Marş Marş (Seraph)

[GM - Dimensio]

Sözlerini kendine has çarpık gülümsemesi ve keskin sözleriyle dinleyen Yuna, tüm cümlelerin sonlandığında net bir tepki ortaya koymak yerine kafasını hafifçe sallamakla yetiniyor. Yuna’nın bu hareketinin herhangi bir kelimeye tekabül edip etmediği bile belli değilken, oturduğun yerden kalkıp odadan ayrılmak için reverans yapıyorsun. Yuna ise sadece başını hafifçe öne sallayarak sana karşılık veriyor. Tüm konuşmanın sonlandığını bu şekilde anlamanla birlikte odanın kapısına yöneliyorsun ve kapıyı açmaya yeltendiğin anda Yuna arkadan “Seraph!” diye sesleniyor. Yuna’nın bu seslenişiyle birlikte kafanı arkana doğru çevirdiğinde, Yuna çarpık gülümsemesini tamamen sana adamış gibi dururken “Ne için bu yola çıktığımızı unutma.” diyor. Bu ana kadar sergilediği tavırdan sıyrılıp sanki tamamen kendisi gibi konuşmuş olan Yuna’nın bu sözleri kulaklarında çınlamayı henüz bırakmadan Yuna bu kez “Ve bir de… Kendin gibi ol yeter. Gerekirse bol bol boş konuş.” diyor kahkaha atmamak için kendini tutar bir şekilde.

Yuna’nın bu sözleriyle birlikte odadan ayrılıyor ve kendi odana yöneliyorsun. Yol boyunca ise, Yuna’nın sana yansıttığı iki karakteri bir kez daha gözden geçirmeden edemiyorsun. Bir yandan sırf keyfi için Aclania’dan çıktığını söyleyen Yuna, bir yanda ise klasik otoriter bir Yuna… Ve bir yanda altlarına her istediğini söyleyebilecek karakterde bir Yuna ve bir yanda olman gerektiğin gibi olmanı söyleyen Yuna… Yuna ile olan tüm konuşmalarını ve onun bu konuşmalar sırasındaki hal ve tavırlarını bir kez daha aklından geçirdiğinde, her ikisi de o kadar gerçek ve o kadar içten görünüyor ki gözüne, Yuna’nın tüm bunları bilinçli bir şekilde yaptığını düşünmeden edemiyorsun. Bu davranışların gerekçesini çözmek ise, şu an tamamen sana kalmış gibi duruyor.

[Seraph]

Kapıdan çıkmadan önce son kez Yuna'nın yüzüne baktı. Yüzünü, görebildiği son hali ile hafızasına kazımaya çalıştı. Koridorlarda ağır ağır ve düşünceli şekilde yürürken, zihninin hiç olmadığı kadar dağınık halde olduğunu fark etmişti. Yapamıyordu, yirmi sen sonraki halini hayal edemiyordu. Uyandığı günden beri herkesin kendisinden çok daha bilgili ve tecrübeli olduğunu vücudunun her bir hücresinde hissediyordu, fakat hükümdar ile yaşanmış olanları bilmeyi hiç bu kadar istememişti. Kadının da Seraph gibi iki kişiliği olduğu hesaba katıldığında, hangi kişiliği Aclania'dan kovulmuştu?

"ÖNÜNE BAK! Bİ DAHA BİRİNİN ARKASINDAN KONUŞTUĞUNU GÖRÜRSEM HAYATINI SİKERİM ANLADIN MI!"

Günün başında Yuna hakkında konuşmuş olan kat görevlisine çok sert bir omuz attıktan sonra adama dönüp bağırmıştı. Siyah göz altları ve savrulan mavi örgülerine aldırış etmeden tok adımlar ile odasına yürümeye devam etti. Ne hissedeceğini, daha da kötüsü ne düşüneceğini bilmiyordu. Yuna bir çeşit savunma mekanizması geliştirmiş olmalıydı. Her ne yaşadıysa, ikinci bir kişilik yaratacak kadar güçlü ve travmatik bir olay olmalıydı. Sessiz ve neredeyse mahçup bir ifade ile hak verdi kadına. Bu soruyu hiç sormamış olmalıydı. Henüz değildi. Bir gün Seraph'a bunları anlatacak kadar güvenirse, o zaman dinleyecekti.

"Tatlı kadın aslında."

Odasına girip bedenini yatağa fırlatırken yeniden düşündü. Belki de yalnızca Seraph'ı test etmek istemişti. Öyle ya da böyle, doğru cevabı vermek değil, kendisini olduğu şekilde tanıtmaktı amacı. Nitekim öyle yapabildiğini de hissediyordu. Son çektiği restin ardından olayların bu hale gelmiş olmasından şikayetçi değildi. İnsanları tanımak kolay değildi, kısa sürede bu derece kategorize etmek ise ondan bile zordu. Bu yüzden istemsizce Yuna'yı takdir ediyordu. Çok şikayetçi olduğu, kendi kişilik bölünmesinin bilinçli ve olgun bir yansımasını görmek Seraph'ı mutlu etmişti. Her şeyin farkındaydı. Son söylediklerini hatırladı.

"Ne için yola çıktığımızı biliyorum. Ne için geceleri uykumuzdan feda ettiğimizi de. Ayrı hikayelerimiz var, ama unutma.. aynı gökyüzüne bakıyoruz. Sen endişelenme, yeni hükümdar endişelensin."

[GM - Dimensio]

Odana geldiğinde Yuna ile aranda geçen konuşmaları, neden bu yola çıktığını ve senden ne beklenildiğini birkaç kez daha düşünüyorsun. Yeni gözlerini açtığın hayatında, zihnindeki karanlığın geleceğe de sirayet etmiş olması trajikomik bir hadise gibi gözlerinin önünde cereyan ederken, Aclania’nın şu an için Aludir Ordusu ve Organizasyonlar olarak ikiye bölünmüş olduğunu rahatlıkla fark edebiliyorsun. Bu bölünmenin, içeriye adam sızdırma, arkadan iş çevirme gibi savaşın en tatsız stratejilerine sahne olması ise, her şeyin göründüğünden çok daha vahim bir halde olduğunu sana anlatmaya yetiyor. Her ne kadar kendisine yetişememiş olsan bile, Eletha’nın bir şekilde çok güçlü bir birliktelik ve ihanetiyle de çok derin bir ayrışma yaratmış olduğunu anlayabiliyorsun. Tanıştığın, adını duyduğun veya bahsi geçen insanların güçlü karakterler olarak lanse edilmesi karşısında ise, Eletha’nın tüm bunları becerebilmiş olması içten içe bir takdir duygusu ve öfkeyi uyandırmıyor değil. Ancak yine de, Yuna’nın sana güvenerek verdiği görev ile düşüncelerin arasında gezindiğin yolculuk, yine bir şekilde kendi vicdanın, kararın ve kudretinle sonlanıyor. Her türlü senaryonun her türlü sonucuna gebe olan bu yolculukta, zihnindeki karanlıktan çok daha ötesine yelken açacağın ise son derece açık duruyor.

Tüm bunları düşündüğün zaman dilimi sana birkaç saniye olarak görünmüş olsa bile, gözlerin gerçek dünyadaki görüntülere döndüğünde odana bir karanlığın yavaşça çökmeye başlamış olduğunu görüyor. Zamanın beklediğinden çok daha hızlı geçişi, düşüncelerinin derinliğini ve karmaşıklığını sergilerken, tüm bunları duraksatan şey midenden gelen gurultular oluyor. Uyandığından beri bir şey yememiş olduğun aklına geldiğinde, bu guruldamaların vaktinden geç bile geldiğini düşünerek yatağından doğrulduğunda ise, odanın kapısının eşiğindeki bir beyaz zarf hemen dikkatini çekiyor. Ne zaman ve şekilde kapının altından atıldığını fark edemediğin bu zarf, sana bir kez daha bir şeylerin anlatılacağını açıkça gösteriyor. Nitekim, yatakta daha fazla zaman geçirmeden zarfı alıyor ve açtıktan sonra içindeki tanıdık el yazısıyla yazılanları okumaya başlıyorsun.

Veruan, Arındırma Birliğinin lideri. Şu an için tahtın en güçlü adaylarından biri. Nacse ve Ungu’nun kendisine destek verdiği dedikoduları dönüyor. Nacse konusunda kuşku yoksa da Ungu’nun desteği her an değişebilir.

Bristran, Güç Muhafızları Birliğinin lideri. Shourer ve Hanbium’un kendisini desteklediğini düşünüyoruz. Shourer kırılması kolay bir çocuk. Hanbium ise dostluk bağı ile Bristran’ı destekliyor olabilir. Ancak yine de her ikisinin de desteğini değiştirmek mümkün olabilir.

Nacse, Harcanmış Adalet Birliği lideri. Kendisi hükümdar olmak istese bile, Veruan’ın varlığı bir şekilde buna engel olacaktır. Ancak Veruan’ın hükümdar olması halinde, kendisi doğrudan ikinci adam pozisyonunda ve gölgeler arasında Aclania’yı yöneten kişi olacaktır.

Ruzanac, Keskin Sükunet Birliği lideri. Hakkında detaylı bilgilere ulaşmak pek kolay değil. Hükümdar olmak istediğine veya birileri desteklediğine dair bir ipucumuz yok. Ancak Boaldir ve Curena’nın izinden gitmesi muhtemel.

Shourer, Koruyucular Birliği lideri. Eletha’dan sonra liderlik kazanan iki isimden biri. Bristran’ı desteklediğini düşünmekteyiz. Ancak Vearis’e karşı da ilgisi olması muhtemel. Yine de kolayca bertaraf edilebilir birisi.

Vearis, Kraliyet Savaşçıları Birliği lideri. Hükümdarlığın en önemli adaylarından birisi. Boaldir, Curena ve Rarona’nın desteğini aldığını düşünüyoruz. Her ne kadar Boaldir ve Curena’ya dair kesin bir ipucumuz yoksa da, Veruan’a karşı destekleyecekleri aday kesinlikle Vearis’tir. Rarona ise Vearis’e hayranlık düzeyinde bağlı. Fikirlerini değiştirmek zor olabilir.

Hanbium, Kutsal Miras Birliği lideri. Hükümdar olmayı arzulaması halinde bunu başarabilecek birisi. Kendisine oldukça saygı duyulmakta. Veruan ve Vearis’in tarzlarının kendisine uymaması nedeniyle Bristran’ı desteklemesi muhtemel. Yine de Boaldir ve Curena aracılığı ile fikirlerinin değiştirebileceğini düşünmekteyiz.

Ungu, Öncüler Birliği lideri. Hükümdarlığı almak gibi bir derdi bulunduğunu düşünmüyoruz. Zaten böyle bir kılıfı da yok. Kendisini destekleyecek kişi bulması mümkün görünmüyor. Bu yüzden de Veruan’ı destekleyeceğini düşünüyoruz. Yine de bu desteği kırmak mümkün olabilir.

Rarona, Sadakatin Sefaleti Birliği lideri. Eletha’dan sonra liderlik kazanan iki isimden biri. Vearis’e olan hayranlığı, onun desteğini kırılmaz yapıyor. Yine de doğru kanallardan ilerlenmesi halinde, bu desteğin değiştirilmesi mümkün görünüyor.

Curena, Utanç Temizleyicileri Birliği lideri. Boaldir’in eşi ve hükümdar adayı olmayacağını açıklayan iki kişiden biri. Tercihleri Hanbium olsa bile, onun bu yönde bir arzusu bulunmaması nedeniyle Vearis’i destekleyeceği düşüncesindeyiz.

Boaldir, Vahşi Savaşçılar Birliği lideri. Curena’nın eşi ve hükümdar adayı olmayacağını açıklayan iki kişiden biri. Kendisi hükümdar olmayı tercih edecek olsaydı, bugün başımızda olacak kişi olurdu. Ancak aday olmadığını belirtmesiyle, tercihinin Hanbium olacağına inanılıyordu. Fakat Hanbium’un bu yönde bir arzusu bulunmaması nedeniyle Vearis’i destekleyeceği düşüncesindeyiz.

Tüm bunların yanında, yeni hükümdarın seçilmesi noktasında Inias, Diniel, Gadiel, Dina ve Zenahpuryu isimli Aludirlerin önemli olacağı noktasında duyumlar almış haldeyiz. Onlarla irtibata geçmen halinde hükümdar adayının kim olacağını kestirebilmen mümkün görünüyor. Bununla birlikte işe nereden ve ne şekilde başlayacağını tamamen sana bırakıyorum. Zamanımız var ve bu süreci olabildiğince göz önünde olmadan halletmen gerekiyor. Organizasyon liderlerinin üste bulunan odalarını aşağıda yazdım. Bununla birlikte şu aşamada toplu bir mülakatın mümkün olmaması nedeniyle, organizasyon liderlerinin özel olarak seni görüşmelerinin gerektiği yönünde bir rapor hazırlatıp bunları organizasyonlara gönderttim. Bu aşamadan sonrası sende… Tüm bunları okuyup zihnine kazıdıktan sonra, mektubu çiğneyerek yut.

Mektubun bu kısmından sonra organizasyon liderlerinin üs içerisinde bulundukları odaları okuyor ve her birini zihnine kazıyorsun. Ardından ise, edindiğin bilgiler çerçevesinde işe nereden başlayacağına karar vermek için bir kez daha düşünceler diyarına sürükleniyorsun.

[Seraph]

Susmuştu sanki dünya. Saniyeler tek sıra halinde dizilip uslu uslu ilerlemek yerine birbirleri ile güreşiyor, zaman kavramının tamamıyla şaşarak yok olmasına sebep oluyorlardı. Uyanışından beri başının bu kadar ağrıdığını hatırlamıyordu Seraph. Oysa iblis diyarında bulunmuş, iblisiyle güreşmiş, Gialdir sik kafalısı tarafından ihanete uğramış, Ulrasil tarafından günlerce iletişime geçilmemiş, bir anda kendini Aludir Ordusu'nda bulmuş olmasına rağmen. Yuna'nın söylediklerini zihninden geçirirkenki baş ve karın ağrısı, Seraph için fazlaydı. Mektuba doğru uzanırken söylendi.

"Artık böyle mi haberleşiyoruz?"

Derin bir nefes alıp mektubu okumaya başladı. Konunun içeriğini öğrendiği birkaç cümlenin ardından, anlık bir refleks ile odasında da olsa etrafı kolaçan etti ve kapıya en uzak noktaya gidip kapıyı karşısına alacak şekilde okumaya devam etti. Her bir lideri ikişer üçer kez okuyordu, isim hafızası zayıf biri için çok zordu. Odalarının yerlerini de ezberledi. Sorgulamıyordu, düşünmüyordu, çekinmiyordu. Yuna ile son yaşadıkları onu bir nevi duygusal şoka uğratmış, bambaşka bir hayata uyanmış olmanın afallaması ile geçici bir süreliğine de olsa sorgulama ve reddetme komutlarını Yuna'ya karşı kapalı hale getirmişti.

"Inias... ben bu ismi nerden duymuştum ya..."

Üç saniyelik bir hafıza yoklamasının ardından omuzları titrercesine ilkildi. Her şeyi yeniden düşündü. Gialdir'in sevmediği birinin, kötü biri olmasına imkan yoktu. Mektuptaki diğer isimleri de kazıdı hafızasına. Bu olay ile ilgileri neydi bilmiyordu, fakat mektupta olduklarına göre bir noktada önemli olabilirlerdi. Onlarla da konuşacaktı. Gözlerini kapatıp odanın içinde birkaç kere tur attı, mektuba bakmadan ezberlediği şeyleri sessizce saydı. Hazır olduğuna emin olduğu noktada, kağıdı küçük parçalara böldü ve yedi.

"Bak.. kapımdan zırt pırt kağıtlar atmana bir şey demiyorum ama sürekli bunu yapamam haberin olsun!"

Odasından çıktı. Fırsatı olursa, önce bir şeyler yiyecekti. Mide sağlığını da düşünmek zorundaydı. Fırsatı olmazsa, direkt olarak işe koyulacaktı. İlk hedefini Ruzanac olarak seçmişti. Hakkında bu kadar az şey bilinen birinin söyleyeceklerini duymak, başarabilmesi noktasında denklemin ağır tarafını belirlemesine yardımcı olabilirdi. Odasına doğru (aç veya tok şekilde) ilerlemeye başladı. Kapısını tıklatıp içeri girdikten sonra en sevimli hali ile reverans yapacak, gösterdiği yerde duracak ve belirttiği yere oturacak, sonrasında da konuya girecekti.

"Selamlar! Ben Seraph. Raporlar elinize geçmiştir diye tahmin ediyorum... tamaaaaaamen tesaadüfii bi şekilde odanızın önünden geçyiordum veeeee siz bana gelmeden ben size geleyim dedim ehehe... konuşmak isteyeceğiniz şeyler vardır diye düşündüm, buyrunuz beyfendi."

[GM - Dimensio]

Yuna tarafından gönderilen mektupta yazanları zihnine kazımanın ardından, afiyetle yediğin öğününle birlikte odandan dışarıya çıkıyorsun. İlk olarak bir şeyler yemek için, üste bulunduğun zamanlarda arada bir uğradığın yemekhane benzeri yere gidiyorsun. Genelde günün her saati doyumluk olmasa bile bulduğun sıcak yemeklerden çorba türevi bir şeyin olduğunu öğrenerek, hemen karnını doyurmaya başlıyorsun. Burada çalışan görevlileri az çok tanımış biri olarak, genelde yemeklerin lezzeti ve yapılışı ile ilgili sohbetler dışında başkaca konular hakkında konuşmadıklarını bildiğin için, onlarla gereksiz ve yorucu sohbetlere girmeden karnını doyuruyorsun.

Dolu bir midenin bahşettikleriyle birlikte, zihnin de açılmış bir halde tekrar kendini koridora vuruyor ve Ruzanac’ın bulunduğu odaya ilerliyorsun. Odanın önüne geldiğinde ise hafifçe üzerini başını toparlıyor ve ardından da kapıyı çalıyorsun. İçeriden gelen boğuk bir buyur edilişle birlikte odaya giriyor ve odanın içindeki masayı, masanın önündeki iki sandalyeyi ve masanın arkasındaki sandalyede oturan maskeli adamı görüyorsun. Ruzanac’ın yüzünü maskesi nedeniyle göremesen bile, bir şekilde gözlerinin içine baktığını hissedebiliyorsun. Reveransına başını hafifçe sallayarak karşılık vermesinin ardından seni eliyle masanın önündeki sandalyeye davet eden Ruzanac, sessiz bir şekilde oturmanı bekliyor. Masanın önündeki sandalyelerden birine oturmanın ardından cümlelerini kurmaya başlıyorsun.

Ruzanac’ın yüzündeki maskeye rağmen seni dinlediğini bilsen bile, onun yüzünü göremiyor olmak söylediklerine ne şekilde tepki verdiğini anlayamamana neden oluyor. Bununla birlikte sandalyedeki vücudunu da dik ve sabit bir şekilde tutması, Ruzanac’ı okunması tamamen imkansız bir insan konumuna sokarken, cümlelerini sonlandırıyor ve bundan sonra olacakları beklemeye koyuluyorsun. Ne var ki, henüz daha cümlenin bittiği anda Ruzanac’ın “Organizasyonuma dahil olmanı istiyorum.” dediğini duyuyorsun. Sanki üzerine pek düşünülmemiş, fakat buna rağmen oldukça isterik bir tavra tekabül eden bu sözlerin, gerçekten bu anlama gelip gelmediğini tam olarak bilemesen bile Ruzanac’ın biraz kırçıllı sesinin altında yatan kibarlık doğrudan dikkatini çekiyor. Ancak seni esas kendine çeken husus, Ruzanac’ın sesinde bulunan yankı oluyor. Bu yankının kaynağının Ruzanac’ın yüzündeki maske olduğunu düşünsen bile, yine de seste ekstra bir değişiklik olduğunu da düşünmeden edemiyorsun.

[Seraph]

Hiçbir çorbaya bu kadar aşık olabileceğini hayal etmemişti. Midesinden adeta hışırtılar ile inen kağıt parçalarının yarattığı soğuk ve keskin hisse karşılık, ilaç gibi gelmişti adeta. Son kaşığı da ağzına götürdükten sonra birkaç saniyeliğine de olsa durdu ve gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. İlk görevini düşündü. İlk görevinin ilk aşamasındaki verdiği kararı düşündü. Yemekhane görevlilerine el sallayıp teşekkür ederek oradan ayrılırken, mekandaki aynada son kez saçını ve üstünü başını düzelttikten sonra koridorlara doğru ilerledi.

"Kesin sükunet... eğer bir gün bir tavernada müzik grubu falan kurmaya karar verirsem kesinlikle bu ismi kullanacağım."

Adeta ikişer üçer sekerek atladığı merdivenlerin ardından, kendisine tarif edilen odanın önündeydi. İçeri girip reveransını yaparken kalp atışlarının olması gereken ritminden biraz daha hızlı attığını fark etti. Seraph yalanlar ve manipülasyonlar konusunda sorun yaşayacak biri değildi, aksine, doğruyu söylemekte daha çok zorlanıyordu çoğu zaman. Bu odada kesinlikle bu gerginliğe sebebiyet veren başka bir şey olmalıydı. Bulduğu minik boşlukta odayı ve adamı inceledi. Ruzanac maske takıyordu. Seraph da maske takıyordu. Ruzanac'ınki fiziksel, somut bir maskeydi. Belli aynı şey değildi. Oturduğu yerde öne doğru eğilip adama yaklaştı.

"Anlıyorum Ruzanac Bey. Ben de organizasyonunuza dahil olmak isterim elbette. Amaaaaaaa tahmin ediyorsunuzdur ki diğer organizasyonlar da beni istiyor. Onlara hıphızlı ve şaaak diye bir evet çakmaktansa sizi de değerlendirmek istedim."

Adamın sesindeki yankı, adamın kendisinden bile daha garipti. Odasında uyurken geceleri gördüğü çılgın rüyaları hatırladı. Enteresan koridorlarda koşarken kendisi ile megafon aracılığı ile konuşan iki adam. Sahi, uzun zamandır rüya görmüyordu. Şu an yapmakta olduğu şey ise adeta Yuna'nın rüyalarını gerçeğe çevirmekti. Hakkında, hükümdar adayı konusundaki görüşü dahil hiçbir şey bilinmeyen bu adam hakkında bir şeyler öğrenebilecek olmanın verdiği haz ile enerji dolu sesiyle konuştu yeniden.

"Aslındaaaaaa baaaaaağğzı endişelerim var efenim. Yaaaani şimdi Acliana'daki malum durumları biliyorsunuz.. hükümdarın ihanetiydi, ortalığın karışmasıydı, yeni hükümdar kim olsundu, milletin birbirine girmesiydi, ordunun baskısıydı, Boaldir Bey'in aşırı dominant ve kendine güvenen hareketleriydi falan filan. İçinde bulunacağım organizasyon liderinin bu konu hakkındaki görüşlerini bilmek isterim. Siz de kendinizi aday olarak görüyor musunuz? Görmüyor iseniz, açık veya üstü kapalı şekilde desteklediğiniz biri var mıdır?"

Tekrar arkasına yaslanıp ışıldayan gözlerle maskeli adamın yankılı sesini dinlemeye başladı.

[GM - Dimensio]

Bir şekilde, Ruzanac’ın maskesinin ardındaki gözlerinin senden hiç ayrılmadığını ve söylediğin her şeyi o gözlerle sanki fiziksel varlıkları varmış gibi gördüğünü düşünmeye başlıyorsun. Ağzından çıkan kelimeleri elinde yakalayabilecek gibi hissettiği anda ise, sözlerinin ahengi ve ortaya koyduğu mesaj daha somut bir hal almaya başlıyor. Ruzanac, maskesiyle filtrelediği sözlerini katıksız bir şekilde sindirmesinin ardından, duruşunu hiç bozmadan sadece “Aclania.” diyor puslu ve yankılı bir ses tonuyla. Hemen ardından ise, odaya geldiğinden beri ilk kez omuzlarını hafifçe gevşetip sırtını daha rahat edecek şekilde arkasına yaslamasının ardından Ruzanac “Boaldir bahsettiğin gibi dominant ve kendine güvenen biri değil. Bu malumatı nereden aldıysan, kaynağını kontrol etmeni öneririm.” diyor. Ses tonu oldukça sakin gelse bile, bir şekilde sanki gözlerini kısarak senden duyduğu şüpheyi dile getirir gibi konuşan Ruzanac, maskesinin altına gömdüğü bir nefesten sonra “Kendimi bir hükümdar adayı olarak görmüyorum. Ancak seçilecek hükümdar her kimse, ona bağlı olacağım. Eğer Boaldir veya Curena aday olsaydı, muhtemelen onlardan birini desteklerdim. Lakin şu anda, somut olarak desteklediğim biri olduğunda bahsedemem.” diyor.

Ruzanac sözlerinin ardından oturuşunu bir kez daha değiştirip bu kez masaya yaklaşırken, iki elini de masanın üzerine koyuyor. Bu haliyle sohbetin rengi daha samimi bir havaya evrilirken Ruzanac başını da hafifçe sana doğru uzatıyor ve “Söylediklerinden çıkardığım kadarıyla, organizasyon liderleri hakkında bilgi edinmişsin. En azından mülakatlar öncesi böyle bir çalışma yapmış olman, organizasyonumda neden seni istediğimi de açıklıyor. Fakat benim esas merak ettiğim, benim kimi desteklediğimin senin nezdinde ne önemi olduğu… Zira eğer bunu önemli kılıp ilk sorduğun soru buysa, o hükümdar olması konusunda aklında birileri olduğunu düşünmeden edemiyorum.” diyor. Ruzanac, başta takındığı kesin tavırdan taviz vermemiş olsa bile, cümlelerinin giderek uzamasının kendisi açısından da rahatsızlık verici hissettirdiğini bir şekilde anlayabiliyorsun. Nitekim Ruzanac bu son sözlerinin ardından “Sen kimi desteklerdin veya kimi desteklememi isterdin?” diye sorarak cümlelerini sonlandırıyor.

[Seraph]

Saniyeler akıp giderken, Ruzanac'ın maskesi sanki bir maske değilmiş de kendi yüzünün bir parçasıymış gibi bir hal alıyordu. Seraph dikkatli bir şekilde inceledi tüm detaylarını. Planı uygulama noktasında, kendisinin ne kadar doğru bir karar verdiğini tekrar anlamıştı. Enteresan bir şekilde, girdiği ilk mülakattan daha az gergin bir ortam vardı odada. Bir an için tüm bunlar olmasaydı, organizasyon mülakatları gerçek olsaydı ne olurdu diye düşündü. Muhtemelen şu andan itibaren Keskin Sükunet Birliği'nde olurdu. Adam sözlerini bitirdikten sonra sakin ve sıcak sesi ile konuşmaya başladı.

"Anlıyorum Ruzanac Bey. Aslında bakarsanız şu an burada bulunmamın resmi olmayan sebebi de bu. Fark etmiş olduğunuz üzere, ilk soru olarak bunu sormamın malum bir sebebi var. Hükümdar adayı olmasını istediğim kişi.."

Sustu. İki saniyelik buz gibi sessizliğin içinde, gözleri ile hafifçe sağa sola baktı ve en nihayetinde yeniden adamın maskesinin ardındani gözlere kilitlendi. Gözleri kısılmış bir şekilde, mavi saçları yanaklarını gıdıklarken gülümsedi.

"Sizsiniz, Ruzanac Bey. Kafanızda oluşmaya başlayan soru işaretlerinin farkındayım. İzin verin sizi bunlardan arındırayım."

Yüzünde biraz öncekine göre daha ciddi, fakat aynı sevecenlikte bir ifade vardı.

"Normal şartlar altında hiç kimse, yüzünü bile görmediği, kim olduğuna emin olmadığı, tanımadığı bir hükümdar istemez. Ancak buraya vurgu yapmak istiyorum; Normal şartlar altında."

Sandalyede hafifçe öne kayarak bacak bacak üstüne attı.

"Eletha ve malum olaylardan sonra, takdir edersiniz ki Aclania'da hiçbir şart normal değil. Bu noktada, kilit nokta siz oluyorsunuz Ruzanac Bey. Taht oyunları başladığından beri herkes birbirinin kuyusunu kazıyor, organizasyon liderlerini taraf olmaya ve bölünmeye zorluyorlar. Bu da onların göremediği şekilde, adaylıklarına zarar veriyor ve hala bunun farkında değiller. Peki ya tüm bu kargaşanın ortasında bir anda pat diye maskeli bir adam elini havaya kaldırsaydı?"

Sembolik olarak kendi elini de kaldırdı, başını hafifçe yana eğdi.

"Boaldir konusunda benim de duyduklarıma tam olarak inanmamış olmam ve sizin de aksini doğrulamanız göz önünde bulundurulduğunda, desteğini alabileceğimizi düşünmekteyim. Ek olarak, eşi Curena hanımın da kendisinden farklı bir yol izlemeyeceğini düşünüyorum, dolayısı ile bir taşla iki kuş denebilir. Veruan ve Bristran konusu.. nasıl desem.. fazla radikal tipler. Bütün bu sürecin ikisini de yıprattığı kanısındayım."

Maskenin ardında yatan mimikleri göremiyordu, ama tam olarak duvara konuşuyor gibi hissettiği de söylenemezdi. Ellerini iki yana açtı.

"Yüzde ellinin çok mutlu, yüzde ellinin ise çok mutsuz olmasındansa, sizin hükümdarlığınızda herkesin mutlu olmasını yeğlerim. Dilerseniz propagandanızı bizzat üstelenebilirim, hala konuşmadığım ve fikirlerini değiştirebileceğimi düşündüğüm pasif ve bu anlamda iddaasız liderler var. En başta Boaldir, Curena, Ungu ve Shourer olmak üzere üçüncü ve ışıl ışıl bir yol oluşturabiliriz. Normal şartlarda böyle bir konuda apar topar karar verilmeyeceğin farkındayım, size düşünmeniz için süre tanımak da isterdim. Ama dediğim gibi... normal şartlarda."

Sandalyesinde tekrar doğrularak gözlerinin içine, çok daha içine baktı.

[GM - Dimensio]

Ağzından çıkan her bir sözün, Ruzanac tarafından eksiksiz bir şekilde dinlenildiği konusunda hiçbir tereddüdün bulunmuyor. Buna karşın, onca sözüne rağmen Ruzanac'ın vücudundaki en ufak bir kasın dahi hareket etmemiş olması veya böyle bir şey olmuşsa bile senin bunu fark etmemiş olman, sözlerinin ne derece etki yarattığı konusunda seni tamamen savunmasız bırakıyor. Başkaca birine karşı olması halinde, yüz şeklinden, gözünü kırpışından, nefes alış verişinden veya belirginleşen bir damardan hareketle cümlenin gidişatını çevirebilmen, okları başka yere çekebilmen veya tavrını değiştirebilmen mümkünken, Ruzanac'a karşı tüm bu silahlardan yoksun bir şekilde konuşmak, adeta hiçbir zırh ve ekipman kuşanmadan savaş meydanına atlamak gibi hissettiriyor. Nihayet cümlelerin sona erdiğinde, sonunu kestiremediğin bir akıbete kapılarak olacakları sadece izlemekle yetinebiliyorsun.

Sözlerinin üzerinden geçen birkaç saniyelik sessizlik sonrası, Ruzanac'ın hafifçe nefesini verdiğini duyuyor ve konuşmaya başlayacağını anlıyorsun. Ruzanac sabit bir şekilde durmayı sürdürürken "Teveccühünüz." diyor ansız ve yankılı bir ses tonuyla. Sanki onca etmiş olduğun söze karşı tek söyleyebileceği buymuş gibi bir kez daha sessizliğe düşen Ruzanac'a karşı hangi tavrı takınman gerektiğini, bundan sonra ne söylemen gerektiğini düşünmeye başlıyorsun. Bir anda tüm konuşmayı ve düşünceleri kestirip atmış gibi dursa bile, en azından odadan ayrılmanı gerektirecek bir şey söylememiş olması halen daha odada kalabilmeni sağlıyor gibi dururken, zihnine yüzlerce kelime ve onlarca cümle dolmaya başlıyor. Ancak tam bu esnada Ruzanac'ın hafif nefes verme sesiyle bakışların ona odaklanıyor ve Ruzanac "Üzülerek belirtmeliyim ki, organizasyonuma dahil olma isteğimi geri çekmek durumundayım. Zira, şahsımla ilgili sözleriniz beni onure etmiş olsa bile, hakkımda bu düşüncelerle donatılmış olmanız kaynaklarınızın verimliliği veya bunları kullanabilmeniz konusunda tereddüde kapılmama hasıl oldu. Bunun yanında, henüz daha yeni uyanış gerçekleştirmiş bir Aludir'in, böylesine derin yargılarda bulup sonuca ulaşması, takdir edersiniz ki benim nezdimden tedirgin edici." diyor. Bu sözlerinden sonra iki elini masasının üstüne koyup birleştiren Ruzanac "Tanıştığımıza memnun oldum Seraph Hanım. Yeni yaşamınızda size üstün başarılar dilerim. Yardımcı olabileceğim bir husus olursa, size fırsat yaratmaya çalışacağımdan şüpheniz olmasın." diyerek cümlelerini noktalıyor. Ruzanac'ın tüm bu sözleri ise, Keskin Sükunet Birliği'nin kapılarının senin için kapandığını açıkça gösteriyor.

Off Topic

Bayram önü iş yoğunluğu ve bayram tatili derken biraz geciktim, kusura bakmayınız efenim.

[Seraph]

Hayatın değişmez bir kuralı varsa, kesinlikle maskeli adamların garip insanlar olduğuydu. Seraph bunu kabullendiğinde birazcık geç kalmış olduğunu fark etti. Ruzanac mükemmel bir süpriz plan gibi gözükse de, plan başarısız olmuştu. Aclania'yı gölgelerden yönetme yönündeki çabaları darbe almış olsa da henüz tüm kartlarını oynamış değildi. Elbette böyle bir şeyin olması durumunda bir b planı yapmıştı. Yalnızca çikolatalı çilekleri ve pamuk şekerden yapılmış pembe şemsiyeleri düşünecek değildi ya!

"Anlıyorum.. teşekkür ederim Bay Ruzanac. Fikriniz değişirse beni nerede bulacağınızı biliyorsunuzdur. İyi günler efendim."

Eli ile aşırı amatör bir asker selamı yaptıktan sonra sandalyeden kalkıp kapıya yöneldi. Midesindeki kağıtta yazılanları içinden birkaç kez tekrar etti kapıdan dışarı çıkarken. Şatafatlı ama bir o kadar sade gözüktüğünü düşündüğü taş koridorlarda seke seke yürürken, nereye gittiği hakkında net bir fikri vardı. B planını uygulamaya sokmuş olmanın gereksiz rahatlığı vardı üzerinde. Umutsuzlığa hiç mi hiç gerek yoktu. Bristran'nın kapısının önünde kendi kendine yaptığı aşırı verimli özgüven konuşmasının ardından kapıyı tıklatıp içeri girmeye hazırlandı.

"Merhabalar Bay Bristran Efendim. Beeeeelki de beni tanıyorsunuzdur, adım Seraph. Ve siz sormadan söyliyim eeeeevet hakkımda duyduğunuz tüm o aşırı manyak havalı şeyler doğru. Organizasyon liderleri ile tanışma fikri içindeydim ve sizinle başlamak istedim. Söylemek istediğiniz bir şeyler var mıdır?"

Rica ederim efenim, iyi bayramlar.