Amma kaprisli kadınmış
Yalakalık da sökmedi
En azından cevap alabildiğime sevinmem lazım
Yalakalık da sökmedi
En azından cevap alabildiğime sevinmem lazım
Soru sorarak yine Vadlena'yı sinirlendirmiştim. En sonunda amma soru soruyorsun be diye kızmıştı. Sinirlenmeye başlamıştım. Yüz ifademde bir değişiklik yoktu. Yine donuk bir yüz ifadesiyle karşılamıştım bu öfkeyi. Ama şakağımın yanındaki damar şişmişti biraz. Hiç bilmediğim iğrenç bir yerde gözümü açıyordum ve hiçbir açıklama yapılmıyordu. Neyse ki sabırlı olmak fayda sağlamıştı. Konuşmayı kestirip atmak isteyerek yine arkasını dönmek istedi ancak aniden durdu. Neden durdu?.. Yine de öfkeli gözüküyordu. Tekrar konuşmaya başladı ve sonunda bir şeylerden bahsetmeye başladı. Konuşmaya karar vermesinin arkasında göremediğim bir sebep olduğunu düşünmüştüm. Oldukça isteksiz bir şekilde anlatıyordu çünkü. Belki de hükümdarı ona gizemli, sihirli bir şekilde emir vermiştir. Ne de olsa buraya sadece benim girmem izin verilmişti. Hem de hükümdar tarafından. Demek ki izleniyor olabilirdim. Tahminimce karanlık gölgelerin ardında bizi izleyen iblisler veya başka şeyler vardı. Onların arasında belki hükümdar da vardır diye düşündüm.
Konuşmayı dinlediğimde Vadlena'nın iblis olmadığını öğrenmiştim. Hükümdarları yeni başa geçmiş bir lidermiş. İsmi ise Vearis'miş. Yeni olsa bile otoritesi mutlakmış. Bunlardan bahsedince Vadlena'nın acı çektiğini hisseder gibi olmuştum. Bir aludirmiş kendisi. Aludirlerin ne olduğunu bilmiyordum. Ancak bana anlattığı kadarıyla bu iblis diyarının kapılarını açabiliyormuş. Bu kapı ne kapısıydı? Nereye açılıyordu. Bu iblis diyarının dışında bir yer var mıydı? Hiçbir şey hatırlamıyordum. Hatırlamak bir yana hiçbir şey bilmiyordum da... Kendini beğenmiş bir şekilde sadece ben izin verdiğim sürece buralarda gezebilirsin dediğinde donuk bir suratla alkışlayarak gözlemci Vadlena'yı yüceltecektim, bu alkış alaycı bir alkış değildi. Hızlı ve destekleyici bir alkıştı. Sorulardan nefret ediyordu ancak kendini beğenmiş olduğu kesindi. Eğer iblis olsaydı pohpohlayıcı birkaç bir şey de söylerdim. Ancak alkış yeterliydi. Bir tehlikeye düşersem beni korusa yeterdi.
Nasıl iblis bulacağıma verdiği cevap ise bir o kadar sinir bozucuydu. Özellikle sinirimi bozmak istiyordu. Birkaç saatim olduğunu söyledi. Eğer iblis bulamazsak beni öldürecekmiş. Ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordum ama eğer dedikleri doğruysa güçlü olabilirdi. Tersine gitmeye gerek yoktu. Yine de yerde otururken hafifçe gülümsemiştim. Siyah lensli gözlüklerimin ardında dişlerimi göstermeden birkaç saniye gülümsedim. Sinirimin bozulduğunu belli edemezdim. Çaresiz gözükmemeliydim. Kendimden emin gözükmeliydim. Ellerimi cebime soktum. Yüz ifademi eski haline döndürdüm. Tek kelime etmedim. Etrafa bakmaya başladım. Birkaç dakika boyunca kendi etrafımda dönerek gökyüzüne, karanlığa ve ardına dikkat kesildim. Bir şey göremezsem "İblis arayacağım" diyerek rastgele bir yönde yürümeye başlayacaktım. Yaklaşık 2 dakika yürürken sürekli etrafa bakmıştım. Hiçbir şey göremezsem geri dönüş yoluna geçecektim. Eğer bir varlıkla karşılaşırsam başlangıçta veya yürüyüş esnasında durup, "Siz iblis misiniz?" diye soracaktım. "Benimle bağ kurmak ister misiniz?" diye soracaktım. Eğer bu süreçte hiçbir canlı ile karşılaşmazsam sessiz bir şekilde geri dönüp Vadlena'nın yanına gelecektim. Sonra ellerimi cebimden çıkarıp ortaya doğru avazım çıktığı kadar bağıracaktım "Beni dinleyin iblisler! Bir iblisle bağ kurmam gerekiyor! Gölgelerin ardında beni izlediğinizi biliyorum! Herhangi birinizle bağ kurmak istiyorum!" diyecektim. Ardından sanki unutmuşum gibi sonradan "Lütfen!" diye ekleme yapacaktım. Birkaç dakika bekleyip bir sonuç alamazsam "Yok mu? Ben hükümdarımız tarafından özel olarak buraya çağrılmış ve bir iblisle bağ kurması gereken biriyim! Yoksa hükümdarımızın otoritesine karşı mı geliyorsunuz!" diyerek şansımı deneyecektim. Onların Vearis'e tabii olup olmadığını bilmiyordum. Bu şekilde şansımı deneyecektim. Bir süre bekleyip işe yaramazsa ellerimi iki yana açıp "Ey yüce hükümdarımız Vearis, lütfen bana yol güsterin!" diye bağıracaktım. Yine olmazsa ve birkaç dakikada sonuç alamazsam olduğum yere Vadlena'nın karşısına diz çöküp oturacaktım. "Efendim yapamadım. Bana yol göstermenizi umuyorum. O engin bilgilerinize ve rehberliğinize muhtacım" diyecektim.
Konuşmayı dinlediğimde Vadlena'nın iblis olmadığını öğrenmiştim. Hükümdarları yeni başa geçmiş bir lidermiş. İsmi ise Vearis'miş. Yeni olsa bile otoritesi mutlakmış. Bunlardan bahsedince Vadlena'nın acı çektiğini hisseder gibi olmuştum. Bir aludirmiş kendisi. Aludirlerin ne olduğunu bilmiyordum. Ancak bana anlattığı kadarıyla bu iblis diyarının kapılarını açabiliyormuş. Bu kapı ne kapısıydı? Nereye açılıyordu. Bu iblis diyarının dışında bir yer var mıydı? Hiçbir şey hatırlamıyordum. Hatırlamak bir yana hiçbir şey bilmiyordum da... Kendini beğenmiş bir şekilde sadece ben izin verdiğim sürece buralarda gezebilirsin dediğinde donuk bir suratla alkışlayarak gözlemci Vadlena'yı yüceltecektim, bu alkış alaycı bir alkış değildi. Hızlı ve destekleyici bir alkıştı. Sorulardan nefret ediyordu ancak kendini beğenmiş olduğu kesindi. Eğer iblis olsaydı pohpohlayıcı birkaç bir şey de söylerdim. Ancak alkış yeterliydi. Bir tehlikeye düşersem beni korusa yeterdi.
Nasıl iblis bulacağıma verdiği cevap ise bir o kadar sinir bozucuydu. Özellikle sinirimi bozmak istiyordu. Birkaç saatim olduğunu söyledi. Eğer iblis bulamazsak beni öldürecekmiş. Ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordum ama eğer dedikleri doğruysa güçlü olabilirdi. Tersine gitmeye gerek yoktu. Yine de yerde otururken hafifçe gülümsemiştim. Siyah lensli gözlüklerimin ardında dişlerimi göstermeden birkaç saniye gülümsedim. Sinirimin bozulduğunu belli edemezdim. Çaresiz gözükmemeliydim. Kendimden emin gözükmeliydim. Ellerimi cebime soktum. Yüz ifademi eski haline döndürdüm. Tek kelime etmedim. Etrafa bakmaya başladım. Birkaç dakika boyunca kendi etrafımda dönerek gökyüzüne, karanlığa ve ardına dikkat kesildim. Bir şey göremezsem "İblis arayacağım" diyerek rastgele bir yönde yürümeye başlayacaktım. Yaklaşık 2 dakika yürürken sürekli etrafa bakmıştım. Hiçbir şey göremezsem geri dönüş yoluna geçecektim. Eğer bir varlıkla karşılaşırsam başlangıçta veya yürüyüş esnasında durup, "Siz iblis misiniz?" diye soracaktım. "Benimle bağ kurmak ister misiniz?" diye soracaktım. Eğer bu süreçte hiçbir canlı ile karşılaşmazsam sessiz bir şekilde geri dönüp Vadlena'nın yanına gelecektim. Sonra ellerimi cebimden çıkarıp ortaya doğru avazım çıktığı kadar bağıracaktım "Beni dinleyin iblisler! Bir iblisle bağ kurmam gerekiyor! Gölgelerin ardında beni izlediğinizi biliyorum! Herhangi birinizle bağ kurmak istiyorum!" diyecektim. Ardından sanki unutmuşum gibi sonradan "Lütfen!" diye ekleme yapacaktım. Birkaç dakika bekleyip bir sonuç alamazsam "Yok mu? Ben hükümdarımız tarafından özel olarak buraya çağrılmış ve bir iblisle bağ kurması gereken biriyim! Yoksa hükümdarımızın otoritesine karşı mı geliyorsunuz!" diyerek şansımı deneyecektim. Onların Vearis'e tabii olup olmadığını bilmiyordum. Bu şekilde şansımı deneyecektim. Bir süre bekleyip işe yaramazsa ellerimi iki yana açıp "Ey yüce hükümdarımız Vearis, lütfen bana yol güsterin!" diye bağıracaktım. Yine olmazsa ve birkaç dakikada sonuç alamazsam olduğum yere Vadlena'nın karşısına diz çöküp oturacaktım. "Efendim yapamadım. Bana yol göstermenizi umuyorum. O engin bilgilerinize ve rehberliğinize muhtacım" diyecektim.





