İlk sorunu sormanın ardından karşında duran varlık hafifçe dudaklarını bükerek soruna karşı hissettiği hayal kırıklığını belirgin bir şekilde ortaya koyuyor. Sanki bu soruya cevap vermeye tenezzül dahi etmeyecek gibi görünmesiyle, ikinci sorunu da sorabilme imkanını buluyorsun. Ancak bu sorunla birlikte varlığın yüzündeki aşağılayıcı gülümseme, onun bu durumdan aldığı hazzı gözler önüne seriyor. Adeta her kelimenle onu fazlasıyla eğlendiriyormuşsun gibi memnuniyetini belli eden varlık, bir an için başka bir şey sorup sormayacağını görmek için bekliyor. Sessizliğin, bu kez varlığın konuşmasına imkan tanırken, kendine Esther diye varlık ciğerlerine doldurduğu havayı biraz sesli bir şekilde vermesinin ardından “Cümlelerin ne kadar da yanlış… ‘Karar verdin’, ‘Uğraşayım’, gibi gibi gibi… Anlamıyor musun, biz bir bütünüz! Kulağa saçma bir fantezi gibi gelebilir ama bu gerçeği değiştirmez. Tıpkı gerçeği bilmiyor oluşunun onu değiştirmeyeceği gibi…” diyor. Bu sözlerinden sonra iki kaşını havaya kaldırıp kafasını hafifçe sallayan varlık, sözlerini kendi kendine teyit etmesinin ardından ise “O karanlığa kadar olan ne varsa, buna birlikte karar verdik. Senin gibi bencillik ederek kendimi senden ayrı bir insan olarak düşünüyor değilim… O yüzden, benimle ilgili kurduğun her cümlenin aslında kendini bağladığını bilmelisin.” diyor. Bu kez tavrı, pek de umudu olmayan bir öğrencisine küstahça ders anlatan bir öğretmeni anımsatan varlık, tekrar kendini teyit eden vücut hareketlerini bu kez daha sert ve keskin bir şekilde gerçekleştiriyor.
Karşında duran Esther, bu aşamaya kadar olanları süzgecinden geçirmen için hafif bir nefes boşluğu arasını vermesinden sonra ise “Ama illa soruna bir cevap arzu ediyorsan, hemen vereyim! Geçmişimizde neler yaşadığımızı canı gönülden merak ediyor olsan da, benden duyacaklarının bundan sonra yapacaklarını pek fazla değiştireceğini düşünmediğin için, sorunun cevabının hiçbir önemi yok!" Senin kelimelerini sana karşı takla attırırcasına savuran varlık, bundan duyduğu hazzı küstah bakışlarıyla sentezlemesinin ardından ise “Özümseme olayı ise bambaşka bir muamma… Bunun saçma bir çizgi film falan olduğunu mu düşünüyorsun? Elini kalbime dokundurup beni içine mi çekeceksin? Ya da parmaklarını gözlerimden sokup beynime eriştirdiğinde, beni özümsemeye mi başlayacaksın? Yoksa bir iblis gibi kudretimi ışık saçan bir girdaba çevirip onu ruhuna mı mühürleyeceksin?” diyor. Her bir sorusuna eklediği küçümseyici tavırdan asla taviz vermeyen varlık gözlerini hafifçe kapatıp aldığı küçük bir nefesin ardından “SAÇMALIK!” diye haykırıyor. Bu haykırışıyla sanki tüm bu karanlığın yegane mimarı gibi omuzlarını dikleştirip göğsünü gerek varlık “‘Bizim’ olanı hangi cüretle ‘sen’ olarak özümseyebileceksin!? Ruhundan sildiğin zihninin kırıntılarını kendini büyük görerek mi dirilteceksin!? Yoksa bensiz hiçbir halta yaramayan ve onun bunun kanatları altında kendine sözde özgür diyerek takılan zavallı bir kız olarak çaresizlik içinde bağırıp çağıracak mısın?” diyor. Bu sözlerinden sonra sana doğru kafasını uzatan varlık “Bensiz hiçbir şey olduğunu anlayana kadar o zavallı kızdan fazlası olmayacaksın, bunu unutma!” diyor.
Varlık sözlerini tamamlamanın getirdiği rahatlıkla derin bir nefes alıp içindeki tüm hisleri bastırıyor. Gözlerine inen dinginlik ve umursamazlıkla birlikte, değersiz bir varlığa bahşettiği bakışlardan fazlasını vermeyen varlığa karşı son sorunu yönelttiğinde, varlık içten gelen kıkırdamalarıyla birlikte “Sence, cevabını bildiğim için mi sana sorular soruyorum, yoksa cevaplarını umursamadığım için mi?” diyerek sözlerini tamamlıyor. Bu anda bakışların varlığın bakışlarıyla kesiştiğinde, onun artık içinde tuttuğu belirgin bir histen eser kalmadığını anlayabiliyorsun. Sanki bir şeye karar vermenin ardından, gerisini pek de umursamadığın bakışlarına bakar gibi…
Karşında duran Esther, bu aşamaya kadar olanları süzgecinden geçirmen için hafif bir nefes boşluğu arasını vermesinden sonra ise “Ama illa soruna bir cevap arzu ediyorsan, hemen vereyim! Geçmişimizde neler yaşadığımızı canı gönülden merak ediyor olsan da, benden duyacaklarının bundan sonra yapacaklarını pek fazla değiştireceğini düşünmediğin için, sorunun cevabının hiçbir önemi yok!" Senin kelimelerini sana karşı takla attırırcasına savuran varlık, bundan duyduğu hazzı küstah bakışlarıyla sentezlemesinin ardından ise “Özümseme olayı ise bambaşka bir muamma… Bunun saçma bir çizgi film falan olduğunu mu düşünüyorsun? Elini kalbime dokundurup beni içine mi çekeceksin? Ya da parmaklarını gözlerimden sokup beynime eriştirdiğinde, beni özümsemeye mi başlayacaksın? Yoksa bir iblis gibi kudretimi ışık saçan bir girdaba çevirip onu ruhuna mı mühürleyeceksin?” diyor. Her bir sorusuna eklediği küçümseyici tavırdan asla taviz vermeyen varlık gözlerini hafifçe kapatıp aldığı küçük bir nefesin ardından “SAÇMALIK!” diye haykırıyor. Bu haykırışıyla sanki tüm bu karanlığın yegane mimarı gibi omuzlarını dikleştirip göğsünü gerek varlık “‘Bizim’ olanı hangi cüretle ‘sen’ olarak özümseyebileceksin!? Ruhundan sildiğin zihninin kırıntılarını kendini büyük görerek mi dirilteceksin!? Yoksa bensiz hiçbir halta yaramayan ve onun bunun kanatları altında kendine sözde özgür diyerek takılan zavallı bir kız olarak çaresizlik içinde bağırıp çağıracak mısın?” diyor. Bu sözlerinden sonra sana doğru kafasını uzatan varlık “Bensiz hiçbir şey olduğunu anlayana kadar o zavallı kızdan fazlası olmayacaksın, bunu unutma!” diyor.
Varlık sözlerini tamamlamanın getirdiği rahatlıkla derin bir nefes alıp içindeki tüm hisleri bastırıyor. Gözlerine inen dinginlik ve umursamazlıkla birlikte, değersiz bir varlığa bahşettiği bakışlardan fazlasını vermeyen varlığa karşı son sorunu yönelttiğinde, varlık içten gelen kıkırdamalarıyla birlikte “Sence, cevabını bildiğim için mi sana sorular soruyorum, yoksa cevaplarını umursamadığım için mi?” diyerek sözlerini tamamlıyor. Bu anda bakışların varlığın bakışlarıyla kesiştiğinde, onun artık içinde tuttuğu belirgin bir histen eser kalmadığını anlayabiliyorsun. Sanki bir şeye karar vermenin ardından, gerisini pek de umursamadığın bakışlarına bakar gibi…




