Tok sesin ruhunuzu sindirmeye çalışan tınısı sonlandıktan sonra, ilk konuşmaya giren kişi Gadiel oluyor. Ruhunda toparladığı kudreti ve bilediği kararlılığıyla cümlelerini dile getirmeye başladığında, vücudundaki kontrolün de yavaşça gelmeye başladığını hissediyor. Sanki sözleri, aldığı nefese ve atmaya başlayan kalbine dönüşüyor. Her bir kelimesi, bir öncekinden daha var edici bir şekilde ağzından çıkmasının ardından, bir şekilde kırmızı parlaklığın bu sözleri sindirmeye çalıştığını hissedebiliyorsunuz. Gadiel’in sözleri sırasında, içten kıkırdamalarına hakim olmakta zorlanan Zenahpuryu, en sonunda içinde biriktirdiği kahkahalarını karanlığa saçarken, adeta kırmızı gözlerin parlaklığını silmeye çalışıyor. Dalgalanan kırmızı parlaklığa karşı ilk somut etkinizin bu şekilde var olması dikkatinizden kaçmazken, bir anda tüm bu dalgalanma yerini Zenahpuryu’nun ağzından fışkıran kanlara bırakıyor! Dilini olabildiğince sert bir şekilde ısıran Zenahpuryu, dilinden kopan bir et parçasını kanlarıyla beraber dışarı tükürürken, her biriniz bu ansız hareket karşısında bakışlarınızı ona doğru yönlendiriyorsunuz. Zenahpuryu, kendi dilini koparacak kadar ileri gitmesinin yanında, çektiği acıyı da altında ezildiği baskıyla yarıştırmaya başlıyor. Ne var ki, sadece birkaç saniye sonunda tüm bu manzara bir anda silinip atılıyor. Adeta hiç yaşanmamış gibi Zenahpuryu’nun dili eski haline gelip tüm acı silinirken, Gadiel ve Zenahpuryu’nun zihninde tok sesin kudretine dair açıklamaları geliyor. Nitekim parlak kırmızı gözlerin daha da parlaması ve ardından Zenahpuryu’nun dilinin eski haline gelmesiyle eski parlaklığına kavuşması, tüm bu sürecin onun tarafından yönetildiğini açıkça ortaya koyuyor.
Zenahpuryu’nun karanlığı silmeyi amaçlayan hamlesinin nispeten olumsuz sonuçlanması karşısında, bu kez söze giren Diniel oluyor. Kendine has havası ve üslubu ile konuşmaya başladığında, Gadiel’i destekler nitelikteki sözleri kırmızı parlaklık tarafından sindirilmeye başlıyor. Ancak tüm bu meydan okumaya karşı, kırmızı parlak gözlerin Zenahpuryu’nun dilini iyileştirmek dışında olağan dışı bir hareket sergilememesi, sözleriniz ne derece tesir ettiğini sorgulamanıza neden oluyor. Karanlığın içinde sözlerinizin yankısı kesildiğinde, tok ses tüm endamıyla bir kez daha yankılanıyor ve“Sanırım anlamıyorsunuz.”diyor.
Tok sesin iki kelimeden ibaret cümlesi, sanki kasırgaları tek başına yutabilecek kadar kudretli bir şekilde kulaklarınızda titremeye başladığında, kırmızı parlak gözlerin yavaşça parlaklığını arttırmaya başladığını fark ediyorsunuz. Bu artışla birlikte tok ses“Daha önce söylemiştim Zenahpuryu. Kudretimin iyileştiremeyeceği bir yara yok. O yüzden kendine şimdiden gereksiz acılar yükleme! Zira sözlerinizden anladığım kadarıyla, yüzleşeceğiniz acıların boyutunu hiç fark edemiyor veya anlayamıyorsunuz.”diyor. Bu sözlerinden sonra kırmızı parlaklık gözlerinizi yakmak ister gibi parlamaya başladığında tok ses“İzin verin size göstereyim!”diyor hırıltılı bir tonda.
Yayılan kırmızı parlaklığa karşı gözlerinizi korumak için ellerinizi kaldırmak isteseniz dahi, bir şekilde elleriniz yüzünüze ulaşamadan yarıda kilitlenmiş gibi oluyor. Görüş açınız tamamen yok olup tamamen kırmızıya bulandığında ise, fiziksel veya ruhsal bir acıya kendinizi hazırlamaya çalışıyorsunuz. Ancak birkaç saniye süren parlaklığa rağmen herhangi bir acıya dair hissinizin olmaması, başkaca bir şeylerin olup olamayacağını sorgulamanıza neden oluyor. Nitekim kırmızı parlaklık giderek etkisini azaltıp siyah dalgalanmaları tekrar ortaya çıkardığında, görüşünüz de eski halini almaya başlıyor. Ve görüşünüzün eski halini aldığında ise, tok sesin neyi kastettiğini ilk elden görebiliyorsunuz.
Parlak kırmızı gözlerin biraz önünde bir yanda Cysa ve diğer yanda Agthar’ı görmenizle birlikte, burada dönen dolaplara anlam vermeye çalışıyorsunuz. Ancak sizi asıl düşüncelere iten, parlaklığın tamamen etkisini yitirmesiyle Cysa ve Agthar’ın tam arasında, dizleri üzerine çöktürülmüş ve Cysa tarafından saçından tutularak suratı size gösterilen Ela’yı görmek oluyor! Cysa’nın yüzündeki zevk dolu gülüşü, bir anda Gadiel’in tüm damarlarının titremesine neden olurken, Cysa da herhangi bir yara izinin bulunmaması Gadiel’in kanının kaynamaya başlamasına neden oluyor. Bunun yanında Agthar’ın yüzündeki size yönelen donuk ve tiksinir gibi duran bakışları, bu aşamadan sonra taraflarınızın ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Cysa özellikle Gadiel’de sabit tuttuğu bakışlarıyla sanki meydan okurcasına dursa bile, henüz bir şeyler yapacak gibi durmuyor. Tüm bu manzaranın gözünüze yansımasının ardından ise tok ses bir kez daha varlığını belli ediyor ve“İşte sizin sonunuzun başlangıcı… Cysa ve Agthar, kudretimi kabul edenler olarak, insan diyarına hükmetmemde benim yanımda olmayı seçtiler. Aklı olan tüm kudretliler gibi… Ancak mesele bu değil…”diyor. Sözlerine devam edeceği belli olan tok sesi dinlemeye devam ederken, Cysa ve Agthar’a yönelen hisleriniz de giderek güçlük kazanmaya başlıyor içinizde. Buna karşın vücut kontrollerinizi tam anlamıyla sağlayamıyor oluşunuz, belki de şu an sizi hareketsiz kılan yegane şey oluyor. Bu esnada tok ses bir kez daha karanlıktan yankılanıyor ve“Amahimara Sindenna’yı, yani Maeve’i ele geçirmenin insanları harekete geçireceğini biliyordum. Amahimara Sindenna bir yangının ilk kıvılcımıydı sadece… Her üç kutsal varlığı iblislere bırakamazdınız, değil mi? Bu yüzden, Maeve’i kaybetmenizin ardından, sadece Amahimara Kirata’ya sahip olarak, ne olduğunu bile bilmediğiniz Amahimara Phistila’nın peşine düşmeniz gerekiyordu. Ancak bu şekilde iki kutsal eşyaya sahip olarak üstünlük kazanabilirdiniz. İşte kudretinizin ve gururunuzun karşılığı!”diyor.
Tok sesin bu sözlerinin ardından Cysa sanki elinde önemsiz bir nesne tutar gibi Ela’nın saçlarını fırlatırcasına bırakmasının ardından, Ela’nın bedeni öne doğru düşüveriyor! Bir şekilde ölü olmadığını hissetseniz bile, bunun sadece bir umut mu yoksa gerçek mi olduğunu anlamanız pek mümkün olmuyor. Bedeniniz bu manzara ve sözlerle daha gergin ve kasılı bir hale gelirken tok ses karanlığı bir kez daha yarmak ister gibi dile geliyor ve“Beni Amahimara Kirata'yı ele geçirme zahmetinden kurtardınız. Bunun için müteşekkirim. Ve şimdi, iki kutsal varlık da artık benim ellerimde! Ve iblis diyarına şuursuzca adım atmanıza neden olan Amahimara Phistila… Ne olduğunu bile bilemediğiniz o kalkan… Başından beri zaten benimdi!”diyor. Tok sesin tüm bu sözleri, sanki karanlığı daha da karartıyor ve üzerinizdeki baskı hafifçe artmaya başlıyor.
Zenahpuryu’nun karanlığı silmeyi amaçlayan hamlesinin nispeten olumsuz sonuçlanması karşısında, bu kez söze giren Diniel oluyor. Kendine has havası ve üslubu ile konuşmaya başladığında, Gadiel’i destekler nitelikteki sözleri kırmızı parlaklık tarafından sindirilmeye başlıyor. Ancak tüm bu meydan okumaya karşı, kırmızı parlak gözlerin Zenahpuryu’nun dilini iyileştirmek dışında olağan dışı bir hareket sergilememesi, sözleriniz ne derece tesir ettiğini sorgulamanıza neden oluyor. Karanlığın içinde sözlerinizin yankısı kesildiğinde, tok ses tüm endamıyla bir kez daha yankılanıyor ve“Sanırım anlamıyorsunuz.”diyor.
Tok sesin iki kelimeden ibaret cümlesi, sanki kasırgaları tek başına yutabilecek kadar kudretli bir şekilde kulaklarınızda titremeye başladığında, kırmızı parlak gözlerin yavaşça parlaklığını arttırmaya başladığını fark ediyorsunuz. Bu artışla birlikte tok ses“Daha önce söylemiştim Zenahpuryu. Kudretimin iyileştiremeyeceği bir yara yok. O yüzden kendine şimdiden gereksiz acılar yükleme! Zira sözlerinizden anladığım kadarıyla, yüzleşeceğiniz acıların boyutunu hiç fark edemiyor veya anlayamıyorsunuz.”diyor. Bu sözlerinden sonra kırmızı parlaklık gözlerinizi yakmak ister gibi parlamaya başladığında tok ses“İzin verin size göstereyim!”diyor hırıltılı bir tonda.
Yayılan kırmızı parlaklığa karşı gözlerinizi korumak için ellerinizi kaldırmak isteseniz dahi, bir şekilde elleriniz yüzünüze ulaşamadan yarıda kilitlenmiş gibi oluyor. Görüş açınız tamamen yok olup tamamen kırmızıya bulandığında ise, fiziksel veya ruhsal bir acıya kendinizi hazırlamaya çalışıyorsunuz. Ancak birkaç saniye süren parlaklığa rağmen herhangi bir acıya dair hissinizin olmaması, başkaca bir şeylerin olup olamayacağını sorgulamanıza neden oluyor. Nitekim kırmızı parlaklık giderek etkisini azaltıp siyah dalgalanmaları tekrar ortaya çıkardığında, görüşünüz de eski halini almaya başlıyor. Ve görüşünüzün eski halini aldığında ise, tok sesin neyi kastettiğini ilk elden görebiliyorsunuz.
Parlak kırmızı gözlerin biraz önünde bir yanda Cysa ve diğer yanda Agthar’ı görmenizle birlikte, burada dönen dolaplara anlam vermeye çalışıyorsunuz. Ancak sizi asıl düşüncelere iten, parlaklığın tamamen etkisini yitirmesiyle Cysa ve Agthar’ın tam arasında, dizleri üzerine çöktürülmüş ve Cysa tarafından saçından tutularak suratı size gösterilen Ela’yı görmek oluyor! Cysa’nın yüzündeki zevk dolu gülüşü, bir anda Gadiel’in tüm damarlarının titremesine neden olurken, Cysa da herhangi bir yara izinin bulunmaması Gadiel’in kanının kaynamaya başlamasına neden oluyor. Bunun yanında Agthar’ın yüzündeki size yönelen donuk ve tiksinir gibi duran bakışları, bu aşamadan sonra taraflarınızın ne olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Cysa özellikle Gadiel’de sabit tuttuğu bakışlarıyla sanki meydan okurcasına dursa bile, henüz bir şeyler yapacak gibi durmuyor. Tüm bu manzaranın gözünüze yansımasının ardından ise tok ses bir kez daha varlığını belli ediyor ve“İşte sizin sonunuzun başlangıcı… Cysa ve Agthar, kudretimi kabul edenler olarak, insan diyarına hükmetmemde benim yanımda olmayı seçtiler. Aklı olan tüm kudretliler gibi… Ancak mesele bu değil…”diyor. Sözlerine devam edeceği belli olan tok sesi dinlemeye devam ederken, Cysa ve Agthar’a yönelen hisleriniz de giderek güçlük kazanmaya başlıyor içinizde. Buna karşın vücut kontrollerinizi tam anlamıyla sağlayamıyor oluşunuz, belki de şu an sizi hareketsiz kılan yegane şey oluyor. Bu esnada tok ses bir kez daha karanlıktan yankılanıyor ve“Amahimara Sindenna’yı, yani Maeve’i ele geçirmenin insanları harekete geçireceğini biliyordum. Amahimara Sindenna bir yangının ilk kıvılcımıydı sadece… Her üç kutsal varlığı iblislere bırakamazdınız, değil mi? Bu yüzden, Maeve’i kaybetmenizin ardından, sadece Amahimara Kirata’ya sahip olarak, ne olduğunu bile bilmediğiniz Amahimara Phistila’nın peşine düşmeniz gerekiyordu. Ancak bu şekilde iki kutsal eşyaya sahip olarak üstünlük kazanabilirdiniz. İşte kudretinizin ve gururunuzun karşılığı!”diyor.
Tok sesin bu sözlerinin ardından Cysa sanki elinde önemsiz bir nesne tutar gibi Ela’nın saçlarını fırlatırcasına bırakmasının ardından, Ela’nın bedeni öne doğru düşüveriyor! Bir şekilde ölü olmadığını hissetseniz bile, bunun sadece bir umut mu yoksa gerçek mi olduğunu anlamanız pek mümkün olmuyor. Bedeniniz bu manzara ve sözlerle daha gergin ve kasılı bir hale gelirken tok ses karanlığı bir kez daha yarmak ister gibi dile geliyor ve“Beni Amahimara Kirata'yı ele geçirme zahmetinden kurtardınız. Bunun için müteşekkirim. Ve şimdi, iki kutsal varlık da artık benim ellerimde! Ve iblis diyarına şuursuzca adım atmanıza neden olan Amahimara Phistila… Ne olduğunu bile bilemediğiniz o kalkan… Başından beri zaten benimdi!”diyor. Tok sesin tüm bu sözleri, sanki karanlığı daha da karartıyor ve üzerinizdeki baskı hafifçe artmaya başlıyor.




