Yıkımın Ayak Sesleri (Dina)

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

19 Dec 2023, 17:22

“İmkansızların imkanlı olduğu bu zaman diliminde, her bir nefes farklı bir kaderin habercisi olmuştu. Kimi dostlarını önemsiyor, kimi gücü istiyor, kimi hükmetmeyi, kimi ise hiçbir şeyi olmadan her şeye sahip olmayı… Her birinin kendince nedenleri vardı, bunu biliyorum. Hiçbirini de ne yargılıyor ne de sorguluyorum. Bu benim haddime de değil ya… Ancak, hiçlik ile her şey arasında duran bir varlık varsa eğer, bunun adına sadece bir seçim diyemezdik.”

Nefesini bir anda dışarıya veren adam, kamburunu hafifçe düzeltmeye çalıştı. İnsanların bakışları altında olmasına rağmen, sanki bir anda boşluğa düşmüş gibi gözleri yokluğa doğru dalıp gidivermişti. Bu durumun son zamanlarda sıklaşması, artık kendisini dahi şaşırtmıyordu. Tüm hayat akıp gitmeye devam ederken, zihni sonsuz bir sessizlikle çınlıyor ve gözleri de sonsuz bir derinliğe kapılıp gidiyordu. Normal şartlarda bu halin tedirgin edici olduğunu söylemek gerekse bile, bu durumun kendisine bir şekilde haz veriyor olması yeteri kadar ilginç geliyordu. Adeta hayatını bu ilginçliklere adamış biri olarak da, gözlerinin her dalışı ayrı bir mutluluk yaratıyordu. Sanki bir adım daha yaklaşıyordu onlara…

“Peki ya bu seçimi yapmak zorunda mıydı?” diyen gencin sesiyle gözleri gerçekliğe döndüğünde, yüzüne yerleşen tebessümü bir kat daha arttırdı. Karşısındaki gençler ve onları bekleyen makus gelecekleri ile yüzleşirken kafasını iki yana salladı. Bakışlarını birinden diğerine geçirdi. Kimi erkek, kimi kız… Yirmili yaşlarına gelen de, bu yaşlarını çoktan geçip gidenlerde vardı etrafında. Her birinin meraklı bakışları, anlattıkları ne kadar saçma olarak adlandırılabilir olsa bile, her bir kelimeyi hoyratça tüketmesini sağlıyordu.

“Kader.” dedi adam, haddinden uzun bir geleceği tasvir eder gibi. Yüzündeki tebessümünü bir kat daha arttırırken gözleri bir kez daha o sonsuzluğa daldı.

“Her biri, kendi kaderlerini yaşamakla kalmaz. Her biri, kaderini bir diğerine sirayet ettirir. Ancak kaderini avuçları arasına alanlar… İşte onlar hepimizden farklı olarak ne gözlerimizin gördüğü ile ne de düşlerimiz ile yetinirler. Onlar, en imkansızın arasında sırtlandıkları kaderleriyle, kaderi belirlerler. Kimisi hiçliğini her şeye verir, kimisi ise hiçliği ile her şey olur… Ama kimi var ki, hiçbirinin yapmadığını yapar ve hiçlik ile yokluk arasında dimdik ayakta durur!”



Bedeninden yayılan parıldamayla aklından geçen düşünceler, tüm varlığını bu diyarlardan çok uzağa götürüp orada sindirmeye başlarken, sana doğru gelmekte olan Ulvannah’a karşı adeta haykırıyorsun! Buz parçaların titremesine eşlik eden göklerle birlikte, kontrolünü kaybettiği vücudundaki damarların yırtılırcasına hırçınlaştığını fark ediyorsun. Ulvannah, tüm bu haykırışlarına rağmen üzerine doğru gelmeyi sürdürürken, görüşün tamamen kararmaya başlıyor. Sıktığın yumruğundan yayılan kudretle birlikte, gözlerin sadece Ulvannah’ın dinginliği ile boğulmaya başlıyor. Ve son olarak, savurma hamlenle birlikte elinin Ulvannah’ın suratıyla temas ettiğini hissediyorsun. Ulvannah’ın bedeninden yayılan soğuğun tüm kemiklerini ansızın dondurduğunu fark etsen bile, ruhundaki alev topu kaçınılmaz bir şekilde tüm soğuğu eritip yok ediveriyor! Ulvannah’ın suratı, çatırdayarak parçalanmaya başlarken istemsiz bir şekilde boştaki yumruğunun Ulvannah’ın karnına indiğini fark ediyorsun!

Ulvannah, ilk önce suratına ve ardından karnına inen yumrukla neye uğradığını şaşırmış bir hale gelse bile, gözlerin karanlığın içerisinde sadece Ulvannah’tan ibaret oluyor. Adeta Ulvannah dışında hiçbir varlığın dahil olamayacağı karanlıkta, onunla baş başa ve ruhunda hissettiğin Vybukh’un yangıyla kalmışken, yumruklarının bir anda serileşmeye başladığını görüyorsun. Her bir yumruğun ile ruhunun vücudundan ayrıldığını hisseder gibi oluyor ve her bir yumruğunla karanlıktaki parlaman daha belirgin hale geliyor. Gözlerin bir anda göklerde yaşayan bir varlık gibi karanlığa döndüğünde, bedeninin onlarca yumruğu peşi sıra Ulvannah’a indirdiğini görüyorsun! Ancak gördüğün bedenin kendine ait olsa bile, onun her bir zerresine Vybukh’un vahşi varlığını sonuna kadar hissediyorsun. Bedenin parladıkça, Dina’nın silindiğini ve Vybukh’un sonsuzluğa ulaşmayı arzuladığını…
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

20 Dec 2023, 00:21

"..Vybukh, sen de hissedebiliyor musun?"

Nefesini içinde bir girdap gibi yoğururken, zihni tarafından hatırlanmak için çırpınan bedeni kendisini bulma uğraşındaydı. Bu karanlığın kiracısı değil, sahibiydi artık. Ve biliyordu, bu diyarın tozu üzerine bulaşmıştı. Gözleri her bir zerresini seyre dalmış, kokusu içine nakış nakış işlenmişti. Tekrar farkına vardı, unutmaya yüz tutmuş benliğinin. Sonra tekrar kaybetti. Karanlık dehlizin ardına geçip bir başkası olduğunu hissetti. Biçare, yalnız, öfkeli hatta kuduruk. Hülasa, alev topunun ta kendisini hissetti. Yabancı değildi lakin. Tanıyordu bu kıvılcımı. Bu parıltı, tanıdık bir yüzden başkası değildi.

Bir an boğazının paramparça olup ayrılacağını, kül olmuş bir ağaç dalı gibi gövdesinden ayrılacağını düşündü. Alevlerle haşlanmış, nar gibi kızarmış bedeni; çevresindeki halidi eritmekteydi. Soğuk yel, namından pek büyük bir parçayı kaybetmiş gibiydi. İblis, üzerine adımlamaya devam ederken suratındaki dinginliğin yok olduğunu gördü. Zira pek de bir şey göremiyordu. Bir kaç saniye içinde kınından çıkmış bir kılıç gibi savrulan tokadı, iblisin yüzü ile buluşmuştu. Cennetten çıkma bir kırbaç darbesi gibi iblisin yüzünde paralanan avcu, bir başka gerçeği daha anlatmıştı ona. Gözleriyle göremiyor, kulakları ile duyamıyor; ancak hissedebiliyordu. Bu yoğun tad, bir zafer tadından çok uzaktı. Bir bilinmezliğin, ekşi, mayhoş ve merak uyandıran tadıydı. En güzel şarapta dahi yoktu bu tad. Kemikleri çatırdamaya, dökülmeye başlayacak kadar donuktu. Öylesine soğuk ve öylesine yalnızdı ki bu iblis, belki de acı çeken oydu. Ve şimdi dahası geliyordu başına. Suratı tıpkı Dina'nın kabuslarındaki gibi çatırdarken, paramparça oluyordu. Sonrasında hayatında hiç yapmadığı br şeyi yaptı. Karşısındak iblise bir şekilde yumruk indirmişti. Tam karnına. Usta bir dövüşçü gibi. Bu, yaşama içgüdüsünden daha fazlasıydı. Bu, içindeki vahşi benliğin dışa vurumuydu.

İblisin şaşırdığını biliyordu. Lakin kendisinden beklemeyeceği kadar dingindi Dina. Gözleri, kulakları ve hissiyatı yalnızca çalışmaya odaklıydı. Zihnindeki karanlık, ona yapması gerekeni her saniye fısıldarken; kendi içindeki bilinmezliği biraz daha tadıyordu. Ulvannah basitti. Onunla yalnızca dövüşebilirdi. Bir muhacat çatışmasına giremezdi. Şimdi ise yapmak istediğini yapıyordu. Ancak bu, kendisine yabancı bir eylemdi. Ulvannah'ı sildikçe; yumrukları daha da hızlanıyordu. Ulvannah silinmeye devam ediyor, kendi benliği de bir o kadar kayboluyordu. Bunu hissedebiliyordu. Her yumrukta mahv zamanını ilerletiyordu. İblisi biraz daha siliyor, zaten hiç bir zaman onda vuku bulmamış ademiyeti kayboluyordu. Tıpkı kendisinde olduğu gibi. Bu vahşet, Vybukh'tan başkası değildi. Bu nefes, bu öfke ve bu gizem; yalnızca iblisinden kaynaklıydı.

"Hissediyorsun. Çünkü bu sensin Vybukh. İçimdeki bu vahşi öfke sensin. Her yumrukta biraz daha hırçın, biraz daha kızgın. Sen, her darbede biraz daha ben oluyorsun. Ve bu iblis de biraz daha yok oluyor."

Dina için kazanmak her şey demek değildi. Hayatta kalmak için kendisini basitçe kesip ölü numarası yapmayı, iblisini onlara yem edip kaçmayı yahut sözleriyle göz boyamayı dahi düşünmüştü. Lakin, asla ve katiyyen kendi benliğini kaptıramazdı. Zihnini bu kadar köreltemezdi. Bu işin çalışma mantığını çözmüştü. Lakin biliyordu ki, tükenecekti. Ulvannah'a baktı. Onu hissetmeye çalıştı. İblisin bedenine ve suratına inen her yumruk, onu biraz daha tüketiyordu. Lakin bir seyirci olmayacaktı. Şu an her şeyi kapatıp çökerse, başına neyin geleceğini bilemezdi. Ancak iblisi ile arasında bir irade yarışına girerse, bu yarışın kazananı kim olursa olsun; sonuç aynı olacaktı. Aynı rakibe, farklı yollar kullanarak tacizde bulunuyorlardı.

Bedenini tekrardan hissetmeye başladı. Vybukh'un hırıltılı nefesini, derisindeki vahşi parlaklığı, gözlerindeki keskin öfkeyi biraz daha bastırdı. Tekrar nefes aldı. Daha dingin, daha kontrollü. Ciğerlerini patlatmayı dilemedi. Yahut damarlarındaki kanın kaynamasını istemedi. Tüm bedenindeki enerjiyi, alev alev yanan yumruklarına değil; bütün bir vücuda yaymayı denedi. Daha dingin, daha kontrollü olarak. İblisine hükmettiği gibi, bedenine de hükmedecekti. Ve iblisinin kendisinin efendisi olmasına izin vermeyecekti.

Attığı son yumruğun yola çıktığı ana mütakıp, kolunu Ulvannah'ın boğazına doğru hareketlendirecekti. Diğer eli yumruk atmayacak, göğüs kafesinin hemen önünde konumlanmış bir şekilde gardını tamamlayacaktı. Eli ile iblisin boğazını kavrayacak ve tüm gücüyle sıkacaktı. O an, buzdan bedeninin çıtırdaması kulaklarına dolsun istiyordu. Gözleri yuvasından fırlasın, ses telleri birer birer patlasın istiyordu. Kursağında kalmış son nefes zerresini tatmak, hissetmek istiyordu. Sonra bunu Vybukh hissetsin istiyordu. Bilsin ve sindirsin istiyordu. Hükmetmenin yalnızca emir vermekle olmadığını anlamıştı. İblisine hükmettiği gibi, kendi zihnindeki vahşete de söz geçirmeliydi. Kontrolü kaybedemezdi. Ve herkesin bilmesini istiyordu. Vybukh da bilecekti.

Onun arzusu, vahşetinde gizliydi. Lakin pek yazık. Bu arzuyu gerçek kılarsa, oyun biterdi.

"Senin vahşetin takdire şayan. Öfkenin tadı bir başka. Lakin benim şirin iblisim, ben kendi öfkemin tadını iyi bilirim. Beni tüketemezsin. Beni harcayamaz ve beni ezemezsin. Sana hükmediyorum Vybukh. İçimdeki karanlığa hükmedebildiğim gibi. Sana emrediyorum Vybukh. Bu diyara söz geçirebildiğim gibi. Kendi karanlığına dön. Hiçliğin yoğurduğu öfkeyi solumaya devam et. Sonra bana geri dön ve bak. Erittiğim buzlara, parçaladığım iblise bak."

Gururu, arzusunun gizlendiği o derin kuyuyu ilk kez aralamıştı. Ego yahut bir itimad-ı nefs değildi. Kürdan kollu, al yanaklı, dokunsalar kırılacak genç bir kızın umarsızlığı, pervasızlığıydı. Bu çılgınlığın ortasında, çiçek açan tek şeydi. Bir tebessüm, çöldeki bir vaha idi. Şimdi ise, o karanlığın ona yetmediğini fark ediyordu. Bu diyar, onun için fazla değildi. Bu diyar, onun benliği; onun tek emeliydi.

"KİMİN EFENDİ OLDUĞUNA İYİ BAK!"

Karşısındaki iblis son nefesini verene kadar devam edecekti. Eğer bunu başaramaz ise. boştaki elini çevik bir hamle ile doğruca kafasına yönlendirecek, kafatasını yandan kavrayacaktı. Ardından boğazını kavrayan elini çenesinin hemen yanına hareketlendirecekti. İblisin kafasını tuttuğu gibi, soldan sağa; net bir hamle ile çevirecekti. Boğazından gelecek çatırtı sesini duyduğunda ise bitmiş olacaktı. Böylelikle acısı dinmiş olacaktı. Ulvannah sözünü tutmuş olacaktı. Bu nüansı şimdi anlıyordu. Bedeninde harlanan ateşi diri tutmak için elinden geleni yapıyordu. Lakin bu ateş ne kadar canlı olursa, kendisinin de ne kadar kolay yanacağını anlamıştı. O nedenle sürekli yellemiyordu artık. Sürekli odun taşımıyor ve kıvılcımlarını etrafa saçmıyordu. Güç, kontrol ettiği sürece güçtü.
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

21 Dec 2023, 11:59

Ulvannah’ın suratına inen birkaç yumruk daha…

Adeta gözlerin bambaşka bir bedenin bambaşka aksiyonlarına şahit olur gibi büyümeye başlarken, bir şekilde senden bağımsızlaşan vücudunu geri almaya çalışıyorsun. Her bir yumrukta ortaya saçılan vahşetin sahibini ezmeye, onu hükmün altına almaya uğraşıyorsun. Ancak parlak dalgalanmalar giderek arttıkça, bu ezici kudrete karşı çaresiz bir insan olduğun fısıltıları kulağına dolmaya başlıyor. Eğer bu dalgalanmalar gerçek kudret olarak adlandırılacak olsaydı, kendine sadece cılız bir yel diyebileceğini düşünüyorsun. Damarlarındaki sıcaklığı vücuduna yaymak istesen bile, bu sıcaklığın tüm vücuduna yayılmasıyla birlikte vereceği acıya dayanıp dayanamayacağını düşünmeye başlıyorsun. İhtimaller gözünün önünde sonsuzluğa doğru sürüklenirken, her bir ihtimalin sonunda kendine dair hiçbir şey göremiyorsun.

Ulvannah’ın bedenine inen birkaç şuursuz yumruk daha…

Ulvannah’ın bedeninden gelen çatırdamalar…

Ulvannah’ın bedenini saran bir buz tabakasının ezici bir güçle parçalanmaya başlaması…

Her ne kadar Ulvannah ile olan mücadelendeki kuşkusuz baskın taraf konumuna geçmiş olsan bile, bunun hem Ulvannah’ı gafil avlamış olmanın bir getirisi hem de kendine ait olmayışının bir neticesi olduğunun bilincinde oluyorsun. Bu haliyle, bir zafer kazansan bile bunun Dina ismiyle bilinen Aludir’e ait olamayacağını fark ediyorsun. Bundan daha ötesinde, bu şekilde kazanacağın bir galibiyetin, Dina’nın mağlubiyeti anlamına geldiğini sonuna kadar hissediyorsun. Bu yüzden de, başta yumruklarına hakim olmak için Vybukh’a her bir seslenişinle birlikte daha da ruhunu ortaya koyuyorsun. Tek bir kırılma anını bekler gibi, Vybukh’un tüm vahşetini ve açlığını ruhunla doldurmayı arzuluyorsun. Bedenini kavuran acı, geleceğine dair her türlü olumsuz düşünce ve şu andaki kontrolsüzlüğünle, Ulvannah’tan ziyade Vybukh’a odaklanıyorsun. Tek bir hamlenle yokluğa kavuşacağın gibi, tek bir hamlenle benliğini kazanacağına inanıyorsun. Bunun için de tek yapman gerekenin, Ulvannah’ın boğazını kavrayabilmek gibi basit bir hamle olduğunu hissediyorsun.


Ulvannah’ın suratına doğru ilerleyen bir sağ yumruk…

Vahşetiyle kavrulan ve durdurulamaz bir yumruk…

Ulvannah’ın suratını paramparça edebilecek yumruk…

Ve o tek bir an…

Yumruğun tüm yıkıcılığı ile Ulvannah’ın suratına doğru inmek üzereyken, bir anda zamanın durması gibi ansız bir kesintiye uğramasıyla birlikte, vaktinin geldiğini hissedebiliyorsun. Bedenine yönlendirdiğin her bir enerji parçacığının sonsuz ızdırabıyla birlikte Ulvannah’ın boynuna isterik bir şekilde elini dolamayı başardığın anda, sahip olduğun her şey ile Ulvannah’ın boğazını sıkmaya başlıyorsun! Bedenine hakim olan tüm sıcaklığa rağmen, Ulvannah’ın buz kaplı teninin soğukluğunu parmak uçlarından başlayarak ellerinde hissedebiliyorsun. Bu his ise, Ulvannah’ı sonuna sürüklerken, Dina’yı da tekrar diriltiyor gibi geliyor. Ruhun, adeta kavrulmuş alevlerden çıkıp sonsuz serinliğe doğru savrulmuş gibi hissettirmeye başlıyor.

Zihnindeki karanlıkla parıldamanın birbirine girmeye başladığı anlarda savurduğun cümleler, bedeninin kontrolünü daha da sana ait kılmaya başlıyor. Her şeye rağmen, tek bir parmağını hareket ettirebilmek bile senin adına sonsuz işkencelere maruz kalıp hala nefes alabilmek gibi hissettirse bile, aksi bir durumun neye yol açacağını hissederek her türlü riski ve olasılığı göz önüne alıyorsun. Tıpkı her şey ve hiçbir şeyin arasındaki ince bir ipten ibaretmişsin gibi… Ne seni ayakta tutan ne de Ulvannah’ı boğazını sıkı sıkıya kavrayan kudretin kendine ait olmadığını bilsen bile, bu kudrete olabildiğince hükmetmeye çalışman, varlığını yoklukla harmanlamaya benziyor. Ulvannah’ın boğazından gelen çatırtılar, ağzından bir anda fışkıran kırmızı kanla birleştiği anda ise, o ansız zaman bir anda kopuyor ve ruhunun kemiren açlık tek bir hamlede seni sonsuz bir karanlığa gömmeye başlıyor! Ulvannah’ı boğazlayan Dina’nın, aynı zamanda kendini de yok edişine ilk elden şahit oluyorsun!

Bedenini hareket ettirmeyi başararak Vybukh’a karşı kazanmış olduğun zafer, Ulvannah’ı öldürmeye yeltenmenle ortaya çıkan sonuç ile yarım kalmış gibi hissettirirken, kontrolden çıkmış Vybukh’a hükmetmek için ruhunun her bir zerresini ortaya sermekten çekinmiyorsun. Ateşi yellemekten kaçınırken, bizzat ateşin ve hatta sonsuz alevlerin ortasında kalan bedeninde sana yoldaşlık edecek tek varlığın Ulvannah olması, kaderin sana sunduğu bir ironi gibi görünüyor. Ulvannah nefessiz bir hale gelmeye başlarken ruhunun da dalgalanmalarla silinmeye başladığını hissedebiliyorsun. Bu şekilde, hem Ulvannah’ın sözlerinin arkasında durduğunu hem de kendi sözlerini ona kanıtladığını hissediyorsun. Ancak ne ruhun ne de zihnin huzurun en ufak zerresini bile hissetmiyor…


Ve bir parça daha fışkıran kan…

Ulvannah’ın ağzından yere dökülen…

Gözlerinin karanlığı arasında görebildiğin tek şey…

Beyaz, ince, silindirik ipimsi bir cisim…

Ulvannah’ın ensesinden girip, nefes almak için açtığı ağzından çıkan…

Suratına birkaç santim kala kana bulanmış bir halde bulunan…

Beyaz, ince, silindirik ipimsi bir cisim…

En başta seni hareketsiz kılan ve hedef haline getiren…


Ulvannah’ın yarı cansız bir şekilde kendini bırakmasıyla birlikte, adeta kilitlenmiş ellerin tüm arzusunu yitirmiş gibi açıldığı anda, beyaz, ince, silindirik ipimsi cismin Ulvannah’ın ağzından geriye doğru çıkışını izliyorsun. Birkaç saniye öncesine kadar yok olmaya yüz tutmuş görüşün, bir kez daha geri gelmeye başladığında bedenindeki dalgalanmalar varlığını korusa bile eski iradesinden ve baskınlığından sıyrılmış gibi görünüyor. Ulvannah’ın bedeni bir anda önüne yığılırken, onun bir metre kadar arkasında yüzündeki kocaman gülümsemesiyle Almazath’ın bulunduğunu görüyorsun. Ulvannah’ın boğazını parçalayan garip cismini hiçbir şey olmamış gibi pelerinin ardına sokmaya başlarken, gözlerin bir anda Almazath’ın hemen yanında yerde yatar vaziyette duran Vybukh’a ilişiyor. Bir şekilde nefes aldığını ve halen hayatta olduğunu hissettiğin Vybukh’un vücudunda herhangi bir yara izi bulunmamasına rağmen, yığılmış bir şekilde olması gözüne takılmışken, Almazath adeta bu ana kadar hiçbir şey yaşanmamış gibi umursamazca Vybukh’a attığı bir bakışın ardından“Şaşırma, bu doğal bir sonuç.”diyor. Almazath’ın konuşmaya başlamasıyla birlikte bakışların bir kez daha ona döndüğünde, ilginç bir şekilde ondan sana doğru gelen en ufak bir tehdit hissetmiyorsun. Sanki bakışları ve duruşuyla her şey olağan ve olması gerektiği gibi duran Almazath sana son bir kez daha bakmasının ardından arkasını dönmeye yeltendiği esnada“Kendi kendini yok etmene engel olduğum için sonra teşekkür edersin. Ne de olsa, bir daha görüşeceğimiz kesin gibi.”diyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

02 Jan 2024, 03:13

Onu terk eden benliğine geri kavuşmak amacıyla adımlamıştı. Vücudunu hissetmeyi, koku almayı, dokunmayı özlemişti. Bütün bunlara yabancıydı bir süredir. Bilemediği, anlayamadığı bu girdapta ezilen ruhu, haykırışlara boğulmuştu. İçinde bir sevinç kahkahası, duyduğu cılız bir çığlık, ardından gelen homurdanmalara kulak kesildiğinde anlamıştı neyin içinde olduğunu. Vybukh'un sözleri o an gelmişti aklına. Zarar veremeyeceğini söylediği an, onu içten içe tüketeceğinden bahsetmişti. Bilmiyordu. Büyük bir hataydı bu. Hayatı üzerine bir kumar oynamış, şans eseri ayakta kalmıştı. Her şeyin ağır çekimde yaşandığı bu kısa zaman dilimi, ona asırlar gibi gelmişti. Bu sebeple, düşünmek için çok zaman bulabilmişti.

Ulvannah'ı silmeye o kadar yaklaşmıştı ki, onun bedenine ve suratına inen her bir yumruk; onun acizane kollarından çıkıyor, buzdan suratını paramparça ediyordu. Attığı her şuursuz yumrukta, ölümcül ve bedbaht darbeler indiriyordu. Alev alev yanan bedeni, yok olmaya yüz tutmuş iblisin suretiyle her buluştuğu an; serin sulara girip çıkmış gibi rahatlıyordu. Sonrasında zihninde yankılanan sesler hep aynı şarkıyı söylüyordu ona. Başaramayaksın. Başaramaz. Başarılı olamaz. Ancak içten içe çürüyen bedenine bir şekilde söz geçirmeyi başarmıştı. Balinayı yakalamış oltasını kırmadan kaldırmayı başarıyordu. Demir parmaklıkları büküyor, kurtuluyordu esaretten. Gökyüzü bir kez daha gülümserdi, çiçekler tekrardan güzel kokardı. Lakin...

Hiç bir şey için mecali yoktu. Son bir hamle için, hayatını ortaya koymuştu.

Yok olacağını adı kadar iyi bildiği o minik zaman diliminde, hayıflanmayı bıraktı. Acizliğini ve cahilliğini bir kenara atıp direndi. Alevlerin içinde nefes almaya alışmışsa dahi, yaşamayı seçti. Onları söndürmeyi denedi. Bedenini hareket ettirdi. Şuuru onu tamamen terk etmemişti. Bunu anladığı an, o aciz şarkılar sustu. Çığlıklar son buldu. Vesveseler kalbinden teker teker silinirken, kolunu uzattı. Buna son verecekti. Bir ölüm, kendi ölümünden beter olmamalıydı. Öldürmek için yeltendi. Öldürmek istedi. Kolunu uzattı. Tam da o an, her şeyi net bir şekilde kavradı. Her şey çok hızlı olsa da, sonucu gözünde önceden canlandırmıştı. Denedi... Ancak sonuç beklediği gibi olmamıştı. Onu ölüm ile kavuşturacak iken Ulvannah'ın kafasının arkasından giren cisim, iblisin kanını soğuk yel ile buluştururken; cansız olduğunu tahmin ettiği bedenini sermişti yere. Almazath.

Görüyordu. Kekremsi gülüşü, mayhoş fısıltıyı duyuyordu. Bilmediğini bilen, bir şekilde ona üstün gelmiş o iğrenç yaratık. Bilmeceler ile kazanan, blöfler ile yol veren. Kaderi telafif ve ekşiydi. Tad almıyordu bunu yaşamaktan. Eğlenmiyor, gülmek istemiyordu. Lakin, olan olmuştu. Almazath konuşmaya başlamıştı. Doğal bir sonuç, sonrasında ise teşekkür. Kibir. Dina'yı öfkelendirmemişti. Öfkelenmesi doğaldı. Lakin öfkelenmemişti. Aldığı nefesi bu mahluka borçlu olduğunu biliyordu zira. Ondan bir şey saklamıyordu. Aksine, doğruyu söylemişti. Yalan yoktu. Öleceğini hissetmişti. İçten içe yanacağını, kahrolacağını anlamıştı. Temiz bir son olmayacaktı bu. Acı verici, küçük düşürücü... Yerde yatan Vybukh'a saniyelik bir bakış attı. Ardından hemen Almazath'a çevirdi bakışlarını. Gitmeye hazırlanacağını anlamıştı.

"Bunu neden yaptığını sormayacağım." dedi kısaca. Çünkü cevaplamayacaktı. Neden kendini yok etmesine engel olmuştu, bilmiyordu. Bilemeyecekti. Bildiği tek şey, Azuldir'den, Gialdir'den hatta Gyugnal'dan öğrendiğinden daha fazla şey öğrenmişti. Ne yapması gerektiğini değil, ne yapmaması gerektiğini de. Kimsenin ona bahsetmediği şeyi öğrenmişti. Zira, bahsetmeme sebeplerinin bunu yaşamamış olmalarından kaynaklanıyor olabilirdi. Bu kadar önemli bir şeyin deneyimlenerek öğrenilmesi, ölüm ile eşdeğerdi.

"Haklıydın. Gerçekten de yok olacağımı hissettim. Biliyorsun ya, ölmeyi umursamam. Lakin... Benim yaşamım, Ulvannah'dan önemli miydi? Buna inanmamı mı bekliyorsun?"

Tek görgü tanığını burada bırakacak gibiydi. Ulvannah canlı olsa dahi onu çıplak elle öldürebilirdi. Ona vurduğu her yumrukta ruhunun silindiğini hissetmişti. Varoluşun sinesinden yokoluşunu izlemişti. Aynı efendiye hizmet eden iki iblis için anlaşılabilir bir durum değildi. Almazath'ın planının en azından, Ulvannah ile aynı olmadığını sezebiliyordu. Ulvannah'ın yarını görmek gibi bir planı olmadığını üzerine koşturduğu an anlamıştı. Lakin Almazath, daha farklı bir şeyin peşindeydi. Hayatı hakkında doğruyu söylese dahi, onun amacı ve kimliği hakkında bariz bir yalan seziyordu.

Keskin burnuna bir kez daha güvenecekti.

"Gerçekte kime hizmet ediyorsun? Çünkü bu konuda yalan söylediğini biliyorum."
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

02 Jan 2024, 12:25

Almazath, sözlerinin ardından ilerleyecek gibi adım atacak olmasına rağmen, sözlerinle birlikte olduğu yerde duruyor. Birkaç saniyelik bu duruşu, sanki her şey ile hiçbir şey arasında kalmışsın gibi bir boşluğu doğuruyor. Almazath’ın hafifçe aldığı birkaç nefesin ardından tekrar sana doğru dönmesiyle birlikte, yüzündeki gülümsemenin tüm detaylarıyla ve hissettirdikleriyle aynı yerinde durduğunu görebiliyorsun. Almazath“Gerçekten kime mi hizmet ediyorum?”diyor sorunu küçümseyici bir tavırla. Ardından iki kolunu da yana açan Almazath“Elbette İblis Lordu Vagror’a hizmet ediyorum! Bir iblisi öldürüp bir Aludir’i sağ bırakmam bu hizmetimi yerine getirmediğini göstermez ya…”diyor. Almazath sesine çökmüş alaycılıkla birlikte kollarını yavaşça indirmeye başlarken“Ulvannah mı önemli yoksa sen mi? Benim açımdan bakarsan, senin bir tüy tanesi kadar kıymetin yok! Hatta yok olmanı o kadar çok arzuluyorum ki, ikinci kez seni sağ bırakacak olmak midemi bulandırıyor, beni kendimden tiksindirtiyor.”diyor. Bu sözlerine eklediği gülümsemesiyle esasen ciddiyetini de ortaya koyan Almazath bakışlarını doğrudan gözlerine diktiğinde“Ama şartlar ve koşullar değişebiliyor, öyle değil mi? Bugün seni burada yok edip etmeyeceğim, ince bir ip üstündeki ilerleyişine göre belirlenecekti. Zira hiçbir zaman onun bahsettiği kadar kudretli olduğunu düşünmemiştim.”diyor. Almazath’ın küçümseyici sözleri halen sürmesine rağmen, sanki bu durumu fark etmiş gibi duran Almazath“Belli ki yanılmışım. Tıpkı, ilk karşılaştığımızda yanıldığım gibi.”diyor.

Almazath, sesine düşen bir parça ciddiyetle birlikte birkaç nefesten sonra“Azuldir denen herif… Onunla karşılaştığımızda, iblisini öylece bırakıp giden bir korkak olduğunu düşünmüştüm. İblis Lordu Vagror, bana sadece iblisini ele geçirmem gerektiğini söylemişti ve bu yüzden işin ötesine geçmedim. Bir şekilde, hem onunla hem de seninle tekrar karşılaşacağımızı biliyordum. Fakat, Azuldir ile olan karşılaşmanın bu kadar kısa sürede olacağını hiç hayal etmemiştim.”diyor. Almazath, bu sözleriyle birlikte duyduğu şaşkınlığı açıkça yüz hatlarına da eklerken“Onunla karşılaştığımızda, tek arzum onu yok etmekti. Fakat bana öyle şeylerden bahsetti ki, tüm bu arzumu bir anda silip attım. Ancak sonucu belirleyecek olan hiçbir zaman onun sözleri olmadı. Bu yüzden, bugün burada onun sözlerinin doğru olup olmadığını test etmek için bulundum.”diyor. Şaşkınlığın tatmin olmuş bir tebessüme dönüştüren Almazath“Gördüklerim ise Dina, onun sözlerinin doğruluğundan ibaret oldu. Bu yüzden bugün burada ölen sen değil, Ulvannah oldu! Zira bunu söylemek benim için acı olsa bile Dina, Ulvannah da, onun gibiler de, iblislere ihanet etti! İşin en acıklı tarafı ise, bu ihaneti bir insan tarafından, yani Azuldir’den öğrenmiş olmam!”diyor.

Bu sözlerinin ardından Almazath, tüm söylemek istediklerini söylemiş gibi başını birkaç kez salladıktan sonra“Burada kalıp işleri yoluna kadar bekleteceğim seni Dina. Ancak sonrasında, ne seni kurtarabilecek kudretin olacak ne de Azuldir… Seni elinden ikinci kez kaçırmış biri olarak, üçüncüsünün olmayacağını garanti ederim Dina… Kendine iyi bak!”diyor ve arkasını dönüp adımlamaya başlıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

04 Jan 2024, 23:10

Dina için katlanılması zor bir varlıktı karşısında duran ucube. Her ne kadar ondan çok şey bilse de, her ne kadar şu an nefes alıyor oluşunu ona borçlu olsa da sözlerine katlanmak başlı başına bir sabır imtihanıydı. Güldüğü an, o iğrenç dişlerini parlattığı her saniye kafasını paramparça etmek istiyordu. Hatta bu konuşma başladığından bu yana tek düşüncesi bu olmuştu. Az önce buz iblisini gebertirken yaptığının aynısını yapmak. Bunu yaparsa tabii, onu durduracak ve kendini öldürmesine engel olacak biri kalmayacaktı. Dina, kendisi için iyi olanı seçmeye meyilliydi. Bu uğurda katlanacağına katlanabilir, çekeceğini çekebilirdi.

Yalan rüzgarı gibiydi. Ya da gerçekleri saklamayı, perdelemeyi iyi biliyordu. Ona yediremezdi. Lakin söylediklerinin hepsi bir yalan, bir kurgu olsa; bir noktada Dina şüphelenmezdi. Onu yanıltmamıştı. Belki onun amacı ve hizmetçiliğinin sırrını tam olarak ortaya çıkaramasa da, keskin burnu saklanan şeyler olduğunu bildirmişti ona. Bu kadar denk geliş, bu kadar fırsat ve bu kadar fırsatı kaçırış. Hiç biri tesadüf olamayacak kadar ince işlenmiş nakışlardı. Tıpkı kaderinin basitçe bir blöfe bağlı olduğu gibi. Her şeyin onun seçtiği ve yürüdüğü yolda vücut bulması da tesadüf değildi. Hayatı, aldığı nefes; yaptığı seçime bağlıydı. Yani bir test, başarıyla tamamladığı bir görevden ibaretti. Almazath'ın buraya kadar olan tüm sözlerini tek cümleyle cevapladı.

"Hıı. Aynen aynen."

Daha sonrasında ise Azuldir'den bahseden Almazath, bu sefer Dina'nın daha da dikkat kesilmesini sağlamıştı söylediklerine. Gözlerini bu dünyaya açtığı ilk anda, karşısında beliren bu ucubeyi bir daha göremeyeceğini düşündüyse de yanılmıştı. Azuldir'in içten pazarlıklı ve sinsi olduğunu hep biliyordu. Zira Gyugnal, onun sinsi bir piç olduğunu söylerken ciddiydi. İçinde tiksintiyi hissetmişti. Bununla birlikte bildiklerini yalnızca Eletha ile paylaşmıştı. Yani, Azuldir ve Eletha, birlikte çalışıyor olmalıydı. Sonra da testten, Dina'nın geçtiği o sınavdan bahsetti. Azuldir'in ona ne söylediğini, neden bahsettiğini bilmiyordu. Tek bildiği, o herifi bulmasının artık daha da önem arz ettiğiydi. Sonrasında ihanetten bahsetti. İlginç, bir şekilde Ulvannah ile aynı tarafta olmadığını sezmişken, taraf değiştirenin Ulvannah olması da gülünçtü. Dina kokuyu biraz fazla almış olmalıydı. Yine de Azuldir gibi bilmece anlatmayı seven bir yavşaktan fazlasıyla laf almıştı. Sonra tehditler ve kapanış. Gidiyordu. Dina ise ona kendine iyi bak demeyi düşünmüyordu.

Gidecekti. Giderken içinde şüpheyle, kuşkuyla gitsin istiyordu.

"Aaa.. Benim bildiğimden daha azını biliyormuşsun. Değersiz ciğerini yormana gerek yokmuş."
dedi. Kahkahayla bezeli, cıvıl cıvıl bir tonda. Gözlerini kıstı, soğuk yele siper olan göz kapakları, gözünden sızan yeşil halenin pırıltısını gizlemiyordu. Sanki daha da keskinleştiriyor, çevredeki halidi eritmeye devam ediyordu. O bir kaç adım atana kadar devam etti. Sonra narin ellerini usulca havaya kaldırdı. Sallamaya başladı ahenkle. Dans eder gibi. Elveda. Almazath'ın adımlarını izlerken neşeli bir şarkı söyler gibi tısladı.

"Buna çapın yetecek mi göreceğiz."
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

05 Jan 2024, 10:28

Ağzından çıkan cümlelere karşılık, Almazath yüzüne yerleşen tebessümünü daha da arttırırken, adeta birbirinize karşı hissettiğiniz benzer duyguların gökyüzündeki çatışmasına şahitlik ediyorsunuz. Bu çatışma, her ikinize de ziyadesiyle zevk verecek bir hal almış olmasına rağmen, bir anda yerde hissettiğiniz sarsıntıyla birlikte bakışlarınız istemsizce zemine dönüyor. Zemindeki titreme giderek daha da artarak dengenizi korumanızın güç olduğu bir şiddete eriştiğinde ise, gökyüzünden omuzlarınıza inen yoğun baskıyı fark ediyorsun. Gök adeta karanlıkla yırtılmak ister gibi gerilmeye, dalgalanmaya ve ince çizikler halinde parçalanır gibi bir görüntüye bürünürken Almazath göğe dönük bakışlarını sana doğru çeviriyor ve“Demek sonunda Azuldir dediği gibi İblis Lordu Vagror’u harekete geçirdi. Bu eğlenceli olacak!”diyor. Ardından ise kıyafetinin altından çıkan iki beyaz cisim havada daireler çizmeye başlarken, karanlık bir kapının hemen Almazath’ın önünde oluştuğunu görüyorsun. Almazath, zar zor dengesini sağlar gibi görünürken“Evine dön bakalım Dina… Burası epey karışacak ve tüm bu karmaşa içinde yok olup gitmeni istemem. Sonuçta bugün değilse bile, bir gün seni yok edecek olan kendim olacağım.”diyor yarı ciddi bir ses tonuyla. Almazath’ın önünde oluşan kapının seni insan diyarına ulaştıracağını hissetmenin yanında, Almazath’tan sana gelen hiçbir olumsuz düşünce olmaması, gerçekten de Almazath’ın seni insan diyarına ulaştırmak istediğini ortaya koyuyor gibi görünüyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

08 Jan 2024, 04:32

Ona karşı küçükseyici, rezil ve tiksinç bir surat ifadesiyle bakıyordu. Bir diğer yandan, bir sonraki karşılaşmalarında işlerin yine böyle gitmesi durumunda, ne yapacağını düşünüyordu. Kara kara düşünmek gibi değil, keyifli bir şekilde. Zira bugünden itibaren öğrendikleri, ona farklı bir hayat ve farklı bir amaç bahşediyordu. Gözlerini açtığından bu yana süregelen hislerin çoğunun acizlik ve cahillikle bezeli oluşu, hırsını perçinlemekten başka bir işe yaramıyordu. Onu bezdiremezlerdi. Onu yenemez, yıkamazlardı. Keyif almaya devam edecekti. Gülümsedi. Almazath'ın iğrenç suratında bir an için Azuldir'in gülümseyen çehresini gördü. Hemen ardından düşündü. Buraya kadar geldiğine göre, bu kadar şeyi öğrendiğine göre bunlar boşuna olamazdı. Sır saklayan hep kendi olamazdı. O surata baktığı an, taşıdığı sırların yükünü hissediyordu. Omuzlarında, bedeninde ve yüzünün her bir zerresinde zorlanmışlığı görüyordu. Zorla güldüğünü biliyordu. Gülmek istediğinden bile emin olamıyordu.

Zeminin titremeye başlaması ile birlikte Almazath'ın söz alması bir olmuştu. Dina, dengesini bir yandan kurmaya çalışırken onu dinledi. Güç bela dengede duruyor, yalpalıyordu. Lakin Almazath'ın sözleri onu aydınlatmıştı. Bir yandan kafasını havaya kaldırmış ve havanın değişimine, gökyüzünün yarılışına şahit olmuştu. Adeta iblis diyarının şekli şemali değişiyor; onunla kalmıyor ve kendi kendini yutuyormuş gibi hissettiriyordu. İblis lordunun böylesine güçlü oluşu, diyarı tıpkı oyuncak bir hamur gibi oynayışı onu şevklendirmişti. Bu diyara hükmetmenin nasıl bir şey olduğunu düşündü. Tahmin bile edemezdi. Lakin şimdi deneyimliyordu. Bu kadar güzel, bu kadar parlak bir gelecek. Onun olması gereken başka hiç bir şey yoktu. Bunu hakediyordu. Buna kalpten inanıyordu.

Almazath'ın savurduğu son sözlerle birlikte daha önce Azuldir ve Gyugnal'ın yaptığı gibi bir kapı belirmişti. Bunu onun da yapabiliyor oluşuna şaşırmamıştı. Lakin o bir iblisti. Bir çok iblisten daha zeki ve güçlü olsa dahi, iblislerin de böyle bir yeteneğe kadir olması ayrıca ilgisini çekmişti. Alacağını almış gibi hissetmese dahi, eski sıkıcı hayatına kısa süreliğine de olsa dönebilirdi. Halletmesi gereken bir sürüngen sorunu vardı.

"Peki. Teşekkür ederim." dedi. Gülümsedi nazikçe. Dengesini koruyarak zarif fakat hızlıca adımladı kapıya doğru ilerlerken. Kapının dibine geldiği an, geçmeden önce Almazath'a ithafen elini yukarı kaldırdı ve salladı. Elveda ediyordu.

"Azuldir'e bu kadar güvendiğine göre, belli ki benden önce yok olacaksın. Hadi ben kaçtım."
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

08 Jan 2024, 11:23

Off Topic
Konu sonlanmıştır.

Konu Sonu Ödülleri
  • 35 GP
  • 35 AGP
  • 35 İGP
  • +1 Mevcudiyet
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Wrufolst Bölgesi”