Zen'in atılgan konuşmaya karar vermesi, belki de şuana kadar yaptığı seçimlerden en kötü sonuçlardan birini doğuran seçim olabilirdi. Rarona'nın yaptığı her bir hareket sanki bir anda kadını kalpten öldürecekmiş gibi bir hissiyat verirken, konuşmasına devam ediyordu. Konuşmaları tamamen sonlandığında ise, kadının bir an için ölüp ölmeyeceğini anlayamayacak noktaya geliyordu. Böylesine bir stres karşısında ne yapacağını bilemeyen genç adam, kadının yerinden fırlamasıyla birlikte kendini koltuğa gömmesi bir oluyordu. Tek umudu, koltuğun kalkıp kendisini buradan götürmesiydi. Hem utanıyordu, hem de ne yaptığını bilmediğini için kadının ne tepki vereceğinden korkuyordu. Sadece bir yemek teklifinin böyle bir şeye sebep olması şuana kadar yaşadığı tüm anlardan daha stresli bir andı. Diğerlerinde en azından ne olduğunu anlayabiliyordu, ancak bunda hiçbir şey anlamıyordu!
Kadının çaresizliği iyice artmaya başlarken, sanki kadında odanın bir köşesinde delik olsa da buradan gitsem der gibi etrafı kolaçan ediyordu. Bir oradan bir oraya doğru koşturan kadını seyretmeye devam ederken, kadının oturduğu koltuğa ellerini koyup öne eğilmesiyle bu stresli andaki sanki ışık gibi parlayan o an ortaya çıkıyordu. Rarona'nın farkında olmadan verdiği frikik, bir anlığına genç adamın ilgini çekiyordu, gözleri kadının göğüslerine doğru kaymaya başlıyordu.
"Oha."
"Kadın... Göğüsü..."
İçinden geçirdiği bir sürü duygu arasından kendi zihnine fısıldayabildiği kelimeler bunlardan ibaretti. Bir an için bu durumu ona söylemek istese de, kadını daha da zora sokacağının farkındaydı. Ancak böyle bir ana hafızasını kaybettiğinden beri ilk kez şahit olmak, bakma hevesini daha da arttırıyordu. Yine de bunun ayıp bir şey olduğunu düşünüyordu, birkaç saniyenin ardından hızla kafasını iki yana sallamaya başlamış ve gözlerini sıkıca kapamıştı. Kafasını dağıtmak zorundaydı.
"Vadlena'nın memeleri... Vadlena'nın memeleri... Iyyyy..."
Rarona nefes alışverişini düzene sokmak için yarım dakika beklerken, genç adam da kafasındaki, daha doğrusu önündeki görüntüyü bir an önce kafasından silmek için mücadele etmişti. Rarona bu mücadele arasında ilk konuşmaya giren kişi olarak, zar zor konuşarak birkaç kelime ağzından çıkarmıştı. Sonrasında ise teklifini üzülerek reddettiğini söylemesiyle iyice koltuğa gömülmek istedi. Utancından ölmek üzere olan genç adam, yemeğe tek başına çıkacak olmanın verdiği üzüntü, gördüğü görüntünün aklından silinmeyecek şekilde yer edinmiş olması, her bir duygusu birbirine karışıyordu. Kadının pencere kenarına doğru yönelmesiyle birlikte ayağa kalkarak masaya doğru gitmişti. Masada duran bardağa ve suluğa doğru yöneldi, suluktan bardağa su doldurduktan sonra masanın diğer ucuna, Rarona'ya doğru ittirdi.
"Özür dilerim, sizi böyle strese sokacağımı düşünmemiştim."
Ağzından çıkan basit bir cümlenin ardından, Bristran'ın yanında ağlamaya karar vermişti. Kadını daha fazla strese sokmamak için daha fazla cümle kurmadan, koyduğu bir bardak suyu bırakarak odadan çıkmayı planlıyordu, belki de bu konu hakkında patronunun başının etini yemeli ve azar işitmeliydi. Ancak kesinlikle ona anlatmalıydı. Kesinlikle ona anlatmalıydı...
Off Topic
Saygıdeğer Fortius, öncelikle eline sağlık. Benim başka bir hükümdarla görüşme planım olmadığından, konunun devamını size bırakmaktayım, isterseniz kapatabiliriz.