“Gadiel.”
Ekranın üzerinde ismine tıklamadan hemen önce gözlerini kapattı Genç Aludir. Çok kısa süren hayatı, gözlerinin önünden hızla geçip gitti. Anlından yüzlerine doğru düşen dağınık uzun saçları hafiften yağlanmıştı. Bakımsız ve bitkin gözüküyordu dışarıdan; ama o düğmeye basarken gururlu bir aslan gibi gergindi vücudu. Çok üzerine düşünmedi. İsmine tıkladığından emin olmak için açtığı gözlerini, ismini seçtikten sonra tekrardan kapattı.
Ruhu içinden çekilirken, bunun ölüm olduğunu düşündü. İstemsizce çattığı kaşları ile kendini bunu hazırlamaya çalıştı; ama sonrasında hissettikleri ona ölümmüş gibi gelmedi. Açlık… tüm hislerini bastıran yegane his olarak ruhunu ve bedenini ele geçirdi. Gözleri tekrardan istemsizce açıldığında önündeki ekrana zar zor bakabildi. Tüm ruhu sonsuz bir açlıkla sınanıyordu. Kendine hakim olamıyordu. Ekranda görebildiği tek şey artık bir iblis olduğuna dair güncelleme yazılarıydı… Açlığının sebebini anlamıştı.
Ekranda beliren yazıları okumaya çalışıyordu. Ama odağını tek bir yerde tutmak, bu açlığı bastırmak o kadar zordu ki, bunu yaparken dişlerini çok fazla sıkıyordu.
Gadiel, peri… İlüzyon… Işık… Doğa… Razguk ve sayılar.
Anlam veremiyordu.
Ekran tekrardan gittiğinde göz bebekleri ondan bağımsız bir şekilde avına kitlenen bir yırtıcının bakışları misali Esther’e odaklandı. Bakışları o kadınla buluştuğunda açlığının olağan dışı artışı işleri onun için çok daha zorlaştırdı.
Esthere atılmamak ve onu parçalamamak için tüm varlığı ile bedenini sıkıyordu.
Sonra ekranda bir kez daha yazılar belirdi.
Kurallar yazıyordu.
Gadiel’in yapmak zorunda olduğu şeyler. Bunların hiçbirini yapmak istemiyordu. Herhangi birini öldürmek, hele ki onlarla bir davası yoksa… Ama kendini tutamıyordu. Gözleri son kurala kaydı. İblis Gadiel ölürse, oyuncu Gadiel’de ölürdü.
İblis Gadiel… Şimşek beyninde son derece sert bir şekilde çaktı. “Nueamsa!” diye haykırdı. Şu an olduğu kişinin Nueamsa olduğuna emindi. Tıpkı o benliği dışında olduğu gibi, bir kez daha Nueamsa ile bir olmuştu.
Kendisi ölebilirdi; ama Nueamsa… Onun ölmesine müsaade edemezdi.
Bu düşünce insanlık namına olan ve onu Esthere saldırıp parçalamasına mani olan son kırıntıyı da yok etti. Bilinci tıpkı Cysa olan dövüşünde olduğu gibi, insanlık ve vicdan namına her şeyden uzaklaştı. Sadece öldürmek ve parçalamak vardı kafasında.
Son anlarında, çaresizce fısıldadı İnsan Gadiel Esthere…
“L-L-LÜ-LÜTFEN KAÇ!” Hırıltılı bir tonda çıkan sesi, yırtıcı bir hayvanın kükremesini andıran bir bağırış ile devam etti.
Gözlerindeki ışık, tamamen karanlığa büründüğünde.
Ortamda yankılanan tek ses, tok, acımasız ve oldukça öfkeli bir varlığa ait olduğu oldukça belli olan bir adama ait öfke dolu çığlıklardı.
“ÖFKELİ PERİ”
İblis Gadiel, Estheri ve karşısındaki kadını paramparça hareket etmek için çoktan harekete geçmişti. Öfkeli peri ile gücüne güç katacak ve hışımla rakibine doğru atılacaktı. Akabinde ‘Peri’nin dokunuşu’ ile Esther’in göğsüne bitirici hamlesini yapmayı planlıyordu.
Ekranın üzerinde ismine tıklamadan hemen önce gözlerini kapattı Genç Aludir. Çok kısa süren hayatı, gözlerinin önünden hızla geçip gitti. Anlından yüzlerine doğru düşen dağınık uzun saçları hafiften yağlanmıştı. Bakımsız ve bitkin gözüküyordu dışarıdan; ama o düğmeye basarken gururlu bir aslan gibi gergindi vücudu. Çok üzerine düşünmedi. İsmine tıkladığından emin olmak için açtığı gözlerini, ismini seçtikten sonra tekrardan kapattı.
Ruhu içinden çekilirken, bunun ölüm olduğunu düşündü. İstemsizce çattığı kaşları ile kendini bunu hazırlamaya çalıştı; ama sonrasında hissettikleri ona ölümmüş gibi gelmedi. Açlık… tüm hislerini bastıran yegane his olarak ruhunu ve bedenini ele geçirdi. Gözleri tekrardan istemsizce açıldığında önündeki ekrana zar zor bakabildi. Tüm ruhu sonsuz bir açlıkla sınanıyordu. Kendine hakim olamıyordu. Ekranda görebildiği tek şey artık bir iblis olduğuna dair güncelleme yazılarıydı… Açlığının sebebini anlamıştı.
Ekranda beliren yazıları okumaya çalışıyordu. Ama odağını tek bir yerde tutmak, bu açlığı bastırmak o kadar zordu ki, bunu yaparken dişlerini çok fazla sıkıyordu.
Gadiel, peri… İlüzyon… Işık… Doğa… Razguk ve sayılar.
Anlam veremiyordu.
Ekran tekrardan gittiğinde göz bebekleri ondan bağımsız bir şekilde avına kitlenen bir yırtıcının bakışları misali Esther’e odaklandı. Bakışları o kadınla buluştuğunda açlığının olağan dışı artışı işleri onun için çok daha zorlaştırdı.
Esthere atılmamak ve onu parçalamamak için tüm varlığı ile bedenini sıkıyordu.
Sonra ekranda bir kez daha yazılar belirdi.
Kurallar yazıyordu.
Gadiel’in yapmak zorunda olduğu şeyler. Bunların hiçbirini yapmak istemiyordu. Herhangi birini öldürmek, hele ki onlarla bir davası yoksa… Ama kendini tutamıyordu. Gözleri son kurala kaydı. İblis Gadiel ölürse, oyuncu Gadiel’de ölürdü.
İblis Gadiel… Şimşek beyninde son derece sert bir şekilde çaktı. “Nueamsa!” diye haykırdı. Şu an olduğu kişinin Nueamsa olduğuna emindi. Tıpkı o benliği dışında olduğu gibi, bir kez daha Nueamsa ile bir olmuştu.
Kendisi ölebilirdi; ama Nueamsa… Onun ölmesine müsaade edemezdi.
Bu düşünce insanlık namına olan ve onu Esthere saldırıp parçalamasına mani olan son kırıntıyı da yok etti. Bilinci tıpkı Cysa olan dövüşünde olduğu gibi, insanlık ve vicdan namına her şeyden uzaklaştı. Sadece öldürmek ve parçalamak vardı kafasında.
Son anlarında, çaresizce fısıldadı İnsan Gadiel Esthere…
“L-L-LÜ-LÜTFEN KAÇ!” Hırıltılı bir tonda çıkan sesi, yırtıcı bir hayvanın kükremesini andıran bir bağırış ile devam etti.
Gözlerindeki ışık, tamamen karanlığa büründüğünde.
Ortamda yankılanan tek ses, tok, acımasız ve oldukça öfkeli bir varlığa ait olduğu oldukça belli olan bir adama ait öfke dolu çığlıklardı.
“ÖFKELİ PERİ”
İblis Gadiel, Estheri ve karşısındaki kadını paramparça hareket etmek için çoktan harekete geçmişti. Öfkeli peri ile gücüne güç katacak ve hışımla rakibine doğru atılacaktı. Akabinde ‘Peri’nin dokunuşu’ ile Esther’in göğsüne bitirici hamlesini yapmayı planlıyordu.










