Söylediğin sözlere karşılık Vamaldir’in yüzünde beliren ufak tebessüm ve burnunu hafif çekişleri, onun gerçekten bir koku yayıp yaymadığını kontrol ettiğini gösteriyor sana. Ancak Vamaldir’in pek de gitmeye niyeti olmayan halini, silktiği omuzlarından anlayabiliyorsun. Vamaldir’in fiziksel bir şekilde burada olmadığını bilmene ve onun gitmemekte bu düşüncesine rağmen, odağının farklı yerde olmasıyla bu konuyu üstelemiyorsun. Kokudan kendini arındırmak için gözlerini kapattığında, sanki büyülü bir dokunuş yapılmışçasına kendini şeker dünyasına has kokuyla çevrelenmiş bir şekilde bulduğunda, gözlerini hafifçe aralıyorsun. İlk olarak Vamaldir’in halen daha oturup oturmadığını kontrol ettiğinde, onun ak gözlerini sana dikmiş bir şekilde durduğunu görebiliyorsun. Ardından ise, gözlerini istemsizce karşındaki dağın en tepesine dikerek konuşmaya başlıyorsun.
Sesin, şeker dünyasının en aykırı acısı gibi yayılmaya başladığında, sanki her bir kelimenle şekerden yapılmış gerçekliği eritmeye başlıyorsun. Sözlerini kimin tarafından duyulduğunu önemsemeden sıralamayı sürdürdüğünde, zihninde beliren bu erimenin giderek gerçeğe dönüşmeye başladığını görüyorsun. Gözlerin, solan bir çiçek gibi eriyen şekerleri görmeye başladığında, altındaki karanlığın tekrar varlık bulduğunu da hissedebiliyorsun. Nitekim, bir göz açıp kapama anında, kendini bir kez daha karanlığın içinde bulduğunda, sözlerinin bir şeyleri değiştirmeye yaklaştığını da anlamış oluyor.
Karanlığın içerisinde sarf ettiğin son sözlerinin ardından, bir yanın iblisin varlığını ziyadesiyle hissetse bile gözlerin karanlığın dışında hiçbir şeyi görmüyor. Bakışlarını etrafında çevirmene rağmen, zifiri karanlığın içerisinde hapsolmuş bedeninden başka bir şey göremiyorsun. Ancak ruhun, iblisin buralarda veya her yerde olduğunu sana haykırmaya başladığında ise, ince bir burun çekiş sesini duyuyorsun. Karanlığın içinde yankılanan bu sesle birlikte, burun çekişlerini birkaç kez daha duymanın ardından “B-ben… Yal-yal-nız… Kalma-kalmak… İstem-istemi-iste-mi-yorum!” şeklindeki cümlenin yankılanışıyla karşılaşıyorsun. İblisin ağlak ve titrek bir tonda dile getirdiği bu cümleleriyle birlikte, duyduğun burun çekme seslerinin de ağlama önce bir kendini sıkma olduğunu kavrayabiliyorsun. Fakat, bir yanın iblisin bu sözleriyle bu kesmiş gibi donakalırken, bir yanın ise iblisin damarını bulmanın verdiği rahatlıkla kaynamaya başlıyor. Her ne kadar gözlerin iblisi göremese bile, artık ona kalp atışları kadar yakın olduğunu anlayabiliyorsun. Ancak geçmişteki konuşmalarınız ve şimdiki durumu hesap ettiğinde, gideceğin yolun ne olduğuna karar vermenin oldukça önemli olduğunu da rahatlıkla görebiliyorsun. İblise kalp atışı kadar yakın ve karanlık kadar uzak olduğunu…
Sesin, şeker dünyasının en aykırı acısı gibi yayılmaya başladığında, sanki her bir kelimenle şekerden yapılmış gerçekliği eritmeye başlıyorsun. Sözlerini kimin tarafından duyulduğunu önemsemeden sıralamayı sürdürdüğünde, zihninde beliren bu erimenin giderek gerçeğe dönüşmeye başladığını görüyorsun. Gözlerin, solan bir çiçek gibi eriyen şekerleri görmeye başladığında, altındaki karanlığın tekrar varlık bulduğunu da hissedebiliyorsun. Nitekim, bir göz açıp kapama anında, kendini bir kez daha karanlığın içinde bulduğunda, sözlerinin bir şeyleri değiştirmeye yaklaştığını da anlamış oluyor.
Karanlığın içerisinde sarf ettiğin son sözlerinin ardından, bir yanın iblisin varlığını ziyadesiyle hissetse bile gözlerin karanlığın dışında hiçbir şeyi görmüyor. Bakışlarını etrafında çevirmene rağmen, zifiri karanlığın içerisinde hapsolmuş bedeninden başka bir şey göremiyorsun. Ancak ruhun, iblisin buralarda veya her yerde olduğunu sana haykırmaya başladığında ise, ince bir burun çekiş sesini duyuyorsun. Karanlığın içinde yankılanan bu sesle birlikte, burun çekişlerini birkaç kez daha duymanın ardından “B-ben… Yal-yal-nız… Kalma-kalmak… İstem-istemi-iste-mi-yorum!” şeklindeki cümlenin yankılanışıyla karşılaşıyorsun. İblisin ağlak ve titrek bir tonda dile getirdiği bu cümleleriyle birlikte, duyduğun burun çekme seslerinin de ağlama önce bir kendini sıkma olduğunu kavrayabiliyorsun. Fakat, bir yanın iblisin bu sözleriyle bu kesmiş gibi donakalırken, bir yanın ise iblisin damarını bulmanın verdiği rahatlıkla kaynamaya başlıyor. Her ne kadar gözlerin iblisi göremese bile, artık ona kalp atışları kadar yakın olduğunu anlayabiliyorsun. Ancak geçmişteki konuşmalarınız ve şimdiki durumu hesap ettiğinde, gideceğin yolun ne olduğuna karar vermenin oldukça önemli olduğunu da rahatlıkla görebiliyorsun. İblise kalp atışı kadar yakın ve karanlık kadar uzak olduğunu…
Off Topic
Cuma günü GM mesajını yazmıştım ama sanırım sitedeki bir sorun nedeniyle silinmiş.





