Yok Olan Hayallerin Avuntuları (Inias | Diniel | Gadiel | Dina | Zenahpuryu)

User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

15 Feb 2024, 13:03

Odaya adım attığımızda, karşımıza beklediğimizden çok daha büyük ve ferah bir mekan çıktı. Yağmur damlalarının camlara çarpmasıyla oluşan ses, odanın atmosferine gerçeklik katıyordu, ancak bizim dikkatimizi çeken tek şey masanın ortasındaki genişliğiyle göz alıcı duruşuydu. Masanın iki tarafında oturanlar, organizasyonun liderleri olduğu için tanıdık yüzlerdi. Gözlerimiz bulundukları yere sabitlenmiş olsada, liderlerin yüzlerindeki ifadelerde bizi gördüklerinde beliren hafif değişiklikleri fark ettik. Odaya yayılan ağır hava, ciğerlerimize nüfuz ederken, hızla masayı gözden geçirerek her bir yüzü ezberlemeye çalıştık.

Masanın her bir köşesine yayılmış organizasyon liderleri birbirlerinden farklı auraları ve tavırlarıyla odanın atmosferini çok ağırlaştırıyorlardı. Her bir kişinin üzerinde ayırdığım bakışlarım, ruhumda birikmiş olan koca yorgunluk ve bilinmezlik hissinden dolayı çokta uzun sürmemişti; ama açık konuşmak gerekirse her birinin neden burada birer lider olarak oturduklarını sorgulamama gerek yoktu. O auraya sahiptiler.

Herkesi incelememiz bittiğinde ve onlarda bunu idrak ettiğinde odadaki en saygın kişi olduğunu düşündüğüm Vahşi Savaşçılar Birliği lideri Boaldir geçmemiz gereken noktayı göstermişti. Herkesin yoğun bakışları altında odadaki o boşluğa geçtiğimizde derin bir nefes alırken buldum kendimi. Bu odadaki herkesten daha az şey biliyor ve daha az deneyime sahiptim; ama belki de dürüst olmak gerekirse birçoğunun insan ömrüne sığdıramayacağı şeyi belki de bir aydan daha az kısa bir sürede yaşamıştım. Kafamın içi idrak edemediğim ve çözemediğim o kadar çok şeyle doluydu ki, aslında şu an bu insanların karşısında olmam gerektiğinden daha dik ve hevesli gözüküyordum. Çünkü kafamdaki soruları çözümleyebilmem için bir süredir arzuladığım o özgürlüğe bu odadaki yaşanacak şeylerden sonra elde edeceğimi düşünüyordum. Eğer onlar vermezse ben kendi özgürlüğümü edinebilmek için tüm bu güçlü liderlere kafa tutmaya razıydım; çünkü kafamdaki her bir soru ömrümü ve ruhumu tüketen bir parazit gibiydi.

Bundan dolayı odadaki çoğu kişinin ilgi ve alakası üzerimizden eksildiğinde dahi ben Boaldir üzerinden bakışlarımı çekmemiştim. Pür dikkat, tamamen duygudan yoksun ama net bir ifadeyle gözlerimi onun gözlerine dikmiştim. Amacım saygısızlık değildi. Sadece ona istediğini vermek ve ondan istediğimi almak istiyordum.

O sözlerini tamamladığında başta İnias, sonra Diniel ve en sonda Zen olmak üzere üçü sırasıyla söz almıştı. İnias ılımlı, Dinel sert ve Zen’de benzer bir sertlikte söze girmişti. Tüm bu yaşananlardan sonra en güvendikleri kişiden darbe almak onları çok etkilemiş olmalıydı. Eletha ile benden daha fazla zaman geçirmişlerdi ve yaşadıkları hayal kırıklığın büyüklüğü benimkinin yanında kocaman bir dağ olmalıydı.

Belki de bu yüzden herkesten farklı bir tutumum vardı.

“Sizleri gayet iyi anlıyorum… Sormak istedikleriniz ve öğrenmek istedikleriniz var. Size yardımcı olmaktan çekinmeyeceğim. Dilediğiniz her şeyi sorabilirsiniz, açık yüreklilikle cevap vereceğim; ama sizlerden benimde öğrenmek istediğim birkaç şey var. İlki o gün orada Ela’da vardı. Ona ne oldu? İkincisi…” Bir an boşluğa sadece bakışlarım değil, cümlelerim de düştü. Sessizlikle geçirdiğim birkaç saniyenin ardından; “İkincisini odadan çıkmadan önce söyleyeceğim. Lütfen sorun, hazırım!” dedim, bir kez daha bakışlarım Boaldir’e doğru yükselirken.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

16 Feb 2024, 03:17

Ne diyorsunuz siz ya...

Dönen tilkilerden haberi yoktu. Teker teker konuşuyorlardı. Kim olduğunu bilmediği, kimin tarafından iplerinin tutulduğunu hiç ama hiç bilmediği yüzler. Kendi içindeki girdapta boğulmakta meşguldü uzun bir süredir. Başka ruhların, onun ruhunu eritmesine seyirci kalmak istemiyordu. Bir ruh, kendi iç karanlığının derinliklerinde dolaşırken, çevresindeki olayların perdelediği gerçekliğiyle çarpışıyordu. Zihninin labirentlerinde kaybolmuş bir yolcu gibi, ne olduğunu, nerede olduğunu bilmeden bir bulmacanın içinde sıkışıp kalmıştı. Sessizlik, onun tek eşlikçisiydi; karanlık odasında bir yankı gibi yankılanıyordu, bilinmeyenin anlatılamaz gizemini sergilercesine.

Karşısında oturanlar ile hiç bir işi yoktu. Onları tek tek süzdü. Sonra Gyugnal'ın sözleri yankılandı zihninde. Bütün organizasyonların bomboş oluşu. Kendi organizasyonu dahil. Ne söyleyeceklerdi ki? Ya da ondan ne duymayı umuyorlardı? Söyleyecekleri, her ne ise; çok yüksek ihtimalle yalandı. Ondan duyacakları da yalan olacaktı. Zira, Dina için rastgele kurulmuş bir söz, alışılageldik bir senaryo, yalan olmayabilirdi. Dünyada kendi gerçekliğini sorguladığı vakitler vardı. Şimdi de o vakitleri yaşıyordu. Karşılarına çıkmış, kendisi gibi çok yüksek ihtimalle gerçeklerden bihaber insanları sorguya çekiyorlardı. Bu durum, gülünçtü. Bir o kadar önemsiz. Bir o kadar zavallı. Bu dünyadan tiksinmişti. İnsanların acizliğinden, basiretsizliğinden. İblis diyarının muhteşemliğini her daim içinde yaşıyordu. Heyecanlanıyor, sonrasında nefes aldığı odaya tekrar göz gezdiriyor ve umutsuzluğa sürükleniyordu. Gerçekten de bir girdaptı.

Zihni, bir serap gibi, gerçeklikle hayalin kesiştiği bir çölde dolanıyordu. Ne zaman bir adım atsa, kumların altında kaybolup gidiyordu, izini bile sürmek imkansızdı. Her nefes alışında, belirsizlikle beslenen bir çaresizlik hissi onu sarıyordu. Varoluşun anlamını sorgularken, cevaplarla dolu bir denizde boğulduğunu hissediyordu.

Siz kimsiniz...

Çevresinde teker teker söz alanlara göz gezdirdi. Meraklı ve bir o kadar ürkek gözleri, çarpık bacakları ve birbirine kavuşturduğu avuç içleri ile oldukça masumane bir görüntü çiziyordu. Takmayı sevdiği bir maskeydi bu. İnsanlara ne kadar zararsız, ne kadar ahmak olduğunu anlatır cinsten. Hepsi aynı şeyi haykırır gibiydi. Ne olduğunu çözememek, kullanılmak, kandırılmak... Dina için bunlar yeterliydi. Kendisinin yaşadıklarına benzer şeyler yaşadıklarını varsaydı. Lakin Dina için serzenişte bulunmak yersizdi. O, ne yapacağını onlardan daha iyi biliyordu. O sebeple konuşması için bir sebep yoktu. Umutsuzdu sadece. Zihninde yaşadığı duygu karmaşası, büyük bir buhrana sürüklüyordu onu. Duyguları. Duygularını yeterince iyi tayin edemiyordu. Duyguları, bir fırtınanın ortasında savrulan bir gemi gibiydi; çaresizce dalgalara karşı direnirken, her an batmaya hazır gibi hissediyordu. Umutsuzluk, onun içindeki karanlıkla dans ederken, aydınlığın sönüp gideceği korkusuyla titriyordu. Ne yapacağını bilemeyen bir yabancı gibi, çaresizlik onu sarıp sarmalıyordu. Ve bu iç çatışma, onun ruhunun en derin köşelerinde sessizce çığlık atarken, belirsizlikle sarmalanmış bir labirentin içinde kaybolmaya devam ediyordu.

Yavşak sürüsü. Hepinizi öldüreceğim. Sizden tiksiniyorum.

Tüm bu duygu buhranı, karşı koyamayacağı bir tiksintiye çıkıyordu. Tayin etmesi daha basitti artık. Yaşanan tüm olayları göz önüne aldığında, Eletha'nın gidişi, iblis diyarında olanlar ve diğer tüm patlak veren aksaklıkları önüne koyduğu an; bu insanların hiç bir derde derman olamayacağı, ancak ve ancak yeni dertler peydahlayacakları barizdi. En başından beri hiç bir yardımları olmadığı gibi, burada oturup rütbelerinin parlaklığını kullanarak racon kesmeleri de gülünçtü. Tiksinç.

"Ben... Ben hiç bir şey bi-bilmiyorum!" dedi. Ürkek bir ceylan gibi sindi. Ellerini önünde birleştirdi. Çevresine kaçamak bakışlar atarken, vücut ısısını aldığı seri nefeslerle arttırdı. Yanakları kızarmıştı. Ardından bir kaç adım daha geriye gitti. Hiç konuşmamış olmayı dilerdi lakin, en azından bir kaç kelime söylemez ise birisi ona seslenip, soru sorabilirdi. Galiba bu sorumluluğu üzerinden erken safhada atmak istemişti.
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

16 Feb 2024, 17:29

Boaldir’in sözlerinin sonlanması üzerine, ilk olarak Inias konuşmaya başladığında, özellikle Vearis gururlu bir ifadeyle ona doğru bakmaya başlıyor. Kısa sürede odadaki bütün gözler Inias’ın üzerine çevrilse bile, onun kısa cümleleri Vearis’in yüzünde ufak bir tebessüm bırakırken, diğer yüzler ifadesiz bir şekilde durmaya başlıyor. Inias’ın ardından Diniel söze girdiğinde, bu kez tüm gözler onun üzerine dönmüş olsa bile, Diniel’in konuşmaya başlama şeklinin pek de hoşa giden tarzda olmadığını değişen yüz ifadelerinde anlayabiliyorsunuz. Ancak Bristran’ın bir anda keskin bakışlarının altında beliren ufak bir tebessüm anlık bir şekilde dikkatinizi çekiyor ve bu tebessüm de Diniel’in sözlerinin odadakilerin aksine onun hoşuna gitmiş olabileceğini düşünmenize neden oluyor. Diniel’in ardından Zenahpuryu’nun konuşmaya başlaması ise, Bristran’ın anlık tebessümünü bir kez daha gün yüzüne çıkartıyor. Hatta ufak bir gülümseme sesinin odanın içinde yankılanmasıyla birlikte, odadaki bakışlar Bristran’a dönmüş olsa bile, Bristran yüzündeki ifadeyi koruyor ve önce Diniel’e, ardından da Zenahpuryu’ya bakarak başını hafifçe onaylarcasına sallıyor. Bristran’ın bu tavrı genel olarak oda içindekilerin pek de hoşuna gitmiş gibi durmasa da, Bristran’ın buna pek aldırış eden bir hali de yokmuş gibi görünüyor. Yine de odadaki herhangi biri bu konuyla ilgili bir şeyler söylemek yerine, bakışlarını bir kez daha size yönlendiriyor. Bu esnada ise konuşmaya başlayan kişi Gadiel oluyor ve sözlerini sıralamaya başlıyor. Diğerlerine nazaran daha uzun olan konuşması ilgiyle dinlenen Gadiel sessizliğe gömüldüğünde, tüm bakışlar bir anda Dina’nın üzerinde toparlanıyor. Dina’dan gelecek cevabı meraklı gözlerler beklemelerine rağmen, Dina’nın hiçbir şey bilmediği yönündeki sözleri odadakilerin bakışlarının hafif çatılmasına ve Dina’ya biraz garip bakmalarına neden olsa da, sözlü olarak tepki veren birinin olmaması nedeniyle odadaki bakışlar birbirlerini kesmeye başlıyor.

Her birinizin konuşmasının ardından odaya çöken sessizlik, sanki ruhunuzun tam aksini ortaya koyuyor. İçinizde kopan fırtınalara rağmen oluşan sessizlik, sanki ruhunuzdaki her bir haykırışın duyulacak olmasına neden oluyor. Birkaç saniyeden daha uzun sürmese bile, sanki yıllardır devam ediyor gibi gelen sessizlik, Boaldir’in sandalyesini geriye doğru hareket ettirmesiyle çıkan gürültüyle bölünüyor. Bulunduğu sandalyeden yavaşça kalkan Boaldir bakışlarını sırayla üzerinizde gezdiriyor ve tam dik bir konuma geldiğinde kaşlarını hafifçe çatıyor. Aldığı nefeslerin bir kısmını rahatlıkla duyabilseniz bile, bu nefeslerin altında yatan kelimeleri seçmek sizin için pek mümkün olmuyor. Nitekim Boaldir yavaşça dudaklarını aralayıp konuşmaya başlayacağı sırada, son anda derin bir nefes daha alıyor ve belini hafifçe öne doğru eğip boynunu büküyor! Boaldir, yüzü neredeyse masaya paralel olacak şekilde eğilmesinin ardından açık tuttuğu bakışlarını masaya kilitliyor ve ardından “Kanaatimce her birinize sonsuz bir özür borçluyuz. Bunun neyi değiştireceğini ve vicdanımın sızını dindirmeyeceğini bilsem bile, en azından bunu yapmak zorunda hissediyorum. Kendimize ve Hükümdar unvanını alan kişiye olan inancımıza ve kudretimize kapılıp, sizleri hiçbir şey bilmeden her şeyin içine dahil eden her birimizin ne edecek bir kelamı ne de gözlerinize bakacak yüzü var! Bu utanç, yüreğimden ruhuma işlemişken, burada sizi sual edecek veya sizden açıklama bekleyecek haysiyete de sahip değilim! Tek arzum, geriye kalan kaç yıllık, aylık, günlük ömrüm varsa, onları affınıza sığınmakla geçirmek. Bu zamana kadar sadece başımızdaki Hükümdarlara boyun eğmiş şahsımın, nazarınızda bir tutam ismi varsa bunu bana çok görmemenizi temenni ederim. Bilirim, baş eğmek bazen zor gelir… Ancak bazen eğilen başa memnuniyetle karşılık vermek daha zordur… Ve ne talihsizim ki, şahsım yine sizlerden zor olanı yapmasını bekliyor!” diyor. Kelimelerinin her birinden akan samimiyet ruhunuzun derinliklerine kadar işlese bile, masada oturan kişilerin böylesine bir tavrı beklemediğini yüzlerindeki açık şaşkınlık ifadesinden anlayabiliyorsunuz.

Boaldir sözleri bitse bile başını hiçbir şekilde kaldırmadan öylece duruyorken, ona ilk eşlik eden kişi ise Shourer oluyor. Bir anda yerinden kalkıp yüzündeki tebessümle gözlerinize bakmasının ardından başını eğen Shourer, sanki Boaldir’in sözleri üstüne söyleyecek bir şey olmadığını ve onunla aynı duyguları paylaştığını belli ediyor. Hemen ardından ise, önce Rarona ve ardından da Ungu olduğu yerden kalkıp başını eğiveriyor! Oluşan bu tablo karşısında, henüz daha olayı dahi idrak etmekte zorlanan geri kalanlar şaşkınlıkla birbirlerine bakarken, Curena ayağa kalkıp başını hızla öne eğiyor. Curena’nın ardından ise sırayla Ruzanac ve Hanbium başını yavaşça eğerek bu harekete dahil oluyor. Odadakilerin sırayla önlerine başlarını eğmeleri devam ederken, bu kez Bristran yavaşça ayağa kalkıyor ve Diniel ile Zenahpuryu’ya gururlu bir bakış atmasının ardından, sanki sadece onlara baş eğer gibi kafasını öne eğiyor. Tüm bu beklenmedik hareketlere karşın Vearis piposundan derin bir nefes almasının ardından ayağa kalkıyor ve kafasını hafifçe öne eğip geri kaldırıyor.

Masada oturanların çoğunluğu başlarını eğmiş bir şekilde dururken Veruan ve Nacse’nin hiçbir şekilde yerinden kıpırdamamış olmaları dikkatinizden kaçmıyor. Nacse, kendine has donuk ifadesiyle oturmayı sürdürürken Veruan bakışlarını hiddetli bir şekilde başlarını eğen lider arasında gezdirdikten sonra yüzünü size dönüyor ve ardından “Eğer vicdan azaplarınızı dindirme merasiminiz bittiyse, konumuza dönelim!” diyor. Veruan’ın bu sözleri, Boaldir’in masaya diktiği gözlerini bir anda Veruan’a doğru döndürmesine neden olurken Nacse donuk bir ses tonuyla “Başlarınızı bir ömür de eğseniz, sonucunu zaman gösterecek. Ancak şu an zamana bırakamayacağımız şeyleri konuşmamız gerekiyor.” diyor. Nacse’nin bu sözleri, masadaki eğik başların yavaşça kalkmasına neden oluyor ve herkes sırayla başını kaldırıp yerine otururken, en son Boaldir başını kaldırıyor. Her birinize bir kez daha bakıp yavaşça sandalyesine oturan Boaldir, bundan sonraki konuşmaları yönetecek gibi bir tavırdan uzaklaştığı esnada, Curena bu yetkiyi devralıyor ve bakışlarını Gadiel’e çevirmesinin ardından “Ela… Şu an dinleniyor. Sağlığında herhangi bir sıkıntı yok. Elbette psikolojik olarak olanları kaldırması zaman alacaktır. Olan biteni bize anlatan Ela’ydı. Bilinçsiz olduğunu söylese bile, bir şekilde tüm konuşmalara ve yaşananlara vakıf olduğunu söyledi. Başta bunun gerçekliği konusunda şüphe etsek bile, konunun uzmanı olan Aludirler anlattıklarının gerçek olduğunu teyit etti.” diyor. Curena henüz daha konuşmasını bitirmiş gibi durmasa bile, bir anda lafa giren Vearis şuh bir ses tonuyla “Tabi bir de Yuna var, hakkını yemeyelim. Inias ve Dina’nın yaşadıklarını bize aktaran da oydu. Doğrusu bir iblisin insanlara yardımcı olması pek de görülen bir şey değil…” diyor. Curena sözlerinin kesilmesine keskin bir tebessümle karşılık verse de, Vearis’in sözlerine katıldığını da bakışlarıyla belli ediyor.

Masada geçen bu konuşmaların ardında, odaya çöken sessizlik birkaç saniye daha devam ederken, bu kez söze Bristran giriyor. Tok sesiyle sanki odadaki tüm otoriteyi kucaklamaya çalışır gibi görünen Bristran “Burada olmanızın sebebi, kesinlikle düşündüğün gibi şeyler değil Zenahpuryu. Sonu ne kadar acı ve hayal kırıklığı dolu olsa bile, münferit mevzuları genele yaymanın doğru olmayacağına inanıyorum. Ve ayrıca… Eğer kullanıldığınızı düşünüyorsanız, bu odada oturan her bir yetki sahibinin de kullanılmış olduğunun farkındasınızdır. Aynı yolun yolcusu, aynı geminin tayfasıyız. Ancak gemimizin kaptanı yok!” diyor. Bristran sözlerinin ardından ise bu kez lafa giren Ungu oluyor ve tıpkı görünüşüne uygun ve yüzünü görmeseniz bir erkeğe ait olduğunu düşünebileceğiniz bir ses tonuyla “Kızıl saçlı… Diniel miydi? İsimler konusunda iyi değilim, bağışla. Ancak söylediklerin… Nasıl desem? Sorgulayıcı? Suçlayıcı? Bilemiyorum.” diyor. Sanki yüzüne ömründe soru işaretlerinden başka bir şey görmemiş gibi bir ifade takınan Ungu “Buraya Aclania halkının bir parçası olarak kaderimizi tayin etmek amacıyla toplandık. Geçmişte yapılan yanlışlıkları bir kez daha yapmamak için, bu yanlışlarla muhatap olmak zorunda kalan sizleri dinlemek arzusundayız. Genel olarak mantalitesine katılmasam bile Bristran Bey haklı sözler söyledi. Lakin sözleri eksik kaldı, zira gemimiz hızla su almakta!” diyor. Ungu’nun bu sözlerine karşılık odanın içinde kesişen bakışlar birbirini kovalarken Veruan bir hışımla elini masaya vuruyor! Neredeyse kırılmak üzere olan masanın titreyişi ve masadan çıkan ses odada yankılanmaya başlarken Veruan bakışlarını doğrudan Inias’a dikiyor ve “Pamuk şekeri kıvamında sözler bittiyse, gerçeklere geçelim! Bu zamanda en çok ihtiyaç duyduğumuz kişiyi, Komutan Agrupnia’yı öldüren adama verilecek ceza da bu konuşmaya dahil değil mi? Önce suçluları halledelim ki, Aclania halkının kaybettiği umudu geri kazanalım!” diyor.

Veruan’ın bu çıkışı, odada karanlık bir rüzgarın da esmeye başlamasına neden olurken donuk bakışlarıyla rüzgarı sırtlayan Nacse gözünü Inias’a dikiyor ve “Eğer Inias organizasyonumuza teslim edilirse, ona gereken cezayı vereceğimden şüphesi olan yoktur sanırım.” diyor. Ancak bu sözler üzerine masaya vurulan ikinci bir el hemen dikkatinizin yönünün değişmesine neden oluyor. Masaya vuran elin sahibi Vearis bir anda tüm odağı üzerine almaktan memnun bir şekilde piposundan bir nefes daha almasının ardından “Inias organizasyonumun bir mensubudur. Bir ceza verilecekse, bunu benden başkasının yapabileceğini sana düşündürten nedir Nacse? Yoksa organizasyonunun sapkın şöhreti sana benim kim olduğumu mu unutturdu?” diyor. Vearis’in bu sözleri üzerine Veruan bir şeyler söylemek için ağzını açmaya yeltendiği esnada Vearis bir anda bakışlarını hızlıca Veruan’ın gözlerine kilitliyor ve ardından “Inias’ı kimseye teslim etmiyorum! İtirazı olan varsa, boş yere ağzından kelimeler dökmeye çalışmasın!” diyor. Vearis’in bu sözlerinin Veruan’ın gururunu yıktığı her halinden belli olurken, Veruan’ın alnında beliren damarlar öfkesinin tonunu da göstermeye başlıyor. Olayını bir söz düellosundan çıkmasına ramak kaldığı her halden anlaşılmaya başladığında Boaldir zor duyulabilecek bir ses tonuyla “Yeter!” diyor. Bu kısık ses tonunu takip eden yoğun bir aura tüm odaya bir anda yayılmaya başlarken “Kanun ve nizamın gerekleri yapılacaktır! Kimse kendini kanun ve nizamdan üstün saymasın! Kanun ve nizamı belirleyen ise Hükümdardır! Başımızda bir Hükümdar olmadığını dikkate aldığınızda, Inias için şimdilik verilecek bir hüküm yoktur! Kimse aksini düşünmeye yeltenmesin ve bu konuyla ilgili kendini yormasın!” diyor. Boaldir’in sözleri ve yayılan aurası, Veruan’ın öfkesini ve Vearis’in karşı dinginliğini kendi köşelerine çekerken Boaldir bakışlarını bir kez daha size çeviriyor ve “Anlatmayı arzuladığınız her ne varsa dinlemek isteriz. Bizleri bir günahkar olarak görüyor olsanız bile, sözlerinize her birimizin ve Aclania’nın ihtiyacı var.” diyor. Boaldir’in bu cümlelerinden sonra ise, odadaki bakışlar bir kez daha üstünüze çevriliyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Inias
Posts: 174
Joined: 20 May 2022, 16:48

17 Feb 2024, 18:25

"Eletha "Visyn" Norkia'nın ihaneti sırasında ihanetin gerçekleştiği yerde değildim. Onunla en son konuştuğumda bana Dina ile birlikte İblis Boyutu'na gidip verebileceğimiz en çok zaiyatı verme görevini atamıştı. Bana son sözü "Agrupnia'nın boş yere ölmediğini bana kanıtla!" oldu. Bir daha kendisi ne gördüm ne de duydum. Size de bildirildiğinden emin olduğum üzere, Akuun ile savaştım ve galip geldim. Tagrinath ise benimle savaşmayı reddetmekle kalmadı, bana yardımcı oldu. İblis Lordu Vagror'un uyanışı yeri ve göğü parçalarken benim buraya geçişimi sağladı. Onun da son sözleri Azuldir'e teşekkür etmem gerektiği üzerineydi. Azuldir'i sadece gözümü ilk açtığım zamandan anımsıyorum. Hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Tagrinath ile ne ilişiği var? Neden Tagrinath ona boyun eğiyor? Neden Azuldir dolaylı yoldan bana yardım etti? Bu soruların yanıtını bilmiyorum. Eletha neden ihanet etti? Amacı ne? Aklından neler geçiyor? Bunları da bilmiyorum. Kim neden Hükümdar iken; her şeye sahip ve belki de her şeye kadir iken, neden herkes ona boyun eğiyor iken çekip gider? Neden sırt çevirir? Bunlar bana mantıksız geliyor. İlim irfan dışı geliyor. Buraya çağırıldıysak, aramızdan birisi veya birileri muhakkak ilk elden tanık olmuştur. Onlar size daha da yardımcı olabilir. İsterlerse tabii. Şimdi, eğer izin verirseniz, bir başka masaya yatırılıp sonuçlandırılması zorunlu konuya değineceğim."

İnias gözlerini kapatıp derin bir nefes alıyor ve ciğerlerini boşaltıyor. Şu an karşısında ülkedeki en güçlü varlıklar var. Hükümdar yokluğunda karar mercii olan varlıklar var. Liderler karşısında dikiliyor. İnias az önce söylediklerini bile nasıl söylediğini bilmiyor. Sadece söylemek zorunda olduğunu biliyor. Ne kadar korksa da, ne kadar çekinse de, ne kadar sinilense de, ne hissetse ve düşünse de, bunların gerekli olan karşısında hiçbir anlamı yok. Hazır veya değil, doğru veya yanlış, ileriye gitmek zorunda. Sonuca varmak şart onun için. Burada, herkesin içinde, İnias olacak.

"O konu da İnias konusu. Yani, benim. Kim olduğumu biliyorsunuz. Bundan şüphe etmiyorum. Ne olduğumu da bildiğinizden şüphem yok. Yine de, kendimi açıklamak ve ortaya dökmek yapabileceğim en doğru davranış olacak. Benim adım İnias. Öncesinde insandım. İnsan olarak doğduğum için. Sonrasında aludirdim. Bir iblise diz çöktürüp onu kendime bağlayabildiğim için. Şu an ise İmparator'um, Kishen'im. İnsandan, iblisten ve aludirden öteyim. Qen barındırdığım gibi, Havari kanı da barındırıyorum. Boyunduruğum altında da İki Diyarın Savaşçısı'nı, Öfkenin ve Kudretin Emsali'ni, Yıkılmaz ve Sarsılmaz, Dev Kho'Raktar'ı barındırıyorum. Agrupnia'yı ben öldürdüm. Aludirlerin Komutanı ellerimde can verdi. Sırf uyanabilmem için. Güç arayışımda yanıma geldi ve canı pahasına güce kavuşmamı sağladı. Benim kim ve ne olduğum biliyordu. Ben bilmiyorken. Saçma sapan rastgele nedenlerden ötürü ölmedi! Benim yükselişe erebilmem için öldü! Beni sınırlarımın ötesine zorladı. Beni sayısız kere parçaladı. Taa ki, kendimi keşfedip parçalarımı olması gereken şekilde birleştirene kadar. Onun ölümüyle güçlerim uyandı. Bütün oldum. İnias oldum. Karşınızda yoldan geçen herhangi birisi olarak durmuyorum. Karşınızda Agrupnia'nın Mirasçısı, Aclania'nın Geleceği, İnias olarak duruyorum! Ben bir suç işlemedim! Ben suçlu değilim! Böyle bilin!"

O odada günler ağır ağır işkence ile geçerken, hüzün, acı, karamsarlık, umutsuzluk ve değersizlikle boğuldu. Kapının önüne geldiğinde ise gerginlikle, belirsizlikle ve öfke ile boğuştu. İçeride liderlerin önünde aşağıda olmaya, işe yaramayacağı düşüncesine ve yargılanmaya katlandı. Belki bir anlık cesaret sayesinde döküldü sözcükleri ağzından. Belki de Boaldir'in nezaketi, içtenliği ve saygınlığı ona bu cesareti verdi. Belki de yukarıdakilerden hiçbiri idi. Sadece kendisine güvendi. Sadece kendisini savundu. Sadece kendisi oldu. Kho'Raktar'a hükmetti, Akuun, Tagrinath, zaman ve uzay; o boyutun tamamı onun hükmüne karşı gelemedi. Buraya da hükmedecek, bu olaylara da hükmedecek, bu duruma da hükmedecek.
Image
KÜNYE
İsim: Inias
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 24
Boy: 1.80
Kilo: 75
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 5/0/5
Mevcut Para: 11.000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 5
Zeka: 5

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 5

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
KÜNYE
İsim: Kho'Raktar
Cinsiyet: Erkek
Boy: Dokuz Metre
Kilo: Altı Yüz
Tür: Dev
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 8
Güç: 8
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 2
Arun: 2
Duren: 8
İrade: 8

YETENEKLER

Büyülü Beden

TEKNİKLER

Dörde Katla 1. Düzey
Kaynayan Beden
Kaçış Yok

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

19 Feb 2024, 01:10

Benim için alışagelmiş olan o sessizlik, tüm varlığıyla etrafımı sarmalayarak, adeta bir çukur gibi beni içine çekti. Her bir hücremde titreyen bu sessizlik, zamanın durduğunu hissettirdi ve beni kendine çekip dudaklarımı mühürledi. Donuk bir bakışın esareti altında, etrafımda olup biteni izledim, düşüncelerim sonsuz bir uçurumda kaybolmuş gibiydi.

Gözlerim, o derin sessizliğin içinde kaybolurken, zamanın akışı yavaşladı ve her an sonsuzluğa uzandı. O an, içimde bir çeşit huzur ve derin bir düşünceye dalma arzusu uyandırdı. Zihnim, geçmişin anılarını ve geleceğin belirsizliğini düşündü, her bir düşünce beni daha da derinlere çekti.
Sonsuzluğun karanlığında yol alırken, içimdeki çırpınışları ve karmaşayı hissediyordum. Ancak sessizlik, tüm bu karmaşayı dindiriyor, ruhumu sakinleştiriyor ve beni iç huzura doğru yönlendiriyordu. Zamanın ve mekanın ötesinde, ruhumun derinliklerinde var olan bu sessizlik, beni kendi varoluşumun bilinmeyen sırlarına doğru bir yolculuğa çıkarıyordu.

Beni bu yolculuktan sürükleyen şey, Boaldir’in konuşmasıydı. Bir süredir hareketsizce duran göz kapaklarım hızla birkaç kez kapanıp açıldıktan sonra tüm dikkatim istemsizce Boaldir’in sözlerinin oluşturduğu o derin çukura doğru çekildi. Boaldir'in sözleri, odayı derin bir sessizlikle dolduran bir dalgaya dönüştü. Boaldir'in içten itirafları, ruhlarımızın derinliklerine nüfuz ediyordu, sanki her birimizin içindeki en gizli sıkıntıları ortaya çıkarıyordu

Odasının ortasına doğru geri çekilen Boaldir, yüzündeki yükü adeta hissediliyormuş gibi görünüyordu. Gözlerim, onun içten itiraflarına karşı şaşkınlıkla doluydu. Ancak aynı zamanda bir tür huzur da hissediyordum, çünkü bu samimi itiraf, aramızdaki engelleri yıkıyordu. Onun bu davranışını samimi bulsam da, dürüst olmak gerekirse, sözlerine aynı duyguları beslemiyordum. Gözlerimi açtığımda, bilinmezliklerle dolu bir dünyada yeni uyanmış bir varlık gibiydim. Hissettiklerim sınırlıydı çünkü gözlerimi açtığım bu kısıtlı zaman diliminde, bağ kurabileceğim insan ve varlık sayısı oldukça azdı. Ela ve Nueamsa… Onların iyiliğine minnettardım; ancak diğerleriyle güçlü bir bağ kurma şansım yoktu çünkü yaşanmışlık eksikliği vardı.

Boaldir’in sözlerinin derin etkisi, diğer organizasyon liderlerini domino taşları gibi etkiledi. Veruan ve Nacse dışındaki liderler, Boaldir’in sözlerine katılım göstererek başlarını eğdiler, böylece ona olan desteğini açıkça ifade ettiler. Bu eylem, sadece bir kişinin değil, bir liderin dürüstlüğünün ve içtenliğinin, diğerlerinde de bir uyandırma etkisi yarattığının bir göstergesiydi. Bu sessiz onay, Boaldir’in liderliğinin derinliklerinden gelen bir saygıyı ve güveni simgeliyordu.

Nacse'nin ve Veruan'ın sessizlikten sonra gelen sözleri odadaki dikkati hızla konunun asıl meselesine çeviriyordu. Bundan ilk nasibini alan organizasyon lideri Curena olmuştu. Odaya girişimin ardından sarf ettiğim konuşmada Ela’nın durumunu sorduğum soruya o cevap vermişti ve aynı zamanda verdiği bu cevap tüm bu olan bitenleri nasıl öğrendiklerini bize göstermiş olmuştu.

Daha sonra Zen’e ve Dinel’e sırasıyla farklı organizasyon liderleri tarafından cevaplar verilmişti. Süreç boğucu, yavaş ve olması gerektiğinden tutuk ilerliyordu benim için. Bir an önce özgürlüğüme kavuşmak ve zihnimi, ruhumu ve bedenimi tüketen tüm bu soru işaretlerinden kurtulmak istiyordum.

Konuşmalar hiç beklemediğim bir noktaya kaydığında bunun baş aktörü Veruan olmuştu. Bakışlarını diktiği İnias’a sarf ettiği sözler ortamı bir anda kaynama noktasına getirirken, tam olarak neler olup bittiğini anlamak benim için bir kez daha zordu.

Bu yüzden sadece dinledim. Herkes susup İnias konuşmaya başladığın da dinledim. Onun da benim gibi bir çok soru işaretine sahip olduğunu görmek bulunduğumuz bu dünyanın soru işaretlerine gebe bir diyar olduğunu anlamama sebep oldu. Tekrardan susup konuşmaya başladığında sarf ettiği sözleri ise öylece dinledim… Birini uyandırmak, güce kavuşturmak için ölüme göze alabilmek, İnias’ın anlatımı ile kafamda canlandırabilmek için zor bir noktaydı; ama bu noktada İnias’ın yalan söylediğini düşünmüyordum.

İnias konuştuktan sonra bir süre herkesin olan biteni sindirmesine izin verecek ve bu sefer konuşmaya giren taraf ben olacaktım. Ceruna’ya çok kısa süreliğine dikeceğim bakışlarıma; “Teşekkür ederim.” Cümlesini sıkıştırdıktan sonra tek tek odadaki tüm organizasyon liderlerine bakacaktım.

“Bildiğiniz üzere hükümdar tarafından Ela, ben ve Cysa bu odadaki diğer herkes gibi görevlendirildik. İblis diyarına gittikten sonra Cysa ve benim aramda bir savaş yaşandı. Sebebi ise Cysa’nın masum olduğuna inandığım bir iblisi öldürmesiydi. Cysa ile birbirimizi öldürme noktasına getiridik. Bu anlarda vücudumun kontrolü bende değildi; ama tüm olan bitenin farkındaydım. Size o anla ilgili açıkça söyleyebileceğim tek şey… Tüm dünyayı yakıp kavurabilecek sonsuz bir öfkeyle atıyordu kalbim.” Duraksadım ve o anları hatırlamanın getirdiği öfke, hayal kırıklığı ve diğer bir çok duyguyla yumruğumu sıktım. “Bir çoğunuz Cysa ile olan savaşımın sebebini çarpık ve ahmakça bulabilir; ama bugün burada herhangi birinizle bunu tartışmak istemiyorum.” Diyecektim derin bir nefesle kendimi sakinleştirmek ve bu konuyu kapatmak istediğimi herkese göstermek için. Hemen ardından; “Cysa’yı öldürdüğümden emindim. Onunla yaptığım savaş sırasında edindiğim yaralardan sonra benimde çok ömrüm kalmamıştı; ama Ulvannah adlı bir iblis tarafından kurtarıldım ve tekrardan kendime geldiğimde gözlerimi İblislerin lordu Vagror’un karşısında açtım. Kömüre dönmüş bedenimi tek bir hamlesiyle iyileştirdi. Ölmemiş olduğuma sevindiğini dile getirdi. Bu cümleden de anlayacağınız üzere iblislerin lordu kömüre dönmüş bir bedeni iyileştirebilecek kadar kudretli; ama henüz ölüme çare olabilecek kadar değil. Doğduğumuz günden itibaren bizi beklediğini de söyledi. Bir çok şey söyledi; ama hatıralarımda en çok kafamı kurcalayan şey, ‘Her biriniz, yeniden doğuşunuzu kaderinizle birleştirip var olmuş kişilersiniz.’ Sözüydü. Takdir ederseniz ki benim için bir anlam ifade etmedi. Peki ya sizler için?” Kısa bir an bunu düşünmeleri için duraksadım ve bekledim. Akabinde devam edecektim: “Onun yarattığı dünyasının içinde hapis olmuştuk. Cysa ve Aghtar Vagror’un tarafındaydı.Konuşmaları içerisinde işinize yarayabilecek bahsettiği bir diğer şey ise kalkanın en başından beri elinde olduğuydu. Sürekli bize onun karanlığını yok edip edemeyeceğimizi sordu. Öfkeyi bir kez daha hissettim. Pembe bir ışık süzmesi benim vücudumdan, mor ve mavi parıltılar Diniel ile Zen’in vücudundan yayıldı. Parıltım benim kontrolüm dışında, sanki Dinel ile Zen’i Vagror’a saldırmak için alıkoyuyordu. Bunun sebebini anlamak için iç dünyama bakındığımda kırmızı bir parıltının pembe parıltımla mücadele ettiğini gördüğüm. O kırmızı parıltıyı anlamak için dokunmak istedim ve özüm yok oldu. Tam bu anda Azuldir sahneye girdi. Aludir denemelerinden Eletha’nın ihanetine kadar olan tüm her şeyin onun planın bir parçası olduğuna dair uzunca bir konuşma yaptı. En sonunda ise iblisi Maeve’yi sahneye sürdü, sanki onu hiç kaybetmemiş gibi. Bu arada Azuldir sahneye çıktığında hiçbirimiz hareket edemedik. Sanırım Vagror bile. Tüm bu yaşananları kelimelere dökmek zor ama günün sonunda tüm algımı yitirip, karanlığa gömülecekken bu kez de Eletha sahneye çıktı. Beni o karanlıktan çekip aldı. Eletha ile Azuldir arasındaki konuşmaları size tek tek aktaramam ama özetlemem gerekirse; Eletha Vagror’un taşıyıcısıymış. Ve Azuldir ise biz gelip Eletha’yı yok edene kadar onun iblis diyarına geçmesini engelleyecek kişiymiş. Eletha kendi 11 havarisini yaratmaya çalışmış, Almazath ve Tagrinath Eletha’ya ihanet etmiş, bu durumda İnias’ı neden kurtardığını anlıyoruz. Eletha’nın son sözleri ise; ‘Azuldir! İmparatorlar! Aludirler! Her biriniz! Bunun bedelini ödeyeceksiniz!’ şeklindeydi. Azuldir’e göre dediğim gibi, onu sadece bizler durdurabilirmişiz. “

Uzunca bir konuşmanın ardından derin bir solukla kendimi dinlendirecek ve odadaki herkese son bir kez tek tek baktıktan sonra;

“Bir şeyi açık yüreklilikle söylemek istiyorum. Henüz gözlerimi yeni açtığım bu dünya tamamen bir karmaşa ve anlaşılmazlıklar dünyası benim için; ama benliğim benimle. Bundan dolayı bu odadaki herkese anlattığım şeylerin sorumluluğunu kabul ediyorum ve eğer bir gün bu anlattıklarım yüzünden istenmeyen şeyler yaşanırsa ve ben bir taraf olmak zorunda kalırsam, herhangi biriniz bulunduğum o tarafın karşısında olursa… Gerekeni yapmaktan çekinmeyeceğim.” Diyecek ve onların bana gösterdiği o benzer teveccüh ile önlerinde ufak bir baş eğmesi ile sözlerimi sonlandıracaktım. Herkes sustuğunda ve tüm konuşmalar bittiğinde ikinci ricamı dile getirecektim.

Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

19 Feb 2024, 07:43

Amaçlarının ne olduğunu sorgulamıştım doğruca. İfadelerinin değiştiğini görebiliyordum açıkça ancak bir detay barındırıyordu bu değişiklik. O da Bristran’dan kaynaklanıyordu. Keskin bakışlarının altında beliren ufak tebessüm sözlerimin hoşuna gittiğini düşündürtmüştü. Benim sözlerimin ardından Zen söze girdiğinde kendisinin de düştüğümüz duruma takıldığını görebiliyordum. Rest çeken sözlerine karşı Bristran’ın yeniden tebessüm ediyor olması, güçlüleri sevdiğini hatırlamamla beraber neden tebessüm ettiğini anlamlandırabiliyordum.

Zen’den sonra Gadiel konuşmaya giriyordu. Ela denen kadını sormuş ve yardımcı olacağını açıkça söylemişti. Doğru, Ela da o kaosun içerisinde kendinden geçmiş halde yerde yatıyordu. Onun ardından ise tanımadığım kadın Amelina Rasha’yla yarışan performansta bir ruh hali sergiliyordu. Kızarmış yanakları ve hareketleri afetzede olabileceğini düşündürmüş ve bedenimi ona doğru yarım döndürmüştüm. Kimdi bu kadın? Neden buradaydı? Zorla getirtilmiş gibi hissiyat vermişti bu hali. Az önceki hislerimde kaybetmediğim donukluk ile bir saniye kadar bakabiliyordum. Şu anki mesele o değildi ancak diğerlerini tanıyor olsam da tanımadığım kişiye karşı ufak da olsa bu şekilde harekete geçmeden durmamıştım.

Bu kadın da sözlerini sarf etmesinin ardından bir sessizlik çökmüştü bu geniş odaya. Bu kalabalık daha fazla ne kadar gerginlik kaldırır bilemiyordum ancak geçen saniyeler asır gibi gelmeye başlıyordu geleceğin belirsizliği ile. Bu belirsizliği bozan ise diğerlerinin lideri gibi bir konumda görünen Boaldir tarafından oluyordu. Pür dikkat, adeta zaman benim için donmuşçasına hareketsizce ağzından çıkacak kelimelere odaklanmışken başını adeta yere paralel şekilde eğdiğinde bakışlarım donukluktan keskinliğe dönüyordu.

Boaldir bana bunca zamandır yaşattıklarının özrünü diliyordu. Sözleriyle yaşadıklarım birbirleriyle örtüşüyor görünüyordu o nedenle yalan söylediğini düşünmüyordum. Başını da o şekilde eğmesi sanırım istersem başını boynundan ayırabileceğimin mesajıydı. Sözlerini af dilemekle bitirdikten sonra dikkatimi diğerleri çekiyordu. Yaptığı hareket bir işaret meşalesi yakmış gibi diğer birkaçına da sirayet ediyor ve ayağa kalkıp baş eğiyorlardı. Bu yaşanan belli ki çok anormal bir durumdu. Bunu diğer liderlerin şaşkın bakışlarından anlayabiliyordum. Ancak şaşkınlıklarının geçmesiyle iki kişi hariç diğerleri de aynı hareketi gösteriyordu. Herkes kendince bunu gerçekleştirmiş olsa da en dikkat çekici olan benim için Bristran ve Vearis oluyordu.

Bu hareket sonucu ne düşünmem gerektiğinden emin değildim. Hala bunca üyenin bu kadar hiçbir şeyden haberdar olmadığı konusunda ikna olmamıştım. Ancak dikkate alınabilecek kişilerin olduğunu da öğrenebilmiştim sanırım.

Veruan diğer liderleri gözledikten sonra konuyu bir anda bir noktaya çekmek istiyordu. Buraya gelme amacımın yalnızca özürden ibaret olmayacağını duyuyor olmak iyiye işaretti. Nacse ise benim de onaylayacağım sözü ortaya koymuştu. Boaldir ne kadar baş eğmiş olsa da bunun kararlarımda bir etkisi olacağını düşünmüyordum ancak, sözlerini duymuştum ve üzerine düşünmem gerekiyordu.

Sözü alan Curena Gadiel’in Ela ile ilgili sorusunu aydınlatıyordu. Ayrıca bu merak ettiğim, tüm bunları nereden biliyorlar sorusuna da cevap olmuştu söyledikleri. Ondan sonra söze giren Vaeris ise Inias ve Dina’nın iblis yardımı aldığını söylemişti. Dina? Buradaki diğer kadın Dina mı? Azuldir’in vahşi olduğunu söylediği Dina bu Amelina Rasha mı? Buraya gelen herkes adı geçen kişiler olacak değildi o yüzden şimdilik bu konuyu geçiyordum. Ancak Azuldir bu isimleri boşuna vermeyeceği için duyduğumda kulak ardı etmeyecektim.

İblislerin insanlara ne yapıp ne yapmadığını bilmediğim için Vaeris’in dediğinin muhtemelen doğru olduğunu düşünüyordum. Demek Inias da bizden sonra iblis boyutuna gönderilmişti. Ne amaçla gönderildiğini bilemiyordum. Her türlü bir oyunun parçası oldukları açıktı, bildiğim tek şey buydu.

Kısa düşüncelerle geçen bu sessiz bekleyişin ardından Bristran söze girmişti. Otoriter ses tonuyla Zen’e onların da kullanılmış olduğunu söylüyordu. Ne yapabilirdim yani kullanılmışlarsa? Sinirlenmeme sebep olmuştu söylediği ancak konuyu getirdiği noktada haklıydı. Krallığın hükmedeni yoktu ve en önemli konu şimdilik bu gibi görünüyordu.

Bristran’dan sonra Ungu adeta erkek sesi ile konuşmaya giriyordu. Konuşmaya girişi ile kullandığı kelimelerin zıtlığı kafamı karıştıyordu açıkçası. Naif gelmişti kulağıma. Geçmişte yapılan hataları yapmamak, olayları tekrarlamamak için dinlemek arzusundalarmış. Ayrıca Bristran’ın hükümdarın olmaması konusuna ayrıca ekleme yaparak zamanın aleyhimize işlediğini söylüyordu. Bu sözleri Azuldir duyuyor olsaydı o sinir bozucu kahkahalarını atıp hepsiyle alay edeceğine emindim. O nedenle yüzümde net bir ciddiyet beliriyordu hafif bir öfkeyle. Azuldir’in haklı olmasından nefret ediyordum ancak buradakilerin bu denli yetersiz olabileceğine bir türlü inanmak istemiyordum. Ungu’nun sözleri kalabalıkta bakışlamalara sebep olurken bu oluşan manzara iyice sinirimi bozuyordu. Veruan ise bir hışımla masaya vurmuştu adeta duygularıma tercüman olarak. Ancak o da konuyu Agrupnia’yı öldüren adama verilecek ceza konusunda kaynıyordu. Ne diyor bu adam? Sert bakışlarım üzerine kayıyordu. Ancak Nacse’nin Inias’a odaklanması dikkatimi çekiyor ve ona gereken cezanın verileceğini söylüyordu. Ne? Agrupnia’yla Inias’ın ne ilgisi var? Ona dönecektim olan biteni anlamak için Vaeris’in bir anda masaya vurmasıyla odağı üzerinde toplamıştı. Açıkça herkese rest çekmişti ve görünen o ki Veruan’ın kudreti Vearis karşısında yetersiz kalıyordu. Ortamın iyiden iyiye karışacakmış gibi bir havaya bürünmesiyle buradakilerin şuursuz dertleri karşısında kalmak benim de sinirimi iyiden iyiye bozuyordu. Ancak Boaldir’in zor duyulabilecek ancak ağır olduğu tartışılmaz sözü ile bastırılıyorlardı. Ardından Boaldir ne söylemek istersek dinleyeceğini söylemişti.

Inias’ın birini öldürmesinde nasıl bir sebep olabilir henüz bilmiyordum ancak Agrupnia şu an krallık için en kilit isimlerden biri olduğu ve artık onun yüzünden burada bulunmadığı için dikkat etmem gereken bir konu oluyordu. Başka biri olsaydı muhtemelen umurumda olmazdı. Ne kadar süreceği belli olmasa da burada konuşulacakların artık oldukça önemli olacağını anlamıştım. Düşünüp zihnimde toparlamam gereken konular epey birikmiş olsa da Inias kendi ile ilgili olanı konuşmaya girmesiyle aydınlatmaya başlıyordu. En çok zayiat görevine gönderildiğini söylemesi kafamdaki sorulardan ilkini cevaplıyordu. Eletha bunu gruplara ayrıldıktan hemen sonra da söylemişti. Kalkanı bulup iblislere olabildiğince zayiat verme görevi… Düşüncelere dalmama engel olan şey Inias’ın konuşmasını farklı noktalara çekiyor olmasıydı. Kendisinin imparator olduğunu söylemişti. Ayrıca Kishen diye bir şey olduğunu belirtti. Havari kanı barındırıyormuş. Ardından Agrupnia’nın ölümünün sebepsiz olmadığını, edindiği güç için feda edildiğini söylemişti. Birinin ölümüyle elde edilmiş güç benim için pek bir anlam ifade etmiyordu. Güç için kurban edilmiş gibi gelmişti. Benlik değildi. Ancak kolay şeyler yaşamadığını da itiraf ediyordu sözlerinde.

Inias’a karşı söylenecek bir şey var mıydı bilmiyordum. Bu krallığın hukukunu da bilmiyordum aslında. Olanlar olmuştu artık. O nedenle detay olarak bahsettikleri dışında şimdilik dikkatin verilmesi gereken konunun bu olduğunu düşünmüyordum. Tabi Inias bir İmparator ise Azuldir’in onun adını anmasının da yerli olduğunu gösteriyordu. Hemen her şeyi bu yetersiz bilgiler ışında Azuldir’in terazisine göre tartmak Azuldir’e olan öfkemi istemsizce de olsa arttırıyordu. Artan öfkemi dışarıya yansıtmamak için gözlerimi kapıyor derin bir soluk alıyor kollarımı karın hizamda kavuşturuyordum. Gözlerimi sessizce verdiğim nefesin ardından aralarken Gadiel söze giriyor ve teşekkür ile başlıyordu. Ardından onlarla karşılaşmadan önce yaşadıklarını anlatıyordu. Vagror’un onun mahvolmuş bedenini aniden iyileştirmiş olduğunu söylemişti. Bana bu durumun Raldrin’in kopan kolunu hatırlatıyordu. Vagror’a rest çeken Azuldir’in de Vagror’un bizi uzunca bir süre iyileştirebileceğini ancak bunun da mutlaka sonunun geleceğini söylediğini hatırlıyordum. Dahası Cysa’nın hiçbir şeyi yokmuş gibi görmüştüm ben. Gadiel tarafından mahvedilip sonra da Zen tarafından dövülen Cysa’ya karşı ne düşünsem bilememiştim. Sözlerinin karşılığını hayatında yaşadıklarıyla almış olsa bile ona bunları yaşatan keşke ben olsaydım diye içimden geçirmiyor değildim. Ancak elden düşme bu kişiye karşı ilgimi de artık kaybetmiştim. Öfkemi bile hak etmiyor. Sefil.

Gadiel yaşadıklarımızı anlatırken kendi iç dünyası ile ilgili konuya geldiğinde bir an kendimi o anda gibi hissedip tüylerim diken diken olmuştu. Kendime olan bakışımı hatırlıyordum. O an hayatımdan hiçbir zaman silinmeyecek o his… Yutkunma gereği duymuştum fakat Gadiel’in anımsattıkları bununla bitmiyor, Eletha’nın son sözlerini yeniden yaşatırmışçasına söylerken yumruğum sıkılıyor, belirgin bir öfke yer alıyordu yüzümde. Sözlerini bundan sonraki hareketinin ne olacağını dile getirdikten sonra konuşmasını bitiriyordu.

Gadiel sözleri ile yarama basmış gibi hissetsem de dışarıya durumumla ilgili paylaşımda bulunmak gibi bir niyetim yoktu. O yüzden öfkemi bastırmak ve soğuk bir tavır almak dışında bir aksiyona girmiyordum dışarıya dönük olarak. Konuşulması gereken çok şey vardı ve bazılarını şu an aklıma bile getiremeyeceğimi biliyordum. Nereden başlayacağıma da emin olamasam da şu anda gösterdikleri tablodan başlamak en doğru olanı gibi gelmişti.

“Azuldir burada olsaydı çizilen bu tabloya gülmekten gözleri yaşarırdı”

Dedim bütün soğukluğumla. Derin bir nefes alıp verdim. “Azuldir’i kaçınızın gerçekten tanıdığını bilmiyorum ancak şu anda büyük yok oluşun önünde duran kişi o gibi görünüyor. Mademki bazılarınız gerçekten olanları bilmiyordu, o zaman söylememde beis yok” dedikten sonra bir nefes daha alıp veriyordum bunu söylemeden önce. Ardından “Uyanışımın ardından kısa süre sonra Visyn benimle konuşmak için çağırtmıştı” dedikten sonra yeniden durdum. Ne kadarını anlatmalıydım? Ne kadarı benimle kalmalıydı bilemiyordum. Karar vermenin bu kadar zor olacağını tahmin edememiştim konuşmaya başlarken. “Visyn’in sıradan biri olmadığını en başından beri hissetmiştim. Ancak yeni uyanmış bir Aludir için ilahi seviye bir varlığa karşı onun sözlerine şaşırmak zor oluyordu” dedikten sonra bakışlarım pencerelere, yağışa dönüyordu. Dışarıdaki yağış içimdeki fırtınayı ne derece yansıtır bilinmez, sözlerimin bu denli kesilmesi benlik değildi. O yüzden bakışlarım donukluktan yeniden ciddiyete geçiş yaparken bakışlarım da masadakilere dönüyordu. “Onun dünyanın ve iblis diyarının hükümdarı olduğunu biliyordum” dedim. Bunun nasıl bir etki yaratacağını bilmiyor olsam da konuşmanın asıl noktası bu değildi. Bunu biraz sonra söyleyeceklerimi ciddiye almaları için ön söz olarak kullanıyordum belki de. Neden iblis diyarına hükmettiğini kimseye söylemediğim konusunda kendimi savunma gereği duymuyordum. O zamanki bilgi kırıntılarımla üzerinde durmamıştım bile. Ayrıca bunun ne demek olduğunu o zamanlar biliyor olsam bile kimseye söylemeyebilirdim, bu bana kalmış bir şeydi.

Visyn’in kaderini kaçı biliyor bilmiyordum. Dahası bilse bile bugünü tahmin edebilirler mi onu da bilmiyordum ancak bildiğim şey Visyn’in kendisini biliyor olduğuydu. “Visyn, iblis boyutunu var eden kişi ve bunu var ederken tüm iblisleri oraya hapsettiği gibi beraberindeki insanlığı da yeryüzünden silip atmış. Burada yeryüzünden sildiği, kendi kişiliği ise iblise yakın bir varlığa dönüşmüş olmalı, belki de iblislerden ve insanlardan farklıydı. Bu yine de iyimser bir sonuca çıkar. Diğer türlü kaderinin ne olduğunu gördüğünüzde göreceğiniz son şeyin bu olacağını da göreceksinizdir. Burada dikkatimi çeken konu, iblis boyutunu var edenin, onu nasıl yok edeceğini de biliyor olma ihtimalidir. O yüzden konunun yalnızca batan gemi olmadığına dikkat edin. Diğer bir konu ise Azuldir. Azuldir’in bugüne kadar bildiğiniz kişi olmadığına eminim. Bunun sebebinin de Visyn’in herkes hakkında her şeyi bilmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. O halde, Azuldir'in, Eletha’yı nasıl bu kadar iyi bilip, öncesinde onunla ilgili bu kadar çalıştığını ve kendisini nasıl gizleyebildiğini öğrenmem gerek. Onunla ilgili ne bildiğinizi paylaşmanızı istiyorum”diyecektim. Bu konulardaki düşüncelerini almam gerektiği için şimdilik konuşmayı sürdürmeyi kesiyor, Zen ve diğerlerinin tepkilerini ölçmek için dinleyici konumuna geçiyordum.

Eletha'nın neden benimle konuşmayı istediğini sanırım sözlerimi söylerken de fark etmiştim. Kendisinin Visyn olduğunu bildiği gibi Diniel olduğumu... Yalnızlığımı ve karanlığımı... Beni... Ben...

Gerçekten de bu konuşmaları sürdürmeli miyim? Burada durmam... Bulunduğum konum doğru mu? Ben...
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

19 Feb 2024, 11:43

Genç adamın sözleri üzerine Bristran'ın yüzünün gülmesi, duygularını daha karmaşık bir noktaya getiriyordu. Kendi zihninde ve kalbinde yaşadığı parçalanmalar, adeta bir savaş alanına dönüyordu. Kimseye güvenmemesi için haklı sebepleri olmasına rağmen, kalbi bunun tam tersini söyleyecek saflıktaydı. Belki de Bristran'a güvenmeliydi, ancak gerçekten güvenebilir miydi, emin değildi. Henüz bilmediği bir çok şey varken, tekrardan kandırılmak çok daha büyük sorunlara, çok daha büyük hayal kırıklıklarına yol açabilirdi. Odadaki diğer insanlar için görüşleri hiçbir şekilde değişmemiş olsa da, daha önce konuştuğu ve bildiği birisine karşı yaşadığı duygular karmakarışıktı. Gözlerini Bristran'ın üzerinde tutmaya devam ederken, Boaldir'in belini öne doğru eğip boynunu bükmesiyle bakışları ona doğru yönelmişti, ağzından çıkan her bir kelimeyi dikkatlice dinlemişti. Boaldir'in kulağa samimi gelen sözlerinin ardından diğer üyeler de yavaş yavaş ayağa kalkmıştı. Veruan ve Nacse haricinde herkes ayağa kalkıp Boaldir'in ardından özür dilemişlerdi. Bu hareketin Zenahpuryu'nun gözünde hiçbir manası yoktu, bu yüzden gözleri Bristran'a doğru geri çekiyordu.

Veruan, konuya geri dönülmesi gerektiğini söylemiş ve Nacse'de konuşulması gerekenlerin konuşulmasını söylüyordu. Nacse'nin sözlerinin ardından tüm liderler teker teker başlarını kaldırmış ve yerlerine oturmuştu. Curena, Ela'nın şuan dinlendiğini ve sağlığında bir sıkıntı olmadığını belirtiyordu. Olan biteni, bir şekilde anlatan kişi o olmuştu. Inias ve Dina'nın yaşadıklarını aktaran ise, daha önce görmedikleri ve ilk kez hükümdarın çağırması ile karşılaştıkları Yuna idi. Bu konuşmaların ardından Bristran Zen'i hedef alarak, burada olmalarının sebebini farklı bir şekilde açıklıyordu. Bu odada oturan her bir yetki sahibinin de kullanılmış olduğunun farkında olması gerektiğini, aynı yolun yolcusu, aynı geminin tayfası olduklarını ancak geminin kaptanı olmadığını söylüyordu. Bu kaptanlık, hükümdarlık meselesine bu kadar fazla takılmalarının sebebini anlamıyordu. Şimdilik, görünür de birini başa geçirerek idare edebilirlerdi.

Bristran'ın sözlerinin bitmesinin ardından, erkek sesli ancak kadın olan Ungu söze girerek burada toplanılmasının sebebinin Aclania halkının bir parçası olarak kaderlerini tayin etmek olduğunu söylüyordu. Geminin hızlı bir şekilde su aldığını söylüyordu. Veruan ise, sinirli bir şekilde Inias'ı hedef göstererek Agrupnia'yı öldüren kişiye bir ceza verilip verilmeyeceğini sorguluyordu. Inias, Agrupnia'yı öldüren kişiydi. Zen için, bu durum bir problem olmasa da, bazı liderler için büyük bir problem gibi duruyordu. Nacse, Inias'ın kendi organizasyonuna verilmesi dahilinde hak ettiği cezayı alacağını söylerken, Vearis onu teslim etmeyeceğini sert bir dille belirtiyordu. Bunun ardından ise, kavgayı sonlandıran kişi Boaldir oluyordu. Kanun ve nizamı belirleyen kişinin hükümdar olduğunu, başta bir hükümdar olmadığına göre verilecek bir hüküm olmadığını belirtiyordu. Son sözleri ise, anlatmayı arzuladıkları ne varsa anlatmaları yönünde oluyordu.

İlk söze giren, Inias oluyordu. Kendisinin bir imparator, bir Kishen olduğunu söylüyordu. Havari kanı barındıran birisiydi. Konuşması, daha çok kendini aklamaya yönelik olan Inias'tan sonra söze giren kişi ise Gadiel oluyordu. Gadiel kendi yaşadığı ve diğerleriyle yaşadıkları her bir anı anlatıyordu. Kendisinin Vagror'un yanına nasıl geldiğinden, Vagror'un yanında neler yaşadığına kadar her şeyi anlatıyordu. Son cümlelerinde ise, bir gün bir taraf olmak zorunda kalırsa, herhangi birisi bulunduğu tarafın karşısında olması dahilinde gereğini yapmaktan çekinmeyeceğini söylüyordu. Geçen tüm dakikalara içerisinde Zen'in yüzünü güldüren tek cümle bu oluyordu. Anlık bir gülümsemeden sonra gözlerini geri Bristran'a dikiyordu. En son söze giren ise Diniel olmuştu. Diniel, Eletha ile bildiği bilgileri paylaşıyordu. Eletha'nın iki diyarın da hükümdarı olduğunu bildiğini söylüyor ve sonra Visyn'in hikayesini anlatıyordu. Sıra Zen' geldiğinde, genç adamın tek bir muhattabı vardı.

"Bristran. Geminin kaptanından bahsetmek yerine geminin içinde ki mürettebata odaklanman gerek."

Ellerini, göğsünde birleştirdikten sonra Bristran'ın gözünün içine bakarak konuşmaya devam etti.

"Biz daha kendimizi keşfedememişken, şuan burada neler yaşadığımızı anlatıp duruyoruz. Vagror'un bizleri toplamasının sebebi bilinmiyor, Azuldir'in bizim zamanımızın gelmediğini ancak geleceğini söylemesinin sebebi bilinmiyor. Eletha'yı neden sadece bizim durdurabileceğimizi söylediği bilinmiyor. Gadiel'in bahsettiği mavi parıltılar, iblisimin bedenimi ele geçirmesi veya beni karanlığa hapsedecek olmasının sebebi bilinmiyor. Vagror'un, 'Kudretimin en azılı düşmanları ve hükmümün sonsuz isyankarları.' cümlesini neden kurulduğu bilinmiyor."

Sonrasında sağ elinin baş parmağını havaya kaldırdı.

"Doğmuşlardan öleni."

İşaret parmağını havaya kaldırdı.

"Doğmuşlardan kucaklayanı."

Son olarak orta parmağını havaya kaldırdı.

"Doğmuşlardan bilemeyeni."

Çok kısa bir es verdikten sonra devam etti.

"Bunların tam olarak anlamı nedir? Vagror'un beni Almazath'a öldürttükten sonra ben ve benim gibilerin gerçekten kaderin tayin edicileri olup olmadığı konusunda test yapmış olduğunu söylemesi, benim gerçekten öldüysem tekrardan geri gelmem nedir? Cevaplanması gereken çok fazla soru, bilinmesi gereken çok fazla bilinmez var. Bir geminin kaptanını tayin edecekseniz, kusura bakma Bristran ancak benim burada kalmam için bir sebep yok. Zira, henüz kendimi keşfedememişken, tepeye gelecek bir hükümdara kayıtsız bir şekilde itaat etme niyetim de yok. Bizi burada toplamanızdansa, bir geminin kaptanı arayışınızda mürettebatınızın sorularının cevaplarını bularak, bulmasına yardımcı olarak geminizi güçlendirmek daha mantıklı bir seçenek olacaktır. Benim kararım bu yöndedir, eğer ki burada hükümdarı konuşacaksak, bu soruların cevaplarını bulmayacaksak çıkmak isterim. Burada sohbet ederek güçlenebileceğim konusunda ciddi sorunlarım var."
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

20 Feb 2024, 14:03

Düşünmeye vakit bulduğu vakit, burada dönen tilkileri de anlama kudretine ulaşacakmış gibi hissediyordu. Karşısındakileri daha önce görmemişti. Bu hıyarların organizasyon lideri olduğunu biliyordu. Hepsi Eletha tarafından biliniyor, onlar da Eletha'yı gayet iyi biliyordu. Eletha'yı ilk gördüğünde kapıldığı çaresizlik hissi, cildinin dört bir yanını kapatmışken daha önce ölüme yakın olduğunu bildiği vakitlerin birer yalandan ibaret olduğunu anlamıştı. Ondan yayılan kasvetli hava, umutsuzluk taşıyordu. Dina, bunu kıskançlık ya da güçsüzlüğüne duyduğu öfke ile bağdaştırsa dahi, bir tek o anlamıştı. Bir tek o anlama kudretine sahipti. Çünkü içinden geldiğini bu kadar iyi bildiği bu güdü, onu hayatta kalmaya iten şeydi. Öldürmek istemişti onu. Oracıkta yok etmek. Elinden gelse yapabileceğini biliyordu. Buradaki diğer aktris ise yakından tanıdığı Azuldir idi. Onun ne olduğunu ve tam olarak nerede durduğunu bu minik beyinleriyle tayin etmeye çalışanların tüm çabası ona beyhude geliyordu. Azuldir gibi insanların nerede durduğunu anlamak güçtü. Safını belli etmez, izini takip ettirmezlerdi. Bu sebeple, burada dönen ve anlatılan her şeyin birer yalandan ibaret olduğunu biliyordu.

Burada doğruyu söyleyen tek bir kişi yoktu.

İşin üzücü ve acınası kısmı ise kendi haricindeki tüm Aludirlerin bir şekilde konuşuyor oluşu idi. Bildiklerini anlatıyorlar, bu sefil yaratıklara kendilerini açıklama zahmetine giriyorlardı. Neye dayanarak? Ne uğruna? Hükümdarın dahi yalan söyleyebildiği bu diyarda gerçekleri konuşan ve gerçeklere ihtiyaç duyan insanları tayin etmek bu kadar mı kolaydı? Az önce Inias'ı onlara teslim etmelerini istediler. Bazıları göğün alabildiğince kaldırılmış popolarını araya koyarak poz kesti. Bazıları ise acınası bir sefillikle özür diledi. Ne için? Ne uğruna? Söyleyebilecekleri yalanları devam ettirmek için. Şimdi ise hala konuşuyorlar. Anlatmaya devam ediyorlar onlara. Dina, kendini sorumlu hissetmiyordu. Tek bir kelime etmeyecek, tek bir söz çıkmayacaktı onlara karşı. Konuşan Aludirlere tek tek göz gezdirdi. Uzun boylu yapılı bir çocuk. Saf görünüyordu. Uzun saçlı, depresif bir tip. Kızıl saçlı bıçkın bir kız. Diğeri ise Inias. Hepsi konuşuyor, hepsi duvara tükürüyordu. Boşa kürek çekiyorlardı.

Tek kelime ederse, ağzından bu yılanlar için tek bir olumlu bilgi çıkarsa kendisini affedemezdi.

Hepsi merak ettiklerini soruyordu. Onun için hava hoştu. Son konuşan çocuğun yanına doğru ilerledi. İsminin Zenahpuryu olduğunu öğrenmişti az önce. Bir adım attı. Bu esnada çocuk, eliyle bir şeyler sayıyordu. Sorular yöneltiyordu. Yalanlar duymaya bu kadar hevesliydi demek ki. Biraz daha yanaştı. Çocuğun istediği cevaplar vardı. Neden öldüm, neden geri geldim, ismimin anlamı ne... Dina ona yanaştı. Ardından karşılarında onları sorguya çeken mahkeme heyetine bir bakış attı. Sertçe baktı. Elinde bir hançer olsa, onlara saplayacağından emindi.

"Eee.. Efendi Zenahpuryu.. Niye bu kadar soru sordun ki? Bunlar hiç bir şey bilmiyor."

Kafasını çevirdi tekrar heyete. Melek bakışlı, bahar gülüşlü çehresi belki bir kaç saniye boyunca karanlıkla kaplandı. Onlara tiksinti dolu bir bakış attı. Ardından kafasını ona çevirdikten sonra tekrar gülümsedi. Utandığı her halinden belliydi. Kekeledi.

"O.. onlar.. Yeterince kudretli değil. Ezikler." dedikten sonra yavaşça gözlerini, karşısındaki çocuğun gözlerine kenetledi. Sinsi, hin bir bakış atarken dilini dışarı çıkardı. Az önceki utangaç tavır, suretinden bir anlığına silinirken sessizce fısıldadı.

"Onları öldürmeliyiz."

Sessizliğe gömülmeden önce bir adım geriye arşınladı. Kollarını vücudunda nereye koyacağını bilememişti. Çocuksu tavırları bir kez daha onu sarmalarken tekrar hitap ettiği çocuğa döndü.

"Bu.. B..Burnunuzda sümük kalmış! Efendi Zenahpuryu!"
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

20 Feb 2024, 15:29

Boaldir’in sözleriyle ortama çöken kısmi dinginlik arasında, odadakilerin gözleri hanginizin konuşmaya başlayacağını bulmaya çalışıyor. Ancak Inias, bu sürece hızla son verip konuşmaya başladığında, odadaki tüm bakışları üstüne topluyor. Inias konuşmayı sürdürdükçe, genel olarak odanın içindekilerin ifadesiz suratlarıyla karşılaşıyorsunuz. Ancak Veruan’ın alnında giderek belirginleşmeye başlayan damarları, onun duyduğu sözlerden memnun kalmadığını açıkça ortaya koyuyor. Aynı şekilde, Nacse’nin de bakışlarını Inias’tan çekip umursamaz bir şekilde odada gezdirmesi, onun da Inias ile ilgili düşüncelerinin pek de olumlu olmadığını gösteriyor. Tüm bunların yanında, Vearis’in piposundan daha keyifli bir şekilde nefes çektiğini ve özellikle Inias’ın İmparator olduğunu belirttiği anlarda Veruan ve Nacse’ye doğru gururlu bakışlarını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Inias’ın cümleleri sonlandığında ise, esasen bu üçlünün yine bir münakaşaya gireceği açık olsa bile, Boaldir’in önceki sözleri nedeniyle şimdilik susmayı tercih ettiklerini de fark etmeniz pek de zor olmuyor.

Inias’ın konuşmasının sonlanmasının ardından, bu kez lafa Gadiel’in girmesiyle tüm gözler ona doğru dönüyor. Gadiel başından geçenleri toparlayıp özet halinde odadakiler sunduğunda, odadakilerin kendisini dikkatle dinlediğini ve en ufak bir ayrıntıyı bile atlamaktan imtina ettiklerini rahatlıkla fark edebiliyorsunuz. Eletha ve Azuldir’in isminin geçtiği yerlerde, odadakilerin yüzlerinde memnuniyetsiz ifadeler kendini gösterse bile, tıpkı sizler gibi odadakilerin de güven konusunda sorunları olduğu sonucunu çıkarabiliyorsunuz. Ne var ki, Gadiel’in sözlerini tamamlarken sarf ettiği cümleler, Veruan başta olmak üzere Nacse, Bristran ve Ungu tarafından ekşi bir yüz ifadesiyle karşılanıyor. Buna karşın Shourer’in bu sözlere karşı tebessümünü arttırması ve Rarona’nın da endişeli bir yüz ifadesi takınması dikkatinizden kaçmıyor. Bu noktada Veruan bir şeyler söylemek için sandalyesine fazla gelen cüssesini ayarlamaya çalıştığı esnada Boaldir kendisine hafif bir bakış atıyor ve ardından bakışlarını size çevirerek adeta bir kargaşanın ortaya çıkmasına engel olarak konuşmanıza imkan tanıyor.

Gadiel’in ardından söze Diniel’in girmesiyle birlikte, özellikle Bristran’ın bakışları odadaki diğer kişilere nazaran daha yoğun bir şekilde Diniel üzerinde toplanıyor. Ancak daha ağzından çıkan ilk cümleyle birlikte odadakilerin neredeyse tamamının suratına düşen kızgınlık belirtileri, Diniel’in sözlerine bu şekilde devam etmesi halinde pek de iyi bir yere gitmediğine işaret ediyor. Ne var ki, Diniel tüm bunlara aldırmadan konuşmasını sürdürüyor ve cümlelerini tek tek sıralamaya başladığında, oluşan kızgın ifadelerin üzerine kocaman bir şaşkınlık ekliyor. Diniel Visyn ile ilgili konuşmasını bitirdiğinde ise, artık yerinde durması imkansız hale gelen Veruan bir anda ayağa kalkıyor ve “Bunlar deli saçması! İblis diyarı Eletha’dan önce de vardı ve orayı yaratan Yren Amaldin’den başkası değildi! Beynini de mi iblis diyarında bıraktın!?” diyor gürlercesine. Tam bu esnada Boaldir bakışlarını Veruan’a çevirip “Rica ediyorum Veruan… Niyetimiz birbirimizi yemek mi yoksa bir şeyleri çözmek mi?” diyor. Tam bu esnada Nacse donuk sesiyle konuşmaya dahil oluyor ve “Başlarından geçenlere saygı duyuyorum ancak bu kadar saçmalık sizce de fazla değil mi? Bunlara inanarak mı ilerleyeceğiz?” diyor. Nacse’nin sözleri üzerine bu kez Ungu konuşmaya girerek “Bilirsiniz öyle kitap okuyan, araştıran biri değilim. Ama kızılın anlattıkları bana da pek inandırıcı gelmedi. Sen ne diyorsun Hanbium?” diyor. Bu aşamaya kadar bakışlarını bir an olsun Diniel’den ayırmamış olan Hanbium kendine yöneltilen soru üzerine “Bugüne kadar okuduğum tüm kaynaklar, iblis diyarının Yren Amaldin ile var olduğunu söylüyor. Bildiğiniz üzere bu konudaki en güvenilir kaynaklarımız Hephiris ve Xoxsus… Onlar bile, iblis diyarının yaratımının Yren Amaldin döneminde olduğunu kabul ediyorlar. Ayrıştıkları tek nokta, Hephiris tüm diyarı Yren Amaldin’in yarattığını düşünürken, Xoxsus her bir havarinin kendi diyarını yarattığını belirtiyor. Burası muamma olsa bile, söylediğim gibi diyarın Yren Amaldin döneminde oluştuğuna şüphe yok.” diyor.

Hanbium’un bu sözleri, adeta tarihin en derininden çıkıp masaya konulmuş gibi herkesçe kabul edilmiş bir şekildeyken, bu kez Diniel üzerine dönen kuşku dolu bakışlarla muhatap olmak zorunda kalıyor. Birkaç saniye süren bu bakışların ardından ise Boaldir “Diniel’in sözlerinin bir anlamı olduğuna eminim. Belki buna bizim kudretimiz yetmiyor veyahut Yren Amaldin öncesindeki tarihi karanlıktan olanları bilemememizden ileri geliyor… Her ne olursa olsun, Diniel’in safsatalarla bizi meşgul edeceğini düşünmüyorum. Aksini düşünen var mı?” diyor. Boaldir’in bu sözleri akabinde, masada oturan her bir kişi kendi içlerinde bir şeyler düşünmeye başlıyor ve birkaç saniye süren sessizliğin ardından Hanbium “Eğer bir itirazınız bulunmuyorsa, özellikle senin Bristran, bu konu üzerinde ilgilenmek isterim.” diyor. Hanbium’un bu sözlerine masadan pek de bir itiraz gelecek gibi durmasa bile Bristran bakışlarını hafifçe ona çeviriyor ve “Diniel organizasyonumun bir üyesi. Eğer onunla ilgili bir gelişme olursa, derhal bilgim olacaksa bir sorun görmüyorum.” diyor. Bristran’ın bu sözlerine Hanbium başını onaylar şekilde sallamakla yetiniyor ve akabinde Boaldir “Azuldir konusunda bildiklerimi anlatacağım, ancak önce diğerlerini dinleyelim. Ortak bir nokta olursa, hepsini birlikte değerlendiririz.” diyor. Boaldir’in bu sözlerinden sonra ise, odadaki bakışlar bir kez daha üzerinize dönüyor.

Odadakilerin bakışlarının üzerinize dönmesiyle birlikte, bu kez lafa giren Zenahpuryu oluyor. Zenahpuryu’nun doğrudan Bristran’a yönelen cümlesi, daha ilk cümleden tıpkı Diniel gibi tepki almasına neden oluyor. Bristran’ın son derece çatılan kaşları, Zenahpuryu’nun tavrının ve sözlerinin hoşuna gitmediğini açıkça belli ederken, buna aldırış etmeden konuşmaya devam eden Zenahpuryu cümlelerini bir bir sıralıyor. Ancak her bir cümlesinde, başta Bristran olmak üzere odadaki diğer kişilerin de yüzünde memnuniyetsiz bir ifade bırakmayı başaran Zenahpuryu’nun son cümlesini dile getirmesinin ardından Bristran bir hışımla ayağa kalkıyor ve “Hadsiz!” diye bağırıyor tüm odayı titretircesine! Bristran’ın bu bağırması, adeta ruhunuzu bile titretecek kadar ciğerden ve yüksek sesle oluyor. Hatta masada oturan Rarona’nın bu gürlemeyle irkilip neredeyse yere düşecek olması, Shourer’in ise buna karşı kendini son anda gülmemek için tutması dikkatinizden kaçmıyor. Ancak Bristran bakışlarını Zenahpuryu’nun gözlerine değil, ruhuna kilitlemiş bir şekilde dururken “Sana güce nasıl ulaşacağını anlatmıştım Zenahpuryu! Sözlerim yoksa zihninden silinip gitti mi?” diyor. Bir hışımla söylediği bu sözlerin ardından Bristran “Elbette Hükümdar’ın kim olacağı konusunda endişeliyim. Ancak endişem sadece bundan ibaret olsaydı, söyleyeceğiniz iki cümleyi dinlemeyi beklemez, doğrudan kimin hükümdar olması gerektiğini söyler, ardından da sizi dinlemeye zaman ayırırdım! Bu ne hadsizliktir! Bu yapılan ne sana bir lütuf ne de bize zulümdür! Başımıza gelen en büyük talihsizliğe şahit olan sizleri duyalım ki geleceğimize karar verelim! Derdimiz de tasamız da bu!” diyor. Sözlerinin ardından bir hışımla yerine oturan Bristran, bakışlarını büyük bir hayal kırıklığına uğramış gibi hızla Zenahpuryu’dan ayıran Bristran Dina’ya bakmaya başlıyor.

Bristran’ın gürlemesiyle oluşan soğuk hava, Dina’nın söze girmesiyle biraz da olsun dağılmaya başlarken Dina’nın sözleri adeta ortamın tamamen buz kesmesine neden oluyor! Odadaki her bir kişinin asılan yüzleri, dehşetli bir şekilde Dina’ya dönmüşken özellikle Boaldir tüm bu duyduklarına inanamıyor gibi bakmaya başlıyor. Dina’nın sözleri bittiği anda ise Veruan ayağa kalkıp “Seni küçük-” diyerek Dina’nın üzerine ilerleme niyetini ortaya koyuyor. Ancak tam bu esnada Hanbium bir hışımla Veruan’ın kolunu tutup onun ilerlemesine engel olmaya çalışıyor. Veruan, kolunu tutan Hanbium’a çatık kaşlarını dönüp “Duymuyor musun bu sözleri? Bir tek benim mi kanıma dokunuyor bunlar?” derken Hanbium sakin bir ses tonuyla “Her şeyi daha da zor hale getirme lütfen. Bunu bir rica olarak kabul et.” diyor. Veruan, adeta kızgın lavlar soluyan nefesini umarsızca etrafa yaymasının ardından, yavaşça yerine oturmaya başlıyor.

Dina’nın ince ipleri koparan sözleriyle birlikte, odadakiler ile aranızdaki bağın giderek yok olmaya başladığını fark edebiliyorsunuz. Her ne kadar her biriniz özellikle Zenahpuryu ve Dina’nın sözlerine henüz daha iştirak eden bir davranışta bulunmamışsanız bile, odadakiler ile aranızdaki güven bağlarının giderek zayıfladığını hissedebiliyorsunuz. Tam bu esnada Boaldir derin bir nefes alıp bakışlarını size çevirirken “Yaşadıklarınız karşısında öfkenizi de endişenizi de anlamaya çalışıyorum. Yaşım sizlerden çok, belki sizler gibi düşünemiyorum. Ancak bu demek değildir ki, ben dahil, bu masada oturanlardan herhangi biri sizi umursamıyor veya sizi düşünmüyor. Eğer öyle bir gayemiz olsaydı, belki de sizi düşmüş Aludirler olarak ilan edip bir tımarhaneye kapatır ve yaşamımıza devam ederdik. Belki de, bu konuşmayı yeni Hükümdar huzurunda yapardınız ve hakkınızda verilecek cezalara katlanır veya birer kahraman ilan edilişinizi izlerdik. Fakat biz bunu tercih etmedik…” diyor. Sözlerindeki samimiyeti her bir kelimesine eşit parçada yayan Boaldir, hafifçe boğazını temizlemesinin ardından “Hayal kırıklığı öfkenin yaveridir. Öfke ise düşüncenin celladı... Şu an gözlerinizde, her birinizin kendi celladı oluşunu görüyorum. Ve daha vahimi… Öfkenizin itaatsizliğe, isyankarlığa dönüştüğünü… Bunu yapmayın! Bunun ne size ne de bize yararı olmayacağını en iyi sizin biliyor olmanız lazım. Bu yüzden, az önceki tüm o cümlelerinizi bir daha duymak istemem.” diyor.

Boaldir bu sözlerinden sonra hafifçe nefeslenip geriye doğru yaslanırken bakışlarını önce masadakilerin üzerinde gezdiriyor ve ardından da size döndürüyor. Birkaç nefes molasının ardından ise “Yanlışlarımızı düzeltin. Hatalarımızı gösterin. İşte size fırsat…” diyor. Hemen ardından ise masadakileri tek tek göstermesinin ardından “Ben ve Curena hariç, bu masada oturanlardan her biri yeni hükümdar adayı… Konuşun, istişare edin, sorun, sorgulayın ve söyleyin… Arzuladığınız düzeni kimin sağlayacağına karar verin!” diyor. Boaldir’in bu sözlerine masadakilerin hiçbir şey söylememesi, başından beri olayın bu noktaya geleceğini açıkça gösterirken Curena bakışlarını size çeviriyor ve “Yapılacak oylamada, sizlerin oy oranını daha yüksek tutacağız. Her birinizin tek bir oy hakkı var. 3 gün sonra, yine bu odada buluşarak her biriniz kararını açıklayacaktır. Özel olarak görüşmek isteyen olursa, her birinin görüşme arzusu kabul edilecektir. Anlaşılmayan bir konu var mı?” diyerek sözlerini tamamlıyor.

Off Topic
Konu içerisinde başkaca bir aksiyon almayacak olmanız halinde, son RP'leri aldıktan sonra konuyu sonlandırabiliriz. Konunun sonlandırılmasından sonra kurgu tercihleri sunulacaktır.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

20 Feb 2024, 16:38

Konuşmamın son kısmına hitaben üzerime çullanan bakışları teker teker sindirdim. O bakışların üzerimde olmasında herhangi bir sorun görmedim. Çokta üzerinde durmadım. Benden sonra konuşmaya giren Diniel ve Zen aynı sert tonunu koruduğunda hafif bir iç çektim. Kendilerine çok katı duvarlar öğrenmişlerdi ve bu noktada sanırım onlara saygı duymaktan başka şansım yoktu; ama bu grubun bir diğer parçasıymış gibi gözüken Dina… En ilginç olanlarıydı. Hareketleri kestirilemeyecek kadar sapkındı; ama onun özünde yatanın bu olmadığını fısıldayan bir içgüdüm vardı. Bir şeyler saklıyor gibi hissediyordum. Belki basit bir önyargıydı ama bu hususun üzerinde şimdilik çok durmama gerek yoktu.

Organizasyon liderlerinin tek tek konuşmalarını dinledim. Onların cümlelerine hak verdiğim noktalar olsa bile, masadaki en haklılar sanırım Boaldir ve Curena’ydı. Onların yaydığı aura bu masadaki diğer herkesten daha farklıydı.

Curena bu curcunayı bitirmek için son sözleri söylediğinde bu curcunanın en çok bitmesini isteyen kişi olarak sevinmek yerine farklı hissediyordum. Kalp atışlarım hızlanmış, beynim ile düşüncelerim arasında gidip gelen o boşlukta söz hakkı almak için var gücüyle çalışmaya başlamıştı. Tüm yaşadıklarım, tüm duyduklarım ve o boş zamanlarında okuduğum tüm o kitaplar teker teker gözümün önünden akıp giderken, içimdeki dürtünün bıçağı içten içe bana batırdığını hissediyordum. Gözümün önündeki tüm yaşanmışlıklar ve öğrenilmiş olan şeyler birer birer birbirine otururken, konuşmak için tüm vicdanım ve ruhum tir titriyor ve vücuduma delicesine bir baskı kuruyordu. Sessiz kalmamam gerektiğini ve zihnimde ansızın şekillenen tüm düşünceleri bir anda herkesin huzuruna sunmak için karar verdiğimde ben dakikalar geçtiğini sanırken Curena’nın cümlesini bitirmesinin ardından sadece birkaç saniye geçmişti.

Çok kısa bir an İnias’a baktıktan sonra kararımı vermiştim.

“Var!” Curena’nın son cümlelerinin ardından oluşan sessizliği birkaç saniye sindirdikten sonra gür bir ses tonuyla tüm dikkatleri üzerime çekmek istedim. “Konuşmamın başında belirttiğim gibi sizden bir ricam daha olacak.” Duraksadım. Her birinin gözlerine tek tek baktım. “Ama onun öncesinde merak ettiğim bir şey var.” Derin bir nefes ile ciğerlerimi doldurduktan sonra bu sefer bakışlarımı odanın diğer paydaşları olan Zen, Diniel, İnias ve Dina’ya cevirdim. Belki bir saniye, belki de bir saniyeden birazcık daha fazla bakışlarımı onların üzerinde tuttuktan sonra tekrardan kurtlar sofrasına çevirdim bakışlarımı.

“Hiçbirinizi şahsen tanımıyorum. Duyduğum ve öğrendiğim kadarıyla olması gereken Aludir akışını takip edemedim. Sanırım tekrardan dünyaya dönebilen Aludir’ler sizlerin lideri olduğu organizasyonlardan teklif alıyorlar. Duyduğum ve şu an bu odada bulunarak hissettiğim kadarıyla her biriniz lider olmayı hak eden güçlü bireylersiniz ve aynı zamanda her birinizin hükümdar adayı olmanızda şaşırılacak hiçbir taraf yok!” duraksadım ve bakışlarım özellikle Veruan başta olmak üzere Nacse, Bristran ve Ungu arasında dolaşırken; “Sizlere gerçekten saygı duyuyorum. Her biri amaçları olan değerli insanlarsınız.” Bir kez daha duraksayıp, bakışlarımı birer tur daha her birinin üzerinde gezdirdikten sonra; “Ama bir şey kafamın içini çok fena kurcalıyor; çünkü sanıyorum ki Eletha’nın bir varisi yoktu. Bu durumda sanırım oklar sizleri gösterdi… “ Bir an duraksayıp, birkaç saniye boşluğa daldıktan sonra; “Haklı olarak tabii..” diye ekledim. “Ama saygıdeğer Boaldir ve Curena… Neden sadece bu masadakiler hükümdar adayı?” Bakışlarım çok keskin bir şekilde masadaki herkesten sıyrılıp, o ikisinin üzerinde kilitlendiğinde çok ciddiydim. “Her biri belli amaçlarla keskinleşmiş organizasyonların liderleri ve çok kısacık bir sürede bu masadaki her bir ferde baktığımda her birinin kişisel çıkarlarını şimdiden görebiliyorum. Pek tabii olacak ve bunda yanlış bir şeyde yok ama parmak basmak istediğim bir nokta var.” Bir kez daha durdum ve bakışlarım o ikisinin üzerinden ayrılmamışken; “Agrupnia sanıyorum ki çoğunuzun kırmızı çizgisi ve ona çok saygı duyuyorsunuz. Tanıma şerefine nail olamadım ama inanıyorum ki tanısaydım sizinle benzer hisleri paylaşırdım… Peki, onun uğruna ölümü kucakladığı bir isim de bu odadayken neden tek hükümdar adayı organizasyon liderleri? Tarihte örneklerini gördüğüm kadarıyla hak eden ve varis olarak gösterilebilen herhangi biri lider olabiliyor. Ortada bir varis yoksa ve gerçekten Aclania’nın, bizlerin ve tüm diyarın geleceğini düşünüyorsanız, öyleyse İnias’ı da hükümdar adayı olarak kabul edin.” Dedim.

Herkesin bu söylediklerimi sindirmesine izin verecek ve; “Ricama gelecek olursak… Keşfetmem gereken bir dünya, bir yaşam ve ismine Gadiel denilen bir insan var. Tüm bunları keşfedebilmem için bana zaman vermenizi ve beni özgür kılmanızı rica ediyorum.” Duraksayacak ve ekleyecektim son kez;

“Gerçek anlamda özgür kılmanızı.”
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Locked

Return to “Aludir Üssü”