Kılıcı Bilemek (Inias)

User avatar
Inias
Posts: 174
Joined: 20 May 2022, 16:48

16 Oct 2023, 20:28

Oh, bu hiç iyi değil. Bu gerçekten hiç ama hiç iyi değil. Inias kafayı yemek üzere! Daha "az önce" aldığı zaferin inkarı yetmiyormuş gibi, şimdi de haklı olduğu konuda kendini kanıtlayamamak. Tam bir cehennem oluyor onun için! Bütün soyut kavramları kendine çağırıp kendi çıkarına bükmeye çalışıyor, olmuyor. Gösterdiği gücü bir kez daha toplayıp aynı şahane saldırıya kalkışıyor, olmuyor. En zoru bir şekilde aştı; karmakarışık ruhani bir labirentte bir şekilde yolunu bulabildi. Yüzdü, yüzdü ve kuyruğuna geldi artık. Tam da burada tıkandı. Olamaz, olamaz, kesinlikle olamaz! Burada tıkanamaz! Burada başarısız olamaz! Onun olanı kaptıramaz! Burada ve şimdi, eğer zaten ulaştığına bir kez daha ulaşamazsa, eğer bir kez daha o üstünlüğü kavrayamazsa, o zavallı ve acınası Inias'a dönüşecek. Agrupnia haklı çıkacak. Haklı olduğu hâlde haksız durumuna düşecek! Bu cehennemden başka ne olabilir Inias için?!

"Hayır, hayır, hayır, hayır!"

"Neden? Neden yapamıyorum? Zaten bir kez başardım! Neden tekrar başaramıyorum? Sorun ne?"

Panik emin adımlarla iç dünyasında yukarıya tırmanıyor. Korku etrafını sarıp sarmalıyor. Her şeyi hızla kaybetmeye başladığını hissediyor. Ellerinden kayıyor geleceği. İmparatorluk, Aludirlik, Inias olmak ve daha niceleri son sürat uzaklaşıyor ondan. Hemen bir çözüm yolu bulmazsa...

O ince parıltı ve arkasından gelen kızıllık ne kadar büyük bir yanlış yaptığını kanıtlıyor Inias'a. Bedeni bir uçtan diğer uça açılıp patlarken adeta, kanı; yaşamının özü havayı vahşi fırça darbeleri ile boyarken hiç girmemesi gereken bir kısır döngüye giriyor. Yedi yirmi dört bedeni yarılıyor, yaşamının özü onu terk ediyor ve yerini iğrenç, kokuşmuş ve çürük karanlığa bırakıyor. Bu karanlık onun yarasını defalarca kapatsa bile her seferinden onun alev alev yanan ruhunu, ateşini söndürüyor. Bir dakika, ateş mi? Tam o anda Inias sarmal bir şekilde daha derine düşmekte olduğu transtan çıkıyor. Durmadan gözüne sokulmasına karşın kendi iç dünyasında kaybolduğu için göz ardı ettiği gerçeğin farkındalığı şimşekler çakmasına neden oluyor zihninde. Yankılanıyor gök gürültüsü gibi. Ateşini durmadan söndürenin Kiragath'tan önce kim olduğunu anlıyor. Kiragath'ın açtığı yaralardan önce onda yara açanın kim olduğunu anlıyor. Bakışlarının sürekli kime döndüğünü ve neden şanına bir kez daha kavuşamadığını anlıyor. Eskiden olsa kırılacak ve üzülecek olan Inias aksine sinirden küplere biniyor. Kaynar kazan gibi fokurduyor damarlarında kalan bir gıdım kan. Damarları şişiyor, dişlerine onları çatlatmak istercesine baskı uyguluyor. Bütün siniri tek bir adı hedef alıyor. Kho'Raktar! İç dünyasından Kho'Raktar'a ulaşıp feci patlıyor ona.

"KHOOOO'RAAAKTAAAAR! SENİ KOCA KAFALI BEYİNSİZ YARATIK! DÜŞMANIN BANA SALDIRDIĞINI GÖREMEYECEK KADAR KÖR MÜSÜN? BEDENİNİM YIRTILIP KANIMIN SAÇILDIĞINI DUYAMAYACAK KADAR SAĞIR MISIN? BU ÇÜRÜK KOKUŞMUŞ KARANLIĞIN KOKUSUNU ALAMAYACAK KADAR TIKALIMI BURNUN? HIZLA YAKLAŞMAKTA OLAN BOZGUNU TADAMAYACAK KADAR DAMAKSIZ MISIN? BANA DOKUNAMAYACAK KADAR UZAK KALMAYI NASIL BECEBİLİYORSUN? AKLINI BAŞINA TOPLA VE BANA BAK! BENİM GÖZLERİMDEN GÖR! ANT OLSUN Kİ, EĞER BURADA SENİN MALLIĞIN YÜZÜNDEN ŞANIMDAN OLURSAM, SONSUZA KADAR SANA CEHENNEMİ YAŞATACAĞIM! KALDIR O KOCA KIÇINI VE BENİMLE BERABER ŞUNLARIN BEDENLERİ PARAMPARÇA ET ARTIK!"
Image
KÜNYE
İsim: Inias
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 24
Boy: 1.80
Kilo: 75
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 5/0/5
Mevcut Para: 11.000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 5
Zeka: 5

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 5

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
KÜNYE
İsim: Kho'Raktar
Cinsiyet: Erkek
Boy: Dokuz Metre
Kilo: Altı Yüz
Tür: Dev
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 8
Güç: 8
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 2
Arun: 2
Duren: 8
İrade: 8

YETENEKLER

Büyülü Beden

TEKNİKLER

Dörde Katla 1. Düzey
Kaynayan Beden
Kaçış Yok

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

23 Oct 2023, 17:34

Bedeninden fışkıran kanlar, çoktan karanlığı kızıla boyamıştı…

Artık sadece bedeni değildi kanayan…

Avazı çıktığı kadar bağıran gırtlağı, çoktan paramparça olmuştu…

Kendi kanının çürük tadı değil, acizliğiydi midesini bulandıran…

O karanlığın içinde, hiçbir kulak yoktu O'nu duyan…

O karanlığın içinde, kendisi bile yoktu belki…

Çünkü karanlık yoktu…

Ne bir göz vardı O’nu gören…

Ne bir kulak vardı O’nu duyan…

Karanlık yoktu…

Karanlık

Artık kızıl

Kandan kırmızı

Ancak…

Hiçbir kızıl, O’nun öfkesi kadar kızıl değildi…

Hiç olmamıştı…

Ve belki de…

Bir daha hiçbir öfke…

Onunki kadar kızıl olmayacaktı…

Böyle buyrulmamıştı olabilirdi…

Ama O böyle buyurmuştu…



Karanlığın kızılı

Kızılın öfkesi

Öfkenin varlığı

Varlığın yokluğu

Yokluğun karanlığı

Gözlerini açtığın anda, her bir hücresi titreyen bedeninin alev alev yandığını hissedebiliyorsun. Soğuğun en derininde titreyen bedeninin içini saran yangın, tarif edilmeyen duygulara bulanmana neden oluyor. En son hatırladıkların, kafanın içinde binlerce kez ve sonsuz bir sarmal halinde geçip giderken, günün aydınlığı istemsizce korku salıyor içine. Başını kaldırdığın yastık, çoktan sırılsıklam olmuş olsa bile, hala rahat görünüyor gözüne. Fakat gözlerin, hemen yanıbaşındaki gaz lambasından içeriye dolan ışığa kilitleniyor. Tek bir yataktan ibaret odandaki açık pencereden dışarıya baktığında, gördüğün manzara hala daha Aludir Üssü’nde olduğunu teyit ediyor. Ancak daha önce hiç bulunmadığın bir odanın içinde gözlerini açmak, hele ki aklındaki son anı kırıntılarını da hesaba kattığında, tamamen bir bilinmezlik ve anlamsızlıkla kucaklaştırıyor seni. Yattığın dağınık yataktan hemen kalkıp kendini bir an önce dışarıya atmak istediğinde, bedeninin sanki saatlerdir durmaksızın yediği bir dayağın etkisinde olduğunu hissediyorsun. Başını kaldırmak bile bedenini ziyadesiyle ağrıtan bir hareket olsa bile, bir şekilde kendini bu odadan kurtarmak zorundaymış gibi hissediyorsun. İniltiler eşliğinde bedenini toparlamayı başardığın anda, ahşap çerçeveli yatağa tutunarak dengeni sağlayabiliyorsun. Ayaklarının altı, binlerce sopa yemiş ve hatta bu da yetmemiş, sıcak cam parçaları arasında saatlerce yürümüş gibi canını yakarken, birkaç kez bedenini ayakta tutmakta zorlandığın oluyor. Ancak her seferinde, yataktan destek alıp ayakta durmayı başarıyorsun. Sanki bir kez düşersen, bir daha kalkamayacak gibi…

Yatağın sonlandığı yerde, seni bu odadan kurtaracak kapı ile aranda birkaç metrelik engin bir boşluk olduğunu fark ediyorsun. Ancak son bir gayretle sağ tarafına denk gelen duvardan güç alarak kapıya ilerleyebileceğini bildiğin için, sanki ölüm dahi tüm riskleri göze alarak kendini hafifçe sağa atıyorsun. Kolunla duvardan destek almak istediğin sırada, sanki kol kemiklerin on farklı yerinden binlerce parçaya bölünerek kırılıyor! Seni taşımakta zorlanan kolların pes ederken, omzunu sert bir şekilde duvara vurarak ayakta kalmayı başarıyorsun. Kapıya doğru bedenini sürüklemeye başladığında, yaşadığın acıları da silmeye çalışıyorsun.

Ekşimiş yüz ifaden ve acıdan titreyen bedenine rağmen, kapıya kadar gelmeyi başarıyor ve parmaklarınla kapının kulpunu yavaşça tutuyorsun. Parmaklarında hissettiğin güçsüzlük, bir kağıt parçasını bile tutamayacağını sana açıkça söylerken, yataktan buraya kadar attığın on kadar adım neticesinde başardıkların, ömür boyu unutulmayacak bir zafer gibi geliyor. Bu zafer coşkusu içerisinde kendini topluyor ve kapının kulpunu içinde kalan son bir güçle açmaya çalışıyorsun. Kapının kulpu yavaşça döndükçe, sanki onlarca düşmanının yok etmiş gibi oluyorsun!

Kapı yavaşça aralandığında, kapının bir başka odaya açıldığını görmek seni istemsizce şaşırtıyor. Sanki beklentin, kapının bir cennet bahçesine açılacağı yönündeymiş gibi, başka bir odayı görmek seni derin bir hayal kırıklığına itiyor. Sanki onca adım boşa atılmış gibi… Fakat odanın içine sinmiş gaz kokusu eşliğinde, onlarca kitabın yerlere yığılmış olduğunu gördüğünde, bakışlarını biraz keskinleştiriyorsun. Yerdeki kitapların kimisi yeni gibi dursa da, bazıları oldukça eski bir görüntü çiziyor. Elbette odada loşluk da kitapların kondisyonu konusunda sana pek yardımcı olmuyor. Ancak tam bu esnada, kapının kulpunu yavaşça bıraktığında, kapı hafifçe ardındaki duvara çarpıyor ve çıkan sesle birlikte, odanın tam ortasında bir hareketlilik oluyor. On metre kare kadar olan odanın içindeki kitap dağınıklığı içerisinde sanki kusursuzca gizlenmiş gibi hareketlenmeye başlayan varlık, yavaşça sana doğru başını çevirirken Agrupnia’nın yorgun yüz hatlarıyla karşılaşmak gözlerinin hafifçe büyümesine neden oluyor. Senin geldiğini anlayan Agrupnia, elindeki kitaba son bir kez göz atıp kapatmasının ardından, kitabı dağınıklığın içerisine, belki de sadece kendi bulabileceği şekilde, atıveriyor. Agrupnia yerde dağınıklığın içerisindeki kaybolan kitaba bakışlarıyla veda etmesinin ardından, tamamen sana doğru dönüyor ve “Uyanmana sevindim Inias… Kendini nasıl hissediyorsun?” diye soruyor sana. Agrupnia bu sözlerinden sonra, kitapların arasında sıyrılıp sana doğru ulaşmayı amaçlar gibi ilerlemeye başlıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Inias
Posts: 174
Joined: 20 May 2022, 16:48

31 Oct 2023, 17:39

Göz kapakları en ağrından açılırken aynı anda yanmanın ve donmanın sakin karmaşası içinde bulunuyor Inias. Gözlerini açtığından ilk karşılaştığı aydınlık, o kadar sevdiği ışık ona korku aşılıyor. Eğer etraf aydınlıksa, ışık vardır ve eğer ışık varsa, bu Yaşam Boyutu'nda olduğu anlamına gelir. Yaşam Boyutu'nda ise gerçekten, o zaman İblis Boyutu'nda değildir. Bu mantık beyninin istemsizce çalışmasına ve anılarını patlamalar eşliğinde göstermesine neden oluyor. Islak ve yumuşak yastığının rahatından men ediyor kendisini. Önce gaz lambasına, sonra pencereden dışarı bakıyor. Evet, şu an Aludir Üssü'nde. Ne olduğunu bilmiyor. Nasıl sonuçlandığını bilmiyor. Neden burada olduğunu bilmiyor. Bilinmezliğe olan nefretini yakıt olarak kullanıp ayağı kalkıyor. Kalkmasıyla güncel durumunu anlaması bir oluyor. Kötü, çok kötü. Birisi üflese, parçalarına ayrılıp etrafa dağılacakmış gibi hissediyor. Her bir nefes, her bir uzuvun her bir hareketi sadece acı ve ağrı ile sonuçlanıyor. İnim inim inleyerek kağnı arabası gibi yol alıyor. Buradan çıkmak istiyor. Buradan çıkması gerekiyor. Dışarıya, yaşama ulaşmak istiyor. Destek aldığı yatağı onun için bir kale görevi görüyor. Düşerse, kaybedeceği bir kale. Bir anlığına destek almadan gitmek zorunda olması ölüm fermanından farksız oluyor. Duvara kendini atması çatır çutur kırıyor sanki bedenini. Suratı büklüm büklüm ulaşıyor kapıya. Atıyor elini kulpa. Bunca zamandır kasları ile değil de kemikleri ile hareket ettiğini anlıyor. Kaslarına söz geçiremiyor. Kulpu indirip kapıyı açmak bile nice düşmanları yenerek savaş alanı olan odadan zaferle ayrılmaya bezniyor! Taa ki, yine karanlığa gireceği başka bir odaya çıkana kadar.

Kitaplar. Her yer kitap dolu. Yer bile gözükmeyecek neredeyse. Gözünü kısıp kasıyor. Sırf seçebilmek için. Silüet hareket ediyor ve ona dönüyor. Zaman alıyor kim olduğunu anlaması. Hiç de sevinmiyor anlayınca. Agrupnia, Aludirlerin Komutanı. Yaşama ulaşamadığı gibi, bir de bununla uğraşmak zorunda. Yine. Onu görmesi ile düşünceleri istemsizce başarı ve başarısızlık denklemine saplanıyor. Bu düşünecek hali yok şu an. Başarıya da, başarısızlığa da, Agrupnia'ya da, Kho'Raktar'a da, Kiragath'a da...

Agrupnia'nın sesi onun canını sıkıyor sadece. Onun dediklerini umursamadan etrafına bakıyor. İnat ile bir iki adım atıyor içeriye ve bir çıkış yolu arıyor. Tek istediği yaşama ulaşmak. Renklere, ışığa, aydınlığa, sese.

"Dışarısı...nerede?"
Image
KÜNYE
İsim: Inias
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 24
Boy: 1.80
Kilo: 75
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 5/0/5
Mevcut Para: 11.000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 5
Zeka: 5

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 5

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
KÜNYE
İsim: Kho'Raktar
Cinsiyet: Erkek
Boy: Dokuz Metre
Kilo: Altı Yüz
Tür: Dev
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 8
Güç: 8
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 2
Arun: 2
Duren: 8
İrade: 8

YETENEKLER

Büyülü Beden

TEKNİKLER

Dörde Katla 1. Düzey
Kaynayan Beden
Kaçış Yok

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

01 Nov 2023, 11:18

Ağzından zar zor çıkan kelimeler, bitmek bilmeyen bir destan gibi dolarken kulaklarına, soruna karşılık Agrupnia kaşlarını hafifçe çatıyor. Ancak bu çatma, sadece seni anlamak için takınan bir ifade olarak geliyor gözüne. Sessiz bir şekilde ve kitaplara basmaktan imtina eden adımlarla ilerleyen Agrupnia’nın bu tutumu büyük bir tezat olarak geliyor gözüne. Zira kitaplara basmamaya çalışarak değer verdiği belli olsa bile, onların bu şekilde yerlere saçılmış olmasına anlam vermen güç duruyor. Kaşlarını tekrar eski pozisyonuna getirip yüzüne dingin bir ifade takınan Agrupnia sana ulaşmasına birkaç adım kala “Merak etme, biraz dinlendikten sonra istediğin yere gidebileceksin.” diyor sana. Bu sözlerinden sonra seni tepeden tırnağa süzen Agrupnia kolunu yavaşça sana doğru uzatıp yaklaşmaya başlıyor. Agrupnia’nın sana doğru uzanan kolu yavaşça beline dolanırken, ona engel olabilmek adına çok bir şey yapman da mümkün olmuyor. Zaten Agrupnia da beli kavradıktan sonra “Gel, kendine yorma. İçeriye geçelim.” diyerek niyetinin sana destek olmak olduğunu sözleriyle de ortaya koyuyor.

Bedenini bir anda Agrupnia’ya yasladığında, yaşlı adamın sanki dünyanın tüm yükünü gıkını çıkarmadan taşıyor gibi görüyorsun. Adımlarını yavaşça geldiğin odaya doğru götüren Agrupnia’ya ayak uyduruyor ve sonunda kalktığın yatağına seni yavaşça bırakmasıyla vücudun derin bir ızdıraptan kurtuluyor. Agrupnia iki ayağını da kaldırıp seni yatar pozisyona getirmesinin ardından yavaşça ve sanki sana zarar vermekten çekinir gibi yanına oturuyor. Sağ elini yavaşça saçlarına götüren Agrupnia, sanki onlarca yıldır görmediği evladını sever gibi saçlarını okşamaya başladığında içine anlamsız bir huzur doluyor. Sonucu belirsiz yaşadıklarınızın getirdiği soru işaretleri bir yana, Agrupnia’nın gösterdiği şefkat bir anda ruhunun dinginleşmesine neden oluyor. Gözlerin yavaşça kapanıp kendini huzura bırakırken Agrupnia “Sana anlatmam gerekenler var Inias… Biliyorum, merak ediyorsun. Tüm bu yıkılmışlığının ardında bir başarı mı yoksa bir başarısızlık mı var, aklını kemiriyor. Ama başarı veya başarısızlık her zaman gün gibi aydınlık olmaz. Bunu senin de anlayacağını düşünüyorum.” diyor. Elini yavaşça saçlarından çeken Agrupnia birkaç nefes boşluğunda durumunu kontrol ettikten sonra “Dinleyebildiğin kadar dinle Inias… Sonrasına ise kendi hükmünle karar ver.” diyor.

Göz kapakların her ne kadar bir an önce karanlık boşluğa düşüp uykunun sıcaklığına kendisini bırakmak istese de, zihnin bu anlarda kontrolü tamamen eline alıyor. Bu sayede gözlerin kapalı bile olsa Agrupnia’nın her bir hareketini sanki görüyor ve onu rahatça hissedebiliyorsun. Agrupnia bakışlarını üzerinde birkaç saniye daha tutmasının ardından bakışlarını üzerinden çektikten sonra “Sana bir İmparator’un doğuşuna şahitlik ettiğimi söylemiştim. Ne mutlu ki, bunda yanılmadım Inias. Senin bir İmparator olduğun konusunda hiçbir tereddüdüm yok! Fakat konu, senin nasıl bir İmparator olduğun.” diyor. Agrupnia’nın sözleri senin nezdinde ilgi çekici hale gelmeye başlarken, bedeninde hissettiğin tüm sızıların da silinmeye başladığını fark ediyorsun. Agrupnia ise konuşmasını sürdürerek “Şu anda daha önce tanıştığın Cysa ve Lenith’in İmparator olduğunu biliyoruz. Fakat onların durumuyla seninki tamamen farklı… Çünkü onlar, aslında içgüdüsel olarak İmparator olmuş kişiler. İçgüdü… Ne kadar doğru bir kelime bilmiyorum, lakin onların İmparator oluşunu en iyi belirten ifade bu olsa gerek. Ancak sen… Ve varsa senin gibi başkası… İmparator olmuş değil, İmparator olarak doğmuş kişilersiniz!” diyor. Agrupnia’nın bu sözlerinden sonra bakışlarını bir kez daha üzerinde hissettiğinde, Agrupnia’nın parıldayan gözleriyle yüzüne baktığını hissedebiliyorsun. Akıl almaz bir şahesere duyulan hayranlığı sembolize eden bu bakışlarıyla Agrupnia “Bu yüzden Inias, eğer bir gün gerekirse senin gibilere kılavuzluk edebilmen için sana anlatacaklarımı aklına kazı… Bunları sadece bir kez duyacak ve değerini bilmeyen hiçbir kişiye anlatmayacaksın…” diyor.

Agrupnia’nın aldığı derin nefesler, içinde yanmaya başlayan alevi delicesine harlarken Agrupnia “Kadim zamanlardan beri insanlar ve iblisler arasında hep bir savaş olmuştur. Ve bilinenin aksine, iblisler aslında bugün İnsan Diyarı dediğimiz bu topraklarda yaşayan varlıklarmış. Ne var ki, tüm bu savaşlar hem insanlığın hem de iblislerin soyunu tüketme noktasına kadar gelmiş. Tüm bu savaşlar sadece kendi soylarını tüketmekle sınırlı kalmamış, dünyanın ekolojik sistemi de bu yıkımdan nasibini almış. Bu yüzden iblisler, kurtuluşlarının Yaşam Nehri ve Gün Doğumu Bölgesi’ni ele geçirmekte olduğunu öngörmüş. Yaşam Nehri, bildiğin gibi bugün Valerin’in ortasından geçen nehir ve Gün Doğumu Bölgesi de, günümüzde Doğu Tarım Bölgesi olarak bilinen yer. İlk insan Amaldin, insanların kontrolünde olan bu yerlere yapılan saldırıları, bir şekilde edindiği iblislere hükmedebilme yeteneği sayesinde engelleyebilmiş. Ancak ilk insan Amaldin sadece iblislerin saldırılarına karşı koymakla bir şey elde edilemeyeceğini düşünerek, esas planını uygulamaya karar vermiş. Ne var ki bu planı tek başına uygulaması mümkün olmadığından, daha sonra 11 Havari olarak bilinecek olan, beraberindeki 11 yoldaşıyla birlikte yaşayan tüm iblisleri yok etmek için harekete geçmiş!” diyor. Geçmişe dair bu hikayeyi anlatırken, adeta kanı kaynadığı belli olan Agrupnia, her bir kelimesinde sanki o anları yaşar gibi hissettiriyor sana. Anlatımlarını kestiği bu anda hafifçe soluklanan Agrupnia bir yandan da senin hala uyanık olduğunu kontrol ettikten sonra başını hafifçe öne eğiyor ve tekrar anlatımına devam ediyor.

“İlk insan Amaldin…” diyerek bir kez daha söze başlayan Agrupnia, Amaldin’e duyduğu saygıyı onun ismini her zikredişinde ortaya koymayı ihmal etmeden “… belki de insanlığın gördüğü en büyük kahraman, beraberindeki 11 Havarisiyle tüm iblisleri bugün İblis Diyarı olarak bilinen diyara mühürlemeyi başarmış. İnsanlığın iblislerden tamamen kurtulmasıyla, tüm insanlar ilk insan Amaldin’e sonsuz bir bağlılık yemini etmişler. Ve bu zaferin ardından, ilk insan Amaldin’e, kendi dillerinde ‘Kutsal Kişi’ anlamına gelen ‘Yren’ unvanını vermişler. Yren Amaldin, tüm insanlığı iblislerin baskısından ve zulmünden kurtarmakla yetinmemiş ve insanlığın gelişimi için her türlü çabayı sarf etmiş. Fakat 11 Havari, tüm gelişimlerin içerisinde huzursuzluklar yaratmaya başlamış. Zira tüm övgüyü alan kişinin Yren Amaldin olması, 11 Havari'yi giderek onlara sunulan mevkileri kötüye kullanmaya itmiş. Halka türlü zulümlerin baş göstermesiyle birlikte, Yren Amaldin’in 11 Havari'ye tanıdığı tüm yetkileri kaldırmasıyla, Havariler Savaşı başlamış. Yıllarca süren savaşlar sonunda, 11 Havari’den Gonir, Adteus ve Chulreus hayatlarını kaybetmişler. Ve savaşı sonlandıran, Yren Amaldin’in geriye kalan Havariler tarafından savaş meydanında öldürülmesi olmuş…” diyor. Yren Amaldin’in ölümünü, adeta kendisine en yakın kişinin ölümü gibi aksettiren Agrupnia’nın son sözleriyle birlikte titreyen sesi, Yren Amaldin’in ölümüne duyduğu üzüntüyü de açıkça gösteriyor sana. Bu noktada Agrupnia toparlanmak için birkaç derin nefes almasının ardından “Yren Amaldin’in ölümünün ardından başa geçen Igdis, geriye kalan Havariler ile birlikte Sonsuz Anlaşma’yı imzalamış. Bu anlaşmaya göre ise, geriye kalan Havarilere Yaşam Nehir ve Gün Doğumu Bölgesi dışında istedikleri gibi davranma ve hatta kendi ülkelerini dahi kurma izin verilmiş. Bu anlaşma sonrasında Igdis Aclania Ülkesi’ni kurmuş ve diğer Havariler de günümüzdeki diğer ülkeleri kurmuşlar.” diyor. Yaşadığın dünyayla ilgili olarak özet niteliğinde bilgileri sana aktaran Agrupnia, bir kez daha soluklanmak için anlatımına ara veriyor. Bu ara ise, senin tüm anlatılanların bir kez daha aklından geçirmene ve sindirmene olanak sağlıyor.

Agrupnia yarım dakika kadar süren soluklanmasının ardından “Havariler Savaşı, esasen günümüzdeki İmparator unvanının ortaya çıkışının da sebebi. Zira Yren Amaldin’in ölümünden sonra insanlar tarafından, Igdis ve Havariler için ilk insan dilinde ‘Kishen’ denilen unvan kullanılmaya başlanılmış. ‘Kishen’ günümüzde ‘Hükmeden Kişi’ anlamına gelmekte. Yani anlayacağın, esasen bugün İmparator dediğimiz kişiler, yani sen ve senin gibiler, ‘Kishen’ unvanıyla bilinen kimseler.” diyor. Agrupnia bu sözlerinden sonra bakışlarını sana çevirip sanki tepkini görmek ister gibi beklemesinin ardından “Diğer bir deyişle Inias, senin ve senin gibi olanların kökleri, Igdis ve Havarilere dayanıyor. Bir şekilde onların soyundan geliyor olmanız, içinizde dolanan Qen’in şekillenmesine neden oluyor. Bu bir reenkarnasyon veya buna benzer bir şey değil. Sadece miras olarak aldığınız bir kudret. Bunun sonucunda da bugün, bir İmparator olarak karşımıza çıkıyorsunuz.” diyor. Ancak bu bahsettiği durumun aslında sıkıntılı bir yanı olduğunu vurgulamak ister gibi coşkusunu kaybetmiş gibi şekilde konuşan Agrupnia “Esas sorun ise, içindeki Qen’in nasıl şekilleneceği… Elbette bunun iradi bir yanı var, lakin Cysa ve Lenith de olduğu gibi, bunun içgüdüsel bir tutum olması halinde, Qen senin kişiliğini de etkilemeye başlıyor. Buna göre de zaten bir İmparator, neye hükmettiğiyle anılıyor. Korku İmparatoru veya Acı İmparatoru gibi…” diyor. Bu sözlerinin ardından derin bir nefes alan Agrupnia bakışlarını üzerinde gezdirirken “Inias… Bir İmparator veya ‘Kishen’ olduğuna şüphe yok… Lakin konu, senin neye hükmedeceğin… Başta da söylediğim gibi, işte hükmünü vereceğin yer de tam burası...” diyerek sessizliğe çekiliyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Inias
Posts: 174
Joined: 20 May 2022, 16:48

05 Nov 2023, 09:08

"Ben...sadece..."

Her zaman bilgisizlikten, belirsizlikten ve acizlikten şikayet eden Inias şimdi istedikleri alınca karşılık vermekte zorlanıyor. Gözünü açtığından beri ne kadar zaman geçti? Ne kadar kısa bir süredir yaşıyor? Bu süreye sığdırdıkları, bu kısa süre içerisinde yaşadıkları bir insanı deli etmeye yeter de artar bile. Ne var ki, o insan değil. Komutanın ona anlattıkları onu kaybolmuşluk hissinden, aidiyetsizlikten ve kendini olayların akışına bırakma zorunluluğundan kurtarıyor. Ne olduğunu biliyor, unvanını biliyor, nasıl olduğunu da. Bu ona beklenmedik bir durgunluk getiriyor. Bu durgunluk sayesinde bunca zamandır aklının kargaşa tarafından esir alındığını anlıyor. Artık değil. Her şey sakin. Komutanı dinledikçe taşlar yerine oturuyor. Boşluklar doluyor. Karalamalarla dolu çerçeve bir resme dönüşüyor. Bu sırada fazla düşünmenin de yanlış olduğu gün yüzüne çıkıyor. Her olay, her durum, her kişi ona başka bir şey katıyor. Her seferinde yaşamı bir başka şekilleniyor. Belki de yaşam böyle bir şey. Her geçen gün yeni taşlar gelecek, resim daha da büyüyüp canlanacak, kendisine katmaya devam edecek ve kendini adım adım inşa edecek. Acele etmeden, zamanı ve yeri geldiğinde. Acaba o zamanı ve yeri kendisi ayarlayabilir mi? Kendisi karar verebilir mi? Başkası değil, başka olaylar veya durumlar değil. Sadece ve sadece kendisi. Inias ilk defa kontrol kavramı ile tanışıyor. Kontrol etmek istiyor. Kendisini, kendi yaşamını, özünü. Özgürlük istiyor. Özgür olma isteği ise ona tek bir görüntü gösteriyor. Özgürlüğü ilişkilendirdiği şeyi. Gökyüzünü! Mavi ve beyaz gökyüzü onun için saf özgürlük. Birden beynine en sevdiği şeyler akıyor. Gökyüzü, doğa, renkler, aydınlık, ışık ve hepsinin ortak noktası; hepsinin doğduğu sözcük. Yaşam!

"Karanlığı sevmiyorum. Ağır, kasvetli, yokluğu temsil ediyor. Ben aydınlığı seviyorum. Gökyüzünü, yeryüzündeki doğayı, renkleri. Yaşamı ve bana yaşamı çağrıştıran her şeyi seviyorum. Yaşamayı değil yaşamı istiyorum. İçinde olmayı ve artmasını istiyorum. Eğer karanlıkta kalırsam, karanlığı dağıtacak ışık olmayı istiyorum. Yoklukta kalırsam, yokluğu dolduracak varlık olmak istiyorum. Hafif olmak, özgür olmak istiyorum. Özgür iradem dışında hiçbir gücün benle ilgili hiçbir karar verememesini istiyorum. İçgüdülerimin bile. Karar mercii ancak ben olacağım. Ancak güçlü olursam bunları yapabilirim. Ancak güçlü olursam kahraman olabilirim. Belki de bu yüzden kahraman olmak istiyorumdur. Gözlerimi bile açmadan önce gördüğüm o görü. Savaş alanından ayrılınca beni karşılayan insanlar. Gözlerinde ışık, seslerinde yaşam vardı. Rengarenk ve parlaktılar. Savaşıyorum çünkü en güçlü olmak zorundayım. En güçlü olmak zorundayım çünkü ancak o zaman kahraman olabilirim. Kahraman olmak zorundayım çünkü ancak bu şekilde yaşamı koruyabilir ve devam etmesini sağlayabilirim. Ben savaşacağım ki renkler solmayacak, ışık sönmeyecek, aydınlık kararmayacak."
Image
KÜNYE
İsim: Inias
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 24
Boy: 1.80
Kilo: 75
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 5/0/5
Mevcut Para: 11.000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 5
Zeka: 5

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 5

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
KÜNYE
İsim: Kho'Raktar
Cinsiyet: Erkek
Boy: Dokuz Metre
Kilo: Altı Yüz
Tür: Dev
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 8
Güç: 8
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 2
Arun: 2
Duren: 8
İrade: 8

YETENEKLER

Büyülü Beden

TEKNİKLER

Dörde Katla 1. Düzey
Kaynayan Beden
Kaçış Yok

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

06 Nov 2023, 10:30

Ağzından çıkan sözleri, giderek düzensizleşen nefes alışverişine rağmen dikkatle dinlemeye çalışan Agrupnia, konuşman bittiği anda daha derin nefesler alıp vermeye başlıyor. Bakışlarını seninkilere sabitlemeye çalışır gibi görünen Agrupnia, kendisi için zor da olsa bunu başarmış gibi dururken “Demek öyle…” diyor iç çekerek. Hemen ardından ise “Cysa ve Lenith… Onlara Acı veya Korku İmparatoru olduğunu söyleyen bizleriz. Kaderleri onlara bir isim bahşetmişse bile, kim olduklarına biz karar verdik. Oysa sen… Buna kendin karar vereceksin Inias.” diyor. Bu sözlerinin ardından elini bir kez daha saçlarına götüren Agrupnia, bu kez sanki dokunmuyormuş gibi hissettirerek saçlarını okşarken “Neye hükmedeceğini bulduysan, tüm yaşamını ona ada. Kaderinin sana getirdiklerine şükret. İsmini ve hükmünü sonsuza kadar yaşat.” diyor. Elini saçlarından çekip kendisine destek olmak için yatağına koyarken Agrupnia “Kim bilir… Belki bir gün benim gibi bir ihtiyar çıkar ve Yren Amaldin’in anlattığı gibi, seni anlatır…” diyor. Agrupnia’nın yüzüne yayılan gülümsemesine rağmen nefes alışverişi daha da düzensiz bir hale gelirken, bir şeylerin ters gittiğini hissedebiliyorsun. Yerinden zar zor doğrulduğunda ise, Agrupnia sanki gözleriyle sana her şeyi anlatır gibi bakıyor, bunu kabullenmek istemesen bile.

Agrupnia yavaşça senin yatağına doğru düşerken, kıyafetlerinin bir anda koyu bir kırmızılığa boyanmaya başladığını fark ediyorsun! Göğüs kısmından yayılan kırmızılık, Agrupnia’nın kollarına da sirayet etmiş gibi dururken, Agrupnia dudak kenarlarından süzülen kanlarla birlikte yatağına tamamen devriliyor! Gözleri hala açık da olsa, içindeki bulanıklık Agrupnia’nın yaşadığı acı ve mutluluğun bir karmaşası gibi görünüyor.

Agrupnia’nın kıyafetleri tamamen kızıla boyanmış ve dudaklarının kenarından akan kanlar beyaz çarşafları da bu renge çalarken, Agrupnia sağ elini yavaşça kaldırıp sağ yanağına koyuyor. Agrupnia’nın elinin soğukluğu, artık bir devrin sonunun geldiği gerçeğini tenine işlerken Agrupnia “Hükümdarımız uyarmıştı… Artık bunlar için fazlasıyla yaşlıyım.” diyor. Fakat hemen ardından yüzündeki gülümsemeyi sana miras bırakmak ister gibi dururken “Ama pişmanlığım yok Inias… Kim olursan ol, bir İmparator’un karşısında durmak herkesin harcı değildir. Seni karanlığa çektiğimden beri, tek hayalim ve umudum bu sona erişmekti. Ölümsüz Tanrı Kyrien ve Unutulmuş Tanrı Gyton’a binlerce kez şükür olsun! Bu yaşlı bedeni bir hiç uğruna değil, bir İmparator’un… bir Kishen’in doğuşuna harcayabildim!” diyor. Agrupnia’nın ne sözlerinde ne de bakışlarında pişmanlığa dair en ufak bir kalıntının bulunmaması, tüm sözlerinin gerçekliğini bir kez daha gösterirken Agrupnia yavaşça elini indirip yatağın üstüne bırakıyor ve ardından “Gücünü keşfedeceksin… Onu… tam anlamıyla bulacaksın… Aceleci olup yanlışa düşme Inias… Sadece o gün geldiğinde… O an geldiğinde… Doğrunun yanında ol… Ve gücünü… hükmünü… bunun için… kul-” diyor. Cümlesini tamamlayamayan Agrupnia’ın gözleri tamamen donuk bir hal alırken, bir şekilde sadece Agrupnia’nın sözlerini değil, onun tüm yaşam amacını da miras olarak alıyorsun.

“Oysa her şey bir nefes kadardı bu dünyada,
Kimisi azgınlığıyla kimisi dinginliğiyle…
Öyle bir hayattı işte onunki de…
Doğdu ismiyle, öldü kaderiyle…
Yüzlerce yıl efsanesi yaşamayacaktı belki,
Ya da yüzlerce yıl anılacak bir zaferi olmadı hiç…
Sorsan ismini bilen çıkar mıydı bilinmez…
Lakin emanet ettiği koca bir gelecekti insanlığa.
Gözleri donuk, vücudu soğuk…
Çatık kaşları okunmuyor yüzünden…
İri değildi ama heybetliydi,
Ve mirası kendinden de büyüktü…
Öyle bir hayat geçti bu zalim dünyadan.
Geride bıraktığı ise sadece ümitleriydi…
Nasıl sırtlanacaktı? Başarabilecek miydi?
Arzusuyla bir zebani mi olacaktı?
Yoksa gerçek bir kahraman?
Gösterecek ve görecek…
İsmini kaderinden, gücünü kudretinden alan…
Oysa her şey bir nefes kadardı bu dünyada,
Söz de sende, buyruk da…
Bir Ehsin daha var olur mu kudretinle?”
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Inias
Posts: 174
Joined: 20 May 2022, 16:48

13 Nov 2023, 12:41

Inias bir kuvvet tek nefeste bütün içini döktükten sonra tükeniyor ve susuyor. Nefesini toplamaya başlıyor. Ne hikmektir ki, Agrupnia da aynı durumdan muzdarip. En son komutan ile dövüşmekteydi, değil mi? Anlaşılan o ki, ihtiyarı iyi zorlamış. Bu onu sevindiriyor. Koskoca Aludir Komutanı zorlandıysa ona karşı, demek ki, Inias çok yakın. Üstünlüğe. Güzeeeel! Agrupnia'nın yumuşak sözleri ona dokunuyor. Her ne kadar Kho'Raktar ile beraber kendisinin sinirlerini oynatmış olsalar da, bu sözler onun benliğinde yer ediniyor. Bir canlıyı özgürlükten çok ne etkileyebilir ki? Inias'ı anlatırlar demek. İşte bu, dolu dolu yaşanmış bir yaşam olur onun için. Dillere destan olup ölümsüzleşme fikri ona zevk veriyor doğrusu. İşler iyiye gidiyor ama Inias niye kötü bir şey olacakmış gibi hissediyor? Ikına sıkına doğrulduğunda hiç almak istemediği bir yanıt alıyor.

İçine doğduğu gibi, Agrupnia gözleri önünde ölmeye başlıyor. Bir bedenin kaldıramayacağı kadar vahşi bir yara açığa çıkıyor. Inias'ın açtığı yara. Bunu biliyor. Acının derinliklerinde ve mutluluğun tepesinde bir gram bile pişmanlığı olmadan konuşabilmesi o kadar etkileyici ki, Inias'ın dili hiçbir sözcüğe dönmüyor. Bakışlarını Agrupnia'ya kitleyebiliyor ancak. Agrupnia son nefesini verirken dillendirdikleri Inias'ın beynine temiz bir kağıda yazılan güzel el yazısı gibi işleniyor adeta. Zaten fazla zamanı olmayışı, onunla adeta öleceğini bile bile kapışması, onu yüceltmek için canını vermesi, ideası uğruna gözükara bir şekilde her şeyini kenara atması...

Agrupnia'nın cesedi yatağında yatarken Inias gözlerini ondan ayıramadı. Onun hakkında fazla bir şey bilmiyordu elbette ama ne kadar çok yaşanmışlık taşıdığını herkes anlayabilirdi. Ölümün gerçeği ile yüz yüze idi Inias. Ölümün nihai son oluşunu deneyimliyordu. Kişi ne kadar güçlü olursa olsun, eninde sonunda varacağı son buydu işte. Canın özü olan kan Agrupnia'nın bedenini terk ederek yatağını doldururken ve kendi kıyafetlerini boyarken, kendisinden çok daha büyük bir ideayı miras aldığının bilincine varıyor. Altından kalkabilecek mi? Gerçekleştirebilecek mi? Onu imparator yaptığına değecek mi? Akıllarda birçok soru olacak elbette ama o eskisi oturduğu yerde büzüşüp kendi kendine konuşmayacak, sorgulamayacak, kendi kendisini yiyip bitirmeyecek. Hayır, harekete geçecek. Her zaman yapması gereken buydu. Yol almadan nasıl sorularının yanıtlarını bulabilir? Yol almadan nasıl yaşamını devam ettirebilir? Daha ileri ve daha yukarı gidecekse eğer, koşması ve tırmanması gerekiyor. Agrupnia'nın cesedine üzüntü ve keder dolu bir gülümseme ile bakıyor. Öldüğü için içi acıyor ama onun için öldüğünden mutluluk duyuyor. Onun elini tutuyor, alnına götürüyor ve teşekkür ediyor ona. Her şey için. Ardından elini yaraya götürüyor. Her düzeyde kabul etmesi gereken bir şey var.

"Bu yarayı açan kişi benim. Bu oluk oluk akan kan benim eserim. Bu canı alan benim. Bu ceset benim ardımda bıraktığım. Ben Kishen'im, İmparator'um, Aludir'im. Ben Inias'ım. Bu böyle bilinsin. Uğruma feda ettiklerin bana güç olarak dönsün. Senin mirasını ben devralıyorum. Mirasını gerçek kılayım. Bugün yaşamına son veren bu eller yarın yaşam getirsin, yaşamı savunsun. Bugün karanlıktan çıkan ben yarın karanlığı yaran ışık olayım. Aydınlık getiren olayım. Bugünün katili yarının kahramanı olsun. Inias böyle buyurdu. Inias bu hükmü verdi."

Bundan sonrası ise zamana kalmış. Öyle duruyor Inias. Kendi ayaklanıp Agrupnia'yı defnetmek istese de, birisini çağırıp işlemleri başlatmak istese de, öylece duruyor. Bu içinde bulunduğu anı deneyimlemeye devam edecek. Biraz daha güç toplayabilirse onu taşıyabileceğini düşünüyor.
Image
KÜNYE
İsim: Inias
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 24
Boy: 1.80
Kilo: 75
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 5/0/5
Mevcut Para: 11.000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 5
Zeka: 5

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 5

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
KÜNYE
İsim: Kho'Raktar
Cinsiyet: Erkek
Boy: Dokuz Metre
Kilo: Altı Yüz
Tür: Dev
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 8
Güç: 8
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 2
Arun: 2
Duren: 8
İrade: 8

YETENEKLER

Büyülü Beden

TEKNİKLER

Dörde Katla 1. Düzey
Kaynayan Beden
Kaçış Yok

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

14 Nov 2023, 11:14

Zaman akıp gidiyor… Rüzgardan yavaş ve bir ömürden hızlı. Agrupnia’nın bedenine ölü ağırlığı çökerken, zamana dair algıların çoktan silinip atılıyor. Hükmün, ruhunda can bulmuşçasına yankılanıyor kulaklarında, ellerinin arasındaki beden soğumaya başlarken. Yüzüne yerleşen ifade, sonsuzluğa kadar silinmekten uzak bir hale bürünmeye başlıyor. Vaktin geldiğini hissedebiliyorsun. Agrupnia’nın cansız bedenini yavaşça kaldırırken, ömrünün bu anları da kare kare, ilmek ilmek işleniyor zihnine. Birkaç dakika öncesine kadar güçsüzlüğüyle ayakta durmakta zorlanan bedenin, artık tüm dünyanın yükünü omuzlarında taşımaya hazır görünüyor. Bunun bir adrenalin veya vicdan duygusundan ileri geldiğini bilsen bile, bu anı da kazıyorsun zihnine, bir daha hiçbir zaman hatırlamamayı dileyerek. Kapıya yanaştığında, Agrupnia’nın birkaç dakika öncesinde karşındaki kitaplar arasındaki gömülmüş hali canlanıyor gözünün önünde. Onun gösterdiği saygıdan zerre taviz vermeden, kitaplara toz bile kondurmaktan imtina ederek buluyorsun yolunu. Bu odanın dışına açılan kapıya ulaşmanın ardından, bir başka odaya açılan kapıdan geçiyorsun.

Bu ana kadar Aludir Üssü’nde geçirdiğin zamanda kaldığın odalara benzer bir başka odayla yüzleşmenin ardından, gözlerin doğrudan odanın çıkış kapısına yöneliyor. Agrupnia’nın özel odası olduğunu düşündüğün bu odanın içerisinde yatak olmaması, gözlerini açtığın odanın Agrupnia’nın yatak odası olduğunu anlatıyor sana. Böylece, Agrupnia’nın yatağında yeni bir yaşam başlamış ve bir yaşam geçmiş gibi gözüne çarpan bir metafor oluşuyor. Yüzüne düşen buruk bir gülümsemeyle odadan dışarıya açılan kapıdan çıktığın anda, sessizlik üzerine delirmiş bir çılgın gibi çöküyor. Adeta herkes ve her şey, Komutan Agrupnia’nın şimdiden yasını tutmaya başlıyor.

Adımların seni nereye götüreceğini bilemez bir halde koridorda sürüklenmeye başlıyor. Koridorda bulunan kapıların ardındaki odalardan gelen derin sessizlik hissiyle birlikte, nereye gideceğini bilemesen bile bir yere varacağını düşünerek ilerlemeyi sürdürüyorsun. Birkaç adımın sonunda ise, koridorun sonunda bir erkek yüzü beliriyor. Daha önce bu kişiyle konuştuğuna emin olsan bile, şu an ne ismi ne de onunla konuştuklarınız aklına geliyor. Adam seni fark etse bile, başta durumu yadırgar bir ifadeyle adımlarını sürdürüyor. Ne var ki, karanlığın içerisinde beliren ufak bir aydınlık anında, Agrupnia’nın kan çekilmiş çehresi ortaya çıktığı anda, adam olduğu yerde donakalıyor. Birkaç saniye bu halini sürdürmesinin ardından ise adam koşarak yanınıza geliyor. Adamın bir şeyler söylediğini ve hatta bağırdığını duyabiliyorsun. Ancak bu bağırtılar kulağına anlamlı kelimelerden uzak kalıyor. Adamın yüzündeki ifade, üzüntünün en saf hali olarak gözüne yansırken, gözlerin süzülen yaşlar da Agrupnia’nın yüzüne düşmeye başlıyor. Koridorda bulunan odaların kapıları yavaş yavaş açılmaya başladığında, duyduğu bağırtıların ve feryatların artmaya başladığını fark ediyorsun. Fakat her biri, derin acı dışında bir şey barındırmayan iniltiler gibi geliyor kulağına. Sonunda, etrafında toplanan kalabalığın arasında, diğerlerine göre daha dirayetli duran bir kişi öne çıkıyor ve kollarındaki yükü senden almak için kollarını uzatıyor. Adamın yüzüne birkaç saniye boyunca derin bir boşlukla bakmanın ardından, Agrupnia’nın cansız bedenini ona teslim ediyorsun.

Agrupnia’yı kollarından alsalar bile, bir şekilde hala daha onun ağırlığını hissedebiliyorsun. Gözlerin sanki kollarında duran Agrupnia’yı bulmak için çabalarken, bir kadının koluna girdiğini fark ediyorsun. Kadının yaşlarla dolu yüzü, sana acırcasına bakışlar atıyor ve ufak adımlarla seni yürütmeye çalışıyor. Bir şekilde kadının adımlarına adımlarını uyduruyor ve gözlerin hala kollarında kalarak yürümeye başlıyorsun. Nereye gittiğini bilemeden, ancak nereye gitmen gerektiğini bilerek…

Off Topic
Konu sonlanmıştır.

Konu Sonu Ödülleri
  • 25 GP
  • 25 AGP
  • 25 İGP
  • +2 İrade
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Aludir Üssü”