Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Gadiel

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

17 Oct 2024, 11:05

Nuemsa’ya ilettiğin sözlerinin karşılığı olarak bedenin saran parıldamalardaki ışıltılar, Nuemsa’nın bu savaşa çoktan hazır olduğunu gösteriyor sana. Her ne kadar fiziken Nuemsa’yı göremesen bile, onun her an seninle olduğunu ve her an kudretiyle sana eşlik ettiğini hissedebiliyorsun. Bu his ise, attığın her bir adımın daha kararlı ve güçlü olmasına olanak sağlıyor. Birkaç dakika önce parçalanmış kalbinin ve ruhunun şimdi sonsuz bir arzuyla doluşu, tıpkı varlığının dünyadaki bir yansımasını oluşturuyor. Ve bu yansımanın kudretinin damarlarındaki gezinişini hissedebiliyorsun her bir parıltı tanesinde. Adımlarınla birlikte yükselen sesine karşılık, Karrass’ın üzerinde sabitlenmiş bakışlarından akan öfkeden taviz vermediğini görebiliyorsun. Çenesini bir miktar havaya kaldırmış bir şekilde, gururunu açıkça sergilemekten çekinmeyen Karrass’ın, vahşi bir hayvan gibi göğsünü ileri çıkararak her bir kelimene meydan okuduğunu fark ediyorsun. Hala yerinden kıpırdamayarak bu şekilde durması, içgüdüsel olarak kendini üstün gördüğünü ve bir tehlike yaratmadığını vurgularken, Doğanın Yargısı için yeterli etki mesafesine ulaşıyorsun. Nuemsa’nın defalarca sergilediğini gördüğün bu teknikle oluşan köklerin bu kez ayaklarının altını dolduran parıltılarla meydana gelmesi, kendini Nuemsa’ya daha yakın hissetmene olanak sağlıyor. Dört kök, toprağın altından fışkırırcasına çıkmasıyla birlikte doğrudan Karrass’ı hedef alan bir şekilde ilerlemeye başladığında, aranızda 15 metre mesafe bulunan Karrass’ın hala daha bakışlarını üzerinde tuttuğunu görüyorsun. Sanki kendi üzerine gelen dört kökü hiç umursamıyor ve sadece bakışlarıyla bu savaşın galibi olmayı arzular gibi öylece gözlerinin içine bakıyor sadece…

Dört kökten ilki Karrass’ın sağ tarafından ve göğsüne doğru bir açıyla ilerlerken, Karrass bir adım geriye atarak kökün boşa çıkmasına neden oluyor. Aynı anlarda soldan gelen köke karşı Karrass bu kez omzunu hafifçe eğmekle yetinirken, zigzaglar çizerek ilerleyen üçüncü köke karşı hafifçe yana doğru hareket ediyor sadece. Son kök, Karrass’ın kafasına doğru ilerlediği esnada ise Karrass bu köke de hiçbir değer vermediğini belli edercesine, bakışlarını senden ayırmadan kenara doğru attığı bir adımla kendini kökten kurtarıyor.

Karrass, her bir kökünden oldukça basit bir şekilde kurtulmayı başarırken, sanki kudreti karşısındaki yerini sana göstermek ister gibi görünüyor. Yolladığın saldırılara bakma zahmetinde bile bulunmayan Karrass, köklerin olası bundan sonraki hareketlerinden de rahatça kurtulabileceğinin sinyallerini sana veriyor. Bununla birlikte, Karrass bakışlarını hala üzerinde tutmayı sürdürürken sana doğru adımlamaya başlıyor bir kez daha usulca.
“Azmini takdirle karşılıyorum insan… Lakin kim olduğumu bir kez daha hatırlamanı isterim! Ben, Ejderhalar Kralı Karrass! Belli ki daha önce karşılaştığımızdaki kişi değilsin, kudretin başka… Ancak bu sana daha önce söylediğim sonucun değişmesine engel değil… Ve sana bir kez merhamet göstermiştim… İkincisi olmayacak!”
Off Topic
Uyguladığınız tekniklere ilişkin hamleleri daha açık yazarsak, ben de ona göre turlara yazabilirim. Örneğin; "birer kamçı ya da mızrak gibi şekillenecekti", "Fakat her saldırı, bir öncekinden farklı bir rota izleyecekti", "her darbede farklı bir açıdan Karras’ı bulacaklardı." ibarelerindeki belirsizlikler, turunuza benim şekil vermemene neden oluyor. Bu durum da istediğiniz sonuçlara ulaşamamanıza veya olayların istediğiniz akışın dışına çıkmasına neden oluyor. Bu yüzden hamlelerinizi daha net bir şekilde yazmanız daha iyi olacaktır.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

28 Oct 2024, 12:55

Selam,

Spor sırasında bel kaslarımı yırttım. Bir süredir sancılı bir süreçteydim, yeni yeni toparladım. Akşam yazmayı deneyeceğim.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

04 Nov 2024, 10:31

Merhaba, öğlen yazacağım.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

18 Nov 2024, 00:23

Gökyüzü, kara bulutlarla örtülmüş bir sonsuzluk perdesiydi; her damla yağmur, birer kelepçe gibi bedenime iniyordu. Dünya, ağır bir yük gibi omuzlarımı eziyor, fakat dizlerim çökmeden, sarsılmaz bir iradenin yankısıyla direniyordum. Önümde yükselen varlık, yalnızca bir düşman değil, bir dağın ta kendisiydi – gözlerini diktiği her yer karanlığa boğulan, her nefesiyle hayatı tükenen bir dev gibiydi. O, bir diyarı fethetmişti; fakat ben, kendi kalbimin fethine hazırlanıyordum.

Her adımım bir uçurumun kenarında yankılanan bir meydan okumaydı. "Senin gücün, taşlaşmış yıldızlar kadar eski olabilir," dedim kendi içimde, "ama benim kararlılığım, gökyüzüne kök salan bir tohum kadar dirençli." Ellerim titriyordu, fakat o titreme korkunun değil, yeniden doğan bir inancın yansımasıydı.

Onun gölgesi üzerime düştüğünde, sanki bütün diyarı yutacak bir tufanla karşı karşıya kalmıştım. Ama içimde bir ses vardı – ince, narin bir melodi gibi – diyordu ki: "Bir tohum bile, çatlamadan gökyüzünü göremez. Ve bir yürek, savaşmadan hakikate ulaşamaz."

O gölgeye bakarken, yalnızca onun gücünü değil, kendi insanlığımı da gördüm. Çünkü ejderhaların kralının karşısına çıkmak için güç gerekmezdi; insanın kendi zayıflığını bilip yine de adım atması gerekirdi. Ve ben o adım attım – bir taş misali nehrin akıntısına, bir kıvılcım gibi karanlığın ortasına. Her hamlem, bir yıldırım gibi toprağı yarıyordu. Her kelimem, bir ağıt gibi yankılanıyordu. Ben sadece onunla değil, onunla birlikte kendi korkularımla savaşıyordum. Çünkü biliyordum: Zafer, yalnızca düşmanı yenmek değil, insanın kendi karanlığını alt etmesiydi.

Ama hamlelerim onun için oldukça basitti. Her bir hamlemden bir hiç gibi sıyrılmıştı.

Bu sefer gökyüzü, Karras’ın varlığıyla çatlamış gibiydi; her kelimesi, sanki yıldırımların yankısı, her adımı ise yeryüzünü yaralayan bir depremdi. Karras, ejderhaların kralı olduğunu ilan etmişti – bir insanın bedeni, ancak bir tanrının kibriyle doluydu. Ama onun kibri gökyüzünü karartıyorsa, benim iradem o karanlığı yaran bir şimşek olmaya kararlıydı.

Karşısında dururken, bir diyarın yükünü omuzlarımda taşıyor gibiydim. Fakat bu yük yalnızca halkın kurtuluşunun ağırlığı değildi; bu yük, kendi doğrularımın keskin terazisinde sınanmanın verdiği yüksekti. Karras’ın gözleri – sanki kömürleşmiş bir yıldızın külleri – üzerime dikildiğinde, bir fırtınanın merkezine çekiliyormuş gibi hissettim. Ama içimde bir ateş vardı, onun ejderha kükreyişlerinden bile daha yakıcı.

“Nueamsa…” diye fısıldadı ruhum, sanki yıldızlarla konuşan kadim bir dilin yankısıydı bu. Göğsümde yükselen her nefes, bir dua, her kalp atışı bir ahitti. Onun adını çağırmak, bir dağın kalbine inmek gibiydi – karanlık, ezici, ama orada saklı duran bir cevherle dolu. Şimdi, o cevheri ruhuma işlemek istiyordum. Çünkü önümde duran Karras yalnızca bir düşman değildi; o, doğrularımı sınayan bir aynaydı, korkularımı yansıtan bir uçurumdu. Ve ben o uçurumu aşmak için bir imparatorun gücüne muhtaçtım.

“Nueamsa, sana sesleniyorum!” diye haykırdım, sesim rüzgârla yükselip gökyüzüne karıştı. “Köklerimden fışkıran hayatı, kanımdaki kıvılcımı, yüreğimde taşıdığım inancı bana tam bir güçle geri ver! Bu yalnızca benim savaşım değil; bu senin de yazgını tamamlaman. Karras’ı devirip, huzuru bu diyara geri getireceğiz!”

Nueamsa, bedenimi sarmalayan bir rüzgârdı şimdi; ayaklarımı yere bağlayan kökler, onun iradesiydi. Gözlerim bir kez daha parıldadı ve artık Karras’ın devasa gölgesi bana bir duvar gibi değil, bir hedef gibi görünüyordu.

“Seninle tek bir varlık oldum,” dedim kendi içime, fakat aynı zamanda tüm evrene. “Bir tohum, güneşi kucaklamak için toprağı delip geçer; benim de tüm gücümü ve varlığımı bu savaşın özüne adadım. Karras yıkılacak; ama bu yalnızca gücün değil, bizim birleşen ruhumuzun zaferi olacak.”

Adımımı ileri attığımda, sanki yeryüzü bu hareketle nefes alıyordu. Nueamsa’nın sesi artık içimdeydi, bir şarkı gibi: sonsuz ve dokunulmaz. Onun gücüyle silahlanmış, onun karanlığıyla kutsanmış halde, Karras’ın karşısında yükseldim. Ve artık biliyordum: Bu savaş yalnızca bir son değil, bir başlangıç olacaktı.

Tüm gücümü topladım... Vücudumun taşıyabileceğinden fazla, ruhumun kontrol edebileceğinden öte... Bir kara delik gibi, tüm o ışıltıyı arttırmak için her şeyimi verdim ve oluşturabildiğim kadar kök oluşturmaya başladım. Kaç tane oluşturabilirdim en fazla? Yüzlerce? Binlerce... Belki de hayal bile edemeyeceğim kadar fazla. Tüm gücümü buna adayacaktım. Kendini kral ilan edene, bir imparatorun sınırlarını gösterecektim.

Yeryüzü çatlayacaktı, toprağın derinlerinden fışkıran bir öfke patlamasıyla titreşecekti. Kökler – birbirine dolanmış kılıçlar misali sivri, karanlık ve canlı – bir tufan gibi göğe doğru yükselecekti. Her biri kendi iradesine sahipmiş gibi, bir avcının gözleriyle hedefe kilitlenmiş olacaktı. Karras’ın gölgesi altında filizlenen bu kökler, artık sadece toprağın değil, benim ruhumun bağrından fışkıran birer intikam nişanesi gibi hissettirecekti.

Hava, bu vahşi doğanın hareketiyle keskinleşecekti; kökler birer ok gibi hızla savrulacak, Karras’a ve etrafındaki gölgeye ölümcül bir yağmur gibi inecekti. Bazıları bir yılanın zarif ama ölümcül kıvraklığıyla dolanacaktı, diğerleri birer mızrak gibi hedefe saplanacaktı. Kökler, birbirine senfonik bir uyumla hareket eden, fakat kaosun şiddetini taşıyan bir orduyu andırmalıydı– yeryüzünün hiddetiyle birleşmiş bir direnişin kanıtı.

Her kök, Karras’ın savunmasını yarıp geçmek için amansızca ilerleyecek, taşları parçalayacak, karanlığını örten gölgesini paramparça edecekti. Karras’ın adıyla övünen kibri, bu köklerin saldırısında çatlayan bir buz kütlesi gibi çözülsün istiyordum.


Off Topic
OUT: Biliyorum, adminler bu tarz belirsiz hamle turlarını sevmezler. Çokta haklılar... Ama açıkçası ben bu tarz kısımları, normal bir savaş gibi görmüyorum. Çünkü hali hazırda Karras Gadiel'i normal şartlarda tek hamlesiyle yok edebilecek seviyede bir NPC ve işler bu raddeye geldiyse kurgusal faktörlerin devreye girmesinden ötürü. Açıkçası bu kurgusal faktörü etkilemek için, bu tarz belirsiz hamleler yazıyorum. Belki Gadiel güç patlamasıyla binlerce veya yüzlerce, belki de sadece on tane kök oluşturabilecek... Bunu bilemiyorum ve bu yüzden kurguya ayak uydurup, yükü birazcık sizin üzerinize bırakıyorum. İlerleyen zamanlarda, karakterlerin sınırı azalıp, kurgusal faktörler yerine matematiğin birazcık daha iş yaptığı konularda size hiç yük bırakmayacağıma söz veriyorum. :D
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

18 Nov 2024, 11:37

Nuemsa’ya fısıldadığın cümlelerin karanlığının içinde yayılıp yankılanmaya başlarken, bu kez Nuemsa’nın sesini duyamıyor kulakların. Sanki varlığı bir kez daha silinmiş gibi kendini karanlığın içerisinde bir başına hissetsen bile, damarlarında gezinen kanın akış hızının bir anda öfkeli bir şekilde sarsılmasıyla, Nuemsa’nın sana verdiği cevabı hissedebiliyorsun. Vücudunu sarana parıldama, artık damarlarına işler gibi sana ait gelmeye başlarken, Karrass’ın üzerine doğru attığı adımları engellemek ve hatta onun karanlığına son vermek istercesine harekete geçiyorsun. Damarlarındaki kana, vücudunu sarana parıltıya ve sana tüm bunları bahşeden ruhuna sarılarak bir kez daha kökleri oluşturmak için kendini odaklıyorsun. Artık her bir saldırının amacı ve hedefi belli olduğundan, geriye kalan tek şey oluşturabildiğin kadar kök oluşturmak oluyor. Karrass’ın adımları hızlanmaya başlarken, ilk kökün yerden bir mızrak gibi fırlıyor!

Karrass’ın tam önünde vücut bulan mızrak şeklindeki kök, Karrass’ın kalbini yerinden sökmek ister gibi fırladığında, Karrass ansızın sağa doğru attığı bir adımla kökten sıyrılıyor. Ancak adım attığı yerin hemen yanında yeşeren bir kök, Karrass’ın adımlarına mani olmaya yeterli oluyor. Bir kez daha yerden fışkıran mızrak gibi kök Karrass’a hücum ederken, Karrass bu kez geriye attığı bir adımla ve hafif bir eğilmeyle kendini kökten kurtarıyor. Ne var ki bu iki kök her şeyin başlangıcından ibaret oluyor. Bir anda fışkıran iki kök bir kez daha Karrass’ı hedeflerken, Karrass bakışlarını sende tutmasına rağmen kökleri fark ederek kıvrak bir hareketle kendini kurtarıyor. Bu kez arkadan gelen kıvrılan bir kök, Karrass’ı eceline kadar takip etmek isterken, bir başka kök ona eşlik ediyor. Ve ardından bir başka kök… Bir başka kök… Bambaşka bir kök… Damarlarından çekilmeye başlayan kudretinle birlikte artık küçük bir çalılığa evrilmeyi bekler gibi beliren onlarca kök, durmaksızın ve soluk aldırmaksızın Karrass’a doğru ilerliyor. Her bir kökü takip eden yepyeni bir kökle, kök sayısı kısa zamanda iki basamaklı sayıların ortalarına çekilmeye başlıyor. Tüm bu kökler Karrass’ın sana doğru gelişini engellemeyi başarmış gibi görünse bile, henüz daha Karrass’a bir çizik dahi indirememeleri işleri bir adım daha ileriye götürmen gerektiğini söylüyor. Giderek hızlanan ve hareketlerini gözlerinle takip etmekte zorlandığın Karrass’a yönlendirdiğin bir demet daha kökle beraber, onun eğilerek, geriye attığı yarım adımla, kimi zaman hafif sıçramalarla eşsiz bir esnekliğe ve kaçışa şahitlik ediyorsun. Kök sayın artmayı sürdürdükçe, Karrass’ın tüm heybetine rağmen tüm kökleri gözleriyle takip etmesi veya onları hissetmesiyle karşılık vermesi, bir rakip olsa bile övgüyü hak ettiğini gösteriyor. Bir an için onun tüm düşman sıfatlarını bir kenara attığında, yüzleri bulan köklere rağmen bir çizik dahi almamış olmasını takdir etmek geliyor içinden. Ve en azından bu çabasıyla bile unvanına layık bir iblis olmaya yaraşır hale geldiğini hissedebiliyorsun Karrass’ın…

Kök sayın artmaya devam ederken, damarlarından çekilen kudretinle birlikte vücudunun halsizleşmeye başladığını fark edebiliyorsun. Ancak Karrass’ın henüz sana yaklaşamamış olmasını da göz önüne aldığında, onu kıstırdığın bu kök çemberi içinde sağ bırakmayı da hiç istemiyorsun. Bu motivasyonla birlikte köklerine yaşam vermeyi sürdürdüğün anda ise, kızılca göğün altında beliren bir kızıllık tüm motivasyonunu arttırmaya yetiyor! Karrass’ın bir kökten sıyrılmak isterken attığı adımla birlikte, kökün ansız bir manevrasıyla sağ yanağını sıyırmasıyla meydana çıkan Karrass’ın kanı, onun yenilmezliğine büyük bir gölge düşürürken, senin de inancını kamçılıyor. Nitekim, Karrass’ın bu durumu fark etmesiyle birlikte, hareketlerinin yavaşlaması aynı ana denk geldiğinde, iki kökün daha Karrass’ın sağ ve sol kollarına yöneliyor! Karrass, son bir gayret gösterir gibi bedenini yan pozisyona çevirse bile, kökleri en azından derin bir çizik atarak Karrass’ın kanamasına neden oluyor! Bu haliyle, Karrass artık daha yenilebilir bir hal almaya başladığında ise, alev alev yanan bir çift gözün üzerine dikilmesiyle kendini yoğun bir alevin ortasında gibi hissediyorsun!

Karrass’ın ezici bakışlarının ansızın gözlerine dönmesiyle birlikte, adeta damarlarındaki kudret bile alev almış gibi görünürken, Karrass bir anda iki elini yana doğru açıp kafasını geriye attığı anda, bastığı tüm zeminin ve bedeninin alev almaya başladığını görüyorsun! Alevlerin ortasında kalmış bir halde ve gırtlağını yırtarcasına savurduğu haykırışıyla birlikte, köklerinin yanmaya başlaması, tüm bu alevlerin gerçekliğini yüzüne vuruyor. Kendi bedeniyle oluşturduğu alevlerle birlikte Karrass’ın doğal bir savunma yarattığını düşünerek, kontrolün altında olan ve geriye kalan yüze yakın kökü sabit bir pozisyonda tutmaya karar veriyorsun. Karrass’ın bedenini saran alevler giderek solmaya başladığında ise, Karrass’ın sesini duyuyorsun tüm yakıcılığı ile.

“En son ne zaman bu vücudun kanadığını hatırlamıyorum insan… Bunu başaran biri olarak, sana layık olduğunu vermem gerekiyor, öyle değil mi? Merhametimin sonlandığı noktada acımam başlar… Ancak acımamın bittiği yerde ise öfkem yaşam bulur…”

Karrass bu sözleriyle birlikte geriye attığı kafasını bir anda eski pozisyonuna getirdiğinde, kafasının üst kısmının bir ejderhayı anımsatan yapıya bürüdüğünü ve derisinin daha pullu bir hale geldiğini görebiliyorsun. Bedeninde beliren herhangi bir alev bulunmasa bile, vücut ısısının oldukça fazla olduğunu aranızdaki 10 metreye rağmen rahatlıkla hissedebiliyorsun. Bununla birlikte artık gözlerinde o üstten bakan iblisin gittiğini ve yerine saf öfkeyle dolu bir iblisin geldiğini de rahatlıkla görebiliyorsun. Bu bakışlarını doğrudan ruhunu yakmak için kullanan Karrass’a bakmak bile içini titretirken, Karrass bir kez daha söze giriyor.

“Şimdi tüm öfkemi kucakla insan…

Image

…ve kül ol!”
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

22 Nov 2024, 11:52

Kimisi yırtıcı bir fırtınadan savrulmuş asi bir damlaydı, kimisi toprağın bağrından sinsice yükselen bir yılan. Ve Karrass… Bu kaosun ortasında, kükreyen bir fırtına ile flört eden bir balerin misali dans ediyordu. Her hareketi büyüleyiciydi; her adımı, içimdeki direnişten bir parçayı daha koparıp alıyordu.

Kaosun perdesi aralandığında sahnenin yıldızı oydu, hem yıkımın hem de estetiğin cisimleşmiş hali. Adımlarıyla dokunduğu her zerre, bir daha eskisi gibi olmuyordu. Ölüme yaklaştığımı bilmek bir yana, onunla dans edişini izlemek içimde hem bir korkuyu hem de tuhaf bir hayranlığı aynı anda tutuşturuyordu.

Büyüleyici bir andan kopup gelmiş bir anı gibiydi.

Ama o büyü bir anlığına kırıldı. Kökler onun kanını akıttı. Karrass’ın derinliklerinden yükselen bir inilti, koca bir dağın çatırdayışı gibiydi. O anda, yaralı bir tanrının gazabına tanık olmak üzere olduğumu hissettim. Ve kendi içimde sorguladım; eğer bu bir zaferse, neden böylesine ağır bir sessizlik doğmuştu? Neden bu kadar soğuktu? Yaraya dokunan her anı, bu sessizliğin içinde kaybolan bir yankı gibiydi. Fakat Karrass… Durmadı. O yara onun öfkesine bir çığlık katmıştı.

Gözleri, delip geçen bir kılıç gibi üzerime döndü. O bakışlar, basit bir insandan gelen bu darbeyi anlamlandıramıyordu. Ama çelişkiyi çözmesi uzun sürmedi. Tam gözlerime bakarak, elini yavaşça yarasına götürdü. Parçalanmış deri, altında pullara dönüşmeye başlamıştı. Yarayı saran kan, alevlere dönüştü, ve o alevler sanki kendi öfkesiyle şekil buluyordu.

Derken Karrass’ın gözleri, ansızın ruhuma bir hançer gibi saplandı. O an, damarlarımda akan her zerre sanki ateşe verilmiş gibiydi. Kollarını gökyüzüne doğru açtığında, bastığı zemin ve kendi bedeni birer alev yumağına dönüşmeye başladı. Alevler, onu bir mahşer günü peygamberi gibi sarmalarken, benimse içime işleyen gerçek şuydu: Bu sadece bir savunma değil, bir hüküm, bir infazdı.

Köklerin çevremde çatırdayarak yandığını hissettiğim an, Karrass’ın haykırışı gökyüzünü bile yaracak kadar kudretliydi. O ses, bir fırtınayı andırmıyordu; bir tufanın ta kendisiydi. Sesin yankıları içinde, kelimelerinin keskinliği ruhuma bıçak gibi saplandı.

Gözlerimin önünde değişiyordu Karrass. Derisi pullarla kaplanıyor, başının üst kısmı bir ejderhanınki gibi şekilleniyordu. Alevler sönse bile vücudundan yayılan ısı, aramızdaki mesafeyi aşıyor, ciğerlerime kadar işliyordu. Artık gözleri, önceki alaycı şeytanın bakışlarını taşımıyordu. O gözlerde yalnızca saf, yıkıcı bir öfke vardı; o öfke, bana yaşamımı sorgulatan ve ruhumun derinliklerini kavuran bir karanlıktı.

Karrass, bu yeni formuyla tekrar seslendi, yankıları her hücremde titreşirken sözleri vücut bulmuş bir gerçeklik gibi ulaştı bana… Sanki doğa, bastığımız toprak soluduğumuz hava… Her şey Karras’ın ağzından çıkan sözlerin gerçek olması için bir çabaya bürünmüş gibiydi.

Derin bir nefes aldım.

"Karrass! Bir iblisin dudaklarından dökülen bu sözleri duymak, ölümlü varlığım için bir onur nişanı. Senin öfken, benim hürmetimdir; her alevin, ruhuma işlenmiş bir şereftir." Sözlerim, sıcaktan yükselen bir hava buharı gibi yayıldı Karras’a doğru.

Bu andan itibaren bu mücadelenin hangi yöne savrulacağını kestiremiyordum. Onun alevleri, köklerimin en büyük zafiyetiydi; her birini birer kül yığınına çevirmek için yalnızca bir an yetiyordu. Ne kadar kök gönderirsem, o kadarını yakacak gibi görünüyordu. Ama sadece yakmakla kalmıyor, içimde bir şeyleri de tükenmeye zorluyordu. Karrass kudretliydi, bir fırtınanın ortasında yanardağ gibi kudurmuştu.

Peki ya ben?

O ne kadar kökümü kül ederse, ben bir o kadarını tekrar yaratabilir miydim? Köklerim benim direncimdi, varlığımdı. Ama ya gerçekten tükenirsem? Daha önce hiç hissetmediğim bir boşluk ruhuma çöreklenmişti. Bir an durup düşündüm; daha az önce tüm gücümün son sınırına ulaşmışken, şimdi karşımdaki bu iblisin giderek daha korkutucu bir forma bürünmesine nasıl karşı koyabilirdim?

Ancak işte orada, onun alevlerinin arasında, saf öfkenin cisimleşmiş haliyle karşı karşıya kalmışken, bir gerçeği fark ettim. Karrass sınırlarını zorluyordu. Onun her hareketi, öfkeden doğan bir felaketti, ama aynı zamanda bir sınavdı. Alevleri dans ediyordu, ama bu dans, onun da bir bedel ödediğinin kanıtıydı. Her adımı, her kükremesi, onun gücünün de sınırlarına dokunduğunu hissettiriyordu.

Belki de bu mücadele, yalnızca kimin daha güçlü olduğunu değil, kimin sınırlarını aşabileceğini belirleyecekti. Onun alevleri beni tüketiyordu, evet. Ama aynı zamanda beni yeniden tanımlıyordu. Her yanan kök, yerini daha kararlı bir başkasına bırakmalıydı. Her küle dönen parça, içimde daha derin bir şeyleri açığa çıkarmalıydı.

Bugün burada olmamın tek bir nedeni vardı: her biri, yüzlerini dahi görmediğim ama burada bir şeylerini kaybetmiş insanlar içindi. Kayıplarının ağırlığını taşıyan bu dünyada, onların anıları bu mücadeleyi sürdürmek için ateşimi körüklüyordu. Her biri, ruhumda birer parça bırakmıştı.

Ela… Zen, Inias, Diniel, Josegna… Nueamsa ve belki de Azuildir bile… Adlarını andıkça, her biri gözlerimin önünde canlanıyordu. Şu an burada olmayabilirlerdi, ama mücadelemize olan inançları birer fısıltı gibi kulaklarımdaydı. Onların yolları, benim yolumun haritasıydı; onların mücadelesi, benim içimdeki ateşin kıvılcımıydı. Ve şimdi, Karrass’ın alevlerinin karşısında dimdik durarak kendi içimdeki ateşi yakma zamanıydı.

“Onlar benimle,” diye fısıldadım. Sözlerim alevlerin uğultusunda kaybolsa da ruhum yankılarını duyabiliyordu.

Karrass’ın alevleri gökyüzüne kadar yükselirken, ben de içimdeki karanlığın derinliklerine indim. O karanlığın içinde bir ışık vardı, bir denge… Adına sınır koyduğumuz tükenişi parçalamaya yemin etmiş bir güç. O ışığı kavradım, sanki bir sonu yokmuşçasına tüm bedenime çektim. Bu sefer bir daha durmamaya yemin etmiştim.

Ve işte, kendime inancımın en yüksek noktaya ulaştığı o an köklerim yeniden harekete geçmeliydi; ama bu kez daha fazla, daha hızlı, daha kaotik bir biçimde… Köklerim, birer dalga gibi Karrass’a yönelmeliydi. Yanan bir kök daha küle dönüşmeden yenisi onun yerine geçmeliydi. Her biri Karrass’ın alevleriyle dans ederken, bir diğer kök daha yola koyulmalıydı. Bir öncekiyle aynı gibi görünseler dahi bu kez hepsi daha farklı olmalıydı. Çünkü bu kez, içimdeki dengeyi değil, içimdeki sınırları zorluyordum.

Iskalayacak her kök, bir diğerini daha hızlı göndermeliydi. Karrass birine karşılık verirken bir diğerinin hedefinde bulmalıydı kendini. Ama bu mücadele yalnızca kazanmak için değildi. Bu, sonuna kadar gitmek için, onların ruhlarına layık olabilmek için, her şeyimi ortaya koymak içindi.

“Karrass!” diye kükredim, alevlerin içindeki silueti bir an daha net görürken. “Senin öfken nasıl gücünü ateşliyorsa, onların inancı da benimkini tutuşturuyor! Bu mücadele sadece benim değil; bu, bizlerin savaşı!”

Köklerim artık yalnızca beni değil, tüm inandıklarımızı temsil ediyordu. Her biri, bir umudu, bir kararlılığı taşıyordu. Ve o camı, tükeniş dediğimiz sınırı, parça parça etmek için kararlıydım. Çünkü onların gücü, benimleydi.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

25 Nov 2024, 09:50

Savurduğun ilk cümleler, onun bu yeni formundaki kararlılığını tescillemiş gibi Karrass’ın gözlerindeki alevi daha harlı bir hale getiriyor. Bu savaş artık hanginizin sınırlarını daha çok aşabileceğini gösteren bir gösteriye döndüğü anda, aslında bu durumun Karrass’ta da büyük bir değişiklik yarattığını görebiliyorsun. Bu değişiklik, sadece onun bedeninde beliren görünüşten öte bir durum gibi yansıyor gözüne. Nitekim, Karrass ile ilk karşılaştığında üzerine diktiği bakışlar ile şu anda üzerinde yoğunlaşmış bakışlar arasındaki farkı rahatlıkla anlayabiliyorsun. Ejderhalar Kralı olarak kendini tanıttığını da bir kez daha anımsadığında, ilk karşılaşmanızda Karrass’ın seni pek de önemsememiş hallerini gözlerinde canlandırabiliyorsun. Bakışları, ses tonu ve yansıttığı arzusuyla, senin var olmaman gereken bir canlıdan başka bir şey olmadığını net bir şekilde ortaya koyan Karrass’ın artık seni öyle görmediğini anlayabiliyorsun. Her ne kadar hala değersizliğinin emarelerini hissetsen bile, artık var olmaması gereken değil, yok edilmesi gereken bir canlı olarak göründüğünü hissedebiliyorsun. Ne var ki bu yok etme arzusu, göründüğünün aksine saf bir öfke veya nefreti doğurmamış gibi görünüyor Karrass nezdinde. Zira yüzünde nefretten ziyade tatmin ediciliğin verdiği bir rahatlık bulunan Karrass, bir ejderhanın ne anlama geldiğini sana ilk elden gösteriyor. Kudretini herkesten üstün gören, kudretine yaklaşanları yok etmekten ise zevk alan bir iblis türü… Her ne olursa olsun, dağın zirvesinde tek başına konuşlanmaktan başka bir şey düşünmeyen iblis türü… Ve her ne olursa olsun, kudretini asla ezdirmeyecek bir iblis türü…

Karrass’ın vücudundan akan az bir kanla bile formunu değiştirmesi, tüm bu düşüncelerin gerçekliğini yüzüne vuruyor. Bu yeni formuyla kudretini arttırmış bile olsa, formunu değiştirmeden de gayet iyi iş çıkardığını düşündüğünde, aklında canlanan ejderha tanımlarını ne denli doğru olduğunu bir kez daha anlayabiliyorsun. Bu durum ise, seni bilinmez bir rakip olan Karrass’ı daha iyi anlamana olanak sağlıyor. En azından onun hislerinin bir şekilde sana geçtiğini anlayabiliyorsun. Onun seni anlayamadığı bir düzlemde, onu anlayabilmenin doğru bir zamanda lehine olacağını hissedebiliyorsun…

Sözlerine keskin bakışlarıyla bakmak dışında bir karşılık vermeyen Karrass, hükmünün kudretini sana cevap verme tenezzülü bile göstermeme noktasında belli ederken, köklerinin bir kez daha harekete geçmesiyle geriye kalan cümlelerini kuruyorsun. Ancak cümlelerin Karrass’ın yüzünde alaycı bir tebessümden öteye geçemezken, ilk köklerin Karrass’ı sarmalamaya başlıyor. Fakat bu kez Karrass kaçınmak veya kendi korumak yerine, göğsünde birleştirdiği iki koluyla olduğu yerde durmaya başlıyor. Onlarca kök Karrass’ı delip geçmek ister gibi hareketlendiğinde, Karrass’ın bedenini sarmalayan bir alev kütlesi olmasa bile, köklerin Karrass’a yarım metre kadar yaklaşmaya başladığında yanmaya başladığını görüyorsun! Bir kök yanmaya başlarken, yerini başka bir kök alsa bile, her gelen kökün kaderi bir diğerinden farksız görünüyor. Onları aşan ve yüzlere yaklaşan ince kökler dahi, Karrass’a yarım metre kadar yanmaya başladığı anda, artık kafanda bazı düşünceler de oturmaya başlıyor. Birkaç saniye önce gerçek alevlerin ortasında yaşam bulmuş bu yeni Karrass’ın şu anki vücut ısısının, köklerini rahatlıkla yok edebilecek türden olduğunu anlıyorsun. Bunun getirdiği rahatlıkla Karrass savunma yapma bile gereği görmezken, köklerinin yanıkları toprağa doğru ilerlemeye başlıyor. Tam bu esnada ise Karrass iki kolunu tekrar boşlukta sallandırırken vücudunu da hafifçe öne doğru eğiyor. Bunun bir saldırının ilk sinyalleri olduğunu anladığında ise, sanki Karrass’ın sıcaklığı ruhunda doğmaya başlıyor. Ve gözlerini doğrudan ruhunun en hassas noktasında dikmiş gibi duran Karrass öne doğru attığı ilk adımla, vücudunun sıcaklığının aksine buz gibi yayılan tek bir söz söylüyor.

“Küle dönmeye hazır mısın insan? İşte geliyorum!”
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

25 Nov 2024, 23:15


Karras'ın sesi, uzak bir vadide yankılanıp da kaybolan kadim bir yankı gibi, hem ürkütücü hem de geçmişten gelen bir kehanet kadar kaçınılmazdı. O an, anlamıştım: Bu yalnızca kan ve kılıçla yazılan bir savaş değil, varlığımın her bir zerresini, her bir yarasını ve her bir yeniden doğuşunu sınayan bir meydan okumaydı. Köklerim, sıradan bir toprağın sıradan hikâyesi değildi; onlar, acının siyah toprağında kök salmış, yalnızlığın karanlık göğünden dökülen yağmurlarla büyümüş ve her kırılışta yeniden filizlenmişti. Şimdi, bir ejderhanın nefesi kadar yakıcı, bir güneşin öfkesi kadar amansız bir ateşin karşısında sınanacaklardı. Ama bilinsin ki, köklerim, yalnızca hayatta kalmak için değil, küllerin içinden bir orman yaratmak için vardı.

Karrass’ın gözlerindeki kibir, bir dağın zirvesinde hüküm süren vahşi bir fırtınayı andırıyordu; güçlü, gürültülü, ama bir o kadar da geçiciydi. Çünkü fırtınalar, yalnızca yüzeydekileri savurur; asıl güç, yerin altındaki sessiz inatta saklıdır. Ve o bilmezdi, ben toprağın hikâyesiyim. Çamurda ezilen taşların, soğuk gecelerde çatlayan dalların, ama her seferinde küllerinden yeniden doğanların yankısıyım. Ben, doğanın susmayan şiiriyim.

"Sıcaklık mı?" diye mırıldandım, ama sesim, onun alevlerinin yutamayacağı kadar soğuk, bir buzulun derinliklerinden kopup gelen eski bir fısıltı gibiydi. "Senin ateşin, yalnızca kibirle dokunmuş ince bir maskeden ibaret. O maskenin ardında, tüm o gösterişli alevlerinle gizlemeye çalıştığın derin bir boşluk var." Bu sözlerim havada yankılandığında, dudaklarımdaki alaycı kıvrım sertleşti.

Toprağa seslendim. Parmak uçlarımdan başlayıp bedenime yayılan bir titreşimle, karanlık köklerim, gecenin kalbinden fırlayan birer yılan gibi yükseldiler. Kökler, toprağı yarıp gökyüzüne tırmanırken, bir fırtına gibi karanlıkla örtülen yıldızların altına kadar ulaştılar. Ama Karrass güldü, o soğuk, kibrin zehrini taşıyan kahkahasıyla her gelen kökü küle çevirmeye hazırdı. Bir önceki yanan köklerin küllerinden yükselen kara dumanlar gökyüzüne savruldu; fakat o anlamıyordu ki, her kül, yeniden doğuşun bir tohumu taşıyordu. Her yanışı, benim karanlık hikâyemin bir başka başlangıcıydı. Bilinmezlik benim yol arkadaşımdı, ve yenilgi, onun kibirli zaferlerinden daha eski ve daha bilge bir öğretmendi.

"Gel, Karrass," dedim, sesim bir vadiden kopan rüzgar gibi sert ve dokunan her şeyi sarsacak kadar güçlüydü.

"Alevlerinle dünyayı sar; ama unutma, her zirveye çıkan, sonunda yalnız kalır.Ve sen yalnızlıktan korkan bir kraldan başka bir şey değilsin."

Sözlerimin, o alevlerin dokunamayacağı bir yere, onun içindeki kırılganlığa ulaşmasını arzu ettim. Gözlerinde bir titreme belirmesini; kibirle güçlendirilmiş o maskesinin çatlamasını, ve maskenin altındaki korkuyu görmek istedim ve ben tüm bunları isterken o ilk adımını attı; ve o adım, zamanın akışını durduracak kadar ağır bir kararlılıkla yankılandı. Tam o anda, kendi küllerimde bir orman gördüm.

Kendi ölümümün serinliğinde, kök salmanın huzurunu hissettim. Bir tohumun karanlıkta uyandığı gibi, benim de kaderim, küllerin karanlığında yeniden doğmaya yazgılıydı. O zaman anladım ki, bu sadece bir son değildi; zirveye giden yolun başlangıcıydı. Her adım, her yanış, beni daha derin köklere, daha güçlü bir hikâyeye götürecekti.

"Küle dönmeye hazır mıyım?"

Evet, belki. Ama unutma, Karrass:

Küller, bazen toprağın kendisinden bile daha güçlüdür. Ve ben, küllerin şarkısını söyleyen son ormanım.


Geriye doğru adımladım. Karras sınırlarını zorluyordu ve eğer bu ruhların çarpıştığı bir savaşsa, ruhum ve kalbim bu uğurda en son pes eden olacaktı. Bir ejderha bile olsa, bedenin ısısını sonsuza kadar bu seviyede tutamazdı. Eninde sonunda güçten düşecekti ve bana ulaşamadığı her an gücünü biraz daha şuursuzca harcayacaktı. Bu yüzden bu sefer saldırmak yerine savunmaya geçecektim... Bunu söylemek her ne kadar kolay olsa bile magmadan dalgalara karşı savunma yapmak hiç kolay olmayacaktı. Bunun farkındaydım. Bu yüzden oluşturabildiğim kadar kök oluşturacak ve bu kökleri kendime siper edecektim. Her biri bir siper, bir bariyer, hatta bir kale duvarı gibi önümde yükselecekti. Karras onları yok ettikçe yenilerini oluşturacaktım. Her kül olan kökün yerini, iki, hatta üç yeni kök alacaktı. Bitmek tükenmek bilmeyen bir üretimle onu uzak tutmalıydım. Bu kökler değişen şekiller alsalar da işlevleri hep aynı kalacaktı: Karras'ı bana ulaşmaktan alıkoymak.

Kökler bir yandan savunmamı güçlendirirken, ben de sürekli geriye adımlayarak mesafemi korumaya çalışacaktım. Her hareketim hesaplıydı. Doğru pozisyon almak, avantaj sağlamak ve onun hatalarını değerlendirmek için zamanı kendi lehime kullanmalıydım. Savunmam, sürekli değişen bir yapboz gibi olacaktı; Karras bir hamle yaptığında ben de karşılık olarak yeni bir form oluşturmalıydım.

Bu süreç, Karras'ın hem fiziksel hem de ruhsal dayanıklılığını yıpratma savaşıydı. Savunmam, onun sabrını ve enerjisini tüketmek için planlanmış bir stratejiydi. Ve eğer bu bir oyun tahtasıysa, ben geriye adımlarken onun her hamlesine yeni bir karşılık hazırlayackatım. Zaferin anahtarı sabır ve sürekli yenilenme gücümde saklıydı.

Tüm odağım savunmadaydı.

Karrasın vücut ısısı düşene kadar bunu sürdürecektim.

Karras beni küle çevirmek istiyordu ve bu aşamada ben kül olmaya hazırdım.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

28 Nov 2024, 13:07

Birkaç saniye öncesine kadar Karrass’ı parçalamaya çalıştığın kökler, bu kez seni hayatta tutmak için varlık bulurken, Karrass da sözlerini bir an önce gerçeğe dökmek ister gibi hareketleniyor. Geriye doğru attığın adıma karşılık, Karrass’ın seninkinden daha büyük bir adımla öne atılması ile aranızdaki mesafe farkını kapatmada Karrass’ın avantajlı olduğunu hissedebiliyorsun. Ancak bu noktada, Karrass’ın adımlarına köklerinle engel olmayı planlıyorsun. Karrass’ın sana yaklaşmasını beklemeden, köklerini Karrass’ın yoluna çıkardığın sırada ise, bir anda gözlerin Karrass’ın kendini köklere karşı hiçbir şekilde savunmadığı anlar geliyor. Saldırıya geçen tüm köklerini, yerinden kıpırdamadan ve kendine erişmeden yakmayı başarmış olan Karrass’ı aynı köklerle durdurmaya çalışmanın bir okyanusu kovayla boşaltmaya çalışmaktan farksız olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsun. Karrass’ın bedeninin sıcaklığı sanki bir anda zihninde canlanmış gibi seni yakmaya başladığında, üzerine doğru gelmeyi sürdüren Karrass’ın karşısında, iç içe geçmeye başlayan ve bir duvarı andıran köklerle karşılık veriyorsun. Kökler, yine Karrass’ın vücut ısısından yanmaya başlasa bile, dirençlerinin arttığını gözlemleyebiliyorsun. Zira birkaç kök tek başına kül olmaya yüz tutmuşken, iç içe geçmeye başlayan köklerin daha fazla dayandığını görebiliyorsun. Bu durumda en makul çözümün, olabildiğince kökü bir araya getirmek olduğunu bilerek bu kez tüm odağını buna veriyorsun.

Köklerin bir bariyeri andırırcasına Karrass’ı durdurmak için önünde belirmeye başladığı esnada, tekniğin yarattığı bir dezavantajı da görmeye başlıyorsun. Zira bariyerin genişliği ve yüksekliği arttıkça köklerin sıklıklarının azalması, Karrass’ın sadece vücut ısısıyla onları küle dönüştürmesine imkan tanıyor. Bununla birlikte, köklerinin ayaklarından vücut bulması, senin geriye kaçışın noktasında sana ciddi bir engel oluşturuyor ve bu yüzden geriye gidişlerin oldukça sekteye uğruyor. Tüm bunlara karşı olabildiğince kudreti toplayıp kök sayısını arttırmaya ve kökleri de mümkün olduğunca kalınlaştırmaya başlıyorsun. Ne var ki, normal şartlarda tekniğin süresi yaklaşık 10 dakikadan ibaret olsa bile, oluşturduğun kök sayısını dikkate aldığında bu sürenin çok daha kısa olacağını hissedebiliyorsun. Bu şartlar, olayların tamamen senin aleyhine geliştiğini göstermeye başladığında ise, Karrass’ın hükmü bir kez daha gözlerinin önünde canlanmaya başlıyor.

Köklerden oluşturduğun sipere bir hayli yaklaşmış olan Karrass’ın iki pençesinin de kızıla dönmesiyle birlikte, bunun yüksek ısılı bir saldırının başlangıcı olduğunu anladığında, köklerinin akıbeti de aşağı yukarı kafanda oluşmaya başlıyor. Bu akıbeti bilsen bile, Karrass’ın halihazırdaki hızına ayak uydurmanın getirdiği zorlukla olayları sadece izlemekle yetindiğinde, Karrass’ın sağ pençesini siper şeklindeki köklerine savurduğunu ve köklerin bir anda yanıp küle dönüşmeye başladığını görüyorsun! Tamamen doğal düşmanın konumunda olan Karrass’a ve onun alevlerine karşı alabileceğin en büyük önlemi almış olsan bile, şu an birkaç metre ötende iki elindeki kızıllıkla ve gözlerindeki vahşetle seni hedeflediğini fark edebiliyorsun. Köklerin küle dönüşmesiyle birlikte, Karrass’ın herhangi bir pençesinin sana isabet etmesi halinde, isabet ettiği bölgeyi tamamen yakıp eritebileceğini öngörebiliyorsun. Ne var ki, bu öngörünün gerçekleşmemesi için her ne yapacaksan, bunu göz açıp kapayıncaya kadar yapman gerektiğini bilmek, seçeneklerinin giderek azalmasına neden oluyor. Buna rağmen ruhun, halen daha Karrass'ın olası bir galibiyetini şiddetle inkar ediyor...
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

29 Nov 2024, 10:48

“Kül olmaktan hiç korktun mu, Gadiel?” dedi içimde yankılanan o derin, kadim ses. Kelimeler, kalbimin çatlaklarından bir nehir misali sızarak ruhuma yayıldı; donuk bir soğukluk ve yakıcı bir gerçeklikle bedenime işledi. O soru, bir mezar taşına kazınmış gibi zihnimde yankılanmaya devam ederken, köklerim tek tek ateşin önüne seriliyordu. Her biri, sanki içimdeki karanlık bir fedakârlığın yankısıydı; köklerim ölüme yürüdükçe, Karrass’ın alevleri onları küle dönüştürmekten hiç yorulmuyordu.

Her düşen kök, alevlere direnen bir kalkan değil, adeta birer harf olup, kül harflerinden bir şiire dönüşüyordu. Ve bu şiir, Karrass’a yazılmış bir meydan okuma, bir manifesto gibiydi: “Beni yak, ama asla yok edemezsin.” Her yanış, daha büyük bir kudretin tohumuydu. Küller yere savruldukça, onların arasında yankılanan kendi kararlılığımı hissedebiliyordum.

Karrass’ın iki pençesindeki kızıl ışık, sanki güneşi avuçlarında tutuyormuş gibi bedenine yayılırken, üzerime doğru dev bir felaket gibi geliyordu. Gözlerindeki vahşet, cehennemin ta kendisiydi; fakat bu vahşet karşısında benim içimde büyüyen tek şey, o soruya verilen cevaptı: “Hayır, korkmuyorum.” Çünkü korku, alevlerin düşmanı değil, onun yakıtıdır. Ve ben, bu yakıtı reddederek kendi külümden yeniden doğmayı seçiyordum.

Karrass’ın pençeleri, köklerimin son kalıntılarını da bir nefeste kül ederken, içimdeki alevin bir başka formda uyanmaya başladığını hissettim. Ellerimi uzattım; sanki her bir kök, her bir kül tanesi havaya yükseliyor, bir döngüye giriyordu. Bu, bir savunma değil, bir dirilişti. Küllerden doğan yeni kökler, alevlere karşı değil, alevlerin içine sarılmak için yükseliyordu. Karrass’ın sıcaklığı artık sadece bir tehdit değil, köklerimin dans ettiği bir senfoniydi.

Karrass tüm köklerimi küle çevirip, pençesini bana savurmak için üzerime doğru geldiğinde, gözlerimin önünde bir fırsat belirdi. İmkânsız gibi görünen bir an, her şeyin akışını değiştirebilirdi. Tüm gücümü bedenimde topladım, zihnimi ve ruhumu tek bir noktaya odakladım: o saldırıyı karşılamaya.

Bedenimi geriye çekerek Karrass’ın hızına rağmen saldırının etkisini düşürmeye çalışıyordum. Kaçamayacağımı biliyordum; fiziksel yeteneklerim onunla yarışamazdı. Ama bu savaşı kaybetmeyecektim, çünkü kaybedilecek bir şeyden daha fazlasına, ruhumda sarsılmaz bir iradeye sahiptim. Karrass’ın kudreti, hızı ve alevleri benim varlığımdan üstün olabilirdi; ama benimle baş edemeyeceği tek şey, ruhumun asla diz çökmemesiydi.

Bedenimi, etrafımı saran o pembe parıltıyla kapladım. Belki de bu ışık, sadece benim umudumdu—bana dayanma gücü verecek bir ışıltı, zayıf bir kalkan. Ama yeterince güçlüydü, çünkü onu ben yaratmıştım. Pençe üzerime yaklaşırken hissettiğim o sıcaklık, vücudumu bir kelepçe gibi sararken içimdeki sesi susturamıyordum: “Küller, yaşamın tohumudur.”

Pençe bana ulaştığında darbenin gücü bedenimi kavurabilirdi; dizlerim titreyebilirdi, ciğerlerim yanabilirdi, ama düşmeyecektim. Karrass’ın alevleri derimi kavururken içimde bir başka alev yanmalıydı—daha parlak, daha kararlı, daha ebedi. Ruhumun alevi.

Pençesinin ardındaki vahşet, hamlesini tamamlar tamamlamaz, vücudum her yanına yayılan sıcaklığa rağmen öne atılacaktım. Kollarımı Karrass’a dolayıp, bedenime yayılan yanıkların acısına rağmen onu sımsıkı kavrayacaktım. Derim, ateşle kavrulan bir yaprak gibi çatırsada, fakat ruhum titremeyecekti. Onun gözlerinin içine bakacak, alevlerinin ardında yatan karanlığa meydan okuyan bir sesle fısıldayacaktım:

“Karrass, ben kül olmaktan hiçbir zaman korkmadım.”

O an, sözlerimle birlikte içimdeki tüm gücü hissetmek istiyordum. Nueamsa’nın ruhunu, her kökümde titreşen kudreti, bana ait olan ve bana ait kalacak olan her şeyi bir noktaya topladım. Ruhum, bedenim, tüm irademle varlığımı tek bir hamleye odakladım. Köklerimin kalan son gücü, derinlerden gelen yaşamın özüne dönüşmesini ve tek bir forma bürünmesini arzuladım: alevlere meydan okuyan yüzlerce kökün ördüğü bir mızrak.

Mızrak, tüm varlığımla bir olduktan sonra, köklerimden örülen ve yanan her zerreme inat, Karrass’ın kalbine doğru ilerleyecekti. Bu saldırı, sadece bir darbe değil, bir mesajdı; varlığımın, ruhumun ve irademin sarsılmazlığını haykırıyordu.

Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Locked

Return to “Alamara Şehri”