Konuşmanı, alışageldiğin üzere, piposundan aldığı nefeslerle dinleyen Vearis, sözlerinin arasına bu kez belirgin mimikler veya ifadeler koymaktan uzak bir tutum sergiliyor. Aldığı birkaç nefesin ardından ise, piposunun ucundan gelen koyu dumanla birlikte Vearis ağzına biriken hafif dumanı üflüyor ve ardından piponun ucunu kontrol ediyor. Birkaç saniye evirip çevirmesinin ardından piposunu masaya bırakan Vearis’in yüzüne hafif bir üzüntü tonu düşüyor. Piposundaki tütünün bitmesiyle yaşadığı bu üzüntü, sanki Vearis’i birkaç saniye de olsa bu diyardan uzaklaştırmış gibi görünüyor. Aldığı boş birkaç nefesin ardından Vearis kendine gelmiş gibi duruyor ve bakışlarını sana doğru çeviriyor. Her ne kadar konuşmanın devamı sırasında birkaç kez piposuna kaçamak bir bakışa atsa bile Vearis piposuna uzanmadan seni dinliyor.
Konuşmanın sonlanmasının ardından ise Vearis’in yüzüne hafif bir tebessüm oturuyor. Doğrudan sana bir cevap vermek yerine önce piposuna bir bakış atıyor ve ardından oturduğu koltuktaki pozisyonunu değiştiriyor. Sırtını biraz geri çekip kalçasını öne alırken, sol bacağını sağ bacağının üstüne koyarak daha rahat bir pozisyon alıyor. Omuzlarını da biraz daha gevşeten Vearis bakışlarını sana odakladığı sırada ise “Sondan başlayalım o zaman Dina’cığım.” diyor. Vearis birkaç saniye bakışlarını yarı düşünceli bir şekilde üstünde gezdirmesinin ardından “Decimus 'Rhennir' Celer’e göre, yeni doğan bir insanın karakteri ancak 6 yaşına geldiğinde oturmaya başlar. Özellikle 2 yaşına kadar annesinden ayrı bir varlık olduğunu bile tam olarak kavrayamaz. Bu yüzden de, özellikle 2 yaşına kadar annenin sahip olduğu karakter çocuğun tüm kodlarına işlemeye başlar. 2 yaşının ardından ise bebek dış dünya ile etkileşime girmeye başlar. Kimi bilinçli kimi bilinçsiz olan bu etkileşimlerin sonucunda bebeğin karakteri şekillenmeye başlar. Bu dönemde, bebeğin gördükleri, konuşmaya başlamasından sonra sorularına aldığı cevaplar ve ardından analiz etmeye başlamasıyla birlikte, karakterinin neredeyse büyük bölümü oluşmuş olur.” diyor. Vearis belirgin bir şekilde bir kaynaktan okuduğu bu bilgileri adeta alıntılarcasına dile getirmesinin ardından “Ben de bir Aludir’in bebekten farksız olduğunu düşünmüyorum. Benim gözümde Dina, henüz karakteri oturmamış bir bebek. Ancak elbette arada büyük bir fark var… Bunlardan ilki, bir Aludir olarak doğduğun anda çoktan 2 yaşını aşmış biri oluyorsun. Diğer fark ise, zihninin altında önceki hayatına dair gördüklerin, aldığın cevapların ve analizlerin varlıklarını sürdürüyor. Dolayısıyla, Dina olarak gördüğüm karşımdaki kişi, hem geçmişinin karakterini yansıtıyor hem de yeniden doğumundan sonra bir karakter oluşturuyor. Dolayısıyla, senin halihazırda oturmuş bir karakterin olduğunu düşünmüyorum.” diyor. Söylemek istediği şeyin seni incitmekten uzak ve tamamen düşüncelerinden ibaret olduğu belirtmek istercesine sözlerine bu noktada ara veren Vearis, bakışlarıyla da bunu sana hissettiriyor.
Birkaç saniyelik sessizliğinin ardından Vearis “Şimdi bana bir hain mi yoksa egoist biri mi olduğunu soruyorsun? Sence ikisi arasında bir fark var mıdır? Ya da bugünün hainin yarının egoisti olmayabilir mi? Hepsini geçtim, bugün dört dörtlük bir insan olsan bile, yarın da öyle kalacağını garanti edebilir misin?” diyor. Vearis her ne kadar bu sorularında özne olarak seni kullanmışsa bile esasen sorularından öznenin neredeyse tüm insanları kapsadığını fark edebiliyorsun. Nitekim Vearis “Hangimiz böyle değiliz? Bugün beni nitelendirişin, yarına bir kefalet oluşturur mu? Eğer kaderimize bir ihanet yazılmışsa, bu önünde sonunda gerçekleşecektir. Bizler, sadece bu ihanetin neresinde olacağımızı ve ne şekilde olacağını gözlemleyecek ve çok şanslıysak bunu en az hasarla atlatacak olan kişileriz.” diyor. Tüm bu sözlerinden sonra hafifçe soluklanan Vearis “Kısacası Dina’cığım, sen ne bir hainsin ne de egoist küçük bir kızsın… Bunlardan çok daha fazlasısın ve daha azı. Bunu ancak birlikte görebiliriz.” diyor.
Cümlelerini ufak bir tebessümle bitirmesinin ardından piposuna yavaşça eli uzanan Vearis bir anda hayal kırıklığı ile elini geriye çekerken “Kaderine gelirsek…” diyor. Diğer konuya geçiş yapacağını belli eden bu sözlerinin ardından Vearis “Senin kaderini görmüyorum Dina’cığım. Ve eğer bunu yapabilme becerim olsaydı bile, bunu yapmaktan mümkün mertebe kaçınırdım. Zira ben bir Tanrı değilim. Kaldı ki, kaderi bilmek bana her daim manasız gelmiştir. Denilene göre ismimin bana bahşettiği bir kaderde ilerliyormuşum… Peki, öyle olsun! Bunu bilmek hayatımı şenlendirecek mi yoksa dertlerimi arttıracak mı? İsmimin bahşettiği kaderin hükümdarlık olduğunu bilmek veya ismimle birlikte yokluğa savrulacağımı öğrenmek, beni olduğum kişi olmaktan alıkoyardı. Yani ismim, beni yok eden esas şeye dönüşürdü. Çünkü biri rehavet yaratır, diğeri çaresizlik… Oysa ben bir insanım ve duygunun her türlüsünü ancak bir insan olarak kalırsam yaşayabilirim.” diyor. Tüm bu sözlerinin ardından hafifçe seni süzen Vearis “Kaderini ne ben şekillendirebilirim ne de bir başkası… İsminin bahşettiklerini ancak kendin öğrenir ve kendin yaşarsın. Tıpkı sonuçlarına kendin katlanacak olduğun gibi… Bu yüzden Dina’cığım, bana itaat etmeni sağlayacak diye sözlerime yalan karıştırma niyetinde değilim. Fakat eğer gerçekten düşüncemi öğrenmek istersen, kaderinin ne şekilde şekilleneceğini en ön sırada izlemek istediğim kişilerden birisin. Belki bir seyirci olarak alkışlarım veya yuhalamalarım sana yardımcı olur.” diyerek sözlerini sonlandırıyor. Tüm bu sözlerinden sonra ise Vearis’in bakışları, elbette, bir kez daha piposuna gidiyor ve bu kez orada bir süre kalıyor.
Konuşmanın sonlanmasının ardından ise Vearis’in yüzüne hafif bir tebessüm oturuyor. Doğrudan sana bir cevap vermek yerine önce piposuna bir bakış atıyor ve ardından oturduğu koltuktaki pozisyonunu değiştiriyor. Sırtını biraz geri çekip kalçasını öne alırken, sol bacağını sağ bacağının üstüne koyarak daha rahat bir pozisyon alıyor. Omuzlarını da biraz daha gevşeten Vearis bakışlarını sana odakladığı sırada ise “Sondan başlayalım o zaman Dina’cığım.” diyor. Vearis birkaç saniye bakışlarını yarı düşünceli bir şekilde üstünde gezdirmesinin ardından “Decimus 'Rhennir' Celer’e göre, yeni doğan bir insanın karakteri ancak 6 yaşına geldiğinde oturmaya başlar. Özellikle 2 yaşına kadar annesinden ayrı bir varlık olduğunu bile tam olarak kavrayamaz. Bu yüzden de, özellikle 2 yaşına kadar annenin sahip olduğu karakter çocuğun tüm kodlarına işlemeye başlar. 2 yaşının ardından ise bebek dış dünya ile etkileşime girmeye başlar. Kimi bilinçli kimi bilinçsiz olan bu etkileşimlerin sonucunda bebeğin karakteri şekillenmeye başlar. Bu dönemde, bebeğin gördükleri, konuşmaya başlamasından sonra sorularına aldığı cevaplar ve ardından analiz etmeye başlamasıyla birlikte, karakterinin neredeyse büyük bölümü oluşmuş olur.” diyor. Vearis belirgin bir şekilde bir kaynaktan okuduğu bu bilgileri adeta alıntılarcasına dile getirmesinin ardından “Ben de bir Aludir’in bebekten farksız olduğunu düşünmüyorum. Benim gözümde Dina, henüz karakteri oturmamış bir bebek. Ancak elbette arada büyük bir fark var… Bunlardan ilki, bir Aludir olarak doğduğun anda çoktan 2 yaşını aşmış biri oluyorsun. Diğer fark ise, zihninin altında önceki hayatına dair gördüklerin, aldığın cevapların ve analizlerin varlıklarını sürdürüyor. Dolayısıyla, Dina olarak gördüğüm karşımdaki kişi, hem geçmişinin karakterini yansıtıyor hem de yeniden doğumundan sonra bir karakter oluşturuyor. Dolayısıyla, senin halihazırda oturmuş bir karakterin olduğunu düşünmüyorum.” diyor. Söylemek istediği şeyin seni incitmekten uzak ve tamamen düşüncelerinden ibaret olduğu belirtmek istercesine sözlerine bu noktada ara veren Vearis, bakışlarıyla da bunu sana hissettiriyor.
Birkaç saniyelik sessizliğinin ardından Vearis “Şimdi bana bir hain mi yoksa egoist biri mi olduğunu soruyorsun? Sence ikisi arasında bir fark var mıdır? Ya da bugünün hainin yarının egoisti olmayabilir mi? Hepsini geçtim, bugün dört dörtlük bir insan olsan bile, yarın da öyle kalacağını garanti edebilir misin?” diyor. Vearis her ne kadar bu sorularında özne olarak seni kullanmışsa bile esasen sorularından öznenin neredeyse tüm insanları kapsadığını fark edebiliyorsun. Nitekim Vearis “Hangimiz böyle değiliz? Bugün beni nitelendirişin, yarına bir kefalet oluşturur mu? Eğer kaderimize bir ihanet yazılmışsa, bu önünde sonunda gerçekleşecektir. Bizler, sadece bu ihanetin neresinde olacağımızı ve ne şekilde olacağını gözlemleyecek ve çok şanslıysak bunu en az hasarla atlatacak olan kişileriz.” diyor. Tüm bu sözlerinden sonra hafifçe soluklanan Vearis “Kısacası Dina’cığım, sen ne bir hainsin ne de egoist küçük bir kızsın… Bunlardan çok daha fazlasısın ve daha azı. Bunu ancak birlikte görebiliriz.” diyor.
Cümlelerini ufak bir tebessümle bitirmesinin ardından piposuna yavaşça eli uzanan Vearis bir anda hayal kırıklığı ile elini geriye çekerken “Kaderine gelirsek…” diyor. Diğer konuya geçiş yapacağını belli eden bu sözlerinin ardından Vearis “Senin kaderini görmüyorum Dina’cığım. Ve eğer bunu yapabilme becerim olsaydı bile, bunu yapmaktan mümkün mertebe kaçınırdım. Zira ben bir Tanrı değilim. Kaldı ki, kaderi bilmek bana her daim manasız gelmiştir. Denilene göre ismimin bana bahşettiği bir kaderde ilerliyormuşum… Peki, öyle olsun! Bunu bilmek hayatımı şenlendirecek mi yoksa dertlerimi arttıracak mı? İsmimin bahşettiği kaderin hükümdarlık olduğunu bilmek veya ismimle birlikte yokluğa savrulacağımı öğrenmek, beni olduğum kişi olmaktan alıkoyardı. Yani ismim, beni yok eden esas şeye dönüşürdü. Çünkü biri rehavet yaratır, diğeri çaresizlik… Oysa ben bir insanım ve duygunun her türlüsünü ancak bir insan olarak kalırsam yaşayabilirim.” diyor. Tüm bu sözlerinin ardından hafifçe seni süzen Vearis “Kaderini ne ben şekillendirebilirim ne de bir başkası… İsminin bahşettiklerini ancak kendin öğrenir ve kendin yaşarsın. Tıpkı sonuçlarına kendin katlanacak olduğun gibi… Bu yüzden Dina’cığım, bana itaat etmeni sağlayacak diye sözlerime yalan karıştırma niyetinde değilim. Fakat eğer gerçekten düşüncemi öğrenmek istersen, kaderinin ne şekilde şekilleneceğini en ön sırada izlemek istediğim kişilerden birisin. Belki bir seyirci olarak alkışlarım veya yuhalamalarım sana yardımcı olur.” diyerek sözlerini sonlandırıyor. Tüm bu sözlerinden sonra ise Vearis’in bakışları, elbette, bir kez daha piposuna gidiyor ve bu kez orada bir süre kalıyor.



