Parıltının solmaya başlamasıyla birlikte söze giriyor ve cümlelerini kuruyorsun. Ancak konuşmaya başlamanla birlikte, parıltının solması da duruyor ve sanki, tüm bu parıltının ardında duran varlık seni dinliyor. Bu durum, bilinçsizce yaşadığın veya daha önce tecrübe ettiğin durumlardan bir hayli farklı geliyor sana. Zira bu kez ne karanlığı kucaklıyorsun ne de ölümün yollarını gözlüyorsun. Aynı şekilde, parıltı da bu kez ne karanlığı yok etmek istiyor ne de başına buyruk davranmak… Parıltı ile olan durumunuz adeta resmi olmayan bir ilişkinin tüm gözlerden uzak yaşanması gibi dururken, cümlelerin sonlanıyor. Bu aşamadan sonra, parıltının tekrar solmaya başlayıp başlamayacağı veya başkaca bir aksiyon içinde olup olmayacağını beklemeye koyuluyorsun. Vücuduna inen darbelerin hissi halen devam etse bile, sanki zihnin sadece ufak bir kısmını tüm bunlara ayırmış gibi oluyor. Odağının tamamen parıltı ve karanlığa yönlenmesiyle, bir insanın zihnine istemsiz de olsa nasıl hükmedebildiğini tecrübe ediyorsun.
Karanlığın içinde cümlelerin yankılanıp yok olurken, ortaya çıkan sessizlik karşısında parıltının aynı şekilde durmaya devam etmesi ruhunda bir umut ışığını doğuruyor. Ancak bu umut ışığının çekirdeğindeki karanlık ise, bir kez daha bilinçsizlikle sonlanacak bir maceraya göz kırpıyor. Bunun olmaması için kendini hazırlamaya ve elinden neler gelebileceğini sorgulamaya başlıyorsun. Tam bu anda ise parıltı, sanki büyülü bir dokunuş ile tekrar karanlığa hücum ederken “Başlangıcımızı sen yapmıştın ve bu ikimiz için de pek iyi sonuçlanmadı… Daha önce birkaç adım atmış olsan bile, bunlar da beni çeken şeyler değildi. Yani demek istediğim, ortada sunulan bir eğlence göremedim. Fakat şimdi diyorsan ki yeni başlangıç benim elimde, işte o zaman işler değişir!” diyor. Parıltının cümlesi bittiği anda ise gözlerin giderek kamaşmaya başlıyor. Parıltının ışığı, sadece gözlerinden değil bedeninin her bir zerresinden içeriye doğru süzülmeye başlarken, yaşadığın fiziki acıların tamamının silindiğini fark ediyorsun. Sanki ruhun, hasret kaldığı sıcaklığa kavuşur gibi suratına kocaman bir gülümseme kondururken, kulağına dolmaya başlayan muzip kahkahalar yok olan karanlığı sindirmeye başlıyor. Sadece birkaç saniye içerisinde tüm karanlık yerini kör edici bir parıltıya bıraktığında ise, bir kez daha bilincinin yok olmaya başladığını fark ediyorsun. Her ne kadar bilincin açıkken sahip olduğun güce ulaşmak için kendini odaklasan bile, parıltı düzgün düşünme ve odaklanma yetilerini de bir çırpıda yok ediyor! Sonunda ise, bir kez daha göz alıcı parıltıların içerisindeki karanlığa gömüldüğünü hissediyorsun. Sonsuz ve dipsiz… Ancak sıcak ve kahkahalar dolu…
Gözlerini açtığın anda vücuduna çökmüş derin bir acı hissetmeye başlıyorsun. Aslında bu acıyı gözlerini açtığında mı hissettiğini yoksa bu acı nedeniyle mi gözlerinin açıldığını tam olarak kestiremiyorsun. Sanki her bir hücren alev alev yanıyor, ancak bedenin soğuktan çoktan donmuş gibi hissettiriyor. Soğuğun en derininde titreyen bedeninin içini saran yangın, tarif edilmeyen duygulara bulanmana neden oluyor. En son hatırladıkların, kafanın içinde binlerce kez ve sonsuz bir sarmal halinde geçip giderken, içinde bulunduğun karanlık istemsizce korku salıyor içine. Bir anda, daha önce tüm bunları yaşadığına dair hisler zihnine dolmaya başlarken, görüşün de yerine geliyor. Nefes nefese kalmış bir şekilde soluklanırken gözlerinin önünde parçalanmış cesetler belirmesiyle nefesin kesiliyor. Kimisinin kafası, kimisinin göğsü parçalanmış bir şekilde etrafındaki cansız bedenleri birkaç saniye içinde tanımlayabiliyorsun. Az önce bedenini delik deşik etmeye çalışan insanların şu anda parçalanmış bir şekilde gözlerinin önünde serilmiş olmaları, ruhundaki kahkahaların daha şiddetlenmesine neden oluyor. Ancak ellerine bulaşmış yoğun kan ve etrafına toplanan insanların korku dolu bakışları, tüm bu senaryonun mimarı olmanın sorumluluğunu omuzlarına yüklüyor. Etrafta feryat eden kadınlar, ürkek bakışlarla seni kesen erkekler ve zırıl zırıl ağlayan çocuklar doluşmaya başlarken, nefes alışverişlerin de giderek düzelmeye başlıyor. Ne var ki, tüm bu kan gölü içerisinde bundan sonra ne yapacağın tamamen sana kalmış görünüyor.
Karanlığın içinde cümlelerin yankılanıp yok olurken, ortaya çıkan sessizlik karşısında parıltının aynı şekilde durmaya devam etmesi ruhunda bir umut ışığını doğuruyor. Ancak bu umut ışığının çekirdeğindeki karanlık ise, bir kez daha bilinçsizlikle sonlanacak bir maceraya göz kırpıyor. Bunun olmaması için kendini hazırlamaya ve elinden neler gelebileceğini sorgulamaya başlıyorsun. Tam bu anda ise parıltı, sanki büyülü bir dokunuş ile tekrar karanlığa hücum ederken “Başlangıcımızı sen yapmıştın ve bu ikimiz için de pek iyi sonuçlanmadı… Daha önce birkaç adım atmış olsan bile, bunlar da beni çeken şeyler değildi. Yani demek istediğim, ortada sunulan bir eğlence göremedim. Fakat şimdi diyorsan ki yeni başlangıç benim elimde, işte o zaman işler değişir!” diyor. Parıltının cümlesi bittiği anda ise gözlerin giderek kamaşmaya başlıyor. Parıltının ışığı, sadece gözlerinden değil bedeninin her bir zerresinden içeriye doğru süzülmeye başlarken, yaşadığın fiziki acıların tamamının silindiğini fark ediyorsun. Sanki ruhun, hasret kaldığı sıcaklığa kavuşur gibi suratına kocaman bir gülümseme kondururken, kulağına dolmaya başlayan muzip kahkahalar yok olan karanlığı sindirmeye başlıyor. Sadece birkaç saniye içerisinde tüm karanlık yerini kör edici bir parıltıya bıraktığında ise, bir kez daha bilincinin yok olmaya başladığını fark ediyorsun. Her ne kadar bilincin açıkken sahip olduğun güce ulaşmak için kendini odaklasan bile, parıltı düzgün düşünme ve odaklanma yetilerini de bir çırpıda yok ediyor! Sonunda ise, bir kez daha göz alıcı parıltıların içerisindeki karanlığa gömüldüğünü hissediyorsun. Sonsuz ve dipsiz… Ancak sıcak ve kahkahalar dolu…
Gözlerini açtığın anda vücuduna çökmüş derin bir acı hissetmeye başlıyorsun. Aslında bu acıyı gözlerini açtığında mı hissettiğini yoksa bu acı nedeniyle mi gözlerinin açıldığını tam olarak kestiremiyorsun. Sanki her bir hücren alev alev yanıyor, ancak bedenin soğuktan çoktan donmuş gibi hissettiriyor. Soğuğun en derininde titreyen bedeninin içini saran yangın, tarif edilmeyen duygulara bulanmana neden oluyor. En son hatırladıkların, kafanın içinde binlerce kez ve sonsuz bir sarmal halinde geçip giderken, içinde bulunduğun karanlık istemsizce korku salıyor içine. Bir anda, daha önce tüm bunları yaşadığına dair hisler zihnine dolmaya başlarken, görüşün de yerine geliyor. Nefes nefese kalmış bir şekilde soluklanırken gözlerinin önünde parçalanmış cesetler belirmesiyle nefesin kesiliyor. Kimisinin kafası, kimisinin göğsü parçalanmış bir şekilde etrafındaki cansız bedenleri birkaç saniye içinde tanımlayabiliyorsun. Az önce bedenini delik deşik etmeye çalışan insanların şu anda parçalanmış bir şekilde gözlerinin önünde serilmiş olmaları, ruhundaki kahkahaların daha şiddetlenmesine neden oluyor. Ancak ellerine bulaşmış yoğun kan ve etrafına toplanan insanların korku dolu bakışları, tüm bu senaryonun mimarı olmanın sorumluluğunu omuzlarına yüklüyor. Etrafta feryat eden kadınlar, ürkek bakışlarla seni kesen erkekler ve zırıl zırıl ağlayan çocuklar doluşmaya başlarken, nefes alışverişlerin de giderek düzelmeye başlıyor. Ne var ki, tüm bu kan gölü içerisinde bundan sonra ne yapacağın tamamen sana kalmış görünüyor.




