Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Diniel

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

30 Sep 2024, 17:02

Raldrin’i derin karanlığı göndermek için kelimelerin ağzından döküldüğü anda, Raldrin’in bedeninin parıldamaya başladığını görüyorsun. Bunun, onun geri dönüşüne dair bir sinyal olduğunu anlamış olsan bile, parıltılardaki dalgalanmalar ve yer yer ortaya çıkan yok oluşlar, bir şeylerin ters gittiğinin habercisi oluyor. Vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanmış olan Raldrin avuçlarını yere koyarak yerden kalkmaya çalışırken, adeta vücudunda açılan yaralarla değil, parıltının bizzat kendisiyle baş ediyor gibi görünüyor. Sıktığı dişleriyle birlikte, ağzından süzülen kanlara aldırış etmeden ayağa kalkmaya çalışan Raldrin, aynı zamanda yaydığı parıltıya hükmetmek için tüm çabasını ve kudretini açığa çıkarmaya çalışıyor. Raldrin’in vücudunda beliren damarlar ve yaralarından daha fazla akmaya başlayan kanlar gözlerini doldurmaya başlarken, dişlerinden çıkan gıcırtılar da kulaklarına misafir oluyor. Tıpkı saldırı zamanında olduğu gibi, geri dönüş aşamasında da seni dinlemek istemediğini ve ölümü dahi kabullendiğini açıkça belli eden Raldrin, gözlerini son bir çabayla vahşice sana çevirmesinin ardından kudretini parıltılara bırakarak bedeninden içine dolmaya başlıyor. Raldrin’in bu geri dönüşü, içindeki boş bir karanlığı öfke ve kan arzusuyla doldurmaya yeltenirken, zihninde Raldrin’in öfke dolu sesini duyuyorsun.

“Benim gururumu nasıl hiçe sayarsın, Diniel?”

Gözlerinle göremesen bile, Raldrin’in artık bu kez sana yönelmiş öfkeli bakışlarını, bu kez hakimiyetin altına alabilmiş görünüyorsun. Fakat şu anda bunu bir başarı olarak kutlamak yerine, önündeki iblislere odaklandığında bundan sonrasında yapacakların için kendini hazırlamaya başlıyorsun. Ellerini birer pençe gibi hazırlıyor ve zihnini de o hissettiğin kudrete ulaşma arzusuyla dolduruyorsun. Ne var ki, tüm düşüncelerin içerisinde karanlıkta yerini bulmuş Raldrin’in sesi doluyor bir kez daha boş karanlığa.


“Böyle aşağılanmama nasıl razı gelirsin, Diniel?”

Zihninde köpüren öfke, dudaklarının arasında hafif bir küfür kondurmana elverişli bir hal aldığında, artık burada öylece durup Raldrin’in öfke kusuşuna dahil olmaktan vazgeçerek koşmaya başlıyorsun. Hedefin doğrudan Xurax’ın kendisi olurken, ona hangi darbeleri nasıl vuracağını hesaplamaya başlıyorsun. Ne bir savunma ne de bir ikinci plan olmaksızın, salt arzuladığın kudretle dolma içgüdüsüyle atmaya başladığın adımların, bir Aludir olmanın ötesinde olmaksızın sürüyor. Raldrin’in yok olmasıyla birlikte, başta Alvoid olmak üzere Xurax ve iblislerinin bakışlarını üzerine dönmüşken, bu bakışlar altında ezilmeden koşmayı sürdürüyorsun sadece.
“Bir ejderhanın savaştan kaçmasına nasıl izin verirsin, Diniel?”

Her bir adımında, Raldrin’in hayıflanmaktan öteye geçen ve öfkesini kusan cümleleri kulaklarına dolmaya devam ediyor. Varlığını ve kudretini içinden çekip çıkartmak için hırslı gözlerini sana diktiğini gördüğün Raldrin, vücudundaki yaralarına rağmen sanki bir çırpıda seni sindirmek ister gibi karanlığı parçalamaya başlıyor. Savurduğu pençeleriyle, karanlıktan koparabileceği her şeyi almaya çalışan Raldrin, hükmün altında ancak sınırlı bir başarıya kavuşuyor. Bir an için Raldrin’in yaralı olmadığı ve hükmünün de bu denli etkili olmayacağını düşündüğünde, Raldrin’in bir bakışta seni sindirebileceğini hissediyorsun. Xurax’ın meydana getirdiği iblislerin yanından geçip giderken, onların ne yaptığını bile önemsemeden Xurax’ın bacaklarına doğru yaklaşıyorsun. Gözlerinin kararmasıyla birlikte, artık karşındaki varlığın bir adı dahi kalmazken, sadece Raldrin’in sözlerini duyuyorsun.
“Sana en yalın haliyle insanlığın kıyameti olacak kişisin demiştim, hatırladın mı Diniel?”



“Fikrimi değiştirdim…”



“Sen iki diyarın da kıyameti olacaksın!”



“Yine hayıflanıyorum sanıyorsun, değil mi?”



“Bu kez değil, Diniel… Bu kez değil…”



“Bir ejderhanın onurunu ayaklar altına alırsan…”



“Onun kıyameti senden geriye hiçbir şey kalmayana kadar sürer…”



“Hükmün altına olduğum için şu an sadece sözlerim ulaşıyor sana…”



“Sen benim kudretime layık olan değilsin!”



“Hükmün ve mevcudiyetin, ancak ayak takımlarına yaraşır!”


Raldrin’in bu sözleriyle parçalanmaya başlayan karanlığınla birlikte, ona dair her türlü hissini de kaybetmeye başlıyorsun. Ne var ki, tüm bu hisler yerini çürümüş bir karanlığa bırakırken, Xurax’ın bacağına ilk “pençe” darbeni indiriyorsun! Her ne kadar Xurax’tan bir parça da olsa et koparmak istesen bile, bu senin açından pek de mümkün olan bir sonuç olmuyor. İnsani güçlerin, Xurax’a karşı adeta tesiri olmayan baloncuklardan ibaret gibi gelirken, Xurax’ın bacağına inen sinek darbesiyle irite olmuşçasına gözlerini sana doğru diktiğini görüyorsun. Burnuna yayılan çürümüş kokular ciğerlerine doğru ilerlemeye başladığında, ağzındaki kekremsi tadı yutkunmak bile zor gelmeye başlıyor. Ağzının içinde büyüyen tükürüğü savurmak için uygun bir pozisyon arasan bile, hedefin Xurax’ın bir diğer bacağı olduğundan, bu kez şansını diğer bacaktan yana kullanıyorsun. “Pençen” bir kez daha Xurax’a temas ettiğinde, sanki Xurax’ın umursamazca buna müsaade ettiğini ve seni bir tehdit olarak dahi görmediğini seziyorsun. Xurax’ın yaydığı bu aurayı, ruhuna erişen bir çürümüşlükle harmanladığın anda Xurax’tan vücut bulmuş iblisleri hemen arka tarafında görüyorsun. Her birine attığın tiksinti dolu bakışla birlikte, onların yarattığı tehdit nedeniyle arada kalmış gibi kendini hissederken, iblisler bir anda üzerine doğru koşmaya başlıyor! Gözlerin, hangi iblisten ilk saldırının geleceğini görmek için çırpınmaya başlarken, bedenin de olası bir saldırıya dair savunma hamlelerine hazırlık yapıyor. Bir yandan Xurax ve diğer yandan iblisler… Alvoid’in varlığına bile erişemeden iki ateş arasında kalmanın verdiği huzursuzluk ve Xurax’ın bacaklarına attığın iki yumruğa karşın hiçbir şey elde edememiş olmak… Sıkılı dişlerinle bir çözüm yolu ararken, Raldrin’in umursamaz bakışları zihnine dolup, her bir bakışıyla seni hor görmeye başlıyor. Giderek büyüyen bakışlar, yaklaşan iblislere evriliyor… Yaklaşan iblisler oldukları yerden üzerine doğru bir hamle yapıyor… Bir, iki, üç, dört, beş… Birisine karşı kendini savunduğun anda diğeri tarafından sana sunulan ölüm… İkisini savursan, üçüncü de gelen ölüm… Dördüncü veya beşinci… Hangi birini savurursan, en sonunda Xurax’ın sana vadettiği bir ölümden öteye gitmiyor düşüncelerin…


Beş iblis ile aranda artık birkaç metreden ibaret bir mesafe…

Hepsi birlikte yerinden fırlayıp atlıyorlar üzerine…

Her biri, yanından geçip gidiyor öylece!

Her biri, Xurax’ın bacağına yapışıyor…

İki tanesini, aç köpekler gibi kemirirken…

Üçü daha yükseklere ulaşmak için tırmanıyor…


“Neler oluyor?”

“Neden Xurax’a saldırıyoruz?”

“O kız! O kız bir şeyler yapmış olmalı!”

“Xurax’ı yok etmemizi isteyen o mu?”

“Neden onun istediklerini yapıyoruz ki!?”
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

01 Oct 2024, 02:07

Yerdeki engeli kaldırmak için sözcükler ağzından dökülürken ağzından çıkan her bir harfin biraz sonra ruhuna çivilenecek azap olarak döneceğini öngörememişti. Ancak yine de umurunda değildi. O yalnızca yapmak istediğini yapıyordu. Hiçbir şeyi umursamadan, en yakını olarak gördüğü varlığa karşı bile tereddüt etmeden bir engel olarak görüp ortadan kaldırmıştı. Bunu yapması gerektiğini düşündüğü için yapmıştı yalnızca. Basit, değersiz bir varlık olarak gördüğünden değildi. Hayır, buradaki diğer iblislerden çok farklıydı onun yeri. Bu yüzden umursamadı ve onu geri çağırdı. Kendi bencilliği iblisinin isteklerinden çok daha önce geldi ve iradesini hiçe sayarak onu karanlığına hapsetti. Bu hamlesi sonrasında kendisine yeniden bir koz olarak dönebilirdi ancak gördüğü son bakış, karşısındaki iblisin kendisine duyduğu öfkeyi zihninin derinliklerine kazıtıyordu. Ancak yine de göz ardı etti!

Raldrin'in sesi zihninde yankılanıyordu. Gururunu hiçe saydığını söylemişti. Evet, hiçe saymıştı. Gururlu bir yok oluştansa nefretini göğüsleyeceği bir yaşamın olmasını tercih etti. Kendisini koşmaya hazırladı. Ellerini pençe gibi hazırladı ve aradığı kudrete ulaşma arzusu ile doldurdu. Raldrin'in sesi yeniden yankılanıyordu. Aşağılanmasına razı geldiğini söylemişti. Evet, aşağılanmasına razı geldi. Henüz Alvoid ağzını ilk kez açtığında başlamıştı bu. O sefil varlığın sözleri, onu aynı savaşın içerisinde yok ettikten sonra kendi varlığı gibi hiçliğe karışacağının bilincinde olmayan Raldrin böyle düşünüyorsa evet, aşağılanmasına razı gelmişti. Hedefine ulaşmasına bir engel olarak zihnini meşgul eden iblise karşı ağzına küfür kondurmasına ramak kalmıştı ancak onun yerine harekete geçti. Hesapladığı hamleleri gerçekleştirmek üzereyken Alvoid, Xurax ve diğer iblislerin kendisine döndüğünü gördü. Zihni yeniden Raldrin'in sesiyle meşgul oldu. Ejderhanın savaştan kaçmasına izin verdiğini söylemişti. Diğerlerinin aksine buna katılmamıştı. Zira onu çağırdığı gibi yeniden öne sürebilirdi. Ancak evet, onu iblislerin ortasından çekip alarak hedef olmaktan çıkarmıştı. Bunu savaştan kaçmak olarak görüyorduysa bile umurunda değildi.

Artık yalnızca sözler kulağına dolmuyor, bir yandan da varlığını görebiliyordu Raldrin'in. Yaralarına rağmen hiç yıpranmamış gibi bulunduğu karanlığı parçalayıp Diniel'den kurtulup varlığını ve kudretini çıkarmak istiyor gibi hırsla bakıyordu. Elinde olsa kendisini tek hamlede yok edeceğini biliyordu artık. Ancak yine de umursamıyordu. Durum öyle bir hal almıştı ki küçük iblislerin ne yaptığına dikkat bile edemiyor, yalnızca Xurax'ın bacağına doğru yaklaşıyordu. O sırada gözleri tamamen karardı. Karşısındaki varlığın bir adı dahi kalmazken Raldrin'in sözlerini duyuyordu.

İki diyarın da kıyameti olacağını söylemişti. Ejderhanın onurunu ayaklar altına aldığını ve onun kıyameti kendisinden geriye bir şey kalmayana kadar süreceğini söyledi. Hükmü altında kaldığı için sözleri ona ulaşabiliyormuş. Kudretine layık değilmiş! Hükmü ve mevcudiyeti yalnızca ayak takımlarına yaraşırmış!

Karanlığı parçalanmaya başlarken ona dair her türlü hissi de kaybetmeye başlıyordu. Tüm bu hisler yerini çürümüş bir karanlığa bırakırken bir şok dalgası gibi bu hissin yankılandığını hissetti. Bu hissi biliyordu. Bu his...

Xurax'ın bacağına saldırmış ancak en ufak bir çizik dahi atamıyor gibiydi. Dört metrelik devasa iblis kendisine dönüp baktığında sanki ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyor gibiydi. Duruşu bile kendisine bir hakaret gibi görünse de durmadan saldırısını sürdürmeye devam ediyordu. Ancak Xurax'ın ortaya çıkardığı iblislerin hemen arkasında olduğunu görmüştü. Her birine refleks olarak tiksinti dolu bakış attı. İblislerin ortasında kalmış olmasının yanında iblislerin saldırıya geçmelerine karşı türlü saldırı senaryoları zihninde geçirdi. Ne tür hesap yaparsa yapsın Raldrin'in az önceki davranışlarının ardından geri çağırmak bir seçenek olmaktan çıktığı için yok oluşu dışında bir kapıya çıkmıyordu. Kendisini her türlü senaryoya karşı hazırlıyordu. O an hiç beklenmedik bir şey gerçekleşiyordu. İblisler yanından fırlayıp geçiyor ve Xurax'ı hedef alıyorlardı. Bacaklarına yapışıp çeşitli yerlerinden kemirmeye başlıyorlardı. Daha üste tırmanmaya çabalayanları da gördü. İblislerin sözleri kendi kontrolünden çıktıklarını gösteriyordu. Tıpkı Diniel'in hareketlerinin kendi kontrolünden çıktığı gibi. Ağzından çıkan hırıltılar bir an olsun durmamış, onları parçalayıp yok etmek için can atan bakışları bir an olsun dinginleşmemişti. Vahşi duruşunun yanında insanlığı konusunda şüphe uyandırır bir duruş sergiliyor ve olanlara bakıyordu bedeni.

Zihninde ise o şok hala tesirini yitirmemişti. Ancak bulunduğu durum itibarı ile daha önemli bir şey vardı. O da kendisine bunca hakaret etme cüreti gösterip kaybolan iblise duyduğu saf öfkeydi. Zaten biraz önceki bilinmezlik yaşanmasaydı yok olacağından, ileriye yönelik yok olacaksa bile en azından sözlerini son kez olsun duyurma lütfunda bulunacaktı. Sesi donuk ve duygusuzca yankılanıyordu çürümüş karanlığın içerisinde. Bir yerlerde hakimiyeti altına aldığı iblise sesinin erişeceğini biliyor ancak cevap beklemiyordu.

"Diniel'in arzularını o var olduğundan bu yana yok sayan iblis..."

...

"O var olduğundan beri senin için her şeyini ortaya koymaya hazırdı..."

...

"O var olduğundan beri senin için kendisini hep bir şekilde ikinci plana attı..."

...

"O hiçbir şey bilmediği iki diyarda da hiçbir şeyi olmasa bile sana sahip olmanın yeteceğine inandı..."

...

"O sana güvenle sırtını dayadığında ruhundaki hissettiği sıcaklığı başka bir yerde hissedemedi..."

...

"O sana güvendiği için son ana kadar mücadelene karışmamayı seçti... Hatalar zincirinin sebepleri sana olan güveni ve sana olan sevgisiydi. Sen ise ona inanmamayı seçtin. Bu yüzden sen onun zayıflığından ibaretsin! Onun ruhunu günden güne yavaşça parçalayarak başından beri kaçtığı varlığa çevirdin! Ancak Diniel insanlardan ve iblislerden üstündür! Ve artık ne ejderha kimliğini ne de başka bir varlığın ederini Diniel'in üstüne çıkartmayacağım!"

Öfkesi bedeniyle bir bütün olmak için çabalıyordu. Xurax'ı yok etmek istiyordu. Her şeyi yok etmek istiyordu. Canlılığa dair bir şey kalmayana kadar... Kasılan vücudunun kolları iki yana açıldı. Ağzı olabildiğince aralanırken avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Çıkan sesler düşmanı yok etme hissinin yanında ne kadar canının yandığını da ele veriyordu. Bu acı fiziksel değildi. Bütün hayatı boyunca içinde tuttuğu acıyı kusuyordu.

"Orada ayak bağı olmaktan fazlasına yaramayan seni aralarından çektikten sonra açık yakaladığında en doğru noktada yeniden dahil edecekti, ve her şeyini de ortaya koydu. Şimdi beraber yok olmadan önce, eserini o saplandığın yerde izle, ejderha! Ben bir kere hiçliğin ortasında doğdum sen de bir kere hiçliğe karışmayı tadacaksın!"

Kimliği, öfkesi, kibri, hayal kırıklığı ve o An'da gördüklerini yaşıyor oluşuyla kaybolmuş gibiydi. Zihni hala hesaplar yapıyordu. Alvoid'in gördükleri karşısında kısa bir süre dahi olsa seyirci kalacağını düşünüyor olsa da bu iblislerin Xurax'ı durdurmaya yeteceği şüpheliydi. Alvoid'de arasındaki mesafeyi açıp daha geniş açıdan Xurax'ı gözleyecek ve herhangi bir saldırıya karşı tetikte kalacaktı.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

01 Oct 2024, 16:52

Sözlerinle birlikte ruhunu kavurmaya başlayan alevler, ağzından bir an önce çıkmak ister gibi boğazına dolarken, zihnindeki karanlığın öfkeyle dalgalanmaya başladığını görüyorsun. Bir anda çekilmeye başlayan ruhunla birlikte, zihnin karanlıkla gerçek dünya arasında sıkışmış bir halde görüşünü bozmaya başlıyor. Xurax, diğer iblisler ve Alvoid, yer yer görüşündeki karanlığa bulanıyor ve onları görebilmek için gözlerini daha da açık tutmaya çalışıyorsun. Kalp atışlarının hızı hiç olmadığı kadar artarken, sözlerin hala daha karanlığın parçalamak istercesine dövüyor. Aynı zamanda, Raldrin’in doğasına aykırı bir şekilde parlayan alevler gibi zihnini vuran öfkesi, tüm bu duygu karmaşasının baş aktörlerinden biri olmak için çırpınmaya başlıyor. Bedeninin üzerindeki kontrolünü kaybettiğini de ilk bu anda hissetmeye başlıyorsun. Uyuşmaya başlayan parmak uçların, dalgalanan zihninden gelen sinyalleri hiçbir şekilde almadığını açıkça ortaya koyuyor. Daha önce yaşadığın bu kendini kaybedişlerin bir diğeri, arsız bir cellat gibi sokulurken boynuna, bir kez daha bunu yaşaman halinde kendini bulamayacağını hissedebiliyorsun. Soluk alışverişlerin hızlansa bile, bir türlü ciğerlerin yeterli oksijenle dolmuyor ve boğazında düğümlenen havayla birlikte bedenindeki titremelerin arttığını fark ediyorsun. Raldrin’in öfkesi, sessiz bir ölüm gibi ruhuna sinmeye başlarken, bedeninden süzülmeye başlayan karanlıkla irkiliyorsun. Bedeninden salınan siyah dumanlar, bu zamana kadar yaşadığın parıldamalardan çok daha farklı ve dingin bir şekilde gölgeden suretlere dönüşmeye başladığı anda, zihninin karanlığında onun sesini duyabiliyorsun.

“Yapman gerekeni yap Diniel… Hiçbir şeyi düşünmeden…”

Vearis’e ait olduğunu bildiğin bu ses ile birlikte, gölgeden oluşan onlarca siluetin Xurax’a doğru saldırıya geçmesiyle, diğer iblislerin de vahşilik tonlarını arttırdığını fark ediyorsun. Ancak bununla birlikte, zihninin içerisinde parçalanan karanlık Raldrin’in daha önce görülmemiş öfkesiyle aralanıyor. Daha önce karşılaştığın öfkesine nazaran, bu kez hissettiğin öfkenin saflığı seni zihninin karanlığına hapsediyor. Ne Xurax’ın ne de Alvoid’in ulaşamayacağı karanlığın içerisinde, Raldrin’in kızılca öfkesiyle tüm karanlığa hükmedişini izlemeye başlıyorsun sadece.


“Diniel’in arzuları mı?”



“Başından beri senin arzularına boyun eğmedim mi?”



“Dostlarının iblislerine kafa tutarken…”



“Lanet olası buzullarda savaşırken…”



“Elzerad’a karşı koyarken…”



“Ve şimdi burada…”



“Her bir savaşta kendimi öne atarken neredeydin Diniel?”



“Savaşlarıma dahil olmaman bana güvendiğin için mi yoksa pısırık bir insan olduğundan mı?”



“Dürüst ol Diniel! En başından beri ateşe kendini atan bendim!”



“Yanımda olduğunu gösterdiğin her anda…”



“Kudretimin pelerini altına sinmek dışında bir şey yapmadın!”



“Dürüst ol Diniel! Sen sadece benim kudretimle övünen aşağılık bir varlıksın!”


Raldrin’in zihninin karanlığını parçalayan bu sözleri, ruhunun en derinlerine saplanırken bedeninden akan oluk oluk siyah kana bakakalıyorsun sadece. Karanlık, Raldrin’in öfke dolu bakışlarıyla bir anda seni yok etmek ister gibi büyürken, artık karşındakinin o bildiğin Raldrin’den farklı birinin olduğunu anlayabiliyorsun. Karanlık, Raldrin’in öfkesiyle dolup bir anda buzlarla kaplanmaya başlıyor. Karanlığı boyunduruğu altına alan buzlar, ayak diplerinden hızla ilerleyip tüm varlığını sıkıştırmaya başladığında, bu kez Raldrin’in buz gibi nefesini hissediyorsun kalbinin derininde.
“Öyle olsun Diniel… Madem hiçliğin ortasında doğdun, seni hiçliğe gömeceğim!”

Buzla kaplı karanlık bir anda çatırdayarak parçalanmaya başladığında gökyüzünün sonsuz maviliği aralanmaya başlıyor. Ne var ki bu mavilik, huzur ve dinginlik vermek yerine başlı başına bir insanı nefessiz bırakmaya yetecek kadar kasvetli görünüyor. Dik yamaçlar, buz tutan karanlığı yararak varlıklarını belli ederken, adeta gökyüzüne kafa tutarcasına yükselmeye başlıyor. Kimi parçalanmış kayalar, yüzyıllardır süren bir savaştan geriye kalan yegane hatıralar gibi var olurken gözlerinde, sivrilmiş kaya parçalarının dik yamaçları hedef alışına şahit oluyorsun. İki yanını saran engin dik ve sivri kayalar, göğü yaran tepelerle birlikte vahşi birer çığlık atmaya başlıyor. Gözlerini göğe çevirdiğinde ise, havada uçuşup birbirlerine giren iki kızıl ejderhanın birbirlerini dişleyerek yok edişlerini görüyorsun. İki ulu ejderha, bir dağın yamacına doğru savrulurken, yamaçlarına kadar buz tutmuş dağın en tepesinde bir çift göz görüyorsun, tüm buzlardan daha donuk ve tüm yer şekillerine kafa tutarcasına. Gözlerin sahibi, her defasında olduğu gibi umursamaz bir şekilde sana bakışlarını yönelttiğinde, kilometrelerce ileride olmasına rağmen varlığını sonuna kadar hissettirebiliyor sana.


Image

Gözlerin bir anlığına kapanıp açıldığında ise, kendini o gözlerin karşısında buluveriyorsun. Kızıldan daha parlak gözleriyle, kendini senden üstün gördüğü açıkça belli eden bir küçümserlikle bakışlarını sana dikmiş bir şekilde duran gözler, sert pullu deride daha belirgin bir hale gelmiş görünüyor. Dudaklarının kenarları iyice aşağıya düşmüş bir halde, öfkesinin boyutunu aşan bir memnuniyetsizlikle duran iblis, Raldrin’in varlığını dahi silip atmış görünüyor. Sanki hükmüyle, sadece ayaklarının bastığı dağı buzlarıyla kaplamış görünen Raldrin ayağını yere hafifçe vurmasıyla, yer parçalara ayrılıp Raldrin’in pullu derisini andıran bir görüntü yaratıyor. Etrafında baktığında, 50 metre çaplı dairesel bir alan içerisinde kaldığınızı görebiliyorsun. Raldrin’in sanki iki ejderhanın savaşması için ayarladığı bu savaş arenası, gökte uçuşmaya başlayan onlarca ejderhanın çığlıklarına bulanırken, bir ihtimal aşağıya düşmenin mutlak ölüm olduğunu anlaman çok da güç olmuyor. Bir şekilde aşağıya düşmen halinde hayatta kalabilecek olsan bile, gökte uçan ejderhaların seni sağ bırakmayacağını hissedebiliyorsun. Raldrin ufak bir adım atarak sana yaklaştığında, artık Diniel ve Raldrin’in değil, iki ejderhanın sonsuz savaşının başladığını hissedebiliyorsun.


“Öyle olsun Diniel… Kimin sonsuza kadar hiçliğe gömüleceğine karar verelim!”
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

02 Oct 2024, 04:48

Vücudu kontrolünü kaybetmek üzereydi. Raldrin'in öfkesinin tesiri öylesine şiddetliydi ki dikkatini başka bir şeye vermek imkansıza yakınlaşıyordu. Vücudunun hissiyatını da o hiddettini gösterdiği sırada fark ediyordu. Artık söz dinlemekten uzak kalan bedeni geçmişte yaşadığı kendini kaybetme durumunu bir daha yaşarsa kendisini bir daha bulamayacağını hissettiriyordu. O sırada bedeninden süzülmeye başlayan karanlıkla irkildi. Bedeninden salınan siyah dumanlar kendisinin bu zamana kadar meydana getirebildiği bir şey değildi. Nitekim bunun kendisine ait olmadığını da zihninde duyduğu ses ile anlayabiliyordu. Vearis bir şekilde karanlıklar içerisinden kendisine destek oluyordu. Onun bu tahmin edilemez desteğiyle adeta kendisini ona emanet ederken Raldrin'in saf öfkesi zihnini karanlığa hapsetmişti.

Raldrin'in sözleri zihnini işgal ederken her bir kelimesi birer hançere dönüşüp hepsi peşi sıra ruhuna saplanmış gibi hissediyordu. Ancak sözleri yalnızca zihnini değil, ruhani bedenini deşmiş, bedeninden oluk oluk akan siyah kana bakakalmıştı sadece. Raldrin'in kendisini elinden gelse bir anda yok etmek istediğini biliyordu artık. Artık karşısındaki bildiği varlık dışında bir şeye dönüşmüş gibiydi. Etrafı kuşatan karanlık Raldrin'in öfkesiyle dolup bir anda buzlarla kaplanmaya başlamıştı. Bölgeleri hızla kuşatan buzlar yayılıp Diniel'in tüm varlığını sıkıştırmaya başladığında Raldrin'in buz gibi nefesini hissediyordu kalbinin derinliklerinde.

Raldrin'in öfkesinden asla kaçınmak veya küçümsemek gibi bir durum söz konusu olamazdı. Aksine onun varlığına öylesine odaklanmıştı ki başka hiçbir şey düşünmüyordu. Bakışları ise karanlığın içerisinde yaratılan arenaya karşı hafif bir şaşkınlığa evrilmişti. Ancak bu şaşkınlık vücudunun kanayan yerine elini götürüp bastırırken bir yandan da gökteki ejderhaların birbirini dişleyerek yok edişini izliyor olduğu sırada silinmiş, yerini yaratılan atmosfere uygun olarak donuk bir bakış kaplamıştı. Duygulardan arınmış gibi görünüyor olsa da zihninde çatışan düşünceler öylesine yoğundu ki net bir ifade takınamıyordu. Ejderhaların savruluşunu takip ederken savruldukları yönde, dağın en tepesinde bir çift göz görmüştü. Kilometrelerce öteden kendisine karşı umursamazca yöneltiyordu bakışlarını. Karşılığında ise elini bedeninden çekip duruşunu dikleştirirken yüzünde dinginliği andıran bakışlarla uzun süredir sıkılı duran yumruğunu gevşetip tamamen serbest bırakıyordu.

Gözleri bir an kapanıp açıldığında kendisini o gözlerin karşısında buluvermişti. O ilk kez gördüğünde 'çok güzel' diye yorumladığı gözlerin artık yalnızca kendisini küçümsediğini belli ediyordu. Karşısında duran varlığın gerçekten Raldrin olup olmadığından bile emin değildi ancak bu noktada bunun bir önemi kalmamıştı. Onun tarafından oluşturulmuş arena çemberinin içerisinde attığı ilk adımla mücadelede zamanın akışını başlatmış ve sonsuz karanlığa kimin gömüleceğine karar verileceğini söylemişti.

Zihninde Raldrin'in sözleri yankılanıyordu. Kurduğu cümlelerin her birinin karşısına antitez cümlelerle zihninde cevaplarken bir yandan da anıları gözünün önünden geçiyordu. Her Raldrin'den önce kendisini öne atıp hiçbir tesirinin olmadığından dolayı kendisini küçük düşürücü konuma düştüğünde Raldrin'in kendisine olan bakışını anımsamaya çalıştı. Kendisinden her emin adımında ve ruhuna odaklandığında bir an olsun zayıflık hissetmemesine karşı sonuç olarak bizzat etki edememesinin getirdiği o ağırlığı her hissedişinde bu yalnızca kendi içinde hissettiği bir şey değil miydi? Raldrin başından beri onu hiçbir işe yaramaz, aşağılık bir varlık olarak mı görüyordu? En başından beri yalnızca Raldrin'in kendi kudreti altında varlık gösteren aciz bir yaratık olarak mı görülüyordu? Diniel'in mücadelesini hiçbir zaman görmemiş miydi? Biraz öncesinde bile çıplak elleriyle kendisini Xurax'ın önüne atarken yalnızca onu daha mı çok küçümsüyordu? Diniel'in arzuları bunlar mıydı? Neden aynı hikayeyi farklı şekilde anlatmıştı Raldrin?

Bakışlarında dinginliği barındırıyor olsa da derin bir nefes almak istemiş ancak titrek bir şekilde güç bela ciğerine çekebilmişti havayı. Hangisinin daha çok canını yaktığını kestiremiyordu. Bunca zamandır, daha var olduğu andan beri bir Raldrin tarafından yalanı yaşadığının itirafını duyuyor olmanın onu bu kadar yaralayacağını tahmin edemezdi. En başından beri Raldrin ile beraber olduğunu düşünüyordu ancak en başından beri yalnız olduğunun cevabı zihninde tekrarlayan sözleriyle defalarca kez yüzüne vuruluyordu. Öfke mi duymalı, varlığını hiçe sayıp onu yok etmeye mi çalışmalı yoksa her şeyden vazgeçip ruhunu ejderhaların parçalamasına izin mi vermesi gerektiğinden emin değildi. Ancak hepsinin öncesinde hem kendisine hem de Raldrin'e göstermek zorunda olduğu bir şey vardı, o da Raldrin'i yerle bir edebileceğini kanıtlamaktı. Ağzı hafifçe aralanırken içerisindeki hisse teslim olmadan önceki sözlerini söyledi.

"Demek bunca zamandır senin kudretinin altına sindiğimi düşündün, Vagror'un karşısında yok olsam bile senin varlığını garanti altına çalışırken bile... Yürüdüğün amaçsız yolda sana bir amaç olduğumu düşünüyordum... Ne denli yanılmışım..." dedi usulca. Bu biraz öncesindeki kişiliğine uygun bir tonu barındırıyordu. Ancak belirsiz kişiliği yerinden akışını buldu ve ruhunu içerisinde tüm bu donmuş cehennemin zıttı olan mutlak ateş ile doldururken bakışları keskinleşti. Defalarca kez kendisine Raldrin'i yalnızca bir araç olarak kullanmayı dile getirse de bir kere bile bunu gerçekten isteyememiş olması belki de en büyük hatası olmuştu. Ancak içindeki durumda bulacağı çözüm farklı olacaktı. Ruhunu kaplamış buzu bir an önce eritmeliydi. Saldırıya hazır duruş sergilerken aldığı dolu bir nefesle "Küstahlığının bedelini ödeyeceksin!" diye bir hınç ile. Hapsedildiği bu buzul alanı yakıp küle çevirmek istiyordu. Başından beri içinde hissettiği alevi bakışlarında harmanlamasıyla beraber Raldrin'in buzuna tezat olarak bu alevi püskürmek istiyordu. Mücadelenin nasıl ilerleyeceği ve nasıl sonuçlanacağıyla ilgilenmiyordu. Yalnızca Raldrin'e haddini bildirmek istiyorken o da Raldrin'e doğru ilk ve sağlam adımını atıyordu. Raldrin'in o ilk buluştukları zamandan pek de farksız davranacağını düşünmüyordu. Raldrin kendisini öylesine küçümsemişti ki fevri ve hızlı hareketlerle, pençeleriyle buluşturacağına neredeyse emindi. O yüzden kendisi de birbirlerine ilerlerken yakın konumda bulunduklarında, Raldrin kendisine bir hamlede bulunursa ondan daha hızlı hareket ederek adeta bir patlama ile fırlayıp yine bir alev patlamasıyla yumruğunu Raldrin'in suratına çarpıp onun metrelerce savrulduğunu görmek istiyordu.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

02 Oct 2024, 12:24

Sözlerinle birlikte, vücudun sonsuz savaşın ilk adımlarına hazırlanmaya başlıyor. Vücuduna doldurmaya başladığın alevler, damarlarının genişlemesine ve kanın daha hızlı bir şekilde atmasına neden oluyor. Kalbin, vücuduna yeterli kanı pompalayabilmek adına hiç olmadığı kadar hızlı atarken, en derinden hissettiğin şey, ruhunun bir kaba sığmakta zorlanması oluyor. Sürekli duvarları yıkmak için çabalayan ruhun, bir an önce Raldrin adıyla bildiğin iblisi bertaraf etmek istercesine vahşileşiyor. Dışarıdan bakıldığında, gözlerinde beliren kararlılık dışında eline geçen hiçbir şey olmasa da, ruhundaki bu hareketliliğin sana güç getireceğine inanıyorsun. Kendini Raldrin’den gelecek bir saldırıya hazır hale getirdiğinde ise, Raldrin’in sadece birkaç metre ötene kadar gelmiş olmasıyla büyüyen gözlerine engel olamıyorsun. Gözlerindeki yanan alevleri senden farklı olmayan Raldrin, ağzına tıkıştırılmış cümleleri tükürürcesine “Adı ‘Hızlanan Ejderha’, ‘Daha Hızlı’ değil!” diyerek ansızın buraya kadar gelmiş olmasını açıklarken, bir anda bedeninde hissettiğin ürpertiyle birlikte parmak uçlarından vücuduna yayılan soğuğu fark ediyorsun! Bunun Raldrin’in “Soğuk Diyar” isimli tekniğinden ileri geldiğini fark etsen bile, tam bu esnada Raldrin “Küstah mı? Ben mi? Bunu bir insan mı söylüyor?” diyor. Ne bir cevap ne de bir karşılık bekleyen bu sorularından sonra Raldrin tekrar gürlercesine “BEN… BİR… EJDERHAYIM! SENİN GİBİ ACİZ BİR İNSAN BANA KÜSTAH DİYEREK HAKARET ETMEYE CÜRET EDEMEZ!” diyor. Bedeninde hissettiğin soğukluk adeta ruhuna yayılmaya başlarken, Raldrin’in havaya kaldırdığı sağ pençesini seni ortadan ikiye ayırmak istercesine savurduğunu görüyorsun! Her ne kadar, bedenini ilk karşılaşmanızdaki olayların tekrarına göre hazırlamış olsan ve Raldrin de ilk karşılaşmanıza benzer şekilde hareket etmiş olsa bile, Raldrin'in bu hareketlerini teknikleriyle güçlendirmiş olması, onun gelişimini gözlerinin önüne seriyor. Ancak diğer taraftan ise, soğuk nedeniyle uzuvlarının hareket kabiliyetinin azalmış veya yavaşlamış olması, senin için kafanda kurduğun savunma ve sonrası saldırı hamlelerini yapmayı oldukça zor bir hamleye dönüştürüyor. Dolayısıyla bu aşamada yapmayı planladığın gibi bir "patlama" olmaksızın, kendini Raldrin'in pençelerinden kurtarman gerektiğini anlayabiliyorsun.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

02 Oct 2024, 13:49

Raldrin Diniel kendisini gelecek saldırıya hazır hale getirdiğinde Raldrin'in birkaç metre ötesine kadar gelmiş olmasına karşı gözlerinin büyümesine engel olamamıştı. Adının 'Hızlanan Ejderha' olduğunu 'Daha Hızlı' olmadığını tükürürcesine söylerken daha yeteneğini adlandırmada bile kendisine karşı Raldrin'in içerisinde sakladığı öfkenin açığa çıktığını görüyordu. Anlamlandıramıyordu. Onca geçen zaman boyunca aralarında bu denli uçurum olduğunun tersine birbirlerine daha da yakınlaştığını düşünüyor olmuşsa da bunun yalnızca kendi yanılgısı olduğu gözler önüne sergileniyordu.

'Soğuk Diyar' ın tesiri altında kaldığını fark ettiği sırada Raldrin kibir dolu cümlelerini sıralamaya başlamıştı. Dişlerini sıktı öfkeyle. Kendisine atlaması durumunda yavaşlığı nedeniyle başarılı olacağını düşünmüyor var gücüyle sol yanına atlayıp aradaki mesafeyi korumaya çalışmayı planlıyordu. Arenanın uç kenarlarına ilerlemeksizin, yeteneğinin tesiri geçene kadar zaman kazanmalıydı. Ancak her ne koşulda olursa olsun uyuşmuş çenesini zorlasa da sözlerini dile getirmekten geri durmayacaktı.

"Soğuk Diyar'ı Alvoid'e uçtuğun zaman kullansaydın, yavaşlayan uzuvlarına karşı bir şansın olurdu! Alvoid'e atlamak yerine Xurax'ı indirseydin daha geniş alanda daha kolayca Alvoid'i hedef alabilirdin. Bildiğini okudun. Ben de bildiğin vardır diyerek seni durdurmadım. Sonunda kanlar içinde yerde sürünürken benim senin gururuna küfrettiğimi söyledin! Haklıymışsın. Bildiğimi düşündüğüm varlığı yeniden ayağa kaldırmak için çabalamaktansa, senin gibi bir hainin sefilce yerde ezilip öldürülmene izin vermeliydim! Bunca zaman bir haini barındırdığımı gösterdiğin iyi oldu! SENİNLE DEĞİL VAGROR'LA MÜCADELE ETMEK, İBLİS DİYARINA BİLE GİDİLMEZ HAİN!"
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

02 Oct 2024, 16:28

Raldrin’in pençesi, keskin bir buzun soğukluğu ile seni parçalamak için ilerlediği esnada, kendini olabildiğince soluna doğru atmak için zorluyorsun. Donmaya yüz tutmuş bacakların zihninden gelen komutları hiçe sayarcasına sabit bir şekilde yerlerinde dururken, her an suratına inip aşağıya doğru inecek Raldrin’in pençesinin soğuk keskinliğini hissetmeye başlıyorsun. Bir buz parçasının zoraki çatırdamasını andıran bir sesle harekete geçen bacakların, zar zor seni soluna doğru taşımaya başlarken, adeta ağır çekimle geçen zaman bir anda normal akışına dönüyor… Bedenin soluna doğru savrulurken, Raldrin’in pençesi alnının sağ tarafından başlayıp aşağıya doğru kayıyor ve sağ kolunun omuz hizasından başlayarak dış kısmına doğru kayıyor! Görüşün bir anda kızıla karıştığı sırada, alnın sağ tarafından akan kanlarla birlikte, görüşünün azaldığını düşünüyorsun. Bununla birlikte sağ kolunun omuz kısmından aşağıya doğru inen üç derin çiziğin etkisi de kendini göstermeye başlıyor. Sağ kolunu hafifçe oynattığında, kemiklerinde veya sinirlerinde herhangi bir zarar olmadığını, kolunu oynatma konusunda nispeten zorlanmadığını fark edebiliyorsun. Kolundaki kanama da şu an için problem olacak nitelikte olmasa bile, alnının sağ tarafından akan kanlar görüşünü epey zorlayacak duruyor.

Alnından süzülen kanı silmek için sol elini suratına götürdüğünde ise, görüşünü kısıtlayanın alnındaki yaradan ibaret olmadığını, Raldrin’in indirdiği pençesiyle sağ gözünün de parçalanmış bir şekilde yerinden çıkmış olduğunu anlıyorsun! Eline gelen göz kürenin sağlam kalmış olan yarısı da daha fazla kendini bedenine bağlı tutamayıp elinden aşağıya düşerken, Raldrin’in sağ gözünü tamamen sana almasıyla bu saldırıyı atlatmış oluyorsun!

Raldrin’in tekniğinin etkisinden korunmak adına zaman kazanma düşüncesiyle, sol tarafına yaptığın ilerlemeyi bir müddet daha sürdürmenin ardından sözcüklerin ağzından dökülmeye başlıyor. Ancak her bir kelimenle, Raldrin’in öfkesinin daha da arttığını ve dişleri arasına sıkıştırdığı nefretini salmak için an kolladığını görebiliyorsun. Sözlerinin sonlanmasının ardından ise, Raldrin’in öfke dolu gözleri vücudunun sağ tarafına yöneldiğinde “Sen işte bundan ibaretsin Diniel! Hep böyleydin ve böyle kalacaksın! Kendi beceriksizliğinin suçunu başkasına atacaksın! Kendi başına hiçbir şey başaramamış acınası bir insan olmanın ezikliği ile durmadan başkalarını suçlayacaksın! Gel öyleyse Diniel! Eğer bir parça gururun varsa, senden aldığım gözün bedeli olarak canımı almaya çalışırsın!” diyor. Sözleri sonlandığı anda kollarını iki yana açan Raldrin’in tekniğinin etkilerinin sonlandığını hissetsen bile, Raldrin duruşunu hiç bozmadan “Ama bil ki burada kıçını kurtaracak Raldrin de, başka biri de yok, seni değersiz varlık!” diyor en ağır küfrü suratına savururcasına.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

02 Oct 2024, 18:39

Kendisini olabildiğince çabalayarak soluna doğru atmaya çalışmıştı. Donmaya yüz tutmuş bacakları verdiği emirlere itaat etmiyor olduğu yerde kalıyordu ne kadar uğraşsa da. Ancak bu hareketsizlik hali Raldrin'in pençesinin temasıyla beraber zar zor kendisini soluna doğru taşımaya başlarken zaman ağır çekiminden normal akışına dönmeye başlamıştı. Bedeni sol yanına doğru savrulurken Raldrin'in pençesi alnının sağ tarafından başlayarak omuz hizasından başlayarak dış kısma doğru kayıyor ve sağ görüşünü bir anda kaybetmesine, dahası akan kanlar nedeniyle görüşünün güçleşmesi sorun yaratacak gibi görünüyordu. Alnından süzülen kanı silmek için sol elini yüzüne götürdüğünde görüşünün kısıtlanma sebebinin kandan ibaret olmadığını anladığında korku ile ürpermişti. Eline gelen göz kürenin sağlam kısmının da düşüşünü izlerken gördüğü kabuslardan çok daha korkuncunu yaşıyor olması ile hayatta kalması ve kısıtlı zamanı nedeniyle bir şekilde hareket edip sözlerini sol tarafına doğru yaptığı çaresiz hareketle birlikte dile getiriyordu. Ancak her bir kelimenin Raldrin'i daha da öfkelendirdiğini zor da olsa görebiliyordu. Ruhlar arasında mücadele ediyor olsa da Raldrin'in ruhunu parçalıyor oluşu fiziksel olarak verdiği hasardan belki de daha korkuncuna hazırlıyordu kendisini. Fiziksel yaralar bir şekilde iyileşirdi. Peki ya buradakiler?

Sağ eliyle kaybettiği gözünü kapatırken Raldrin'in sözlerini duymaya başlamasıyla sarsılan odağını yeniden toparladı. Kendi beceriksizliğinin suçunu attığını söyledi. Kendi başına hiçbir şey başaramamış acınası bir insan olmasının ezikliğiyle durmadan başkalarını suçlayacağını söyledi. Duydukları karşısında Raldrin'in verdiği zararın ötesinde ruhunu defalarca kez hançerliyordu adeta. Bir parça gururu varsa kendisinin canını almaya çalışacağını söyledi. Kollarını iki yana açtıktan sonra onu kurtaracak kimsenin olmadığını, değersiz varlık diyerek de suratına vuran Raldrin'in sözlerine karşı yerinde durdu. O an gelen tükenmişlik hissiyle omuzları düştü ve düşünceleriyle baş başa kaldı. Zihninde devalarca denediği ancak bir kere bile iblislere karşı tesiri olamamış olmasına karşı her seferinde kendisinin 'en güçlü' olduğunun naralarını attığını hatırlıyordu. Raldrin'in bunu defalarca kez duyduğuna emindi. Her seferinde, her başarısızlığında hala üstün olan kendisiymiş gibi sözler sarf ediyor ve fütursuzca kendisini ortalıkta hiçbir etkisi olmazken buluyordu. Ancak her seferinde gerçekten denediğini de biliyordu. Gerçekten o hissi içerisinde barındırıyordu. Bu öylesine var olan bir duygu değildi. Kaç defa küçük düştüğünü hesaplamaya durumu el vermediği için yalnızca 'çok' diyerek içerisinden geçirdi. Ancak Raldrin'in onun gerçek hislerini anladığını düşünüyordu bu zamana kadar. Yine 'bilemeyendi'.

Boğazının düğümlendiğini o an kelimeleri dışarı vurmak için çabaladığında fark etmişti. "Doğmuşlardan Bilemeyeni" dedi sağ elini kapattığı alnına istemsizce tırnaklarını geçirirken. O an bu sözün onun kaderini nasıl da mühürlemiş olabileceğini düşündürtüyordu. "Gücümün kimseye yetmediğinin en başından beri farkında olmasam..." dedi güçlükle. Sesindeki titremeye engel olmaya çalışırken sol gözünden akan gözyaşlarına lanet okuyordu. Güçsüzlüğünün ve duygularının dışarı vuruluyor olduğunu görmek belki de bundan bir adım daha fazlasının olmadığından dolayı kendiliğinden ortaya çıkan bir durum olduğunu gösteriyordu. "GECELERİ YALNIZ BAŞIMA KALDIĞIMDA SIĞINDIĞIM BİR KÖŞEDE AĞLAR MIYDIM?!" diye haykırdı. Bir an nefessiz kalmasıyla kendisini sıktı ve toparlanmaya çalıştı. Söylemek istediklerini dile getiremese cehennemin derinliğine de gitse aklında kalan tek şey bu olacaktı. Zaten bir gözünü kaybetmiş, diğer gözünü de kan ve gözyaşıyla zar zor Raldrin'i görebilirken "Yapabildiğim düşünmek ve sözler söylemekten fazlası değil. Bu yüzden sözümün dışında düşüncelerimin ötesinde yaşananlardan dolayı suçlayıcı görünüyor olabilirim. Ancak sözler ve taktikler yapabileceğim tek şeydi. Hissettiklerim gerçek, sonuçlarım ise tam bir acizlikti. Bunca zamandır benim gibi bir varlığa tahammül ettiğinin farkına varamadım. Her seferinde acizliğimin yanında bir de küçücük çapıma göre kendimi seninle eş hatta üstün tutuyordum" dedikten sonra duruşunu tamamen ona doğru çevirdi. Sözleri ağzından daha kararlı çıkarmaya çalışarak "Ancak hissettiklerim gerçeklerden ibaret Raldrin... Seni o iblislerin ortasından çekip almadan önce onlara zarar vermeyi ve sana yetişmeyi denedim ancak yine hiçbir şey yapamadım. Savaştan geri çekilmek gibi bir amacımın olmadığını bilecek kadar birlikte vakit geçirdiğimizi düşünüyorum..." dedikten sonra sözü dolandırmaksızın ardından ekledi. "Ben kendim yok olmadan önce öldürülmene izin veremem. Çünkü seni kendi habis varlığımdan daha fazla seviyorum... Ejderha gururunun getirdiği öfkeyi ben yok olduktan sonra dilediğince saçabilirdin. Bu da benim kibrimin ve açgözlülüğümün sonucu... Üzgünüm..." dedikten sonra bu noktadan sonra ne yapması gerektiğine artık karar vermiş görünüyordu. Yüzünde yaşadığı travmaya rağmen akan kan ve gözyaşları eşliğinde içinden gelen bir tebessümle "Bunca zaman boyunca yaşadığımız onca şey belki de benim için yanılsamadan ibaret olmuşsa da gerçekten seninle vakit geçirmek güzeldi... Benim düşmanım hiçbir zaman sen değildin. Benim, yalnızca kendimle yüzleşmem gerek. O zamana kadar bekler misin? Ardından karşılığını mutlaka vereceğim" dedi nazikçe. Sakince yere dizlerini çöküp oturdu ve arda kalan gözünü kapattı.

Odaklanması gereken, var olması gereken yer, buradan çok daha derinlerdeydi. Bilemeyen olarak kaldığı sürece sonsuz bir şekilde devam edecek olan bu döngüyü kırması gerekiyordu. Ne Raldrin'i tüketmesi, ne de Raldrin'in onu tüketmesi kimsenin ruhuna barışı getirmeyecekti. Kendi kimliğine odaklanıyordu. Kim olduğunu yeniden görmek istiyordu. Bu sefer kimsenin zorlaması olmadan, kimsenin yönetimiyle sindirilmeden. Eğer bir yok oluşa gidecekse bile bunun sebebi günahlarını taşıttığı Raldrin değil, kendisi olmalıydı. İçinde fırtınalarla çırpınan alevin nefesini usulca ağzından verirken bu alevlerin sebebine dönüyor adeta ruhunu oraya taşımaya çabalıyordu.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

04 Oct 2024, 09:29

Gözlerindeki öfkeden zerre kaybetmeyen Raldrin, tek bir bakışına sığdırabildiği ölüm arzusuyla sözlerini dinlerken, ağzından dökülen her bir kelimeden duyduğu tiksintiyi açıkça suratına vurmaktan da çekinmiyor. Sözlerin, savaş arenanızı dağlamaya başlasa bile, Raldrin’in soğukluğu karşısında alevlerinin hiçbir şeye fayda etmediğini rahatlıkla görebiliyorsun. Ancak yine de zihnindeki düşünceleri durdurmuyor ve kendini sözlerinle telkin etmeye devam ediyorsun. Umutsuzluk ve çaresizlik sana dostluklarını altın tepside sunmuş olsa bile, ne onlara tenezzül ediyorsun ne de daha ötesini arıyorsun. Artık, aradığın şeyin ne kudret ne de Raldrin’e hükmetmek olmadığını fark ettiğin gibi, ruhunu öylece dipsiz bir uçuruma bırakıyorsun.

Sözlerin sonlandığında dizlerinin üzerine çökerek savaşın bundan sonraki gidişatının nasıl olacağını da gösteriyorsun. Zihninden arındırmaya başladığın varlığında ruhunu sımsıkı kavramak için geriye kalan tek gözünü kapatarak karanlığına ulaşmayı amaçladığın sırada, Raldrin’in mırıltı şeklinde “Diniel…” dediğini duyuyorsun sadece. Tınısız, hissiz ve eksilerin en dibindeki bir soğuklukla duyduğun isminle birlikte, istemsizce açılan tek gözünle Raldrin’in hemen dibine kadar gelmiş olduğunu görmek bile, sana hiçbir şey hissettirmiyor. Raldrin’in gözlerindeki öfkenin manasının dahi önemsiz olduğu anlarda, Raldrin tüm bu öfkesini salarcasına “Öyle kolay geberip gidemezsin!” diyor sağ pençesini havaya kaldırırken! Pençeden yayılan soğuğun ölüme denk oluşuna rağmen, tek gözünü açmaya gerek bile görmüyorsun. Bu savaşın senin nezdinde bir önemi kalmamışsa bile, Raldrin’e engel olmak dahi gelmiyor içinden. Raldrin bir kez daha “Bu kadar kolay değil!” diye söylenirken, pençenin soğukluğunun yaklaştığını hissedebiliyorsun. Şuursuz bir nefesle yayılan soğukluk bedenini sımsıkıya kavrarken, sadece kucaklıyorsun sana sunulanı…


Soğuk giderek yaklaşıyor tenine…

Raldrin’in öfkeli haykırışı uzaklaşırken…

Soğuğu donarcasına hissediyorsun teninde…

Raldrin’in öfkesini soğuturken…

Ve boğazından bedenine süzülen sıcakla birlikte…

Gözlerini kapadığın karanlık…

Gerçeğin oluyor sadece…



Ne bir soluk…



Ne de bir kalp atışı…



Karanlığın en dibinde bulurken kendini…



Gözlerin karanlığa sinmiş tek bir sözle aralanıyor…



Kimseye ait değilmiş gibi duyulan tek bir sözle…



“Bu sen misin Diniel?”
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

04 Oct 2024, 13:48

Sözleri Raldrin'e temas etmiş olsa bile, duyguları ve sözleriyle taşıdığı hakikat bir iblis için anlaşılabilir değil gibi görünüyor, Diniel'in isteğinin reddedileceği daha o ilk bakışından belli oluyordu aslında. Ancak Diniel bu mücadeleyi çoktan farklı bir aşamaya evriltmiş, asıl ulaşması gereken varlığa odaklanmak için zihninde düşüncelerini tekrar ederken etrafında olan biten tüm bu karmaşa artık onun için bir önem teşkil etmiyordu. Uyanış denilen şey, bunca zamandır gördüğü bir düşten ibaretti belki de. O ise artık uyanmak istemişti tüm bu kâbuslardan.

Dizleri üzerindeyken ardında kalan her şeyi terk ederek kalan son amacını gerçekleştirmeye odaklanmak için gözlerini kapatırken Raldrin'in adını mırıldandığını duygu. Gözleri istemsizce aralandığında karşısında beliren iblis karşısında yalnızca bir görüntüden ibaretmiş gibi kalmıştı. Gözlerindeki tek taraflı öfke dışarıya dolup taşarken belki de Diniel'in gözlerini aralamasına sebep olan şeyin ne olduğu bile bilinmeze düşüyordu. Raldrin nefret dolu sözleriyle onu boğmaya çalışırken sonunda pençenin soğukluğu yaklaşıyor, o ise kendisine sunulanı yalnızca kucaklıyordu ne bir sitem, ne de bir öfke duyarak.

Yaşadığı hiçbir şeyden şikayetçi değildi artık. Boğazından bedenine süzülen sıcaklığı hissettiğinde bildiği sayılı güzel günlerden arda kalan güneşin sıcaklığını hissediyor gibiydi. Yükseliş Konağı'nda pencereye dirseklerini dayamış, tenini güneş narince okşarken gördüğü ağaçlar ve ötesindeki uçsuz deniz manzarası... Bir an orada gibi hissetmişti kendini, son bir kez. Bu keskince var olup bir cam kırığı gibi parçalanan anın ardından her şey soğumaya başladı. Artık hiçbir şey canlılığa ait değildi. Ne tenin sıcaklığı, ne nefesin serinliği ve doyuruculuğu, ne de kalbinin atışı kalmıştı. Arda kalan tek şey karanlıktı. Kendisini bu karanlığın dibinde bulurken, bildiği kimseye ait değilmiş gibi duyulan sözle gözleri aralanıyordu. 'Bu sen misin Diniel?'

O an bilinmezlikte savrulanlar düşünceleri miydi? Eskisi kadar çok ve keskin değildi. Uzun süreli planlar, anlık hareketler ve hesaplamalar içermiyordu eğer hala düşünebiliyordu ise de. Geçmişi hatırlamıyordu bu soruyu duysa bile. Bunun, yani kendisinin Diniel olup olmadığı sorusunun cevabı o daldığı rüyada ait olduğunu da hissetmiyordu. Ancak soru hala ortada duruyordu cevapsız bıraktığı yıllar süren birkaç saniye içerisinde.

"Diniel mi?" diye soruya soruyla yanıt verdi duygudan arınmış tonda. "Ben yalnızca kaybolmuş bir ruhum... Bilmediklerimle beraber buraya sürüklendim... O ışıltı neden bu genç kızın bedenini işgal etmeme sebep oldu acaba? Belki de ben yanlış anlamışımdır, kim bilir? Kız bu kaderi çoktan kabullenmiş olsa bile bu... Zalimlik değil mi?" dedi. Biraz önce yaşananlar, burada olmasına vesile olanlar, arkasında kalan savaş ve mücadele önemini yitirmişti bu bilinmez zaman dilimi içerisinde.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
Post Reply

Return to “Alamara Şehri”