Burnum kanıyordu o yüzden bir süre oturup eğilerek burnumun kanamasına izin verdim. Bu süreçte iblis konuşmadığı için minnettar olmalıydım. Yaydığı aura gerçekten bunaltıcıydı ama mümkün olduğunca görmezden gelmeyi çalıştım. Herhangi bir diyaloğa girmek istemediğim için de yaydığı aurayı kısmasını falan istemedim. Çünkü isteseydim konuşmak zorunda kalacaktım ve konuşmak zorunda kalırsam kafamı dinleyemeden tekrar diyaloğa girmek zorunda kalacaktım.
Burnumun kanaması bir süre sonra durunca konuşmaya başladığımda sadece dinliyordu. Suratını kapatan maskesi duygularını gizliyordu. Ancak içimden bir ses yüzüne maske takmasa da yüz kaslarında bir oynama olmadan beni dinleyeceğini söylüyordu. Aurasında bile herhangi bir tepki yoktu. Zaten tepkilerini ölçmeyi çalışmıyordum. Buraya gelirken gösterdiği davranışlarından ve Vadlena'ya söylediği şeylerden az çok nasıl birisi olduğunu anlamıştım. Ciddi, sıkıcı biraz soylu takılan havalı konuşmayı seven veya havalı konuşmaya alışmış, bilge takılan veya gerçekten bilge olan ve öyle davranan biriydi. Kısaca ağırbaşlı olması davranışlarımı seçmemde kolaylık sağlıyordu. Tahminimce kolay sinirlenen biri değildi. Bam teli ne bilmiyorum ama ona basmadığım sürece bana sinirlenmeyecekti. Bu yüzden ona karşı yaptığım eleştirilere sinirlenmeden karşıladı ve tepkisiz bir şekilde beni dinledi sadece. Maskesinin ardında sinirlenmiş olabilir ancak öyle olduğunu pek zannetmiyorum. Vadlena'dan çok daha farklı birisiydi. Şuan burada Vadlena olsa nasıl tepki vereceğini tahmin etmek zor olduğu için Vadlena, iblise göre başa çıkması daha zor biriydi.
Ayağa kalkıp sözlerimi bitirdiğimde bir sessizlik oluştu. Önce karanlığa bakıp dengemi sağlamaya çalıştım. Sonra bir şey söylemediğini fark edince ona doğru döndüm. Ben ona o da bana bakıyordu. Konuşana kadar susacaktım. Bakalım bu sessizliği ne kadar devam ettirebilecek.
Çok sürmeden bir-iki dakika içinde konuşmaya başlamıştı. Ağır kelimeler kullanarak süslü cümleler kuruyordu. Bu onun soylu olabileceği ihtimalini daha çok düşünmeme sebep oldu. Sanırım karşımdaki cidden o kadar da boş biri değildi. Zaten iblisleri parçalayarak gelmesi ve Vadlena'nın da gitmeden önce bana yaptığı uyarı bunu doğrular nitelikteydi. Karşımda cidden güçlü ve rütbeli bir iblis duruyordu. Harika... Bu yüzden bir iblisle bağ yapma şansım düşmüş oldu. Basit bir iblis olsaydı belki gücümle bastırıp zorla bağ kurabilirdim ancak bu iblise o şekilde davranabileceğimi zannetmiyordum. Tek çarem burada gizlenmiş bir çıkış bulmak. Var mı emin değilim ancak Vadlena'nın karanlıkta yürüyerek kaybolmasını hesaba katarsak burada bir çeşit güç gidilebilecek yolları gizliyor olmalıydı. Bu güç belki aura gibi bir şey olabilirdi. Ancak henüz tam emin değilim.
İblisin söylediklerini dikkatle dinledim. Bedenimden çok ruhumun önemli olduğunu söylüyordu. Ruh olmadan bedenim bir önemi yokmuş. Beden yerine kalp diyordu gerçi... Bana ismin ve geçmişin önemsiz olduğundan bahsetti. Önemli olsa hatırlarmışım. Bilmiyorum. Hatırlamadığım için önemli olup olmadığına karar veremem. Buna karar veren kişi ben olmalıyım. Ancak hatırlamadığım için şuanlık önemsiz olduğunu varsayacağım. Sonra da varlığımdan geriye kalan nedir diye sordu. Dağılmış bir surata sahip beden mi, haybeye atan bir kalp mi, yoksa hükmü örselenmiş bir ruh mu?.. Bilmiyorum ve anlamıyorum. Hükmü örselenmiş ruh derken ne demek istediğini de anlamamıştım. Bu soruları sorup söyle ki bu isimsiz varlığın kudretini bizzat göreyim diye sesini yükseltip cümlesini bitirmişti.
Vadlena soru sorulmasından hoşlanmıyordu. Ancak bu iblis ile iletişim kurulabilir gözüküyordu. Her ne kadar çıkış konusunda sorduğum soruya yanıt alamasam da şansımı deneyecektim. En azından edinemediğim bilgileri öğrenmeye çalışacaktım. Vadlena gibi öfkeleneceğini zannetmiyordum. Ve sorduğum sorulara cevap verebilirdi. Soru sormadan önce sağlıklı iletişim kurabilmek için söylediklerini yorumlayarak başlayacaktım konuşmaya.
"Bana bir şeyler anlatma zahmetine girdiğin için Aludir bozuntusundan daha iyi olduğunu düşünüyorum. En azından soru sorunca öfkelenmiyorsun. Bu yüzden seninle düzgünce iletişim kurabilirim. Her ne kadar sorduğum soruya cevap vermesen de.. Neyse, dediğin gibi geçmişimin bir önemi yok. Merak da etmiyorum zaten. Ancak geçmişimin gerçekten önemsiz olup olmadığına ancak öğrenirsem karar verebilirim. Belki de önemlidir ama hatırlamıyorum ve hatırlamadığım için de merak da etmiyorum. Ancak bir ismimin olması güzel olurdu. En azından kendimi sana tanıtacaksam ismimi söylemek isterdim. Eğer sen, benim ismimi biliyorsan lütfen söyle." dedikten sonra 5-10 saniye cevap vermesini bekleyecektim.
Eğer ismimin Abasdarhon olduğunu söylerse "Öyleyse kendimi tanıtmakla başlayayım. Ben isminden ve bu güçsüz bedenden başka bir şeye sahip olmayan Abasdarhon." diye kendimi takdim edecektim. İsmimi bilmiyorsa "Sorun yok." dedikten sonra direkt konuya girecektim. "Söylediğine gelecek olursam. Evet ben de her varlık gibi gözle gördüğüme ve elle tuttuğuma sığınıyorum. Merak ettiğin kudret hakkında bir şey bilmiyorum. Ruhumu görmeyip elle tutamadığım için değeri hakkında bir fikrim yok. Benim için önemli olan şey kalbim. Çünkü onu hissedebiliyorum. Kalbim durursa ölürüm. Ruhuma ne olur bilmiyorum. Eğer dediğin doğruysa ve kalp binlerce kez dursa da ruh bedeni ayakta tutuyorsa belki de çoktan ölmüşümdür ve ruhum burada tekrar bir bedene girmiştir. İnsan doğduğunda bebek olarak doğar ancak ben bu şekilde doğdum. Ölmemiş de olabilirim bilmiyorum." dedikten sonra işaret parmağımı havaya kaldırıp "Her neyse.. Özetle kudret ney bilmiyorum. Onu nasıl çıkartabilirim bilmiyorum. Ve bende sandığın o şeyden olduğunu da düşünmüyorum." diyip iki elimi iki yana açıp, "Anladığım kadarıyla kudretli ruha sahip bir insan arıyorsun." diyecektim. Sonra kollarımı göğsümde bağlayıp "Niye arıyorsun? Bir de asil biri biri konuşuyorsun veya asil konuşmasını taklit ediyorsun. Yaptığın şey taklit mi yoksa hakiki mi bilmiyorum. Soylu musun? İblisler arasında soy ve rütbe var mı? Biraz önceki patates suratlı iblislerden farklısın." dedikten sonra aniden hatırlayarak, "Ah son olarak hükmü örselenmiş ruh derken neyi kast ettin?" diye sorarak konuşmamı sonlandırdım. Eğer soylu biriyse bu konuşmamdan rahatsız olabilirdi. Çünkü görgü kurallarına pek de dikkat ederek konuştuğum söylenemez. Zaten görgü kuralları ney bilmiyorum. Önceden biliyorsam bile hatırlamıyorum. Çok konuşmam da rahatsız edebilir. Veya istediği gibi kudretimi gösterememem de... İstediği zaman beni öldürebilir. İblisleri nasıl doğradığına bakarsak... Yine de bir şeyler öğrenmem lazım. Hiçbir şey bilmiyorum ve bu bir fırsat. Kaybedecek hiçbir şeyim olmadan bu kumarı oynamak aslında benim için kârlı bir risk.
Burnumun kanaması bir süre sonra durunca konuşmaya başladığımda sadece dinliyordu. Suratını kapatan maskesi duygularını gizliyordu. Ancak içimden bir ses yüzüne maske takmasa da yüz kaslarında bir oynama olmadan beni dinleyeceğini söylüyordu. Aurasında bile herhangi bir tepki yoktu. Zaten tepkilerini ölçmeyi çalışmıyordum. Buraya gelirken gösterdiği davranışlarından ve Vadlena'ya söylediği şeylerden az çok nasıl birisi olduğunu anlamıştım. Ciddi, sıkıcı biraz soylu takılan havalı konuşmayı seven veya havalı konuşmaya alışmış, bilge takılan veya gerçekten bilge olan ve öyle davranan biriydi. Kısaca ağırbaşlı olması davranışlarımı seçmemde kolaylık sağlıyordu. Tahminimce kolay sinirlenen biri değildi. Bam teli ne bilmiyorum ama ona basmadığım sürece bana sinirlenmeyecekti. Bu yüzden ona karşı yaptığım eleştirilere sinirlenmeden karşıladı ve tepkisiz bir şekilde beni dinledi sadece. Maskesinin ardında sinirlenmiş olabilir ancak öyle olduğunu pek zannetmiyorum. Vadlena'dan çok daha farklı birisiydi. Şuan burada Vadlena olsa nasıl tepki vereceğini tahmin etmek zor olduğu için Vadlena, iblise göre başa çıkması daha zor biriydi.
Ayağa kalkıp sözlerimi bitirdiğimde bir sessizlik oluştu. Önce karanlığa bakıp dengemi sağlamaya çalıştım. Sonra bir şey söylemediğini fark edince ona doğru döndüm. Ben ona o da bana bakıyordu. Konuşana kadar susacaktım. Bakalım bu sessizliği ne kadar devam ettirebilecek.
Çok sürmeden bir-iki dakika içinde konuşmaya başlamıştı. Ağır kelimeler kullanarak süslü cümleler kuruyordu. Bu onun soylu olabileceği ihtimalini daha çok düşünmeme sebep oldu. Sanırım karşımdaki cidden o kadar da boş biri değildi. Zaten iblisleri parçalayarak gelmesi ve Vadlena'nın da gitmeden önce bana yaptığı uyarı bunu doğrular nitelikteydi. Karşımda cidden güçlü ve rütbeli bir iblis duruyordu. Harika... Bu yüzden bir iblisle bağ yapma şansım düşmüş oldu. Basit bir iblis olsaydı belki gücümle bastırıp zorla bağ kurabilirdim ancak bu iblise o şekilde davranabileceğimi zannetmiyordum. Tek çarem burada gizlenmiş bir çıkış bulmak. Var mı emin değilim ancak Vadlena'nın karanlıkta yürüyerek kaybolmasını hesaba katarsak burada bir çeşit güç gidilebilecek yolları gizliyor olmalıydı. Bu güç belki aura gibi bir şey olabilirdi. Ancak henüz tam emin değilim.
İblisin söylediklerini dikkatle dinledim. Bedenimden çok ruhumun önemli olduğunu söylüyordu. Ruh olmadan bedenim bir önemi yokmuş. Beden yerine kalp diyordu gerçi... Bana ismin ve geçmişin önemsiz olduğundan bahsetti. Önemli olsa hatırlarmışım. Bilmiyorum. Hatırlamadığım için önemli olup olmadığına karar veremem. Buna karar veren kişi ben olmalıyım. Ancak hatırlamadığım için şuanlık önemsiz olduğunu varsayacağım. Sonra da varlığımdan geriye kalan nedir diye sordu. Dağılmış bir surata sahip beden mi, haybeye atan bir kalp mi, yoksa hükmü örselenmiş bir ruh mu?.. Bilmiyorum ve anlamıyorum. Hükmü örselenmiş ruh derken ne demek istediğini de anlamamıştım. Bu soruları sorup söyle ki bu isimsiz varlığın kudretini bizzat göreyim diye sesini yükseltip cümlesini bitirmişti.
Vadlena soru sorulmasından hoşlanmıyordu. Ancak bu iblis ile iletişim kurulabilir gözüküyordu. Her ne kadar çıkış konusunda sorduğum soruya yanıt alamasam da şansımı deneyecektim. En azından edinemediğim bilgileri öğrenmeye çalışacaktım. Vadlena gibi öfkeleneceğini zannetmiyordum. Ve sorduğum sorulara cevap verebilirdi. Soru sormadan önce sağlıklı iletişim kurabilmek için söylediklerini yorumlayarak başlayacaktım konuşmaya.
"Bana bir şeyler anlatma zahmetine girdiğin için Aludir bozuntusundan daha iyi olduğunu düşünüyorum. En azından soru sorunca öfkelenmiyorsun. Bu yüzden seninle düzgünce iletişim kurabilirim. Her ne kadar sorduğum soruya cevap vermesen de.. Neyse, dediğin gibi geçmişimin bir önemi yok. Merak da etmiyorum zaten. Ancak geçmişimin gerçekten önemsiz olup olmadığına ancak öğrenirsem karar verebilirim. Belki de önemlidir ama hatırlamıyorum ve hatırlamadığım için de merak da etmiyorum. Ancak bir ismimin olması güzel olurdu. En azından kendimi sana tanıtacaksam ismimi söylemek isterdim. Eğer sen, benim ismimi biliyorsan lütfen söyle." dedikten sonra 5-10 saniye cevap vermesini bekleyecektim.
Eğer ismimin Abasdarhon olduğunu söylerse "Öyleyse kendimi tanıtmakla başlayayım. Ben isminden ve bu güçsüz bedenden başka bir şeye sahip olmayan Abasdarhon." diye kendimi takdim edecektim. İsmimi bilmiyorsa "Sorun yok." dedikten sonra direkt konuya girecektim. "Söylediğine gelecek olursam. Evet ben de her varlık gibi gözle gördüğüme ve elle tuttuğuma sığınıyorum. Merak ettiğin kudret hakkında bir şey bilmiyorum. Ruhumu görmeyip elle tutamadığım için değeri hakkında bir fikrim yok. Benim için önemli olan şey kalbim. Çünkü onu hissedebiliyorum. Kalbim durursa ölürüm. Ruhuma ne olur bilmiyorum. Eğer dediğin doğruysa ve kalp binlerce kez dursa da ruh bedeni ayakta tutuyorsa belki de çoktan ölmüşümdür ve ruhum burada tekrar bir bedene girmiştir. İnsan doğduğunda bebek olarak doğar ancak ben bu şekilde doğdum. Ölmemiş de olabilirim bilmiyorum." dedikten sonra işaret parmağımı havaya kaldırıp "Her neyse.. Özetle kudret ney bilmiyorum. Onu nasıl çıkartabilirim bilmiyorum. Ve bende sandığın o şeyden olduğunu da düşünmüyorum." diyip iki elimi iki yana açıp, "Anladığım kadarıyla kudretli ruha sahip bir insan arıyorsun." diyecektim. Sonra kollarımı göğsümde bağlayıp "Niye arıyorsun? Bir de asil biri biri konuşuyorsun veya asil konuşmasını taklit ediyorsun. Yaptığın şey taklit mi yoksa hakiki mi bilmiyorum. Soylu musun? İblisler arasında soy ve rütbe var mı? Biraz önceki patates suratlı iblislerden farklısın." dedikten sonra aniden hatırlayarak, "Ah son olarak hükmü örselenmiş ruh derken neyi kast ettin?" diye sorarak konuşmamı sonlandırdım. Eğer soylu biriyse bu konuşmamdan rahatsız olabilirdi. Çünkü görgü kurallarına pek de dikkat ederek konuştuğum söylenemez. Zaten görgü kuralları ney bilmiyorum. Önceden biliyorsam bile hatırlamıyorum. Çok konuşmam da rahatsız edebilir. Veya istediği gibi kudretimi gösterememem de... İstediği zaman beni öldürebilir. İblisleri nasıl doğradığına bakarsak... Yine de bir şeyler öğrenmem lazım. Hiçbir şey bilmiyorum ve bu bir fırsat. Kaybedecek hiçbir şeyim olmadan bu kumarı oynamak aslında benim için kârlı bir risk.



