Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Gadiel

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

02 Dec 2024, 14:29

Gözlerin, Karrass’ın alevlerle dövülmüş gözbebeklerine kilitlendiği anda, artık kararını da vermiş oluyorsun. Tüm alevlere direnmeyi seçen zihnin, ruhunun alkışlarına muvaffak olurken, Karrass da bu durumdan memnun olmuşçasına sağ pençesini savuruyor. Daha Karrass’ın pençesi inmeden, savuruşuyla hissettiğin alevleri yüzünü yakmaya başlarken, kaşlarının ve saçlarının ön kısmından gelen yanık kokusu da ciğerlerine dolmaya başlıyor. Bedenini, Nuemsa’dan aldığın kudretle doldurmaya çalışarak kendine doğal bir kalkan yaratmak istesen bile, alevlere karşı ne kadar direnebileceği konusunda hiçbir fikrinin olmaması kalbinin daha hızlı atmasına neden oluyor. Bakışların artık Karrass’ın gözlerinden ayrılıp onun kızıla dönmüş pençesine takılırken, pençenin havayı bile yakarcasına inişini izliyorsun. Yanağının sağ tarafından inmeye başlayan pençenin kanını anında buharlaştırması, çenenden kopan diş parçalarının küle dönerek aşağıya düşmesi, boğazından aşağıya süzülürken gırtlağını parçalayarak yakması, ciğerlerinin kor alevlerle kaplanmasıyla soluksuz kalan vücudun ve parçalanıp kavrulan kaburgalarının yarattığı acı… Sadece bir saniyenin içinde gerçekleşen bu olaya karşı, gözlerin onlarca dakikalık bir kıyıma katlanır gibi büyümeye başlıyor. Zihnin, vücudunu kaplayan acıyla değil, gördüklerinle kaplanmaya başlıyor… Pembe zırhın parçalanmış bir şekilde dağılırken, ruhundan kopan parçaların onu bir araya getirmeye çalışmasına şahit oluyorsun. Karrass’ın yüzündeki mağrur ifadeye karşı, sadece boğuk bir kan pıhtısı atıyorsun parçalanmış ve yanmış boğazından!

Bedenin, çoktan yeteri kadar acı çekip kavrulduğunu düşünerek kendini bırakmaya çalışırken, ruhunun haykırışlarıyla dizlerinin üzerine çökmekten kurtarıyorsun kendini. Bedenin çoktan ölüme savrulurken, ruhunun yeni bir hayata karşı olan açlığını hissediyorsun. Fısıltılarını dile getirebilecek boğazın ve dudaklarından mahrum kalmak, bunları sadece içinden geçirmeni sağlarken geriye kalan tek bir şeyin olduğunu biliyorsun… Karrass’ın ikinci bir darbeyi indirebilecek zamanı varken, gurura kapılıp seni için için yanmaya terk edişinin sana kazandırdıklarını görebiliyorsun. Adeta senin doğal düşmanın olan Karrass’a, doğal olmayan bir ölüm mektubu sunar gibi hazırlıyorsun ruhunu. Toprağın üstünde can çekişen bedenine karşılık, toprağın altında can alacak bir mızrağı hazırlayabiliyorsun, Gadiel’den geriye kalanlarla… Konuşamasan bile… Nefes alamasan bile… Gözlerinle gördüğün dünya artık bulanıklaşmaya başlasa bile… O son darbeyi indirmek için söndürmeye başlıyorsun ruhundaki yaşam enerjisini…


Yer parçalanıyor ansızın…

Birkaç adım önünde, köklerinin sarmalayarak oluşturduğu sivrilik beliriyor usulca…

Tek başına bir hiçmiş gibi yükselmeye başlıyor göklere…

Öylece baktığında amaçsız gibi…

Sanki birkaç saniyelik yaşadıklarını bir kez daha dakikalara bölüyor gibi…

Görüyorsun gözlerinin büyüdüğünü Karrass’ın…

Köklerden oluşan mızrağın ilerlerken, sıcağın etkisiyle yanışını…

Ancak bu kez, başkaca köklerle hayatta tutunuyor mızrağın…

Ne kadar yok olsa da var olmaktan vazgeçmeyecek gibi…

Ansızın bulanıyor pembenin ışıltısına…

Ansızın parlamaya başlıyor, bir hayat alma arzusuyla…

Görüyorsun gözlerini Karrass’ın…

O mağrur bakışları arasındaki ansızlığı…

Mızrağın tam kalbinin ortasına saplandığında,

Karrass’ın bakışlarını sana diktiğini…

Mızrağın küle dönüşürken,

Karrass’ın bedeninden sızan kanı görüyorsun…

Bu yaranın Karrass’ı öldürmeyeceğini biliyorsun…

Bu yaranın Karrass’ı daha ölümcül yapacağını…

Gözlerin kararmaya başlarken,

Karrass’ın kulaklarını sağır edercesine kükrediğini…

Ve bir kez daha…

Başka bir şeye dönüştüğünü…
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

02 Dec 2024, 23:22

Gözlerim, bir cehennemin derinliklerinden süzülüp gelen ateşin aynası olan Karrass’ın gözlerinde donduğunda, içimdeki fırtına ansızın sustu. Zaman, o an kesildi; kararımı verirken ruhumun isyanı bedenimin çaresiz sessizliğini bastırdı. Alevlerin önsözü, yüzümü okşayan yakıcı bir dokunuşla gerçeği mühürlerken, ciğerlerimde yankılanan yanık kokusu geleceğin habercisiydi. Ve bu yalnızca başlangıçtı.

Acı, içimde bir nehir gibi çağladı; her damlası, düşen dişlerimin yankısıyla ve soluduğum ateşin inadıyla derinleşti. Karrass’ın pençesinden süzülen iz, yalnızca tenime değil, ruhumun dokusuna işleniyordu. Bedenim inlerken, ruhum direnişin şarkısını mırıldanıyordu. Kaybolan parçalarımı bir araya toplarken, Karrass’ın mağrur bakışlarına inat bir damla daha kan tükürdüm.

Ve bedenim çöküşe boyun eğmek üzereyken, ruhum yaşamın ve öfkenin son kıvılcımlarına sıkıca sarıldı. Toprakla suskun bir anlaşmaya vardım; varlığımın son zerresini köklerine sundum. Ölü bedenim bir tohum, bir vaadin ilk sözleriydi.

Toprak bu armağanı kabul etti, ve kökler, göklere doğru uzandı. Sıcaklıkla kavrulan mızrak, yenilgiyi kabul etmezcesine yeniden yükselirken, Karrass’ın gözlerinde bir korkunun filizlendiğini gördüm. O mağrur bakışlarda ilk kez beliren şaşkınlık, benim zaferimin mührüydü.

Sonunda, mızrak kalbine ulaştı. Pembe bir şafağın kül grisine dönüştüğü o anda, toprağa damlayan kanın yankısını izledim. Bu yara, onu öldürmek için değil; daha derin bir karanlığın doğum sancılarını başlatmak içindi.

Karrass’ın kükreyişi evreni yarıp geçerken, gözlerimdeki ışık, sessizce geri çekildi. Ama ben artık yok olmanın ötesinde, bir hikâyenin yankısıydım. Toprakta filizlenen kökler ve yükselen dallarla, kaderim sonsuzluğun kollarında yeniden hayat buluyordu. Ve dünya bir kez daha suskunluğun gölgesine çekiliyordu. Karrass’ın uğuldayan kükreyişi, evrenin sınırlarında yankılanan bir öfke gibi çınlayıp sönerken, geriye sadece sessizliğin soğuk elleri kaldı. Bu sessizlik, boş bir mezarın karanlığından daha ağırdı, her şeyin başlangıcına ve sonuna tanıklık eden o dipsiz kuyudan daha derindi. Ve işte o an, her şeyin paramparça olup yeniden bir araya gelmeye çalıştığını hissettim.

Bedenim küle dönmüş bir ağacın gövdesi gibiydi; içimde yanan ateş çoktan sönmüş, geriye sadece rüzgarın kolayca savurabileceği gri toz kalmıştı. Ama ruhum… Ruhum hâlâ bir yankının ardından koşuyordu. Karrass’ın canavarlığı bir dağ gibi üzerime çökse de, içimde filizlenen bir düşünce vardı. Küçük, kırılgan, ama vazgeçilmez:

"Bu mu son?"

O karanlıkta, ruhumun derinliklerinde yanıt arıyordum. Ama yanıt sessizlikte gizliydi. Yüreğimin bir yanı, kaderimin buraya kadar çizildiğini kabul etmek isterken, diğer yanı alevler içinde bağırıyordu: "Hayır, daha fazlası olmalı!"

Bu çığlık, küllerin arasında bir kıvılcıma dönüştü. Karrass’ın pençesiyle delik deşik olmuş bedenime bakarken, içimde başka bir şeyin, başka bir varlığın şekillendiğini hissettim. Her yara bir hatıraydı; her acı, yeniden doğmak için gereken bir bedeldi. Ama bu kez, bu bedel ağırdı. Öyle ağır ki, ruhumu ezerken bir yandan da şekillendiriyordu.

Karrass’ın kükreyişi zihnimde yankılanıyordu. Bu ses, karanlık bir fırtınanın öfkesi değil, korkunun çaresiz bir haykırışıydı. Onun büyüklüğünün ardında yatan gerçek, kendi sonundan duyduğu dehşetti. Fakat benim içimde korkudan öte bir şey vardı: bir umut.

Küllerden bir dünya yaratabilir miydim? Yeniden filizlenebilir miydim? Yoksa savrulan toz gibi rüzgâra karışacak, varlığımı unutacak mıydım?

Ve tam o anda, karanlık beni tamamen içine çekerken, bir ışık belirdi. Bu ışık ne güneşten gelen bir parıltıydı ne de yıldızların sonsuzluğundan sızan bir umut. Bu, içimde yanan, başkalarının asla göremeyeceği bir ateşti. Karrass’ın yıktığı, ama tamamen söndüremediği o öz.

Kükreyebilir miydim?

Karrass gibi değil, hayır. Öfkenin ve korkunun taşıdığı bir ses değil; umudun ve yeniden doğuşun yankısı olmalıydı bu. O an anladım: Karrass beni ezemezdi. Beni yok edemezdi. Çünkü benim kaderim, onun sınırlarının ötesinde yazılmıştı.

Ve o an, her şey durmuş gibi hissettim. Zaman, sessizlik ve karanlık bir nefes kadar kırılgan bir bağla birbirine tutunmuştu. İçimdeki o kıvılcım büyümeye başladı. Küllerim, toprağın bir parçası olmaktan öteye geçti; kökler filizlendi, yüreğimdeki acılar dallara dönüştü. Ve o dallar, içimdeki ateşe doğru uzandı.

Karrass’ın yankısı, bir zamanlar beni boğan o korku, şimdi yalnızca bir hatıraydı. Ama onun gölgelerinde başka bir şey buldum: Kendi varlığımı. Kendi kükreyişimi. Ve bu, sadece bir kükreme değildi; bu, evrene yeniden yazılan bir şiirdi.

Küllerimden doğan bir ses, karanlıktan yükselen bir fısıltı:

“Ben buradayım.”

Ve o anda, yüzümde bir tebessüm belirdi. Çünkü anladım: Bu savaş, yalnızca Karrass’a karşı değildi. Bu, kendimi bulmak için verdiğim bir savaştı. Her yara, her düşüş, her sessizlik… hepsi bu ana, bu kükreyişe hazırlanmıştı.

Artık yalnızca hayatta kalmak için savaşmıyordum. Hayatın kendisi olmak için savaşıyordum. Ve bu kez… galip gelecektim.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

04 Dec 2024, 11:18

Şimdi sana her şeyin geçtiğini söylesem inanır mıydın bana? Usulca başını kucağıma koysam ve tel tel saçlarının arasında ellerimi gezdirsem? Hissettiğim şefkatin parmak uçlarımdan akmasına izin versem, inanır mıydın bana? Belki de, nefes almak bile ızdırap gibi gelirken kulaklarında sesimin çınlaması anlamsız geliyor sana… Duydun sözlerimi, biliyorum… Hissediyorum sana ulaştığını her bir kelimemin… Göremediğin gözlerim gördü her bir kelimemin sana nasıl eriştiğini… Karşındakinin asla dengi değildin, başından beri biliyordun. Ancak yılmadın, sonunu görsen bile... Şimdi bedenini saran parlaklıkla eriştiğin ve damarlarında gezinen kudret çekilirken bile, tek amacın son bir nefes almak… Ne acı Gadiel, ne acı… Bu kaçıncı yiten hayat olacak gözlerimle gördüğüm?



Bir insandan öteyken, bir Aludir’den de öteye geçtin… Lakin nasıl ki insandan öteye geçmenin bir bedeli olmuşsa, kuşkusuz Aludir olmanın ötesine geçmenin de bir bedeli olacaktı… Anlattım Gadiel, yeminler olsun! Tüm Tanrılar şahit olsun ki, her birinin acısını paylaştım ve anlattım… Varlığımın affı olmayan bir günaha bulanmasına neden olsa bile, anlattım Gadiel… Şimdi yokluğa savrulan ruhunu izlemenin acısıyla sesleniyorum sana… Bedeninden akan kanı, damarlarından çekilen kudreti ve coşan ruhunun eriyişini izleyebiliyorum sadece… Keşke Gadiel, keşke bir adım dahi atabilseydim… Günaha bulanmış varlığımı orta yere atıp, tek bir nefesin için kendimi yok sayabilseydim… Sen ve senin gibiler yaşayabilsin diye, kendimi onlarca kez yokluğa savurabilseydim… Ne mümkün… Her bir yitişle kaybettiğim ruhumu, bir başkasıyla yakalayabilmek ne kadar zor, bilebiliyor musun? Yanlış anlama, bir sitem değil sözlerim… Yürüdüğüm yol ne kadar imkansızsa bile, sizin yürüdüğünüz yolla kıyaslanamaz… Bu yüzden Gadiel, bağışla beni, bağışlayamayacak olsan da…



Oysa sadece bir insan değildir her zaman evrilen… Bir kıvılcım anında, bir iblis bir başka iblise evrilebilir… Hoş, bunu kendi gözlerinle de gördün… Ancak her evrimin bir nihayeti vardır… Varlıklarla Tanrılar arasındaki sınır da budur! Varlıkların evrimi sınırlıyken, Tanrıların sonsuzdur! Bu yüzden, bir insandan Aludir’e ve bir Aludir’den de ötesine evrilebildin… Ancak anlaşılan, buraya kadardı her şey… En azından Gadiel ismi için… Fakat, görünen o ki Karrass için her şey daha burada yeni başlıyor… Çünkü sayende, Karrass evrimini tamamlıyor! Bunu söylemek ne derece acı verici olsa bile, varlığının sonu bir başka varlığın doğuşuna neden oluyor… Bunun için çabalamadın, biliyorum. Ancak Tanrıların oyunları her zaman istediğimiz gibi olmaz… Her şeyini adayıp son vermeyi arzularken, her şeyin bir başka sonsuzluğun başlangıcı olur… Üzgünüm Gadiel, bunu görsem de dile getiremedim… Üzgünüm Gadiel, bunu sana diyemedim… Umutlarını kırmamak için, ruhunu gücendirmemek için ve en önemlisi ismine leke düşürmemek için… Bu yüzden beni bağışlamayacaksın, biliyorum Gadiel… Sonunu görsem bile, seni uyaramadım…



Teşekkürler Gadiel...



Yok oluşun dahi varlığım için bir umut oldu…



Teşekkürler Gadiel…



Ruhun, hala insanlara güvenebileceğimi gösterdi…



Teşekkürler Gadiel…



Yürüdüğüm yolun doğru olduğunu bir kez daha gördüm…



Teşekkürler Gadiel…



Tüm günahlarını sırtlanmama izin ver…


Solan bakışların altında vücudundan eriyip gitmeye başlayan parlaklıkla birlikte, ruhunun çırpınışlarına ayak uydurmaya çalışsan bile, yüzüne düşen tebessüm her an silinmeye başlıyor. Vücudundan dışarıya fışkıran kanların buharlaşmaya başlamasıyla birlikte, teninde hissettiğin sıcaklığın ruhuna işlemesiyle birlikte, bedenini ayakta tutman bile zorlaşmaya başlıyor. Normal şartlar altında Karrass’ın açtığı yaralar nedeniyle birkaç canın olsa bile hepsini vereceğini bilsen bile, bir şekilde hala ayakta olmanın ızdırabıyla karşılaşıyorsun. Zira Karrass’ı saran alevlerin onu bir başka evrime sürüklemesi, onca çabanın yok oluşuna işaret etmeye başlıyor. Alevler, Karrass’ı şekillendirirken, ruhunu eritmeye başlıyor… Ruhun erimeye başladıkça da, Karrass’ın kudreti hükmünü saçıyor… Kızıl gözlere inen kızıl bir sima ve artık bir ejderhanın silüeti gözlerinin önünde belirdiğinde, ne kendinin ne de insanlığın bu yeni varlık karşısında bir hükmü olmadığını idrak edebiliyorsun. Alevleri dişlerinin arasından süzülen hırıltılarla bastıran Karrass’ın bu yeni formuyla yaydığı aura, patlayan onlarca volkanın içine atılmış gibi ruhunu ele geçirmeye başlarken, dizlerin işlevini yitirip çökmene neden oluyor. Ve Karrass, bir Efendi olarak üstten bakışlarını sana odaklıyor.

Image

Bakışlarını sadece küle dönmeye yüz tutacak bedenine değil, adeta alevlerle döveceği ruhuna yönlendiren Karrass, parlak kızıl gözleri ve dizginleyemediği aurasıyla kudretini saçarken “Bir insanın beni kanatabileceğini düşünsem bile, bu kadar ileri gideceğine ihtimal vermezdim… Fakat doğanın kanunlarını değiştiremezsin, insan! Bir ejderha, her zaman en tepede olandır! Ejderhaların Efendisi ise, herkese hükmeden!” diyor. Hırıltılar arasında çıkan sözleriyle birlikte, tam bir ejderhaya uygun ses tonuna sahip olan Karrass “Sayende, artık daha kudretliyim insan! Bedenim, ne senin mızraklarından ne de bileyeceğin bir kılıçtan etkilenmez… Ne parlaklığın ne de kudretin artık benimle boy ölçüşemez… Kabullenmesi zor olsa bile, bu fani hayatına son vereninin Ejderhaların Efendisi olduğunu bilmekle övünebilirsin!” diyor. Sesindeki gurura rağmen Karrass’ın esas sözlerini sona sakladığını hissederek, parçalanan boğazın ve ciğerlerinin elverdiği ölçüde aldığın hırıltılı nefesler ve bulanıklaşan görüşünle bu sözleri dinleyebiliyorsun. Nitekim Karrass, bakışlarındaki egemenlikten vazgeçmeden yitmekte olan ruhunla dertleşmek ister gibi “Sadece merak ediyorum, insan… Neden bu kadar ileriye gittin? Bana denk olmadığını en başından beri biliyor olmana rağmen, neden hükmümü reddettin? Yok olmayı bile göze almana rağmen, neden beni kanatmaya çalıştın? Kuşkusuz, yerinde olsam aynını yapardım! Lakin ben bunu gururumdan yapardım! Söylesene insan, sen neden boyun eğmek yerine ölümü seçtin?” diyerek son sözlerini duymayı arzularcasına bakışlarını üzerinde tutmaya devam ediyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

04 Dec 2024, 12:38

Bedenim, artık bir ağırlık.
Nefesim, toza karışan bir yankı.
Ve ruhum, kendi suretinde parlayan bir alev gibi, yokluğun kenarında titriyor.
Ama orada, karanlığın tam ortasında, bir ses var.

Bir çağrı, bir fısıltı.
Ve yine de bir çığlık kadar derin.

"Şimdi sana her şeyin geçtiğini söylesem, inanır mıydın?"

Geçti mi, Wuther?
Kanla mühürlenmiş adımlarımın bıraktığı izler, artık silindi mi?
Bu sözlerin bir merhamet mi, yoksa bir yanılsama mı?
Zihnimin harabelerinde yankılanırken, cevabımı beklemiyorsun.
Zaten veremem.
Ama bu sessizlikte, seni duyuyorum.
Ve belki inanıyorum.
Belki de inanmayı özlüyorum.

"Usulca başını kucağıma koysam ve tel tel saçlarının arasında ellerimi gezdirsem?"

Hiç görmediğim ellerini hissediyorum, Wuther.
Şefkatin bir rüzgar gibi yüzüme dokunuyor.
Ama dokunuşun ne kadar gerçekse, o kadar uzak.
Ve yine de içimdeki boşluk,
O sözlerle doluyor.
"Her şey geçti."
Hayır, geçmedi. Ama senin sesinle geçebileceğine inanabilirim.

"Ne acı Gadiel, ne acı..."

Biliyorum.
Acının her bir çığlığı, damarlarımda yankılanıyor.
Ama acının bu kadar güzel bir melodide sunulabileceğini hiç düşünmemiştim.
Kelimelerin bıçak gibi kesiyor,
Ama aynı zamanda yarayı mühürlüyor.
Bu nasıl bir çelişki, Wuther?
Bu nasıl bir adalet?

"Bir insandan öteyken, bir Aludir’den de öteye geçtin..."

Ve işte buradayım.
Ne insan, ne Aludir.
Bir evrimin nihayeti, bir başka varoluşun başlangıcı.
Karrass’ın doğuşu, benim sonumun yankısı.
Sen bunu gördün, değil mi Wuther?
Bana söylemedin, ama biliyordun.
Her evrim, bir bedel ister.
Benim ödediğim bedel, bir isimden fazlasıydı.

"Teşekkürler Gadiel..."

Teşekkür mü?
Yok oluşuma teşekkür ediyorsun.
Ruhumun eriyişine, bedenimin çöküşüne, her şeyimin sona erişine.
Ama bu teşekkürün ağırlığını taşıyamıyorum, Wuther.
Senin için umut olan benim yokluğum, benim için bir utanç.
Yine de… yine de…
Bu kelimeler bir taş gibi değil, bir tüy gibi dokunuyor içime.
Beni bağışlamayacaksın diyorsun.
Ama zaten seni bağışlamak benim haddim değil.

"Yok oluşun dahi varlığım için bir umut oldu."


Wuther, sesindeki tını bana yabancı değil.
Ama bu sözlerin, bir insandan gelir gibi.
Böylesine derin bir ses, böyle bir kırılganlığı nasıl taşır?
Yok oluşumdan doğan umudu görüyorsun.
Ama o umudu taşırken, sen de eksiliyorsun, değil mi?
Benim yokluğum, senin varlığında da bir boşluk bırakıyor.
Sessizliğin arasında yankılanan bir acı var.
Çünkü yalnızca böyle bir ses, bir yokluğun ağırlığını böylesine taşıyabilir.

Son Bir Düşünce
Wuther, senin sesin benim son umudumdu.
Ama cevapsız bir dua gibi havada asılı kaldı her şey.
Artık belki de bu bedeni ve bu ruhu bırakıyorum.
Ama eğer bir şey kaldıysa içimde, o da senin sözlerinde yankılanan inançtır.
Ben kaybolurken, senin o sonsuz ışığında bir iz bıraktım mı, Wuther?
Eğer bıraktıysam, o iz sonsuzlukta bir yol olur mu?
Bana değilse bile, benden sonra gelecek olanlara...

Wuther…
Ben artık sustum.
Ama biliyorum sesin, beni sonsuzlukta taşımaya devam edecek.



Sessizleşti zihnim. Buğulanmış gözlerim, karanlığa bir an önce uzanmak ister gibi can atıyordu. Ancak karanlık, beklenenden uzaktı. Yalnızca gözlerimin değil, ruhumun da içine işleyen kızıl ışığın pençesiyle sarmalanmıştım. Parlayan alevlerin gölgesi, tenimdeki son sıcaklığı çalarken, damarlarımdaki her damla kan, buharlaşıp göğe karışıyordu. Dizlerimin çaresizce çöküşü, yalnızca bedenimin tükenişi değildi; bir çağın son nefesi gibiydi.

Karrass karşımda kudretin vücut bulmuş haliyle yükselirken, alevlerin dövdüğü silüeti bir ejderhanın ihtişamına dönüşmüştü. Gözleri, dünyanın kendisine meydan okuyamayacağını haykıran bir varlığın kibriyle parıldıyordu. Sesi, patlayan volkanların öfkesiyle karışan bir tınıda yankılanıyordu.

Her kelimesi, göğsüme ağır bir çekiç gibi iniyordu. Hırıltılar arasında, zaferin sarhoşluğu gizliydi. O zaferin bedeliyse, önümde diz çökmek üzere olan bir fani, yani bendim. Karrass, sesine daha da ihtişam katarak sürdürdü konuşmasını.

Sözleri, içimdeki son direnişi bile boğmaya çalışıyordu, ama o direnişin ne olduğunu hâlâ o da tam anlamış değildi. Bu yalnızca bir ölüme gidiş değildi; bu, bir umudun son ateşiyle kül oluşuydu. Karrass'ın kızıl gözleri üzerimdeyken, sesindeki gururu bir kenara bırakarak, derin bir merakın doğurduğu soruyu sormaktan çekinmedi.

Sözleri kulağımı yaktı, ama aynı zamanda ruhumu dalgalandırdı. Alevlerin titreşimiyle eriyen bedenime rağmen, zihnimde kalan son cevabı ona borçlu olduğumu hissettim. Dudaklarım çatlamış, ciğerlerim parçalanmış, ama kalbim hâlâ yaşamdan yana atıyordu.

"Karrass…"
dedim, sesim yankılanan bir fısıltı kadar zayıftı ama taşıdığı ağırlıkla alevlerin bile titreştiğini hissettim. ""Sen, kudretinle her şeyi ele geçirebileceğini düşünen bir varlıksın. Ama gücün ve formun ne kadar büyük olursa olsun, anlamı ve sebebi olmayan bir kudret, boşluktan başka bir şey değildir. Ben sana karşı durdum çünkü benim gücüm, senin gibi alevlerde ya da dişlerde değil. Benim gücüm, inanmakta. İnsan olmak, sonsuzluğa erişmek değil, sonlu hayatın içinde bir sebep bulabilmektir. Sana karşı direnmemin sebebi buydu. Çünkü anlam, yalnızca mücadelede saklıdır.""

Ciğerlerim yırtılıyor gibi hissettim, ama kelimelerim durmadı. Gözlerim Karrass’ın kızıl bakışlarına kilitlendi. "Beni öldürüyorsun, evet… Ama öldürdüğün sadece bir bedenden ibaret. Çünkü ruh, onu ne kadar ezmeye çalışırsan çalış, bir başka şekilde devam eder. İnsan, bu yüzden zayıf değil, Karrass. Çünkü bizim sınırlarımız, bir sonla tanımlanır. Ve her son, bir başlangıcı doğurur. Benim bedenim burada biterken, bu dünyada açtığım yol, ardımdan başkalarını yürütecek. Çünkü biz insanlar, yitmekten korkarız ama yitsek bile inancımız devam eder. İşte seni yenebilecek olan da budur: Tükenmeyen umut.""

Son sözlerimle, nefesim tükenmek üzereydi. Ama dudaklarımda beliren bir gülümseme, onun gözlerindeki kibri bir an için gölgede bırakmış olmalıydı."Karrass, bil ki seni yenmek için ne kılıç, ne mızrak gerek. Senin için en büyük yenilgi, bana bunu yapmana rağmen adımın bir gün başka dudaklarda hala yankılanacak olmasıdır. İşte bu yüzden burada kaybeden ben değilim. Benimle uğraştığın her an, insana karşı ne kadar aciz olduğunu hatırlayacaksın."

Karanlık gözlerimi sardı. Ama biliyordum. Karrass, bu kelimelerin ağırlığını sonsuzluğunda taşımaya mahkûmdu. Çünkü gerçek güç, kibirden değil; hatırlanacak bir iz bırakmaktan doğardı.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

06 Dec 2024, 16:36

Sözlerine karşılık Karrass’tan tek duyabildiğin hırıltıları olurken, ruhunun vücudundan çekilmesinin verdiği ızdıraba sürüklenmeye başlıyorsun. Kana bulanmış kıyafetlerine eşlik eden saçların, boşlukta savrulur gibi süzülmeye başlarken, kaybolmaya başlayan görüşünü sabit tutmaya çalışıyorsun. Birkaç saniye süren sessizlik, bir ömürden daha uzun ve daha sancılı gelirken, Karrass’ın havaya kalkan pençesinin harıyla son darbenin geleceğini görebiliyorsun. Başını kaldırıp Karrass ile bir kez daha göz göze geldiğinde, onun söylediğin hiçbir şeyi anlamamış olduğunu net bir şekilde görebiliyorsun. Nitekim Karrass, elini tamamen havaya kaldırmasından sonra “İnsani bir saçmalık, ötesi değil!” diyerek tepkisini sözel olarak da dile getiriyor. Ancak fiziksel tepkisi, savurduğu pençesiyle vücudunu parçalamak için harekete geçiyor.

Gözlerin pençeye dalıyor, son gördüğün şeyin bu olduğuna isyan ederek…

Karrass’ın keyifli katliamının sadece bir parçası olarak…

Ona daha fazlasını bahşetmiş bir düşman olarak…

O anda tüm duygularınla beliren bir parlaklığa ilişiyor gözlerin…

Metalin keskin parlaklığı ile doluyor gözlerin…

Ve parlaklık giderek kararırken, tanıdık geliyor siyahın parlaklığı…

Ucundaki işlemeleriyle kızıla bulanışı…

Daha önce gördüğünü biliyorsun onu…

Karrass’ın göğsünü ortadan ikiye ayırırcasına deşmişken,

Sadece anımsamaya çalışıyorsun siyahın parlaklığını…

Geçmiş bir anda tazeleniyor önünde…

İsmi geliyor aklına umarsızca…

Amahimara Kirata…

Ela’nın Kılıcı!


Gözlerin, yokluktan her zerresiyle kurtulmuş gibi açıldığında, Karrass’ın göğsünü delip geçen ve onu karanlıkla kaplayan Amahimara Kirata’ya takılıyor gözlerin. Karrass’ın tüm kudretine rağmen karşı koyamayacağı bir güçle yokluğa savrulmasını izliyor gibi hissediyorsun. Kılıcın karası Karrass’ın kanını ve bedenini sarmalamaya başlarken, bir başka tanıdık sesle irkiliyor kulakların.


“Bir ejderhanın en savunmasız anı, en kudretli olduğunu hissettiği andır.”


Bir kez daha geçmişe dönen zihnin, o yumuşak ses tonunun gerçek olmamasını diliyor. Tüm yaşananların, tüm ihanetlerin ve Alamara’daki tüm bu katliamın yegane sorumlusunun sesini duymamayı diliyor kulakların. Ne var ki, Karrass’ın ardından beliren bir çift kırmızı göz ve ardından Cysa’nın sinsi gülümsemesiyle gerçeklik algının bozulduğunu hissediyorsun. Sanki senin göçüp gitmeni bir oyunun parçasıymış gibi selamlayan Cysa, parçalanmış vücuduna acıyan bir bakış attıktan sonra, bakışlarını Karrass’ın diğer yanına çeviriyor. Bu esnada bakışların istemsizce o yöne kaydığında, 30’lu yaşlarında görünen, sarı uzun saçlı ve antik tarzı andıran kıyafet giymiş, yüzündeki rahatsız edici gülümsemeyle Cysa’dan pek de farksız durmayan adamı görüyorsun. Adam, parçalanmış vücuduna iğretiyle bakmasının ardından “Koca Karrass’ı ezip geçmemizi sağladığına inanamıyorum! Şunun haline bak, mide bulandırıcı!” diyor. Cysa, adamın bu sözlerine katılmış gibi Asthesa… Şu zavallıya biraz acı ve dilini tut.” diyor, alaycılığından ödün vermeden. İsminin Asthesa olduğunu öğrendiğin adam ise, sadece kusmamak ister gibi bakıyor tüm vücuduna.


Asthesa
Image


Cysa ve Asthesa’nın boşboğazlıktan öteye gitmeyen konuşmaları arasında, Amahimara Kirata’nın hala daha karanlığı ile Karrass’ı çevrelemesi ve Karrass’ın tüm kudretine rağmen buna engel olamaması dikkatinden kaçmıyor. Nitekim, birkaç saniye sonunda o yumuşak ses tonu bir kez daha kulaklarına çalındığında, sesin sahibi “Asthesa, senin sıran.” diyor. Bu cümleyle birlikte Asthesa suratındaki rahatsız edici gülümsemeyi arttırırken, bir anda elini Karrass’ın göğsüne ilerletiyor ve Karrass, kendisini kaplayan karanlıkla birlikte Asthesa’nın vücuduna çekilmeye başlıyor! Tıpkı Nuemsa ile ilk bağ kurduğun anda onun vücuduna çekilmesini andıran bu görüntü karşısında, taşlar ufak ufak yerine oturduğunda, artık Karrass’tan geriye hiçbir şey kalmadığını ve Karrass’ın ardından Amahimara Kirata’yı tutan o yumuşak sesli kadını görüyorsun…


Tüm soğukluğu ile…

Tüm umursamazlığı ile…

Ve tüm çaresizliğin ile…

Amahimara Kirata ile sadece birkaç metre ötende durduğunu…

Ve senin ölümünü izlediğini…

Image

Eletha “Visyn” Norkian’ın…

Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

22 Dec 2024, 23:54

Gözlerim, karanlığın içinde yıldızları yutmuş gibi parlayan pençelerin gölgesine takıldığında, içimdeki tüm umut küllerine karıştı. Zaman, anıların yankısı gibi ağırlaştı; her saniye, bir ömür kadar geniş, fakat aynı zamanda acımasızca daralmıştı. Karrass’ın göğsünden yükselen nefretin sıcaklığı, tenimi kavururken, ruhumun derinliklerinde yankılanan tek gerçek, sonumu izleyen bir tanrının sessizliği oldu.

Havada asılı duran bir sessizlikte, onun dudaklarının kıpırdayışını gördüm. Sözleri bir taş gibi ruhuma çarptı ama anlamları, artık bir yankıdan öteye geçmiyordu. İsyan etmek istedim; ama bedenim isyanın dilini unutmuştu. Dizlerimin üzerine çökmüş, solukların birer ağıt gibi döküldüğü bu karanlıkta, hayatta kalma arzum, göğsümde bir küllük kadar soğuktu.

Pençe indiği anda, dünyamın kapanacağını biliyordum. Gözlerim birer kapı gibi kapanmayı reddetti; son gördüğüm şeyin bu olmaması için, zamanla savaşıyordum. Ve tam o an, karanlıkta bir kesik ışık belirdi. Önce, sönmek üzere olan bir yıldızın hırıltısı gibi solgun; sonra, gözlerime dolan acımasız bir parlaklık.

Gözlerim, o metalin siyahını kavradı; bir an için, zaman yeniden akmaya başladı. Karanlığın içinde fısıldayan bir hatıraya tutunur gibi, zihnimde bir kelime yankılandı: Amahimara Kirata.

Kılıcın karası, Karrass’ın göğsünü deşip geçtiğinde, dünyayı bıçak gibi kesen bir sessizlik çöktü. O siyahın her kıvrımı, geçmişimden fırlamış bir hayalet gibi tanıdıktı. Geçmişte gördüğüm her şey, o anda yeniden doğmuş gibiydi. Ve Karrass’ın tüm kudreti, o metalin karanlığında çözülüp yok oldu.

O an, acı bir melodiyle yankılanan bir ses doldu kulaklarıma. Bir ejderhanın en zayıf anının, en güçlü hissettiği an olduğunu söyleyen o kelimeler, içime işledi. Bu ses… Bir zamanlar güvenle yankılanan, şimdi ise bir lanetin habercisi gibi titreten o tını.

Kırmızı gözlerin karanlık perdesi araladığında, kalbimde kopan fırtına, yerini ölgün bir sükûnete bıraktı. O gözler, sadece bir düşman değil, aynı zamanda hatıraların parçaladığı bir gerçekliği temsil ediyordu. Ardından Cysa’nın sureti belirirken, alaycı bir gülümseme dudaklarından sızdı. Gözlerim, ona kaydığında, geçmişin karanlık köşelerinden fırlamış başka bir lanet daha zihnime kazınmıştı sadece

Cysa.

Ve sonra tanımadığım bir figürün alaycılığı ile karşı karşıya kaldım.

Adı, her harfiyle içimde yankı buldu. Gülüşü, dünyanın üzerine çekilen kara bir perde gibiydi. Cysa’nın alaycılığı, Asthesa’nın küçümseyici ifadesiyle birleştiğinde, bu iki varlık arasında nefessiz kaldığımı hissettim. Ve o sırada, Amahimara Kirata’nın siyahı Karrass’ı yutmaya devam ediyordu.

Karanlığın içinde bir şeyler değişiyordu. Kılıç, yalnızca bir silah değil, bir kefaretin mührü gibiydi. Gözlerim, yavaşça kılıcı kavrayan o tanıdık siluete kaydı. Her adımı, karanlığın derinliklerinden gelen bir yankı gibi ağır ve kaçınılmazdı.

Eletha “Visyn” Norkian…

Onun sessiz soğukluğu, içimde yankılanan tüm umutları bastırdı. Ama o anda, ruhumun derinliklerinde bir şey kıpırdadı. Eletha’nın karanlığı, bana yalnızca bir son değil, aynı zamanda bir başlangıç gibi görünüyordu.

Bir son olmamalıydı.

Ve küllerde yatan kıvılcım, karanlığın ortasında yeniden doğmayı bekliyordu. O kıvılcımın en belirgin hali ise kazandığını sanan bu aptallara karşı alaycı bir şekilde kıvrılan dudaklarımın resmettiği bir gülümsemede beliriyordu.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

14 Jan 2025, 13:12

Eletha, sahip olduğu tüm soğukluk ve dinginlikle suratına bakarken, gözlerin adeta onda mühürlenmiş gibi takılı kalıyor. Ancak bir yandan, ruhun tüm olup bitenleri kavramaya çalışır gibi etrafını gözlemeye başlıyor. Karşında beliren yeni figür, Asthesa, muhteşem bir akşam yemeğinin verdiği keyifle, sindirdiği Karrass’ın keyfini sürüyor gibi görünüyor. Cysa ise, yüzündeki alaycılıktan taviz vermeden yiten vücuduna neşeyle bakıp, sanki geçmişinde verdiği en doğru kararının tadını çıkarıyor. Cysa ve Asthesa, anın verdiği hazla birlikte tüm bu katliam ve yıkımdan ayrı bir keyif almışçasına sırıtırken, Eletha bu tablodaki en aykırı renk olarak beliriyor. Ne bir mutluluk ne bir hüzün… Gözlerinden okunan hiçlikle birlikte, ne bu katliamın ne bu yıkımın ne de yitip gitmenin bir anlam ifade etmediğini okuyabiliyorsun Eletha’nın gözlerinde… Sadece bu ana ulaşmak, Karrass’ı Asthesa’ya bağlamak, üzerine kurulmuş bu mizansenden çoktan sıkılmış ve çoktan bunalmış gibi… Fakat dudaklarının kenarlarını kıvrıldığı anda, Eletha’nın ilk insani hareketini de yakalayabiliyorsun. Donuk gözlerini hafifçe kısarak sanki gördüğünden emin olmak için birkaç saniye bu şekilde bakmayı sürdüren Eletha, hemen ardından sana doğru bir adım atıyor. Attığı her adım, yere akmış kan damlalarını birbirine bulamaya başlasa bile, Eletha’nın buna bir an olsun önem vermediğini görebiliyorsun. Sadece gözlerini dudaklarını kıvrılan kenarlarına dikmiş olan Eletha, sanki tüm bu kıvrımları yok etmek ister gibi görünüyor.

Eletha’nın attığı birkaç küçük adım sana ulaşması için yeterli olsa bile, bir anda kafanın arkasına inen bir ayak tabanıyla suratın yere yapışıyor! Ayak tabanı kafanın arkasına basmaya devam edip suratını yerden ayıramamana neden olurken, normal şartlar altında bu baskıya karşı koyabileceğini, ancak mevcut kondisyonun nedeniyle şu an için elinden gelen bir şey olmadığını fark edebiliyorsun. Nefes alıp vermelerinin bile zora girdiği bu anlarda, kafanın üstündeki ayak da en son dertlerinden biri oluyor. Ne var ki, Cysa’nın soluğunu hemen hemen kulağına yakın bir şekilde hissettiğinde, Cysa’nın sağ ayağıyla kafanın arkasına bastırdığını ve kulağına doğru eğildiğini anlayabiliyorsun. Cysa’nın yüzünü göremesen bile, onun bu hareketinden zevk aldığını iliklerinde bile hissedebiliyorsun. Nitekim Cysa “Gözlerinin son gördüğü şeyin Yüce Kraliçemiz Eletha olabileceğini mi düşünüyordun?” diyor. Bu sözlerinden sonra kafandaki baskıyı biraz daha arttıran Cysa bedenini tekrar dik bir konuma getirirken “Hey Asthesa! Gördün mü, geberip giderken bile gülmeyi tercih edenlerden çıktı! Bunun için söyleyeceğin bir şey var mı?” diyor. Cysa’nın bu seslenmesinin ardından Asthesa “Pek umurumda değil. Bu et parçasına bakmak bile benim için yeteri kadar acı verici!” diyor. Cysa, eğlencesi yarım kalmış gibi Asthesa’nın bu sözlerinden hoşlanmamış dursa bile, ayağını hafifçe oynatmaya başlayarak kendisine yeni bir eğlence bulmuş gibi davranmaya başlıyor. Ancak bu anda, birden Eletha’nın sesi yankılanıyor kulağında…


““Cysa, bu kadarı yeter!”

Eletha’nın donuk sesi, Cysa için kati bir emirmiş gibi eylemlerini sonlandırmak için yeterli gelirken, ayağını yavaşça kafanın arkasından çekerek seni rahat bırakıyor. Toprağa ve kana bulanan suratını kaldırdığın anda ise, Eletha’nın tam karşında yere oturmuş bir şekilde sana baktığını görebiliyorsun. Sanki hiçbir şey olmamış gibi, sanki o eski Eletha’ymış gibi… Ve Eletha, gözlerinin içine birkaç saniye baktıktan sonra, donukluğuna bir kez daha kavuşarak dile geliyor…


““Neden bu haldesin hiç düşündün mü Gadiel? Oysa sen, yanımda olması gerekenlerdendin… Ve bunun için hala çok geç değil! Merhametim, bir ömür yanında olabilir…”
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

16 Jan 2025, 10:36

“Merhamet mi?” Boğazımdan çıkan bu tek kelime, içimde yankılanan bir çığlık gibiydi; ardında bıraktığı tahribatı fark ettiğimde, ağzımdan bir avuç kan döküldü. Derin bir nefes almaya çalışarak, çatlamış dudaklarımla devam ettim: “Eletha… Halimden pişmanlık duyuyor gibi mi görünüyorum?”

Konuşmak, her seferinde yüzümde yeni bir acı iz bırakıyordu. Kelimeler, bedenimden hayatımı söküp alıyor gibiydi; ama yine de susturulamazdım. “Merhamet arayan ne benim, ne de bu yolda yürüyenler. Merhamet, ateşin yuttuğu o evlerin ardından yükselen dumanda yok oldu. Bak Eletha, gerçekten bak! Eğer görmekten acizsen, o zaman dinle. Yere serilmiş, yarı ölü iblislerin iniltilerine kulak ver.”

Nefesim kesildi. Göğsüme saplanan acı bir hançer gibi, içimdeki tüm kelimeleri susturuyordu. Yine de, acıya meydan okurcasına bir kelime daha fısıldadım: “Yürüdüğün bu yol…”

Cümlemi tamamlayamadım. Bir kez daha kan, ağzımdan dışarıya dökülürken, bedenim bir yük gibi yere çöktü. Daha fazla konuşamazdım. Daha fazla gerek de yoktu. Gözlerimi yavaşça kapattım. Ölümün soğuk nefesini yüzümde hissettiğim o anda, aciz bir kurban gibi ölmek istemedim.

“Nueamsa…” dedim, boğuk bir sesle. “Son bir şarkı… Söz veriyorum, bu son olacak.”

Avcumun içini, içimdeki son kıvılcıma doğru uzattım. O karanlığın tanıdık dokunuşu, beni içine çekerken, istemsizce ilk kez gözlerimi açtığım o anı düşündüm. O zamanlar korkutucu, soğuk ve yalnızlıkla dolu olan karanlık… Şimdi ise huzurun ta kendisiydi. Acılarımı ve korkularımı, bir perde gibi dışarıda bırakıyordu. Daha derin, daha karanlık bir yere çekildim. Ve orada, karanlığın gerçek yüzüne sarıldım.

Cysa’nın ayaklarının altında bir hiç olarak ölmek istemiyordum. Gücüm, Eletha’nın kudretiyle boy ölçüşemezdi belki; ama son nefesimde bile, kalan her zerremle savaşmak istiyordum. Bu yüzden Cysa ve diğer adamı kendime hedef belledim. Zihnimde, köklerin yerin altından yükseldiğini hayal ettim. Kara kökler, Cysa’ya ve onun yanındaki adama doğru fırlıyor, etlerini bir bıçak gibi delip geçiyordu. O köklerin benimle dans ettiğini, Nueamsa’nın şarkısıyla birlikte onların beni çevrelediğini gördüm.

Son bir kez daha, karanlığın içinde dans ettim. Yorgun bedenim, zihnimdeki bu karanlık senfoninin bir parçası olmuştu. Gözlerimi mühürledim. Bir daha açılmamacasına.

Ve öylece, son anlarımda, Wuther’e ve dostlarıma bir armağan bırakmaya karar verdim. Yitip giden bu adamın hikâyesi, karanlığın içinde yankılanan bir notaydı artık. Bir daha konuşmayacak, bir daha nefes almayacaktım. Ama o karanlık… O karanlık her şeyin şahidi olacaktı.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

16 Jan 2025, 14:37

Ağzından çıkan sözlere karşılık Eletha’nın yüzünde tek bir çizginin bile oynamaması, aranızdaki uçurumların en belirgin göstergesi oluyor. Sözlerinin Eletha’ya ulaştığını bilsen bile, onun seni duymadığını anlayabiliyorsun. Sanki bir şekilde, tüm sözlerine kulaklarını tıkamış gibi görünen Eletha, cümlelerinin tamamladığı anda sadece alt dudağını hafifçe büzmekle yetiniyor. Fazlasıyla küçümseyen ve değersiz bir varlığa karşı verilebilecek tek tepkiymiş gibi, düştüğün bu aciz halde görebildiğin tek şey Eletha’nın bu hareketi oluyor. Ne var ki, Eletha’nın gözlerindeki aynı buğu, sanki sana üzüldüğünü haykırıyor sana. Tüm o donukluğun ardına gizlediği derin bir üzüntü yangınını bir dudak büzüşüyle bastırmaya çalışıyor. Aldığı hafif bir nefesten sonra Eletha, duyabildiğin son sözleri söylüyor.

“Ne yazık… Seni tanımak heyecan vericiydi, Gadiel…”

Zihnin, Nuemsa’ya söylediğin fısıltılarla dolmaya başladığında, artık Eletha’nın da son hamlesiyle karşılaşıyorsun. Eletha, kafanın üstüne hafifçe koyduğu sağ eliyle sözlerine eklediği gereksiz bir şefkatle birlikte gitmeye hazırlandığı esnada, bir anda yerden fışkıran köklerinin dansı başlıyor! Doğrudan Cysa ve Asthesa’yı hedef alan köklerinin onları tamamen gafil avlayarak delip geçtiği anda, sadece vermiş olduğun zaiyatı görebilmek adına açıyorsun gözlerini. Asthesa, sol baldırından giren ve sağ omzundan çıkan bir kök ile ağzı sonuna kadar açılmış bir şekilde ve acı dolu gözlerle sana bakarken, Cysa da, son anda yaptığı hamlesiyle karın boşluğunun sağ tarafından girip göğüs kafesinin solundan çıkan kök ile yüzünü ekşitmiş görünüyor! Köklerin, girdikleri vücut bölgesine aldırmadan büyümek ve danslarına devam etmek isterlerken, her bir hareketleriyle Asthesa’nın ve Cysa’nın vücudunda fışkıran kanlarla daha da gürleşmeye başlıyor! Asthesa ve Cysa’nın acı çığlıkları, sanki burada katledilmiş onlarca masumun intikam sevincini andırmaya başlıyor. İçinde var olan kudret, artık hedefinin Eletha olabileceğini fısıldamaya başlıyor. Sanki Nuemsa, son kalan hayat enerjisini Eletha’nın kanını akıtmak ister gibi…


“Artık bunlar için çok geç Gadiel… Huzur içinde uyu…”

Gözlerin bir an aralandığında, Asthesa ve Cysa’nın halen sağlam vücutlarla ve hiçbir şey olmamışçasına gözlerinin içine bakması, sanki bu ana kadar yediğin en ağır darbeyi yemene neden oluyor. Eletha elini yavaşça başının üstünden çekerken, gözlerinde kalan hüzün ve umut kırıntılarını görebiliyorsun. Asthesa ve Cysa’ya olanların hayal gücünün bir ürünü mü yoksa gerçeklik mi olduğunu sorgulamaya başladığında, Eletha yavaşça arkasını dönüyor sana. Vücudunda, kendine ve Nuemsa’ya dair en ufak bir his kalmadığı anda, Eletha’nın omzu üstünden bakışı mühürlediğin gözlerinin son gördükleri oluyor.


“Sonuç ne olursa olsun, bir kahraman olarak öldüğünü anlatacağım Gadiel… Wuther’i elime geçirdiğimde, tüm hikaye değişecekse de, seninki bir kahramanlık olarak kalacak!”
Off Topic
Son bir RP alıp konuyu sonlandırabilir ve Gaidel'i uğurlayabiliriz. :cry:
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

16 Jan 2025, 23:16

Bir ağırlık vardı; yüreğini ezerken, göğsüne oturan bir dağ gibi, ama aynı zamanda onu ayakta tutan, kutsal bir yük gibi... Zaman, Eletha'nın arkasında kayıp bir gölge gibi uzanırken, gözleri o siluete saplanmıştı; her şey bitiyordu, ama bu biten yalnızca bir yaşam değil; bir düş, bir sevda, bir umuttu.

Gadiel'in göğsünden dünyaya son bir nefes daha bırakılırken, dudakları, bir yaprağın rüzgârla dans ettiği kadar narin, ama dağlar kadar güçlü bir şekilde ayrıldı. "Nuemsa..." dedi, sesi bir kuş tüyü kadar hafif ama bir yıldız kadar kalıcıydı. Zihni, onu ilk kez gördüğü anı aradı; bir rüzgarın çiçeğe dokunuşu kadar ince, fakat toprağın derinliklerinde filizlenen o an kadar köklü bir iz bırakmıştı. Nuemsa, ona umut olmuştu; köklerini yeryüzüne, ruhunu ise sonsuzluğa sarıp sarmalamıştı. Ama şimdi, o kökler bir düşman gibi kırılmış, gövdesinde derin bir yara bırakmıştı.

Gözleri kapanmaya başladığında, zamanın son dokunuşu, bir anlık bir yıldız parlaması gibi kayboldu. Ancak zihni hala varlığını sürdürüyor, her şey onun içinde yankılanıyordu. İçindeki karanlıkta bir ışık yanmaya başladı. O ışık, Nuemsa’ydı. Acının ve pişmanlığın buzdan dokusu çözülmeye, kaybolmaya başlamıştı. İçindeki şefkat, kabulleniş ve huzur, bir çiçeğin sabah güneşine sarılması gibi büyüyordu.

Ve elini uzattı, nehirlerin her zaman denizle buluştuğundan emin olan bir yürekle. Yüzünde, hayatın son bulduğu bir noktada, en derin barışa dair bir gülümseme belirdi. Arkasından bakıldığında, göğsü dimdik, sırtı sonsuzluğa uzanıyor gibi gözüküyordu.

"Nuemsa, hadi gidelim."

Off Topic
Buruk bir his var içimde. Gadiel ile son kez RP yazmak niyeyse üzdü... Her güzel şeyin bir sonu varmış lafı doğruymuş. Kalemine sağlık üstat, duygulandım biraz. :cry:
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Locked

Return to “Alamara Şehri”