Göklerden Düşen (Esther)

Locked
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

07 Feb 2024, 16:27

Urilirn’in iblis diyarında açtığı kapıdan zorla sürüklenmenin ardından, yüzüne düşen sinirli ifadeyle birlikte gözlerini açtığında, kendini Bropaja’da, Urilirn’in iblis diyarına giriş için açmış olduğu kapının olduğu yerde buluyorsun. Bakışların istemsizce etrafında dönmeye başladığında ise, burada tamamen yalnız olduğunu ve Theo’nun seninle birlikte gelmediğini fark ediyorsunuz. Bu haliyle, Urilirn’in ancak seni iblis diyarından kurtarabildiğini ve bundan sonra yapman gerekenlere dair tek bir cümle kurduğunu bir kez daha görüyorsun. Bu aşamadan sonra yapacakların ise tamamen sana kalmış gibi görünüyor. Yanı başında sana kılavuz olacak bir Urilirn veya sana yoldaş olacak bir Theo bulunmaksızın, tek başına bir şeyleri omuzlandığını ve tek başına bir şeylerin peşinden koşman gerekeceğini anlıyorsun. İblis diyarında yaşadıkların, orada hissettiklerin, Gyugnal’in yaptıkları, Theo’nun kontrolden çıkışı ve Urilirn’in çaresizliğe vücut veren son hareketi… Her biri zihninden geçmeye başlarken bir şekilde zihninin dinlenmesi gerektiğini hissediyorsun. Bunun için de yapılacak tek şeyin, işletmeye giderek orada bir süre kalmak olduğunu anlayabiliyorsun.

İşletmeye dönüşün, onca yaşananlara rağmen orada eğlenmeye ve lezzetli yemeklerini yemeye devam eden insanlara gözlerinin takılmasına neden oluyor. Buradan, belki de birkaç saat önce ayrılmış bile olsan, tüm insanların o mahşer yerinden ayrıksı bir şekilde hayatlarını sürdürmeye devam etmeleri ve hatta eğlenmeleri bir an için ağzında mayhoş bir tat bırakıyor. Birkaç dakika önce, kimseden habersiz ve belki de kimsenin bilemeyeceği şekilde yok olup gidecekken, buradaki insanların yaşadıklarından bihaber oluşu, seni istemsizce rahatsız ediyor. Bir diyarın kaynayıp hiçlikle yüzleşmesine karşın diğerinde geçen güllük gülistanlık hava, midende hafif bir bulantıya bile neden oluyor. Tüm bu hislerine karşın derin bir nefes alarak kendine kalacak bir oda ayarlıyor ve hızlıca kendini odana kapatıyorsun.

Odana kapanmanın ardından, bir süre sadece yalnız başına kalıp kendini dinlemekle zaman geçiriyorsun. Yaşananlar vücudunda belirgin bir iz bırakmamış olsa bile, bir şekilde ruhunda derin yaralar açıldığını fark edebiliyorsun. En azından bulunduğun ortamın yarattığı his ve o anda yanında olan insanlar ile iblislerin davranışları, seni uzun bir düşünce faslının içine itiyor. Zaman zaman yemek yemek için aşağıya insen bile, insanların arasında kalmak bir şekilde seni boğan bir şey oluyor. Ancak bunun yanında, en azından bu insanlardan faydalanarak Viernoit şehrine gidişin nasıl yapılacağına dair bilgiler alıyorsun. Bu bilgiler ışığında, Viernoit’ya ulaşmak için kuzey yönünde ilerlemen gerektiğini, yolun dağlık olduğunu ve resmi geçişin biraz zor olabileceğini öğreniyorsun. Bunun yanında dağlık alanlarda bazı patikaların olduğunu, ancak yolu bilen birini bularak daha rahat bir ilerleme sağlayacağın yönünde de bilgiler alabiliyorsun.

Aradan geçen yaklaşık bir hafta içinde, değişen mevsimle birlikte düşen sıcaklık ve yağmurlar, geceleri işletmedeki yoğunluğun da artmasına neden oluyor. Bu yoğunluk ise, sana burada geçirebileceğin vakitlerin de sonuna geldiğini anlatmaya çalışıyor. Şimdiye kadar kendini kalabalıktan ve gürültüden uzak tutabilmiş olsan bile, özellikle akşamları insanların daha yoğun bir şekilde kapalı alanda kalmaları nedeniyle artık insan sesleri de seni rahatsız etmeye başlıyor. Bu nedenle, bundan sonraki ilerleyişine yönelik ilk adımları atmanın vaktinin geldiğini de hissedebiliyorsun.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.

Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Esther
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 251
Joined: 17 May 2022, 16:06

12 Feb 2024, 06:34

Urilirn'in çabaları sayesinde iblis diyarını tek parça halinde terk etmeyi başaran Esther, kendisini tekrardan Bropaja'da bulmuştu. Henüz yaşananların şokunu üzerinden atmayı başaramamıştı. Açıkçası bu oldukça doğal bir durumdu, zira sadece birkaç saniye öncesine kadar ölümle burun burunaydı. Yine de genç kız herhangi bir korku veya ona benzer bir şey hissetmiyordu. Sadece düşünmesine dahi mani olan bir şok aşamasına girmişti.

Hızlıca etrafına bakındı. Her ne kadar etrafında kimsenin olmadığını bilmesine rağmen gözleri Theo ve Urilirn'i aradı. Birkaç saniye içerisinde bel bağlayacak kimsesinin olmadığını, gereksiz işler dahil bütün işleri kendisinin yapması gerektiğinde biraz canı sıkıldı. Lakin elden gelen bir şey olmadığından gibi bu duruma verebileceği tepkiler de sınırlıydı. Sadece derin bir nefes vererek birkaç saat önce içerisinden çıktığı hana doğru yürümeye başladı.

Genç kız içeriye girer girmez insanların ne kadar mutlu olduğunu gördü. Onlar için hava hoştu, zira daha önce hiç görmedikleri bir diyarda, daha önce hiç görmedikleri insanlar onların bu şen şakrak hayatlarını korumak için canları pahasına çalışıyorlardı. Elbette Esther onlardan birisi değildi fakat karşısındaki bu insanların, diğerlerinin yaptıkları fedakarlıkların bilincinde olmaması onu biraz hoşnutsuz etmişti.

Handa eğlenmekte olan insanlara karşı düşüncelerini bir kenara bırakarak bir odaya yerleşti. Sonrasında geçen günleri oldukça basit ve anlamsızdı fakat bu anlamsız günler genç kıza ihtiyacı olan toparlanma evresini geçirmesini sağlamıştı. Yaklaşık bir hafta boyunca iblis diyarında yaşadığı anılarını kafasında döndürüp durdu. Genç kız artık gücünün neye mukadder olduğunu daha da iyi kavramayı başarmıştı. Elbette hala yeterli seviyede değildi fakat Aledesleri takil ettiği takdirde kısa bir süre içerisinde istediği kudrete ulaşabileceğini farkına varmıştı.

Esther aslında Urilirn'in sözlerini takip ederek, gitmesini istediği yere gitmeyi düşünmüyordu. Zira şu vakit ortadan kaybolduğu takdirde ne Aludirler, ne de Aledesler peşine düşerdi. Lakin henüz yeteri kadar güçlü olmadığının oldukça net bir şekilde farkındaydı. Genç kız ömrünün sonuna kadar insanlardan saklanarak yaşamayı planlamıyordu ve Aledesleri kendisine katabileceği bir çok şey olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden şimdilik Urilirn'in dediği gibi Viernoit'e gitmeye karar verdi.

Esther kararını verdikten sonra handaki diğer insanlarla konuşarak Viernoit'e nasıl gidebileceği hakkında çeşitli bilgiler aldı. Önünde seçebileceği iki yol bulunuyordu. Bunlardan birisi sıradan bir insan gibi resmi yollardan geçmek, ikincisi ise bir rehber bularak patika yoldan geçmekti. Kendisine bu bilgiyi veren kişiler, resmi yollardan ülkeye girişin zor olabileceğini belirttiği için genç kızın önünde sadece tek bir seçenek kalmıştı. Her ne kadar bir rehber tutmak istemese de ne idüğü belirsiz bir yola tek başına çıkmaya pek niyetli değildi, özellikle bu mevsimde.

Esther handan çıktıktan sonra kuzeye, Viernoit şehrine doğru harekete geçti. Sınıra yaklaştıktan sonra kendisine bir rehber bularak patika yoldan geçmeyi planlıyordu.
Image

KÜNYE
İsim: Esther
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 22
Boy: 178
Kilo: 54
Sınıflar: Etkileyici - Defansif - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/40/0
Mevcut Para: 8000
İtibar: 7

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 9
İrade: 20
Zeka: 10

ALUDİR STATLARI
Görü: 5
Hakimiyet: 10
Mevcudiyet: 13

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

---------------------------------------------------

Image

KÜNYE
İsim: Dia (Masum kişi/kişiler anlamına gelmektedir)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 1.02
Kilo: 20
Tür: Peri
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 8
Güç: 5
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 10

YETENEKLER
Tatlı Tebessüm

TEKNİKLER
Peri Dokunuşu (5. Düzey)
Peri Salınımı
Rüzgarlı Gün (5. Düzey)
Mutlak Olan (Karakteristik Teknik) (2. Düzey)
Peri Kabusu


İblisin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

13 Feb 2024, 12:35

Yağmurun nispeten etkisini daha az gösterdiği bir sabah, işletmeden ayrılmak için hareketleniyorsun. İşletmede kaldığın süre zarfı boyunca ödemen gereken oda ve yemek bedellerini vermek için genellikle muhatap olduğun garsonu bulduğunda, senden herhangi bir ücret alamayacağını, Urilirn’in buna kızabileceğini söylüyor. Cebindeki pulaların bu şekilde ziyan olmamış olması ister istemez hoşuna gidiyor ve Viernoit’ya gitmen için şimdilik önünde bir engel de kalmamış oluyor.

Bropaja’yı kısa süre içerisinde arkanda bırakmanın ardından, öğrendiğin bilgilerden faydalanarak yolu takip etmeye başlıyorsun. Kuzeye doğru yaptığı ilerleme sırasında önce dar denebilecek ve yağmur nedeniyle bir parça bozulmuş yollardan ilerliyorsun. Yol boyunca karşına birkaç at arabası çıksa bile, senin yaya ilerleyişine pek aldırış etmeksizin yollarına devam ediyorlar. Ancak yürümekte olduğu yol, bir an için tüm bu kaosun başladığı kasabayı andırdığı anda, aklına ister istemez Runqel ile olan ilerleyişin ve sonrasında yaşananlar geliyor. Bununla birlikte, olayların sarpa sarmaya başlaması içindeki tedirgin havayı biraz daha körüklese bile, tüm bunların adımlarına sirayet etmemesi için elinden geleni yapıyorsun. Bu sayede de yürüyüşü hızın her zamankinden biraz daha yavaş olsa bile, ilerleyişin rahatlıkla devam ediyor.

Dar yolun geniş bir ağaçlık alanla birleşmesiyle birlikte yol ayrımına doğru yaklaşmanla birlikte, iç güdülerin sana Tenerin şehri ile Clevania Ülkesi’ne gidecek başkaca bir yol ayrımına geldiğine işaret ediyor. Bu aşamada kuzey yönündeki ilerleyişini devam ettirmen gerektiğini bilerek, daha geniş olan ve yağmurdan pek de etkilenmemiş yola çıkarak ilerleyişini sürdürüyorsun. Bu yolu, sana anlatılanlara göre daha işlek bir şekilde bulmayı umsan bile, mevcut durumlar nedeniyle hemen hemen anlatılanların yarısı kadar bir doluluk görüyorsun. Aclania’dan giden at arabalarının sayılarının Clevania’dan gelenlere nazaran daha fazla olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsun. Bunun muhtemel sebepleri de kafandan geçse de, günün tepeye ulaşmasıyla birlikte yavaştan yorulmaya başladığını da fark ediyorsun. Önündeki yolun daha ne kadar kaldığı konusunda net bir fikrin olmasa bile, yaya bir şekilde yapacağın ilerlemenin de tahmininden daha güç geçeceğini düşünmeden edemiyorsun. Ancak, yolu bir başkasıyla gitmeyi tercih etmen durumunda ise, karşılaşacağın onlarca soruyla muhatap olmak da pek cezbedici görünmüyor. Dolayısıyla bu noktada, yola ne şekilde devam etmen gerektiğini net bir şekilde belirlemen gerektiğini hissediyorsun.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Esther
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 251
Joined: 17 May 2022, 16:06

16 Feb 2024, 03:58

Yağmur yüzünden yavaşlamış adımları, yol boyunca düşünmek için ona bolca vakit tanımıştı. Bu zamana kadar yaptıklarını ve verdiği kararları detaylıca gözden geçirdi. Aludir karargahında yaşadıkları, Aledeslere katılması, iblisin gücünü nasıl uyandırabileceğini öğrenmesi ve daha nicesi. Genç kız bu düşünme sürecinin ardından bir kez daha seçtiği yolun yanlış olmadığını anlamıştı. Bu yola özgürlüğünü elde etmek için girmişti ve amacına ulaşmak için önünde uzunca bir yol bulunuyordu. Elbette o da diğerleri gibi Aludirlere bağlı kalıp refah içerisinde bir hayat yaşayabilirdi fakat buna gerçekten de yaşamak denilebilir miydi? Günün birinde deney faresi pozisyonundan kurtulup güç sahibi olduğunda dahi değişecek tek şey kafesinin biraz daha genişleyecek olmasıydı. Üst rütbelerinden emir geldiğinde tabi efendim diyerek kendisine verilen görevi tamamlamak adına üsten ayrılacak ve sonrasında geri dönecekti. Ne anlamı vardı ki böyle bir hayatın? Genç kızın en büyük arzusu merak duygusunu gidermekti. Aludir olmadan önce nasıl bir insan olduğunu, sıradan insanların nasıl yaşadığını, iblislerin neden insanlarla savaşmak zorunda olduğunu ve daha nicesine merak ediyor, bu sorulara bir yanıt bulmak istiyordu. Aludirlere kalarak bunu gerçekleştiremedi, gerçekletirse dahi kim bilir hangi konuma geldikten sonra yapabilirdi. Her ne kadar sabırlı bir insan olsa da aklındaki sorulara yanıt bulmak için onlarca yıl bekleyecek hali yoktu. Bir an önce Aledesler aracılığıyla gücünü kullanmayı öğrenmeli ve arzuladığı özgürlüğe kavuşmalıydı.

Genç kız düşüncelere dalmış biçimde uzun bir süre yürüdükten sonra yolcuğuna nasıl devam edeceğine karar vermesi gereken yol ayrımına ulaştı. Buraya gelmeden önce bir rehber tutarak dağlık yoldan giriş yapmasının daha kolay olacağını düşünmüştü fakat yola çıkar çıkmaz bu düşüncesinden vazgeçmişti, zira tek başına giderek birkaç saat fazla yürümeyi, yanında sürekli dırdır edecek birisiyle yürümeye tercih ederdi. Ayrıca tek problem de bu değildi. Genç kız yalan söylemekten haz etmeyen birisiydi. Kendisiyle yolculuk edecek kişinin birkaç sorusuna karşın sessiz kalmak zorunda kalarak üstüne gereksiz bir şüphe çekebilirdi. Aynı şey legal yoldan giriş için de geçerliydi. Normal şartlar altında paralı asker, tüccar veya son gelişmelerden sonra kaçan bir mülteci olarak kendisini tanıtabilirdi fakat hiçbir şart altında yalan söylemek istemiyordu. Bu sebeplerden ötürü karar vermesi de pek uzun sürmemişti. Yalnız başına patika yoldan ilerleyerek Clevania'ya girecekti. Yağmurdan ötürü patika yolun bozulmuş olabileceğinin farkındaydı, bu sebepten ötürü öncelikle dinlenmesi gerekiyordu. O yüzden yoluna devam ederken yağmurdan sakınabileceğini düşündüğü ilk noktada biraz soluklanacak ve yoluna devam edecekti.

Not: Bir süre mobilden yazacağım için RP kalitesinde düşüş olabilir, şimdiden kusuruma bakmayın.
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

17 Feb 2024, 14:26

Önünde kalan bilinmez yolu ilerleme şeklini kafanda netleştirmenin arından, kendini patika yola ulaştıracak güzergahta ilerlemeye başlıyorsun. Bu yolculuğun esnasında ana yol niteliğinde olan yerden yaptığın ilerleme sırasında, birkaç kendini bilmez ahmağın sözlü tacizlerine maruz kalsan da, bunları önemsemeyip yoluna devam ediyorsun. Bir saate yakın bir sürenin ardından ise, sana bahsedilen patika yola erişiyor ve ilerlemeni bu yol üzerinde yapmaya başlıyorsun.

Yağmurun yer yer şiddetini arttırması, ilerleyişine engel olabilecek nitelikte olmasa bile, ilerlediğin yolu giderek çamura bulaması en büyük azizliğin oluyor. Bunun yanında, patikanın giderek bir dağ eteğinden tepelere doğru çıkması ve zeminin yer yer taşlık olmaya başlaması da seni yavaşlatan ve adımlarını daha tedbirli atmaya iten bir diğer etmen oluyor. Yağmurun yağmasıyla kayganlaşan taşlar, adımlarını sert bir şekilde yere vurmana neden olurken, bu da ister istemez ekstra bir yorgunluk olarak hanene ekleniyor. Bu şekilde koca bir dağı aşacak olmak ise, ister istemez tercihini sorgulamana neden oluyor.

Var olan tüm enerjinle yaptığın yolculuğun, akşam vakitlerine yaklaşmasıyla bir mola vermeni zorunlu kılıyor. Patikanın yer yer bir insanın ellerini kullanmasını bile zorunlu hale getirecek derecede daralması, bir kenarının uçurum olması ve durmadan yağmurun yağması, ilerlemenin beklediğinden çok daha yavaş ve sancılı geçmesine neden oluyor. Ancak işin iyi yanı, akşam karanlığının yavaş yavaş çökmesiyle birlikte, patikadan aşağıya inen yolun hemen bitiminde parlayan ışıklar, burada küçük de olsa bir yerleşkenin olduğunu sana gösteriyor. Bu haliyle bulunduğun noktanın artık Clevania Ülkesi’nde olduğunu bile düşünmeye başlıyorsun. Diğer bir yandan ise, yağmur dinecekmiş gibi durmasa bile, mola verdiği tepe noktalarda bulduğun bir dağ oyuğunun seni tamamen yağmurdan koruması muhtemel görünüyor. Ancak yağmurun yağış hızının artması karşısında oyuğun su dolabileceğini öngörerek, doğrudan bir dinlenmeye geçmek yerine oyuğun önündeki toprağı eğimli hale getirip suyun yolunu değiştirmeye başlıyorsun. Yaklaşık yarım saat kadar süren bu faaliyetinin ardından ise, geceyi huzurla geçirebileceğin bir alana kavuşuyorsun.

Yanında bulunan sınırlı miktardaki azıkla geçirdiğin öğün ve pek de rahat olmasa bile sana enerji veren bir uyku faslının ardından, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte tekrar yola koyulmaya başlıyorsun. Sabah vakitlerine kadar yağan, ancak sen uyanmadan yaklaşık 1-2 saat önce kesilmiş gibi duran yağmur bu kez sana zorluk yaratmaktan imtina etmiş gibi duruyor. Ancak yine de, zeminin mevcut durumu halen daha ilerlemeni zorlaştıracak gibi duruyor ve bu haliyle akşam vakti gördüğün yerleşkeye ancak öğle vakitlerini biraz geçerken varabileceğini düşünüyorsun.

Dağın diğer yakasındaki eteklere yaptığın ilerleme, tahmin ettiğin gibi sancılı, yer yer kayıp düşerek kalçanı ve belini incitmeli olarak yarım gün kadar sürüyor. Bu sürecin sonunda ise dağ eteğine ulaşıyor ve yağmurdan tamamen çamura dönmüş tarlaları görüyorsun. Dağdan gelen sularla birlikte neredeyse tamamen su altında kalmış bu tarlalarda çalışma imkanı pek bulunmuyor ve çalışan birilerini de görmüyorsun. Ancak uzaktan ufak ve muhtemelen 100-200 hanelik yerleşke, içerisinden gelen ve mesafe dolayısıyla pek de anlaşılmayan seslerle seni çağırmaya başlıyor. Uzaktan görebildiğin kadarıyla, yerleşkedeki yapıların eski ve ahşap-taş karışımı olduğunu anlayabiliyorsun. Hepsinden de ötesi, yerleşkeye doğru adımlarını atmaya devam ederken, karşına yaşayabileceğin en büyük sorunlardan biri de çıkıyor. Zira biraz önce duyduğun sesler, artık anlaşılır bir kıvama gelmiş olsa bile, konuşulan dilin senin kullandığın dil olmadığını fark ediyorsun.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Esther
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 251
Joined: 17 May 2022, 16:06

19 Feb 2024, 04:52

Yoğun yağmurun altında patika yoldan ilerlemek pekte iyi bir fikir değildi fakat Aclania tarafından aranıyor olma ihtimaline karşı dikkatli olması gerekiyordu. Açıkçası son gelişmelerden sonra Aclania'nın kendisine ayıracak vakti olmadığından emindi fakat tedbirli olmaktan da zarar gelmezdi. Bu sebepten ötürü patika yolda bir başına ilerlemeye karar verdi. Genç kızın şansına tam yola çıkmaya karar verdiği vakit gök delinircesine yağmur yağmaya başladı. Zaman geçtikte yağmur şiddetini daha da arttırdı. Patika yolun normal şartlar altında dahi ilerlemesi zor bir yol olması genç kızın yolculuğunu oldukça çetrefilli bir hale getirmişti.

Nereye gittiğine dair kesin bir fikrinin olmaması her ne kadar onu rahatsız etse de yolu takip ettiği takdirde bir yerleşkeye ulaşacağını biliyordu. Genç kız bu düşüncesinde pekte haksız değildi, zira güneş batmaya başlarken ufukta bir kasaba görevilmeye başladı.

Genç kız doğruca kasabaya gitmeyi, kendisini temizledikten sonra rahat bir yatakta geceyi geçirmeyi planlıyordu fakat güneşin batışıyla birlikte bu fikrinden hemencecik vazgeçti. Gündüz gözüyle dahi tehlikeli olan bu yolda gece yürümek hiçbir akıllının yapacağı iş değildi. Hal böyle olunca genç kız geceyi geçirmek için bulunduğu araziyi keşfe çıktı.

Kısa bir süre sonra bir dağ oyuğuyla karşılaştı. En azından geceyi burada getirebilirim diye düşündüğü sırada oyuğun içini incelemeye başladı. Oyuğu incelemeyi bitirdikten sonra başını hafifçe yukarı kaldırdı ve sağ elinin baş ve işaret parmaklarıyla burnunun alnıyla birleştiği noktayı hafifçe sıktı. Derince iç çekerken suratında durumdan hiç memnun olmadığını net bir şekilde belli eden bir ifade vardı.

Genç kız yaklaşık yarım saat boyunca oyuğun içerisindeki toprağı eşeleyerek bir eğim oluşturmayı başardı. Bunu yapmasının sebebi yağmurun şiddetini arttırdığı takdirde oyuğu suyla dolabilecek olmasıydı. Genç kız sonunda geceyi 'rahat' bir şekilde geçirebileceği bir yer bulduğu için memnun olsa dahi hissettiği yorgunluğun tamamıyla gitmesi için yumuşak bir yatakta yatması gerektiğini biliyordu.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte ağzına birkaç lokma yiyecek atarak içerisinde bulduğu oyuktan çıktı ve yola koyuldu. Her ne kadar yağmur bitmiş olsa da yolun durumu pek iyileşmiş değildi. Kabaca bir hesap yaparak öğleden sonra kasabaya ulaşabileceğini fark etti ve tekrardan derin bir şekilde iç geçirdi.

Güneşin tepeye ulaşmasının üzerinden kısa bir süre geçtikten sonra kendisini kasabanın girişinde buldu. Harap olmuş tarlaları ve taştan evleri kısa bir süre inceledikten sonra kasabanın merkezine doğru ilerlemeye başladı.

Kısa bir yürüyüşün ardından etraftan duyduğu sesler yavaşça netleşmeye başladı. Her ne kadar sesler netleşmiş olsa da genç kız söylediklerinden hiçbir şey anlamıyordu, farklı bir dil konuşuyorlardı. Bir kez daha Dünya hakkında ne kadar bilgisiz olduğunun farkına vardı. Açıkçası bunun olabileceğini tahmin etmemişti.

Her ne kadar sınır kasabasında olsa dahi kendi dilini konuşan birilerini bulmasının pek kolay olmayacağını düşünüyordu. Yine de bu üzerinde düşünülecek bir konu değildi, daha doğrusu o anda genç kızın önceliği o değildi. İlk olarak kalabileceği bir yer bulmayı ve kendisini temizledikten sonra günün kalanını dinlenerek geçirmeyi planlıyordu. Henüz yolculuğunun başındaydı ve acele etmesi için herhangi bir sebep bulunmuyordu.
Image

KÜNYE
İsim: Esther
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 22
Boy: 178
Kilo: 54
Sınıflar: Etkileyici - Defansif - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/40/0
Mevcut Para: 8000
İtibar: 7

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 9
İrade: 20
Zeka: 10

ALUDİR STATLARI
Görü: 5
Hakimiyet: 10
Mevcudiyet: 13

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

---------------------------------------------------

Image

KÜNYE
İsim: Dia (Masum kişi/kişiler anlamına gelmektedir)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 1.02
Kilo: 20
Tür: Peri
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 8
Güç: 5
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 10

YETENEKLER
Tatlı Tebessüm

TEKNİKLER
Peri Dokunuşu (5. Düzey)
Peri Salınımı
Rüzgarlı Gün (5. Düzey)
Mutlak Olan (Karakteristik Teknik) (2. Düzey)
Peri Kabusu


İblisin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

20 Feb 2024, 13:58

Yerleşkeye doğru ilerleme başlıyor ve gözlerin henüz daha yerleşkenin girişinde konaklayabileceğin bir yer aramaya başlıyor. Her ne kadar giriş yaptığın yerleşke sınırda bulunsa bile, herhangi bir sınır kasabasında bulabileceğin türden bir tabela veya seni yönlendirebilecek bir işaret göremiyorsun. Neredeyse tek düze ve bakımsız görünen ahşap taş karışımı eski binalar, Aclania’nın mimari açından ne denli ilerde olabileceği konusunda da sana fikirler vermeye başlıyor. Bununla birlikte, ilk olarak önüne çıkan yaşı küçük diyebileceğin insanlar gördüğünde, üzerlerindeki eski ve yamalı kıyafetler bu yerleşkenin ekonomisinin de pek iyi olmadığını göstermeye yetiyor. Patikadan hallice bir yolun sağ ve soluna kurulmuş gibi dursa bile, tamamen bir düzensizliğin hakim olduğu yerleşke içerisine doğru ilerlediğinde, bu kez daha büyük yaşlı insanlar görmeye başlıyorsun. Otuzlu yaşlarına gelmiş erkek ve kadınlar önünden geçip giderken, hiçbirinin sana bakmadığını da görebiliyorsun. Sanki özellikle seninle göz göze gelmekten çekinmiş gibi duran bu insanlar, adeta sen hiç var olmamışsın gibi yollarına devam ediyor. Geride bıraktığın birkaç yapı, aradığın kriterlerin hiçbirini karşılamıyor gibi görünüyor ve işin vahim kısmı, önünde kalan yapıların da gördüklerinden pek farkı bulunmuyor.

Adımlarını atmaya devam ettikçe, gördüğün birkaç tarım aleti ve saban gibi duran tahta eşyalar, bu yerleşkenin girişindeki tarlalardan elde edilen gelirle geçinildiğini sana gösteriyor. Ancak bunun yanında, 3-5 kişiden oluşan bazı grupların ellerinde tuttuğu parlak cisimleri birbirlerine göstermeleri, geçim kaynaklarının bundan fazlası olabileceğini düşündürtüyor. Her ne kadar aralarındaki konuşmaları pek anlamasan bile, birinin diğerlerine gösterdiği avuç içinden küçük parlak cisimlere ki bu cisimler sana sıradan metallerden farksız görünmüyor, diğerlerinin dikkatli bir şekilde bakması dikkatinden kaçmıyor. Tam bu esnada, yerleşkenin hemen hemen ortalarına geldiğin sıralarda, 6 kişiden oluşan bir grubun benzer bir konuşmanın içerisinde olduğunu görüyorsun. Bu kişilerden biri seni fark ettiği anda, bakışlarını bir anda senin üzerinde tutmaya başlıyor. Görünümünün, buradaki pek de güzel olmayan kadınlardan farklı olması nedeniyle bu bakışlara maruz kaldığını düşünmeden edemiyorsun. Tipsiz ve kel adam seni süzmeye devam ederken, elinde cisim tutan adam da bu bakışları fark ettiğinde bakışlarını sana çeviriyor ve seni gördüğü anda elindeki cismi yırtık pantolonunun cebine atıyor. Bu hareketinden sonra grubun tamamının bakışlarını sana döndüğünü görüyor ve aralarında bir konuşmanın geçmeye başladığını duyuyorsun.

“Sdid af sisa. Sia drit ta eh nodytill!

“Sia sdidsz betafu! Caps unn ohwey myznsum sisa?”

“Si helke ohwey caps ropi, sisa ailn reth myznsum sisa!”

“Dafast? Sia sdidsz porri, si ji unn helke sia rone ehda pula?”

“Kip je baelsz! Ohwey caps sayd sisa! Sia sdidsz miy despermyb.”

“Si weiev unnpeb vaey eh aeyon iet fliyshsz bej shita! Sia drit ta Aclanian! Miy sia abd ta rast diravar!”

“Ada baelsz! Han sia hase lon nin vi Lorn Urilirn myzmpan, reth ohwey feim er sayd sisa. Othser, Lorn Urilirn hepd puncyt lek!”

“Weiev ven vaite vaey Lorn Uurilirn recnred? Dro! Spizkip, jisz sie rike nevt ohwey myznsum sisa defrinz myzmpan!”

“Han sia hase Aclanian, reth Si hepd ait myznsum sisa! Nevt'sz evd misver!”


Bu konuşmalardan sonra, sana ilk bakan ve son cümleyi söylemiş olan 160 boylarında, çelimsiz gibi görünen ve yüzünde pek de meymenet bulunmayan adam yerinden hareket edip sana doğru gelmeye başlıyor. Adamların kendi aralarındaki ifadesiz konuşmalarına rağmen, yanına doğru geldiği sırada yüzüne bir gülümseme takınan adam “Ada dwin yavel! Dag ven weirt Aclania?” diyor sana, sesini duyurabilmek için bağırarak. Hemen ardından ise tekrar “Dag ven weirt Aclania?” diyerek yanına doğru gelmeye devam ediyor ellerini cebine sokarak.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Esther
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 251
Joined: 17 May 2022, 16:06

26 Feb 2024, 00:46

Pasiflik için kusura bakmayın, yoğun bir haftaydı. Pazartesi 12-13 arası yazmış olurum.
Image

KÜNYE
İsim: Esther
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 22
Boy: 178
Kilo: 54
Sınıflar: Etkileyici - Defansif - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/40/0
Mevcut Para: 8000
İtibar: 7

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 9
İrade: 20
Zeka: 10

ALUDİR STATLARI
Görü: 5
Hakimiyet: 10
Mevcudiyet: 13

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

---------------------------------------------------

Image

KÜNYE
İsim: Dia (Masum kişi/kişiler anlamına gelmektedir)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 1.02
Kilo: 20
Tür: Peri
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 8
Güç: 5
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 10

YETENEKLER
Tatlı Tebessüm

TEKNİKLER
Peri Dokunuşu (5. Düzey)
Peri Salınımı
Rüzgarlı Gün (5. Düzey)
Mutlak Olan (Karakteristik Teknik) (2. Düzey)
Peri Kabusu


İblisin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-
User avatar
Esther
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 251
Joined: 17 May 2022, 16:06

26 Feb 2024, 13:26

Esther yerleşkeye girdiği vakit karşılaştıkları karşısında büyük bir kültür şokuna uğradı. Çevresindeki yapılar ve insanlar Aclania'dan çok daha düşük bir yaşam standartına sahipti. Her ne kadar Aclania'yı pek gezip görmüş olmasa da aradaki farkı anlamak kendisi için pek zor olmamıştı. Lakin bu durum pek umurunda da değildi, her ne kadar sıradan insanların hayatlarını gözlemlemek istiyor olsa da aradaki dil bariyeri yüzünden bunu tam istediği şekilde gerçekleştiremeyeceğini fark etmişti. Bu yüzden şimdilik bu konuya pek ilgi göstermeyi tercih etmişti. Özellikle içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında sıradan insanları gözlemlemek onun için elzem değildi.

Genç kız kendisini görmezden gelen insanların arasından yürümeye devam etti. Dik bakışlarıyla istemsizce onları rahatsız ediyor olmasına rağmen o bunun farkında değildi. Etrafta herhangi bir tabelanın bulunmaması ve köyün beklediğinden daha düşük refah seviyesine sahip olması aradığı dinlenme noktasının burası olmadığı konusunda emin olmasına vesile olmuştu. Yine de en azından gideceği şehrin hangi tarafta olduğunu öğrenebileceğini umuyordu.

Biraz daha ilerledikten sonra birkaç kişiden oluşan bir grup bakışlarını kendisine yönelterek konuşmaya başladı. Esther her ne kadar tam olarak ne dediklerini anlayamasa da hareketlerinden ve söyledikleri birkaç kelimeden bir şeyler çıkartmıştı. Özellikle Urilirn'in isminin geçmesi kendisini şaşırtmış olsa da onun buralarda tanınması işini daha da kolaylaştıracak gibi gözüküyordu.

Aralarındaki konuşma bittikten sonra kısa, kel adam kendisine doğru yürüyerek bir şeyler söyledi. Esther herhangi bir şey anlamasa da en azından yol tarifi alabileceğini umarak konuşmaya başladı.

Öncelikle sağ elinin baş parmağıyla göğsünü işaret ederek. "Aclania" dedi. Ardından işaret ve yüzük parmağını kullanarak bir yürüme işareti yaptı ve "Viernoit" dedi. Hemen ardından ise etrafı göstererek "Hangi yol?" diye sordu.

Her ne kadar adam istediği bilgileri verecek gibi durmasa da şansını denemekten bir zarar gelmeyeceğini biliyordu. Urilirn'in ismini özellikle zikretmemişti zira buradaki insanların ona nasıl bir tepki vereceğini tam olarak kestirememişti.
Image

KÜNYE
İsim: Esther
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 22
Boy: 178
Kilo: 54
Sınıflar: Etkileyici - Defansif - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/40/0
Mevcut Para: 8000
İtibar: 7

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 9
İrade: 20
Zeka: 10

ALUDİR STATLARI
Görü: 5
Hakimiyet: 10
Mevcudiyet: 13

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

---------------------------------------------------

Image

KÜNYE
İsim: Dia (Masum kişi/kişiler anlamına gelmektedir)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 1.02
Kilo: 20
Tür: Peri
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 8
Güç: 5
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 10

YETENEKLER
Tatlı Tebessüm

TEKNİKLER
Peri Dokunuşu (5. Düzey)
Peri Salınımı
Rüzgarlı Gün (5. Düzey)
Mutlak Olan (Karakteristik Teknik) (2. Düzey)
Peri Kabusu


İblisin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
-
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

26 Feb 2024, 14:23

Adamın yüzüne yerleşmiş yılışık ifade, Aclania kelimesini dile getirmenin ardından daha da yoğun bir sarkıntılığa doğru sürükleniyor. Ne var ki, ağzından Viernoit kelimesi düştüğü anda, sanki adam bir anda karşısında pek muteber birini görmüş gibi adeta esas duruşa geçiyor! Yüzündeki tüm kan çekilen ve kaskatı kesilen adam, kaçamak bakışlarla diğerlerini kesmeye başlarken, konuşman da son buluyor. Ancak adam senin konuşmayı kesmenle birlikte, sanki acilen bir şeyler söylemesi gerekiyor gibi panikle “Viernoit? Si elt zedatniv zedatniv languin! Si ayhink ven dag fyust eh travelill. Si weiev dro thinkay nevt ven dag nin vi Lorn Urilirn'sz ladaen!” diyor. Ancak adamın neredeyse el pençe pozisyonuna geçişi, diğer kişilerin de dikkatini çekiyor ve gruptan biri “Ada! Dafast hase jutreyri ellin? Ohwey dag gonna rob sisa, vock't ohwey?” diye bağırıyor. Ne var ki karşındaki adam, sanki söylenenleri anlıyormuşsun gibi yüzüne mahcup mahcup bakmasının ardından arkadaşlarına döndüğünde, sen de bakışlarını bir kez daha o tarafa çeviriyorsun.

Etraftaki kişilerin size doğru gelmeye başlamasıyla birlikte, seninle konuşan adam paniğe kapılmış bir halde iki elini de yana açıp “Talt! Talt! Sia hase nin vi Lorn Urilirn'sz ladaen! Sia lezzsz er daiy er Viernoit!” diyor. Bu sözler üzerine gruptakilerine neredeyse havaya kaldırdıkları adımları bile yere indiremiyorlar. Her birinin de yüzüne derin bir keder çökmüş gibi kimlikleri silinmeye başlarken grup kendi için konuşmaya başlıyor bir kez daha.

"Dafast? Inm ert hase jutreyri er lek? Si zedatniv lezz er myznsum. Si jazz ropi sisa!"

"Miy, dafast dag ohwey gonn ji?"

"Si helke ohwey drit sayd sisa. Da iffer, Lorn Urilirn hepd puncyt lek zedatniv turor!"

"Iaahn, si helke miy."

"Roe sia abdunn oulett rast hadathya. Ohwey caps prot Lorn Azahil!"

"Ah, kip je! Ven rike, sie rone biehyk lauheir ailn haikeid freed ehnumpit!"

"Apr unn ven vay vris yesh ivb?"

"laahn, sie yor dehwri er myznsum evd miyen! Dafast eh basztar!"

"louwe'sz focusz baelsz! Sia hase waitri ehn kaleg."

"Reth, ohwey caps reth Lorn Azahil dinnal."

"Dro, si zedatniv ji unn lezz er vay nevt bael! Ven messid oen me, ven hepd grell oen me!"


Grup kendi içinde konuştuktan sonra, sanki büyük hayal kırıklığı yaşamış gibi ellerini yırtık ceplerine atıp geri dönerken, seninle konuşan kel adam bir hışımla arkadaşlarının arkasından “Comigled!” diye bağırıyor. Arkadaşları adamın dediklerini pek umursamamış gibi yollarına devam ediyor ve seninle konuşan kel adam ağzından bir şeyler geveledikten sonra tekrar yüzünü sana dönüyor. Adam bir süre yüzüne saf saf bakmasının ardından senin yaptığına benzer şekilde ilk önce kendini gösteriyor ve “Si!” diyor. Hemen ardından ise elini yere paralel bir şekilde uzatıp olabildiğinde yukarıya kaldırıyor ve “Lorn Azahil!” diyor. Sanki konuştuğu dili anlamıyormuş gibi değil de sağırmışsın gibi bağırarak ve büyük büyük hareketlerle bu üç kelimeyi dile getirmesinin ardından adam senin gibi yürüme işareti yaptıktan sonra “Viernoit!” diyor. Bu derin konuşmasından sonra ise anlayıp anlamadığını sorgularcasına kafasını sallamaya başlamaya adam sonrasında ufak adımlarla ilerlemeye başlıyor ve sağ eliyle de kendisini takip etmen gerektiğini belli eden bir işaret yapıyor.

Başına ne gelebileceğini bilemeden, ancak adamın tavırları ve cümlelerinde başka bir Lord isminde bahsetmiş olması nedeniyle, adımlarını önünde ilerleyen adama uydurmaya başlıyorsun. Yerleşkenin ana meydan gibi yerinden çıkıp sağa doğru girmenizin ardından, genellikle çöplerin bulunduğu bir yere varıyorsunuz. Bu esnada adam bir yandan da seni kolaçan etmeye devam ederken, neredeyse metruk diyebileceğin bir yapının önüne geldiğinde adam hemen önünüzdeki kapıyı gösteriyor. Eliyle içeri girme işareti yapan adam sanki bir şekilde güven telkin etmeye çalışır gibi görünürken, yavaşça ittirdiği kapının menteşelerinden kopup yere düşmesiyle büyük bir gürültü de açığa çıkıyor! Geldiğiniz yerin ve birlikte ilerlediğin kişinin sana pek güven vermemiş olması, seni temkinli olmanın ötesine doğru iterken, kel adam sanki büyük bir şapşallık yapmış gibi yüzüne gülümsemekle yetiniyor.

Kapının üzerine basarak içeriye girdiğinizde ise, gördüğün manzara tahmininde çok da farklı olmuyor. Oldukça büyük bir salon olarak düşünebileceğin alanda, her yer birbirine girmiş şekilde ahşap masa ve sandalyelerle dolu görünüyor. Yerlerin ve hatta duvarların bile pisliği, tahminlerinin ötesine doğru ilerlemeye başladığında, kel adam “Lord Azahil! Lautnin lezzsz er vay ven!” diye bağırıyor. Tam bu esnada, masa karmaşasının bir tanesinde yaşanan hareketlilik bakışlarını oraya dönmesine neden oluyor. Sandalyelerin birleştirilmesiyle oluşturulmuş bir alana, üstü masalar kapatılacak şekilde güvenli bir yer ayarlanmış gibi yaratılan manzara karşısında, önce anlamsız bakışlarını atıyor ve ardından, bu masaların etrafa düşmesiyle birlikte içini bir merak duygusu kaplamaya başlıyor. Masalar yere düşerken duyduğun birtakım anlamsız nidalar, sanki uyuyan birinin zorla uyandığını sana anlatıyor. Tam bu esnada, mora çalan dalgalı saçlar dikkatini çekiyor. Sandalyelerden kalkan adama ait olan bu saçlar pek de temiz durmasa bile muhatabın olacak kişiye ait olduğunu düşünmeye başlıyorsun. Bu sırada iki kolunu yukarı kaldırarak gerinen adam “Ha~~ Size beni rahatsız etmeyin demedim mi?” diyor mıymıy bir şekilde. Ancak adamın uyanmasıyla birlikte yanında duran kel adam sana doğru kafasını eğip selam verir gibi durduktan sonra hızlıca yanından sıvışıveriyor!

Mor saçlı adamın birkaç metre arkasında ve yığınların arasında sadece kafasının arkasını görebildiğin bir şekilde durduğun esnada, mor saçlı adam kafasını yavaşça çeviriyor ve boş bakan gözleriyle sarhoşluğun en büyük alametlerini sergilerken “Ha~~ Bir kadın mı? Bugün şanslı günüm mü?” diyor keyfe gelen bir ses tonuyla.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Diğer Bölgeler”