Gökleri Arayanlar (2. Kısım) (Esther | Theo)
Theo'nun yaptığı 'dokunma' deneyini büyük bir ilgiyle takip etmişti Esther. Sonuç kendisini pek şaşırtmamıştı, iblislerin düştükten sonra hasar aldığını ve bu sebepten ötürü diğerlerinin onları tüketmeye başladığını az çok anlayabilmişti zaten. Yine de Theo'nun yaptığı bu deneyle birlikte aklında hiçbir soru işareti kalmadı. Şimdi önemli olan sorunun cevabını bulmaları gerekiyordu, iblisler birbirlerini tüketerek güçlenebilir mi? Açıkçası Esther'in bunu riske etme gibi bir niyeti yoktu zira henüz içlerindeki iblisin kudretini özümseyememişlerdi... Tam bu anda genç kızın aklına harika bir fikir geldi. Aslında oldukça riskliydi, ölmesine dahi neden olabilirdi fakat denememek için herhangi bir nedeni yoktu. Planının çılgınlığından ötürü suratına kocaman, hafif tereddütlü bir tebessüm yerleşmişti. Öncelikle hemen aralarında bulunan iblise, sol elinin tersiyle sert bir yumruk attı. Amacı iblisi aşağıya düşürmek değil, yukarıda tutmaktı.
Yumruğunu attıktan sonra suratındaki garip ifadeyi koruyarak, heyecanlı bir şekilde Theo ile konuşmaya başladı. "Arkamı kolla, bir şey denemek istiyorum!" Konuşmasını bitirdikten sonra yumruk atarak tepenin ortasına doğru gönderdiği iblise doğru hücum etti. Öncelikle iblisi yere yığana kadar var gücüyle onu yumruklamayı planlıyordu. İblis kısmen etkisiz hale geldikten sonra dişlerini koluna geçirerek bir parçayı yemeyi deneyecekti.
Esther iç organlarının yanabileceğini, hatta küle dönüşebileceğini biliyordu fakat yine de denemesi gerektiğini hissediyordu. İblisler bu şekilde birbirlerinden güç kazanabiliyor olmalıydı yoksa aşağıya düşen iblislerin birbirlerini yemelerinin hiçbir mantığı olmazdı. Burada asıl sorun zaten onu yemesi değildi, onu yedikten sonra organlarının dayanıp dayanamayacağıydı. Oldukça riskliydi ve riskin sonuna kadar farkındaydı. Deliler gibi sonuna kadar açılmış gözleri, sırtından akan soğuk terler onu bu karardan vazgeçirmeye çalışıyor olsa da içindeki merak duygusu daha üstün geliyordu.
Yumruğunu attıktan sonra suratındaki garip ifadeyi koruyarak, heyecanlı bir şekilde Theo ile konuşmaya başladı. "Arkamı kolla, bir şey denemek istiyorum!" Konuşmasını bitirdikten sonra yumruk atarak tepenin ortasına doğru gönderdiği iblise doğru hücum etti. Öncelikle iblisi yere yığana kadar var gücüyle onu yumruklamayı planlıyordu. İblis kısmen etkisiz hale geldikten sonra dişlerini koluna geçirerek bir parçayı yemeyi deneyecekti.
Esther iç organlarının yanabileceğini, hatta küle dönüşebileceğini biliyordu fakat yine de denemesi gerektiğini hissediyordu. İblisler bu şekilde birbirlerinden güç kazanabiliyor olmalıydı yoksa aşağıya düşen iblislerin birbirlerini yemelerinin hiçbir mantığı olmazdı. Burada asıl sorun zaten onu yemesi değildi, onu yedikten sonra organlarının dayanıp dayanamayacağıydı. Oldukça riskliydi ve riskin sonuna kadar farkındaydı. Deliler gibi sonuna kadar açılmış gözleri, sırtından akan soğuk terler onu bu karardan vazgeçirmeye çalışıyor olsa da içindeki merak duygusu daha üstün geliyordu.

- GM - Dimensio
- Game Master

- Posts: 1852
- Joined: 31 Jan 2022, 13:20
Theo; Sana doğru saldırıya geçmiş dört iblisten tek başına kalmış olanı üzerindeki ilgini sürdürmeye devam ediyor ve sana bir darbe indirmek için çoktan kolunu kaldırıp savurmaya başlamış iblisin yanına kadar sokulmaya çalışıyorsun. Ancak bu hamle esnasında hafif bir gecikme yaşıyorsun ve bu nedenle iblisin savurduğu kolu hafifçe kıyafetlerine temas ediyor! Kıyafetlerin temas noktasından birden yanmaya başlasa bile, bu yanma hali çok uzun sürmüyor ve kıyafetinin arka kısmında koca bir delik açmakla yetiniyor. Yine de son anda yaptığı yuvarlanma hamlesi sayesinde daha fena bir yaralanmadan kendini kurtarıyor, bununla birlikte bir saldırı fırsatını da doğuruyorsun.
Her ne kadar bir saldırı imkanı yakalamış olsan bile, aklından geçen plan iblislerin birbirlerine karşı saldırması olduğundan, sıyrıldığın iblise yaklaşarak bu iblisi de diğer iblislerin saldırı mesafesi içine alıyorsun. Arkasına geçtiğin iblis yerini keşfetmek ister gibi arkasını döndüğü esnada, diğer iblisler de onun arkasına kadar gelmiş oluyor ve üç iblis birlikte kollarını savurdukları anda, bu hamleden ilk nasibini alan da arkasına geçtiğin iblisten başkası olmuyor! Arkasına geçmiş olduğun iblis, diğer üç iblisin savurduğu kollarıyla kafasına iki, sırtına da bir darbe alıyor ve yüzün, iblisten sıçrayan sıcak ve yapışkan kana bulanıveriyor! İblis hareketsiz kalıp yere çökerken, diğer üç iblisten ilki bir anda yere düşen iblisin üstüne kapaklanıyor! İştahlı bir şekilde kafası dağılmış olan iblisin külden etlerini tüketmeye başlayan iblis, ziyafetine kimseyi ortak etmek istemez gibi belli belirsiz hırıltılar çıkartırken, diğer iki iblis hala odaklarının sende olduğunu belli edercesine hareketlenmeye başlıyor.
Esther; Theo’nun aksiyonu çerçevesinde çevrende herhangi bir iblis bulunmasa bile, kafandan geçenleri dolaylı bir yoldan uygulayabilme imkanını yakalayarak hareketlenmeye başlıyorsun. Yerinden fırlayarak Theo’nun yanında soluğu aldığında, ona cümleni söylüyor ve ardından yerdeki iblisi iştahla parçalayan iblise doğru hareketleniyorsun! Bu ana kadar sürdürdüğün hareketsizliğe karşın doğrudan harekete geçiş tarzın, ayakta olan iki iblisin sana karşı bir hamle yapma fırsatı bulamamalarına neden oluyor. Bu sayede, yere düşen iblisi parçalayan iblise doğru yumruğunu savurmayı başarıyor ve elinde hissettiğin sıcaklığa rağmen onun ziyafetinden ayırmayı başarıyorsun! Tepenin orta kısımlarına doğru savrulan iblis, ziyafetinin bölünmesinden dolayı memnun olmadığını yükselen hırıltılarıyla belli etse bile, onun kendini toparladığı sırada yanına kadar gelmiş olmanla birlikte, iblisin sana karşı tam bir savunma geliştirmesine fırsat vermiyorsun. İblisin suratına bir yumruk daha indirerek onun tekrar yere düşmesine neden olsan bile, attığın yumruğun iblise herhangi bir zarar vermediğini rahatlıkla görebiliyorsun. Bu aşamadan iblisin üstüne çıkıp yumruk sayılarını arttırsan bile, ibliste gözle görülür hiçbir değişiklik olmaması, bu iblisin üzerinde yumruklarının işlemediğini açık bir şekilde sana anlatmaya yetiyor. Bu noktada olayları bu şekilde devam ettirmenin bir lüzumu olmadığını anlayarak, bir anda kendini iblisin üstüne doğru bırakıyor ve kocaman açtığın ağzını iblisin sol kolunu kaparak kapatıyorsun!
Ağzından hissettiğin kül tadıyla birlikte başlayan yanma hissi, bu ısırmayı ne kadar sürdürebileceğin konusunda seni düşünceli bir hale sokarken, dişlerini de daha sıkarak iblisin etini koparmaya çalışıyorsun. Bu esnada iblis altında debelenmeye çalışsa bile, bu herhangi bir şekilde etini kurtarabilmesine imkan tanımıyor. Dişlerin giderek daha sıkı hale gelse bile, bir yandan ağzından hissettiğin yanma artık aldığın kül tadının kendinden gelip gelmediğini sorgulatıyor. Ve tam bu esnada, o ses bir kez daha yankılanıyor zihninde…
Duyduğun sesle birlikte bir anda dişlerinin hızlıca aralanmaya başladığını ve iblisin etini bıraktığını fark ediyorsun. Ağzındaki yanma hissi de, sesi duymanla birlikte yavaş yavaş yerini daha dingin bir suya bırakmış gibi hissettirirken, iblisin suratına indirdiği bir yumruk ile kenara doğru savruluyorsun! Yüzünde belirgin bir acı hissetmesen bile yanma hissi ağzında yanaklarına doğru kaymış gibi duruyor. Ne var ki bu his de bir anda mucizevi bir elin dokunuşuyla yok olmuş gibi hissettirirken, bedenini kontrol ettiğinde, her bir uzvuna istediğin gibi hükmedemediğini fark ediyorsun! Sanki ruhun, tüm bu olan bitene karşı sana tepki göstermiş ve uzuvların kilitlenmiş gibi hissediyorsun.
Genel; Esther’in diğer bir iblisi tepenin ortasına doğru göndermesiyle birlikte, Theo iki iblisin hemen karşısında duruyor. İki iblis bu aşamada Theo’ya kıyaska daha yavaş göründüklerinden, Theo’nun hızlı bir saldırı geliştirebilme ihtimali var gibi görünüyor. Ancak buna karşın Esther, rakibi olan iblisten biraz daha hızlı gibi olsa bile, vücudunda yaşadıkları onun doğrudan bir saldırı yapmasını zorlaştırdığı gibi, savunma konusunda da sıkıntılar yaşayabileceğini gösteriyor.
Her ne kadar bir saldırı imkanı yakalamış olsan bile, aklından geçen plan iblislerin birbirlerine karşı saldırması olduğundan, sıyrıldığın iblise yaklaşarak bu iblisi de diğer iblislerin saldırı mesafesi içine alıyorsun. Arkasına geçtiğin iblis yerini keşfetmek ister gibi arkasını döndüğü esnada, diğer iblisler de onun arkasına kadar gelmiş oluyor ve üç iblis birlikte kollarını savurdukları anda, bu hamleden ilk nasibini alan da arkasına geçtiğin iblisten başkası olmuyor! Arkasına geçmiş olduğun iblis, diğer üç iblisin savurduğu kollarıyla kafasına iki, sırtına da bir darbe alıyor ve yüzün, iblisten sıçrayan sıcak ve yapışkan kana bulanıveriyor! İblis hareketsiz kalıp yere çökerken, diğer üç iblisten ilki bir anda yere düşen iblisin üstüne kapaklanıyor! İştahlı bir şekilde kafası dağılmış olan iblisin külden etlerini tüketmeye başlayan iblis, ziyafetine kimseyi ortak etmek istemez gibi belli belirsiz hırıltılar çıkartırken, diğer iki iblis hala odaklarının sende olduğunu belli edercesine hareketlenmeye başlıyor.
Esther; Theo’nun aksiyonu çerçevesinde çevrende herhangi bir iblis bulunmasa bile, kafandan geçenleri dolaylı bir yoldan uygulayabilme imkanını yakalayarak hareketlenmeye başlıyorsun. Yerinden fırlayarak Theo’nun yanında soluğu aldığında, ona cümleni söylüyor ve ardından yerdeki iblisi iştahla parçalayan iblise doğru hareketleniyorsun! Bu ana kadar sürdürdüğün hareketsizliğe karşın doğrudan harekete geçiş tarzın, ayakta olan iki iblisin sana karşı bir hamle yapma fırsatı bulamamalarına neden oluyor. Bu sayede, yere düşen iblisi parçalayan iblise doğru yumruğunu savurmayı başarıyor ve elinde hissettiğin sıcaklığa rağmen onun ziyafetinden ayırmayı başarıyorsun! Tepenin orta kısımlarına doğru savrulan iblis, ziyafetinin bölünmesinden dolayı memnun olmadığını yükselen hırıltılarıyla belli etse bile, onun kendini toparladığı sırada yanına kadar gelmiş olmanla birlikte, iblisin sana karşı tam bir savunma geliştirmesine fırsat vermiyorsun. İblisin suratına bir yumruk daha indirerek onun tekrar yere düşmesine neden olsan bile, attığın yumruğun iblise herhangi bir zarar vermediğini rahatlıkla görebiliyorsun. Bu aşamadan iblisin üstüne çıkıp yumruk sayılarını arttırsan bile, ibliste gözle görülür hiçbir değişiklik olmaması, bu iblisin üzerinde yumruklarının işlemediğini açık bir şekilde sana anlatmaya yetiyor. Bu noktada olayları bu şekilde devam ettirmenin bir lüzumu olmadığını anlayarak, bir anda kendini iblisin üstüne doğru bırakıyor ve kocaman açtığın ağzını iblisin sol kolunu kaparak kapatıyorsun!
Ağzından hissettiğin kül tadıyla birlikte başlayan yanma hissi, bu ısırmayı ne kadar sürdürebileceğin konusunda seni düşünceli bir hale sokarken, dişlerini de daha sıkarak iblisin etini koparmaya çalışıyorsun. Bu esnada iblis altında debelenmeye çalışsa bile, bu herhangi bir şekilde etini kurtarabilmesine imkan tanımıyor. Dişlerin giderek daha sıkı hale gelse bile, bir yandan ağzından hissettiğin yanma artık aldığın kül tadının kendinden gelip gelmediğini sorgulatıyor. Ve tam bu esnada, o ses bir kez daha yankılanıyor zihninde…
“Pis kadın! Kendini yakacaksan bile beni buna sürükleme!”
Duyduğun sesle birlikte bir anda dişlerinin hızlıca aralanmaya başladığını ve iblisin etini bıraktığını fark ediyorsun. Ağzındaki yanma hissi de, sesi duymanla birlikte yavaş yavaş yerini daha dingin bir suya bırakmış gibi hissettirirken, iblisin suratına indirdiği bir yumruk ile kenara doğru savruluyorsun! Yüzünde belirgin bir acı hissetmesen bile yanma hissi ağzında yanaklarına doğru kaymış gibi duruyor. Ne var ki bu his de bir anda mucizevi bir elin dokunuşuyla yok olmuş gibi hissettirirken, bedenini kontrol ettiğinde, her bir uzvuna istediğin gibi hükmedemediğini fark ediyorsun! Sanki ruhun, tüm bu olan bitene karşı sana tepki göstermiş ve uzuvların kilitlenmiş gibi hissediyorsun.
Genel; Esther’in diğer bir iblisi tepenin ortasına doğru göndermesiyle birlikte, Theo iki iblisin hemen karşısında duruyor. İki iblis bu aşamada Theo’ya kıyaska daha yavaş göründüklerinden, Theo’nun hızlı bir saldırı geliştirebilme ihtimali var gibi görünüyor. Ancak buna karşın Esther, rakibi olan iblisten biraz daha hızlı gibi olsa bile, vücudunda yaşadıkları onun doğrudan bir saldırı yapmasını zorlaştırdığı gibi, savunma konusunda da sıkıntılar yaşayabileceğini gösteriyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
İblisi arkasına geçerken yaptığım küçük bir hata yüzünden elbisemde büyük bir delik açıldı. Bu delik sayesinde bundan sonra elini kaldıran bir iblise karşı ne kadar yavaş hareket ederse etsin daha dikkatli yaklaşmam gerektiğini öğrendim. Bu sefer şanslı olduğum için hiçbir şey olmadı ama bir sonraki sefere bu kadar ucuz kurtulamayabilirim. Daha yapmam gereken çok şey var. Bu kadar erken yeniden hiçliğe geri dönmek istemiyorum.
Elbisemi feda ederek hedeflediğim iblise yaklaşabildim. Kafamdaki planı tam anlamıyla gerçekleştiremesem de nihai hedefime ulaşarak iblislerin kendi içlerinden birine saldırmasını sağlayabildim. Hiçbir şeyden haberi olmayan masum iblis arkadaşları tarafından haince pusuya düşürüldükten sonra diğerlerine karşılık daha veremeden aniden yere yığıldı. İblis yere düşer düşmez hemen içlerinden birisi cesedinin yanına giderek onu yemeye başladı. Diğerlerini yanına yaklaştırmadan garip sesler çıkararak daha birkaç saniye önce müttefiki olan dostunu yemeye başladı. Bu üzücü olay sayesinde yeni şeyler öğrendim. İlk olarak saldırı esnasında üzerime iblis kanı gelmesine rağmen hiçbir şey olmadı. Vücutlarına dokununca yanmama rağmen iş vücut sıvılarına geldiği zaman işler değişiyor. Ya öldükleri zaman hızlıca zararlı özelliklerini kaybediyorlar ya da vücut sıvıları aludirler için çok da zararlı değil. Ayrıca gözlemlediğim kadarıyla yemeklerini paylaşmayı çok fazla sevmiyorlar. Bu özelliklerini kullanarak kavga etmelerini sağlayabilirim.
İblisleri birbirine düşürmek için başka bir plan düşünürken kadim dostum benden yardım istedi. Daha doğrusu arkasını kollamamı söyledikten sonra ziyafet çeken iblise saldırdı. Başlangıçta sabit yumruklar atsa da sonrasında şiddetin dozajını giderek arttırmaya başladı. En son iblisi yemeye bile çalıştı. Az önce yemek yememize rağmen hala daha tatlı için biraz yer bıraktığı için onu takdir ettim. Tatlı tercihi bana göre biraz radikal olsa da tercihlerine saygı gösteriyorum. Açıkçası ilk bana seslendiği zaman tam eğlenmeye yeni yeni başladığım için biraz rahatsız olmuştum ama yaptıklarını görünce işler değişti. Onun sayesinde aklıma başka bir plan geldi.
Kadim dostum bir iblisi yaralayıp uzaklaştırdığı için işler kolaylaştı. Peşimdeki diğer iki iblisi yaralı olanın yanına götürürsem neler olacak merak ediyorum. Güçten düşmüş lezzetli bir av önlerinde olduğu zaman benden ziyade zayıf olana saldıracaklarını düşünüyorum. Ayrıca etrafta kullanabileceğim yeni silahlar olduğu için onları da denemek istiyorum. Esther'in kopardığı iblisin sol kolu ve az önce yere düşen iblisin iki kolundan birini ele geçirebilirsem bu kolu silah olarak kullanabilirim. İblislere çıplak elle dokunmak yerine kendi pençeleriyle vurarak savaşmayı planlıyorum. Bu yüzden karşımdaki iblisleri cesetten uzaklaştırmak için ters istikamete doğru yürüyeceğim. İkisini de cesetten uzaklaştırdıktan sonra koşarak cesedin yanına gitmeye çalışacağım. Parçalanmış uzuvlarının arasından sağlamsa pençelerinden birini alarak Esther'in yaraladığı iblisin yanına doğru gideceğim. Cesette kullanabileceğim pençe olmaması durumunda Esther'in kopardığı iblisin kolunu almaya çalışacağım. Ardından yine peşimdeki iki iblisi yaralı olanın yanına çekmeye deneyeceğim. Yaralı iblise karşı arkadaşlarını ne tepki vereceğini görmek istiyorum.
Elbisemi feda ederek hedeflediğim iblise yaklaşabildim. Kafamdaki planı tam anlamıyla gerçekleştiremesem de nihai hedefime ulaşarak iblislerin kendi içlerinden birine saldırmasını sağlayabildim. Hiçbir şeyden haberi olmayan masum iblis arkadaşları tarafından haince pusuya düşürüldükten sonra diğerlerine karşılık daha veremeden aniden yere yığıldı. İblis yere düşer düşmez hemen içlerinden birisi cesedinin yanına giderek onu yemeye başladı. Diğerlerini yanına yaklaştırmadan garip sesler çıkararak daha birkaç saniye önce müttefiki olan dostunu yemeye başladı. Bu üzücü olay sayesinde yeni şeyler öğrendim. İlk olarak saldırı esnasında üzerime iblis kanı gelmesine rağmen hiçbir şey olmadı. Vücutlarına dokununca yanmama rağmen iş vücut sıvılarına geldiği zaman işler değişiyor. Ya öldükleri zaman hızlıca zararlı özelliklerini kaybediyorlar ya da vücut sıvıları aludirler için çok da zararlı değil. Ayrıca gözlemlediğim kadarıyla yemeklerini paylaşmayı çok fazla sevmiyorlar. Bu özelliklerini kullanarak kavga etmelerini sağlayabilirim.
İblisleri birbirine düşürmek için başka bir plan düşünürken kadim dostum benden yardım istedi. Daha doğrusu arkasını kollamamı söyledikten sonra ziyafet çeken iblise saldırdı. Başlangıçta sabit yumruklar atsa da sonrasında şiddetin dozajını giderek arttırmaya başladı. En son iblisi yemeye bile çalıştı. Az önce yemek yememize rağmen hala daha tatlı için biraz yer bıraktığı için onu takdir ettim. Tatlı tercihi bana göre biraz radikal olsa da tercihlerine saygı gösteriyorum. Açıkçası ilk bana seslendiği zaman tam eğlenmeye yeni yeni başladığım için biraz rahatsız olmuştum ama yaptıklarını görünce işler değişti. Onun sayesinde aklıma başka bir plan geldi.
Kadim dostum bir iblisi yaralayıp uzaklaştırdığı için işler kolaylaştı. Peşimdeki diğer iki iblisi yaralı olanın yanına götürürsem neler olacak merak ediyorum. Güçten düşmüş lezzetli bir av önlerinde olduğu zaman benden ziyade zayıf olana saldıracaklarını düşünüyorum. Ayrıca etrafta kullanabileceğim yeni silahlar olduğu için onları da denemek istiyorum. Esther'in kopardığı iblisin sol kolu ve az önce yere düşen iblisin iki kolundan birini ele geçirebilirsem bu kolu silah olarak kullanabilirim. İblislere çıplak elle dokunmak yerine kendi pençeleriyle vurarak savaşmayı planlıyorum. Bu yüzden karşımdaki iblisleri cesetten uzaklaştırmak için ters istikamete doğru yürüyeceğim. İkisini de cesetten uzaklaştırdıktan sonra koşarak cesedin yanına gitmeye çalışacağım. Parçalanmış uzuvlarının arasından sağlamsa pençelerinden birini alarak Esther'in yaraladığı iblisin yanına doğru gideceğim. Cesette kullanabileceğim pençe olmaması durumunda Esther'in kopardığı iblisin kolunu almaya çalışacağım. Ardından yine peşimdeki iki iblisi yaralı olanın yanına çekmeye deneyeceğim. Yaralı iblise karşı arkadaşlarını ne tepki vereceğini görmek istiyorum.
Nefes almasına dahi izin vermeden yumrukladığı iblisin herhangi bir hasar almadığını görmek normal şartlar altında onun merak duygusunu akıl alınamayacak derecede kabartırdı. Lakin Esther o anda, birkaç saniye önce kafasında kurduğu planından başka bir şey düşünemiyordu. Kalbi yerinden çıkacakmışçasına atıyor, aklında sürekli olarak bunun doğru bir karar olup olmadığını düşünüyordu. İblisle her temasında yumruklarında oluşan hafif yanıkları dahi fark etmemişti. Tam anlamıyla transa girmişti, açlıktan midesi kazınan bir yaratık misali hareket ediyordu. Elbette aklı hala yerindeydi fakat başka şeyleri düşünmekle meşguldü... Kısa bir süre sonra yumruklarının herhangi bir etkisinin olmadığını fark etti, derin bir nefes alarak ciğerlerini doldurdu. Sadece birkaç milisaniye sonra sıcaktan küle dönmüş iblisi ısıracak, bir parçasını kopartacak ve midesine indirecekti. Büyük bir risk alıyordu ve açıkçası pek kendi gibi hareket etmiyordu... Aslında tam olarak kendisinden beklenecek hareketi yapmıştı. Normal şartlar altında oldukça sakin ve plancı birisi olmasına rağmen merak duygusu kabardığında risk almaktan asla çekinmezdi. Bu da o anlardan biriydi. İblisin etini kopartıp midesine indirdikten sonra ya büyük bir acı içerisinde yanarak hayatından olacaktı, ya da iblisin kudretinin bir parçasını özümseyecekti... Açıkçası bu yaptığı pek akıl karı değildi, zira bunu daha sonra yanmayan bir ibliste deneyebilirdi. Ama işte bizim soğukkanlı kızcağız merakına yenik düştüğü anda böyle bir canavara dönüşebiliyor.
Dişlerini iblisin koluna geçirdiği anda daha önce tatmadığı bir lezzeti tatma fırsatına erişti, kül. Genç kızın bu esnada ağzının içerisinin, dudaklarının yanıp yanmadığıyla ilgili herhangi bir fikri yoktu. Normalde kadınlar dış görünüşlerine önem veren varlıklardır, Esther'de onlardan pek farklı değil. Dış görünüşüne büyük bir özen göstermese dahi yataktan kalktıktan sonra suratının bakılabilir düzeyde olduğundan emin olur ve odasından öyle çıkar. Kalp atışları, hissettiği acıyla birlikte gittikçe artan genç kızın bu esnada bunu düşünmeye fırsatı bulunmuyordu.
Damağının, dilinin ve dişlerinin dahi yandığını hissettiği bu anlarda zihninde yankılanan ses genç kızın duraklamasına vesile oldu. Henüz kontrolünü tam olarak kaybetmemiş olsa da içerisindeki minik iblis kısmen de olsa kontrolü eline almayı başarmıştı. Öncelikle çenesi gevşemiş ve eti ısırmayı bırakmıştı. Sonrasında ise suratına yediği yumrukla birlikte kenara doğru savrulmuştu. Mucizevi bir şekilde suratındaki yanma hissiyatı ortadan kaybolmuştu. Her ne kadar göremese de yanmış vücut parçalarının iyileştiğini hissedebiliyordu. Birkaç saniye önce sesini duyduğu minik iblisin işi olduğundan da emindi.
Yaşadıklarından ötürü biraz afallamış olan genç kız, üzerine doğru hücum eden iblisi gördüğü anda kendine geldi. Kendini savunmak için kollarını hareket ettirmeye çalıştığında uzuvlarının kendisine direndiğini fark etti. İçerisindeki iblis tekrardan kontrolü almak istiyor gibi görünüyordu fakat henüz tam olarak emin olamamıştı. "Gücünü benimle paylaşırsan bu durumdan kurtulabiliriz." diye geçirdi içinden. İblisle bu şekilde iletişime geçip geçemeyeceğini bilmiyordu fakat denemekten de bir zarar gelmezdi, zira bunca zamandır istediği gibi, iblis sonunda kendisini göstermişti.
Esther kendisini kollarıyla suratını kapatarak kendisini savunmayı planlıyordu fakat bundan önce saldırmayı planlıyordu. Üzerine doğru koşan iblis menziline girdiği anda sağ ayağıyla, iblisin yakın ayağının baldırına doğru sert bir şekilde savurarak ona çelme takmayı planlıyordu. Eğer başarılı olursa hızlıca ayağa kalkarak iblise doğru harekete geçecekti. İblis bu esnada kalkmak için uğraşıyorsa kafasına sert bir tekme atarak onu yerde tutmayı ve parçalayana kadar kafasını tekmelemeyi planlıyordu.
Eğer olurda planladığı gibi saldırıya geçemezse kollarıyla gardını alarak suratını kapatmayı ve boş bir an bulana kadar kaplumbağa misali kafasını korumayı planlıyordu. İlk fırsatını bulduğu anda ise iblisi üzerinden atarak kurtulmayı ve ayağa kalkmayı planlıyordu.
Dişlerini iblisin koluna geçirdiği anda daha önce tatmadığı bir lezzeti tatma fırsatına erişti, kül. Genç kızın bu esnada ağzının içerisinin, dudaklarının yanıp yanmadığıyla ilgili herhangi bir fikri yoktu. Normalde kadınlar dış görünüşlerine önem veren varlıklardır, Esther'de onlardan pek farklı değil. Dış görünüşüne büyük bir özen göstermese dahi yataktan kalktıktan sonra suratının bakılabilir düzeyde olduğundan emin olur ve odasından öyle çıkar. Kalp atışları, hissettiği acıyla birlikte gittikçe artan genç kızın bu esnada bunu düşünmeye fırsatı bulunmuyordu.
Damağının, dilinin ve dişlerinin dahi yandığını hissettiği bu anlarda zihninde yankılanan ses genç kızın duraklamasına vesile oldu. Henüz kontrolünü tam olarak kaybetmemiş olsa da içerisindeki minik iblis kısmen de olsa kontrolü eline almayı başarmıştı. Öncelikle çenesi gevşemiş ve eti ısırmayı bırakmıştı. Sonrasında ise suratına yediği yumrukla birlikte kenara doğru savrulmuştu. Mucizevi bir şekilde suratındaki yanma hissiyatı ortadan kaybolmuştu. Her ne kadar göremese de yanmış vücut parçalarının iyileştiğini hissedebiliyordu. Birkaç saniye önce sesini duyduğu minik iblisin işi olduğundan da emindi.
Yaşadıklarından ötürü biraz afallamış olan genç kız, üzerine doğru hücum eden iblisi gördüğü anda kendine geldi. Kendini savunmak için kollarını hareket ettirmeye çalıştığında uzuvlarının kendisine direndiğini fark etti. İçerisindeki iblis tekrardan kontrolü almak istiyor gibi görünüyordu fakat henüz tam olarak emin olamamıştı. "Gücünü benimle paylaşırsan bu durumdan kurtulabiliriz." diye geçirdi içinden. İblisle bu şekilde iletişime geçip geçemeyeceğini bilmiyordu fakat denemekten de bir zarar gelmezdi, zira bunca zamandır istediği gibi, iblis sonunda kendisini göstermişti.
Esther kendisini kollarıyla suratını kapatarak kendisini savunmayı planlıyordu fakat bundan önce saldırmayı planlıyordu. Üzerine doğru koşan iblis menziline girdiği anda sağ ayağıyla, iblisin yakın ayağının baldırına doğru sert bir şekilde savurarak ona çelme takmayı planlıyordu. Eğer başarılı olursa hızlıca ayağa kalkarak iblise doğru harekete geçecekti. İblis bu esnada kalkmak için uğraşıyorsa kafasına sert bir tekme atarak onu yerde tutmayı ve parçalayana kadar kafasını tekmelemeyi planlıyordu.
Eğer olurda planladığı gibi saldırıya geçemezse kollarıyla gardını alarak suratını kapatmayı ve boş bir an bulana kadar kaplumbağa misali kafasını korumayı planlıyordu. İlk fırsatını bulduğu anda ise iblisi üzerinden atarak kurtulmayı ve ayağa kalkmayı planlıyordu.

- GM - Dimensio
- Game Master

- Posts: 1852
- Joined: 31 Jan 2022, 13:20
Theo; İblisleri parçalamakta oldukları bir diğer iblisten ayırmak için ters yöne doğru ilerlemeyi tercih etmenle birlikte, iblislerin peşinden geleceğini düşünsen bile, her iki iblis de ziyafetlerine devam etmeyi tercih ediyor. Kulaklarına dolan iblis yakarışları eşliğinde gördüğün manzara, iblisler nezdinde tamamen ikinci plana atıldığını sana açıkça gösterebiliyor. Bu şartlar altında, cesedin yanına gitme yönündeki planının işe yaramayacağını anlayabiliyorsun ve hedefi Esther’in iblisine doğru çeviriyorsun. Esther her ne kadar iblisin kolunu ısırmış olsa bile ortada kopan bir kol olmaması, bu planın açısından da uygulanabilirliği sorgulatmaya başlıyor.
Tüm bu olan biten karşısında anlayabildiğin yegane şey, iblislerin sadece saldırı içgüdüleri olsa dahi, içinde yer aldıkları besin zincirinde zayıf olanları hiçbir zaman affetmedikleri oluyor. Düşmüş bir iblisin, bir diğer iblisin besini olduğunu bu şekilde net bir şekilde kavramak, iblislerin doğası hakkında da sana ipuçları veriyor. Bir tehdit altında olsalar bile, hiçbir zaman ziyafeti kaçırmayacak gibi duran iblislerin, yine de bu şekilde davranmaları yapbozda eksik parçalar bırakıyor. Zira tehdit altında kaçma veya saldırma gibi temel iki içgüdüye rağmen, bundan vazgeçip beslenmeyi tercih etmenin, basitçe karın doyurmaktan ibaret olamayacağı kafanın içinde durmadan dönüp duruyor.
Esther; Zihninde yankılanan sese karşılık cümleni söylemenin ardından, bir cevap gelip gelmeyeceği bilmesen bile, bir anlığına tüm algılarını kapatıyor ve zihnine odaklanıyorsun. Tam bu esnada, zihninin karanlığındaki dalgalanma, orada yalnız olmadığını sana anlatmaya çalışırken “Seninle günahımı bile paylaşmam pis kadın! Bana yapmaya çalıştıklarını unuttum mu sandın!?” diyen sesi yankılarını duyuyorsun. Ses, sanki birkaç santim ötenden geliyormuş gibi canlı olmasına rağmen, görünürde zihninin karanlığı dışında hiçbir şey olmuyor.
Gözlerini araladığında, az önce dişlerini geçirdiğin iblisin üzerine doğru geldiğini fark ediyor ve kendini savunma pozisyonuna alıyorsun. Kollarını koruma amaçlı yüzünün önüne kadar getirmenin ardından ise, savunmanı bir kenara bırakarak saldırı hamleni planlıyorsun! İblis ile aranızdaki mesafe kısa sürede kapandığında, etki mesafesi içerisinde sağ ayağını iblisin sol bacağının baldırına indirmeyi başarıyorsun! Bu hamlenle birlikte iblis öne doğru tökezlerken üzerine doğru düşecek gibi oluyor. Ancak yerden hızlı bir şekilde kalkıp iblisin üzerine düşmesine engel olmayı başarıyorsun ve ardından, yüz üstü yere düşmüş olan iblisin kafasının arkasına sert bir şekilde tekmeni indiriyorsun! Tekmelerin durmaksızın devam etmeye başlasa bile ibliste herhangi bir yaralanma olmadığını görmek, her bir tekmeni daha şiddetli atmana neden oluyor. Bir müddet sonra, iblis sanki buna alışır gibi çırpınışlarına son verirken, beyhude bir şekilde herhangi bir cismi tekmeler gibi hissediyorsun kendini.
Genel; Her ikiniz de hedefleriniz doğrultusunda bir şeyler yapmaya çalıştığınız anlarda, ansızın üzerinize çöken baskın bir aurayla birlikte, her ne yapmakta iseniz bırakıveriyorsunuz! Sanki bir güç sizi hunharca omuzlarından bastırıp yere çöktürmeye çalışır gibi görünürken, bacaklarınızın titremeye başlaması bu baskın auraya karşı verdiğiniz mücadelenin dışa yansıması oluyor. Bakışlarınızla bu auranın kaynağını bulmayı amaçladığınız esnada, şu ana kadar köşesine çekilmiş olan Urilirn’in de kocaman açılan gözleriyle etrafına bakınmaya başladığını görüyorsun. Urilirn’in bakışlarına da yansıyan şaşkınlık, bu yaşadığınız anın doğal olmayan bir durum olduğunu sizlere anlatmaya yeterken, bir anda tepenin altından fırlayan karanlık yeli fark ediyorsunuz! Karanlık yel, bu ana kadar savaştığınız iblisleri sanki basitçe süpürür gibi üstlerinden geçip giderken, size yakın bir şekilde geçtiği anlarda sanki içine çekilecekmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Sonunda yel, içine çektiği iblislerle birlikte havanın kızıllığında yok olup giderken, tepenin hemen ucunda beliren karanlık bir sima tüm dikkatinizin buraya yönelmesine neden oluyor.
Kirli sakalları olan, nispeten kirli, yağlı, dalgalı ve uzun saçları bulunan, üzerinde kırışık siyah kıyafetlerden başka bir şey giymemiş 190 cm boylarında ve boyuna uygun sayılabilecek kiloda bir adamın tepenin ucunda öylece duruyor oluşu, bir anlığına yutkunmanıza neden oluyor. Zira az önce hissettiğiniz baskının kaynağının bu adam olduğunu anladığınızda, bir anda kendinizi geçmişe dönmüş gibi hissediyorsunuz. Daha önce Aludir Üssü’nden çıkmak için kapısına kadar geldiğiniz anda ardınızda belirmiş olan Gyugnal’ı, bu kez bu şekilde karşınızda görmek sizi sebepsiz bir şaşkınlığa itiyor. Elbette bu aşamaya ulaşmak için aldığınız kararlar da aklınızdan geçerken, Gyugnal’ın neden ve ne için burada bulunduğu soruları hızlı bir şekilde aklınızdan geçmeye başlıyor. Gyugnal, bakışlarını ikinizin üzerinde hafifçe gezdirdikten sonra, baygın bakışlarını yavaşça etrafınızda gezdirmeye başlıyor. En sonundan Esther’in biraz arkasında kilitli kalan bakışlarıyla birlikte yüzünde belirmesini istemediği bir tebessüm görülen Gyugnal “Vay vay vay… Küçük Urilirn’in… Ah, pardon! Şimdilerde sana Lord Urilirn diyorlar değil mi? Bağışla beni…” diyor. Ancak hemen ardından “Senin burada olacağına ihtimal vermiyordum, ama bir anda varlığını hissetmek beni heyecanlandırdı.” diyor. Gyugnal hemen ardından bakışlarıyla ikinizi süzerken “Kapıya hallenen çiftimiz de sonunda kanatlarını çırpmaya başlamış. Ne harika!” diyor, sözlerinin aksine herhangi bir etkilenme belirtisi göstermeksizin. Bu sözlerinden sonra baygın bakışlarını ikiniz üzerinde gezdiren Gyugnal “Neyse... Bari biriniz bu yaşlı adama acısın ve onu yormadan burada ne olup bittiğini anlatsın.” diyor, sanki bir an önce yere çöküp oturmak ister gibi.
Tüm bu olan biten karşısında anlayabildiğin yegane şey, iblislerin sadece saldırı içgüdüleri olsa dahi, içinde yer aldıkları besin zincirinde zayıf olanları hiçbir zaman affetmedikleri oluyor. Düşmüş bir iblisin, bir diğer iblisin besini olduğunu bu şekilde net bir şekilde kavramak, iblislerin doğası hakkında da sana ipuçları veriyor. Bir tehdit altında olsalar bile, hiçbir zaman ziyafeti kaçırmayacak gibi duran iblislerin, yine de bu şekilde davranmaları yapbozda eksik parçalar bırakıyor. Zira tehdit altında kaçma veya saldırma gibi temel iki içgüdüye rağmen, bundan vazgeçip beslenmeyi tercih etmenin, basitçe karın doyurmaktan ibaret olamayacağı kafanın içinde durmadan dönüp duruyor.
Esther; Zihninde yankılanan sese karşılık cümleni söylemenin ardından, bir cevap gelip gelmeyeceği bilmesen bile, bir anlığına tüm algılarını kapatıyor ve zihnine odaklanıyorsun. Tam bu esnada, zihninin karanlığındaki dalgalanma, orada yalnız olmadığını sana anlatmaya çalışırken “Seninle günahımı bile paylaşmam pis kadın! Bana yapmaya çalıştıklarını unuttum mu sandın!?” diyen sesi yankılarını duyuyorsun. Ses, sanki birkaç santim ötenden geliyormuş gibi canlı olmasına rağmen, görünürde zihninin karanlığı dışında hiçbir şey olmuyor.
Gözlerini araladığında, az önce dişlerini geçirdiğin iblisin üzerine doğru geldiğini fark ediyor ve kendini savunma pozisyonuna alıyorsun. Kollarını koruma amaçlı yüzünün önüne kadar getirmenin ardından ise, savunmanı bir kenara bırakarak saldırı hamleni planlıyorsun! İblis ile aranızdaki mesafe kısa sürede kapandığında, etki mesafesi içerisinde sağ ayağını iblisin sol bacağının baldırına indirmeyi başarıyorsun! Bu hamlenle birlikte iblis öne doğru tökezlerken üzerine doğru düşecek gibi oluyor. Ancak yerden hızlı bir şekilde kalkıp iblisin üzerine düşmesine engel olmayı başarıyorsun ve ardından, yüz üstü yere düşmüş olan iblisin kafasının arkasına sert bir şekilde tekmeni indiriyorsun! Tekmelerin durmaksızın devam etmeye başlasa bile ibliste herhangi bir yaralanma olmadığını görmek, her bir tekmeni daha şiddetli atmana neden oluyor. Bir müddet sonra, iblis sanki buna alışır gibi çırpınışlarına son verirken, beyhude bir şekilde herhangi bir cismi tekmeler gibi hissediyorsun kendini.
Genel; Her ikiniz de hedefleriniz doğrultusunda bir şeyler yapmaya çalıştığınız anlarda, ansızın üzerinize çöken baskın bir aurayla birlikte, her ne yapmakta iseniz bırakıveriyorsunuz! Sanki bir güç sizi hunharca omuzlarından bastırıp yere çöktürmeye çalışır gibi görünürken, bacaklarınızın titremeye başlaması bu baskın auraya karşı verdiğiniz mücadelenin dışa yansıması oluyor. Bakışlarınızla bu auranın kaynağını bulmayı amaçladığınız esnada, şu ana kadar köşesine çekilmiş olan Urilirn’in de kocaman açılan gözleriyle etrafına bakınmaya başladığını görüyorsun. Urilirn’in bakışlarına da yansıyan şaşkınlık, bu yaşadığınız anın doğal olmayan bir durum olduğunu sizlere anlatmaya yeterken, bir anda tepenin altından fırlayan karanlık yeli fark ediyorsunuz! Karanlık yel, bu ana kadar savaştığınız iblisleri sanki basitçe süpürür gibi üstlerinden geçip giderken, size yakın bir şekilde geçtiği anlarda sanki içine çekilecekmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Sonunda yel, içine çektiği iblislerle birlikte havanın kızıllığında yok olup giderken, tepenin hemen ucunda beliren karanlık bir sima tüm dikkatinizin buraya yönelmesine neden oluyor.
Kirli sakalları olan, nispeten kirli, yağlı, dalgalı ve uzun saçları bulunan, üzerinde kırışık siyah kıyafetlerden başka bir şey giymemiş 190 cm boylarında ve boyuna uygun sayılabilecek kiloda bir adamın tepenin ucunda öylece duruyor oluşu, bir anlığına yutkunmanıza neden oluyor. Zira az önce hissettiğiniz baskının kaynağının bu adam olduğunu anladığınızda, bir anda kendinizi geçmişe dönmüş gibi hissediyorsunuz. Daha önce Aludir Üssü’nden çıkmak için kapısına kadar geldiğiniz anda ardınızda belirmiş olan Gyugnal’ı, bu kez bu şekilde karşınızda görmek sizi sebepsiz bir şaşkınlığa itiyor. Elbette bu aşamaya ulaşmak için aldığınız kararlar da aklınızdan geçerken, Gyugnal’ın neden ve ne için burada bulunduğu soruları hızlı bir şekilde aklınızdan geçmeye başlıyor. Gyugnal, bakışlarını ikinizin üzerinde hafifçe gezdirdikten sonra, baygın bakışlarını yavaşça etrafınızda gezdirmeye başlıyor. En sonundan Esther’in biraz arkasında kilitli kalan bakışlarıyla birlikte yüzünde belirmesini istemediği bir tebessüm görülen Gyugnal “Vay vay vay… Küçük Urilirn’in… Ah, pardon! Şimdilerde sana Lord Urilirn diyorlar değil mi? Bağışla beni…” diyor. Ancak hemen ardından “Senin burada olacağına ihtimal vermiyordum, ama bir anda varlığını hissetmek beni heyecanlandırdı.” diyor. Gyugnal hemen ardından bakışlarıyla ikinizi süzerken “Kapıya hallenen çiftimiz de sonunda kanatlarını çırpmaya başlamış. Ne harika!” diyor, sözlerinin aksine herhangi bir etkilenme belirtisi göstermeksizin. Bu sözlerinden sonra baygın bakışlarını ikiniz üzerinde gezdiren Gyugnal “Neyse... Bari biriniz bu yaşlı adama acısın ve onu yormadan burada ne olup bittiğini anlatsın.” diyor, sanki bir an önce yere çöküp oturmak ister gibi.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
İblisleri peşime takmayı düşünsem bile işler istediğim gibi gitmedi. Önlerinde savunmasız bir av varken beni kovalamak yerine ziyafet çekmeye devam ettiler. Bu yüzden b planına geçerek Esther'in kopardığı iblisin kolunu almak için etrafa bakmaya başladım. Ancak ne kadar bakarsam bakayım etrafta bir kol göremiyorum. Galiba olayın sıcağıyla kadim dostumun yaptığı hamleyi gözümde biraz fazla büyütmüş olabilirim. İblisin kolunu ısırdığı zaman sanki tamamıyla bir kolu kopardığını sanmıştım. Yanıldığım için son durumda etrafımda ulaşabileceğim herhangi bir iblis parçası olmadığı için başka bir plan yapmam gerekiyor.
Başarısız planımdan sonra hiç değilse iblislerin aralarından birinin zayıf düştüğü anda acımasız bir şekilde onu halkadan çıkardıklarını öğrendim. Eğer silah olarak kullanabileceğim bir şeyim olsaydı tepeye çıkan iblisleri tek tek yaralayarak kolay bir şekilde hepsinin işini bitirebilirdim. Ayrıca iblislerin tehdit altında olmalarına rağmen birinci önceliklerinin beslenme olması kafamı kurcalamaya başladı. Bu safi açlık ile açıklanamayacak bir durum. Eğer bir tanesinin tıka basa doymasını sağlayabilirsem neler olacak merak ediyorum. Belki de bir ihtimal evrim geçirmelerini daha başka bir şeye dönüşmelerini sağlayabilirim. Hantalken bile soruna sebep olan küçük tatlı dostlarımın büyüdükleri zaman neler yapabileceklerini merak ediyorum.
Neler yapabileceğimi düşünürken hissettiğim baskın bir aura yüzünden kalakaldım. Bu aura o kadar güçlüydü ki ayakta durmakta zorlanmaya başladım. Yer çekimini bir anda ikiye belki üçe katlayan bu auranın sahibini aramak için etrafa baktığım zaman Urilirn'in de şaşırmış olduğunu gördüm. Şimdiye kadar olabildiğince az duygu gösteren adam bir anda gözlerini fal taşı gibi açtığına göre durumlar karışacak gibi hissediyorum.
Aura'nın sahibi ararken bir anda tepeden karanlık bir yel ortaya çıkarak tüm iblisleri silip süpürdü. Bu kadar uğraşmamıza rağmen zar zor kirli numaralar ile yenebildiğimiz iblisleri hiç zorlanmadan bir anda işini bitirdi. Aura sahibini iyice merak etmeye başlamışken tepenin hemen ucunda karanlık bir sima fark ettim. Sima yaklaştıkça tanıdık bir yüz olduğunu fark ettim. Bu kadim dostum ile daha önce Aludir Üssü'nün kapısında gördüğümüz kişi. Açıkçası onu buralarda görmeyi hiç beklemiyordum. Daha doğrusu ömrümün sonuna kadar bir daha onu göreceğimi hiç sanmıyordum. Bağlı olduğum örgütten olaylı bir şekilde ayrıldığım için neden burada olduğunu az çok tahmin edebiliyorum. Urilirn ile konuşmasından anladığım kadarıyla ikisi de birbirini tanıyor. Önümde ki iki kişide bariz bir şekilde benden güçlü oldukları için hangi tarafı seçeceğim konusunda hiçbir fikrim yok. Gyugnal oldukça öz güvenli olduğu için sanki Urilirn'den bir tık daha güçlü bir duruyor ama tercih yapmaktan ziyade ortalığı biraz daha karıştırmanın daha eğlenceli olacağını düşünüyorum. Bu yüzden "Merhaba. Arkadaşımın biraz karnı acıkmıştı bizde bir restoran ararken kendimizi bir anda burada buluverdik." dedikten sonra Esther'i göstererek "Baksanıza gariban açlıktan ne yapacağını şaşırdı. Az önce bir iblisi kemiriyordu." diyeceğim.
Başarısız planımdan sonra hiç değilse iblislerin aralarından birinin zayıf düştüğü anda acımasız bir şekilde onu halkadan çıkardıklarını öğrendim. Eğer silah olarak kullanabileceğim bir şeyim olsaydı tepeye çıkan iblisleri tek tek yaralayarak kolay bir şekilde hepsinin işini bitirebilirdim. Ayrıca iblislerin tehdit altında olmalarına rağmen birinci önceliklerinin beslenme olması kafamı kurcalamaya başladı. Bu safi açlık ile açıklanamayacak bir durum. Eğer bir tanesinin tıka basa doymasını sağlayabilirsem neler olacak merak ediyorum. Belki de bir ihtimal evrim geçirmelerini daha başka bir şeye dönüşmelerini sağlayabilirim. Hantalken bile soruna sebep olan küçük tatlı dostlarımın büyüdükleri zaman neler yapabileceklerini merak ediyorum.
Neler yapabileceğimi düşünürken hissettiğim baskın bir aura yüzünden kalakaldım. Bu aura o kadar güçlüydü ki ayakta durmakta zorlanmaya başladım. Yer çekimini bir anda ikiye belki üçe katlayan bu auranın sahibini aramak için etrafa baktığım zaman Urilirn'in de şaşırmış olduğunu gördüm. Şimdiye kadar olabildiğince az duygu gösteren adam bir anda gözlerini fal taşı gibi açtığına göre durumlar karışacak gibi hissediyorum.
Aura'nın sahibi ararken bir anda tepeden karanlık bir yel ortaya çıkarak tüm iblisleri silip süpürdü. Bu kadar uğraşmamıza rağmen zar zor kirli numaralar ile yenebildiğimiz iblisleri hiç zorlanmadan bir anda işini bitirdi. Aura sahibini iyice merak etmeye başlamışken tepenin hemen ucunda karanlık bir sima fark ettim. Sima yaklaştıkça tanıdık bir yüz olduğunu fark ettim. Bu kadim dostum ile daha önce Aludir Üssü'nün kapısında gördüğümüz kişi. Açıkçası onu buralarda görmeyi hiç beklemiyordum. Daha doğrusu ömrümün sonuna kadar bir daha onu göreceğimi hiç sanmıyordum. Bağlı olduğum örgütten olaylı bir şekilde ayrıldığım için neden burada olduğunu az çok tahmin edebiliyorum. Urilirn ile konuşmasından anladığım kadarıyla ikisi de birbirini tanıyor. Önümde ki iki kişide bariz bir şekilde benden güçlü oldukları için hangi tarafı seçeceğim konusunda hiçbir fikrim yok. Gyugnal oldukça öz güvenli olduğu için sanki Urilirn'den bir tık daha güçlü bir duruyor ama tercih yapmaktan ziyade ortalığı biraz daha karıştırmanın daha eğlenceli olacağını düşünüyorum. Bu yüzden "Merhaba. Arkadaşımın biraz karnı acıkmıştı bizde bir restoran ararken kendimizi bir anda burada buluverdik." dedikten sonra Esther'i göstererek "Baksanıza gariban açlıktan ne yapacağını şaşırdı. Az önce bir iblisi kemiriyordu." diyeceğim.





