Kararan Karanlığın Karartıları (1. Kısım) | Diniel

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

22 Aug 2024, 14:03

Lenith’in ciddi bakışları, konuşmaya başlamanla birlikte varlığını korusa bile, bir şekilde bu bakışların dosta güven veren türden olduğunu hissedebiliyorsun. Bunu sağlayan şeylerin ise sözlerin olduğunu fark etmek senin için pek de zor olmuyor. Her bir cümlenle birlikte, Lenith’in zihnine girmen daha kolay oluyor ve bir nevi içini döktüğün konuşmana Lenith de eşlik etmiş oluyor. Sözlerini tamamladığın cümleden sonra ise Lenith derin bir nefes alıyor ve ciddi bakışlarını daha yumuşak bir hale getirirken “Kahkaha atmaya başladığında beni ciddiye almayacaksın sandım. Ama bu sefer, dediğin gibi başından beri kendim olduğum ve bunu gördüğün için o kahkahayı attığını anladım.” diyor. Bu haliyle Lenith daha rahatlamış bir görüntü sergilese bile, içten içe büyük hayalleri olan bir çocuğun masumiyetiyle “Keşfedilecek bir şeyler, ha? Başından beri böyle olan birinin, uyanışından önce de böyle olup olmadığını merak ediyorum Diniel… Mesela 7 yaşında bir çocukken, kim bilir nerede ne yapıyordum? Ya da 7 yaşım diye bir şey var mıydı? Bunları keşfetmek istiyorum Diniel… Kendimi…” diyor.

Lenith’in bu sözleriyle birlikte, artık onun bugüne kadar taşıdığı motivasyonundan sıyrıldığını ve kendine yeni bir misyon yüklediğini anlayabiliyorsun. Belki de bu husus, dramatik bir tiyatro oyunundaki gibi cereyan etmese bile, Lenith’in içine attıklarının bir patlaması olduğunu hissedebiliyorsun. Nitekim, benzer hislerin farklı şekillerde tezahürünü kendinde bulduğun için Lenith’in bu değişimini yadırgamıyorsun. Bakışların Lenith’teyken, artık gördüğün kişinin başka biri olduğunu anlayabiliyorsun. Tek korkun ise, Lenith’in isimleri saydığı listeye girmiş olup olmaman oluyor.

At arabasının tıngırtıları…

Düşüncelerinin açlığı…

Duygularının yoğunluğu…

Ruhundaki karanlık…

Karanlığın aydınlığı…

Aydınlığın yokluğu…

Yokluğun varlığı…

Birkaç zorunlu ihtiyaç molası ve dinlenme faslı dışında durmaksızın devam eden yolculuğun yaklaşık 2,5 gün sürüyor. Bu süreyi at arabasında yaptığın huzursuz, keyifsiz ve rahatsız uykular dışında, etrafını izlemek ve düşünmekle geçiriyorsun. Ancak düşüncelerin ne derece yoğunlaşsa bile tam anlamıyla bir sonuca erişemiyor hiçbir zaman. Her bir düşüncen bir başkasını doğuruyor ve her bir doğum yepyeni bir düşüncenin evrilmesini sağlıyor. Tıpkı varlığın gibi… Bir insan olarak geldiğin dünyada bir Aludir’e evrildiğin gibi… Ancak ne olursa olsun, hala varlığındaki karanlık noktalar gibi düşüncelerinde de karanlık noktaların olduğunu fark edebiliyorsun. Bu noktada seni esas rahatsız eden kısım ise, bu karanlık noktalardan hiçbir şekilde rahatsızlık duymaman oluyor. Sanki düşüncelerini tüm bu karanlıkla birlikte doğurmuşsun gibi…

Yeni bir günün öğlene varan vakitlerinde duran at arabası, seni tüm bu düşünce sarmalından kurtarıyor. Olduğun yerden anlık bir düşünceyle at arabasının durma nedeninin sadece Alamara’ya gelmiş olmanıza bağlıyorsun. Bu nedenle olduğun yerden hareketlenmeye başladığın sırada, at arabasını buraya kadar süren ve Lenith ile birlikte ekibinden geriye kalan tek kişi olan şoför at arabasının arkasına gelerek bakmanız gereken bir durum olduğunu korku, endişe ve saygı karışımı bir ses tonuyla iletiyor. Lenith ile birlikte at arabasından indiğin ilk anda bile ciğerlerine dolan yanık kokusu nefes alışverişini doğrudan etkiliyor. Ciğerlerine dolan hava ağzında ve burnunda acı bir tat bırakırken, gökyüzündeki siyah bulutlarla birlikte görmen gereken manzaranın ne olacağını aşağı yukarı anlıyorsun. At arabasının önüne doğru bakışlarını çevirdiğin anda ise, belki de beklediğinden çok daha kötü bir manzara seni karşılıyor. Alamara’ya yarım saatlik bir yolunuzun daha olduğunu anladığın uzaklıktan bile, Alamara’dan yükselen yoğun alevler ve siyah dumanlar hemen dikkatini çekiyor. Ancak burnuna gelen yanık kokularının sadece ağaç veya diğer yapı malzemeleri gibi şeyler olmadığını fark etmek de senin açından çok zor olmuyor. Tüm şehri kaplayan alevler ve dumanlar, sanki cehennemin en melun köşesini gözlerinin önüne sererken, içten içe gördüğün manzaranın Wrufolst Bölgesi’nin tam tersini andırdığını hissediyorsun. Birkaç saniye içerisinde, sadece gözlerinin değil ruhunun da aynı şeyleri hissettiğini fark etmenle birlikte, bu noktadan sonra at arabasıyla devam etmenin şoför ve atlar için pek de mümkün olamayacağını fark ediyorsun.

Gördüğün manzara, bir şekilde yok olmuş bir yeri kurtarma çabası gibi gelmeye başlarken içten içe seçeneklerini de değerlendirmeye başlıyorsun. Bu haliyle, bu gördüğün manzaranın içine dalmanın gerçekten ölümden başka hiçbir şey getirmeyeceğini dahi düşünmeden edemiyorsun. Fakat bir şekilde, ruhunun istemsiz bir şekilde bu manzaraya çekildiğini fark ediyorsun. Kızılca kıyamete rağmen, ruhunun bir şekilde orada dinginleşip huzur bulacağını ve belki de düşüncelerindeki tüm o karanlık noktaların gün gibi aydınlanacağını hissetmeye başlıyorsun. Nitekim, ruhunun bu arzusuna kayıtsız kalmayıp Alamara’ya doğru ilerlemeye başlıyorsun. Lenith, sessiz ve duygularını yansıtmayan bir şekilde yanında ilerlemeyi sürdürürken, onun gözlerinde de seninkine benzer hisleri görebiliyorsun. Ancak Alamara’ya giderek yaklaştıkça tanıdık hislerin seni sarmalamaya başladığını, özüne kavuşmuş gibi varlığının bir anlam kazandığını hissediyorsun. İlerlemen sürdükçe, tüm bu yıkımın sonuçlarını da daha net görmeye başlıyorsun. Etrafında, ağaçlar ve otlar dahil yeşil hiçbir şey kalmamışken, gökyüzünün kızıllı siyahı ile karşılaşıyorsun. Bununla birlikte etrafına saçılmış küller, taze ot biten toprakları bile çoktan kuraklaştırmış gibi görünüyor. Yerde gördüğün parçalanmış cesetler, senaryodaki tek eksiği de kusursuz bir şekilde tamamladığında, artık gördüğün manzaranın iblislerin hüküm sürdüğü topraklardan farksız olduğu konusunda hiçbir tereddüdün kalmıyor. Artık, iblislerin dünya üzerindeki topraklarına ayak bastığını anlayabiliyorsun. Alamara’nın kalbine belki de birkaç dakikalık mesafe kalmışken, bu ana kadar sadece sessizce kıyameti gözlemleyen Lenith bakışlarını keskin bir şekilde sana doğru çeviriyor ve “Ben hazırım Diniel!” diyor.

Image
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

22 Aug 2024, 22:35

Lenith'in atılan kahkahayı düşünceleriyle yormasına tatlı bir gülümseme ile başını hafifçe sallayıp onaylayarak tepki vermişti Diniel. Keşfedilebilecek şeyler konusunda Lenith'in o anki duruşuna karşı içi ısınmış ve ilgiyle dinlerken bir yandan kendisinin de kendi geçmişi hakkında aradıkları zihninde dolanmıştı. Şu hali ile bire bir olmasa bile Diniel'in ilk zamanlarına benziyor gibi gelmişti.

Artık geçmiş endişelerinden sıyrılmış, yeni bir misyon belirlemiş biri gibiydi Lenith. Kendisini tanıma yolunda ilerlerken ezip geçeceği varlıklar listesinde kendisinin olup olmadığına emin olamıyordu. Ancak bildiği bir şey vardı. O da imparator olarak hüküm sürmeye başlasa bile Lenith'in ona boyun eğdiremeyeceğiydi.

Uzun yolculuk boyu aklına türlü düşünceler geliyor ancak hiçbirini bir yere vardıramıyordu. Ne geçmiş, ne o an ne de gelecek hakkında net bir karara varamıyor, düşüncelerini değiştirip yeni fikirler üzerinde aynı döngüyü sürdürerek bunu devam ettiriyordu. Ancak bir noktada hesaplama yapmaya dönmesi gerektiğini bildiği için kendisini toparlıyor ve belki de yine bir sonuca varamayacak olsa da Alamara'da neler olması gerektiğine yönelik kendisini odaklamaya çabalıyordu.

Birliğin ortadan kalkmış olması elindeki malzemeyi ortadan kaldırmıştı. Geriye yalnızca Lenith ve kendisi kaldığı için baştaki planı büyük oranda bozulmuştu. Yine de ekibin kendisine fazlalık olacağı düşüncesiyle buna aldırış etmiyordu. Elini çenesine dayayıp camdan dışarı bakarken aklı planlarındaydı. Elzerad ile O'nun karşılaşması kaçınılmaz olandı. Başından beri Elzerad'ı bastırmak üzere O'nu kullanmayı planlamış olsa da O'nu son noktada ortaya çıkarmayı istiyordu. Aralarında geçen o çıkmaz olaydan bu yana hiç iletişime geçmemiş olmasının verdiği yükü bu şekilde verilen sözü tutmak üzere yeniden devam etmeyi istemişti. Ancak yapmak istediği şey Elzerad'ı ortadan kaldırmak değildi. Lenith bir imparatordu. Diniel ise isimsiz bir bağımsızdı. Lenith Eletha'nın da istediği gibi bölgeleri hükmü altına alabilecek olsa da Diniel bu sınırlar içinde onunla çatışmak yerine mantığı seçerek o sınırı ortak kararla çizmeyi tercih ederdi. İblisler doğrudan mücadele edip yalnızca yok etme üzerine hareket ediyor olsa da insanlar olarak kırılma noktasında konuşarak anlaşmayı başarabileceğini düşünüyordu. Aksi halde hayalini kurduğu o güzel güne hiçbir şekilde erişmesi zaten mümkün değildi.

Ne olursa olsun aralarında zamanı geldiğinde bir çatışma çıkacağını biliyordu. Alamaradaki karmaşa içerisinde Elzerad'ın her şeyi unutup kendisine yönelmesi işten bile değildi. Her şeyi hesaplamalı ve en ideal yolu seçmeliydi. Ancak orada neler olduğunu bilemediği gibi, Lenith'in sözlerinde ne kadar başarılı olabileceğini Elzerad üzerinde görmeden neler olacağını da bilemeyecekti.

Konforsuz geçen yaklaşık iki buçuk gün sonunda aracın durmasıyla geldiğini anlayabilmişti. Şoförün oldukları yere gelip dışarıda olanlara bakmaları gerektiğini korku, endişe ve saygıyı barındıran tonda söylüyordu. Diniel yüzüne takındığı ciddiyetle araçtan indi. Araçtan iner inmez ciğerlerine dolan hava ağzında ve burnunda acı bir tat bırakıyordu. Böylesine ilk kez rastlamış olsa da ne ile karşılaşacağını az çok hissedebiliyordu. Aracın yanından manzaraya baktığında ise karşılaşılan gerçek tahminlerinin ötesindeydi. Bütün bir şehir alevler içerisindeydi. Alevler zaten yanan binalardan mı kaynaklanıyordu yoksa alevin sürekliliğini sağlayan başka varlıklar mı vardı bilemiyordu ancak bunu gidince öğrenecekti.

Şehir o anki görünümünde çoktan yerle bir olmak üzereymiş gibi görünse de insanların olduğuna dair ihtimali hemen yok sayamazdı. Aksi halde Lenith'in bütün her yeri yok etmesini istemek en sağlıklı çözüm olacaktı. Varlığı manzarayı gördükçe orayı arzuluyor gibiydi. Olması gereken yer orasıymış gibi çekiliyordu cehennem manzarasına. O yüzden bu ölüm tablosu içerisine girmekten çekinmiyor, adımlamaya başlıyordu. Lenith'in burada olmasına sebep olan kendisiydi ancak Lenith'in gözlerinden onun da burada olması gerektiğini hissettiğini anlayabiliyordu.

Alamara'ya giderek yaklaştıkça hissettiği şey ruhunun karanlıklarından geliyor gibiydi. Özüne kavuşmuşçasına anlamlı geliyordu bu atmosfer. Yakılmış, yıkılmış ve kızıla boyanmış bir bölgeye karşı fiziksel olarak ilk kez parçalanmış cesetler görmüş olsa bile, karanlığıkta gördüğü ölülere göre yabancı gelmiyordu manzara. İblislerin bölgeyi ele geçirmiş olduğunu düşünmek işten bile değildi. Lenith'in bakışlarını keskin bir şekilde kendisine doğru çevirdip hazır olduğunu söylediğinde soğuk ancak bir şekilde anlayışlı görünen bakışlarıyla hafif bir baş hareketiyle onaylayıp sakince adımlarını sürdürürken dinginlik bulunduran ve tüm bu cehennem ateşine tezat soğukluğu hissettiren ses tonuyla "Biz kurtarma ekibi değil, iblisler için gönderilen yıkım ekibiyiz" dedikten sonra gözünü manzaraya çevirip sanki buraları bir daha böyle göremeyecekmiş gibi son kez baktıktan sonra Lenith'e dönüyor ve "Mantığım bana hala bir şekilde hayatta kalanların diğer ekipler tarafından kurtarılmasını ummamı söylüyor ama biliyor musun... bunu yapamıyorum" dedikten sonra önüne bakıp "Bütün bunlara sebep olan şeyin arka planını bilmiyoruz ancak ağır ağır ilerlemek yerine yarıp geçerek oradaki varlıkların hazırlık yapmalarının önüne geçmeliyiz diye düşünüyorum. O yüzden hızlıca merkeze kadar ilerleyip orada mevcudiyetimizi sonuna kadar ortaya koyalım" dedi.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

23 Aug 2024, 13:46

Söylediğin sözlere karşılık Lenith durumun anlaşıldığını belli eden bir baş hareketi yaptıktan sonra, adımlarınızı atmaya başlıyorsunuz alevlere doğru. İlk birkaç adımdan sonra ise, Lenith’in ansızın adımlarını kesmesi senin de durmana neden oluyor. Ancak Lenith’in yüzüne baktığında, ilk gördüğün şaşkınlık ve arkasında beliren öfke, Lenith’in kesilen adımlarının çok da hayra yorulacak türden olmadığını gösteriyor. Lenith birkaç saniye soluğu kesilmiş gibi durmasının ardından, ufuk noktasındaki bakışlarını hiç çevirmeden birkaç kes yutkunuyor ve ardından sanki senin soru soran bakışlarını idrak etmiş gibi “Fena…” diyor fısıltıyla. Bu sözlerinden sonra ise, ilginç bir şekilde Lenith’in bakışları keskinleşip yüzüne bir gülümseme yerleşirken “İlerideki alevleri ve yoğun dumanı görüyor musun?” diye soruyor. Lenith’in bu sorusuyla bakışlarını ufka yönlendirdiğinde, orada beliren harlı alevleri ve yoğun duman bulutunu görebiliyorsun. Bulunduğunuz noktadan yaklaşık 500 metre kadar ileride görünen bu alevlere ve duman bulutuna bakmayı sürdürdüğün sırada Lenith “Oradan geliyorlar… Bir ordu! Ama düzenli değiller. Başına buyruk iblisler… Tam sayı veremem, ancak yüzleri bulabilir. Tabi içlerinde Sigluran veya Urgod seviyesinde yoksa!” diyor. Lenith’in bu sözleriyle, onun görüsünün seninkinden katbekat üstün olduğunu anlayabiliyorsun. Senin nezdinden alevler ve duman bulutu bile gördüğün manzara içerisinde pek de ayırt edici bir nitelikte bulunmazken, Lenith’in tüm bunların ardını görmesi onun hakkındaki düşüncelerinin daha da şekillenmesine neden oluyor.

Sözlerinin üzerinden birkaç saniye geçmesinin ardından ise Lenith başını sana doğru çeviriyor ve ardından keskin bakışlarını ve gülümsemesini bozmadan “Oraya tek gitmek istiyorum. Arkamda kalıp beni destekle… Bu benim için bir ön sınav olacak. Senin için de komutanlık becerilerini test etmek için harika bir fırsat! Bana bir şey olacaksa bile, arkamda olduğun için beni kurtaracağını bilirim. O yüzden, lütfen emri ver! Git ve yok et demen yeterli!” diyerek arzusunu da dile getiriyor ve sözü sana bırakıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

23 Aug 2024, 14:55

Lenith sözleri anladığına dair bir baş hareketi yaptıktan sonra alevlere doğru ilerlemeye başlamışlardı. Attıkları ilk birkaç adımdan sonra Lenith'in yüzündeki şaşkınlık dolu ifade dikkatini çekmişti. Adımlarını bir anda kesmesi üzerine Diniel de durmuş neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Her halükarda iyiye yorulmayacak bu harekete karşı yalnızca Lenith'in hareketlerinden yola çıkabilecekti. Lenith kendini toparlamasının ardından Diniel'in neler olduğunu anlayamamış olduğunu fark edip ona dönmüş ve fena diyerek tek kelime ile özetlemişti. Alevleri ve yoğun dumanı işaret ettiğinde Diniel oraya baksa da yaklaşık beş yüz metrelik bir mesafeden bahsettiği için yalnızca ateş ve duman görebilmişti. İblislerin oradan geldiğini ve bir ordu olduğunu söylemişti. Başına buyruk iblisler, sayıları belli değil ancak yüzleri bulabilirmiş. Sigluran veya Urgod yoksa tabi.

Lenith'in görüsünün bu derece artmış olmasına karşı geçen sürede kendisini ne kadar geliştirdiğini anlayabiliyordu Diniel. Kendisi de Sigluran seviyesinde üç iblisle karşılaşmış olmasına karşı mücadele vermemiş olmasıyla ne ile karşı karşıya olduğu konusunda emin olamamasına sebep oluyordu.

Soğuk ve keskin bakışlarını alevler üzerinde gezdirirken Lenith'in kendisine bakmasıyla bakışlarını onunla kesiştirdi ve keskin bakışlarını gördü. Yüzündeki gülümsemesini görüyordu. Oraya tek başına gidip kendisini denemek istediğini söylemişti Lenith. Diniel'in onu destekleyeceğinden şüphesi yoktu. Üzerine ise komutanlık becerilerini geliştirebileceğini söylemişti Diniel'e. Diniel ise böyle basit cümlelerle tavlanacak birisi değildi. Yüzüne hafif bir tebessüm yerleştirdi. "Neler yapabileceğini göster, izliyor olacağım" dedi.

Diniel hiçbir zaman tek bir hamleyle sınırlı kalmayı sevmezdi. Aklının yettiği kadarıyla bir hamle ile birkaç meseleyi birden çözmek onun hedeflerinden biriydi. Lenith'in neler yapabileceğini gözlemlemeliydi. Vakti geldiğinde Lenith ile çarpışacağını bildiği için taktik geliştirmesi gerekiyordu. O yüzden hem iblisleri ortadan kaldırmak, hem işi Lenith'e yükleyerek kendi enerjisini gerektiği vakit için saklamak hem de Lenith'i gözlemleme imkanını elde etmek için bunu cümlelerine yalan bulaştırmadan açıkça izleyeceğini söyleyerek kabul etmişti. Onu tek gönderecek olsa da rahatça gözlemleyebileceği bir konumda olacaktı.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

26 Aug 2024, 11:56

Verdiğin emirden son derece tatmin olmuş gibi gülümseyen Lenith, başını onaylarcasına sallamasının ardından bir anda yerinden fırlayarak alevlere doğru koşmaya başlıyor. Attığı birkaç koşu adımından sonra ise Lenith’in vücudunun altın sarısı bir renkte parlaması, birkaç saniye sonra iblisi Elzerad’ın da bu savaş alanında yerini alacağını gösteriyor. Elzerad fiziksel olarak varlık bulmaya başladıkça, o kudretli aurasını umarsızca etrafa saçışını rahatlıkla hissedebiliyorsun. Görüşünü alevlerden bile daha fazla engelleyen altın rengi, Elzerad’ı var ettiğinde ise kulakların Elzerad’ın kükremesiyle dolup taşıyor. Kudretli bir ejderhanın rakiplerini bu kükremesiyle bile alt etmesi oldukça muhtemel görünürken, istemsizce Raldrin’in bugüne kadar bir kere bile kükremediğini veya en azından bu denli bir kükreme göstermediğini düşünüyorsun. Zihninde anlık beliren bu düşünceden hızla kendini sıyırdığında ise, adımlarınla Lenith’i, gözlerinle ise Elzerad’ı takip etmeye başlıyorsun. Takibin sürdükçe, artan aurayı ve bu auranın içerisinde Elzerad’dan başka iblislerin de varlığının bulunduğunu hissetmeye başlıyorsun. Ancak buna rağmen, görünün halen daha Lenith ile boy ölçüşemeyeceğini fark edebiliyorsun. Nitekim, Lenith ve Elzerad alevlere doğru ilerlemesinin ardından, bu noktada birçok acı haykırışların gelmesiyle birlikte, ilk kontağın sağlandığını anlayabiliyorsun.

Lenith’in iblislerle mücadeleye başlamış olması, adımlarını daha hızlı atmanı gerektiren bir durum oluyor. Yerinden hızlanarak, çatışmanın ortasında kalmamak için dikkatli bir şekilde ilerlemeye başlıyor ve gözlerin ilk iblisi görmesiyle birlikte, Elzerad’ın ağzından çıkan ışıkla diğer iblislerin yok oluşlarına da şahitlik etmeye başlıyorsun. Yaklaşık 200 metre kadar mesafeden gördüğün bu manzara içerisinde üzerine doğru gelen yoğun ve farklı aura dalgaları, cehennemin bir başka kapısının aralandığına işaret ediyor. Karşında ilk olarak dikkatini çeken, 10 metreyi bulan boyları ve kocaman göbekleri olan iki yeşil dev iblis olurken, onlarla birlikte onlarca ve en büyüğü 150 santim boylarında yeşil tenli ve vahşi görünümlü iblisleri görmek, savaşın esas boyutunun da ortaya çıkmasına neden oluyor. İblis ordusu, üzerlerine gelmiş olan Elzerad ile mücadele etmeye başlamışken, Elzerad’ın bir kıyım projesi içerisinde olduğunu rahatlıkla görebiliyorsun. Ancak tüm bu manzarada bile, halen daha üzerinde hissettiğin ağır aura bir terlik oluşturuyor. Karşındaki savaşın boyutuna ve yıkımına rağmen, adeta Elzerad’ın kudretini bastırmaya çalışan birkaç aura kendisini delicesine hissettiriyor. Bakışların etrafı tarasa da, bu auranın kaynağını tespit etmek senin için pek de mümkün olmuyor. Bu nedenle, tehlikeli görünse bile savaş alanına biraz daha yaklaşmaya karar veriyorsun.

Savaş alanına doğru attığın on kadar adımdan sonra, Elzerad’ın aldığı birkaç darbe ile gaddarlığını arttırdığını görebiliyorsun. Bununla birlikte, Elzerad’ın ilerlemek yerine sana doğru gelmesi dikkatini çeken bir diğer husus oluyor. Elzerad’ın adeta bir savaştan geriye çekilir gibi, rakiplerine hedef gözetmeksizin saldırır gibi durması, bakışlarının ona odaklanmasına neden oluyor. Nitekim, yaklaşık yirmi saniye sonunda gözlerin iblis ordusunun arasından çıkan Lenith’i gördüğünde, kafanda onunla ilgili düşünceler dönmeye başlıyor. Karşında sayıları yüzleri geçen iblis ordusuna karşı Lenith’in kaçarcasına sana doğru gelmesi, işlerin pek de planlandığı gibi gitmediğini ve Lenith’in sergilediği tüm o tavrın bir oyundan ibaret olduğunu düşünmene neden oluyor. Lenith ise, iblis ordusunun arasından çıkıp etrafına bakınmasının ardından, gözleri seninkilerle buluştuğunda hiç vakit kaybetmeden sana doğru koşmaya başlıyor. Lenith, sana doğru gelirken “Komutan!” diyor ve ardından sesinin işitildiğini fark etmesiyle birlikte “Doğu tarafında! 300 metre kadar uzakta! Bu orduyu yöneten iblis orada! Yanında 2 veya 3 tane daha iblis var. Burası benim kontrolüm altında, sen orayı hallet!” diye haykırıyor. Bu sözlerinin ardından ise Lenith tekrar iblis ordusunun arasına dalmak için hareketlenirken, senin bakışların da doğu tarafına çevriliyor ve 300 metre kadar ilerideki yıkılmış yüksek bir binaya kilitleniyor.

İblis Ordusu
Image
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

27 Aug 2024, 03:34

Lenith'e onayı verdikten sonra memnuniyet dolu gülümsemeyle karşılamış, başıyla onayladıktan sonra yerinden fırlayıp alevlere doğru koşmaya başlamıştı. Ardından ilerleyişini izlerken etrafa yaymaya başladığı altın sarısı parıltı, biraz sonra Elzerad'ın var olacağının habercisi oluyordu. Fiziksel olarak var olmaya başladıkça yayılan aurayı derinden hissediyor ve parıltıları alevlerden bile daha fazla yayılıp var oluyordu Elzerad. Var olur olmaz yaptığı ilk hareket kükremesi olmuş, varlığını bütün alanda baskınlığını göstermek için bir tür slogan gibiydi, ancak etkileyici olduğu kesindi. Raldrin'in de bir ejderha olduğunu bilsem de bir kere bile böyle kükreyip baskınlığını ortaya koymadığına dikkat ediyordum. Ejderin kükremesi bile iblisleri yenmeye yetecekmiş gibi gelse de Raldrin yalnızca sinirlendiğinde bir şeylere tepki veriyor olmasından dolayı belki de böyle bir hava yaymıyor olabilirdi.

Kendimi düşüncelere kaptırmadan olayları takip ederken başka auraları da hissetmeye başlamıştım. Görümün yetersizliği nedeniyle beş yüz metre ilerileri göremiyor olsam da bir farklılık olduğunu hissedebiliyordum. Lenith tarafının gerçekleştirdiği ilk teması acı dolu haykırışlarla aldığımda odağım yine onlara dönüyordu. İki yüz metre kadar olan mesafeden çeşitli yoğunlukta auraları hissedebiliyor olsam da bir şey göremiyor ve Elzerad'a dönüp bir kıyım makinesi olarak nasıl çalıştığını izliyordum. Boyları on metreyi bulan devlerin yanına bir buçuk metrelik yeşil renkli vahşi iblisler olsa da Elzerad bunlara karşı yıkımı anlık manzara olarak gösteriyordu. Ancak yine de bir terslik vardı. Bir yerlerden baskın başka bir aura geliyordu ve görüm bunun için yetersiz kalıyordu. Auraların sayısı artıyor ve Elzerad'ın kudretini bastırmaya çalışıyordu. Etrafı gözlemliyor olsam da bu noktadan bir şey göremediğim için yaklaşma kararı alıyordum.

Savaş alanına yaklaştığımda Elzerad'ın darbe aldığını görmüştüm. Cüssesine göre oldukça hızlı olmasına rağmen o kadar kalabalık vardı ki aksinin olması daha şaşırtıcı olurdu belki. Ancak belki de kudretini nasıl ortaya koyduğunu görüyor olmak, onun sarsılmazlığını düşündürmüştü bana. O sırada garip olan ise bana doğru geliyor oluşuydu. Savaştan geri çekilir gibi ancak tahribatı sürdürerek ilerliyordu. Yirmi saniye sonra da Lenith kalabalığın içinden çıkıyor ve neler olduğunu anlamak üzere ona bakıyordum. Tüm söyledikleri ve yapabileceklerini ortaya koymasının ardından böylesine bir görünüm içerisinde olması düşündürücüydü.

Kalabalıktan sıyrılıp beni gördüğü anda üzerime doğru koşmaya başlamış ve bana seslenip doğu tarafında, üç yüz metre ileride olduğunu söylemişti. Buranın kontrol altında olduğunu söylemiş ve oradaki toplam dört kadar iblisi bana bırakmıştı. O'nun için böylesi daha iyiydi belki, bilemiyordum. Lenith'le konuşurken adını ağzımdan kaçırdığım iblis için zaman geliyor gibiydi. Sözüne karşı bir şey diyemeden geri dönmesine karşı bakışlarımı doğu tarafına çeviriyordum. Soğuk ancak bir o kadar da naif bir tonda O'na söylüyordum

"Vakti geliyor..."

Giderek hızlanarak o yıkık yüksek binaya ulaşmalıydım. Bu akınları kesmenin tek yolu geriye en büyük auranın kendiminki kaldığında olacaktı. Ben de iblisler tarafından sezilebildiğim için gizlice hareket etmek yerine hızlı hareket etmeliydim.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

28 Aug 2024, 13:01

Lenith’in sözlerinin ardından, belirttiği konuma doğru hızla ilerlemeye başlıyorsun. Adımlarının altında kalan insan cesetlerine basmamak için azami de olsa bir gayret gösteriyorsun. Yine aynı şekilde, halen daha cılız da olsa yanan alevlerden de kendi korumak önceliklerinden bir diğeri oluyor. Tüm bunların yanında ise, bir şekilde Lenith’in tarif ettiği yerdeki iblisi veya başkaca iblisleri de hissedebilmek amacıyla algılarını, yani görünü, olabildiğince açık tutmaya çalışıyorsun. Nitekim, yıkık binaya yaklaşmanla birlikte ise, artık Lenith’in neyden bahsetmiş olduğunu da giderek anlamaya başlıyorsun. Bir anda kavurucu sıcağın arasında yayılan bir karanlık gibi bedeninde hissetmeye başladığın aura, bu zamana kadar yüzleştiğin kudretli iblislerin auralarını andırıyor. Ancak bu noktada, şu aşamada bu auranın içerisinde herhangi bir saldırganlık veya vahşet hissetmiyorsun. Yıkık binaya yaklaştıkça, yoğun dumandan dolayı kapanan görüşün de giderek açılmaya başlıyor ve ilk olarak 4 metre boylarındaki dev iblis görüş açına giriyor! Yüzündeki vahşi bir ifadenin olduğuna yemin edebileceğin görünümdeki kanatları ve boynuzlarıyla dikkat çeken iblis, etrafı gözlemler gibi duruyor. Hissettiğin aura ise, tıpkı böylesine bir iblisten yayılır gibi görünüyor. Ancak Lenith’in birden çok iblis olduğu yönündeki sözleri ile hissettiğin auradaki çarpıklık, daha fazla iblisle yüz yüze geleceğini sana gösteriyor. Nitekim, yıkık binayla arandaki 150-200 metre kadar mesafe kaldığında, net bir şekilde hatlarını göremesen bile, bir diğer iblisin daha olduğunu görebiliyorsun. Bu iblis, 170 boylarında ve kadınsı vücut hatlarına sahip gibi görünürken, cılız kırmızımsı kanatları da dikkatinden kaçmıyor. Ancak diğer iblisten farklı olarak, bu iblis sadece olduğu yerde durup hiçbir şey yapmıyor gibi görünüyor.

Adımlarını giderek hızlandırıp görüş açına başkaca iblisler girip girmeyeceğini tespit etmeye çalışsan da, geldiğin aşamadan karşındaki iki iblis dışında başkaca bir iblis göremiyorsun. Ancak bu yaklaşma durumun, diğer iki iblisin de bir anda dikkatini çekmiş gibi oluyor ve dev iblisin felaketi andıran bakışlarını üzerinde hissediyorsun. İki ölümüne düşmanın ilk kesişmesini andıran bu bakışmayla birlikte, dev iblis yıkık binadan birkaç parça taşın düşmesine neden olacak şekilde kükrediği anda ise, üzerine gelen yoğun aura dalgası kılıçların çekildiğini gösteriyor. Kendini bir savaşın içine atmak için hazırladığın sırada ise, diğer iblisin elleriyle bir hareketler yaptığını ve dev iblise bir şeyler söylediğini görüyorsun. Bu andan sonra, dev iblis kükremeyi kesip sadece bakışlarıyla seni ezmek ister gibi görünürken, diğer iblisin de sana doğru adımlamaya başladığını görüyorsun.

Görüş açın alevlerden ve yoğun dumanlardan tamamen sıyrılıyor ve diğer iblisin de sana doğru gelmesiyle birlikte, aranızda 100 metre mesafe kala kadınsı hatlara sahip iblisle yüzleşiyor ve ona ilişkin tüm detayları görebilir hale geliyorsun. Ne var ki, gördüğün manzara bir insan vücudunda barınan bir iblisin görüntüsünü andırıyor. İblisin simsiyah parlak teninde, kıyafetimsi bir görüntü çıkarak parlak kızıllar ile mat siyah yanında, iblisin suratındaki ağzın kısmını oluşturan kızıllık ve gözlerini belli eden beyazlık ona insan sureti kazandırmış gibi duruyor. Bunun yanında, iblisin boynuzları, vücudunun belli yerlerinden çıkan dikensi uzuvlar ve etrafında dönen kızılla siyahın parlaklığındaki avuç içi büyüklüğündeki cisimler, iblisin görünümü tamamlıyor. Tüm bu çerçeve içerisinde, iblisin beyaz saçları tezat bir görüntü oluştursa bile, karşındaki iblisin masumiyetten uzak ve vahşete yakın görünümü zihnine kazınmaya başlıyor.

İblisle karşılıklı olarak durmanızla birlikte, onun da benzer şekilde seni süzdüğünü ve vücudunu kavramaya çalıştığını fark edebiliyorsun. Birkaç saniyeyi bulan bu bakışma ve süzme faslının ardından ise iblis iki kolunu yana açarak konuşmaya başlıyor ve sanki ince sesiyle kalın sesi aynı anda çıkıyormuş gibi karmaşık bir ses tonuyla “Merhaba zavallı insan! Karşındaki kişi Alvonid!” diyor. Kendisini tanıtmasının ardından ise eliyle 20 metre kadar arkasında kalan dev iblisi takdim eden Alvoid “Bu gördüğün de Xurax!” diyor. Dev iblisi tanıtmasıyla birlikte bakışlarını bir kez daha ona çevirdiğinde, tıpkı Alvonid’i andıran siyah parlak teni, boynuzları, kanatları ve kaslı vücudundaki diğer dikensi uzuvlardan çok, Xurax’ın göğsünün tam ortasında bulunan ve neredeyse bir suratı andıran iki göz ve bir ağız dikkatini çekiyor. Alvoid, gururla bir iblisten çok bir şaheseri tanıtır gibi vahşi gülümsemesiyle sana bakarken “Yanında gelen kız gerçekten esaslıymış… Orduma tek dalmak mı? Nereden baksan çılgınlık, öyle değil mi?” diyor. Alvoid’in karmaşık ses tonundaki alaycılığı rahatlıkla hissetmen mümkünken, Alvoid bakışlarını hafifçe savaşın gaddarca devam ettiği alana çevirdiğinde “Ancak şu iblisine ne demeli? Sence Xurax onunla baş edebilir mi?” diyor. Bu kez Alvoid’in sesine düşmüş açık merak dokusu dikkatinden kaçmazken, Alvoid bir süre daha Elzerad’ın ağzından çıkan altın sarısı parıltılara hayranlıkla bakıyor. Gözlerini bu parlaklıktan alıp sana çeviren Alvoid, yüzündeki vahşi kızıl gülümsemesiyle birlikte sana döndüğünde ise “Sende bunun ne kadarı var peki?” diye soruyor.

Alvoid
Image
Xurax
Image
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

29 Aug 2024, 02:46

Kasvet, gri ve siyah dumanların ahenksiz yayılışının sonucu değil, bir yaşanmışlığın sona erişinin manzarasından kaynaklanıyordu. Kent alevlere bir zamandan beri teslim olmuş, yerdeki sayısız ölünün arasından, hangi uzvun kime ait olduğu karışmış halde olsa da Diniel'in aşması gerektiği yolda ilerlerken, yanık ve parçalanmış cesetlere baktığında hissettiği soğuklukla, yaşamın tersinin var edicisi olan kudretlere doğru giden yolda doğru adımları attığını bildiriyordu ona. Ölüler için yapabileceği bir şey yoktu. Onlar için kederlenmiyordu da. Ancak burada bir yaşam, bir bilinmezlik vardı ve bu kıyım ve tahribat ile Diniel artık bu gizemi keşfedemeyecekti. Zamanın ne göstereceğini bilemiyor olsa da günün sonunda bu şehirden geriye kül yığını kalacağını düşünüyordu. Hislerinde yanılmayı isteyip istememek, içerisinde bulunduğu durumda düşüneceği konu değildi. Düşünmesi gereken şey, kudreti ile koca şehri mahvedenleri kendi kudreti ile yeryüzünden silip atması gerektiğiydi.

Cesetler arasında hızlıca ilerlemenin bedeli, bazılarının üstüne basıp geçmesinden geçiyordu. Ayağının altında hissettiği yumuşak dokuya karşı bakışlarını keskinleştirmekten başka tepki vermedi. Karşısına ne tür engel çıkarsa çıksın ortadan kaldırmalı ve kudretinin göstergesiyle başkaca hiçbir iblisin onun var olduğu topraklarda böylesine bir saygısızlığı gösterememesi için yok edecekti.

Diğer iblislerin varlığını sezmek için algıları açık halde ilerliyorken yıkık binaya yaklaşınca hissettiği his ile Lenith'in neyden bahsettiğini anlamaya başlamıştı. Kavurucu sıcağın arasından taşan karanlık gibi bedeninde hissettiği bu aura ile karşılaştığı kudretli iblisleri andırıyordu. Aura ne kadar şiddetli olursa olsun saldırganlık veya vahşet içermiyordu. Yapıya yaklaştıkça görüşü açılıyor ve dört metre boylarındaki dev iblis görüşüne giriyordu. Görünüşünden taşan vahşiliğe karşı sıradan insanın korkudan kaçmayı bile başaramayacağı yaratığa karşı ilerlemesini hızlandırarak sürdüren Diniel, etrafı tarasa da başkaca iblis göremiyordu. Mesafeyi biraz daha kapattığında karşılaştığı ikinci iblis ise bir insan boyutunda ve insanımsı hatlara sahip olsa da kızılımsı kanatları ve sivillere göre ürkütücü sayılabilecek bir mizaca sahipti.

Bölgede bu iki iblisten başkaca varlık görünmüyordu. Bulundu konumda ise artık düşmanları tarafından tespit edilebilmişti. Dev iblisin felaketi andıran bakışları iki ölümüne düşmanın ilk kesişmesini andıran bakışmaya sebep oluyordu. İblisin kükremesiyle bile çevresinde tahribata sebep olması Diniel'in de ciddiyetini hiç olmadığı kadar arttırıyordu. O an savaşın başladığını düşünüyor olsa da diğer iblisin elleriyle yaptığı hareketlerin ardından dev iblise bir şeyler söylemiş, dev iblis ise sözlerin ardından kükremeyi kesip sadece bakışlarıyla ezmeye çalışmayı sürdürmüştü. Bunu görüyor olmak, kadınımsı iblisin kudretinin devden büyük olduğunu düşündürtmüştü ilk düşünce olarak. İblislere yaklaştıkça şekilleri de giderek netleşiyordu. Vücudunun özel renkleri ve insana benziyor olması vahşete sebep olacak bir varlık olmadığı anlamına gelmiyordu. Vücudunun çeşitli yerlerinde dönen cisimlerle ne tür bir tehdit oluşturduğunu anlaşılmasını güç kılıyordu. Bilinmedik bir element miydi yoksa uzuv gibi mi kullanıyordu henüz anlaşılmasa da anlamaya çabalayacaktı.

Yeterli mesafeyi sağladıktan sonra iki tarafın da durmasının ardından onun da kendisini benzer şekilde süzdüğünü görmüş ve kendisi gibi karşısındakini anlamaya çalıştığını fark etmişti. İblis kollarını iki yana açarak kendisini aşağılayıcı sözlerle karşılamış ve ses tonunun çift çıkıyor olmasının getirdiği o garip hissiyat vermişti. Adının Alvonid olduğunu söylemiş, arkasındakinin ise Xurax olduğunu söylemişti. Adını anmasıyla Diniel'in bakışları dev iblise dönmüş ve soğuk bakışında değişen tek hareket olarak gözlerini çevirmesinin ardından iblisin görünüşünü incelemişti. Vahşi gülümsemesine karşı ona bilgi vermemek için ona karşı soğuk ve ciddi tepkisiz kalmasını sürdürmesinin ardından Lenith'le ilgili onun esaslı olduğunu vurgulamış ve orduya tek başına dalmanın çılgınlık olduğunu söylemişti. Bakışlarını savaş bölgesine çevirip Elzerad'la ilgili Xurax'ın onunla baş edip edemeyeceğinin hesabını yaparak kendince eğleniyor diye düşünüyordu Diniel. Anlamsız varlıklar arasında anlamlı olan şey de birbirlerinin kudretini kıyaslamaktan başka ne olabilirdi ki? Elzerad'ın ışınlarından saçılan parıltılara hayranlıkla bakıyor ve ardından vahşice gülümseyip Diniel'de bunun ne kadarı olduğunu sorguluyordu.

Diniel soğuk bakışlarıyla Alvonid'e bakarken mevcudiyetini giderek arttırırken, yapabildiği kadar fazlasını ortaya koyacaktı. Keskin bakışlarının altında karşısındakileri küçümserlik söz konusuydu. Başını hafifçe kaldırıp gözlerini indirerek de bakışlarıyla bile küçük gördüğünü belli ediyordu. Sorusuna cevap vermeden "Vagror sizi öncü birlik olarak yolladı demek. Vagror'un karşısında bizzat durabiliyor musun? Hangi kıdem ile muhatap olarak değerli vaktimi harcıyorum?" diye sormuştu.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

29 Aug 2024, 13:32

Sözlerinin bitmesiyle birlikte Alvoid kendine has tonuyla attığı bir kahkaha ile tüylerinin ürpermesine ve içinde derin bir boşluğun var olmasına neden oluyor. İki tonlu kahkahası, her gün karşılaşabileceğin türden olmasa bile, bunun Alvoid’e daha mistik bir hava kattığı konusunda ise bir tereddüdün bulunmuyor. Alvoid birkaç saniye boyuncu bu kahkahalarını sürdürdükten sonra ise bakışlarını bir kez daha üzerinde sabitliyor ve ardından “Öncü birlik mi? Yapma lütfen, bu kadar yeteneksiz olamazsın!” diyor. Bu sözlerine ufak bir kahkaha daha eklemesinden sonra ise bakışlarını Elzerad’ın savaştığı iblis ordusuna doğru çevirirken “Öncü, bu gördüğün vasıfsızlara deniyor! Beni onlarla bir tutamayacağının farkındasındır diye düşünüyorum. Yoksa gerçekten o kadar mı yeteneksizsin!” diyor. Son cümlesiyle bakışlarını bir kez daha sana çevirmiş olan Alvoid birkaç saniye sessiz kalmasının ardından ise “Ben ne öncü ne de başka bir şeyim… Ben yıkımım insan! İblis Lordu Vagror’un da karşısında bu sıfatla dimdik duruyorum! O yüzden kendimi bir kez daha tanıtayım.” diyor. Bu sözlerinden sonra Alvoid bir anda adeta kudretinin barındırdığı aurasını tek bir anlığına da olsa açığa çıkartıp seni baskı altına almaya çalışırken “Ben, İblis Lordu Vagror’un 11 Havarisinden Alvoid!” diyerek kendini bir kez daha tanıtıyor. Sözlerini tamamlamasıyla birlikte aurasını bir anda tekrar geri çeken Alvoid “Peki ya sen kimsin insan? İblis Lordu Vagror’un 11 Havarisinden biriyle muhatap olabilecek kudrette misin?” diyor bariz bir küçümsemeyle.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

30 Aug 2024, 11:25

Kahkahalar öylesine olağan dışıydı ki tek taraflı kıyımın oluşturduğu atmosferin içinde yeni bir boyut açıyor ve Diniel'i içerisine sürüklüyor gibiydi. Tüylerini diken diken eden bu ses karmaşasına karşı bakışlarını keskinleştiriyor ve kendisini olacaklar için hazırlıyor olsa da henüz konuşma faslının bitmediğini kendisine bakıp küçümseyici sözler söylemesiyle görüyordu. Sözünün ardından ufak bir kahkaha daha eklemiş ve bakışlarını Elzerad'ın olduğu tarafa çevirip öncü birliğin Elzerad'ın karşısındakiler olduğunu söylemişti. Kendisini de onlarla bir tutamayacağının farkında olduğunu söylemişti. Ancak durum Diniel için pek de öyle değildi. Karşısındakinin diğer iblislerin seviyesinden farklı boyutta olduğunu biliyordu ancak gözünde onlardan bir farkı yoktu. Çoğu iblis gibi yaşa ve yok et mantığına onun da sahip olduğunu düşünüyor dolayısıyla bir fark göremiyordu. Farkı yalnızca oradakilerle aralarındaki güç farkıydı.

Alvoid kendisini yıkım olarak tanımlamış, Vagror'un karşısında dimdik durduğunu söylemişti. Kıdem olarak Vagror'dan sonra gelen en üst seviyede iblislerdendi. Gündüzün içerisinde yaşanan karanlığın altında, çoktan beri kaybedilmiş olan toprakları geri alma uğruna gönderilmiş Aludir'ler olarak görmenin ötesinde bir durumdu bu onun için. Alvoid ona kendisinin kim olduğunu söylediğinde keskin bakışları hafifçe gevşedi. On bir havariden biriyle muhatap olabilecek kudrette olup olmadığını sorguladığında katı duruşu biraz esnedi.

...

Ben kimim? Ne insan boyutunda ne iblis boyutunda konumlanamamış bir varlık olarak kendimi rüzgarın akışına göre savuran varlıktan başka ne olabilmiştim? Ne kadarını biliyor, ne kadarını hatırlıyordum? Sahi... Neden bu iblislerin karşısındayım? Etrafa baktığımda, altın sarısı parıltılarla yok olan iblislerin haberini alabiliyordum. Kendim ise en üst seviyelerde bir iblisin karşısında durur haldeydim. Buraya gelmek için parçalanmış cesetlerin üzerinden geçerken insanlığımı hala kaybetmediğim için dikkat etmeye çalışsam da bir yandan da diğer varlıkların durumu için üzülmüyordum da. Neydi peki beni buraya iten? Neden doğru düzgün bir şey bilemeyen ben, kendimi kendi isteğimle bu savaşın kalbine atmıştım? Karanlık geliyordu her şey. Hayır, her şey değil. Karanlık olan burada varlığını sürdürenlerdi, yerlere çöp gibi yığılmış cesetler, hayır onlar karanlık değildi. Karanlık, kendi içerisindeki savaşı sürdürmek için, aydınlık olanları yok etmiş, onu boğmuştu. Peki ben, bu karanlığın bir parçası olarak aydınlığı mı elde etmeye çabalıyordum? Sanırım... sanırım tam olarak o da değil. Ben sadece bu diyarın tadını çıkarmak istemiştim. Ve ben daha hiçbir şey yaşayamadan yıkım üzerine ordular gönderilmişti bile. Bir an Eletha'nın neden her şeye sahipken bunu yapmak istediğini sorguladım. Ciğerime dolan külün tortuları, şehrin tahrip edilmiş görüntüsü, yığılmış cesetler... Geçmişe dair bir şey bilmesem de, ölüleri hatırlıyordum... Karanlığı, karanlığımı anımsıyordum. Bu yüzden buraya gelmiştim. Burası, en son kaldığım nokta olabilirdi. Bir adım fazlasını ilerleyebilmek için, bildiğim tek anıyı, yeniden yaşatmak için burada tekrarlamam gerekiyordu. Bu nedenle buradaydım.

Her daim yanımda olan, varlığından hiçbir zaman çekinmediğim ve kabullendiğim karanlığıma dönmeden önce söyleyeceklerim vardı. Duruşumu yeniden dikleştirip bakışlarımı keskinleştirirken sesimi gürce "Benim ne olduğumu öğreneceksin. Sen ve ardındakiler! Burası benim yeniden hayat bulduğum yer! Kıyametin ortası! Ben Diniel'im!" dedikten sonra bir anda buz kesen tonda gözlerimi bir an Alvoid'den ayırmadan uzun zamandır adını zikrekmediğim ejderi çağırıyordum. "Teşrif et... Raldrin..." diyerek Raldrin'i çağırıyor ve kendimi karanlığıma odaklanıyordum. O dizginlenemez karanlığa ihtiyacım vardı. Bir kere yapmıştım bir daha yapabilirdim ancak bu sefer Raldrin ile içeride karmaşa yaşamamam gerektiği için onu dışarı çağırmıştım. Raldrin'in kendisine olan güvenimin ötesinde kendi varlığıma sebep olarak yapmam gerektiği için yapıyordum bunu. Raldrin'in yeteneklerini de kullanacaktım elbette. Kudretimin Raldrin'in kudretini daha da arttırması için aramızdaki bağı kullanmayı planlıyordum. Her şey fazla deneysel görünse de, böylesi seviye bir iblise karşı başka ne yapılabilirdi ki? O yüzden ilk amacım olan O'nu yeniden görebilecek miydim bilemiyordum ama bunca bilinmezliğin arkasında küçük de olsa bir şeyler bilebilirdim belki... kim bilir...
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
Post Reply

Return to “Alamara Şehri”