Gadiel; Gözlerini yavaş yavaş açmaya başladığında, vücudundaki bitkinliğin tüm uzuvlarına sirayet etmiş olduğunu hissedebiliyorsun. Göz kapakların açılmamak için bir hayli gayret gösterirken zihninin yavaş yavaş açılmaya başladığını fark ediyorsun. Karanlıkla başlayan anıların, tüm belleğini ele geçirmiş gibi davranırken, bir anda kısıtlı anıların hücuma kalkıyor ve karanlıktan sonra yaşananlar ile gözlerin sonuna kadar açılıyor! Derin bir nefes alarak tüm yaşananların bir rüya veya kabus olup olmadığını kontrol ederek yatağında doğruluyorsunuz. Ancak bu anda, aldığın her nefesin gerçek olduğunu ve zihninde geçen onca şeyin de bu gerçekliğin bir parçası olduğunu idrak ediyorsun.
Gerçekliği bir şekilde içine sindirmeye çalışırken, etrafını hızlıca yokladığında, küçük bir odanın içinde tek başına olduğunu görüyorsun. Yattığın yatağın hemen yanında bir başka yatak olsa da, üzerinde yatan veya yatıp kalktığını düşündüğün kimse bulunmuyor. Bu nedenle, odada tek başına kaldığını ve senden başka kimse olmadığını anlayarak uyandığın yeri kontrol etmeye başlıyorsun.
İlk olarak bakışların uyandığın yatağa yöneliyor. Tek kişilik ahşap bir çerçeveye sahip, beyaz çarşaflar ve yastık kılıflarıyla oldukça temiz bir görüntüsü olan yatakta yer yer kıyafetlerinin bıraktığı kir izlerini görebiliyorsun. Ancak bu anda yatağın ve yastığın oldukça rahat olduğunu bir kez daha hissedebiliyorsun. Uyandığın ve yanında bulunan boş yatağın tam karşısında, taş döşeli bir duvar bulunduğunu görüyorsun. Sol tarafındaki duvarda ise büyük bir pencere olduğunu ve pencerenin hemen önünde de kahverengi bir perdeyle odaya girmeye çalışan güneş ışıklarına engel olunmaya çalışıldığını görebiliyorsun. Sağ tarafında ise büyük bir giyinme dolabı görüyorsun. Büyük dolabın birden fazla kişinin eşyalarını alabileceğini düşünüyorsun. Bununla birlikte, dolabın işlemeleri ve kahverengi yapısı, dolabın kaliteli olduğunu anlatmaya yetiyor. Giyinme dolabı, hemen arkandaki duvarla sağındaki duvarın bitişiğine yerleştirilmiş olup, dolabın sağ tarafında bir adet ahşap kapı görüyorsun. Ahşap kapı da kaliteli ve işlemeli bir halde görünüyor gözüne.
Bakışların yavaşça tavana döndüğünde ise, tavanın da tıpkı duvarlar gibi taşla döşeli olduğunu ve yer yer konulan ahşap kolonlarla güçlendirildiğini görebiliyorsun. Tavandan sarkan, ancak pek kullanılmadığı belli olan dört kollu avizenin ise her bir kolunda gaz lambaları olduğunu görebiliyorsun. Avize ve ince bombeli camları olan gaz lambalarının üzerindeki toz, odanın en kötü yanı gibi görünüyor. Uyandığın odanın yerleri ise düz bir desene sahip ahşapla kaplanmış ve açık kalan alanın birçoğu parlak kırmızı renkli bir halı ile döşenmiş görünüyor. Halıda en ufak bir tozun dahi görünmemesi, odanın temizlenmiş olduğunu gösteriyor. Ancak avizedeki toza bakılırsa, odayı temizleyen kişinin burayı es geçtiğini düşünmeden edemiyorsun.
Gözlerin odaya ve gerçekliğe biraz daha alıştığında, odaya yansıyan güneş ışıklarından sabah vakitlerinin olduğunu anlayabiliyorsun. Uyandığın yerin neresi olduğu, buraya nasıl geldiğin, buraya seni kimlerin getirdiği, burada ne işin olduğu ve bunun gibi diğer sorulara aradığın cevaplar, anılarının başladığı karanlıktan farklı olmuyor. Ancak bir şekilde nefes alabiliyorsun ve bir şekilde uyanmış durumdasın. Bu yüzden geriye kalan, bundan sonrasının ne olacağını öğrenmek veya bundan sonrasını bizzat şekillendirmek oluyor.
Henüz daha gözlerini açtığın dünyaya alışmak bile mümkün olmamışken, odanın çalan kapısı gayri ihtiyari olarak toparlanmana neden oluyor. Bununla birlikte, kapıyı çalan kişinin çalış şeklindeki aciliyet doğrudan dikkatini çeken bir husus oluyor. Yatağından doğrulmaya başladığın sırada kapının ardından gelen “Gadiel, Ela ben. Konuşmamız gerek.” şeklindeki ses ile birlikte, bir şeyler anlam kazanmaya başlıyor. Olabildiğince toparlanmanı bekleyen Ela’nın sen buyur etmedikçe girmeyeceğini anlayabiliyorsun. Bununla birlikte kapıya belli aralıklarla vurması da sen bir cevap vermedikçe devam edecek gibi göründüğünden hızlıca toparlanıyor ve Ela’nın içeriye girebileceğini söylüyorsun.
Ela’yı içeriye davet etmenin ardından, Ela’nın yüzündeki donuk ifadeye yapışmış gerginliği hemen görebiliyorsun. Bu yüz ifadesi sana aciliyeti olan bir durumun vuku bulduğunu açıkça gösterirken, Ela da vakit kaybetmek istemeksizin “Böyle alelacele olduğu için kusura bakma, yalnız durum bunu gerektiriyor.” diyor. Durum farkında olduğunu belli eden bu cümleleriyle birlikte Ela “Derhal hazırlanıp Aludir Üssü'nden ayrılarak Yükseliş Konağı’na gitmemiz gerekiyor. Hükümdarımız bir görev için bizi uygun gördü.” diyor. Bu dünyaya yeni gözleri açmış biri olarak ve yaşananların anlamlandırılması bile hemen hemen mümkün değilken, böyle bir durumun içine düşmüş olmanın hayreti ve şaşkınlığı içinde kalıyorsun. Ancak Ela “Normalde iblisini uyandırdığın bir süreç geçirmemiz gerekiyor. Hükmünü sabit kılman… Sonrasında bir organizasyon mülakatına girmen… Fakat bunları yolda halledeceğiz. Tabi organizasyon kısmı hariç…” diyor. Hemen ardından ise odaya girdiği kapıya doğru hareketlenirken “Hemen hazırlan ve bir an önce çıkalım. Aracımız bizi bekliyor.” diyor.
Zenahpuryu; Yaşlı adamdan aldığın cevapların ardından, ne yapacağına karar vermek istediği esnada, birden arkandan birinin omzuna dokunduğunu fark ediyorsun. Kafanı çevirdiğinde ise üzerinde Yükseliş Konağı’ndan çıkarken gördüğün kıyafetleri taşıyan bir adamın olduğunu ve elinde rulo halinde bulunan bir kağıt parçasını sana doğru uzattığını görüyorsun. Adam kağıdı uzatırken “Hükümdarımızın buyruğu.” diyerek durumu açıklığa kavuşturuyor. Ancak adamın bu sözleri senden çok yanındaki yaşlı çifti etkiliyor ve her ikisi de büyük bir saygıyla hareketsiz ve şaşkın bir şekilde kalakalıyor. Hükümdarın lafının bile geçmesi yaşlı çifti dimdik bir pozisyona almaya iterken, buyruğun sana tebliği onların gözlerindeki varlığını birkaç kat değerli kılmış gibi görünüyor.
Adam kağıdı sana teslim ettikten sonra başıyla hafifçe selam vererek yanınızdan ayrılıyor. Sense iple bağlanmış, mum damlatılarak mühürlenmiş kağıdı hızlıca açıyorsun ve sarımsı bir kağıda siyah bir mürekkeple ve oldukça zarif bir el yazısıyla yazılmış yazıyı okumaya başlıyorsun.
Diniel; Yren Amaldin’in heykelinin önünde, içinde gayriihtiyari beliren bir saygı ve hayranlıkla heykeli incelediğin sırada, birden arkandan birinin omzuna dokunduğunu fark ediyorsun. Kafanı çevirdiğinde ise üzerinde Yükseliş Konağı’ndan çıkarken gördüğün kıyafetleri taşıyan bir adamın olduğunu ve elinde rulo halinde bulunan bir kağıt parçasını sana doğru uzattığını görüyorsun. Adam kağıdı uzatırken “Hükümdarımızın buyruğu.” diyerek durumu açıklığa kavuşturuyor. Ancak adamın bu sözleri senden çok yanındaki etrafında bulunan kişileri etkiliyor ve her biri büyük bir saygıyla hareketsiz ve şaşkın bir şekilde kalakalıyor. Hükümdarın lafının bile geçmesi insanları dimdik bir pozisyona almaya iterken, buyruğun sana tebliği onların gözlerindeki varlığını birkaç kat değerli kılmış gibi görünüyor.
Adam kağıdı sana teslim ettikten sonra başıyla hafifçe selam vererek yanınızdan ayrılıyor. Sense iple bağlanmış, mum damlatılarak mühürlenmiş kağıdı hızlıca açıyorsun ve sarımsı bir kağıda siyah bir mürekkeple ve oldukça zarif bir el yazısıyla yazılmış yazıyı okumaya başlıyorsun.
Gerçekliği bir şekilde içine sindirmeye çalışırken, etrafını hızlıca yokladığında, küçük bir odanın içinde tek başına olduğunu görüyorsun. Yattığın yatağın hemen yanında bir başka yatak olsa da, üzerinde yatan veya yatıp kalktığını düşündüğün kimse bulunmuyor. Bu nedenle, odada tek başına kaldığını ve senden başka kimse olmadığını anlayarak uyandığın yeri kontrol etmeye başlıyorsun.
İlk olarak bakışların uyandığın yatağa yöneliyor. Tek kişilik ahşap bir çerçeveye sahip, beyaz çarşaflar ve yastık kılıflarıyla oldukça temiz bir görüntüsü olan yatakta yer yer kıyafetlerinin bıraktığı kir izlerini görebiliyorsun. Ancak bu anda yatağın ve yastığın oldukça rahat olduğunu bir kez daha hissedebiliyorsun. Uyandığın ve yanında bulunan boş yatağın tam karşısında, taş döşeli bir duvar bulunduğunu görüyorsun. Sol tarafındaki duvarda ise büyük bir pencere olduğunu ve pencerenin hemen önünde de kahverengi bir perdeyle odaya girmeye çalışan güneş ışıklarına engel olunmaya çalışıldığını görebiliyorsun. Sağ tarafında ise büyük bir giyinme dolabı görüyorsun. Büyük dolabın birden fazla kişinin eşyalarını alabileceğini düşünüyorsun. Bununla birlikte, dolabın işlemeleri ve kahverengi yapısı, dolabın kaliteli olduğunu anlatmaya yetiyor. Giyinme dolabı, hemen arkandaki duvarla sağındaki duvarın bitişiğine yerleştirilmiş olup, dolabın sağ tarafında bir adet ahşap kapı görüyorsun. Ahşap kapı da kaliteli ve işlemeli bir halde görünüyor gözüne.
Bakışların yavaşça tavana döndüğünde ise, tavanın da tıpkı duvarlar gibi taşla döşeli olduğunu ve yer yer konulan ahşap kolonlarla güçlendirildiğini görebiliyorsun. Tavandan sarkan, ancak pek kullanılmadığı belli olan dört kollu avizenin ise her bir kolunda gaz lambaları olduğunu görebiliyorsun. Avize ve ince bombeli camları olan gaz lambalarının üzerindeki toz, odanın en kötü yanı gibi görünüyor. Uyandığın odanın yerleri ise düz bir desene sahip ahşapla kaplanmış ve açık kalan alanın birçoğu parlak kırmızı renkli bir halı ile döşenmiş görünüyor. Halıda en ufak bir tozun dahi görünmemesi, odanın temizlenmiş olduğunu gösteriyor. Ancak avizedeki toza bakılırsa, odayı temizleyen kişinin burayı es geçtiğini düşünmeden edemiyorsun.
Gözlerin odaya ve gerçekliğe biraz daha alıştığında, odaya yansıyan güneş ışıklarından sabah vakitlerinin olduğunu anlayabiliyorsun. Uyandığın yerin neresi olduğu, buraya nasıl geldiğin, buraya seni kimlerin getirdiği, burada ne işin olduğu ve bunun gibi diğer sorulara aradığın cevaplar, anılarının başladığı karanlıktan farklı olmuyor. Ancak bir şekilde nefes alabiliyorsun ve bir şekilde uyanmış durumdasın. Bu yüzden geriye kalan, bundan sonrasının ne olacağını öğrenmek veya bundan sonrasını bizzat şekillendirmek oluyor.
Henüz daha gözlerini açtığın dünyaya alışmak bile mümkün olmamışken, odanın çalan kapısı gayri ihtiyari olarak toparlanmana neden oluyor. Bununla birlikte, kapıyı çalan kişinin çalış şeklindeki aciliyet doğrudan dikkatini çeken bir husus oluyor. Yatağından doğrulmaya başladığın sırada kapının ardından gelen “Gadiel, Ela ben. Konuşmamız gerek.” şeklindeki ses ile birlikte, bir şeyler anlam kazanmaya başlıyor. Olabildiğince toparlanmanı bekleyen Ela’nın sen buyur etmedikçe girmeyeceğini anlayabiliyorsun. Bununla birlikte kapıya belli aralıklarla vurması da sen bir cevap vermedikçe devam edecek gibi göründüğünden hızlıca toparlanıyor ve Ela’nın içeriye girebileceğini söylüyorsun.
Ela’yı içeriye davet etmenin ardından, Ela’nın yüzündeki donuk ifadeye yapışmış gerginliği hemen görebiliyorsun. Bu yüz ifadesi sana aciliyeti olan bir durumun vuku bulduğunu açıkça gösterirken, Ela da vakit kaybetmek istemeksizin “Böyle alelacele olduğu için kusura bakma, yalnız durum bunu gerektiriyor.” diyor. Durum farkında olduğunu belli eden bu cümleleriyle birlikte Ela “Derhal hazırlanıp Aludir Üssü'nden ayrılarak Yükseliş Konağı’na gitmemiz gerekiyor. Hükümdarımız bir görev için bizi uygun gördü.” diyor. Bu dünyaya yeni gözleri açmış biri olarak ve yaşananların anlamlandırılması bile hemen hemen mümkün değilken, böyle bir durumun içine düşmüş olmanın hayreti ve şaşkınlığı içinde kalıyorsun. Ancak Ela “Normalde iblisini uyandırdığın bir süreç geçirmemiz gerekiyor. Hükmünü sabit kılman… Sonrasında bir organizasyon mülakatına girmen… Fakat bunları yolda halledeceğiz. Tabi organizasyon kısmı hariç…” diyor. Hemen ardından ise odaya girdiği kapıya doğru hareketlenirken “Hemen hazırlan ve bir an önce çıkalım. Aracımız bizi bekliyor.” diyor.
Zenahpuryu; Yaşlı adamdan aldığın cevapların ardından, ne yapacağına karar vermek istediği esnada, birden arkandan birinin omzuna dokunduğunu fark ediyorsun. Kafanı çevirdiğinde ise üzerinde Yükseliş Konağı’ndan çıkarken gördüğün kıyafetleri taşıyan bir adamın olduğunu ve elinde rulo halinde bulunan bir kağıt parçasını sana doğru uzattığını görüyorsun. Adam kağıdı uzatırken “Hükümdarımızın buyruğu.” diyerek durumu açıklığa kavuşturuyor. Ancak adamın bu sözleri senden çok yanındaki yaşlı çifti etkiliyor ve her ikisi de büyük bir saygıyla hareketsiz ve şaşkın bir şekilde kalakalıyor. Hükümdarın lafının bile geçmesi yaşlı çifti dimdik bir pozisyona almaya iterken, buyruğun sana tebliği onların gözlerindeki varlığını birkaç kat değerli kılmış gibi görünüyor.
Adam kağıdı sana teslim ettikten sonra başıyla hafifçe selam vererek yanınızdan ayrılıyor. Sense iple bağlanmış, mum damlatılarak mühürlenmiş kağıdı hızlıca açıyorsun ve sarımsı bir kağıda siyah bir mürekkeple ve oldukça zarif bir el yazısıyla yazılmış yazıyı okumaya başlıyorsun.
Eletha tarafından yazılmış bu yazıyı okurken bile içinde bir titreme meydana geliyor. Tabi bu esnada yanında bulunan yaşlı çift meraklı gözlerle sana bakmaya başlıyor. Bizzat Hükümdardan buyruk alacak kadar değerli bir şahsiyet olmanın getirisini, yaşlı çiftin gözlerinden rahatlıkla görebiliyorsun.“Zenahpuryu,
Buradan ayrılışının üzerinde vakit geçmediğinin farkındayım. Lakin acil müdahale edilmesi gereken bir hadise gerçekleşti. Derhal Yükseliş Konağı’na gelmeni bekliyorum.
Eletha “Visyn” Norkian”
Diniel; Yren Amaldin’in heykelinin önünde, içinde gayriihtiyari beliren bir saygı ve hayranlıkla heykeli incelediğin sırada, birden arkandan birinin omzuna dokunduğunu fark ediyorsun. Kafanı çevirdiğinde ise üzerinde Yükseliş Konağı’ndan çıkarken gördüğün kıyafetleri taşıyan bir adamın olduğunu ve elinde rulo halinde bulunan bir kağıt parçasını sana doğru uzattığını görüyorsun. Adam kağıdı uzatırken “Hükümdarımızın buyruğu.” diyerek durumu açıklığa kavuşturuyor. Ancak adamın bu sözleri senden çok yanındaki etrafında bulunan kişileri etkiliyor ve her biri büyük bir saygıyla hareketsiz ve şaşkın bir şekilde kalakalıyor. Hükümdarın lafının bile geçmesi insanları dimdik bir pozisyona almaya iterken, buyruğun sana tebliği onların gözlerindeki varlığını birkaç kat değerli kılmış gibi görünüyor.
Adam kağıdı sana teslim ettikten sonra başıyla hafifçe selam vererek yanınızdan ayrılıyor. Sense iple bağlanmış, mum damlatılarak mühürlenmiş kağıdı hızlıca açıyorsun ve sarımsı bir kağıda siyah bir mürekkeple ve oldukça zarif bir el yazısıyla yazılmış yazıyı okumaya başlıyorsun.
Eletha tarafından yazılmış bu yazıyı okurken bile içinde bir titreme meydana geliyor. Tabi bu esnada etrafında bulunan insanlar meraklı gözlerle sana bakmaya başlıyor. Bizzat Hükümdardan buyruk alacak kadar değerli bir şahsiyet olmanın getirisini, insanların gözlerinden rahatlıkla görebiliyorsun.“Diniel,
Buradan ayrılışının üzerinde vakit geçmediğinin farkındayım. Lakin acil müdahale edilmesi gereken bir hadise gerçekleşti. Derhal Yükseliş Konağı’na gelmeni bekliyorum.
Eletha “Visyn” Norkian”
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.




