Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Zenahpuryu

[GM - Dimensio]

Anlaşmaya dair ilk cümlenle birlikte Arnen kafasını kaldırıp sana bakıyor ve ağlamaklı gözleriyle seni dinlemeye başlıyor. Sözlerine karşı herhangi bir belirgin tepki vermeyen Arnen, konuşman sonlandıktan sonra ona doğru eğilmenle biraz geriye doğru çekiliyor. Bu esnada fısıltı şeklinde cümlelerini Arnen’e iletmenin ardından eski pozisyonuna doğru döndüğünde, Arnen’in gözlerindeki korkuyu görebiliyorsun. Bu korkunun, Arnen’in Lavnivia veya Kemuihime’yi gördüğü andakilerden çok daha saf olduğunu fark etmenin yanında, Arnen hızlı bir şekilde kafasını sallayarak sunduğun anlaşmayı kabul ettiğini beyan ediyor.

Arnen birkaç kez kafasını sallamasının ardından, sadece bu yetmemiş gibi “Kabul ediyorum Komutan Zenahpuryu!” diyor kesin bir ses tonuyla. Bu sözlerinden sonra ise Arnen iki elini sana doğru uzatıp onları bakış açın içerisinde tutarken “Zexerana Hanım’ın en önemli gücü ateşe hükmetmesidir. Yoktan yarattığı ateşler dışında, var olan ateşleri de dilediği gibi kullanabiliyor. Yakın, orta ve uzak mesafeler için farklı saldırıları var ve her biri oldukça yıkıcı. Aynı zamanda bedeni de herhangi bir şekilde temas edilmeyecek kadar yüksek ısıda. Bunu yakınına kadar gelmedikçe fark edemezsiniz, hatta ancak dokunduğunuzda bile anlayabilirsiniz.” diyor hızlı hızlı. Arnen birkaç saniye sessiz kaldığı süreçte kafasından bir şeyler geçirir gibi göz bebeklerini hızlıca hareket ettirdikten sonra bir kez daha gözlerinin içine bakıyor ve “Onun dışında fiziksel olarak da epey güçlü. Özellikle bacakları oldukça kuvvetli ve bu yüzden oldukça hızlı ve çevik. Pençeleri elleri nedeniyle darbeleri de ölümcül olabiliyor. Bir de onları ateşle kapladığında, ölüm çok da uzak da durmuyor.” diyor. Bu sözlerinden sonra hafifçe bir nefes verip kaşlarını üzgün bir şekilde kaldıran Arnen “Onunla birebir dövüşte çok da şansınız yok. Yıkıcı gücü görülmemiş seviyede… Fakat onun en büyük zaafı, insanları algılayamaması. Bu yüzden sürpriz saldırılara her zaman açık kalıyor. Ama o da Zexerana Hanım için çok büyük bir sorun olmuyor, zira dayanıklılığı sayesinde her türlü saldırıyı karşılayabilir.” diyor.

Arnen bu anlattıklarından sonra birkaç saniye daha sessizliğe gömülüyor ve göz bebekleri birkaç kez bir şeyler düşündüğünü belli edercesine hareketlendikten sonra tekrar sana baktığında “Söyleyebileceklerim sanırım bu kadar Komutan Zenahpuryu! Ancak aklınıza takılan veya başka sormak istediğiniz bir şey olursa cevaplarım!” diyerek sözü sana bırakıyor.

[Zenahpuryu]

Arnen'in gözlerindeki saf korkuyu gören genç adam, istediğini elde ettiğini düşünüyordu. Karşısındaki iblisin kendisine ihanet etmemesi için ilk adımı sağlamış olabileceğini düşünüyordu. En azından şimdilik, ihanete uğramayacağı konusunda kendini garantiye almıştı. Arnen, anlaşmayı kabul ettiğini söyledikten sonra iki elini de Zen' doğru uzatmış ve konuşmaya başlamıştı. Zexerena'nın en önemli gücünün ateşe hükmetmek olduğunu, yoktan yarattığı ateşler haricinde var olan ateşleri de kontrol edebildiğini söylüyordu. Yakından, orta mesafeden ve uzak mesafeden farklı ve oldukça yıkıcı saldırılara sahip olduğunu söylüyordu. Genç adam, istemsiz bir şekilde sağ eliyle çenesinin altıyla oynamaya başlıyordu. Zexerena'nın kendisinin de temas edilemeyecek kadar yüksek bir bedene sahip olması, fiziksel olarak ona saldıramayacağı anlamına geliyor olabilirdi. Yakınına girmek büyük bir zorluk çıkaracağından, hem Shy'ın yakına girmesi hem de genç adamın ona saldırması oldukça zor olacaktı. Fiziksel olarak güçlü olmasının yanı sıra, bacaklarının oldukça kuvvetli olduğunu ekliyordu Arnen. Hızlı ve çevikti, pençeleri nedeniyle de darbeleri ölümcül olabiliyordu, üstelik bu pençeleri ateşle kapladığında işler daha kötü bir hale geliyordu, en azından düşmanları için.

Birebir dövüşte şanslarının olmadığını söylüyordu, ancak kendisinin en büyük zaafının insanları algılayamaması olduğunu söylüyordu. Bu sebeple sürpriz saldırılara oldukça açık olan Zexerena, dayanıklılığı sayesinde her türlü saldırıyı karşılayabiliyordu. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından, söyleyebileceklerinin bu kadar olduğunu belirtiyordu. Genç adam, dizlerinin üzerine çökerek kendini iyice alçak bir konuma doğru getirdikten sonra, "Şimdilik aklıma takılan bir şey yok, sırtıma çık." Tam istediği gibi, kollarını boynuna dolayacak şekilde sırtına çıktıktan sonra Shy'ın ve diğerlerinin yanına doğru ilerleyecekti. "Zexerena konusunda, insanları algılayamama meselesini sonuna kadar kullanmamız gerekiyor." Diyerek cümleye başlıyordu genç adam ekibine karşı. "Planda ufak bir değişiklik yapacağız. Öncelikle, bahsettiğim savunma stilimiz aynen devam ediyor olacak. Ancak bu sefer, ben olmayacağım." Dedikten sonra herkesin gözlerine birer kez baktı. "Ben, Arnen ile birlikte sizden uzakta bir yoldan ilerleyeceğim. Sizler de, Zexerena'nın karşısına çıkacak şekilde ilerleyeceksiniz. Ona ulaştığımız sırada, ilk saldırı benden gelecek. Onu şaşırtacak olan saldırıyı yapacak ve elimden geldiğince oyalayacağım. Sizler de bu sırada büyük bir bombardımana başlayacaksınız. Lavnivia, ekibinizin komutası tahmin edeceğin üzere sende. Shy, Lavnivia güvendiğim bir dostumdur, onun ağzından çıkacak her kelimeyi benden çıkmış gibi kabul etmeni isterim. Gücünü düşmanlarımızın üzerinden esirgeme. Eğer bir problem olursa, anında benimle iletişime geçmeni istiyorum." Dedi. Bir süre daha sessizliğini koruyup, ekibinin planı anlayıp anlamadığını kontrol ettikten sonra suratını sırtında duran Arnen'e çevirdi. "Arnen, direkt olarak Zexerena'ya nasıl ulaşabiliriz? Bizim seninle arkasından ulaşabileceğimiz bir yol belirlememiz gerekiyor, ekibim de önlerinden gidecek. Siz üç iblis haricinde uğraşacağımız herhangi birileri var mı, yoksa direkt olarak ona ulaşabilir miyiz?" Diye sordu planını daha sağlama almak için.

[GM - Dimensio]

Yere çömelmenin ardından Arnen’i sırtına alıyor ve ellerini net bir şekilde görebileceğin şekilde kaldırıyorsun. Arnen’in kesik solukları halen kesilmemiş olsa da, oldukça hızlı atan kalbini rahatlıkla sırtında hissedebiliyorsun. Ekibine dönerek yaptığın konuşma esnasında Lavnivia ve Shyrlonay seni oldukça dikkatli bir şekilde dinlerken, Kemuihime’nin önemsiz bir konuşmaya tanıdığı maksimum özenle sözlerine kulak verdiğini görebiliyorsun. Normal şartlar altında belki de kendisine dinlemesini isteyecek olsan bile, Kemuihime’nin gözleri ardında farklı şeyler döndüğü belli olsa bile hala senin üzerinde olması, ufak da olsa bir uyarı yapmanı gerektirmediğini gösteriyor. Sözlerin bittiğinde öncelikle Lavnivia durumu anladığını belli eden bir kafa işareti yaptıktan sonra, Shyrlonay da kafasını sallıyor ve yumruğunu tokuşturmak için sana doğru uzatıyor. Shyrlonay bu hareketiyle birlikte saflık dolu bakışları karşısında Kemuihime’nin hafifçe kıkırdaması dikkatinden kaçmıyor. Nitekim Lavnivia’nın bakışları da yarı sert bir tonda Kemuihime’ye döndüğünde, Kemuihime kendini tuttuğunu belli edercesine dudaklarını gererek bir elini havaya kaldırıp özür diliyor kendince. Pek de samimi olmayan bu özre rağmen Lavnivia bir kez daha bakışlarını sana çeviriyor ve sen de Shyrlonay havadaki eline yumruğunu değdiriyorsun. Shyrlonay yüzünde beliren tebessüm, bu yumruğun değerinin ne denli fazla olduğunu gösterirken, Arnen’e sorunu yöneltiyorsun.

Bakışlarını az çok gördüğün ve soluğunu hissettiğin Arnen “Komutan Zenahpuryu, bir savaş yerindeyiz ve birçok iblis var. Bunları belki hissedemiyorsunuz ancak ben birçoğunu hissedebilirim. Zaten Zexerena Hanım’ın bizi yanımızda tutmasının sebebi de bu.” diyor. Bu sözlerinden sonra ürkekliği giderek solmaya başlayan Zexerana hafif bir nefesle birlikte “Ancak merak etmeyin Komutan Zenahpuryu! Sizi iblislerden uzak tutabilecek güzergahları tespit edebilirim.” diyor. Bu sözlerinden sonra Arnen hafifçe gözlerini kapatıp bir şeylere odaklanmış gibi görünüyor. Birkaç saniye süren bu odaklanmanın ardından Arnen yavaşça gözlerini aralıyor ve “Zexerena Hanım şu anda bizlerden uzak bir mesafede. Benim gibi olan iblislerden biri muhtemelen yanında. Diğeri ise başka bir tarafta, bize ayak bağı olmaz.” diyor. Bu sözlerinin ardından bakışlarını sol tarafınıza çeviren Arnen “Bu tarafta Efendi Karrass bulunuyor, oraya gitmemek en mantıklı olan.” diyor. Arnen bakışlarını sağ tarafa çevirdiğinde ise “Burada da Alvonid Hanım var…” diyor. Bakışlarını dümdüz ileriye doğru kilitleyen Arnen bir süre o tarafa baktıktan sonra “Bu yolun üzerinde Başı Boş Kral Mozumar var gibi. Ancak orada daha büyük şeyler de dönüyor sanırım. En tehlikeli nokta orası olabilir.” diyor. Bu sözlerinin ardından Arnen sizlere bir açıklama yapmak ister gibi bakışlarını üzerinizde gezdirererk “Efendi Karras, Alvonid Hanım ve Başı Boş Kral Mozumar, tıpkı Zexerena Hanım gibi 11 Havariden… Bu yüzden onlara bulaşmadan Zexerena Hanım’a gitmekte fayda var. Biz dümdüz ilerleyelim, birkaç yüz metre ileride bir iblis topluluğu var. Ona yaklaştığımızda sağ doğru ilerleyip teğet geçebiliriz. Başı Boş Kral Mozumar’a yaklaşınca tekrar yolumuz çevireceğiz. Bu sırada Lavnivia Hanım da sol taraftan ilerleyebilir. Aramızda mesafe açılması muhtemel Komutan Zenahpuryu, bu yüzden başka bir durum varsa bilmek istediğiniz, ona göre bir gözlem yapabilirim.” diyerek sözlerini tamamlıyor. Lavnivia ve Kemuihime duyduğu bu sözler karşısında pek de memnun olmuş veya tatmin olmuş gibi görünmese bile, onlar da tüm söz hakkını sana bırakmış gibi görünüyorlar.

[Zenahpuryu]

Genç adam, önce anlaşmanın ilk kısmını gerçekleştirmek adına Arnen'i sırtına alıyordu. İblisin hala çok hızlı bir şekilde atan kalbini sırtında hissediyordu. Ekibine dönüp aklındaki düşünceleri ve planını aktarmaya başladığında, Kemuihime dışında herkesin dikkatle dinlediğini görebiliyordu. Belki başka bir durumda kendisini dinlemesi için ekstra bir söz söylemesi gerekecek olsa bile, gözlerinin hala üzerinde duruyor oluşu herhangi bir şekilde söze girmesine gerek olmadığını gösteriyordu. Tüm sözleri bittiğinde ilk tepki Lavnivia'dan gelmiş, sonrasında Shy'ın kafasını sallaması ve yumruğunu havaya kaldırması ile genç adamın yüzünde kocaman bir gülümseme oluyordu. Kemuihime'nin kıkırdamasını hiç umursamadan dostunun gözlerinin içine bakmış, sonrasında yumruğunu dostunun yumruğuyla kavuşturmuştu. "Sana güveniyorum, Shy." Ağzından çıkan bu cümleyle birlikte Shy'ın tebessümü birbirine karışınca, onun da elinden gelen her şeyi ortaya koyacağından emindi. Gözü arkada kalmayacaktı.

Arnen konuşmaya başladığında, dikkatini ona doğru çevirdi. Herkesin de iyice dinlemesini istiyordu. Ekibi iblislerden uzak tutabilecek bir güzergahta götürebileceğini söylüyordu. Zexerena'nın şuan da kendilerinden uzak bir mesafede olduğunu, kendisi gibi bir iblisin yanında olduğunu belirtiyordu. Diğerinin ise başka bir tarafta olduğunu söylüyordu. Sol tarafta Efendi Karrass adlı iblis bulunduğundan oraya gitmenin mantıklı olmadığını, sağ tarafta da Alvonid Hanım olduğunu söylüyordu. Dümdüz ileride ise Başı boş kral Mozumar olduğunu söylüyordu. En tehlikeli noktanın orası olabileceğini belirtiyordu. Efendi Karrass, Alvonid Hanım ve Başı Boş Kral Mozumar'ın tıpkı Zexerena gibi 11 Havariden olduğunu belirtiyordu. Bu sebeple onlara bulaşmadan direkt olarak Zexerena'ya gitmenin en mantıklı yöntem olduğunu söylüyordu. Dümdüz ilerleyip, birkaç yüz metre sonraki iblis topluluğuna doğru gidip, onları teğet geçebileceklerini söylüyor, Başı Boş Kral Mozumar'a yaklaşınca tekrardan yolumuzu çevireceğini söylüyordu. Yine de aklında ters olan bir şeyler vardı genç adamın. Arnen burada dikiliyorken, neden kendisini Mozumar'ın olduğu yere doğru ilerletiyordu?

Gözleri, Kemuihime'nin gözlerine kilitlendi Arnen'in sözleri bittiğinde. Kafasını bir kez aşağı yukarı oynatarak, onu zehirlemesi istediğini belirtti. "Gerekli olan çoğu bilgiyi aldık. Ancak sizleri herhangi bir şekilde tek başına, ne olduğunu bilmediğim bir yere yollayacak değilim. Arnen'in dikildiği yerden dümdüz ilerleyelim diye düşünüyorum. Üç iblis varsa, muhtemelen bir üçgen şeklinde Zexerena'yı koruyor olmalılar. Başka iblislere ihtiyaç duyuyorken, böylesi bir savaş alanında kendini güvenceye almadan durmayacaktır." Dedi. Arnen'in zehirlenişinin ardından, hızlı bir şekilde harekete geçmeyi ve ilerlemeyi planlıyordu. Arnen'in dikildiği yerden, dümdüz ilerleyecekti.

[GM - Dimensio]

Arnen’in anlatımlarının bitimiyle birlikte bakışlarını Kemuihime’ye çevirdiğinde, Kemuihime yeterli anlamı yakalıyor ve sanki süzülürcesine arkana doğru geçmeye başlıyor. Bu esnada Kemuihime’nin elindeki karartının artmaya başladığını fark edebiliyorsun. Arnen, odağını tamamen sende sabitlemiş bir halde olması nedeniyle Kemuihime’nin bu hareketini önemsemez bir şekilde senden gelecek cevabı beklediği esnada, bir anda ansızın nefesi kesilmiş gibi inlemesiyle göz bebekleri büyüyor. Arnen, kısık bir şekilde aldığı nefesle birlikte dalgın bir ses tonuyla“Kom… Zen…Ned... Şim... Zexe… Gel...”diyor. Arnen’in tüm ağırlığı sırtına çöküp gözleri kapandığında, Kemuihime’nin Arnen’in boynundaki işaret parmağını geriye doğru çektiğini görüyorsun. Kemuihime sonuçtan epey memnun bir şekilde gülümsemeyi baygın Arnen’e bakarken“En azından 3-5 saat uyur.”diyor. Kemuihime bu sözlerinden sonra hafifçe geriye doğru çekilirken bir kez daha konuşmaya başlıyorsun. Aklın hala Arnen’in söylediği kısmi son sözlerde takılı kalsa bile, cümleleri ağzından hızla dökülüyor ve hareketlenmek için hazırlanmaya başlıyorsun. Ne var ki, tam bu esnada sırtında hissettiği garip bir sıcaklık ayaklarının ilerlemesini engelliyor. Bakışlarınla Arnen’i bir kez daha kontrol ettiğinde, tamamen baygın bir şekilde sırtında olduğunu görsen bile, yayılan sıcaklık görüntüye zıt bir anlam katıyor. Sırtına yerleşen sıcaklıkla birlikte bakışlarını hafifçe Lavnivia’ya çevirdiğinde ise, onun anlamsız bir bakışla seni ve Arnen’i süzdüğünü görüyorsun. Sanki bir şeylerin ters gittiğini anlamış gibi bakışlarını sürekli ikiniz arasında değiştiren Lavnivia, bir şeyler söylemek için ağzını araladığında ise, büyüyen göz bebeklerine karşı öylece bakakalıyor!

Göz bebeklerinin büyümesine engel olamayışın, aslında bir kabusu hissetmenden ibaret oluyor. Kaynağı yerin altından gelen yoğun bir aura, senden metrelerce uzakta olsa bile seni boyunduruğu altına almak ister gibi yayılmaya başlarken, bu auranın daha önce karşılaştığın Almazath ve diğer iblisler kadar kudretli olabileceğini düşünüyorsun. Ayak bastığın zemininin giderek sarsıntısı artan bir deprem hissi yaratmasıyla, auranın kaynağını bulabilmek adına kendini zorluyorsun. Arnen’in Başı Boş Kral Mozumar’ın olduğu yere yönelen bakışların, buradan akın akın gelen aurayı hissetmeni sağlarken şaşkınlık giderek bir iç sıkıntısına dönüşüyor. İki avucun arasına alınmış ruhunun bir mengene misali sıkılmasıyla, nefes alışveriş hızın değişiyor ve bu durumunu etrafındakiler de fark etmiş gibi görünüyor. Ancak henüz hiçbiri gelen bu tehlike ve tehdidin farkında değil gibi görünürken, 100 metre kadar önünde yerin bir anda yarılmaya başlamasıyla herkesin odağı bu noktaya dönüyor! Yarıktan püsküren kayalar ve toprak, etrafı kaplamaya başlarken, bu yarıktan çıkan bir varlığa dair aurayı hissedebiliyorsun. Üzerinize gelmesi halinde yerinden hareket etmenizin zor olacağı kaya parçaları etrafa saçıldığında, bunu takip eden lav partikülleri de görmek kaygılarını bir üst noktaya taşırken, bakışların toz bulutunun arasında var olan auraya kilitleniyor.

Toz bulutu birkaç saniye içerisinde dağıldığı anda, karşında 190 santim boylarında, bedeninin arkasında uzun dikensi cisimler bulunan, boynuzları ve bakışlarıyla vahşi görünümünü tamamlayan, bedeninin tam ortasında başlayıp kafasının üstüne kadar çıkan adeta lavımsı bir vücut yapısı olan, pençeleri ve güçlü görünen bacaklarıyla korku dolu iblisi karşında görüyorsun. İblis, parlayan kızıla kaçan turunculuktaki bakışlarını tamamen senin üzerine kilitlemiş gibi görünürken“Benim çocuğuma el sürme cüretinde bulunan sen miydin?”diyor öfke kusan bir ses tonuyla. İblis, size doğru adımlamaya başladığı anda ise“Gazabıma hazır olun insanlar… Zexerena’nın gazabı sonsuzdur!”diyor. Bu şekilde artık kim olduğunu bildiğin iblis, giderek hızlanan adımlarla üzerinize doğru gelmekte ve görünüşe bakıldığında, sen ve Kemuihime dışındakiler Zexerena’nın bu girişiyle korkuya kapılmışlar gibi görünüyor.

Zexerena

[Zenahpuryu]

Genç adam, aralarında bir bağ kuramamanın da verdiği etki ile, Kemuihime'ye gözü ile işaret ederek zehirlemesi gerektiği konusunda bir komut veriyordu. Dostlarını hiçbir şekilde riske atmak istemese de, Arnen'i de öldürmek istemediği kalbinde kesindi. Arnen, Kemuihime'nin hareketini önemsememişti, ancak göz bebeklerinin büyümesi ve nefesinin kesilmesi, zehirlendiğinin bir kanıtı niteliğindeydi. Gözlerini hafifçe kapayarak, bu anın hızlıca geçmesini diledi. Arnen'in ağzından çıkan kesik kesik kelimeler son bulduğunda, sırtına çöküp gözleri kapanmıştı. En azından üç ya da beş saat kadar uyuyacağını duymasıyla birlikte içinde bir rahatlama oluşuyordu. Genç adamın aklı hala kesik kesik gelen kelimelerde kalsa da, kafasında kurduğu cümleleri ağzından çıkartarak ekibine karşı bir bilgilendirmede bulunmuştu. Hareketlenmek için hazırlığa geçtiği anda, sırtında hissetmeye başladığı sıcaklığa dikkat kesildi. Arnen baygın bir şekilde yatıyor olmasına rağmen, sıcaklık sırtına daha fazla yayılıyordu. Lavnivia anlamsız bakışlarla Arnen'i ve genç adamı süzmeye devam ediyorken, ağzını araladığı anda ağzından hiçbir söz çıkamıyordu. Aynı şekilde, bunun sebebini soramayacak kadar kitlenmişti genç adam. Göz bebekleri istemsiz bir şekilde büyümüş, vücudunun bir şeye tepki verdiğini fark etmişti.

Yerin altından gelmeye aşlayan yoğun aura, sanki her şeyi boyunduruğu altına almak istiyor gibi yayılıyordu. Almazath ve diğerleri kadar kudretli olabilecek bu auraya karşı henüz tepki veremeyecek gibi dursa da, ilk canlılık belirtisini gözleri veriyordu. Zeminin giderek sarsıntısı artıp, deprem hissini andırmaya başlamasıyla gözleri ayaklarına doğru yönelmişti. Auranın nereden geldiğini anlayabilmek adına iyice odaklanıyordu, Başı Boş Kral Mozumar'ın olduğu yere gözleri çekiliyordu. Buradan gelen aurayı böylesine şiddetli bir şekilde hissediyor olmak, göğsünde büyük bir ağırlığa sebebiyet veriyordu. Ruhu, sanki iki avucu arasında sıkılıyormuş gibi bir hissiyatla dolmaya başlarken, nefes alışverişine karşı koyamıyordu. Vücudu kendi kendisini yönetiyor gibi, bağımsız bir parça olarak çalışıyordu. Hiç kimse bu tehlikenin ve tehdidin farkında değil gibi duruyordu. Onlara bir şey söylemek istese de, söylemesine kalmadan 100 metre kadar önünde yerin yarılmaya başlamasıyla herkesin odağı o tarafa doğru çekilmişti. Yarıktan çıkan varlığın aurasını hissetmek, içindeki kanın kaynamasına sebebiyet veriyordu. Toz bulutunun arasında var olan aura, karşı koyması gereken kişi olmalıydı. Gerçek düşmanı, şimdi karşısına geliyor olmalıydı.

Karşısında kendi boylarına yakın, bedeninde dikensi cisimleri olan, boynuzlu, vahşi bir iblis duruyordu. Arnen'in uyardığı pençeleri ve güçlü görünen bacaklarına dikkat kesilmişti kısa bir süreliğine. Gözlerini iblisin suratına doğru yönelttiğinde, Arnen'den çocuğu olarak bahsediyordu. Genç adamın kaşları çatılmış, çenesi iyice kasılmıştı. Zexerena'nın gazabını tattıracağını söylemesiyle birlikte, amansız bir savaşa gireceğini anlıyordu. Shy ve Lavnivia'nın korkuya kapılmış olması onu şaşırtmamıştı. Böylesi bir iblisten korkmamak, akıl karı değildi. Ancak karşı koymaları gerekiyordu, bir an önce bu iblisi buradan def etmeleri, hatta yok etmeleri gerekiyordu. Arnen'i sırtından hafifçe yere doğru indirmek için dizlerini kırdığında, duyup duyamayacağından emin olmasa da ona fısıldadı. "Sana da ışık olacağım, merak etme Arnen." Arnen'i yere indirmesiyle birlikte hızlıca toparlandı. En önde olmak zorunda hissediyordu kendini, dostlarının bir an önce toparlanabilmesi için, ilham olmak istiyordu. İleriye doğru bir adım atmadan önce, tüm gür sesiyle ve ciddiyetiyle arkasına bile bakmadan çıkabilecek en sert tonda ağzından çıktı kelimeler.

"Kendinize gelin! Shy, Lavnivia, toparlanın! Korkuya kapılmanın vakti şuan değil." Diğer adımını attıktan sonra iblisin suratına bakarak konuşmaya başladı. "Ben, Zenahpuryu, burada yerde yatan, canını vermiş her bir dostumun intikamını alacağıma, seni burada ışığımla yok edeceğime yemin ederim!" Cümlesi bittiği anda, iblisin üzerine doğru koşturmaya başladı. Ona bir insan olarak, direkt saldırı yapmayı planlıyordu, ancak Shy için bir vakit yaratmalıydı. Koşturmaya devam ederken, Shy'a zihninden fısıldamaya başladı. "Metal Ejderinin Öfkesini kullanman gerek. İki kuyruk çıkartsan şimdilik yeterli olacaktır. Öncelikle bacaklarını hedef alacağız, benim arkamdan koşturmaya başla. Onu oyalayabildiğim kadar oyalayacağım, senden tek bir isteğim var Shy. Zexerena'nın ayaklarını paramparça etmeni istiyorum. Bana ne olacağını önemseme, sadece onun bacaklarını paramparça et." Kendi kurduğu planına aktif olarak devam edecek ve Zexerena ile bire bir dövüşecekti. Eğer Zexerena ona doğru gelirse, sağ yumruğu ile suratına doğru bir karşılık vermeyi planlıyordu. Shy'a güveni sonsuzdu, onun o bacakları hedef alacağına inancı tamdı.

[GM - Dimensio]

Zexerena siz doğru adımlamaya başladığı esnada, sırtındaki Arnen’i indirip Shyrlonay ve Lavnivia’nın kendisine gelmesi için sözlerini söylüyorsun. İlk cümlelerin doğrudan etkili bir sonuç yaratmamış olsa bile, Shyrlonay hafifçe silkelenerek kendisini toparlarken, Lavnivia geriye doğru attığı birkaç adımdan sonra gözlerine ışık gelmiş gibi görünüyor. Saldırın öncesinde kurduğun cümlelerle birlikte adımlamaya başladığın anda ise, Shyrlonay çatık kaşlarıyla ve kararlı bir duruşla hemen yanında yer aldığını görmek, içindeki özgüveni ve Shyrlonay olan güvenini tazeliyor. Shyrlonay fısıldadığın cümlelerle birlikte ise, Shyrlonay tüm planı anlamış olduğu kafasını sallayarak işaret ettikten sonra sırtından iki tane metal kuyruğu çıkartmaya başlıyor. Tüm bu olaylar sırasında Zexerena’nın da size doğru adımlamaya başlamış olsa, aranızdaki mesafenin kısa sürede kapanmasına neden oluyor. Zexerena özellikle sende sabit tuttuğu bakışlarıyla odağının tamamen sende olduğu belli ederken ilk saldırı da Shyrlonay’dan geliyor! Oluşturduğu iki kuyruğun uzunluğundan yararlanarak Zexerena’nın sağ bacağına doğru kuyruklarını savurmasıyla birlikte, Zexerena bir anda havaya sıçrayarak gelen kuyruklardan kendisini kurtarıyor. Zexerena’nın bu hamlesiyle birlikte onun yüzüne vurma yönündeki planını uygulamak şu anda mümkün görünmezken, seni esas şaşırtan husus Zexerena’nın basit bir zıplama hareketiyle yerden 10 metre kadar yukarıya çıkmış olması oluyor! Arnen’in daha önce bahsettikleriyle birleştirdiğinde, bu bilginin doğruluğunu kendi gözlerinle de görmüş oluyorsun. Bununla birlikte havaya zıplamış olan Zexerena küçük bir manevra ile kafası yere gelecek şekilde dik bir açıya gelirken, halen daha gözlerinin sende kilitlenmiş olmasıyla havadan yapacağı bir saldırının odağındaki varlığın sen olduğunu da belli ediyor.

[Zenahpuryu]

Genç adam, her ne kadar hızlı bir şekilde ileriye doğru atılmış, aynı hareketi Shy ve Lavnivia'dan da beklemişti. Shy, Lavnivia'ya göre daha hızlı bir şekilde toparlanmıştı, onun yüzünde beliren kararlı ifadeyi ve çatık kaşları görmek, genç adamın kanına özgüveni pompalıyordu. İki metal kuyruğun çıkışıyla birlikte, minik kudretli dostunun plana tamamen uyacağından emindi. Zexerena'nın kendisine doğru adımlaması ve genç adamın da ona doğru gitmesi, mesafenin kısa bir sürede kapanmasına sebebiyet veriyordu. İlk saldırının Shy'dan gelişi, kafasındaki planın tam olarak uygulanamayacağı anlamına gelse de, ne olacağını görmek için saldırının devamını bekledi kısa bir süre. Kuyruklardan kurtulan Zexerena'nın bir zıplama hamlesiyle 10 metre yukarıya çıkmış olması, Arnen'in onun hakkında bahsettiği çoğu şeyin doğru olduğunu gösteriyordu. Havada bir manevra ile kafası yere gelecek şekilde dik bir açıyla genç adama doğru saldırıya geçen Zexerena'ya karşı hızlı bir hamle geliştirmeyi planlıyordu. Bunun için Shy'dan yararlanmak zorundaydı.

"SHY! ÇABUK AYAKLARIMIN ALTINDA METAL EJDERİNİN ONURU'NU KULLAN! BENİ HIZLI BİR ŞEKİLDE ONUNLA KAFA KAFAYA GELECEK ŞEKİLDE FIRLATMAN LAZIM! ONU BAŞINDAN YAKALAYACAĞIM, YAKALADIĞIM GİBİ TÜM ACIYA DAYANACAĞIM, BU SIRADA ÖNCELİĞİ BACAKLARI OLMAK ÜZERE, ONU PARAMPARÇA ET!"

Genç adam, zihninden fısıldadığı gibi Zexerena ile ortada buluşacak ve onu boğazından veya kafasından yakalayarak tutacaktı. Arnen'in bahsettiği sıcaklık meselesinin doğru olduğuna inanıyordu, ancak tüm acıya direnmeye çalışacaktı, eti yanmaya başlasa bile. Onu durdurmak için, kendini feda etmeye hazırdı.

[GM - Dimensio]

Zexerena’nın gökten yere doğru başladığı hareketine karşılık olarak, Shyrlonay’a seni yerden fırlatması için verdiğin komut üzerine, Shyrlonay vakit kaybetmeden tek ayağını yere vuruyor ve hemen altında meydana gelen bir metal sütun seni yukarıya doğru fırlatıyor! Adeta iki zıt kutbun birkaç saniyenin de altında birbirine havada çarpacağını temsil eden ilerlemen esnasında, Zexerena’nın boğazını veya kafasını yakalamak üzere kendini ayarlamaya başlıyorsun. Zexerena ise gözlerinin seninkilerden bir an dahi olsun ayırmaksızın hızla üzerine doğru geliyor. Mutlak çarpışmanın meydana gelmesine göz açıp kapama anı kadar bir mesafe kaldığında ise, kendini sadece yapacağın saldırıya hazırlamış olmanın talihsiz sonuçlarıyla yüzleşiyorsun! Zexerena, üzerine doğru gelmeni de fırsat bilerek sağ kolunu ve pençelerini sana doğru savurmaya başlıyor ve buna karşı olası bir savunma hamlesi düşünmemiş olman seni hazırlıksız bir şekilde yakalıyor. Her ne kadar Zexerena’yı yakalamak için kollarını ileride hazırlamış olsan bile, Zexerena’nın pençesi sol kolunun üst kısmında derince bir et parçası kopartıyor ve pençe hareketi aynen devam ediyor! Sol koluna aldığın darbe havadaki ivmeni bozup vücudunun sağa doğru dönmesine neden olurken, aslında bu durum belki de hayatını kurtaran bir durum oluyor. Zira ilerlemeye devam eden Zexerena’nın pençesi, havadaki ivmen nedeniyle doğrudan suratına inmek yerine yüzünün sol arka bölgesine doğru isabet ediyor! Kolunda hissettiği acı ve yanmayla birlikte, kafanın sol arka tarafında hissettiğin acı hissi bütünleştiğinde, tüm dengen alt üst olmuş bir şekilde kendini yere savrulurken buluyorsun! Yere düşerken ardında bıraktığın kan lekesi ve bir süre sonra yerinden kopan sol kulağının üst kısmı sana yaralanmanın boyutunu gösterirken, burnuna dolan yanık kokusu da etinin yandığını sana belli ediyor.

Yerden zıpladığın noktaya düştüğün anda, bu düşüş sağ omzunda ufak tefek bir acı yaratsa bile, Zexerena’dan aldığın darbenin acısı karşısında pek de önemli olmuyor. Nitekim, göz ucuyla sol kolunun üst kısmına baktığında, sol kolunun üst kısmının dışa bakan tarafının neredeyse yarısına kadar parçalanmış ve ısıyla dağlanmış olduğunu görüyorsun. Zexerena’nın yaymış olduğu ısı sayesinde kanamanın şimdilik olmaması senin lehine gibi görünse de, kafanın sol arka bölgesinde de saçlarının tutuşup yok olması ve etinin de dağlanmasıyla mücadelenin devamında sorunlar yaşayabileceğini anlıyorsun. Ancak bu esnada, yaralanmalara harcayacak zamanın olmadığı bilinciyle kendini toparladığında, Zexerena’nın yere birkaç metre kala hemen üzerinde olduğunu görüyorsun! Bu durum ise sana, yerde bu haldeyken alabileceğin bir darbeyle savaşın sonucunun çoktan belli olacağının sinyallerini fazlasıyla veriyor.

[Zenahpuryu]

Zen, aklındaki ilk planı uygulamaya koyarak, her şeye karşı koymayı ve sadece Zexerena'yı yakalamaya odaklanmıştı. Aralarında ki çarpışmaya saniyeler kala, kendine herhangi bir savunma düşünmemiş olması, onu tamamen dezavantajlı bir pozisyona sokuyordu. Sağ kolunu ve pençelerini kendisine doğru savurmaya başlayan iblis, sol kolunun üst kısmından büyük bir et parçasını koparıyordu. Bu hareketle saldırısı sona bitmemiş, pençesini savurmaya devam ederken genç adamı kurtaran ise darbe ile birlikte vücudunun sağa doğru dönmesi oluyordu. Sağa doğru dönen vücudu ile birlikte, pençe anında suratına inmek yerine yüzünün sol arkasına doğru geliyordu. Kolundan kopan et parçasının verdiği acı, kafasının arkasında hissettiği acı ile birleşiyor ve yere doğru düşmekten başka bir şansı olmadığını anlıyordu. Saniyeler içerisinde oldukça büyük bir yaralanmayla karşılaşırken, ciğerlerine dolmaya başlayan yanık kokusu etinin yandığını gösteriyordu. Tüm bu yaralanmalarla birlikte yerden zıpladığı noktaya doğru düşmüştü. Sol kolunun üst kısmının dışa bakan tarafı yarısına kadar parçalanmış, aynı zamanda Zexerena'nın ısısı yüzünden dağlanmıştı. Şimdilik bir kanamanın olmayışı, kendisi için bir avantaj gibi dursa da artık yakın bir dövüşe girmemesi gerektiğini anlıyordu. Başka bir şeyler denemek zorundaydı.

Zexerena'nın yere birkaç metre kala kendisinin üzerinde olduğunu görmesiyle birlikte, yeni bir planı devreye sokma vakti geldiğini anlıyordu. Kendisinin bir av gibi durmasından yararlanmak istiyordu. Bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Zexerena'nın gelişini dört gözle izlerken, Shy'a zihninden seslendi. "Shy, bu fırsatı hızlı bir şekilde kullanman lazım. Beni açık bir av olarak görüyor, saldırısını buna göre yapacak. Saldırısını yapmaya başladığı anda yatay bir şekilde kuyruğunu tüm hızınla ileriye, gelecek saldırıya doğru fırlatman gerek. İki saldırıya kadar bunu karşılayabileceğiz, senin ona vurduğunu, kuyruğunun temas ettiğini gördüğüm anda sağa veya sola doğru yuvarlanarak kaçacağım. Bu fırsatı kaçırmaman gerek! Sana güveniyorum!" Zexerena'nın geliş anını izlemeye devam ederken, büyük bir heyecan ve adrenalin içini kapladı. O an, ağzından sadece tek bir sözcük çıktı. "GEL!"