Teklifi sonrasında kurduğun ilk cümle Gyugnal’ın yüzünde belli belirsiz bir tebessüm yaratıyor. Sanki işlerin bu kadar kolay hallolmasından duyduğu memnuniyetle beliren bu tebessümden gözlerini ayırıp etrafında kesici bir alet olup olmadığına baktığında, işine yarayacak pek de bir şey olmadığını görüyorsun. Kaldı ki, içinde bulunduğunuz durum ve Gyugnal’ı göz önünde tuttuğunda, etrafta özellikle kesici bir alet barındırmadıklarını da düşünmeden edemiyorsun. Hal böyle olunca, sorunu Gyugnal’e yönelttiğinde, Gyugnal bakışlarını Urilirn’in üzerinde gezdirmeye başlıyor. Sanki gözleriyle onlarca ölüm senaryosunun her birini gerçeğe çeviren Gyugnal kısa bir sessizliğin ardından sadece gözlerini sana doğru devirerek “Etrafta yeterince kan var zaten.” diyor. Gyugnal’ın bu sözlerinden kansız bir infazın beklendiğini anladığında ufak adımlarla hareket etmeye başlıyorsun. Tam bu esnada Gyugnal “Nefessiz bırakabilirsin.” diyerek beklentisini de dile getirdiğinde, artık yapacağın işin ne olduğu da senin açından netlik kazanıyor.
Urilirn’e yaklaştığında, onun yarı ölü bedenine bakıyor ve vücudundaki yaraları daha iyi bir şekilde görebiliyorsun. Vücudunda bulunan her bir yaranın, doğrudan acı verme amacıyla açıldığını ve özellikle ölümcül bir yarada kaçınıldığını çok net bir şekil görmen, tüm bu senaryonun kaynağını da gözler önüne seriyor. Normal bir insanın pek de direnemeyeceği işkenceler sonucunda, Urilirn’in vücudunun üst kısmında derin yaralar ve bu yaralara yapılmış gibi görünen pansuman izleri, Urilirn’in bir şekilde ölmesinin de engellendiğini sana gösteriyor. Bununla birlikte vücudunda ve suratındaki morluklar, kesici yaralarla birlikte sert bir cisimle Urilirn’in üzerinde temiz bir çalışma yapıldığını da açıkça gösteriyor. Bu haliyle Urilirn’in kaburgalarının kırık olduğunu, kafatasında kırık olmasa bile çatlakların bulunduğunu, morarmış tırnak uçları ve elinin üzerindeki morluklar dikkate alındığında bu bölgede de bir çalışmanın yapıldığını net bir şekilde anlayabiliyorsun. Tüm bu durum karşısında, Urilirn’in bilinçli bir şekilde öldürülmediği ve fakat çekebileceği acıların özellikle planlandığını fark ediyorsun.
Karşılaştığın bu tablo neticesinde, artık yapacakların belli olduğundan ellerini yavaşça Urilirn’in dirençsiz boğazına dolamaya başlıyorsun. Urilirn, ilk başta boğazına dolanan ellere hafif bir iniltiyle tepki vermesinin ardından, ellerini sıkmaya başladığın anda bu iniltilerinin dozu da artmaya başlıyor. Nefessiz kalmaya başladıkça, Urilirn’in gırtlaktan gelen hırıltılarına kanın dolmaya başladığını da hissedebiliyorsun. Urilirn’in boynundan geçen damarlarının ellerinin arasında sertleşmeye başladığını hissetmek seni kendine bile yabancı kılacak bir sonuç yaratırken, Urilirn’in hırıltıları arasında ağzından bileklerine doğru süzülmeye başlayan sıcak kan, olayın tüm soğukluğuna buruk bir tat katıyor. Hislerin ve duyguların zihninde dolanmaya başlarken Urilirn vücudu el verdiğince çırpınmaya başlıyor ve hırıltıları kesik kesik bir hal alıyor. Giderek kulaklarını tırmalayan bu hırıltılara rağmen Urilirn yavaşça gözlerini aralayabiliyor ve göz göze geldiğiniz anda, Urilirn’in bedeninden ayrılmak üzere olan ruhunun hissettiği şok etkisini görebiliyorsun. Göz göze geldiğiniz birkaç saniye, sanki asırlık bir zaman dilimi gibi zihnine kazınırken Urilirn yavaşça çırpınmayı bırakıyor ve hırıltılar sessizliğe dönüşürken Urilirn’in ağzından dökülen yoğun kan bileklerinden dirseklerine doğru ilerlemeye başlıyor. Urilirn’in boğazına kenetlediğin ellerin, birkaç saniye daha olağanca gücünle taş kesilmiş gibi hissettirirken, ellerini Urilirn’in boğazından çekmek senin için bambaşka hisler doğuruyor. Yaşadığın bu yeni hayatında, ilk kez birinin canını alışın, zihnine derince kazılı izler de bırakıyor.
Ellerini Urilirn’in boğazından çekmenin ardından bir anda Gyugnal’ın yanına kadar gelmiş olduğunu fark edebiliyorsun. Gyugnal dirseklerine doğru uzanan kana üstün körü bir bakış atmasının ardından Urilirn’in gerçekten ölüp ölmediğini teyit etmek için bir süre onun suratına bakıyor. Urilirn’in tamamen ölmüş olduğuna kanaat getirmesinin ardından Gyugnal başını sana döndürüyor ve “Eline sağlık, beni bir zahmetten kurtardın.” diyor. Bu cümlelerinden sonra ise yavaşça sağ tarafa doğru adımlamaya başlayan Gyugnal “Özgürlüğünü kazanmak için beni takip et. Seni, her iki diyarın hükümdarıyla görüştüreceğim.” diyor.
Urilirn’e yaklaştığında, onun yarı ölü bedenine bakıyor ve vücudundaki yaraları daha iyi bir şekilde görebiliyorsun. Vücudunda bulunan her bir yaranın, doğrudan acı verme amacıyla açıldığını ve özellikle ölümcül bir yarada kaçınıldığını çok net bir şekil görmen, tüm bu senaryonun kaynağını da gözler önüne seriyor. Normal bir insanın pek de direnemeyeceği işkenceler sonucunda, Urilirn’in vücudunun üst kısmında derin yaralar ve bu yaralara yapılmış gibi görünen pansuman izleri, Urilirn’in bir şekilde ölmesinin de engellendiğini sana gösteriyor. Bununla birlikte vücudunda ve suratındaki morluklar, kesici yaralarla birlikte sert bir cisimle Urilirn’in üzerinde temiz bir çalışma yapıldığını da açıkça gösteriyor. Bu haliyle Urilirn’in kaburgalarının kırık olduğunu, kafatasında kırık olmasa bile çatlakların bulunduğunu, morarmış tırnak uçları ve elinin üzerindeki morluklar dikkate alındığında bu bölgede de bir çalışmanın yapıldığını net bir şekilde anlayabiliyorsun. Tüm bu durum karşısında, Urilirn’in bilinçli bir şekilde öldürülmediği ve fakat çekebileceği acıların özellikle planlandığını fark ediyorsun.
Karşılaştığın bu tablo neticesinde, artık yapacakların belli olduğundan ellerini yavaşça Urilirn’in dirençsiz boğazına dolamaya başlıyorsun. Urilirn, ilk başta boğazına dolanan ellere hafif bir iniltiyle tepki vermesinin ardından, ellerini sıkmaya başladığın anda bu iniltilerinin dozu da artmaya başlıyor. Nefessiz kalmaya başladıkça, Urilirn’in gırtlaktan gelen hırıltılarına kanın dolmaya başladığını da hissedebiliyorsun. Urilirn’in boynundan geçen damarlarının ellerinin arasında sertleşmeye başladığını hissetmek seni kendine bile yabancı kılacak bir sonuç yaratırken, Urilirn’in hırıltıları arasında ağzından bileklerine doğru süzülmeye başlayan sıcak kan, olayın tüm soğukluğuna buruk bir tat katıyor. Hislerin ve duyguların zihninde dolanmaya başlarken Urilirn vücudu el verdiğince çırpınmaya başlıyor ve hırıltıları kesik kesik bir hal alıyor. Giderek kulaklarını tırmalayan bu hırıltılara rağmen Urilirn yavaşça gözlerini aralayabiliyor ve göz göze geldiğiniz anda, Urilirn’in bedeninden ayrılmak üzere olan ruhunun hissettiği şok etkisini görebiliyorsun. Göz göze geldiğiniz birkaç saniye, sanki asırlık bir zaman dilimi gibi zihnine kazınırken Urilirn yavaşça çırpınmayı bırakıyor ve hırıltılar sessizliğe dönüşürken Urilirn’in ağzından dökülen yoğun kan bileklerinden dirseklerine doğru ilerlemeye başlıyor. Urilirn’in boğazına kenetlediğin ellerin, birkaç saniye daha olağanca gücünle taş kesilmiş gibi hissettirirken, ellerini Urilirn’in boğazından çekmek senin için bambaşka hisler doğuruyor. Yaşadığın bu yeni hayatında, ilk kez birinin canını alışın, zihnine derince kazılı izler de bırakıyor.
Ellerini Urilirn’in boğazından çekmenin ardından bir anda Gyugnal’ın yanına kadar gelmiş olduğunu fark edebiliyorsun. Gyugnal dirseklerine doğru uzanan kana üstün körü bir bakış atmasının ardından Urilirn’in gerçekten ölüp ölmediğini teyit etmek için bir süre onun suratına bakıyor. Urilirn’in tamamen ölmüş olduğuna kanaat getirmesinin ardından Gyugnal başını sana döndürüyor ve “Eline sağlık, beni bir zahmetten kurtardın.” diyor. Bu cümlelerinden sonra ise yavaşça sağ tarafa doğru adımlamaya başlayan Gyugnal “Özgürlüğünü kazanmak için beni takip et. Seni, her iki diyarın hükümdarıyla görüştüreceğim.” diyor.




