Şarap dolu şişeyi kulbundan kavrayıp elinle tarttığında, ağırlığının görünenden daha fazla olduğunu anlayabiliyorsun. Ancak bu ağırlığın esas kaynağının şarap değil, şişenin ta kendisi olduğunu hemen kavrıyorsun. Şişenin içine doğru baktığında ise, şarabın dibindeki tortuları görebiliyorsun. Bu tortular başta şarabı içme konusunda içinde şüphe uyandırmıyor değil. Ancak yine de, en azından şarabın tadını almak için bardağına doldurmaya başlıyorsun. Mümkün olduğu kadar yavaş bir şekilde ve tortuların bardağına gelmemesine dikkat ederek doldurduğun şarap şişesini Urilirn’e gösterdiğinde, yüzünü olabildiğince ekşiten Urilirn net bir şekilde şarap talebini reddediyor.
Bardağına şarabı doldurmanın ardından yavaşça tadını almak için ağzına doğru götürüyorsun. Elindeki kadeh burnuna yaklaştığı sırada içine dolduran ekşimsi bir koku başta hoş gelmese de, ardından çarpan aromatik kokuyla şaraba karşı iştahının arttığını söylemek mümkün oluyor. Yine de tereddütlerini ardından bırakmadan şarabından ufak bir yudum alıyorsun. Önce dilinde kekremsi bir ekşilik bırakan şarabın göründüğünden daha dolgun bir yapıda olduğunu anlıyorsun. Diline yerleşen ekşiliğin ardından bu kez ağzından yayılan şekerimsi ve keskin tat, tıpkı şarabı kokladığın zamandaki gibi diğer bir yudum için seni heveslendiriyor. Tam bu esnada Urilirn ile göz göze geliyorsun ve sanki Urilirn de şaraba karşı ne hissettiğini anlamaya çalışıyor. Bu soruyu elbette sen de kendine soruyor ve ona göre şarabı içip içmemeye karar veriyorsun.
Şarabını tatmanın ardından etten bir parça alırken, Urilirn’in eti tereddüt etmeden yediğini görüyorsun. Bu durum en azından et konusunda bir çekince yaşamaman gerektiğini sana söylüyor. Bunun yanında Urilirn’in karnını doyurması senin nezdinde konuşma olanağı yaratıyor ve bu fırsattan yararlanarak sorularını soruyorsun. Başta sorularına herhangi belirgin bir tepki vermese de son sorduğun sorunun ardından yüzü anlamsız bir ifadeye bürünen Urilirn soruyu tam olarak anlamadığını sana gösteriyor. Tabağına aldığı etten ufak bir parça daha alan Urilirn bunu yavaşça çiğnemesinin ardından ise “Valerin Aclania Ülkesi’nin başkentidir. Aslında şarabı daha ünlü olan yerler var, ancak bir ürünün Valerin’den geliyor olması beraberinde kalitesini de arttırır. Bu yüzden eğer ürün gerçekten Valerin’den geliyorsa, kalitesi konusunda pek endişe edilmesine gerek yoktur.” diyor. Bu sözlerinden sonra etinden bir parça daha keserken Urilirn “Tabi bu halkın genel kanısı. Bunun birçok tüccar tarafından istismar edildiğini rahatlıkla görebilirsin. Valerin’den olmayan bir ürün oradan gelmiş gibi satılabilir veya Valerin’den gelmiş olsa bile kalitesiz bir ürün sırf adıyla kaliteli gibi satılır. Doğal insan hareketleri yani…” diyor.
Urilirn kestiği son parça etini de iki lokma halinde yemesinin ardından, aslına bakarsan toplamda avuç içinden biraz daha büyük bir parça et yemiş olmasına rağmen doyduğunu gösterircesine çatal ve bıçağını tabağına hafifçe bırakıyor. Ardından geriye doğru yaslanıp sandalyesine sırtını dayarken “Yakın olmak derken?” diyerek diğer sorunu anlamadığını sözleriyle dile getiriyor.
Bardağına şarabı doldurmanın ardından yavaşça tadını almak için ağzına doğru götürüyorsun. Elindeki kadeh burnuna yaklaştığı sırada içine dolduran ekşimsi bir koku başta hoş gelmese de, ardından çarpan aromatik kokuyla şaraba karşı iştahının arttığını söylemek mümkün oluyor. Yine de tereddütlerini ardından bırakmadan şarabından ufak bir yudum alıyorsun. Önce dilinde kekremsi bir ekşilik bırakan şarabın göründüğünden daha dolgun bir yapıda olduğunu anlıyorsun. Diline yerleşen ekşiliğin ardından bu kez ağzından yayılan şekerimsi ve keskin tat, tıpkı şarabı kokladığın zamandaki gibi diğer bir yudum için seni heveslendiriyor. Tam bu esnada Urilirn ile göz göze geliyorsun ve sanki Urilirn de şaraba karşı ne hissettiğini anlamaya çalışıyor. Bu soruyu elbette sen de kendine soruyor ve ona göre şarabı içip içmemeye karar veriyorsun.
Şarabını tatmanın ardından etten bir parça alırken, Urilirn’in eti tereddüt etmeden yediğini görüyorsun. Bu durum en azından et konusunda bir çekince yaşamaman gerektiğini sana söylüyor. Bunun yanında Urilirn’in karnını doyurması senin nezdinde konuşma olanağı yaratıyor ve bu fırsattan yararlanarak sorularını soruyorsun. Başta sorularına herhangi belirgin bir tepki vermese de son sorduğun sorunun ardından yüzü anlamsız bir ifadeye bürünen Urilirn soruyu tam olarak anlamadığını sana gösteriyor. Tabağına aldığı etten ufak bir parça daha alan Urilirn bunu yavaşça çiğnemesinin ardından ise “Valerin Aclania Ülkesi’nin başkentidir. Aslında şarabı daha ünlü olan yerler var, ancak bir ürünün Valerin’den geliyor olması beraberinde kalitesini de arttırır. Bu yüzden eğer ürün gerçekten Valerin’den geliyorsa, kalitesi konusunda pek endişe edilmesine gerek yoktur.” diyor. Bu sözlerinden sonra etinden bir parça daha keserken Urilirn “Tabi bu halkın genel kanısı. Bunun birçok tüccar tarafından istismar edildiğini rahatlıkla görebilirsin. Valerin’den olmayan bir ürün oradan gelmiş gibi satılabilir veya Valerin’den gelmiş olsa bile kalitesiz bir ürün sırf adıyla kaliteli gibi satılır. Doğal insan hareketleri yani…” diyor.
Urilirn kestiği son parça etini de iki lokma halinde yemesinin ardından, aslına bakarsan toplamda avuç içinden biraz daha büyük bir parça et yemiş olmasına rağmen doyduğunu gösterircesine çatal ve bıçağını tabağına hafifçe bırakıyor. Ardından geriye doğru yaslanıp sandalyesine sırtını dayarken “Yakın olmak derken?” diyerek diğer sorunu anlamadığını sözleriyle dile getiriyor.
Off Topic
Dilersen yemek ve uyku fasıllarını biraz daha hızlı geçmemiz mümkün. Bunu belirtirsen bir sonraki turu ona göre yazabilirim.


