içindeki gardırobu açıyorsunuz ve içerisinden kendinize uygun bir kıyafet alıyorsunuz… En son Vearis ile görüşmenizin üstünden geçenler aklınıza geldiğinde, bu görüşmenin havasını solumak bile size güç geliyor.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.

Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılamaz.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

02 May 2025, 08:38

Kül saçlı genç adam, gözlerinin ağır ağır açılmasına rağmen kendine gelmekte çok zorlanıyordu. Çektiği derin nefesin bu kadar ağır olacağını düşünmüyordu, Alamara'da geçirdiği vaktin ve çabasına rağmen zafere dönmeyen kavgası, içindeki alevi körüklüyordu. Kendine bir söz vermişti, içindeki ışığın sönmesine izin vermeyecekti, kendisine yol göstermeye çalışan ve güvenen, kim olduğunu ve ne olduğunu bilmediği o dedeyi yarı yolda bırakmayacaktı. Bir tanrı mıydı, bir melek miydi, bir ruh muydu bilmiyordu ama onunla tekrar karşılaştığı gün, O'nun gurur duyduğu bir adam olarak karşısına çıkacaktı, bundan emindi. İmkanı varsa, o gün geldiğinde ölümle yüzleşmemiş bir adam olarak karşısına çıkacaktı. Bunları düşündükçe gördüğü tüm görüntülerin üstesinden gelmeyi bir nebze de olsa başarabiliyordu. Eletha'nın varlığı ve yaptıkları, içindeki öfkeyi körüklemesine yetiyordu, ancak bunun kendi ruhunu ve bilincini ele geçirmesine izin veremezdi. Dedenin söylediği gibi, Eletha yaydığı karanlığı hiç ışık kalmayana kadar yaymaya devam edecekti, ancak ruhunda ve göğsünün içerisinde sakladığı o ışığın söndürülmesine izin veremezdi. O ışığın yanık durmasını sağlayan, ışığın bir güneş gibi parlamasını sağlayacak kişi ise Zenahpuryu'ydu. Ondan başka kimseye güvenemezdi, öncelikle kendini ona teslim etmeliydi. Tüm benliğiyle, kendini çoktan onun ellerine bırakmıştı bile. Zenahpuryu'nun ellerinden tutuyordu, ondan destek alıyor, onun gücünü paylaşıyordu, sırtını ona dayamıyordu, onu yanında tutuyordu. Onunla bir oluyordu.

Odasında beliren silüetin kim olduğunu anlayabilmek için savunmaya geçmişti hızlıca. Her ne kadar zihni ve ruhu bir şeyleri atlatmaya çalışıyor olsa da, vücudu hala tetikteydi. Gelen kişi daha önce üssün içerisinde gördüğü, ayak üstü sohbetler yaptığı, belki de aynı masada oturduğu kişiydi. Hal hatır sorularına gelip geçici bir cevap verdikten sonra, Vearis'in onları özel odasında beklediği konusunda bilgi veriyordu içeriye gelen adam. Üssün en üst katında bulunan odayı tarif ettikten sonra ayrılıyordu odadan. Vücudunu yokladı, elleri bedeni üzerinde gezerken geldiklerinden beri yaralarıyla ilgilenildiğini fark etti, temizliği yapılmıştı, karnı doyurulmuştu, üstelik bunu yapan içeriye giren kişinin kendisiydi. Ona bir teşekkür borçluydu. Yataktan doğrulup, gardırobu açan ilk kişi olmuş ve biraz olsun moralini yerine getirmeye karar vermişti. Kasvetli bir adam değildi Zen, üstelik bu sefer yanında dostu Gadiel vardı. Her ne kadar Gadiel'in konuşma tarzından, sorularından, davranışlarından kendisi gibi hareketli olduğunu düşünmese de, arkadaşlığa değer veren biri olduğunu düşünüyordu. Bazen karakterler uyuşmasa bile, aradaki bağın önemli olduğunu düşünürdü genç adam. Gadiel ile arasında olan bağı düşününce, onun da biraz olsun yüzünü güldürebilmek için kıyafetini giydiği sırada konuşmaya başlıyordu.

"Acaba Vearis bizden ne isteyecek?" Dedikten sonra, gözlerini hafif pörtletip Gadiel'in gözlerine dikti. "Acaba bizi azarlayacak mı? Hiç uğraşmak istemiyorum..." Pörtlettiği gözlerini geri çektikten sonra kocaman ve samimi gülüşünü yüzüne oturttu ve yatağa geçti oturmak için. Gadiel'in giyinmesini bekleyecekti, belki Vearis'in yanına gitmeden önce bir iki laflayabilirlerdi. "Bal şarabım da kalmadı, bir tane dedeyle karşılaştım savaşın tam ortasında. Geldi, 'Siz insanlar ne saçma şeyler içiyorsunuz.' dedi, bir yudum aldı şaraptan, sonra ne yaptı biliyor musun?" İstemsizce belinde durması gereken testiyi kontrol etmeye çalıştı yerinde duruyor mu diye. "Hepsini tek dikişte içip, 'Bok gibi.' dedi üstüne. Madem bok gibi niye içtin hepsini? Hala aynı şeyi soruyorum kendime. Bir dahakine direkt ona soracağım." Odayı inletecek bir kahkaha patlattıktan sonra, gülümsemesini yerine oturtup iyice yayıldı oturduğu yatağa beklerken. "Şimdi güzel giderdi yanımızda olsa, birer yudum alır öyle çıkardık."
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

06 May 2025, 01:21

Gözlerimi açtığım an, bedenim bir bıçak sırtında dengelendi. Soluduğum hava, Alamara’nın küllerini taşıyordu; ciğerlerimdeki her hava zerresi, ateşle yıkanmış bir mezarlığa dönüşmüştü. Odanın duvarları—belki gri, belki bej—zihnimdeki yangının dilini yalıyor, her sıvada kızıl bir leke bırakıyordu. Bu soğuk değil, diye geçirdim içimden. Bu, cehennemin tersyüz edilmiş bir yansıması.

Burnuma dolan koku, sadece yanık et değildi. Çürüyen zamanın, kaybolmuş çığlıkların ve Eletha’nın saçlarında sönmeyen alevin kokusuydu. Ağzımda biriken yağlı tat, dilimin üzerinde bir canlı gibi kıvrıldı. Sanki midem değil, ruhum öğürüyordu. Alamara’dan geriye kalan tek şey buydu: Her uyanışta, bedenime kazınmış bir kabus. Zihnim, Alamara’nın parçalanmış anılarına kaçıyordu yine: Kül olmuş bedenler, çığlıkları hâlâ kulaklarımda çınlayan canlı meşaleler, tırnaklarıyla toprağı kazıyan iblisler… Ve o… Eletha. Uyandığım her gece, o sahnelere biraz daha yaklaşıyordum. Kaçıncı geceydi bu? Saymayı bırakmıştım.

Fakat bu sefer, odamda bir şey vardı.

Karanlık, odanın köşesinde kıvranan bir varlığa gebe oldu. Gölgeler, duvarda dans eden bir silüeti doğurdu. İlk bakışta bir hayalete benzese de, nefes alışverişimi taklit eden ritmiyle gerçek olduğunu biliyordum. Sırtım duvara değdiğinde, taşlar bile ürperdi. Ta ki sesi, zihnime bir bıçak gibi saplanana dek:

"Sakin ol."


Ses, üssün labirentlerinde kaybolmuş bir anıydı. Mutfakta çorba dağıtan kadın mıydı? Yoksa gece nöbetinde koridorları süpüren gölge mi? Ay ışığı, yüzünü ortaya çıkardığında, derisinin altında kıpırdanan karanlığı gördüm. Gözleri, iki kurşun mermi gibi donuktu. Vearis’in mesajını iletti: En üst kat. Özel oda. Kelimeler, zihnimde bir çivi gibi takıldı.

Kadının silueti kaybolurken, dikkatim Zen’e kaydı. O da çıplaktı; tıpkı benim gibi bir süre kadının ardından bakakalmıştı. Sonra usulca doğruldu, sanki odada hiçbir şey olmamış gibi sessizce gardıroba yürüdü. Bakışlarım rahatsızlıkla yere inerken, Zen dudaklarından kelimeleri süzdü. Onu dinler dinlemez, dudaklarım istemsizce kıvrıldı—o tanıdık neşe, ölümün gölgesinde bile solmamış bir çiçek gibiydi. Zen hep böyleydi; ne yaşarsa yaşasın, etrafındakilere ışık saçardı. Belki bedenim, bu ümide hürmeten tebessüm etmeye razı oldu.

O konuşurken ben ayaklandım. Daha fazla çıplaklık, daha fazla savunmasızlık çekmek istemiyordum.

Gardırobu araladım. Üzerindeki kumaşlar, Alamara’nın küfülü tozunu tutuyordu. Giydiğim her parça, tenime yapışan taze bir yara bandıydı. Aynadaki yansıma—çatlamış dudaklarım, kararmış göz çukurlarım—bana ait değildi. Bu, Gadiel değildi; Gadiel o diyarda kumlara gömülmüştü.

Zen hâlâ anlatıyordu: içkilerden, savaşın ortasında umut arayan yaşlı dedelerden… Dede dediği kişinin sözü zihnime saplandı: “Siz insanlar…” Bu sözü edebilecek ancak iblisler ya da… Kafamı iki yana salladım, anı bulutlarını dağıtmak istercesine.

O keskin sancı birden çaktı; tüm ruhumu, tüm enerjimi sömürdü o an.

“İyi olmana sevindim, Zen. O mezarlıkta, en azından bir dosta daha yer yok.” Yüzümdeki gülümseme, gözlerimdeki hüznün yanında tuhaf bir uyum sergiliyordu. “Vearis ne der, bilmiyorum… Aslına bakarsan umurumda da değil. Ona soracak o kadar çok şeyim var ki... Tek umursadığım şey bu." Kapıya doğru yöneldim. Zen'e belki ayıp olacaktı ama odaya vardığımızda, neden bu kadar acele ettiğime hak vereceğine inanıyordum.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

06 May 2025, 12:33

Hazırlanıp odadan çıkmanızın ardından, tarif edildiği üzere yürümeye başlıyorsunuz üssün koridorlarında. Gözünüze çarpan birkaç Aludir’in bakışlarındaki derin kaygı izleri ruhunuza çoktan işlenmişken, daha önce yaşadığınız sessizliğin neşesini ve umudunu da kaybetmiş olduğunu anlayabiliyorsunuz. Koridorlar geçip merdivenlerle üst katlara ulaştığınızda ise, bu sessizliğin sonsuz ve kaotik bir yalnızlıkla sarmalandığını fark ediyorsunuz. Üssün en üst katında dolaşan bu hava sizi içine çekmeye başlıyor ve bu katta sadece koridorun ortasında heybetli bir kapı olduğunu, duvarlarda başkaca bir kapı bulunmadığını görüyorsunuz. Adımlarınızı hiç kesmeden koridorun ortasındaki kapıya doğru ilerlemeye devam ediyorsunuz. Kapı sanki sizi kendi kuyusuna çekmek ister gibi varlığını belli etse bile, tarife göre odanın koridorun sonunda olması, adımlarınızın devam etmesine neden oluyor. Nitekim, koridorun sonuna geldiğinizde, ancak yaklaştığında görebileceğiniz bir kapı olduğunu görüyorsunuz. Bu kapı, oldukça alelade bir işçilikle yapılmış ve esasen üssün tüm şatafatına pek de uygun düşmeyecek kalitede görünüyor gözünüze. Bununla birlikte, bu kapının üssün inşası veya tadilatı aşamasında yapılmadığını, tamamen sonradan eklendiğini de çerçevesindeki sonradan yapılan badanadan anlayabiliyorsunuz.

Kapının tokmak şeklindeki ucuz malzemeden yapılmış kulpunu kavrayıp açmak istediğiniz anda, kapı hemen ardından açılıyor ve içeriden gelen temiz ve soğuk havayı hissediyorsunuz. Kapıda beliren ve daha önce gördüğünüz bir Aludir sizi başıyla selamlayıp içeriye buyur ediyor. Kapıdan geçmenizin ardından, bu kapının pek de büyük olmayan bir balkona açıldığını görmeniz gelen temiz ve soğuk havanın da açıklaması oluyor. Sizi içeriye alan adam, başıyla bu kez müsaade isteyip kapıyı arkanızdan kapatırken, gözleriniz solmuş ve çürümekte olan çiçeklerin bulunduğu balkonun en ucunda arkası size dönük duran Vearis’a takılıyor. Tıpkı kapı gibi sonradan yapılmış bu balkonun binanın duvarları arasında sıkışmış olması nedeniyle manzarası bulunmuyor gibi duruyor ve tüm bu solmuş, çürümüş çiçekler, balkonun tüm havasını daha da kasvetli hale getiriyor.

Bulunduğunuz noktadan Vearis’e doğru adımlamaya başladığınız esnada, sırtı size dönük olan Vearis “Burası eskiden Eletha’nın bahçesiymiş. Böyle bir yer olduğunu hükümdar olunca öğrendim. Buradaki tüm çiçekleri kendisi dikmiş ve hepsinin bakımını kendisi yapıyormuş.” diyor. Vearis’in sesine yapışan hissizlik, daha önce konuştuğunuz kişiyle ile şu anki konuştuğunuz kişinin aynı Vearis olmadığı izlenimi yaratıyor. Buna karşın Vearis size doğru dönüp elindeki uzun saplı sigarasından derin bir nefes almasının ardından, her zamanki şehvetli bakışlarıyla sizi süzüyor. Omuzlarında taşıdığı ve ruhuna sinen karanlığı soluduğu dumanla bertaraf etmeye çalışan Vearis “İnanılır gibi değil, öyle değil mi? Bu gizli yerde ruhunu çiçeklere emanet eden kişinin, şu anda tüm dünyayı tehdit eden kişi olması…” diyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

07 May 2025, 14:30

Genç adam, Gadiel'in sözlerine karşılık yine kocaman gülümseyerek cevap vermişti, sözlü bir tepkiden önce sırtına dostane bir tokat patlatmış, ardından yanında olduğunu belli edercesine omzunu bir kez sıktıktan sonra elini geri çekmişti. "O mezarlığa dostlarımızın girmemesi için elimden geleni ardıma koymayacağımı bil Gadiel, iyi olmana ben de sevindim." Dedikten sonra gözlerindeki ışıltıyı dostuna aktarmıştı. Üssün koridorlarında yürüdükleri her bir an, attıkları her bir adım içindeki kaygıyı tetikliyordu. Aludir'lerin bakışlarında yakaladığı kaygı izleri, durumun vehametini anlatıyordu adeta. Bir şeyler yapmak zorunda hissediyordu kendini, ancak ne yapabileceğini bilmiyor olmak içini daha da darlamaya başlıyordu. En sonunda en üst kata ulaştıklarında, koridorun ortasındaki heybetli kapıyı görmesiyle birlikte gözleri istemsizce açıldı. Böylesine bir kapıyı koridorun ortasında beklemiyordu. Kapı, sanki onları içine çekmek ister gibi varlığını ortaya koymuştu, genç adam da adımlarını ilerletmeye devam ediyordu bu girdabın içine sürüklenmeyi istercesine.

Kapının kulpunu kavramak için elini uzatmaya çalıştığı gibi, kapı kendiliğinden açılmıştı. İçeriden gelen hava ciğerlerini tazelercesine dolmaya başlarken, gördükleri Aludir'lerden biri onları selamlamış ve ardından içeriye buyur etmişti. Kapı, çok büyük olmayan bir balkona doğru açılıyordu. Etraf solmuş, çürüyen çiçeklerle doluydu. Balkonun en ucunda ise Vearis bekliyordu. Balkonun bir manzarası yok gibiydi, belki de tek manzarası olan bu çiçekler ise ölüme terk edilmiş bir şekilde duruyordu. Vearis'e doğru birkaç adım atmak üzereyken, yeni hükümdarları söze girmiş ve buranın eskiden Eletha'ya ait bir bahçe olduğunu belirtmişti. Böyle bir yer olduğunu daha önceden bilmemesi ilginçti. Eletha'nın kimseye açıklamadığı belli başları zevkleri olmalıydı. Her ne kadar çiçeklere bakan kişi ile dünyayı tehdit eden kişi arasında ironik bir bağ kurmuş olsa da, genç adam bu duruma katılmıyordu. Eletha'nın hiçbir isteğini, hiçbir arzusunu sorgulamamıştı, neden bunu yaptığını bilmiyordu bile. Ona hak vermiyordu, muhtemelen sebepleri öğrense bile hak vermeyecekti yaydığı karanlığa, ancak kişiliğini değerlendirdiğinde, ikisi arasında bir bağ kuramıyordu Vearis'in yaptığı gibi.

Adımlarını Vearis'ten çevirip, çiçeklere doğru götürdü ve en yakındaki çiçeğin ucunda dizlerini kırarak eğildi. Parmakları solmuş, çürüyen çiçeklerin üzerinde gezinmeye başladı. "Onları böyle bırakmak hoş olmaz. Bu çiçeklere bakmak lazım. Kaderlerine terk edilmiş gibi duruyorlar." Ölmeye başlayan çiçeklerin üzerinde parmakları gezinirken, Alamara'da gördüğü görüntüler gözünün önüne gelmeye başladı. Kaçmaya çalışırken öldürülen insanlar, yıkılmış binalar, ölüme terk edilmiş canlar, kaderine terk edilmiş, gerçekleşmeyen hayaller...

Hepsi bu çiçeklerin yaptığı gibi boynunu bükmüştü.

"Tontiş anlardı herhalde çiçek bakımından..." Gözü, etrafta su dökebileceği bir materyal aramaya başladı sessizce. Eletha belki de buralarda bir yerlere bir şey koymuş olabilirdi onları sulamak için. Bakımının tam olarak nasıl yapılacağını bilmese de, üzerine az biraz su dökülebileceğini biliyordu. Eğer bulabilirse, herhangi bir izin almadan ya da konuşmadan gidecek ve su dökebileceği nesneyi alarak çiçekleri sulamaya başlayacaktı. Onları bu şekilde kaderlerine terk etmek, her ne kadar bitki bile olsa, genç adamın yüreğine ağır gelirdi.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

12 May 2025, 11:39

Zenahpuryu’nun hareketlenmesiyle birlikte, Vearis bakışlarını ona doğru çeviriyor. Zenahpuryu’nun hareketlerini dikkatle izlemeye başlayan Vearis, Zenahpuryu’nun sözlerini duyduktan sonra yüzündeki gülümsemeyi engellemekte zorlanıyor. Balkonun en dip köşesinde bulunan bir sulama kapı, üzerindeki tozlarla birlikte Zenahpuryu’nun dikkatini çekiyor ve Zenahpuryu sulama kabına doğru ilerleyip kabı kavrıyor. İçerisinde hiç su olmaması üzerine ise Zenahpuryu bu kez su doldurabileceği bir musluk aramaya başlıyor. Ancak balkonda böyle bir musluk görememesi üzerine bakışlarını içeriye doğru çeviriyor. Tam bu esnada ise Vearis usulca Zenahpuryu’nun elindeki sulama kabını almaya yelteniyor ve ardından “Hiç vazgeçmiyor olman beni şaşırtıyor Zenahpuryu.” diyor yumuşak bir ses tonuyla. Sulama kabını Zenahpuryu’nun elinden almak için pek de zorlamayan Vearis “Çiçeklerle birilerinin ilgilenmesini sağlayacağım, bundan emin olabilirsin.” diyor. Bu sözleriyle birlikte Vearis Zenahpuryu’nun daha önemli işleri olduğuna dair ince bir mesaj iletirken, sulama kabını da elin alıyor ve ardından yavaşça kenara bırakıyor.

Bu ana kadar olan biteni izleyen Gadiel’e hafif bir bakış atan Vearis, eski konumuna dönmesiyle birlikte bakışlarınız ikiniz arasında gezdirmeye başlıyor ve birkaç saniye sonunda ise “Bu savaş beni, tahmin ettiğimden çok daha fazla tüketti… Hem motivasyon olarak hem de güç olarak.” diyor. Sesindeki yumuşaklığa rağmen bu itirafın gerçekliği konusunda kafanızda hiçbir tereddüt bulunmuyor. Fakat Vearis’in sözlerinden esas meselenin bu olmadığını ve sizi bunun için buraya çağırmadığını anlayabiliyorsun. Nitekim Vearis sigarasından bir nefes almasının ardından “Ülke içinde karışık bir durum var, biliyorsunuz. Sınırlarımız zaten kaynayan kazan… Tüm bunlar yetmez gibi Eletha’nın bir sonraki hamlesinin ne olacağını düşünmek kafamı çatlatıyor.” diyor. Bu anlarda bir Hükümdar ile değil de bir dostla konuşur gibi hissediyor olmak, sizin de biraz olsun gevşemenizi sağlıyor. Vearis, kudretli halini bir kenara bırakarak tüm insanlığı ile size açılmış gibi dururken “İç işleri bir şekilde halledeceğim. Organizasyon liderleriyle temas halindeyiz ve en uygun adımı atacağımızdan şüphem yok. Orduyu bir şekilde sakinleştireceğiz ve halkın güveni konusunda da eskisi gibi olacağız.” diyor. Vearis’in bu sözleri söylerken yaydığı inanç, cümlelerindeki her bir kelimeye duyduğu güveni ortaya koyar nitelikte oluyor. Vearis bir kez daha sigarasından bir nefes almasından sonra ise “Dışarıya karşı ise işleri yola koymak için ise bir strateji geliştirmemiz gerekiyor. Ludrenia’nın her an bize saldırabilir ve Yustria da bundan güç alarak açıkça savaş ilan edebilir. Şimdilik orduyu sınırlara konuşlandırmayı düşünüyorum, ancak ilk önce dediğim gibi içeriyi halletmek gerekiyor.” diyor. Bu aşamada sigarasına bir kez daha sarılan Vearis, aldığı derin bir nefesi pek de aceleci olmayacak şekilde dışarıya verirken “Ve bir de Eletha var… Bu konuda sizlerin düşüncelerini merak ediyorum…” diyerek sözü size devrediyor.
Off Topic
Gadiel ilk pasiflik uyarısını almıştır.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

12 May 2025, 23:34

Solmuş çiçeklerin arasında dudaklarım sanki mühürlenmişçesine kapandı o anda. Çürümüş çiçeklerin kendine özgü kokusu karşısında burun deliklerim canlı kalmayı başardı; çünkü Alamara'da aldığım çok daha keskin bir koku vardı: çürümüş ve yanmış insan bedenlerinin dayanılmaz kokusu. Bu korkunç koku, çürümüş çiçeklerin kokusunu önemsiz kılıyordu; burun deliklerim bunu sarsıcı bir hiçlik olarak algılıyordu.

Gözlerim solgun yaprakların arasından geçerken hafifçe titredi; sanki zamanın ağır yükü omuzlarıma çökmüştü. O an, geçmişin gölgeleriyle yüzleşiyor, unutulmuş acıların ve bırakılmış haykırışların kokusunu soluyordum. Hava boğucu, sessizlik tarifsiz bir ağırlık taşıyordu. Alamara'nın lanetli toprağı ruhumu ve bedenimi derinden yaralamıştı. Ancak solmuş çiçeklerin arasındaki bu ince, ölümcül koku; buradaki karanlığa kıyasla mütevazı olsa da, içinde saklı hikayeyi anlamaya çalışan kalbin nabzını hızlandırıyordu. Burada, çürümüşün içinde bile yaşamın en kırılgan iplikleri titriyordu; unutmaya direnen sessiz bir direniş vardı. Tıpkı Eletha’yı son gördüğümde yüzündeki ifade gibi: bir buzul parçası kadar soğuk, ardında hüzünlü bir bakış.... Kendi içinde bir direniş.

O bakış gözlerimin önüne geldiğinde, bu odanın anlamı içimde derinleşiyordu. Alamara katliamının azmettiricisi olan eski hükümdarımız, şimdiki iblis öncüsü... Neden bir odayı çiçeklerle doldurup onlara bakma zahmetine girmişti? Neden beni ölüme terk ederken, bir dostunu uğurlar gibi hüzünle son kez bana bakmıştı? Eletha... Onu ilk gördüğümde hissettiklerim gerçekti. Onunla yaşadığım tek an bile rol ya da yalan içermiyordu. Parçası olduğumuz kader, binlerce örgüsüyle karmaşık bir yapıydı. Eletha, bu yapının en karmaşık düğümlerinden biriydi. Ne kalbim ne zihnim, burada bulunan diğer ikisi gibi onu doğrudan düşman olarak görmüyordu.

Bu his kalbimde buruk bir tat bırakırken, gözlerim Vearis’le buluştu. Bir anlık bakışmalarımızda birbirimizin varlığını hissettik; ardından Vearis eski yerine dönüp konuşmaya başladı. Hükümdarlık seçimlerindeki Vearis ile şimdi karşımdaki arasında farkı anlamak zor değildi. Özgüveninden eser yoktu; belki de bu görev, onun bile beklediğinden zor başlamıştı.

Ülkenin yaralarını tek tek saydıkça sesi ağırlaşıyordu; her kelimesi, göğsünde kilitli kalmış bir yükü hafifletir gibi, bir yandan yıpratırken bir yandan da özgür kılıyordu onu. Dikkatle dinlerken, uzun zamandır içindeki fırtınaları bastırdığını, şimdi bir bir salıverdiğini hissediyordum. Her cümle, bedenini biraz daha yorduğu gibi ruhunu da biraz daha rahatlattı. Çünkü saydığı her sorun, yalnızca Vaeris’in değil, ülkenin de kanayan yarasıydı. Hepimiz—ona kıyasla daha az göğüs gersek de—bu dertlerden muzdardık; ama o, tüm bu hengâmenin içinden çözüm toplayacak yegâne kişiydi. Tahtı sallanan bir hükümdar olarak, zayıf ve yetersiz görülmenin ağırlığı altında eziliyordu; fakat bu sözler, belki de bir karanlıkta el yordamıyla yol bulan bir ışık kıvılcımıydı.

"Gölgeler bile senden daha canlı şimdi," diye mırıldandım. Gözlerim, Vearis'in soluk yüzünde gezindi; bir zamanların kudretli hükümdarı, şimdi kırılgan bir mum alevi gibi titriyordu. "Tahtın gölgesinde oy verdiğim kadın bu solgun suret değildi," diye ekledim, sesim rüzgârın kıvrımlarına dolanan bir yılan gibi süzülerek uzadı. "Ateşiyle sınırları eriten, karanlığı bir çift bakışıyla yaran bir kraliçeye sadakat yemini etmiştim ben." Dudaklarımda beliren ince bir sırıtma, geçmişin hayaletleriyle dalga geçer gibiydi.

"Ülkenin sınır taşları senin nefesinle yerinden oynar, iç çalkantılar avucunda eriyen kardır," diye devam ettim, parmağımla havada bir yıldız çizerek. "Ama Eletha..." Adını fısıldadığım an, odanın havası keskin bir kokuyla doldu; kan, tütsü ve yasaklı bir antlaşmanın mürekkebi karışımı. "Eletha'nın karanlık iplikleri etrafında dolanırken boğuluyorsun. İşte bu yüzden bizi çağırdın."

Anlık bir sessizlik oluştu. Bakışlarım, Zen'in üzerinde bir an asılı kaldı; kardeşimin gözlerinde yankılanan binlerce çığlığı okudum. Sonra Vearis'e döndüm, artık maskeler düşmüştü: "Üzgünüm ama kaderin çarklarını o döndürürken, onunla dans edecek olan bizleriz. Siz değil," diye hışırdadım, kelimelerim küllerle örtülü bir ateşi körükler gibiydi. "Çünkü o, sadece bizim yazgımızda yazılı olanı arıyor."

Parmak uçlarım, hayali bir masanın üzerinde gezindi; hayali bronz haritalar, sınır çizgileri, hepsi birer yanılsama gibi gözümün önündeydi sanki. "Bu sefer hamleyi o yapmayacak." diye bitirdim sözü, sesim bir mezar taşı kadar ağırdı.

"Hamleyi yapacak olan biziz. Bizi hazırlayacak olanlar da sizlersiniz. Ölümden bu yüzden döndüm. Kardeşlerimin bu yolda bana ihtiyacı var, onların da bana. Zen, Dinel, İnias ve bu jenerasyonda Aludir olmuş, bir isim almış herkes... Hepsi bu kaderin bir parçası. Onlarla bizi bir araya getir ve hepimizi son mücadeleye hazırla Vearis."
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

13 May 2025, 02:48

Genç adam, sulama kabını gördüğü anda çiçekleri sulayabileceği için kendini bir anlık mutluluğa kaptırıyordu, ancak bu mutluluk içi boş olan su kabıyla birlikte gitmişti. Balkon içerisinde bir musluk bile bulamaması, nedense içinde bir burukluk oluşturuyordu. Onları kaderlerine terk etmek, burada çürüyüp gitmelerini beklemek istemiyordu. Bir kez bu ana şahit olduysa, onlara yardımcı olmalıydı diye düşünüyordu içten içe. Ancak Vearis'in elinin uzanmaya başlamasıyla düşüncelerinden kurtuldu, sakin bir şekilde bekledi, karşı koymaya yeltenmedi. Hiç vazgeçmiyor oluşundan bahsettiğinde, buruk bir gülümseme yerleşti suratına. Çiçeklerle birilerinin ilgileneceğini söylemesiyle birlikte gülümsemesi biraz daha yayıldı suratına, "Çok memnun olurum." diye cevap verdi basitçe. Vearis'in eski konumuna dönmesini bekledi, onun gidişiyle birlikte adımlarını Gadiel'in yanına getirdi. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından, dikkatlice dinlemeye başladı.

Vearis'in tükenmişliğini itiraf etmesiyle başladı konuşması, sigarasından aldığı bir nefes ile birlikte ülkenin içindeki durum, sınırların geldiği hale uzandı konuşma. Eletha'nın bir sonraki hamlesinin ne olacağını düşünmekten kafayı yiyecek durumda olması, genç adamı huzursuzlandırıyordu. Daha doğrusu, bu konuşmanın nereye gideceğini bilmiyor olmak daha da endişelendiriyordu. İç işleri bir şekilde halledeceğini, organizasyon liderleriyle temas halinde olduğunu söylüyor, en uygun adımları atacağını söylüyordu. Dışarıya karşı ise bir strateji oluşturması gerektiğini söylüyordu, Ludrenia'nın saldırabileceği ihtimali vardı, bundan güç alarak Yustria da savaş ilan edebilirdi. Aclania'nın içinde bulunduğu durum, oldukça zorluydu ve etrafı kuşatılmış bir haldeydi. İlk önce içeriyi halletmesi gerektiğini söylese de, genç adam bu 'halletme' işlerinin hızlı ilerlemesi gerektiğini düşünüyordu. Her an ne olacağı belirsiz bir durumun içine sıkışmış kalmışlardı. Eletha konusunda ise, Gadiel ve Zen'in düşüncelerini merak ediyordu. Ne diyeceğini tam olarak kestiremediği bir konumda, sessizliği bozan kişi Gadiel oluyordu.

Bir şiir gibi akan cümlelerine hep şaşırmıştı Zen. Kendisi bu kadar derin konuşan biri değildi, en azından doğru kelimeleri seçemediğini biliyordu. Kendi konuşmasının yanında, Gadiel'in kelime seçimleri daha muazzam duruyordu. Başlangıçta Hükümdara olan saygısını belli eden ve onu ayağa kaldırmaya odaklanmış cümleler kuruyordu. Gözleri Gadiel'in gözleriyle buluştu, belki de aralarında binlerce kelime geçmişti sessiz bir şekilde. Sonrasında tekrardan söze giriyordu Gadiel, Eletha ile dans edeceklerin kendileri olduğu noktasına katılıyordu. Hamleyi yapacakların kendileri olacağını ve kendilerini ise onların hazırlayacağını söylüyordu. Ölümden bu yüzden dönmüştü, hatta bu duruma şaşırmıştı bile. Kendisi gibi ölümden dönen birinin varlığını bilmek, bir şeylerin farklı olduğunu hissettiriyordu. Gadiel'in konuşmaları bittiğinde, gururlu bir şekilde gülümsedi önce 'kardeşine' doğru. Sonrasında Vearis'e döndü aynı gülümsemeyle.

"Gadiel'in konuşmasına tamamen katılıyorum." Dedi önce. Birkaç saniye sessizce bekledikten sonra tekrardan söze girdi. "Kardeşlerimin ışığı olacağım. O, Yaşlı Dede ve Zenahpuryu, bunun olması için çabalıyordu. Işığımın sönmemesi için. Bu yüzden ölümden döndüm, ışığımın karanlığı yok edecek kadar parlaması adına. Hepimizin ışığı olarak, yolumuzu aydınlatacağım." Diyerek ikisine de samimi bir şekilde gülümsedi. Her bir kişinin bir rolü olmalıydı belki de, kendi rolünü çoktan benimsemişti herkes adına. "Gadiel'in dediği gibi, bizi bu yolculuğa hazırlamanız gerek. Bizim kendimizi keşfetmemize ve asıl potansiyelimizi ortaya çıkarmamıza yardım etmelisiniz. Böylelikle, gerçekten bu çarkı döndürebiliriz." Diyerek sonlandırdı cümlelerini.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

14 May 2025, 10:52

Gadiel’in konuşmaya başlamasıyla Vearis yarım kulak denilebilecek şekilde onu dinlemeye başlıyor. Vearis’in ilgisi daha çok sönmekte olan sigarasına kaysa bile, Gadiel’in şiddeti artan sözleriyle birlikte Vearis keskin bir şekilde bakışlarını Gadiel’e çeviriyor. Bir anda, pek de duymayı beklemediği cümleler karşısında verebileceği tepkiyi seçememiş gibi görünen Vearis, Gadiel’in Eletha’nın ismini anmasıyla belirgin bir öfke haline bürünüyor. Çatılan kaşları, gerilen yüz hatları ve yüzünde oluşan ince kırışıklıklarla öfkenin en saf ve güzel halini görebildiğini Vearis, Gadiel’in devam eden cümleleri karşısında bu öfkesini bastırıyor ve ağırlaşan gözleriyle sanki Gadiel’e hak verir gibi durmaya başlıyor. Gadiel’in konuşması devam ettikçe, bu kez Vearis’in yüzünde merakın ve heyecanın tonlarını sezmeye başlıyorsunuz. Bu merak ve heyecan, bilinmezin aşılmasına veya karanlığın ansızın aydınlanmasına duyulan hisler gibi yayılmaya başlıyor etrafa. Sanki yok olmaya yüz tutmuş bir kudrette beliren kıvılcımlar gibi…

Gadiel yaktığı kıvılcım, Zenahpuryu’nun kendine has neşesiyle birleştiği anda, sanki Vearis’in yaydığı kasvet dalgaları birer birer çözülüyor ve yerini aydınlık bir umuda bırakıyor. Zenahpuryu’nun cümleleri ve gülümsemesi, Vearis’e belki de unuttuğu hisleri hatırlatıyor ve Vearis’in yüzünde de samimi bir gülümseme beliriyor. Zenahpuryu’nun taçlandırdığı umutlarla birlikte cümlelerini sonlandırması akabinde, Vearis elindeki sigarayı hızla yere bırakıyor ve ardından ikinize de kısa bir bakış atmasından sonra gökyüzüne doğru bakışlarını sürüklerken “Haklısınız… Her şeyin üst üste gelmesi inancımı zedelemiş olsa da, başından beri bu sorunları ancak sizinle çözebileceğimi düşünüyordum. Bu yüzden Alamara’ya ilk sizi gönderdim… Sanki bir şekilde orada sizin olmanız, bir düğümün çözülmesini sağlayacaktı… Kim bilir, belki de bu düğüm çözülmüştür ve henüz biz fark edememişizdir.” diyor. Bu sözlerinin ardından bakışlarını bir kez daha size doğru çeviren Vearis, bu kez aklını kurcalayan bir şey olduğunu belli eder gibi yüzlerinize bakmasının ardından “Her ikiniz de ölümden döndüğünüzü söylediniz… Sizi bulduğumuzda bilinçsizdiniz, epey yaralıydınız… Fakat cümleleriniz, bunun metaforik bir söylem olmadığını düşündürtüyor.” diyor. Hemen ardından ise bakışlarını bir anda Zenahpuryu’ya çeviren Vearis “Ve bir de O, Yaşlı Dede ve Zenahpuryu dedin… O? Yaşlı Dede?” diyor. Cümlelerinde derin bir merak barındıran Vearis bir kez daha bakışlarını ikiniz arasında gezdirmeye başladığında ise “Bilmem gereken bir detay var mı?” diyerek bu merakını gidermenizi bekler gibi duruyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

14 May 2025, 13:08

Genç adam, Gadiel'in hükümdarın yüzünde ve benliğinde yaktığı kıvılcımı gururla izlemeye başladı. Onun yaktığı kıvılcım, Zen'in yarattığı neşeyle birlikte aydınlık bir umut etkisi yaratıyordu. Gadiel ve Zenahpuryu, ikisi de farklı duyguları uyandırmıştı hükümdarın içinde. Vearis, elindeki sigarayı bırakmış ve bu sorunları zaten onlarla birlikte çözebileceği için Alamara'ya ilk kendilerini yolladığını söylemişti. Zen, yüzündeki gülümsemesini suratında tutmaya devam ederken, belki de düğümlerin çözülmüş olabileceğinden bahsediyordu, ancak buna katılmıyordu. Düğümler en karışık noktaya gelmişti, hatta genç adamın içinde bile bazı düğümler çözülmemişti henüz. Bunun sebebi belki bilgisizlikti, belki yeterince iradesini ortaya koymamasından kaynaklanıyordu, ancak bu sıkı düğümleri çözmek yine kendi elinden gelebilirdi. Zenahpuryu'nun ne olduğunu, ne olması gerektiğini daha iyi kavramalıydı. Zenahpuryu ismini taşımak ve Zenahpuryu olmak, iki farklı kavramdı artık onun için. Bu ismi taşımak belki de en basit olanıydı, şimdiye kadar yaptığı gibi. Ancak Zenahpuryu olmak, yapacağı en zor şey olacaktı. Her karanlıktan sıyrılacak kadar güçlü bir ışık olmak, kendi ışığıyla etrafını ve içini aydınlatmak, Zenahpuryu'yu yaşatmak, çözmesi gereken en sıkı düğümdü. İsmi artık isim değildi, yaşayan bir varlık gibiydi. Onu taşımamalı, yaşamalıydı.

Vearis'in cümleleri bittiğinde, büyük bir kahkaha patlattı genç adam. Komik bir şey söyleyecekmiş gibi çıkan bu kahkahanın ardından sağ elinin işaret ve orta parmağını havaya kaldırdı. "Benim için rutin oldu, ikinci ölüşüm bu benim." Sonrasında sağ elinin işaret parmağını yanağına dayayıp dilini dışarı çıkardı Gadiel'e dönerek, dalga geçtiğini belli edercesine. "Nonnik! Senin ilk ölüşün mü, ezik kardeş." Bunun ardından bir kahkaha daha patlattı, sanki bu balkonu yerinden oynatacakmışçasına gür çıkan kahkahanın ardından gülüşü hafif hafif kesildi ve tekrardan konuşmaya başladı gülümseyerek. "İlk organizasyon görevimde, Almazath ile karşılaştım. Almazath o zaman beni delik deşerek öldürdü, hatta öldüğüm ana, ölümün nasıl bir şey olduğuna kadar çok iyi hatırlıyorum. Öldükten sonra, uyandığım zaman ki ilk anı, rüyayı ya da görüntüyü, ne desem bilemediğim o görüntüleri gördüm. Sonra O geldi, zarif birisiydi. Bir kadın olduğundan emindim, ama kafamı kaldırmama izin vermediği için nasıl bir kadın olduğunu göremedim. Bana bir sürü şey söyledi, ama bunlardan en önemlisi şuydu..." Derin bir nefes aldıktan sonra, çok kadim sözleri iletiyormuş gibi gerindi genç adam, işaret parmağını göğü gösterircesine havaya kaldırdı ve gözlerini kapattı. "Zenahpuryu... Yazgına verilen bu ismi gururka taşı! Senin yazgına değebilecek siyah bir nokta bile yoktur! Karanlık, senin için asla var olmayacaktır... Ancak dikkat et Zenahpuryu... Her ışığın bir karanlığı vardır... Yazgın bu dünyanın ışığı ise, elbet bunun bir karanlığı da olacaktır... Işığının kararmasına asla müsaade etme Zenahpuryu... Yazgının silinmesine..."

Gözlerini sakince açıp, önce Gadiel'e doğru gülümsedi, sonrasında Vearis'e. "Gözlerimi tekrardan açtığımda Shy beni tokatlıyordu, yani delik deşik değildim artık. Ki Shy bile ölmüştü, ona da sordum hatta sana bir kadın bir şey geldi mi diye, onun için sonrası tamamen karanlıkmış. Neyse, Alamara'da gene aynı senaryonun içerisine girdik. Shy öldü, onu kurtarmak için, onu yaşatabilmek için ölmeyi göze aldım, ancak gözlerimi bir açtım, bir kaplıcada buldum kendimi! Yaşlı Dede önce kızdı bana, adam mı gözetliyorsun lan falan dedi, gençlerde utanma arlanma kalmamış, bu kadar mı muhtaçsın lan, falan demeye başladı. Ve diğer kadın gibi, bu Yaşlı Dede de ismimi biliyordu." Kısa bir es verdikten sonra konuşmasına uyarıyla başladı. "Bu arada kesinlikle yaşlı adam gözetlemiyorum, öyle zevklerim yok, kadınlardan hoşlanıyorum. Meme seviyorum." Küçük bir an için, aklında Rarona'nın göğüs çatalı geldi, anlatacaklarını unutur gibi olduğu an kafasını iki yana sallayıp toparladı kendini. "Neyse, beraber bal şarabı içmeye başladık, aslında tam beraber değil hepsini bir dikişte içip bok gibiymiş bu diye yalan sıktığı için, ben içemedim. Ama bana şunu söyledi, O'nunla karşılaşmamış olsaydım, burada dedenin değil, O'nun olacağını söyledi. Ancak onu bir daha görebileceğimi sanmadığını da ekledi. O, bir şey yapmış olmalıydı, benimle konuştuğu veya beni dirilttiği için, bir şey olmuş olabilir. Aynı zamanda, dikkatimi çeken bir diğer şey ise 'Atar yapıyorsun' cümlesini kullandı dede, ancak doğru yerde kullanıp kullanmadığını da sorguladı. Tam olarak insan gibi gözükse de, bizden birisi gibi dursa da bizden olmadığı çok belliydi. Ruhani bir varlık mı demeliyim, melek mi demeliyim, tanrı mı emin değilim. Sonrasında o da aynı cümleyi kullandı, yazgıma verilen bu ismi gururla taşımamı ve karanlığın benim için asla var olmayacağını." Gadiel'in ve Vearis'in anlattıklarını kafalarında toparlaması için bir süre bekledikten sonra devam etti konuşmaya.

"O'nun haklı olabileceğini ekledi sonradan, O ilk taşı atanmış ve 'bizler' diye bahsettiği kişiler, bu taşın kader çizgisini nasıl değiştirdiğini izleyeceklermiş. Bana ismimin anlamını söylemedi, biliyordu ama söylemedi. Ben de söylemesini istemedim sonradan. Kendi içlerinde ayrışmış olsalar da her birimizi destekleyen birisinin olduğunu söylüyordu. Anladığım kadarıyla, beni destekleyen kişi de o Yaşlı Dede idi. İsmimin anlamını bilmemin, o karanlığa bir kez daha savuracağını söyledi. Bu sebeple, ışığımın sönmeyeceğini bilmemi istedi. O an anladım..." Genç adamın gözlerinde daha kararlı bir ateş vardı, daha inançlı, daha iradeli bir ateş, belki de sönmeyecek ebedi bir ateşin varlığıydı. "İsmimi taşımak, önemli değil. İsmimi yaşamalıyım. Zenahpuryu sadece bir isim değil, Zenahpuryu bir varlık. Benim bürünmem gereken varlık, bana yol gösterecek, bana ışığı verecek olan varlık. Bir ismi taşımak en kolay olanı, ancak o ismi kucaklamak bambaşka bir şey. Gördüğüm ama unuttuğum her bir yüz, Yaşlı Dede ve O, hepsi Zenahpuryu'nun bir parçası. Onu oluşturacak olan, ona yaşam verecek olan kalp ise, benim. Kalbim attıkça, ışığımın sönmesi mümkün olmayacak. Ancak, her ışığın bir karanlığı var. Yaşlı Dede beni geri yollamadan önce, Visyn'e dikkat etmemi söyledi, bir kez yaydığı karanlığını bu kez hiçbir ışık kalmayana kadar yayacağını ekledi. Belki de, benim ışığımın karanlığı Eletha'dır. İçine savrulmamam gereken, yazgıma değmemesi gereken o karanlık, onun tarafından yayılıyordur. Bütün dostlarımı, kardeşlerimi, bu karanlıktan korumak için, ışığımı en parlak haline getirmeliyim. Öyle parlak olmalı ki, kör etmeli..." Gülümsemesi, samimiyeti bir kenara bırakmış, içinde yanan o ateşi kuvvetlendiren bir hale gelmişti. Vücudunun her bir parçasında, Yaşlı Dede'yi ve Zenahpuryu'yu hissedebiliyordu. Gücünün asıl nereden geldiğini anlamaya başlamıştı bile. Güç, zihinden başlardı, Bristran haklıydı, şimdi haklılığını daha iyi anlıyordu. Güç, zihninden başlamıştı genç adamın, önce kabullenmiş, sonrasında kalbine aktarmıştı. Şimdi kalbi, bu gücün doruklarında atıyor, Zenahpuryu'yu yaşatmak için heyecan ve adrenalinle yerinden çıkacakmış gibi atıyordu.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Post Reply

Return to “Aludir Üssü”