Urilirn’in açmış olduğu boyuttan karanlığa ilk adımınızı attığınız anda, bu ana kadar girip çıktığınız İblis Diyarına aşinalığınız bulunduğundan, içinizde herhangi bir tedirginlik bulunmuyor. Aklınız daha çok bundan sonra neler yaşayacağınız ve ne amaçla İblis Diyarına gidiyor olduğunuz gibi sorularla doluyken, adımınızı sonlandırdığınız anda gözlerinizin önünde var olan karanlık birden, sanki adeta bir perde gibi kalkarak turuncuya ve kızıllığa bırakıyor kendini!
Gözleriniz istemsiz bir şekilde gökyüzüne yöneldiğinde, turuncu ve kızılın hakimiyetine dalıyorsunuz. Beyaz bulutların yerlerini çoktan siyaha yakın griliğe terk etmesi, tüm bu renk hakimiyetiyle birleştiğinde, kasvetli ve insanın içine korku salan bir görüntü yaratıyor. Havada kümelenmiş bulutlar, hapislikten kurtulmak için hareket etseler bile, dönüş dolaşıp buldukları tek şey, turuncu ve kızıldan başka bir şey olmuyor. Kendinizi bir anda havadaki bulutlar gibi hissettiğiniz anda ise, bakışlarınız giderek yeryüzüne dönmeye de başlıyor.
Bakışların yeryüzüne indiğinde ayaklarınızın altındaki kayalık zeminin, sanki cayır cayır yanıyormuş gibi parladığını fark ediyorsunuz. İrili ufaklı kayalar, belirgin bir yoldan ziyade alelade etrafa saçılmış gibi duruyor. Herhangi bir şekilde düzenleme veya düzeltmenin bulunmadığı bu taşlıkların sizi nereye kadar götürebileceğini görmek istediğinizde, bakışlarınızı hafifçe ve biraz da tedirgin bir şekilde önünüze doğru götürüyorsunuz. Kayalık yolun pek de bir varış noktası bulunuyor gibi durmuyor. Ancak gördüğünüz manzara, bir adım atmanızı bile zorlar gibi duruyor. Zira, etrafınızda herhangi bir canlının olduğuna dair en ufak bir ipucu göremiyorsunuz. Sanki yer ve gök, turuncu ve kızılın üstünlüğünü ezelden beri kabul etmiş gibi duruyor.
Etrafınızda herhangi bir canlı varlık aramaya devam ettiğinizde, ilk dikkatinizi çeken şey, engebeli, dağlık ve bolca uçurumun bulunduğu bir arazide olmanıza rağmen, eteklerde beliren koyuluk oluyor. Yerden yüksek bir mevkide olmanız, etrafını daha rahat görebilmenize imkan tanıdığı için bu koyuluğu fark etmeniz de sizin açından kolay oluyor. En azından üzerinizdeki tedirginliği bir nebze attığınızda, etrafınızdaki yer şekillerine ve cisimlere daha hakim olabildiğinizi hissediyorsunuz. Odağınızı bu koyuluğa verdiğinizde ise, bu kez bu koyuluğun esasen bir dere veya nehir olduğunu düşünüyorsunuz. Suyun üzerindeki kısmi sis bulutları, kaynayan suyu fark etmenizi zorlasa bile en azından bu topraklarda suyun var olması bir şekilde huzur veriyor. Ancak suyun mevcut durumuna bakılırsa, içinde bulunduğunuz diyarın sıcaklığına daha fazla dayanabilecek gibi de görünmüyor.
Suyun bu durumu, bir an için kendinizin ne halde olduğunu sorgulamanıza neden oluyor ve tam bu esnada, nefes alışverişlerinizin bir hayli zorlandığını hissetmeye başlıyorsunuz. Yoğun sıcak havanın ciğerlerinize dolması, beklediğinizin aksine insani ihtiyaçlarınızı karşılamakta zorlanıyor gibi görünüyor. Alnınızda biriken ter damlalarının yavaşça yanaklarınızdan süzülmeye başlaması ise, vücudunuzun bu sıcaklığa karşı direncinin giderek zorlaşabileceğini gösteriyor. Bakışlarınız istemsizce Urilirn’e kaydığında ise, onun durumunun sizinkinden oldukça farklı olduğunu görüyorsunuz. Sanki gözlerini burada açmış bir vahşi hayvan gibi ne soluk alıp vermede ne de ortamın yarattığı baskından olumsuz etkilenme gibi bir durum içinde olmadığını rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Urilirn kendi açtığı kapıyı kapatmasının ardından bakışlarınızı size çeviriyor ve ikinizi de süzmesinin ardından “Burası Nuwihn Bölgesi olarak bilinen yerdir. İblislerin arasında ‘Ateş’in Toprakları’ olarak da bilinir. Normal denilen iblislerin bile var olmak istemeyeceği yerlerden biridir yani.” diyor. Urilirn bu açıklamalarını sanki kendi diyarınızdaki herhangi bir yerden bahseder gibi önemsiz ve umursamaz bir şekilde dile getirirken sizlerin baktığı ufuk noktasına doğru dönerken “Yapacağımız şey ise, Nuwihn yöneticisini indirmek!” diyor.
Gözleriniz istemsiz bir şekilde gökyüzüne yöneldiğinde, turuncu ve kızılın hakimiyetine dalıyorsunuz. Beyaz bulutların yerlerini çoktan siyaha yakın griliğe terk etmesi, tüm bu renk hakimiyetiyle birleştiğinde, kasvetli ve insanın içine korku salan bir görüntü yaratıyor. Havada kümelenmiş bulutlar, hapislikten kurtulmak için hareket etseler bile, dönüş dolaşıp buldukları tek şey, turuncu ve kızıldan başka bir şey olmuyor. Kendinizi bir anda havadaki bulutlar gibi hissettiğiniz anda ise, bakışlarınız giderek yeryüzüne dönmeye de başlıyor.
Bakışların yeryüzüne indiğinde ayaklarınızın altındaki kayalık zeminin, sanki cayır cayır yanıyormuş gibi parladığını fark ediyorsunuz. İrili ufaklı kayalar, belirgin bir yoldan ziyade alelade etrafa saçılmış gibi duruyor. Herhangi bir şekilde düzenleme veya düzeltmenin bulunmadığı bu taşlıkların sizi nereye kadar götürebileceğini görmek istediğinizde, bakışlarınızı hafifçe ve biraz da tedirgin bir şekilde önünüze doğru götürüyorsunuz. Kayalık yolun pek de bir varış noktası bulunuyor gibi durmuyor. Ancak gördüğünüz manzara, bir adım atmanızı bile zorlar gibi duruyor. Zira, etrafınızda herhangi bir canlının olduğuna dair en ufak bir ipucu göremiyorsunuz. Sanki yer ve gök, turuncu ve kızılın üstünlüğünü ezelden beri kabul etmiş gibi duruyor.
Etrafınızda herhangi bir canlı varlık aramaya devam ettiğinizde, ilk dikkatinizi çeken şey, engebeli, dağlık ve bolca uçurumun bulunduğu bir arazide olmanıza rağmen, eteklerde beliren koyuluk oluyor. Yerden yüksek bir mevkide olmanız, etrafını daha rahat görebilmenize imkan tanıdığı için bu koyuluğu fark etmeniz de sizin açından kolay oluyor. En azından üzerinizdeki tedirginliği bir nebze attığınızda, etrafınızdaki yer şekillerine ve cisimlere daha hakim olabildiğinizi hissediyorsunuz. Odağınızı bu koyuluğa verdiğinizde ise, bu kez bu koyuluğun esasen bir dere veya nehir olduğunu düşünüyorsunuz. Suyun üzerindeki kısmi sis bulutları, kaynayan suyu fark etmenizi zorlasa bile en azından bu topraklarda suyun var olması bir şekilde huzur veriyor. Ancak suyun mevcut durumuna bakılırsa, içinde bulunduğunuz diyarın sıcaklığına daha fazla dayanabilecek gibi de görünmüyor.
Suyun bu durumu, bir an için kendinizin ne halde olduğunu sorgulamanıza neden oluyor ve tam bu esnada, nefes alışverişlerinizin bir hayli zorlandığını hissetmeye başlıyorsunuz. Yoğun sıcak havanın ciğerlerinize dolması, beklediğinizin aksine insani ihtiyaçlarınızı karşılamakta zorlanıyor gibi görünüyor. Alnınızda biriken ter damlalarının yavaşça yanaklarınızdan süzülmeye başlaması ise, vücudunuzun bu sıcaklığa karşı direncinin giderek zorlaşabileceğini gösteriyor. Bakışlarınız istemsizce Urilirn’e kaydığında ise, onun durumunun sizinkinden oldukça farklı olduğunu görüyorsunuz. Sanki gözlerini burada açmış bir vahşi hayvan gibi ne soluk alıp vermede ne de ortamın yarattığı baskından olumsuz etkilenme gibi bir durum içinde olmadığını rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Urilirn kendi açtığı kapıyı kapatmasının ardından bakışlarınızı size çeviriyor ve ikinizi de süzmesinin ardından “Burası Nuwihn Bölgesi olarak bilinen yerdir. İblislerin arasında ‘Ateş’in Toprakları’ olarak da bilinir. Normal denilen iblislerin bile var olmak istemeyeceği yerlerden biridir yani.” diyor. Urilirn bu açıklamalarını sanki kendi diyarınızdaki herhangi bir yerden bahseder gibi önemsiz ve umursamaz bir şekilde dile getirirken sizlerin baktığı ufuk noktasına doğru dönerken “Yapacağımız şey ise, Nuwihn yöneticisini indirmek!” diyor.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.









