Aludir Üssü’ne gelmenizin ardından vakit kaybetmeden diğer takımlar gibi kendinize bir oda buluyor ve buraya geçiyorsunuz. Takımınız lideri olan Ela soğuk ve sadık tavrını korumayı sürdürürken, Cysa’nın kendine duyduğu özgüvenli tavrı her an kendini belli ediyor. Odanın içerisinde bulunduğunuz sırada bakışlarını sana çeviren Ela “Daha önce iblis diyarına girme fırsatın olmadığını biliyorum. Daha doğrusu, normal prosedürleri izlemediğimiz için böyle bir şeyle karşılaştık. Ancak sakın tedirgin olma.” diyor. Ela’nın bu sözleri sürecek gibiyken bir anda konuşmaya atlayan Cysa “Merak etme, ben yanındayım zaten. Başta karanlık gibi gelecek ama sonra başka bir diyara adım attığını anlayacaksın. Daha önce kavurucu bir yer vardı, neydi oranın adı?” diyor. Bu sırada düşünmeye başlar gibi elini çenesinin altına koyan Cysa’ya karşılık Ela “Nuwihn Bölgesi. Ama Gadiel’e destek olmandan müteşekkirim Cysa.” diyor. Cysa ise kendisine yönelen bu övgüye karşılık “Dert değil, o iş bende.” dedikten sonra bakışlarını sana çeviriyor ve dudaklarını hafifçe ıslatmasının ardından kıstığı bakışlarıyla cezbedici bir görünüşe bulanmak ister gibi “Yanımdan ayrılma yeter.” diyor.
Cysa’nın bu sözlerinin ardından Ela odanın boş tarafına doğru dönüyor ve iki elini göğüs hizasında avuç içleri birbirine gelecek şekilde birleştiriyor ve kafasını hafifçe öne eğiyor. Bir süre bu pozisyonda kalan Ela ardından iki elini de sanki önünde beliren görünmez bir kapıya yapıştırıyor. Ela’nın ellerini bu şekilde koymasının ardından, ellerinden başlayan sisli bir karanlığın ellerinden yayılmaya başladığını görüyorsun. Düzensiz bir şekilde hareket eder gibi duran siyah dalgalanmalar sana daha önce gözlerini açtığın iblis diyarını hatırlatırken Ela’nın ellerini yavaşça ittirmeye başladığını görebiliyorsun. Her ne kadar ellerini ileriye doğru hareket etmese bile, Ela’nın belli bir güç uyguladığını fark edebiliyorsun. Ela’nın ellerinden yayılan karanlık bir insanın geçebileceği kadar büyük bir daireye dönüşüyor ve Ela derin bir nefes alarak ellerini hızlıca ileriye doğru ittiriyor. Ela’nın bu hamlesinden sonra karanlık dairenin hızla büyüyerek neredeyse tüm odayı kapsar şekilde genişlediğine şahitlik ediyorsun. Gözlerinin önünde beliren kocaman karanlık daireden yayılan aura bu esnada seni sarmalamaya başlarken, içinde bir şeylerin de kıpırdanmaya başladığını hissediyorsun. Sanki sana ait olmayan bir şeylerin harekete geçtiğine dair bu hislerin, esasen içinde tuttuğun iblisin varlığına dair bir sinyal olduğunu kısa sürede kavrıyorsun. Bu esnada kollarını yavaşça aşağıya indiren Ela, hemen önündeki karanlık dalgalanmalara bir süre baktıktan sonra size dönüyor ve “Hazırsanız gidelim.” diyor. Ela’nın bu sözüyle birlikte Cysa bir anda tekrar koluna girerek seni adeta kendisiyle birlikte bilinmez bir karanlığa sürüklüyor! Karanlığa sürüklenmenin ardından adımını sonlandırdığın anda ise, gözlerinin önünde var olan karanlık birden, sanki adeta bir perde gibi kalkarak mavinin derin tonlarına bırakıyor kendini!
Gözlerin istemsiz bir şekilde gökyüzüne yöneldiğinde, mavinin hakimiyetine dalıyorsun. Beyaz bulutların masumiyeti bile mavinin derinliği ile birleşmiş gibiyken, bu hakimiyeti kasvetli ve insanın içine korku salan bir görüntü yaratıyor. Havada ayrışık duran bulutlar, mavinin hapsinde donmuş gibi kıpırdamadan havada asılı kalmış gibi görünürken, kendini bir anda havadaki bulutlar gibi sabitlenmiş hissediyorsun ve bakışların giderek yeryüzüne dönmeye de başlıyor.
Ayaklarının altındaki kayalık zeminin, donmuş bir beyaz ile kaplandığını fark ediyorsun. İrili ufaklı kayalar, belirgin bir yoldan ziyade alelade etrafa saçılmış gibi duruyor. Herhangi bir şekilde düzenleme veya düzeltmenin bulunmadığı bu taşlıkların seni nereye kadar götürebileceğini görmek istediğinde, bakışlarını hafifçe ve biraz da tedirgin bir şekilde önüne doğru götürüyorsun. Kayalık yolun pek de bir varış noktası bulunuyor gibi durmuyor. Ancak gördüğün manzara, senin bir adım atmanı bile zorlar gibi duruyor. Zira, etrafında herhangi bir canlının olduğuna dair en ufak bir ipucu göremiyorsun. Sanki yer ve gök, mavinin donmuşluğunu ezelden beri kabul etmiş gibi duruyor.
Etrafında herhangi bir canlı varlık aramaya devam ettiğinde, ilk dikkatini çeken şey, engebeli, dağlık ve bolca uçurumun bulunduğu bir arazide olmana rağmen, her yerin kar ve buzla kaplı olması oluyor. Yerden yüksek bir mevkide olman, etrafını daha rahat görebilmene imkan tanıdığı için bu durumu fark etmen de senin açından kolay oluyor. En azından üzerindeki tedirginliği bir nebze attığında, etrafındaki yer şekillerine ve cisimlere daha hakim olabildiğini hissediyorsun. Odağını biraz daha verdiğinde, kayalık zeminin arasında var olan ve tamamen buz tutmuş bir dere veya nehir olduğunu görüyorsun. Ancak seni esas hayrete düşüren, bakışlarını biraz daha soluna çevirdiğinde, bu dere veya nehrin beslendiği şelalenin de hepten buz tutmuş olması oluyor.
Suyun bu durumu, bir an için kendinin ne halde olduğunu sorgulamana neden oluyor ve tam bu esnada, nefes alışverişinin bir hayli zorlandığını hissetmeye başlıyorsun. Bir anda bedenini saran soğuk havanın ciğerlerine dolması, beklediğinin aksine insani ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor gibi görünüyor. Sanki ciğerlerin her bir nefesinle birlikte donmaya başlarken, saç tellerinin katılaşmaya başladığını ve parmak uçlarında karıncalanmaların var olduğunu hissediyorsun. Dolayısıyla, bu dondurucu soğuk karşısında vücudunun ne kadar daha ayakta kalabileceği, üzerine düşünmen gereken esaslı konu oluyor. Bakışların bir anda Ela ve Cysa’ya kaydığında ise, onların seninki gibi bir sorun yaşamadığını fark edebiliyorsun. Sadece Cysa sanki rol yaparcasına iki kolunu da ovuştururken “Öbür yer sıcaktı, burası buz gibi. Hangisini tercih edeceğimi bilemedim.” diyor tüm bu olaylarla alay eder gibi. Ancak Ela odağını daha çok sana çevirirken “Vücudunun alışması için elinden geleni yapmalısın. Her birimiz ilk seferin benzer şeyler yaşadık. Sakın tedirgin olma.” diyor. Ancak Cysa olaya başka bir açıdan yaklaşmak ister gibi hafifçe yanına sokuluyor ve “Eğer üşürsen seni ısıtabilirim.” diyor cümlesi bittiği anda tek gözünü kırparken.
Ela açtığı karanlık kapıyı, sergilediği hareketlerin tam tersi şekilde bir kez daha ortaya koyup karanlık kapıyı yok ederken Cysa “Sen sormadan ben söyleyeyim… Hemen auramı salıp iblisleri kendimize çekelim ve hepsini gebertelim. Aradığımız şeyi buluruz, bulamasak bile iblisleri katletmiş oluruz. Yani her halükarda emri yerine getirmiş oluruz.” diyor sanki oldukça basit bir şeyden bahseder gibi. Cysa’nın bu fikrine karşılık yüzünden hisleri okunmayan Ela bakışlarını sana çevirirken “Sence ne yapabiliriz, bir fikrin var mı?” diye soruyor. Ela’nın bu sorusuyla birlikte, sanki olayın içine seni çekerek yaşadığın şoku atlamaya çalıştığı hissi de içine dolmaya başlıyor.
Cysa’nın bu sözlerinin ardından Ela odanın boş tarafına doğru dönüyor ve iki elini göğüs hizasında avuç içleri birbirine gelecek şekilde birleştiriyor ve kafasını hafifçe öne eğiyor. Bir süre bu pozisyonda kalan Ela ardından iki elini de sanki önünde beliren görünmez bir kapıya yapıştırıyor. Ela’nın ellerini bu şekilde koymasının ardından, ellerinden başlayan sisli bir karanlığın ellerinden yayılmaya başladığını görüyorsun. Düzensiz bir şekilde hareket eder gibi duran siyah dalgalanmalar sana daha önce gözlerini açtığın iblis diyarını hatırlatırken Ela’nın ellerini yavaşça ittirmeye başladığını görebiliyorsun. Her ne kadar ellerini ileriye doğru hareket etmese bile, Ela’nın belli bir güç uyguladığını fark edebiliyorsun. Ela’nın ellerinden yayılan karanlık bir insanın geçebileceği kadar büyük bir daireye dönüşüyor ve Ela derin bir nefes alarak ellerini hızlıca ileriye doğru ittiriyor. Ela’nın bu hamlesinden sonra karanlık dairenin hızla büyüyerek neredeyse tüm odayı kapsar şekilde genişlediğine şahitlik ediyorsun. Gözlerinin önünde beliren kocaman karanlık daireden yayılan aura bu esnada seni sarmalamaya başlarken, içinde bir şeylerin de kıpırdanmaya başladığını hissediyorsun. Sanki sana ait olmayan bir şeylerin harekete geçtiğine dair bu hislerin, esasen içinde tuttuğun iblisin varlığına dair bir sinyal olduğunu kısa sürede kavrıyorsun. Bu esnada kollarını yavaşça aşağıya indiren Ela, hemen önündeki karanlık dalgalanmalara bir süre baktıktan sonra size dönüyor ve “Hazırsanız gidelim.” diyor. Ela’nın bu sözüyle birlikte Cysa bir anda tekrar koluna girerek seni adeta kendisiyle birlikte bilinmez bir karanlığa sürüklüyor! Karanlığa sürüklenmenin ardından adımını sonlandırdığın anda ise, gözlerinin önünde var olan karanlık birden, sanki adeta bir perde gibi kalkarak mavinin derin tonlarına bırakıyor kendini!
Gözlerin istemsiz bir şekilde gökyüzüne yöneldiğinde, mavinin hakimiyetine dalıyorsun. Beyaz bulutların masumiyeti bile mavinin derinliği ile birleşmiş gibiyken, bu hakimiyeti kasvetli ve insanın içine korku salan bir görüntü yaratıyor. Havada ayrışık duran bulutlar, mavinin hapsinde donmuş gibi kıpırdamadan havada asılı kalmış gibi görünürken, kendini bir anda havadaki bulutlar gibi sabitlenmiş hissediyorsun ve bakışların giderek yeryüzüne dönmeye de başlıyor.
Ayaklarının altındaki kayalık zeminin, donmuş bir beyaz ile kaplandığını fark ediyorsun. İrili ufaklı kayalar, belirgin bir yoldan ziyade alelade etrafa saçılmış gibi duruyor. Herhangi bir şekilde düzenleme veya düzeltmenin bulunmadığı bu taşlıkların seni nereye kadar götürebileceğini görmek istediğinde, bakışlarını hafifçe ve biraz da tedirgin bir şekilde önüne doğru götürüyorsun. Kayalık yolun pek de bir varış noktası bulunuyor gibi durmuyor. Ancak gördüğün manzara, senin bir adım atmanı bile zorlar gibi duruyor. Zira, etrafında herhangi bir canlının olduğuna dair en ufak bir ipucu göremiyorsun. Sanki yer ve gök, mavinin donmuşluğunu ezelden beri kabul etmiş gibi duruyor.
Etrafında herhangi bir canlı varlık aramaya devam ettiğinde, ilk dikkatini çeken şey, engebeli, dağlık ve bolca uçurumun bulunduğu bir arazide olmana rağmen, her yerin kar ve buzla kaplı olması oluyor. Yerden yüksek bir mevkide olman, etrafını daha rahat görebilmene imkan tanıdığı için bu durumu fark etmen de senin açından kolay oluyor. En azından üzerindeki tedirginliği bir nebze attığında, etrafındaki yer şekillerine ve cisimlere daha hakim olabildiğini hissediyorsun. Odağını biraz daha verdiğinde, kayalık zeminin arasında var olan ve tamamen buz tutmuş bir dere veya nehir olduğunu görüyorsun. Ancak seni esas hayrete düşüren, bakışlarını biraz daha soluna çevirdiğinde, bu dere veya nehrin beslendiği şelalenin de hepten buz tutmuş olması oluyor.
Suyun bu durumu, bir an için kendinin ne halde olduğunu sorgulamana neden oluyor ve tam bu esnada, nefes alışverişinin bir hayli zorlandığını hissetmeye başlıyorsun. Bir anda bedenini saran soğuk havanın ciğerlerine dolması, beklediğinin aksine insani ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor gibi görünüyor. Sanki ciğerlerin her bir nefesinle birlikte donmaya başlarken, saç tellerinin katılaşmaya başladığını ve parmak uçlarında karıncalanmaların var olduğunu hissediyorsun. Dolayısıyla, bu dondurucu soğuk karşısında vücudunun ne kadar daha ayakta kalabileceği, üzerine düşünmen gereken esaslı konu oluyor. Bakışların bir anda Ela ve Cysa’ya kaydığında ise, onların seninki gibi bir sorun yaşamadığını fark edebiliyorsun. Sadece Cysa sanki rol yaparcasına iki kolunu da ovuştururken “Öbür yer sıcaktı, burası buz gibi. Hangisini tercih edeceğimi bilemedim.” diyor tüm bu olaylarla alay eder gibi. Ancak Ela odağını daha çok sana çevirirken “Vücudunun alışması için elinden geleni yapmalısın. Her birimiz ilk seferin benzer şeyler yaşadık. Sakın tedirgin olma.” diyor. Ancak Cysa olaya başka bir açıdan yaklaşmak ister gibi hafifçe yanına sokuluyor ve “Eğer üşürsen seni ısıtabilirim.” diyor cümlesi bittiği anda tek gözünü kırparken.
Ela açtığı karanlık kapıyı, sergilediği hareketlerin tam tersi şekilde bir kez daha ortaya koyup karanlık kapıyı yok ederken Cysa “Sen sormadan ben söyleyeyim… Hemen auramı salıp iblisleri kendimize çekelim ve hepsini gebertelim. Aradığımız şeyi buluruz, bulamasak bile iblisleri katletmiş oluruz. Yani her halükarda emri yerine getirmiş oluruz.” diyor sanki oldukça basit bir şeyden bahseder gibi. Cysa’nın bu fikrine karşılık yüzünden hisleri okunmayan Ela bakışlarını sana çevirirken “Sence ne yapabiliriz, bir fikrin var mı?” diye soruyor. Ela’nın bu sorusuyla birlikte, sanki olayın içine seni çekerek yaşadığın şoku atlamaya çalıştığı hissi de içine dolmaya başlıyor.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.






