Varoluşun Üç Kadım Ayağı (2. Kısım) (Zenahpuryu)

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

06 Nov 2023, 09:54

Vadlena’ya durmasını söylediğin tek bir kelime, Vadlena’nın yüzündeki agresif gülümsemenin tamamen silinip yerini saf bir öfkenin almasına neden oluyor. Ancak yine de, tek bir kelimene uyarak saldırıya geçmek yerine gergin duruşunu daha da kasarak, ansız bir saldırıya kendini hazırlamış gibi duruyor. Ne var ki, bu andan sonra odağın tamamen Tagrinath’a döndüğü için Vadlena’nın ne yaptığıyla pek ilgilenmeden ona doğru adımlamaya başlıyorsun. Tagrinath’ın tüm algıları açık bir şekilde durduğunu, fakat senin dingin ilerleyişine karşılık vermeyecek bir halde bulunduğunu hissedebiliyorsun. Bunda Tagrinath’ın sana karşı söylediği son cümlenin de etkisi büyük gibi görünüyor. Ona bir soru yönelteceğini söylediğin cümlenle başladığın yürüyüşün onun yarım metre kadar önüne gelene kadar devam ediyor ve sonunda, Tagrinath’ın önünde durup sözlerini söylemeye başlıyorsun. Tagrinath her bir kelimenin yüzündeki sakinlik ve ciddiyet arasındaki ifadeyle dinlemeyi sürdürürken, yaydığı auranın dağılmamasına da özellikle dikkat ediyor gibi görünüyor. Sözlerin, kendi ölümüne hazır olduğu belirterek sonlandığında ise Tagrinath’ın gözlerindeki şaşkın büyümeyi fark edebiliyorsun. Tagrinath’ın böyle bir istek karşısında şaşırdığını açık bir şekilde anlıyorsun ve bunun yanında, Tagrinath’ın istediğini yapıp yapmayacağı konusunda bu şaşkınlığın önündeki engel olduğunu hissedebiliyorsun.

Tagrinath’a gülümseyerek fısıldamanın ardından, Tagrinath sanki tüm vücudunu bir anda gevşetir gibi duruyor. Ancak bu gevşeme bir saniye bile sürmeden Vadlena’nın “Seve seve!” dediğini duyuyorsun hırçın bir kudurmuşlukla. Vadlena’nın ölüm arzunu gerçeğe döndüreceğini belirten bu cümleleriyle birlikte Lebrante’nin iki büyük pençesini havaya kaldırıp, tüm havayı yarmak ister gibi pençelerinde birikmiş karanlığı fark ediyorsun. Ancak bu fark edişin, sizden pek de uzak olmayan Lebrante’nin pençelerini savurmasıyla ortaya çıkan ve pençe şeklinde yayılan karanlığı görmenle daha tehditkar bir havaya bürünüyor. Daha önce Lebrante’nin görmüş olduğun ve Vadlena’nın “Kara Pençe” olarak adlandırdığı bu saldırısı karşısında, Vadlena’nın Tagrinath ile birlikte seni de hedeflemiş olduğunu fark ediyorsun. Bu saldırıya karşı muhtemel kaçış planları aklında hızlı bir şekilde dolanmaya başladığında, Tagrinath hızlı bir hareketle sağ kolunu ensenden dolayarak seni kavrıyor ve daha önce şahit olduğun hızlı hareketleriyle birlikte Lebrante’nin saldırısından sıyrılabileceğiniz şekilde sol tarafınıza doğru ilerliyor. Tagrinath’ın bu hızlı hareketi sonlandığında, bir anlığına yaşadığın ivmeyle başının döndüğünü hissetsen de, Lebrante’nin yıkıcı saldırısından kurtulmuş olmak seni rahatlatıyor.

Vadlena, saldırısının etkisiz olmuş olması nedeniyle yaşadığı hayal kırıklığını yüzüne yansıtırken Tagrinath yavaşça kolunu vücudundan ayırıyor ve “Çok bekletmeyeceğim.” demekle yetiniyor. Tagrinath bu sözleriyle, konuşmanızın önündeki yegane engel olan Vadlena’yı ortadan kaldıracağını rahatlık anlayabiliyorsun. Bununla birlikte Tagrinath hafifçe gerdiğin vücudunu öne doğru fırlatacak gibi göründüğü sırada, sol elini yere paralel bir şekilde uzatmasının ardından sağ elini de onun üstüne koyuyor ve ardından parmak uçlarını birbirleriyle birleştiriyor. Bu anda, sanki Tagrinath’ın yaydığı aura ellerine doğru hareketlenip orada mavi bir kabusa evrilir gibi hissetmeye başlıyorsun. Tagrinath ise birleştirdiği parmak uçlarını ayırmasıyla birlikte yerinden fırlıyor ve bir anda Lebrante’nin bir metre kadar uzağına gelmesinden sonra elinden 2 metre büyüklüğünde ve sudan oluşmuş gibi duran, keskin dişleri olan bir iblisvari ağır yaratıyor! Ortaya çıkan bu açık ağızın içindeki keskin onlarca diş, başlı başına bir yok oluşu simgeler gibi dururken, Tagrinath “Vacht Suftie Upeth İmdsei!”diyor gırtlağından gelen bir ses tonuyla. Bu sözlerinin ardından iki elini kapatmasıyla birlikte, ortaya çıkan devasa sudan ağız bir anda Lebrante’yi tek hamlede yutmak için kapanıyor! Lebrante, vücuduna giren onlarca keskin dişin yarattığı acıyla ulumaya başlarken, vücudundan fışkıran kanlar da suyu duru maviliğini vahşi bir kızıla boyamaya başlıyor. Tagrinath ellerini serbest bırakıp dik bir pozisyona geçerken, yarattığı sudan ağız da yok oluyor ve Lebrante, bilincini yitirmiş gibi yere yığılıveriyor!

Lebrante’nin çöküşüyle birlikte Tagrinath doğrudan Vadlena’ya bakışlarını kilitlerken, Vadlena yerinden hızla fırlayıp Tagrinath’a doğru ilerlemeye başlıyor. Ancak Tagrinath, az önce Lebrante’yi tek seferde indirmemiş gibi sakin bir duruşla Vadlena’yı karşılamaya hazırlanırken “Faydasız olacağını biliyorsun kadın.” demekle yetiniyor. Ancak Vadlena bu sözlere aldırış etmeden yumruğunu hızlı bir şekilde Tagrinath’a savuruyor! Doğrudan yüzüne gelen yumruğa karşı Tagrinath tepki bile vermek istemez gibi dursa da, son anda sol elini kaldırıp Vadlena’ın yumruğunu havada, adeta bir hiçmiş gibi durdurmayı başarıyor! Bunun yanında Vadlena’nın elini geri çekemiyor oluşundan Tagrinath’ın yumruğu yeterli bir güçle sıktığını da fark edebiliyorsun. Bu anda Vadlena bu kez bir tekmeyle saldırmak için harekete geçmek ister gibi görünürken, Tagrinath “Suft Gravenyei!” diyor. Tagrinath’ın bu sözleriyle birlikte, Vadlena’nın tuttuğu elinden başlayan bir su balonu hızlıca Vadlena’yı içine alıyor! Su balonu içinde tamamen hareketsiz kalan Vadlena çırpınmaya başlarken Tagrinath, Vadlena’nın yumruğunu bırakıp kolunu geri çekiyor. Vadlena, içine kıstırıldığı su balonunu yok etmek ister gibi çırpınırken Tagrinath “Buradan ayrıldığımda tekrar nefes almaya başlayacaksın. Ama bil ki, benim topraklarımda bir daha nefes almak istersen, o zaman senin boğulmana bizzat şahitlik edeceğim kadın!” diyor.

Tagrinath’ın sözleri Vadlena’nın yüzündeki öfkeyi vücuduna da yaymaya başlasa bile, bedenini saran su balonundan kurtulması da mümkün değil gibi görünüyor. Tagrinath ise, sözlerinin ardından arkasını dönüp sana doğru gelmeye başlarken “Seni öldürmeyeceğim Zenahpuryu. İblis Lordu Vagror’dan böyle bir emir almadım. İblis Lordu Vagror’un senden neden övgüyle bahsettiğini de benim kudretim idrak edemez. O ancak İblis Lordu Vagror’un hükmüdür.” diyor. Bu sözlerinden sonra tıpkı senin gibi yanına kadar gelen Tagrinath bakışlarını bir an bile senden ayırmazken “Lakin dilersen, seni iblis Lordu Vagror’un hükmüyle yüzleştirebilirim.” diyor. Tagrinath’ın bu cümleleri, adeta bir daveti andırıyor olsa bile, altında ciddi bir tehdit bulunduğunu da rahatlıkla hissedebiliyorsun. Ne var ki bu tehdit, alelade bir ölüm korkusundan daha çok mutlak bir hiçliğin azabını anımsatıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

06 Nov 2023, 12:46

Vadlena'ya durmasını söylememin ardından yüzünde oluşan saf öfkeyi umursamadan Tagrinath'a doğru ilerlemeye başladım. Artık onun neye öfkelenip öfkelenmediğini anlamıyordum, zira bildiğim tek şey ben ağzımı açtıkta öfkelenip beni öldürmek istemesiydi. Bu yüzden, amacıma odaklanmak daha mantıklı duruyordu. Tagrinath'ın konuşmalarından kesin bir çıkarım yapmak zor olsa da, İblis Lordu Vagror'un benden övgüyle bahsetmesinin sebebini yeniden dirilmek veya ölmeyi başaramamak olarak yorumlamıştım. Almazath'la olan dövüşümü düşündükçe, en can alıcı noktanın bu kısım olduğunu düşünmeden edemiyordum. Eğer iblisler o dövüş içerisinde farklı bir şey görmemişse, onlar için de en garip kısım bu olmalıydı çünkü Hükümdarımızın sözlerine güvenirsek benden başka böyle bir olay yaşayan Aludir olmamıştı. İblisler için de bir ilk olmuş olabilirdi. Ben, kendi tahmin ettiğim kısımdan ilerleyerek Tagrinath'a beni öldürmesini söyleyerek cümleye girmiş ve Almazath'tan bir alıntı yapmıştım. Karşımdaki iblisin şaşkınlığı bu isteğime engel olacak gibi dururken arkamdan gelen kadın sesiyle birlikte gözlerim arkaya doğru döndü ani bir heyecanla. Ölümümün Tagrinath'tan gelmesi, Vadlena'dan gelmesinden her türlü daha iyiydi.

Lebrante'nin pençelerini savurmasıyla ortaya çıkan karanlık, ikimizi de hedeflemişti. Gerçekten bu arzumu gerçekleştirecek olanın bu kadın olmasını istemiyordum. Hızlı bir şekilde kaçış planı kurmak üzereyken enseme dolanan bir sağ kol sayesinde sol tarafa doğru çekilmiştim. Tagrinath'ın bu hızlı hareketi sayesinde yaşadığım ivmeyle birlikte başım dönse de, yıkıcı saldırıdan kurtulmuş olmak beni rahatlatmıştı. Vadlena ufak bir hayal kırıklığı yaşarken, Tagrinath ise beni çok bekletmeyeceğini söyleyerek aramızdaki engeli ortadan kaldıracağını açıkça belirtiyordu. Tagrinath'ın yaydığı aura, ellerine doğru hareketleniyor gibi duruyordu, parmak uçlarını birbirinden ayırdığında elinden 2 metre büyüklüğünde, sudan oluşmuş gibi duran iblisvari bir şey yaratmıştı. Şaşkınlıkla izlerken bu yeteneği, ağzından aynı Almazath gibi hiçbir kelimesi anlaşılmayan o sözcükler dökülmüş ve Lebrante'yi yutmak istercesine kapanmıştı yarattığı keskin dişli ağız. Lebrante'nin nasıl bir acı çektiği ulumasından belli olurken, fışkıran kanlar suyun maviliğiyle karışıyordu, Tagrinath ellerini serbest bıraktığında ise sudan ağız yok oluyor ve Lebrante yere yığılıyordu. Sanırım Tagrinath az biraz merhamet göstermiş ve onu acıdan bayıltmıştı.

Lebrante'nin düşüşünün ardından Vadlena yerinden fırlamış ve saldırıya geçmişti. Lebrante'nin tek bir hareketle aşağı inmesinden sonra Vadlena kesinlikle birkaç dokunuşla etkisiz hale gelebilirdi. Bu hareketleri gördükten sonra yumruk atabildiğime sevinmiştim. Bu iblis istese hiçbir şeyden etkilenmeden çekip gidebilir gibi duruyordu. Vadlena, hiçbir söze aldırış etmeden yumruğunu savurmuş, Tagrinath ise son anlarda gelen yumruğu durdurmuş, gene anlayamadığım birkaç kelime saymıştı. Vadlena'nın elinden başlayan bir su balonu hızlıca tüm bedenini içerisine almış ve hareketsiz bırakmıştı. Tagrinath ise buradan ayrıldığında nefes alacağını, bir daha topraklarında nefes almak isterse boğulmasına şahitlik edeceğini söylüyordu. Büyük bir tehditti. Tagrinath işi bittiğinde bana doğru ilerlemiş ve beni öldürmeyeceğini söylemişti. Ben de hayal kırıklığına uğramıştım. İblis Lordu Vagror'dan böyle bir emir almadığını, benden neden övgüyle bahsettiğine kudretinin idrak etmeyeceğini söylüyordu. Ancak bana bir teklif sunuyordu, İblis Lordu Vagror ile yüzleşmek. Göz bebeklerim büyümüştü, bu teklifi nasıl reddedebilirdim?

Shy'a elimi uzattım bedenime geri dönmesi için. "Shy, bana güven. Bir bedende iki varlık, bir varlıkta iki ruh olalım." Shy bedenime girdikten sonra derin bir nefes alarak zihnimi hazırlamaya çalıştım. Tagrinath ve Almazath'ın aurasından çok çok daha büyük bir aura ile karşılaşacaktım muhtemelen, buna hazırlıklı olmalıydım. Bu iki iblisin auraları yere kafamı gömme isteği yarattıysa, İblis Lordu Vagror kendimi öldürme isteği bile yaratabilirdi. "Götür beni Tagrinath. İblis Lordu Vagror'la tanışmak isterim." İsteğimi açıkça belirttim, belki de sormam gereken soruları direkt olarak ona sormalıydım. Son bir kez daha Vadlena'ya baktım, en azından göreve devam edebilirdi. Saniyelik bakışlarımın ardından hızlıca Tagrinath'a döndürdüm gözlerimi, kararlı bir şekilde beklemeye başladım, zira nasıl götüreceği ya da nasıl gideceğimiz hakkında bir fikrimiz olmadığı için, onun talimatlarını bekliyordum.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

07 Nov 2023, 09:52

Shyrlonay’a elini uzatıp sözlerini söylediğinde, Shyrlonay’ın yüzünde ciddi bir endişe ve tereddüdün bulunduğunu görebiliyorsun. Ancak buna rağmen, sana olan güvenini aldığı bir nefesle tazeleyen Shyrlonay kafasını olumlu anlamda öne doğru sallamasının ardından, elini sana doğru uzatıyor ve yumruklarınız bir kez daha tokuştuktan sonra, Shyrlonay fiziki varlığını parıltılar eşliğinde yok edip alışagelmiş şekilde vücuduna geri dönüyor. Bunun ardından Tagrinath’a arzunu ilettiğinde, Tagrinath yakınında bulunduğunuz nehre doğru yüzünü dönüyor ve ufak adımlarla ilerlemeye başlıyor. Ayrılmadan önce son kez Vadlena’ya baktığında, Vadlena’nın halen daha içinde bulunduğu su balonunda çırpındığını ve her geçen an yüzündeki ifadenin daha öfkeli ve katı bir hal aldığını görüyorsun. Bir şekilde kaderinde tekrar Vadlena ile karşılaşmak var ise, bu karşılaşmanızın pek de dostane geçmeyeceğine dair düşüncelerin kafanda gezinse de, bir nevi görevin bir parçasını Vadlena’ya emanet ederek Tagrinath’ın adımlarını takip ediyorsun.

Tagrinath’ın ardından sessizce nehre doğru yapmaya başladığınız yürüyüş sırasında, Tagrinath sessizliğini korumak ister gibi görünse de, zaman zaman omzunun üstünden sana attığı bakışlarla senin kendisini takip edip etmediğini kontrol ettiğini düşünüyorsun. Ancak Tagrinath’ın rahat tavırları, aslında böyle bir kaygı taşımasının yersiz olduğunu sana söylüyor. Bu nedenle Tagrinath’ın bakışları altında farklı bir neden aramaya başladığın anda, Tagrinath seni daha fazla bekletmeden ağzındaki baklayı çıkartıyor ve ilerlemeye devam ederken “Bir insan olarak, en azılı düşmanın olan bir varlıkla neden tanışmak istiyorsun? İblisler insanları, insanlarsa iblisleri yok etmeyi arzular… Düşmanını daha yakından mı tanımak niyetindesin?” diye soruyor. Tagrinath sana sorularını yöneltmiş olsa bile, bir şekilde sessiz kalmana karşı da anlayışlı olacağını ve bu konuyu sonsuza kadar kapatacağını hissedebiliyorsun.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

07 Nov 2023, 11:13

Shy'ın yüzündeki endişe ve tereddüt, nasıl bir yola çıktığımı bana özetliyordu aslında. Yine de bana duyduğu güveni hissetmek, adım attığım yola daha sağlam ayak basmamı sağlıyordu. Yumruklarımız birbirine tokuştuktan sonra parıltılar halinde vücuduma geri dönmesinin ardından bütün kesinliğimle Tagrinath'a yönelmiştim. Nehre doğru yüzünü dönmesi ve ufak adımlarla ilerlemeye başlamasıyla birlikte İblis Lordu Vagror'un yanına gidecek olmak beni hem heyecanlandırıyor, hem de korkutuyordu. Almazath ve Tagrinath'ın yaydığı auranın daha korkuncuyla karşılaşacak gibi hissediyordum. Yine de, cevaplanması gereken soruların bazılarının cevaplarına ulaşabileceğimi düşünüyordum. Son bir kez daha Vadlena'ya baktığımda, su balonunda çırpındığını ve öfkeyle bana baktığını görmek beni şaşırtmamıştı. Birkez daha karşı karşıya geldiğimizde kesinlikle dost olmayacaktık, arkadaşça bir samimiyet bile olmayacaktı. Birbirimize daha büyük düşmanlar olarak karşılaşacaktık. Bir dahaki karşılaşmamızda, sana acımayacağım Vadlena. Bu sefer Tagrinath'la konuşmaya girerek sana bir şey olmasını istemeden de olsa engellemiş olabilirim, ancak bir dahakinde seni ölümünle cezalandıracağım.

Sessizlik içerisinde ilerleyen yürüyüşümüzün ardında, Tagrinath'ın ara sıra omzunun üstünden bana bakarak kontrolde olması başta onu takip edip etmediğim konusunda emin olmak istediği için baktığını düşündürtse de, tavırlarındaki rahatlık bunun yanlış olduğunun bir göstergesiydi. Bu bakışların ardında başka bir şeyler arayacakken, kelimeler ağzından dökülmüş ve bir insan olarak en azılı düşmanım olan varlıkla neden tanışmak istediğimi sormuştu. İblislerin insanları, insanların ise iblisleri yok etmeyi arzuladığını söyledikten sonra düşmanımı daha yakından mı tanımak istediğimi sorguluyordu. Gülümsemiştim. "Düşmanımı değil Tagrinath, kendimi yakından tanımak istiyorum." Dedikten sonra adımlarımı biraz hızlandırarak onun yanına doğru geçtim. Yanımdaki kişi bir iblis dahi olsa biraz sohbet yürüyüşümüzü hızlandırırdı kesinlikle. "Öğrenmek istediğim şeyler var. Çok bilgisizim, çok cahilim. Bana söylenen şeyler dışında, söylenmeyenler var. Bunlar belki insanların bildiği şeyler, belki de bilmediği şeyler. Ancak iblislerin bildiği kesin." Sonrasında baş parmağımı kaldırdım. "Bunlardan birincisi, neden ölmediğim. Almazath'ın beni öldürdüğünün kesin olduğunu söylemiştim, beyaz şeylerle mızraklarla delip geçmişti bedenimi. Ama vücudumda o deliklerden bir iz kalmadan uyandım. Bunu hükümdarımıza sordum, daha önce böyle bir şey yaşayan bir Aludir'in olmadığını söyledi." Sonrasında işaret parmağımı kaldırdım. "Almazath burada ikinci nokta. Onunla sohbet etmek istediğimde, ona da bu tarz sorular sordum. Yazgının ne olduğunu, ismimin neden değerli olduğunu sordum. Bana ne dedi biliyor musun? Sana cevapları gösterme niyetindeyim, isminin sana neler bahşettiğini ve yazgını nasıl şekillendirdiğini ilk elden tattıracağım. Sonrasında, sana isminin anlamını öğreteceğim, ancak bunu öğrenemeyecek duruma geldiğinde, dedi."

Sonrasında orta parmağımı da kaldırdım. "Buradaki üçüncü noktada Almazath'ın bana söylediği son sözleri. 'Belki de tek ortak noktamız, ikimizin de sözünün eri olması Zenahpuryu.' Ölmeden önce bana söylediği kelimeler bunlar. Beni öldürdü, ancak sözünün eri olarak bir şeyler öğretmeliydi, öğrenemeyecek duruma geldiğimde." Gözlerimi kısarak konuşmaya devam ettim. "Kısacası, tüm noktaları birleştirdiğimizde, benim aklımın yettiği kadarıyla her şey tek bir noktaya işaret ediyor, ben öldükten sonra bir şeyler yaşandı ve ben ne yaşandığını bilmiyorum, ancak o yaşanan şeyler beni açıklıyor, beni tanımlıyor ve belki de beni yaratıyor. Almazath'ın bu kadar bilgi dolu olduğu bir yerde, İblis Lordu Vagror'un daha da bilgili olacağını düşünüyorum. Şimdilik, en azılı düşmanı olarak onun karşısında olmayacağım ve muhtemelen o da benim karşımda en azılı düşman olarak durmayacak. Zira, dediğin doğruysa ve benimle özel olarak ilgilenmek istediyse, karşımda sen değil o olurdu. Beni tek bir hareketle yok etmek isteseydi, şimdi karşıma gelirdi, biz onun yanına yürüyor olmazdık. Bir gün gelecek ve belki de gerçekten dediğin gibi, birbirimizin en büyük düşmanları olarak yüz yüze bakıyor olacağız İblis Lordu Vagror'la. Ancak o vakit şimdi değil, o yüzden onunla tanışmak istiyorum. Sorularımın cevaplarını alabilmek ve Zenahpuryu'yu tanımak için de ondan medet umuyorum. Kim bilir, belki de düşman olmayız." Dedim.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

08 Nov 2023, 11:50

Tüm sözlerini derin bir sükunet ve gözlerinin altında parlayan merakla dinleyen Tagrinath, bir an olsun konuşmanı bölmek istemez gibi görünüyor. Bununla birlikte, sen bir şeyler anlattıkça Tagrinath’ın gözlerindeki parıltı daha da belirgin hale geliyor. Adeta tüm merak ettiklerin, Tagrinath nezdinde de bir ton soru işaretine neden oluyor. Tüm bunlara rağmen Tagrinath, en ufak bir şekilde konuşmanı bölmeden seni dinliyor. Cümlelerin sonlandığı anda ise Tagrinath “Anlıyorum demek isterdim… Ancak bu benim için pek de mümkün değil.” diyor. Adımlarınız bu sırada nehir boyunca ilerlemeye başlamışken, uçsuz bir kızıl ve turuncunun karışımına ilerlediğini hissetmeye başlıyorsun. Gözlerinin alabildiğin noktalarda çeşitli engebeli yer şekilleri olduğunu fark edebilsen bile, ısıdan kaynaklı oluşan yoğun sis, ufuk noktasını senin için muamma olarak bırakıyor. Bunun yanında, nehre yaklaştıkça nehirden gelen ısıyı ve hatta suyun buharlaşmasına gözlerinle şahitlik ediyorsun. Buna rağmen su miktarının hiç azalmıyor olması bu bölgenin doğa üstülüğünü tek başına açıklamaya yetiyor gibi duruyor.

Tagrinath nehri takip eden adımlarını sürdürürken “Almazath, ben ve benim gibi diğerleri… Bu diyarı siz insanlardan korumak için seçilmiş iblisleriz. Zira insanların bizim için felaket dışında bir şey getirmediklerini gözlerimizle gördük. Ne var ki, İblis Lordu Vagror kuşkusuz ki sorularının cevabını bilendir! Onun kudreti, tahmin edemeyeceğinin üstündedir. Ben veya Almazath… O’nun yanında bir kum tanesinden farksız değiliz.” diyor. Tagrinath’ın Vagror’a dair yüceltmelerini dinlerken, onun duyduğu derin saygıyı ziyadesiyle hissetsen bile, tüm bu cümlelerin sırf bunun için kurulmadığını da anlayabiliyorsun. Nitekim Tagrinath bakışlarını hafifçe sana doğru çevirirken “Söylemek istediğim… Sorularına cevap ararken, soru bile soramayacak bir halde olabileceğin.” diyor keskin bir ses tonuyla. Bu cümlelerinden sonra adımlarını bir anda kesen Tagrinath, sırtını nehre ve yüzünü de sana dönmüş bir şekilde durmasının ardından “Buna hazır mısın?” diyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

08 Nov 2023, 12:17

Ben konuşmaya devam ettikçe, Tagrinath'ın gözlerindeki merağı görmek garibime gitmişti. Her nedense, ben anlatmaya devam ettikçe gözlerinde beliren o parıltı daha da belirginleşiyordu, merak ettiklerim onun için de bir merak konusu oluyordu. Almazath'tan daha farklıydı, az da olsa sanki bir insanla konuşuyor gibi hissettiriyordu. Bir yandan da, onun Almazath kadar bilgili olmadığını düşünmeye başlıyordum. Belki de arada bir kudret farkı vardı ve bu kudret farkı yüzünden aynı bilgi seviyesine sahip değillerdi. Diğer bir ihtimal ise, konuşmak istememesiydi, ancak bu ihtimale çok şans vermiyordum çünkü gözlerindeki parıltı benim bir şeyler sormamdan kaynaklı değil de, bu soruların cevabını gerçekten onun da merak etmesinden kaynaklanıyordu. Tüm konuşmalarımın ardından anlıyorum demek isteyebileceğini, ancak kendisi için mümkün olmadığını söyledikten sonra susuyordu.

Nehri takip etmeye devam ederken, konuşmaya girmiş ve Almazath, kendisi ve onlar gibi olanların bu diyarı insanlardan korumak için seçilmiş olan iblisler olduğunu söylüyordu. İnsanlar onlar için felaket dışında bir şey getirmemişler. İblis Lordu Vagror ise, kuşkusuz sorularımın cevabını bilenmiş. Onun kudreti, tahmin edebileceğimin üstündeymiş, Almazath veya kendisi O'nun yanında bir kum tanesinden farksız kalırmış. Bu yüceltmelerin ardında derin saygı yatmaya devam ederken, bakışları hafif hafif bana doğru dönmeye başladığında sorularıma cevap ararken, soru bile soramayacak bir halde olabileceğimi söylüyordu. Bu konuda ciddi olduğunu anlamamak mümkün değildi. Tagrinath'ın son sorusuna karşılık, gözlerinin içine baktım bütün ciddiyetimle.

"Seninle sohbet etmek, güzeldi. Gönül isterdi ki, iblisler bizler için, bizler iblisler için felaket getirmeyelim. Bir barış döngüsü kurulabilsin. Lakin dediğim gibi, imkanlı mı bilemem, çok bilgisizim, çok cahilim. Öncelikle, öğrenmem gerek. Eğer olur da soru soramayacak duruma gelirsem, merak ettiklerimi benim için sen sormalısın. Bir insan için bunu yapmayabilirsin, ancak İblis Lordu Vagror'un kudreti karşısında sizler kadar dayanıklı olmayabilirim. Eğer bu soruları sormak istemezsen, karşısındaki insanın dileğinin 'ölmek' olduğunu söyleyebilirsin. Sonrasında yaşanacak şeyleri, belki senden dinleme şansı bulabilirim."


Hazır olduğumu gülümsememle ve kafamla onayladım. Artık, İblis Lordu Vagror'la tanışmanın zamanının geldiğini düşünüyorum. Bu kadar kudretli bir iblisin, neye benzediğini düşünmek heyecanımı arttırıyor.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

09 Nov 2023, 16:02

Tagrinath’ın sözleri ardından senden gelecek cevabı beklemeye koyulduğunda, bakışlarını bir an olsun senden ayırmıyor. Konuşmaya başladığında ise, her bir kelimenin en azından kendi nezdinde kıymetli olduğunu gösteren bir yüz ifadesiyle seni dinliyor. Tüm konuşman boyunca nefes bile almaktan imtina eder gibi duran Tagrinath, konuşmanın sonlanmasının ardından “Kim bilir…” demekle yetiniyor. Bu sözlerinden sonra bakışlarını hafifçe öne eğen Tagrinath birkaç kez nefes alıp vermesinin ardından bakışlarını yerden ayırmaksızın “Ancak bir gün yine karşılaşacağımıza eminim. Bu diyarda, sizinkinde veya bambaşka bir karanlıkta… Ne var ki korkum, o gün geldiğinde sözlerimizin değil kudretlerimizin konuşacak olması.” diyor. Bu sözlerinden sonra bakışlarını hafifçe yerden kaldıran Tagrinath “O gün geldiğinde, aklındaki tüm soruların silinmiş olmasını ve o bahsettiğin ‘cahilliğin’ yok olmuş olmasını isterim.” diyor. Bu sözlerinin ardından Tagrinath’ın yüzündeki dinginlik daha keskin ve insanın içine işleyen bir hale dönerken, Tagrinath “İblis Lordu Vagror’un övgüsüne mazhar olmuş bir insanı yok etmek için, hiçbir bahanenin önüme çıkmasını istemiyorum!” diyor. Bu haliyle Tagrinath aranızdaki ilişkin boyutu ne olursa olsun, asla yok olmayacak bir düşmanlığın varlığını açıkça dile getirmiş oluyor.

Tagrinath sözlerinin üzerine iki elini göğsünün hemen önüne gelecek şekilde birleştirdiğinde, gözlerini kapıyor ve“Alizedsae pu oplinse! Rousurada juk kastat!”diyor. Tagrinath’ın bu sözleriyle birlikte, sanki adeta yer titremeye başlıyor. Dengede durmakta zorlanmaya başladığında nehrin kaynayan sularının daha da fokurdamaya başladığını fark edebiliyorsun. Bu fokurdamayla birlikte yayılan ısının daha da arttığını hissedebiliyorsun. Bir an için sanki nehrin tüm ısısı gökyüzüne yükselir gibi hissettiğinde, nehrin ortasındaki kayaların parçalanmaya başladığını görüyorsun. Nehrin suları sanki tüm ısıdan yoksun kalmaya başlamış gibi dinginleşirken, nehir yatağından iki büyük kaya parçasının yükselmeye başlaması gözlerinin büyümesine neden oluyor. Nehrin yatağından çıkan iki kaya parçası giderek nizami bir sütun haline dönüşürken yerden yüksekliği 20 metre bulduğu anda tüm titremelerin sonlandığını hissediyorsun. Karşında, oldukça nizami ve gösterişli bulunan kemerli kapının tam da göbeğinde bir anda dalgalanmaya başlayan kızıl sıcaklık, adeta içinde bulunduğunuz toprakların ısı kaynağıymış gibi gözüne yansırken, nehirde ve etrafında artık sıcaklığın normal seviyelere inmesi bu durumu bir ihtimalden daha yüksek konuma getiriyor.


Image

Tagrinath göğsü hizasında birleştirdiği iki elini serbest bırakmasının ardından yavaş adımlarla nehre doğru yürümeye başlarken “Bu İblis Lordu Vagror’un huzuruna çıkabileceğinin işareti. Artık bir geri dönüşün olmadığı için bundan sonraki her bir adımının İblis Lordu Vagror’un bahşedişi olduğunu unutma!” diyor. Bu sözlerinin ardından Tagrinath, hiçbir çekince göstermeden beliren kemerli kapının içindeki kızıllığa girmek istercesine hareket ediyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

09 Nov 2023, 19:47

Tagrinath, kelimelerime önem verircesine dikkatli bir şekilde beni dinledikten sonra, bir gün yeniden karşılaşacağımıza emin olduğunu söylüyordu. Onun diyarında veya benim diyarımda, belki de bambaşka bir yerde, o gün geldiğinde sözlerimizin değil kudretlerimizin konuşacağını iletiyordu. Bunu her ne kadar istemiyor olsam da, belki de zorunda kalacaktık. O gün geldiği zaman, aklımdaki tüm soruların silinmiş olmasını ve bahsettiğim cahilliğin yok olmuş olmasını diliyordu, zira İblis Lordu Vagror tarafından övülmüş bir insanı yok etmek için bir bahane olmamasını istiyordu. Aramızdaki düşmanlığın çözülmeyeceği aşinaydı, en azından bir bariyer koymuştu araya. Zaten bir iki cümle ile bu düşmanlığın bitmesini beklemiyordum. Eğer bir barış olacaksa bile, bu kolay olmayacaktı. Herhangi bir söze girmeden sadece gözlerinin içine baktım. Sonrasında ise gözlerim ellerine doğru kaymaya başladı.

Ellerini göğsünün önünde birleştirdi, gözlerini kapattı ve anlayamadığım birkaç kelimeyi bir araya getirdi. Sözcüklerin bitişinin ardından yer titremeye başladı, dengede bile duramayacak durumdayken nehrin kaynayan sularının daha da fokurdamaya başladığını fark ettim. Yayılan ısı gitgide artarken, nehrin ortasındaki kayalar parçalanmaya başlıyordu. Neler olacağına anlam veremeyip, sadece anı yaşamaya devam ederken nehir yatağından çıkan iki büyük kaya parçasına takıldı gözlerim. Çıkmaya devam eden iki kaya parçası giderek sütun halini almaya başlarken, yerden yüksekliği 20 metreyi bulduğu anda titremeler bitmişti. Bu kayalar gösterişli ve kemerli bir kapıyı oluşturuyordu, kapının tam ortasında ise bir anda dalgalanmaya başlayan kızıl sıcaklık, sanki tüm ısının kaynağıymış gibi duruyordu. Bu anı, hayranlıkla izlemiş ve hafızama kazımıştım. Uzun bir süre unutamam gibi duruyordu.

Tagrinath ellerini serbest bıraktıktan sonra yavaş adımlarla yürümeye başlamış ve İblis Lordu Vagror’un huzuruna çıkabileceğimin işaretinin bu olduğunu söylüyordu. Geri dönüşüm olmadığı gibi, bundan sonraki her bir adımımın Vagror’un bahşedişi olduğunu ekliyordu. Tagrinath’ın arkasından gülümseyerek ilerlemeye başladım. “Unutmam Tagrinath merak etme. Almazath’ı orada görebilir miyim? İblis Lordu Vagror’un yanında?” Diyerek son sorumu sordum. Tagrinath kapıdan geçtiği anda kapıdan geçeceğim.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

10 Nov 2023, 17:05

Tagrinath’ın ardından adımlarını ona uydurmaya başlıyor ve son sorunu iletiyorsun. Ancak Tagrinath, adeta kutsal bir büyünün altındaymış gibi hiçbir söz söylemeden ve neredeyse varlığını tamamen silmişçesine adımlamaya devam ediyor. Kemerli kapının kızıllığına yaklaştıkça, yayılan ısının giderek artmaya başladığını da hissedebiliyorsun. Buna rağmen vücudunda en ufak bir yanık izi olmaması ve Tagrinath’ın da adımlarına tereddütsüz devam edişi, seni ilerlemekten alıkoymuyor. Nehrin üzerinde atmaya başladığın adımlar, yaşanan doğa üstülüğün yanında adının bile geçmeyeceği bir mucizeye dönüşüyor. Suyun üzerinde bıraktığın ayak izleri, senden geriye kalan tek şey olurken Tagrinath kızıllığın içine ilk adımını atıyor.

Tagrinath’ın kızıllığa girmesiyle birlikte, normal şartlar altında değil kül olmak, nefesinin bile yok olacağı kadar sıcağa maruz kalmana rağmen en ufak bir şüphen olmadan kızıllığın içine doğru ilk adımını atıyorsun. Kızıllığa ilk giren ayak parmakların yoğun bir baskıyla yeniden yoğruluyor gibi olsa bile, anlık bu duygunun herhangi bir insani tanımı yapılmadığı için bedeninin geri kalanını da kızıllığa teslim ediyorsun! Kızıllığı tamamen ardında bıraktığında ise, kendini oldukça geniş bir taht odasının içinde buluyorsun.


Image

Yerden yüksekliği 50 metreyi bulan, ellerinde çeşitli ekipmanlar bulunan ve kızıla boyanmış heykellerin arasında kimi parçalanmış yüksek sütunlar ve sizi çevreleyen bir kubbe, taht odasının mimarisini yeteri kadar korku uyandırıcı yapıyor. Odanın içinde nereden girdiği belli olmayan mavi bir ışık tek başına loş bir aydınlık yaratırken, hemen karşında duran genişçe alan gözüne çarpıyor. Aranızdaki 50 metre kadar mesafeye rağmen, gözüne bir perde inmiş gibi göremediğin bu alanın İblis Lordu Vagror’a ait olduğunu hissedebiliyorsun. Bununla birlikte ardına göz attığında, buranın tamamen ıslak gibi görünen taşlardan olduğunu ve oda içerisinde herhangi bir giriş veya çıkış yapmaya yarayan kapı benzeri bir yapının bulunmadığını fark ediyorsun. Tam bu esnada senden birkaç metre öteden tek dizinin üzerinde çökmüş ve boynunu neredeyse yere kadar eğmiş Tagrinath’ı görüyorsun. Sanki yüzyıllardır bu noktada ve bu pozisyonda duruyormuş gibi görünen Tagrinath nefes almaktan bile imtina eder gibi duruyor.

İçine girdiğin odanın heybeti ve kasvetiyle hislerinin arasında doğru olanı seçmeye çalıştığın anda, tüm duvarları inleten ve kaynağı belli olmayan tok bir sesin “Vitohe esuyp kab!” dediğini duyuyorsun. Kulakların birkaç saniye boyuncu bu sesin tokluğu ve ahengiyle çınlamaya devam ederken, gözlerin de sesin kaynağını bulmaya yelteniyor çaresizce. Etrafına baktığın birkaç saniye boyunca, sese dair hiçbir şey göremezken, bir anda önündeki karanlık alanın kırmızı bir parlamayla belirginleşmeye başladığını ve ardından, tam buradaki duvarın parçalanarak odanın içine kızıl bir hava doldurduğunu görüyorsun. Ancak tüm bu korku dolu görsel şölen az önceki tok sesin “Zenahpuryu!” demesiyle daha vahim bir hava alıyor.



Kızıllık, giderek odayı sindirmek ister gibi yayılmaya devam ederken, Tagrinath’ın tüm bu hareketsizliği tutunacak tek dalın oluyor. Adeta yavaş yavaş kızılın içinde yok olmaya başlayacağını düşünürken, senden 50 metre kadar uzak olan noktada karaltıların dolanmaya başladığını görüyorsun. Tüm kızıllığın varlığına rağmen, karaltılar bir anda odanın içindeki tüm hükmü ele almış gibi omuzlarına yoğun bir baskı kurmaya başlıyor. Bu baskı, karaltıların artmasıyla daha da belirgin hale gelip ruhuna sirayet etmeye başladığında, nefes alıp vermekte zorlanmaya başladığını hissediyorsun. Neyle karşı karşıya kalacağını tahmin etmiş bile olsan, bir an için tüm alemin bu havayla titremeye başladığını düşünüyorsun. Ancak bir anda soluk soluğa aldığın nefesle titreyen aslında gözlerin ve bedenin olduğunu hissediyorsun. Tam bu esnada, karaltıları yerini almış gibi durdukları anda, kızıllığın tek bir noktaya odaklanmaya başladığını görebiliyorsun. Titreyen dizlerin ve çırpınan ruhuna rağmen bakışlarını kızıllığın toplandığı yere odaklamanla birlikte, bir çift parlak kırmızı gözün belirdiğini görüyorsun. Ne var ki, bu bir çift göz sanki doğrudan ruhundaki her bir yaşam kudretini özümser gibi seni içine çekmeye başlıyor. Tüm insani haykırışlarını salmak, ardına bakmadan kaçmak veya sonunu düşünmeden saldırmak… Her bir senaryonun her bir sonu aklında onlarca kez geçse bile, bedenin en ufak bir harekete dahi izin vermezken, Aludir olarak adım attığın hayatında belki de ilk kez ruhunun da iki avuç arasında sıkıştığını hissediyorsun!

Parlak bir çift göz, üzerindeki baskıyı hiç ayırmadan öylece durmaya devam ederken, görüşünü yok eden kızıllığın sonlanmasıyla birlikte tahtına oturmakta olan en saf halde bir iblis ve onun hemen ardında duran 10 tane yüzü görünmeyen karalara bürünmüş varlık görüyorsun. Taştan yapılmış olduğunu düşündüğün bir tahtın iki tarafına kolunu dayamış, kafasında silindirik bir şapka ve ağız kısmında da altın rengi metalden yapılmış peçeyi andıran bir şekilde, sadece parlak kırmızı gözleri görünecek şekilde oturan varlığın İblis Lordu Vagror olduğunu anlamak senin için zor olmuyor. Buna karşın, tamamen birbirine girmiş algıların ne arandaki mesafeyi ne de İblis Lordu Vagror veya ardındakilerin fiziksel boyutlarını algılamanı imkansız kılıyor. Artık sadece bedenine değil, ruhuna da hükmetmek senin için büyük bir kaos haline gelmişken duvarlardan yankılanan tok sesi duymanla kendine gelebiliyorsun.

“Seni kendi dilimle karşılamak istedim.

Tekrar hoş geldin Zenahpuryu…

Sence de biraz uzun sürmedi mi?”


Image
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

10 Nov 2023, 19:16

Tagrinath’ın ardından attığım adımlarla birlikte sorularımı yönelttim. Almazath’ı görmek, belki de onunla konuşmak için bir fırsat yakalamak olabilirdi. Ancak Tagrinath sanki kutsal bir büyünün altındaymış gibi hiçbir söz söylemeden yürümeye devam ediyordu. Varlığı ortadan kalkmışcasına attığı bu adımları takip etmek, beni şimdiden tedirgin etmeye başlamıştı. Kemerli kapının kızıllığının yaydığı ısı giderek artmasına rağmen, vücudumda herhangi bir yanık olmaması ve Tagrinath’ın adımlarının kesilmemesi, benim de ilerlememe sebep oluyordu. Tagrinath’ın kızıllığa girmesinin ardından ilk adımı atmaya yeltenmiştim, ancak hissettiğim sıcaklığın bedenimi yok etmesi gerekiyor gibi hissediyordum, bu sıcaklıkla girdiğim herhangi bir temasta bedenimden geriye bir şey kalmamalıydı. Yine de, ilk adımımı takiben bedenimi de içeriye doğru bıraktım, bu kızıllığa teslim ettim kendimi, anlık gözlerimin kapanışının ardından tekrar açtığımda, oldukça geniş bir taht odasının içerisinde tekrardan var oldum.

Yerden yüksekliği yaklaşık olarak elli metre kadar duran, ellerinde çeşitli ekipmanlar bulunan ve kızıla boyanmış heykellerin arasındaydık. Taht odasının mimarisi yeteri kadar korku doluyken, aklıma Aclania’da gördüğüm o heykeller geliyordu. Ne kadar farklı olsakta, bazı noktalarda belirli benzerlikler gösteriyor olmalıydık. Odanın içerisinde mavi bir ışık tek aydınlık kaynağıydı, hemen karşımda duran ve kısa mesafeye rağmen göremediğim alan ise Vagror’a ait olmalıydı. Odanın içerisinde herhangi bir şekilde giriş veya çıkış yapmaya yarayan bir kapı yoktu, muhtemelen herkes Tagrinath gibi bir kapı açarak içeriye giriyor olmalıydı. Tagrinath ise, birkaç metre ötemde tek dizinin üzerine çökmüştü, boynunu yere kadar eğmiş ve saygıyla bekliyordu. Hatta, öylesine bir saygıydı ki nefes almaktan bile çekiniyor gibi duruyordu.

Etrafımdaki her şeyi incelemeye devam edip, bir şeyleri seçmeye çalışırken tüm duvarları inleten ve kulağımın içinden zihnime doğru hücum eden tok sesi duymamla sesin kaynağını aramaya başladım çaresizce. ‘Vitohe esuyp kab!’ Kulaklarımın içinde çınlamaya devam eden bu tok ses ve zihnimde dönüp duran anlamsız kelimeler. Sesin kaynağını görme çabalarım başarısız kalırken, önümdeki karanlık alan kırmızı bir parlama ile belirginleşiyordu. Gözlerimi hemen o tarafa doğru diktim, odanın içerisine dolmaya başlayan kızıl havanın içerisinden gelen o tok ses, bu sefer ismimi haykırdı. Odanın korkunç havasının içerisinde yutkundum gözlerimi ileriye doğru dikerek. Kızıllık yavaş yavaş odaya dalarken, bir yandan gözüm Tagrinath’ın hareketsizliğine takılıyordu. Belki de şuan yerimde durabilmemin sebebi, onun hareketsiz duruşuydu.

Bu kızıllık, beni her an yok edecekmişçesine yayılmaya devam ederken, elli metre uzağımdaki noktada karaltılar dolanmaya başlıyordu. Kızıllığın arasında karaltılar sanki hükmü ele geçirmiş gibi üzerimde baskı kuruyorlardı, karaltılar arttıkça daha fazla baskı hissediyordum. Hissettiğim bu yoğun baskı altında ruhum bile ezilmeye başlıyordu, nefes almakta zorlanıyordum. Böylesine baskın bir havayla karşılacağımı biliyor veya tahmin etmiş olsam da bunu yaşamak çok ayrı bir durumdu. Ruhum, binlerce kez bıçaklanıyormuşcasına işkence çekmeye devam ederken ciğerlerim beni ayakta tutabilmek adına daha da hızlı ve derin bir şekilde çekiyordu içine havayı. Gözlerim ve bedenim, bunca süreç içerisinde asıl titreyen uzuvlarımdı. Korku, çaresizlik, kızıllık ve karaltıların yarattığı baskınlık, tüm vücuduma sirayet ediyordu.

Bedenim her an içerisinde kendini yere bırakabilecekmişçesine titremeye devam ediyorken, buradan kurtulabilmek için çaresizce direnen ruhumu karşıma alarak kızıllığın toplandığı yere doğru odakladım bakışlarımı. Bir çift parlak kırmızı gözün belirmesiyle, gözlerim yavaş yavaş açılmaya başladı. Onunla kontak kurduğum her bir saniye ömrümü ve yaşama dair olan tüm kudretimi çekmeye başlıyordu. Her şeyi bir kenara bırakıp kaçmak istiyordum, belki de sonumu düşünmeden saldırmak… Beni ondan kurtaracak herhangi bir şeye ihtiyacım vardı ve ne yapacağımı bilemiyordum. Öylesine çaresiz, öylesine kararsız, öylesine korku dolu ve öylesine cesurdum. Bedenimin hareket etmesine izin vermeyeceği kadar korkaktım, zihnimden ona saldırmayı düşünecek kadar korkusuz… Bir çift kızıl gözün karşısında, insani duygularımın bana imkan tanıdığı her şeydim ve belki de hiçbir şeydim…

Her bir duyguyu iliklerime kadar tatmaya devam ederken, görüşümü yok eden kızıllığın sonlanmasıyla tahtında oturan en saf iblisi görebiliyordum. Onun hemen ardında duran, yüzü görünmeyen 10 tane karanlık varlıkla birlikte bana doğru bakıyordu, taştan yapılmış bir tahtın iki tarafına kolunu dayamıştı, silindirik şapkası ve ağzını kapatan peçesiyle sadece gözlerinin görünmesine imkan tanıyordu. Aramdaki mesafeyi algılayamadığım gibi, onun fiziksel olarak ne kadar büyük olduğunu da anlayamıyordum. Hem bedenime hükmetmeye çalışıyor, hem de ruhuma sahip çıkmaya çalışıyordum Vagror’un karşısında. Onun tok sesi, beni kendime getiriyordu. İleriye adım atmak istemiyordum, tek istediğim olduğum yerden konuşmaktı.

“Uzun?” Ağzımdan çıkan ilk kelime bu olmuştu. Zira Almazath tarafından öldürüleli çok uzun bir süre olmamıştı, beni o zamandan beri bekliyor olmalıydı. “Dilini bilseydim, ben de o şekilde karşılık vermek isterdim.” Elimden geldiğinde kendime hakim bir şekilde konuşmaya çalışsam da, onun mekanında olduğumun bilincinde olarak saygımı korumaya çalışıyordum. Zira ondan bilgi koparacaksam, bunu yapmanın tek yolu da saygıyı korumaktan geçiyordu. “Ne kadar uzun süredir bekleniyorum ve neden bekleniyorum Lord Vagror? Almazath tarafından öldürüleli uzun bir süre olmadı, en azından bendeniz için.” Diyerek sorumu yönelttim. Göz temasını korumaya ve kendi otoritemi onun karşısında biraz da olsa ayakta tutmaya çalışıyordum.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Locked

Return to “Nuwihn Bölgesi”