Gadiel’in kurduğu her bir kelime Zen’in kulaklarına bir şiir gibi ilişiyordu. Bu adam biraz daha konuşmaya devam ederse onun henüz yeni uyanmış olduğuna inanmayacaktı. Eletha cümlelerine başlamadan önce baş parmaklarını kemerinin iç taraflarına sokmuş ve tam Gadiel’in yanına doğru adımlamıştı. Onunla yan yana dururken, Eletha söze girerek teklifi için teşekkür ettiğini, ancak şarabı alacakları zaferler için içmeyi yeğleyeceğini söylüyordu. “Tabii ki.” Diyerek onaylamıştı bu cümlesini. Sonrasında ise sessizce dinlemeye devam ediyordu zira Eletha asıl meseleye gireceğinden bahsetmişti. Bu noktada, hain olup olmadıklarını bilmediğini, aradığı kişinin içlerinden birisi olabileceğini de ekliyordu. Bunun sebebi ise makuldü, yaşanan her şey onların uyanışından sonra başlamıştı. Yüzünde katı bir ciddiyetle dinlemeye devam eden Zen, düşünüyordu. Eletha’nın onlara duyduğu inanç, farklı bir boyutta olmalıydı.
Sessizce dinlemeye devam eden Zen, Eletha’nın ağzından çıkan her bir kelimeyi zihnine işliyordu. Hükümdar, onların Aclania’ya ihanet ettiğine inanmadığını, her ne kadar farklılıkları olsa dahi bu işin içindeki insanlardan arınmayı en az kendisi kadar istediklerini bildiğini ekliyordu. Karşılarında duracak şey ne olursa olsun, değer verdiği şeyleri koruyacak insanlar olduğunu bildiğini, bu görevi bunun sayesinde yerine getireceklerine inandığını söylüyordu. Hain, kim olabilirdi ki? O odada toplanmış onca insan arasından, hain olmaya en yakın olan kişi, kim olabilirdi? Üstelik, bunu Eletha fark etmemiş olmalıydı. Agthar, genç adam hükümdara cevap vermeyi reddettiği için bile yeni gözlerini açmış birisini öldürmeye hazırlıklı duruyor gibiydi, böyle birisi bir hain olabilir miydi? Vadlena, her ne kadar ağzı bozuk olsa da hükümdara saygısı büyük görünüyordu. Vadlena, hain olabilir miydi? Kimin hain olduğu nasıl ortaya çıkacaktı?
Tam da bu soruları düşünürken, Eletha söze girerek haini keşfetme konusunda verebileceği bir tavsiye olmadığını söylüyordu. Belki onun saflığı olduğunu, ancak bir hainin neler yapabileceğini bilmediğini söylüyordu. Bu konuda Zenahpuryu da fikirsizdi. Hükümdarın tek tavsiyesi, zihinlerine ve kalplerine güvenmesi yönünde oluyordu. Hükümdar, arkalarında durabilecek bir sebep vermelerini istiyordu, attıkları adım onu karanlığa çekecek bile olsa onların geride kalması hükümdarın asla karanlıktan korkmamasına sebep olacaktı. Söyleyecekleri başka bir şey yoksa diğerlerini çağıracağını ve göreve gitmeleri için huzurundan göndereceğini söylüyordu. Genç adam heyecanlanmıştı, görevin bir an önce başlamasını istiyordu.
“Ben hazırım hükümdarım.” Diyerek kararlılığını belli etti. Sonrasında sağ elini dostça Gadiel’in sırtına koydu. “Bu görev bittiğinde seninle bir şeyler içmek isterim. Biraz sohbet ve birkaç kadeh, dostluk için mükemmel olur değil mi?” Diyerek kocaman gülümsedi. Cevabını aldıktan sonraysa, olumlu veya olumsuz olması önemli olmadan başıyla gülümseyerek onaylayacak ve suratına yapışmış o kocaman gülümseme ile diğerlerinin girmesini bekleyecekti. Görevin başlaması için iyice sabırsızlanıyordu. Görev bittiğindeyse, kaliteli bir Bal Şarabı, rahat bir yastık, belki iyi bir sohbet, sonrasındaysa güzel bir uyku… Gözlerini kapattı insanlar tekrar içeriye dolana kadar, aklında dönen kelimeleri tekrar etti şarabın bardağa dolan sesini duyarcasına…
Sessizce dinlemeye devam eden Zen, Eletha’nın ağzından çıkan her bir kelimeyi zihnine işliyordu. Hükümdar, onların Aclania’ya ihanet ettiğine inanmadığını, her ne kadar farklılıkları olsa dahi bu işin içindeki insanlardan arınmayı en az kendisi kadar istediklerini bildiğini ekliyordu. Karşılarında duracak şey ne olursa olsun, değer verdiği şeyleri koruyacak insanlar olduğunu bildiğini, bu görevi bunun sayesinde yerine getireceklerine inandığını söylüyordu. Hain, kim olabilirdi ki? O odada toplanmış onca insan arasından, hain olmaya en yakın olan kişi, kim olabilirdi? Üstelik, bunu Eletha fark etmemiş olmalıydı. Agthar, genç adam hükümdara cevap vermeyi reddettiği için bile yeni gözlerini açmış birisini öldürmeye hazırlıklı duruyor gibiydi, böyle birisi bir hain olabilir miydi? Vadlena, her ne kadar ağzı bozuk olsa da hükümdara saygısı büyük görünüyordu. Vadlena, hain olabilir miydi? Kimin hain olduğu nasıl ortaya çıkacaktı?
Tam da bu soruları düşünürken, Eletha söze girerek haini keşfetme konusunda verebileceği bir tavsiye olmadığını söylüyordu. Belki onun saflığı olduğunu, ancak bir hainin neler yapabileceğini bilmediğini söylüyordu. Bu konuda Zenahpuryu da fikirsizdi. Hükümdarın tek tavsiyesi, zihinlerine ve kalplerine güvenmesi yönünde oluyordu. Hükümdar, arkalarında durabilecek bir sebep vermelerini istiyordu, attıkları adım onu karanlığa çekecek bile olsa onların geride kalması hükümdarın asla karanlıktan korkmamasına sebep olacaktı. Söyleyecekleri başka bir şey yoksa diğerlerini çağıracağını ve göreve gitmeleri için huzurundan göndereceğini söylüyordu. Genç adam heyecanlanmıştı, görevin bir an önce başlamasını istiyordu.
“Ben hazırım hükümdarım.” Diyerek kararlılığını belli etti. Sonrasında sağ elini dostça Gadiel’in sırtına koydu. “Bu görev bittiğinde seninle bir şeyler içmek isterim. Biraz sohbet ve birkaç kadeh, dostluk için mükemmel olur değil mi?” Diyerek kocaman gülümsedi. Cevabını aldıktan sonraysa, olumlu veya olumsuz olması önemli olmadan başıyla gülümseyerek onaylayacak ve suratına yapışmış o kocaman gülümseme ile diğerlerinin girmesini bekleyecekti. Görevin başlaması için iyice sabırsızlanıyordu. Görev bittiğindeyse, kaliteli bir Bal Şarabı, rahat bir yastık, belki iyi bir sohbet, sonrasındaysa güzel bir uyku… Gözlerini kapattı insanlar tekrar içeriye dolana kadar, aklında dönen kelimeleri tekrar etti şarabın bardağa dolan sesini duyarcasına…
“Bardağa dolan şarap damlalarının düşüşünü görüyorum
Tüm bunların güzelliği beni büyülüyor
Güneş parlayarak selamladığında beni
Seni düşünüyorum, seninle biraz daha vakit geçirmek istiyorum
Sadece ikimiz
Hayaller dünyamda kaleler inşa ediyoruz
Sadece ikimiz
Bir aşk gibi, mükemmel duyguların ve tadın eşiğinde
Sen ve ben
Senin güzelliğinin büyüsü altında kalıyorum
Sen ve ben, sadece ikimiz, bal şarabı…”
Tüm bunların güzelliği beni büyülüyor
Güneş parlayarak selamladığında beni
Seni düşünüyorum, seninle biraz daha vakit geçirmek istiyorum
Sadece ikimiz
Hayaller dünyamda kaleler inşa ediyoruz
Sadece ikimiz
Bir aşk gibi, mükemmel duyguların ve tadın eşiğinde
Sen ve ben
Senin güzelliğinin büyüsü altında kalıyorum
Sen ve ben, sadece ikimiz, bal şarabı…”






