Varoluşun Üç Kadim Ayağı (Diniel | Gadiel | Zenahpuryu)

User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

24 Aug 2023, 10:30

Gadiel; Gözlerini kapattığın anda içine düştüğün karanlığın kendine ait olduğunu bilsen bile, ruhunda titremenin önüne geçmeye engel olamıyorsun. Karanlık, yeni gözlerini açtığın hayatındaki istenmeyen tüm anlarını ciğerlerinden sökercesine almak için harekete geçmiş gibi duruyor. Etrafındaki zifiriliğin arasındaki bulanıklıklar, o istenmeyen anların karanlığa karışması gibi gelirken, esasen karanlığa karışanın benliğin olduğunu fark etmen çok zor olmuyor. Dinginliği arzu eden zihninle kaosu kendine dost edinmeye çalışan ruhunun çatışması, her bir bakışının daha da karanlıkla yüzleşmesine neden oluyor. Mutlak karanlığın hüküm sürmesi içten bile değilken, buna engel olan tek şeyin ciğerlerine çekebildiğin minimal miktardaki nefes olduğunu anlıyorsun.

Tüm bu yaşananlar yetmiyormuş gibi, Ela’nın bir hışımla anlattığı -belki de inanılması güç- bilgiler, zihnin tarafından bir an önce reddedilmek isteniyor. Ne var ki bu anda, düşmanın gibi olan ruhun tüm bunları, tıpkı Ela gibi bir hışımda sindirmek istiyor. Bu nedenle, içinde bulunduğu karanlıkta hem zihnin hem de ruhun kendine hem dost hem düşman oluyor. Her ikisi de vazgeçilmez ve yine her ikisi de istenilmez bir haldeyken Nuemsa’ya sesleniyorsun.

Seslenişin, sanki karanlığın içindeki en sessiz ton gibi kulaklarına bile erişmekten aciz kalıyor. Bir an için gerçekten konuşup konuşmadığını bile düşünürken, bir kez daha sözlerini tekrar etme gereği duyuyorsun. Ancak bu kez, cılız bir şekilde kulaklarına vuran sesinin de karanlık tarafından sindirilmeye çalışıldığını fark ediyorsun. Karanlığın bu derin hegemonyasını kabul etmek senin için katlanılabilir seviyelerin üstüne çıkmaya başlıyor. Fakat biliyorsun ki, karanlığı var eden hem kendin hem de Nuemsa oluyor…

Sesini bir kez daha ve bu kez ciğerlerini zorlayarak çıkardığın anda, Nuemsa’nın varlığını bile ufaktan sorgulamaya başlıyorsun. Ona dair anılarınla sanki Nuemsa’yı var etme çabasına sürüklendiğin sırada, bir kez daha sesleniyorsun karanlığa. Seslenişin, karanlığın içindeki bulanıklığı titretmeye başlarken bir anda kulaklarına tanıdık bir ses çalınıveriyor. Gözlerin karanlık dışında bir şey görmüyorken, Nuemsa’nın cismen var olmamasına rağmen “Konuşalım Gadiel… Fakat geçmişi değil, bundan sonrasını!” dediğini duyuyorsun. Karanlığın içinde bakışların Nuemsa’nın bedenini arasa da, onu hiçbir şekilde göremiyorsun. Ancak içine dolan bir sıcaklık ve duyduğun ses, Nuemsa’nın bir şekilde burada olduğunu sana hissettiriyor.

Zenahpuryu&Diniel;
İri adamla birlikte ilerlemeye başladığınız sırada, Zenahpuryu’nun lafa girmesiyle birlikte iri adam dikkatli bir şekilde onu dinliyor. Zenahpuryu’nun ağzından dökülecek kelimelere önem verdiğini belli eden bakışlarıyla birlikte, onun ağzından çıkacak hiçbir kelimeyi kaçırmak istemeyen gibi duran adam, Zenahpuryu’nun fıkrasını sonlandırmasıyla öylece bakakalıyor sadece. İri adamın gözlerindeki fer hızlıca yok olurken bakışlarındaki boşluk da giderek artmaya başlıyor. Koca bir kara deliğin göbeğinde çaresizce kalmış gibi ve çevresine yaşadığı anın yarattığı soğukluğu yayarcasına duran adam birkaç saniye boyunca öylece kalakalıyor. Dilinin düğümlenişi, sanki adamı nefes almaktan bile aciz kalmışken, Diniel’in söze girmesiyle iri adam hayatı tekrar yaşanabilir kılması umuduyla tüm hiçliğini Diniel’e teslim etmiş gibi duruyor. Ancak Diniel’in Zenahpuryu’yu öven sözleriyle birlikte, iri adam küçülüyor, büzülüyor ve tüm heybetini ve kudretini isterik bir şekilde bu dünyaya teslim ederek sizden uzak diyarlara göç ediyor! Fiziken halen varlığını korusa bile, iri adam zihnen çoktan sizden uzaklara kaçarak göçüyor.

Yorumsuz ve kederli bir şekilde sessizliği eşliğinde yürüyen iri adam, bu vakitten sonra aranızdaki diyaloglara dahil olmaktan uzak -ve hatta sizden bile uzak durmak ister gibi- bir şekilde öylece yürümeye devam ediyor. Bu andan sonra ne şarap ne de para muhabbetinize hiçbir şekilde dahil olmayan adam, bir an önce taht odasına varmak için adımlarını hızlandırıyor. İri adamın hızlanan adımlarına bir şekilde ayak uydurmanızla birlikte, kısa sürede taht odasının önüne kadar geliyorsunuz. İri adam taht odasının önünde ikinize de şöyle bir bakmasının ardından “Hükümdarımız sizleri bekliyor.” diyor ve bir an önce sizden kurtulmak ister gibi taht odasının kapısını hızlıca çalıp kapıyı geçebileceğiniz kadar aralıyor. Bu andan sonra, bir şekilde Eletha’nın karşına çıkacak olmanız nedeniyle, üstünüze çöken hafif bir baskıyı hissedebiliyorsunuz. Özellikle Diniel, bu oda içerisinde son yaşadıkları ve Eletha’nın genel üslubu aklına gelince, istemsizce bir miktar daha gergin duruyor. Ne var ki, kapı çoktan açılmış ve Eletha’nın boğucu ancak bir şekilde insana huzur veren aurası hissedilmeye başlanmış oluyor.
Off Topic
Konu gidişatına sekte vurmadıkça, GM konuya girmeden önce konuya tekrar tur yazmanızda bir sıkıntı yok. Ancak konu gidişatı bakımından sıkıntı yaratması halinde, yazdığınız yeni turun iptal edilebileceği uyarısını da yapmış bulunayım şimdiden.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

24 Aug 2023, 19:00

İri adam Zen’in fıkrası karşısında benim afallayıp çıkmaza girmemden daha farklı bir tavır sergiliyordu. Başta benim gibi çıkmaza girdiğini düşünüyordum çünkü zihninde kilitli kalmaktan nefes bile alamayacak gibi görünüyordu. Ancak benim sözlerimin ardından henüz kelime olarak karşılığını bilemediğim bir hale bürünüyordu. İsteksizlik miydi bu bilemiyordum ancak aynı ortamda bulunup farklı bir yerdeymiş gibi bizden kopmuştu. Açıkçası şimdilik biraz bile umurumda değildi onun bu tavrı ancak hala insanların tavır ve davranışlarını takip ettiğim gözlemlemekten de geri durmuyordum.

Kapının önüne geldiğimizde ikimize de o beğenmediğim bakışlarla Eletha’nın bizi beklediğini söylediğinde o bakışları ve tavrını aklımın bir kenarına iteleyip biraz sonrası için tutuyordum. Çünkü o ağır, baskın hava şimdiden açılan kapıdan dışarı taşıyordu. Eletha’nın etkisi çoğunlukla olumlu olsa da bu kapıdan içeri girdiğimizde sıradan konuşmayı kenara atıp bambaşka insanlarmışız gibi konuşacağımızı tahmin edebiliyordum. Acaba bu kez merdivenin kaçıncı basamağında durdurulacağım hızlıca aklımdan geçse de hafifçe Zen’e dönüyordum. İçeceğinin tadının ne kadar güzel olduğunu söylememiştim ona. Böyle sıradan konuları belki de uzun bir süre konuşamayacağım için “Bu kapıdan içeri girdikten sonra çok şey değişebilir Zen. Buna ben de dâhilim… Onun için içeri girmeden önce şunu söylemek istedim” dedikten sonra yüzümde hafif bir tebessümle “İkram ettiğin içecek çok lezzetliydi. İmkân bulursak bir gün beraber sohbet ederken çok daha fazlasını içelim olur mu?” demiştim. Sonrasında sözlerini dinledikten sonra onun bundan sonraki hareketinden bağımsız olarak vücudum kapıya dönüyor, yüzümdeki o hafif tebessüm siliniyor, yerine mutlak bir ciddiyet geliyordu.

Sıra bu iri adamdaydı. Başından beri ilgimi çekemediği için onun hakkında köşeye ittirdiğim düşünceleri toparlaması da bir iki saniyemi alıyordu. Başımı ona çevirecek kadar önem arz etmeyen bu insana karşı yalnızca göz ucuyla bakmakla yetiniyordum. Giderek soğuyan bakışım onun üzerindeyken bir şey söylememi hak ediyor mu diye zihnimde tartarken geçen birkaç saniyenin sonunda konuşmaya değmeyeceğine karar verip bakışlarımı önüme çevirip sakin adımlarla hükümdarın huzuruna doğru adımlıyordum.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

24 Aug 2023, 20:22

Yanlarındaki iri adam, muhtemelen Tontiş ile aynı düşünüyordu. Zen'in yaptığı espriden sonra gülmek bir yere dursun, öylesine bir ruh haline girmişti ki imkanı olsaydı genç adamı buradan şutlayabilir ya da işi başkasına devredebilirdi. Neredeyse tüm zihnini başka bir yere yönlendirmiş gibi duran adam, bir an önce kendilerinden kurtulmak istercesine yürümeye başlıyordu. Hızlı adımlarına ayak uydurmak için daha geniş adımlar atıyordu. Adam hiçbir muhabbete katılmamıştı, Zen ise ufak bir düşünce okyanusuna düşmüştü. Gerçekten fıkraları bu kadar kötü müydü? Belki de daha iyilerini yapabilmek için düşünmeliydi. Ancak, az önce anlattığı fıkra fazlasıyla komikti, hatta hükümdarı bile bu fıkrayla gafil avlayabileceğini düşünüyordu. Muhtemelen katıla katıla gülebilirdi. En son noktada, düşünceleri sabitlendi. İri adam espriden anlamıyordu, onun espri yapma yeteneği bir kenara, espriye dair hiçbir yeteneği yoktu. İşte, tam da bu yüzden espriye gülmemişti!

Adam, bir an önce kendilerini bırakıp gitmek istercesine kapıyı açmış ve hükümdarın beklediğini söylemişti. Eletha'nın boğucu ancak huzur veren aurası daha kapının açılmasıyla hissediliyordu. İçeriye adım atmadan önce Diniel'in sözlerine kulak verdi. Bu kapıdan geçtikten sonra kendisi de dahil birçok şeyin değişebileceğini söylüyordu. Sohbet ederken daha fazlasını içme şansını değerlendirme konusunda teklif sunmuştu. "Hehehe." diye güldükten sonra, "Olabilir tabi. Niye olmasın ki? Bazı işler hallolsunda." dedi. Diniel'in ciddiyetine rağmen gülüyordu. İçten içe, hükümdarın onlardan ne istediğini düşünüyordu bir yandan. Daha çok işi vardı. Wuther'la görüşmeliydi, tarihi araştırmalıydı, aklındaki sorulara cevaplar bulmalıydı. Şimdi ise, acil bir görevin peşindeydi. Bu görevin bir an önce bitmesini ve tekrardan Wuther'ı aramaya dönmeyi arzuluyordu. İçeriye girmeden önce kocaman gülümsemiş ve iri adama dönerek elini kaldırmıştı selam vermek için, "Yolu gösterdiğin için sağol. Umarım tekrar görüşürüz." ardından ise o kocaman gülümsemesini suratında tutarak içeriye doğru adımlamıştı.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

24 Aug 2023, 23:28

Gözlerim, bir kez daha hiç açılmamak için kapandığında, ruhum soğuğun amansız ısırıkları karşısında titremekten başka elinden bir şey gelmeyen küçük bir çocuk gibi titredi. Çünkü içine düştüğüm karanlık sanki benim içimdeki karmaşıklıkları ve düşünceleri yansıtıyormuş gibi titrememe neden oldu. Bilsem de bu karanlığın bana ait olduğunu, ruhumda bir karışıklık ve endişe belirdi. O karanlık, geçmişte yaşadığım istenmeyen anları sanki tekrar canlandırırcasına etrafımı sardı. Zifiri karanlığın içinde yüzen bulanık siluetler, sanki istenmeyen anlarımın karanlığa karışıyormuş gibi gelirken, aslında bu karanlığın benliğimin içinde oluştuğunu fark etmem zor olmadı.

İçimde dinginliği arzulayan zihnim ile içinde kaosu barındırmayı deneyen ruhum arasındaki çatışma, her bakışımda daha da derinleşiyormuş gibi hissettirdi. Mutlak karanlığın benliğimi ele geçirmesine izin vermek istemememe rağmen, ciğerlerime çekebildiğim zoraki nefesin ve benliğimin bile karanlığın kendisi olması bir gerçekti.

Tüm bunlarla başa çıkmak yetmezmiş gibi, Ela'nın sert anlatımı kafamda yankılanıyordu, sanki gerçeküstü bir masalmışçasına. Zihnim, bunları kabul etmekte zorlanıyordu. Ancak ruhum, sanki bir meydan okuma gibi, bu bilgileri kabullenmeye hazırlanıyordu. İçinde bulunduğum karanlık, sanki Ela gibi hızla bu gerçeklere sıçramamı bekliyordu.

Ruhumla zihnim arasındaki bu çatışma, içimde bir fırtına gibi kudururken, Nuemsa'nın adını karanlığa doğru fısıldadım. Ancak bu çağrı, sanki karanlık tarafından absorbe ediliyordu. Yine de denemekten vazgeçmedim, daha güçlü bir şekilde Nuemsa'yı çağırdım. Bu sefer sesim, karanlığın içinde titreyerek yankılandı.

Bir anlığına, sanki Nuemsa'yı var etmeye çalışırken onun varlığını bile sorgulamaya başladım. Ancak tam o anda, tanıdık bir ses karanlığın içinde yankılandı. Gözlerim karanlıkta bir şey göremese de, sanki Nuemsa tıpkı rüyalarımdaki gibi oradaydı. Sesi, tıpkı gerçekte olduğu gibi, beni derinlemesine etkiledi. Nuemsa, sanki ruhumun en derin köşelerine dokunuyormuşçasına konuştu.

Karanlığın içinde göremesem de, sanki ruhum ve bedenimle onun yanındaymışım gibi hissettim. Nuemsa'nın varlığı, içimde bir ışık gibi parlıyordu ve bana geleceğe dair umut aşılıyordu.

“Nuemsa,” dedim, içimden gelen bu kelimenin titreşimleri karanlıkla savaşır gibi yükseldi."Ela, bir şeylerden bahsetti. Sana hükmetmem ve seni çağırabilmek için bir komut bulmam gibi şeylerden. Bu kısımlara çok takılmayacağım çünkü Ela'ya çok güvensem bile suyun bu tarafında farklı düşünüyoruz.“ dedim. Konuşmanın bana ait olmayan bu kısmını özellikle hızlı geçtim. "Seninle birlikte yaşadıklarımız geride kaldı, bu yüzden senin gibi geleceğe bakmak istiyorum. Bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde birbirimize bağlandık. Şimdi ikimiz de birbirimizin varlığını taşıyoruz.” Düşüncelere daldım, sanki sözcükler karanlıkla çarpışarak ilerliyordu. “Ama benim için bu, ruhlarımızın birbirlerine egemen olma çabasından daha fazlasını ifade ediyor. Biz bir araya geldiğimizde, güçlerimizi birleştirerek daha büyük bir bütün olabilirmişiz gibi hissediyorum.” Dudaklarımdan çıkan kelimeler, sanki uzun süredir içimde saklı kalan duyguların nihayet serbest bırakılması gibi karanlıkta yayıldı.“Ela'nın anlattıkları kadarıyla değil, seninle beraber bir bütün olarak ilerlemek istiyorum. Benim amacım, belirli bir gücün veya kuralların hükmetmesi değil, birbirimize saygı gösteren, işbirliği içinde yaşayan iki varlık olarak yan yana durmak.” Derin bir nefes aldım, sanki içimdeki tüm duyguları bu nefese sığdırmaya çalışıyordum. “Eğer söylediklerime katılıyorsan, Ela'nın bahsettiği gibi bir hükmetme çabasına girmek yerine, birlikte hareket etmeyi ve içimizdeki güçleri dengelemeyi öğrenmemiz gerektiğini düşünüyorum.” Bir an için durakladım, sanki bu düşünceyi daha iyi hissetmek için zamanı durdurmaya çalışıyordum. “Her birimizin zayıflıkları ve güçleri birbirimize destek olabilir. Birlikte hareket ederek, kendi bütünlüğümüzü korurken aynı zamanda daha büyük bir amacın parçası olabiliriz.

“Söylediklerimde samimiyim. Seni yönlendirmek veya hükmetmek niyetinde değilim. Benim isteğim, seninle birlikte hareket etmek ve bir bütün olmak. Belki de bu şekilde, yazgıyı değiştirebiliriz. Tek bir bedende iki ayrı varlık olarak değil, gerçek anlamda bir bütün olarak. Eğer aynı fikirdeysek işe uyanışını gerçekleştirecek tetikleyici bir kelime ya da cümle bularak başlayabiliriz.” Ve nihayet, içimden gelen tüm hisleri ve düşünceleri dile getirdim. Şimdi susma ve dinleme sırasıydı.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

28 Aug 2023, 10:19

Zenahpuryu&Diniel; Taht odasının kapısındaki konuşmalarınızı yapmanızın ardından, içeriye girmek için açık kapıdan içeriye doğru adımlamaya başlıyorsunuz. Kapıdan geçtiğiniz anda, Eletha’nın tahtında oturduğunu ve gözlerini kapıya kilitlemiş olduğunu görebiliyorsunuz. Ancak Eletha’nın neredeyse sonuna kadar açılmış gözleri, sizlerin gelişini kasvetli bir havayla karşılamasına neden oluyor. Bununla beraber yüzündeki donukluk, aciliyet arz eden durumun vahametiyle uyuşur gibi görünüyor. Kapı ardınızdan kapanırken Eletha’ya doğru yaklaşmak için ilerlemeye başlıyorsunuz. Eletha tek bir söz bile söylemeden ve neredeyse nefes bile almadan, irice açılmış gözleriyle her bir adımınızı kontrol eder gibi duruyor. Her zamanki cana yakın tavırlarından uzak bakışlar, Diniel için pek yabancı gelmezken Zenahpuryu durumu biraz yadırgıyor. Ancak bu konuda Diniel’in uyarılarını hatırlayan Zenahpuryu, en azından şimdilik, Eletha’daki bu değişik havayı sorgulamamaya karar veriyor. Ne var ki, birkaç dakika daha bu havaya maruz kalmanın giderek soluksuz kalmanıza neden olacağını hissetmeden edemiyorsunuz.

Tahta yaklaşmak amacıyla ilk beş basamağa geldiğinizde, Eletha ilk basamağı çıkmanıza herhangi bir tepki vermiyor. İkinci basamağı aşmanızın ardından ise Eletha bir anda hayata dönmüş gibi gözlerini odaya girdiğinizden beri ilk kez kırpıyor ve“Durabilirsiniz.”diyerek ilerlemenizi engelliyor. Yine Diniel daha önce aynı basamakta benzer şekilde durdurulmuş olması nedeniyle bu duruma pek bir tepki göstermezken, Zenahpuryu Eletha ile olan son konuşmasını da düşündüğünde, oldukça garip bir durum içerisinde buluyor kendisini. Bir an için karşısında Eletha’nın daha önce konuştuğu kişi olup olmadığını bile sorguluyor hatta.

Odanın içine yayılan yoğun kasvet bir kez daha sessizlikle birlikte varlığını belli ederken Eletha derin bir nefes aldıktan sonra bakışlarını tekrar kapıya doğru kilitliyor ve ardından“Gelecekler var, ondan sonra konuya gireceğim.”diyerek bir süre daha beklemeniz gerektiğini size bildiriyor. Bunun dışında Eletha, sanki şu anda sizinle aynı ortamda değilmiş ve aynı havayı solumuyormuş gibi durmayı sürdürüyor.

Gadiel; Sözlerin dalgalanan karanlığın bulanıklığında kaybolmaya başlıyor. Sözlerinin ağzından çıkıp çıkmadığı konusunda veya bu karanlıkta herhangi bir varlığa iletilip iletilmediği noktasında bile ciddi bir tereddüt yaşıyorsun. Ancak konuştukça, ruhunu daraltan bir buhranın da karanlığa sürüklenerek yok olmaya başladığını fark ediyorsun. Varlığını sadece sesinden hissettiği Nuemsa’nın sözlerini duyup duymadığını bilememek sana huzursuz anlar da hediye etmiyor değil. Bu haliyle, ruhunda yaşadığın zıtlığın konuşmana da sirayet etmesi, varlığını asla kabul etmeyeceğin bir girdaba seni sürüklüyor. Olanı olmadığı veya olmayanın olduğu bir mutlaklığın içinde yaşadığın hiçlik ve varlık hissinin kaynaşması, tüm algını ve düşünce yapını sarsıyor. Bir anda için kendi cümlelerinin ağzından nasıl çıktığını bile düşünmeden edemiyorsun. Zihninden geçenlerin ağzından çıkanlarla aynı olup olmadığını… Her bir kelimeni tükettiğinde ise ruhundaki bir ağırlıktan kurtulduğunu, ancak ruhundaki ağırlığın zihnine yüklendiğini fark ediyorsun. Ne var ki, her bir nefeste -ki alıp almadığından bile emin olamıyorsun- tüm bu karanlığa ve onun kurallarına daha da alışmaya başlıyorsun.

Sözlerin sonlandığı anda meydana gelen sessizlik, karanlığın saflığını hissetmene neden oluyor. Bu saflık, en derin acılarını birkaç kez deşip aynı zamanda senin en doyumsuz arzularını tatmin ediyor. Gözlerin yuvalarından fırlamak ister gibi Nuemsa’nın varlığını keşfe dalmışken, karanlığın içinde bir kez daha duyuyorsun Nuemsa’nın sesini. “Bir iblisin 3 hazin sonu vardır Gadiel.” diyen Nuemsa sanki bir anda yoktan var olurcasına birkaç kilometre ötende ve birkaç metre yakınında beliriveriyor! Elini uzatsan dokunabileceğin ancak göremeyeceğim bir uzaklıktaki Nuemsa’nın bakışlarındaki derin hüzün ruhuna tedavisi mümkün olmayan bir yarık bırakırken Nuemsa “İlki, iblis diyarında kudretsiz bir varlık olup, kendinden kudretli olanlara yem olmaktır. İkincisi, en kudretli olup kendinden aşağıda olanları sindirmektir.” diyor. Sanki her iki seçeneği de kabul etmediğini belli eden bir ses tonuyla konuşan Nuemsa “Ben ne kudretsiz ne de en kudretliyim. Ben ne kudretsiz olmak istiyorum ne de en kudretli! Çünkü Gadiel, eğer mevzubahis olan kudret ise ortada bir çatışma olmaması mümkün değildir. Ve ben Gadiel, ne bir iblisle ne de bir insanlar savaşmayı isterim.” diyor. Nuemsa bu sözlerinin ardından sana daha yaklaşarak sanki aynı bedende var olduğunuzu göstermek ister gibi adımlamaya başlıyor. Bu esnada ise “Ancak ben bir iblisim, kabul etsem de etmesem de. Ve savaş, benim doğamda olan bir şey.” diyor. Bu sözleri söylerken ses tonu gaddar bir hayvanın tereddüt etmeden avını avlamasındaki gururu taşır gibi duruyor.

Nuemsa birkaç adım ötende durduğu anda, onun nefesini bile hissedebilir hale geliyorsun. Bakışlarıyla ruhuna temas eden Nuemsa “Bu yüzden egemenlik, hüküm sürmek veya adına her ne dersen de, bu benim doğam.” diyor. Sesi, öncesine nazaran daha ciddi bir haldeyken Nuemsa “Ve üçüncü hazin son… Bir insanın hükmü altına girmek!” diyor. Sanki bu anda sesiyle en ücralarındaki tüyleri bile diken diken eden Nuemsa bakışlarındaki dinginliğe rağmen öfkeli bir ifadeyle suratına bakıyor. Nuemsa “Adına her ne dersen de… Arkadaşlık, dostluk, birliktelik, kaderdaş… Ne olursa olsun Gadiel, bir kez kendimi sana teslim etmişken bundan sonra hüküm sürmeyeceğinin iddia edilmesi gülünç! Benim uyandıracak, var edecek sözler bile senin diline mühürlenmişken, nasıl bir yoldaşlıktan bahsedebilirsin ki? Kim dostunu en derin karanlıkta tutmayı reva görür ki?” diyor. Giderek hırçınlaşan ses tonuyla Nuemsa neredeyse alnındaki boynuzunu altına sokacak kadar yaklaşmasının ardından “Ama sorun değil Gadiel!” diyor. Az önce öfkeyle harlanan bedenini sanki serin sulara atmış gibi gülümseyen Nuemsa “Bana ne şekilde hükmedeceğin veya buna hüküm sürmek deyip demeyeceğin umurumda değil! Bir iblis olsam da, sevdiklerimi korumak isterim. Ve sen Gadiel, benim sevdiğim değerleri koruma arzusunda olan birisisin.” diyor. Nuemsa’nın yüzünde beliren gülümseme, sanki tüm karanlığı başlı başına yok etmeye yeter gibi görünürken “Hüküm senindir Gadiel… Her ne şekilde istersen. Sevdiğim değerlere hizmet ettiği sürece senden gelen her söz veya cümle kabulümdür.” diyor. Bu sözleriyle birlikte Nuemsa hafifçe başını eğerken, onu var edecek sözleri duymayı beklediğini hissediyorsun.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

28 Aug 2023, 14:38

Taht odaınsa girdikleri anda, Eletha'nın tahtında oturması ve gözlerini kapıya kilitlemiş olması Zen'i şaşırtmıştı. İçeriye girmesiyle birlikte Eletha'nın açılmış gözlerinin yaydığı kasvetli havanın içerisinde boğulacak gibiydi. Yüzündeki donukluk ise, durumun aciliyeti ile uyuşuyordu. Böylesine önemli bir göreve çağrılmış olması şaşırtmıştı onu aslında. Daha Bristran'ın basit bir görevinde yaşadığı zorluktan sonrasında Hükümdarın onu çağırması ilginç gelmişti. Hükümdarın cana yakın tavrı bu sefer yoktu, tamamen bir yabancı gibi duruyordu. Diniel'in bahsettiği sözler aklına geldiğinde, şimdilik bu durumu pek sorgulamamaya karar vermişti genç adam. Belli ki, Hükümdar bazı durumlarda oldukça ciddi olabiliyorken bazı durumlarda ise biraz daha yakın olabiliyordu. Tahta yaklaşmak için geldikleri basamaklardan ilk basamağı çıktıklarında herhangi bir tepki gelmemiş, ikinci basamakta ise Eletha durmalarını emretmişti. Neden böyle davrandığını anlayamıyordu. Olduğu yerde kalakalmıştı. Karşısındaki gerçekten önceden konuştuğu Eletha mıydı bilmiyordu. Bir sıkıntı olduğundan emindi, ancak bunu sormaması gerektiğine karar vermişti. En azından, şuanki tavırlara bakılırsa kendisinin de tavır değiştirmesi gerekiyordu. İlk defa konuştuğu gibi rahat bir şekilde konuşamayacağını anlamıştı.

Ortam büyük bir sessizlik içerisindeyken Eletha derin bir nefes almış ve tekrardan gözlerini kapıya kilitlemişti. Geleceklerin olduğunu, sonrasında konuya gireceğini söylemişti. Bir süre daha bekleyecekleri aşikardı, ancak böylesine sessiz bir şekilde beklemek genç adam için oldukça sıkıcı duruyordu. Burada, bu sessizliğin içerisinde geçecek vaktin sıkıcı olmaması için bir şeyler düşünmek zorunda hissediyordu kendini. Belki de, iri adama yaptığı espriyi hükümdara yapmalıydı. Ancak bu kötü bir fikir de olabilirdi, eğer hükümdar bu haldeyken tavrını değiştirmezse muhtemelen büyük bir laf yiyebilirdi, belki de yaratacağı hissiyatla birlikte Zen'i ezebilirdi. Espriyi yapmanın olumsuz yanları, olumlu yanlarından daha fazlaydı. Sıkıntısını pek fazla belli etmeden sessizce beklemeye karar verdi. Hükümdarın söze girmesi ve genç adamın sonradan konuşması daha iyi olabilirdi. Bu yüzden sessizce bekleyecek, ara ara sıkılmamak için kolluklarıyla, alnındaki sahte mücevherli bantla oynayacaktı. Bir şekilde o vakti geçirmeyi planlıyordu.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Gadiel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 198
Joined: 05 Jun 2023, 02:04

28 Aug 2023, 15:08

Karanlık, sözcüklerimi yutarcasına onları kendi içinde kaybetmeye başlıyordu. Bu karanlığın içinde, söylediklerimin gerçekten de bir anlam taşıyıp taşımadığından şüphe duyuyordum istemsizce. Sesimin bu karanlıkta bir yankı bulup bulmadığı, ya da belki de hiçbir varlığa ulaşıp ulaşmadığı konusunda kuşkular içinde kaybolmam olağan bir süreç gibi hissettiriyordu. Ama konuştukça, ruhumda biriken bu karışıklığın, bu karmaşanın da bu karanlıkta kaybolup gitmeye başladığını hissedebiliyordum. Belirsizlik içinde varlığını sadece sesinden hissettiğim Nuemsa'nın sözlerini duyup duymadığımı bilmemek, içimi rahatsız eden anlar yaşatsa bile bu haliyle, iç dünyamda yaşadığım bu ikilemin, bu çatışmanın dışa yansıyıp yansımadığına emin olamıyordum. Varlıkla yokluğun, hiçliğin ve varlığın birbirine karıştığı bu garip mutlaklık içinde, sözcüklerim bir anlam kazanmaya başladıkça kayboluyor, karanlık tarafından yutuluyormuş gibiydi. Zihnimde dolaşan düşüncelerin, ağzımdan çıkan kelimelerle birebir örtüşüp örtüşmediğini düşünmek bile istemiyorken, sadece konuşuyordum, içimden geldiği gibi, sorgulamadan.

Her bir kelime dudaklarımdan dökülürken, sanki bu karanlık, onları sahipleniyor gibiydi. Tıpkı ruhumdaki yükün ağırlığını da üstlenir gibi. Her kelimenin ardından biraz daha hafiflediğimi hissediyordum çünkü. Öte yandan her nefeste, bu karanlığa ve onun belirsiz kurallarına daha da adapte olmaya başlıyordum.

Bu boşluğa, bu mutlaklığa alışıyordum adeta.

Sözlerim sustuğunda, etraf sessizliğe gömüldü bir süre. Sessizlik, karanlığın içindeki saf bir beyazlık gibi hissettirdi niyeyse. Aynı anda hem acıların hem de arzuların coşkusunu içimde hissettim o an. Gözlerim etrafı göremese de, o an Nuemsa'nın varlığını arıyordum bu beyazlık içinde. Ve birdenbire, onun sesi yankılandı. Bu ses tıpkı rüyalardan fırlayıp çıkmış bir düş gibi hissettirdi bir kez daha.

Nuemsa, konuştukça onun duygularının denizdeki dalga gibi gidip gelişine tanıklık ettim. Öfkesini ve hüznünü, konuşmasının sonlarında ise mutluluk ve inancını iliklerime kadar hissettim. Nuemsa karanlıkta var olduğunda birkaç adım ötemde duruyordu ve artık nefesini bile hissedebiliyordum. Gözlerimle ruhumun derinliklerine nüfuz ediyordu bakışları. Söyledikleri kadar sesi de daha ciddi ve ağırlıklı geliyordu kulağıma. Tek tek sıraladığı maddelerin üçüncüsüne geldiğinde, sanki dinginliği bile öfkesiyle dolmuş gibiydi. Söylediklerimi eleştirdiği kısma geldiğinde öfkesi gitgide yükselmişti. Alnındaki boynuzunu neredeyse benimle aynı hizada tutarak, sanki bana kafa atmak istiyordu. Ama tam bu anda tıpkı sözleri gibi, tavrıda 360 derece değişmişti. Tüm o öfkesi bir anda serin bir sakinliğe dönüşmüştü. Benim hakkımda konuşurken yüzündeki gülümsemeyle adeta karanlığı aydınlatıyordu. Ve son sözleriyle kendini bana teslim ettiğinde sanki içinde sakladığı sırlarla dolu bir hazinenin anahtarını sunuyormuş gibi bir ifadeyle kaplanmıştı onu bütün yapan her detayı. Onun varlığı, karanlığın içinde bir ışık gibi parlıyordu ve ruhumun derinliklerinde yeni bir umut yeşertiyordu.

Ruhum, zihnimle içindeki fırtınaları birbirine karıştırırken, Nuemsa'nın bu sözleriyle içimde bir savaşa daha sürükleniyordum istemsizce. Sanki ruhum, bu karanlıkta aydınlığın peşinde koşarken, zihnim hâlâ varlığın gerçekliğini sorguluyordu. Ancak Nuemsa'nın bakışları ve sesi, bu iki kutup arasında bir denge kurmam gerektiğini fısıldıyordu bana sanki. O, dengeyi arayan bir varlık olarak, elimden geleni yapmam gerektiğini hatırlatıyordu.

Ve belki de, kelimelerin sınırlarını aşarak ruhun dilini bulmak, Nuemsa'nın asıl amacıydı. Onun varlığı, sadece sözlerle değil, duygularla ve düşüncelerle iletişim kurmanın da mümkün olduğunu gösteriyordu. Ruhumun en derin noktalarına ulaşan bu deneyim, beni varoluşun daha derin anlamlarına doğru bir yolculuğa çıkarıyordu.

Bu karanlık içinde, Nuemsa'nın sözleri ve varlığıyla dolu bu anın sonsuzluğunda, içsel savaşımı bir kenara bırakıp sükûnet buluyordum. Belki de Nuemsa'nın varlığı, ruhumun karmaşık labirentlerinde kaybolduğumda, bana rehberlik eden bir yıldızdı.

Ve böylece, sessizlik ve karanlık arasında, Nuemsa'nın ışığının altında dururken, varoluşun sırlarını anlamaya doğru bir adım daha atıyordum.

Sözlerim, adeta bu karanlığı delip geçmek istiyordu “İşte bu nedenle, senin yanında olmak istiyorum. Kudret savaşlarının, hükmetmenin veya egemenliğin peşinden gitmek yerine, korumak istiyorum her şeyi. Bu benim seçimim, bizim seçimimiz." Ve sonra sustum, Nuemsa'nın gözlerinin içine bakarken, içimde sakladığım tüm duyguları ve anlamları bu sözlere yüklemeye çalışarak devam ettim:

"Öyleyse..." dedim, sanki ruhum üşümüş bir çocuk gibi bir kez daha titrerken devam ettim. "Aydınlat karanlığımı, Nuemsa." Sözlerim, bu mekândaki sessizliği delsin istedim, tıpkı ışığın karanlığı aydınlattığı gibi. İçimdeki karmaşa, Nuemsa'nın bakışlarının altında erimeye başlamıştı. Bu karanlık içindeki an, sadece sözcüklerle değil, duyguların ve anlamların dokunuşuyla da yoğruluyordu. İçimdeki savaşımın fırtınasını durdurup, Nuemsa'nın varlığının rehberliğinde sükûnet bulmak istiyordum.
Image
KARAKTER
KÜNYE
İsim: Gadiel (Gad’iil)
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 25
Boy: 1.72
Kilo: 70
Sınıflar: Sezici - Dengeli - Elementalist
İtibar: 7
Mevcut GP/AGP/İGP: AGP 10 / İGP 5
Mevcut Para: 3.000 Aclania Pulası

PROFİL
Güç: 7
Dayanıklılık: 7
Çeviklik: 7
İrade: 16
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 10
Hakimiyet: 8
Mevcudiyet: 4

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS
KÜNYE
İsim: Nuemsa (Hırçın Çocuk)
Cinsiyet: Kadın
Boy: 172
Kilo: 26
Tür: Peri
Yatkın Olduğu Teknik Sınıfı: İllüzyon
Yatkın Olduğu Element: Işık – Doğa (Elemental)
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 4
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 4
Arun: 13
Duren: 13
İrade: 5

YETENEKLER
Çaresiz Haykırış

TEKNİKLER
Kutsal Boynuz (A seviye)
Kör edici Işık (C seviye)
Peri Dokunuşu (D seviye)
Öfkeli Peri (C seviye)
Doğanın Yargısı (A-rank / Karakteristik teknik)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
User avatar
Diniel
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 278
Joined: 30 May 2022, 22:32

29 Aug 2023, 02:22

Taht odasına adımlarımı atıyordum. İçeri girer girmez daha buraya girmeden önce hissettiğim o baskının yanında Eletha’nın bakışlarını görür görmez uğursuz sözler işiteceğimi düşünüyordum. Ancak henüz tahtının karşısında onu selamlamadan önce, yürüdüğüm sırada gördüğüm yüzündeki o donuk ifadeyle hızlıca yanına gidip ne olduğunu sormak istesem de, uymam gereken prosedür gereği kat ve kat artan ciddiyetim ve sakin adımlarımla huzurunda ilerliyordum. Soğuk, donuk ve duygusuz görünüyordu. Bulunduğu konumdan dolayı karşımda hakkında pek az şey bilsem de duygularımızı paylaştığımız Eletha değil de bir hükümdar olduğunun farkındaydım. Buna uygun davranmam gerektiğini bilmemin yanı sıra bildiğim Eletha’nın da varlığını asla unutmuyordum.

Gelişime karşı tutumunun katı olmasına ilk kez şahit olmasam da durumun acilliği konusu aklımda iyice büyük bir yer tutmaya başlarken buraya gelmek için iyi ki en hızlı yolu kullandığımı düşünüyordum. Ona yaklaşmanın verdiği baskı giderek artarken benzer duyguları Zen’in de yaşadığını düşünüyordum. Zen Eletha’yı ilk kez burada görüyorsa bu onun için kötü hissiyat uyandırabilirdi. Ancak yürüdüğümüz tüm bu adımlama sırasında bir kez olsun onun nasıl bir ruh halinde olduğuna dönüp de bakmamamın, Eletha’nın baskısından mı yoksa Eletha’ya daha çok önem verdiğimden mi olduğunu bilemiyordum. Kime neye göre değer vermem gerektiğini de bilemiyordum aslında. Zen tatlı biriydi ama birlikte ile keyifli vakit geçirmenin yanında, üzerine bir olay yaşamamıştık. Tabi, iblis boyutunda yaşananları saymazsak… Ancak o zamanki olanları bugün değer verme konusunda değerlendirmem gerekmediğini de düşünüyordum fakat Zihnim Eletha ve Zen arasında daha fazla gidip gelemeden ikinci basamaktan sonra durduruluyordum.

Hükümdarı selamlama faslına geçmem gerekip gerekmediğini düşünürken ortamda artan kasvetin giderek arttığını hissettiğimden, selamlamanın yersiz olduğu hissiyle sessizliğimi koruyordum. Vakit tüm bu yaşananlar üzerine fazla ilerlemeden Eletha gözlerini kapıya bizi karşıladığı gibi dikip geleceklerin olduğunu söylüyordu. O yok edici bakışının altında ne tür düşüncelerin vardı Eletha? Azuldir’i adeta yargılatırken bile böyle bir tutum içerisinde değilken ne oldu da böyle olmak zorundasın?

Ciddiyetimi bir an olsun kaybetmeden karşısında dururken gözlerimi yavaşça kapatıp kollarımı gelecek olanı beklemek için kavuşturmuştum. “Nasıl isterseniz, hükümdarım” diyordum. Sesim onun söyleyeceğini tüm ciddiyeti ile çoktan kabullendiğimi belli edercesine çıkıyordu. Karşımda ağzımdan çıkacak hiçbir kelimeye ihtiyacı yokmuş gibi hatta şu an aynı boyutta bile değilmişiz gibi duran Eletha’nın öyle görünmese de sözlerimi duyacağına emindim. O yüzden, elbette güvenmese şu an burada olmazdım ancak yine güven hissiyatını arttırmak için tamamen sessiz kalmayı da tercih etmemiştim.
KÜNYE
İsim: Diniel
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 24
Boy: 1.64
Kilo: 52
Sınıflar: Toplayıcı - Dengeli - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: 0/0/5
Mevcut Para: 48000

PROFİL
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 6
İrade: 6
Zeka: 10

Aludir Statları
Görü: 5
Hakimiyet: 9
Mevcudiyet: 10

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar
İBLİS KÜNYE
KÜNYE
İsim: Raldrin
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.75
Kilo: 60
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 7
Güç: 7
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 9
Arun: 9
Duren: 6
İrade: 8

YETENEKLER:
Saf Öfke

TEKNİKLER:
Buzul Fırtına - A Rank
Daha hızlı! - C Rank
Soğuk Diyar - B Rank

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Image
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

29 Aug 2023, 16:06

Gadiel; Nuemsa’ya sözlerini söylemenin ardından, eğdiği başını bir an olsun kaldırmayan Nuemsa sessizce senden gelecek cümleleri bekliyor. En sonunda onu var edecek sözleri dile getirdiğinde, Nuemsa’nın vücudunun parlamaya başladığını görüyorsun. Başını yavaşça kaldıran Nuemsa’nın yüzündeki tebessüm, tüm anlattıklarına rağmen duyduğu memnuniyeti açıkça ortaya koyuyor. Gözlerinin içine bakan Nuemsa, sanki seninle sadece bakışarak konuşuyor ve parlaklığı giderek karanlıkta silinmeye başlıyor. Ne var ki bu siliniş, yaşadıklarının hepsinden öte bir mutluluk yaratıyor içinde. Tüm dalgalanmaların ve buhranın sona erdiği bir mutluluk…

Gözlerini yavaşça araladığında, kendini at arabasında buluyorsun bir kez daha. Vücudun sana hiçbir zorluk yaratmayacak kadar hafif gelse de zihninin ağırlığı gözlerinden fışkıran bir acı olarak görünüyor. Fakat yüzüne yerleşen bir tebessüm her şeyin iyi gittiğini açıkça ortaya koyarken, Ela kafasını biraz eğerek suratını görmeye çalışıyor. Yüzündeki tebessümle karşılaştığında ise “Tebrikler Gadiel… Şimdilik sadece dinlen.” diyor. Ela’nın bu sözleri, sanki en güzel ninnin kulağına fısıldanması gibi geliyor. Zihninin ağırlığını dizginlemeyi tamamen bıraktığında, gözlerin derin bir uykuyla hemen kapanıveriyor.

Uyku aralarında gözlerini açtığında, halen daha yolculuk safhasında olduğunuzu anlayabiliyorsun. Ancak bulunduğun yerin kapalı bir alan olması çevreni görmeni imkansız kılıyor. Bu anlarda Ela’ya yaşadıklarınızı birkaç kez sormana rağmen, Ela henüz sıranın ona gelmediğini ve dinlenmen gerektiğini sana söylüyor. İçine düştüğün belirsizlik can sıkıcı bir hal alsa bile, bir şekilde Ela’ya güvenerek bu konuyu üstelemiyorsun. Kaldı ki aranızdaki sohbet de tüm bu yolculuk esnasında sınırlı oluyor. Senin uyandığın birkaç anda Ela’nın uyuyor olması, sana kendini sorgulaman için fırsatlar yaratıyor. Uyumanın baskın geldiği yolculuğunuz ise, yine bir uyku anında Ela’nın seni uyandırmasıyla sonlanıyor. Gözlerini hafifçe araladığında Ela “Valerin Şehri’ne geldik Gadiel. Daha doğrusu Hükümdarımızın ikamet ettiği Yükseliş Konağı’na… Kendini toparla, zira birazdan Hükümdarımızın huzuruna çıkacağız.” diyor. Bu sözlerinden sonra Ela’nın da kendini toparlamak için üstüne başına çekidüzen vermeye başladığını görüyorsun. Bununla birlikte matarasındaki suyla ıslattığı bir havluyla yüzünü güzelce silip, ardından parmaklarıyla dağılmış saçlarını toparlama çalışan Ela, bu esnada havluyu da sana uzatıyor. Ela’nın tüm bu güzel görünme çabasına baktığında, Hükümdara duyduğu saygısını da anlayabiliyorsun.

Zenahpuryu&Diniel; Diniel’in itaatkar sözlerini adeta duymamış gibi kapıya diktiği gözleriyle öylece bekleyen Eletha, giderek yoğunlaşan aurasını bastırmaya uğraşmıyor bile. Omuzlarınıza çöken bu ağırlık, Eletha’nın kahır dolu bakışlarıyla bütünleşince, bunun istemsiz bir davranış olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz. Ancak zamanın bu şekilde geçmeyeceği de sizin için açık bir şekilde ortadayken, Eletha sonsuza kadar kapıya bakabilir gibi, fakat her geçen saniye daha çok insanı sindirmek ister şekilde bir duruş ortaya koyuyor.

Geçen birkaç dakika, bundan sonrakilerin bir azaba dönüşeceğine işaret ederken, taht odasının kapısı yavaşça aralanıyor. Bakışlarınız istemsiz bir şekilde kapıya ulaştığında, kapıdan daha önce görmediğiniz 190 santim boylarında, 20’li yaşlarının sonunda görünen, siyah saçları ve kırmızı göz bebekleri olan, üzerindeki kıyafetlerin pahalı olduğu her halinden belli olan adamı görüyorsun. Adam çatık kaşlarıyla sakin bir şekilde adımlamaya başladığında, size sadece göz ucuyla bakmakla yetiniyor ve hiçbir şey söylemeden yanınıza doğru adımlıyor. Eletha bakışlarıyla gelen adamı takip ederken, adam yanınızdan bir ruh gibi sessizce geçip giderek basamakları çıkmaya başlıyor. Adam ilk beş basamağı geçmesinin ardından, tahta ulaşması için gereken üç basamağın önüne kadar geldiğinde Eletha“Durabilirsin Agthar.”diyor. İsminin Agthar olduğunu öğrendiğiniz kişi, Eletha’dan gelen bu emirle taş gibi sabit, ancak son derece iyi bilenmiş bir kılıç kadar keskin bir şekilde yerinde duruyor.

Agthar’ın yerini almasının ardından kapının bir kez daha aralanmasıyla, bakışlarınız bir kez daha kapıya kaydığında, bu kez Diniel tanıdık bir sima görüyor. İçeriye giren 185 santim boylarındaki adam, yirmili yaşlarının sonunda görünüyor ve adamın atletik ve kaslı vücut yapısı Zenahpuryu’nun dikkatini çekiyor. Dağınık uzun kırmızı saçları, kan kırmızı rengi gözleriyle uyumlu bir tablo çizerken, gözlerinin altındaki boya adamın bakışlarına bir nevi vahşilik katıyor gibi görünüyor. Bu durumu bilinçli olarak yaratmak ister gibi duran adam, önü açık dik yakalı ceketi ve boynunda takılı vahşi hayvan dişlerini andıran kolyesiyle, görünümü tamamlıyor. Parmaklarının başladığı yerden dirseklerine kadar gelen eldivenleriyle aynı renkteki bol pantolonu, adamın rahat hareket etmesi için ideal bir görüntü ortaya koyuyor. Dizlerinin hemen altında biten uzun ve dar botları ile beline dolamış olduğu diğer aksesuarlar, adamın bir bütün olarak tehlikeli bir görüntü veriyor. Ancak yüzündeki büyük gülümsemesi adamın görünüşüne rağmen güven verici bir hava yaratırken, bir anda Diniel’i fark etmesiyle birlikte adamın gözlerindeki parıldama artıyor. Başıyla hafifçe Diniel’e selam vermesinin ardından, Zenahpuryu’ya da bir selam veren adam adımlarını hızlandırarak basamaklardan ilerlemeye başlıyor. Agthar’dan farklı olarak, tam yanınızdan geçtiği esnada size hafifçe göz kırpan adam Agthar’ın yanına kadar geldiği anda Eletha“Durabilirsin Ulrasil.”diyor. Tıpkı Agthar gibi Ulrasil de bu emirle birlikte olduğu yere kendini bir anda sabitliyor.

Ulrasil’in de gelmesinin ardından, bu kez daha kapı henüz kapanmadan bir başka kişi içeriye giriş yapıyor. Ancak bu kez gelen kişi ikiniz tarafından da bilinen ve pek iyi hatıralara sahip olmadığınız bir kişi oluyor. Kapıdan içeriye girdiği anda göz göze geldiğiniz kadın, sanki daha sizi gördüğü anda bakışlarıyla azarlamaya ve size küfürler savurmaya başlıyor. Bunu gerçekleştirebilecek yegane insanın, Vadlena’dan başkası olamayacağı sizin için de aşikarken, Vadlena her zaman dile getirdiği gibi “bir bok parçasının” yanından geçip gidermişçesine davranıyor sizin yanınızdan geçerken. Agthar ve Ulrasil’in yanına kadar geldiğinde, Eletha’nın ona da aynı şekilde durmasını emretmesiyle birlikte, Vadlena da olduğu yerde duruyor. Ancak bir şekilde, zihninde hala size küfürler savurduğunu hissetmeniz çok da zor olmuyor.

Vadlena ile olan anılarınız zihniniz ele geçirmeye başlamışken, bir anda yanınızdan geçen bir silüet sanki sizi bir anda gerçekliğe sürüklüyor. Esasında bu geçenin bir kişi mi yoksa karanlığın kendisi mi olduğu konusunda net bir fikriniz olmasa bile, burnunuza gelen kötü bir koku bunun ancak bir insana ait olabileceğini size söylüyor. Kirli sakalları olan, nispeten kirli, yağlı, dalgalı ve uzun saçları bulunan, üzerinde kırışık siyah kıyafetlerden başka bir şey giymemiş 190 santim boylarında ve boyuna uygun sayılabilecek kiloda olan adam size kaçamak bir bakış attığında, yüzünde bitkinlik dışında hiçbir mimik bulunmaksızın gözlerinizin içine baktığını anlıyorsunuz. Ancak adam hiçbir şey söylemeden yanından geçip gitmesinin ardından diğer kişilerin yanına kadar geldiğinde Eletha bir kez daha kati emrini vererek“Durabilirsin Gyugnal.”diyor. Ancak Gyugnal diğerlerinden farklı olarak yıkılmaz bir kale gibi kendini sabitlemek yerine, bir anda omuzlarını düşürüyor ve sanki için için yere oturmak için bedenini hazırlıyor. Ne var ki, neredeyse yere oturacağına emin olduğunuz Gyugnal bir şekilde hala ayakta durmayı sürdürüyor.

İçeriye daha kaç kişinin geleceği ve daha ne kadar bu seremoninin süreceği kafanızda dönüp durmaya başladığında, kapının bu kez diğerlerine nazaran daha gürültülü bir şekilde açılmasıyla, odadaki herkesten farklı olarak bakışlarınız bir kez daha kapıya dönüyor. Kapının ardından gelen “Tamam giriyoruz, itekleme!” şeklinde gelen bir kadın sesine karşılık, başka bir kadının “Hükümdarın karşısına çıkıyoruz, saygısızlık yapmana göz yumacak değilim!” dediğini duyuyorsunuz. Bu sözlerin ardından duyduğunuz ilk kadın sesi “Hükümdarsa hükümdar, o da bizim gibi insan neticede! Bu kadar tatavaya gerek mi var?” dediğini duyuyorsunuz. Diniel, duyduğu bu iki sesin kime ait olduğunu anladığı anda hem kötü anıları hem de içten içe beslediği öfke tekrar can bulmaya başlarken, diğer kadının sesini henüz duyamadan odanın içine 165 santim boylarında, mor-siyah saç renkleri olan ve parlak kırmızı gözleri bulunan, 20’li yaşlarında olmayan biri giriyor. Kadın odaya girmesiyle birlikte bakışlarını odada gezdirirken “Amma da büyükmüş, Hükümdara yakışır!” dediğini duyuyorsunuz yüzündeki gevrek bir gülümsemeyle. Tam bu esnada, kapıdan 170 santim boylarında, omuzlarının üstünde biten siyah kırmızı saçları olan, yeşil parlak gözleri bulunan 20’li yaşlarının başında gibi duran bir kadın daha giriyor ve önündeki kızın boynunda tutarak ittirmeye başlıyor. Kız hafifçe çırpınır gibi kadının elinden kurtulmaya çalışsa da, bu konuda pek başarılı olamıyor. Nitekim ikinizin durduğu yere geldiğinizde kısa olan kadın “Yeter bırak artık!” diyor. Ne var ki tam esnada Eletha, sanki sahip olduğu tüm hiddetle bakışlarını kadına çeviriyor ve“Orada dur Cysa ve sessizliği koru! Aksi takdirde kim olduğunu umursamadan bizzat seni cezalandırırım!”diyor. Cysa bu sözlerle birlikte bakışlarını hafifçe keskinleştirip Eletha’ya doğru çevirirken, diğer kadın lafa girerek “Bağışlayın Hükümdarım, zafiyetim nedeniyle bunlar oldu. Bir daha yaşanmayacağına emin olabilirsiniz.” diyor. Eletha ise bu sözlere pek aldırış etmeden“Sorun yok Lenith, sen de orada durabilirsin.”demekle yetiniyor.

Cysa ve Lenith’in bu tavırlarına karşılık, önünüzde beklemekte olan kişilerin ne gibi bir tepki verdiğini net olarak göremiyorsunuz. Ancak Cysa, tüm sözlere rağmen boş durmak istemez gibi Diniel’i fark ettiği anda “Vay, sen de mi buradaydın? Lenith olanları anlattı da… Nasıl desem? Iniasla yaşadıklarımıza bakılırsa sizin durum baya baya… Nasıl denir ki? Ezikçe mi? Sanırım…” diye fısıldıyor. Diniel bu anda bakışlarını bir anlığına Lenith’e çevirdiğinde, Lenith’in kendisine bakmaktan imtina ederek mahcup bir halde başını önüne eğmiş olduğunu görüyor. Ancak Diniel bunun sebebinin yaşadıkları mı yoksa Hükümdarın karşısında olması mı olduğu konusunda net bir çıkarım yapamazken, Eletha bir kez daha bakışlarını sert bir şekilde Cysa’ya çevirerek“Bu sana son ihtarım Cysa!”diyor. Eletha’nın sözleri ve keskin bakışlarıyla Cysa’nın bir anda büyüyen gözbebekleri, varlığını bile hissetmenize imkan vermeyen bir korkunun Cysa’nın ruhuna akmasına neden oluyor. Birkaç saniyelik bu havanın esmesinin ardından, Cysa hafifçe başını eğerken bir yandan da dişlerini sıktığını görebiliyorsunuz.

Cysa ve Lenith’in gelişiyle birlikte, odanın içinde hava giderek daha kasvetli bir hal alırken, tüm bunların henüz daha yetersiz olduğunu gösteren bir başka husus gerçekleşiyor. Hafifçe aralanan kapının önünde bu kez sarı saçlarıyla beliren 170 cm boylarında olan, yüzünde sıcak bir tebessüm ve omuzlarına attığı kırmızı bir pelerinle estetik bir görüntü sergileyen kişi, başta Eletha olmak üzere Diniel’in yüzündeki ifadenin de değişmesine neden oluyor. Henüz daha basamaklara dahi yaklaşamadan Eletha daha da çatılan kaşlarıyla kısa bir süre gelen adam bakmasının ardından“Orada dur Azuldir! Sen... Tahta ancak bu kadar yaklaşabilirsin!”diyor. Eletha'nın bariz bir şekilde Azuldir'e hitaben konuşurken "sen", "taht" ve "ancak" kelimelerinin üzerine vurgu yapması dikkatinizden kaçmıyor. Aynı zamanda Eletha’nın bu sözleri odanın içinde birden dondurucu bir havanın esmesine neden olurken, Eletha Azuldir’e bir süre daha bakmaya devam ediyor. Azuldir, gelen emre karşı herhangi bir tavır koymadan ve yüzündeki tebessümü de silmeden olduğu yerde duruyor.

Azuldir’in odaya gelmesi, içerideki kasvetli havanın daha da kabus dolu bir hal almasına neden oluyor. Hiç istenmeyen onlarca insanın zoraki bir şekilde bir arada bulunuyor gibi olması andıran bu hava, Eletha’nın“Gelecek üç kişi daha var. Onların da gelişiyle konuşmaya başlayacağız.”demesiyle dalgalanıyor. Fakat Eletha bakışlarını Azuldir’e sabitlerken“Bu sırada bir şeyler söylemek isteyen varsa konuşabilir.”diyerek hepinize emrini veriyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Zenahpuryu
Aclanian Aludir
Aclanian Aludir
Posts: 297
Joined: 17 May 2022, 20:29

29 Aug 2023, 17:50

Eletha, kapıya diktiği gözleriyle beklemekteyken Zen sıkıntıdan yavaş yavaş daralmaya başlıyordu. En azından çağırıldığı görevde böyle bir bekleyişin olmayacağını düşünüyordu. Eletha sonsuza kadar kapıya bakabilecek gibi durmasına karşılık, genç adam bu şekilde sonsuza kadar duramayacağının farkındaydı. Birkaç dakika geçmesine rağmen sanki uzun bir süre geçmiş gibi gözlerini kapıya doğru çevirdi. İçeriye giren, 190 bolarında siyah saçlı ve kırmızı göz bebekli bir adam, pahalı kıyafetleriyle içeriye doğru adımlıyordu. Kendilerine sadece göz ucuyla bakmıştı, onun bakışlarına karşılık genç adam da aynı tepkiyi vermişti. Yanlarından geçip giden adam tahtın beş basamağını geçmiş ve diğer üç basamakta durdurulmuştu. Burada bir hiyerarşi olduğunu tahmin ediyordu. Neye bağlı olduğunu bilmese de, belki tecrübeye karşılık, belki kazandığı başarılara karşılık tahtta Eletha’ya biraz daha yaklaşılabiliyordu.

İsminin Agthar olduğunu öğrendiği adam sabit bir şekilde durmuş ve kapı yeniden aralanmıştı. İçeriye giren adam da Agthar gibi 20’li yaşlarının sonlarında duruyordu ve oldukça atletik, kaslı bir vücuda sahipti. Onun vücundan sonra kendi vücuduna göz gezdirdi, kendisinin daha kaslı olmasıyla birlikte gülümsedi. En azından öyle düşünüyordu. Gözlerinin altına çizdiği boyalarla kendisine vahşilik katan adam, kıyafetleriyle de ön plana çıkıyordu. Adam yanlarından geçerken önce Diniel’e selam vermiş ve ardından Zen’e başıyla selam vermişti. Zen’de aynı şekilde başıyla selamını karşılamıştı. Agthar gibi kendisi de beşinci basamağa kadar çıkmış ve orada durdurulmuştu.

Odaya üçüncü giren kişi ise, daha önce tanıştığı ve hiç hoşlanmadığı, şanslı götten çıkan Vadlena’ydı. Kadın, sanki göz göze geldikleri anda azarlamaya ve küfürler savurmaya başlamıştı. Yanlarından geçerken gösterdiği tavır, bir bok parçasına gösterdiği tavrın birebir aynısıyken Zen keskin bir şekilde onu süzmeye devam ediyordu. Agthar ve Ulrasil’in ardından o da onların yanında durmuştu, sanki zihninden hala küfürler savurmaya devam ediyordu. Bu kadının bile beşinci basamağa çıkabildiği bir yerde ikinci basamakta kalakalmış olmak biraz moralini bozsa da umursamamaya karar verdi. En azından, şimdilik bu düşünceleri kafasından atmaya kararlıydı. Çok fazla dalamadan yanlarından geçen bir silüetle birlikte düşünceleri zaten dağılmıştı.

Burnuna gelen kötü bir koku, bir insanın yanından geçtiğini vurguluyordu. Kirli sakallı, kirli, yağlı ve dalgalı uzun saçlara sahip olan, kırışık kıyafetlerle bu kirliliği arttıran bir adam kendilerine kaçamak bir bakış atmıştı. Elini az daha burnuna götürmek üzereyken kendini dizginleyen genç adam, sadece onun kendisine baktığı gibi gözlerinin içine bakıyordu. Diğer kişilerin yanına gittikten sonra durdurulmuştu, ancak diğerlerinin aksine sanki bir anda yığılacakmış gibi duruyordu. Olduğu yerde oturmaya hazır olan adam, zorla ayakta tutuluyormuş gibi bir tavır sergiliyordu. Yine de, bir şekilde ayakta durmayı başarmış olması hükümdara olan saygısını ya da zoraki tavrını belli ediyordu. Bu tavrın hükümdar tarafından yadırganmadığı veya herhangi bir şekilde yargılanmadığı belliydi.

Kapı, Gyugnal’ın ardından daha gürültülü bir şekilde açılmıştı. Kapının ardından gelen kadın sesine karşılık hükümdara saygısızlık yapmasına izin vermeyeceğini söyleyen başka bir kadın sesi geliyordu. İlk kadın ise hükümdarın da insan olduğunu belirtip, bu kadar tatavaya gerek olmadığını söylemesi Zen’in gülünce gitmişti, kendini tutamadan gülmüş, eliyle ağzını kapatıp gülümsemesini kapatmış ve daha fazla gülmemek için hafif hafif öksürerek nefesini ağzında tutmaya başlamıştı. İçeriye giren mor-siyah saçlı kadın, buranın oldukça büyük olduğunu ve hükümdara yakışacağını söylerken, diğer kızın boynundan tutarak ittirmesi Zen’i daha çok güldürmeye başlamıştı. Gülmemek için ağzına şişirdiği hava neredeyse ağzından çıkacak gibiyken, hafif bir “Tısss…” sesi vermeye başlamıştı. Bir yanı gülmemek için kendini sonuna kadar zorlarken, diğer yanı ise anıra anıra gülmek istiyordu.

Kız diğerinin elinden kurtulmaya çalışırken Eletha söze girmiş ve Cysa’ya orada durması gerektiğini ve durmazsa cezalandıracağını söylemişti. Diğer kadın ise zafiyeti nedeniyle bunların olduğunu söylerken Eletha ona Lenith diye hitap etmiş ve orada durabileceğini söylemişti. Cysa ise, bu tavırlarından sonrasında Diniel’i fark etmiş ve ona doğru laf etmişti. Tanışıyorlar olduklarını düşündü, ancak pek emin değildi. Eletha Cysa’nın sözlerinin üzerine son ihtarı olduğunu söyleyerek sert bir şekilde uyarmıştı. Cysa ise, sinirlenmiş ancak korkmuş gibiydi. Hükümdarın yaydığı korku onu sinirlendirmiş gibi duruyordu. Ortam daha da kasvetli bir hal alırken, sarı saçlı, kırmızı pelerinli bir adam içeriye girmişti. Hükümdarın tavrı bu sefer daha farklıydı, Azuldir denen bu kişinin tahta ancak bu kadar yaklaşabileceğini söylüyordu. Özellikle, sen, taht ve ancak kelimelerine vurgu yapması bu kişi hakkında hükümdarın farklı şeyler düşündüğünü düşündürtmüştü Zen’e. Azuldir ise yüzündeki gülümsemeyi bozmadan beklemeye başlıyordu.

Ağzındaki tüm havayı yavaşça saldıktan sonra elini ağzından çekmişti. Üç kişinin daha geleceğini, onlar geldikten sonra konuşmaya başlayacaklarını söylüyordu. Bu sırada ise konuşmak isteyenin konuşabileceğini ekliyordu. Zen’in ise söyleyecek hiçbir şeyi yoktu. Bu yüzden sessizce, beklemeye devam etti.
Image

KÜNYE
İsim: Zenahpuryu
Cinsiyet: Erkek
Yaş: 20
Boy: 1.98
Kilo: 98
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Savaşçı
Mevcut GP/AGP/İGP: 0 GP / 0 AGP / 5 İGP
Mevcut Para: 13250
İtibar: 8

PROFİL
Güç: 10
Dayanıklılık: 10
Çeviklik: 10
İrade: 15
Zeka: 8

Aludir Statları
Görü: 11
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 7

Karakterin Üzerinde Bulunan Ekipmanlar/Eşyalar

Şarap Matarası (1 Litre Bal Şarabı)
KÜNYE
İsim: Shyrlonay
Cinsiyet: Erkek
Boy: 1.10
Kilo: 90
Tür: Ejderha
Seviye: Razguk

PROFİL
Varlık: 13
Güç: 6
Dayanıklılık: 6
Çeviklik: 5
Arun: 8
Duren: 2
İrade: 9

YETENEKLER

Korkulu Bakış

TEKNİKLER

Metal Ejderinin Öfkesi (5. Düzey)
Metal Ejderinin Onuru (1. Düzey)
Keskin Metal
Metal Hükümdarının Silüeti
Hükümdar (0. Düzey)

İBLİSİN ÜZERİNDE TAŞIDIĞI EKİPMANLAR/EŞYALAR
Locked

Return to “Yükseliş Konağı”