Amaldin Meydanı’ndaki kalabalık sanki gözünü her açıp kapadığında daha da artarken, kafandan geçenler doğrultusunda meydanın çevresinde adımlamaya başlıyorsun. Gördüğün insanların çoğunluğu orta yaşlarda oluyor. Bununla birlikte, bazı kişilerin üzerindeki kıyafetlerin kalitesi onlarca metre öteden bile rahatlıkla seçilebilir duruyorken, kimilerinin kıyafetlerinin kalitesizliği de ona keza belli oluyor. Ne var ki, insanların üzerlerindeki kıyafetler ilk bakışta ekonomik durumlarını ortaya koyar nitelikte olsa bile, insanların üzerlerindeki kıyafetlerinden bağımsız bir şekilde birbirlerine saygılı bir şekilde selam veya yol vermesi, şehirdeki sosyal statü farklarının yaşamsal alana etki etmediğini gösterir gibi duruyor. Bunun yanından dikkatini çeken bir diğer husus ise, etraftaki bazı insanlar tarafından tek başına yürüyen kadın ve erkeklerin arkasından bakılırken, kadın ve erkek olan çiftlerin arkasından pek de kimsenin bakmıyor olması oluyor. Şehirdeki ahlak seviyesi yönünden de bir ipucu olan bu durum aklının bir köşesine kazınıyor.
Adımların devam ettikçe Valerin’deki insanlara ilişkin genel bilgilerin de giderek artmaya başlıyor. İnsanların nezaketli tavırları sanki her bir adımlarına sirayet etmişken, özellikle yaşlı insanlar karşı belli bir saygın tutum sergilendiğini görebiliyorsun. Öyle ki, insanların karşılaştıkları kişilerin alımlı veya paspal olduğuna bakılmaksızın, ilk selamı yaşça küçük olanların vermesi veya yaşlı kişilere yol verilmesi ile yardım ediliyor olması, hayat tecrübesi edinmiş kişilere gösterilen hürmetin en açık ibaresi oluyor. Son olarak ise, kalabalık içerisinde gözüne çarpan çocukların aileleriyle birlikte olması halinde neredeyse onlardan bir adım geri veya ileri olacak şekilde yürümemeleri, birlikte oynayan çocukların ise kalabalıktaki insanları rahatsız etmekten imtina ettiklerine dair davranışları, toplumdaki eğitimin küçük yaşlardan başladığını da sana gösteriyor.
Gözlemlediğin bu bilgilerle birlikte, Yren Amaldin’e ait heykelin yakınındaki insanların takındığı tavırlara ilişkin net bir görgü edinemesen bile, bu aşamada önceliğin yaşlı bir şahıs bulmak olduğunu için, bu önceliğine yönelmeye karar veriyorsun. İlerleyişin yaklaşık 10 dakika kadar sürdüğünde ise, üç katlı bir yapının zemin katında bulunan bir dükkanın önünde, yaşlı bir çiftin birlikte bir şeyler yaptığını görüyorsun. Bulunduğun noktadan bir süre bu yaşlı çifti gözlemlemeye başlıyorsun. Öncelikle yaşlı çiftin önünde durdukları dükkana baktığında, bu yerin pek de büyük sayılmayacak bir restoran olduğunu anlıyorsun. Ancak ilk bakıldığında bile anlaşılmayacak gibi duran restoran, daha çok geleneksel yemekler yapıyor gibi görünüyor. Zira dükkanın isminin yer aldığı bir tabela yerine “Valerin Yemekleri” ibaresi yazan bir tabelaya yer verilmesi, sanki bu çiftin emeklilik hayallerini gerçekleştirmiş gibi görünüyor. Dükkanın ne olduğuna dair yeterli izlenimini edinmenin ardından ise, bu kez tekrar çifte odaklanmaya karar veriyorsun.
Dükkanın kapısının önünde duran çift, birlikte dükkanın önünde yığılmış bir çuvalın içinden bir şeyler ayıklıyor gibi görünüyor. Bakışlarını biraz keskinleştirdiğinde, çiftin çuvalın içinde patates çıkardıklarını ve bunları büyüklüklerine göre başkaca çuvallara istiflediklerini görüyorsun. Bunu yaparken hallerinden oldukça memnun görünen yaşlı çift, sanki sonsuza kadar bu işe devam edebilir gibi görünürken, konuşmak için ideal olduklarına karar vererek adımlarını onlara doğru yönlendiriyorsun.
Yaşlı çiftin dükkanın önüne geldiğinde, her ikisinin de yüz hatlarını daha iyi görebilir hale geliyorsun. Yaşlı erkek 70’li yaşlarının başında gibi görünüyor ve 170 santim civarındaki boyu ile orantılı vücut hatları, en azından bu dönemlerinde daha adamın kendine baktığını gösteriyor. Üzerine giydiği kıyafetlerin nispeten temiz ve kaliteli görünümü aklına kazınırken, yaşlı adamın kırışık suratına rağmen gür beyaz saçlarının kafasındaki şapkasından taştığını görebiliyorsun. Gözlerini yaşlı adamdan kadına çevirdiğinde ise, kadının 60’lı yaşlarının başında ve hemen hemen adamla aynı boylarda olduğunu görüyorsun. Tıpkı yaşlı adam gibi yaşanmışlıkların getirdiği çizgilere rağmen kadının teninin hala güzel göründüğünü fark edebiliyorsun. Hatta kadının yüzündeki kırışıklıklardan kurtulması halinde 40’lı yaşlarına dahi dönebileceğini düşünmeden edemiyorsun. Kafasına bağladığı beyaz bir bez parçasının altından dökülen ve sağlıklı görünen siyah saçları, kadının da kendine oldukça iyi bakmış olduğunu sana gösteriyor. Fakat kadının üzerindeki kıyafetler, yaşlı adamınkiler kadar kaliteli ve temiz durmuyor. Kadının önüne bağlamış olduğu uzunca önlük benzeri kıyafete hafifçe göz attığında, üzerinde gördüğün küçük yemek lekeleri, kadının işi gereği bu kıyafetleri giydiğini sana anlatmaya yetiyor.
Çiftin yanına kadar gelmenle birlikte, yaşlı adam hemen önündeki büyük çuvaldan aldığı avucundan büyük patatesi, büyük patatesleri koyduğu çuvala yerleştirdikten sonra yerinden doğrularak sana bakıyor. Yüzüne yerleştirdiği tebessümle birlikte senden gelecek sözleri beklediği belli olan adama karşı cümlelerini kurmaya başladığında, kadın halen daha çuvallardan patatesleri almaya devam ederek diğer üç çuvala koyuyor. Konuşman bittiğinde yaşlı adam hafifçe şapkasının üstünden kafasını kaşımasının ardından “Üzgünüm evlat, ancak hiç öyle bir isim duymadım.” diyor tok bir sesle. Adamın bu sözlerinden sonra başını kadına doğru çevirmesi üzerine, kadın sanki görmediği bu baş hareketini algılayarak doğruluyor ve sana bakmasıyla birlikte yaşından daha genç çıkan sesiyle “Maalesef, hiç öyle bir isim duymadım.” diyor. Yaşlı adam eşinin de verdiği olumsuz cevap ile sana dönerken “Tarihçi diyorsun ya, kütüphaneye falan uğradın mı hiç? Ya da bak şey vardı… Neydi o adamın ismi?” diyor. Bir anda kendi kendine düşünmeye başladığı anda yaşlı kadın “Julianus Junius Taenaris.” diyor. Adam neredeyse ismi kendi hatırlamış gibi sevinip karısına sağ gözünü kırpmasının ardından “Julianus Junius Taenaris… Kendisi bir tüccardır ve çok memleket gezip görmüştür. Valerin asillerinden ama dert etme, insanlara yardımcı olmayı sever.” diyor. Yaşlı adamın konuşması sonlandığında, sana yardımcı olamadığı için mahcup ama en azından yol gösterebildiğini düşündüğü için memnun bir ifade takınıyor.
Adımların devam ettikçe Valerin’deki insanlara ilişkin genel bilgilerin de giderek artmaya başlıyor. İnsanların nezaketli tavırları sanki her bir adımlarına sirayet etmişken, özellikle yaşlı insanlar karşı belli bir saygın tutum sergilendiğini görebiliyorsun. Öyle ki, insanların karşılaştıkları kişilerin alımlı veya paspal olduğuna bakılmaksızın, ilk selamı yaşça küçük olanların vermesi veya yaşlı kişilere yol verilmesi ile yardım ediliyor olması, hayat tecrübesi edinmiş kişilere gösterilen hürmetin en açık ibaresi oluyor. Son olarak ise, kalabalık içerisinde gözüne çarpan çocukların aileleriyle birlikte olması halinde neredeyse onlardan bir adım geri veya ileri olacak şekilde yürümemeleri, birlikte oynayan çocukların ise kalabalıktaki insanları rahatsız etmekten imtina ettiklerine dair davranışları, toplumdaki eğitimin küçük yaşlardan başladığını da sana gösteriyor.
Gözlemlediğin bu bilgilerle birlikte, Yren Amaldin’e ait heykelin yakınındaki insanların takındığı tavırlara ilişkin net bir görgü edinemesen bile, bu aşamada önceliğin yaşlı bir şahıs bulmak olduğunu için, bu önceliğine yönelmeye karar veriyorsun. İlerleyişin yaklaşık 10 dakika kadar sürdüğünde ise, üç katlı bir yapının zemin katında bulunan bir dükkanın önünde, yaşlı bir çiftin birlikte bir şeyler yaptığını görüyorsun. Bulunduğun noktadan bir süre bu yaşlı çifti gözlemlemeye başlıyorsun. Öncelikle yaşlı çiftin önünde durdukları dükkana baktığında, bu yerin pek de büyük sayılmayacak bir restoran olduğunu anlıyorsun. Ancak ilk bakıldığında bile anlaşılmayacak gibi duran restoran, daha çok geleneksel yemekler yapıyor gibi görünüyor. Zira dükkanın isminin yer aldığı bir tabela yerine “Valerin Yemekleri” ibaresi yazan bir tabelaya yer verilmesi, sanki bu çiftin emeklilik hayallerini gerçekleştirmiş gibi görünüyor. Dükkanın ne olduğuna dair yeterli izlenimini edinmenin ardından ise, bu kez tekrar çifte odaklanmaya karar veriyorsun.
Dükkanın kapısının önünde duran çift, birlikte dükkanın önünde yığılmış bir çuvalın içinden bir şeyler ayıklıyor gibi görünüyor. Bakışlarını biraz keskinleştirdiğinde, çiftin çuvalın içinde patates çıkardıklarını ve bunları büyüklüklerine göre başkaca çuvallara istiflediklerini görüyorsun. Bunu yaparken hallerinden oldukça memnun görünen yaşlı çift, sanki sonsuza kadar bu işe devam edebilir gibi görünürken, konuşmak için ideal olduklarına karar vererek adımlarını onlara doğru yönlendiriyorsun.
Yaşlı çiftin dükkanın önüne geldiğinde, her ikisinin de yüz hatlarını daha iyi görebilir hale geliyorsun. Yaşlı erkek 70’li yaşlarının başında gibi görünüyor ve 170 santim civarındaki boyu ile orantılı vücut hatları, en azından bu dönemlerinde daha adamın kendine baktığını gösteriyor. Üzerine giydiği kıyafetlerin nispeten temiz ve kaliteli görünümü aklına kazınırken, yaşlı adamın kırışık suratına rağmen gür beyaz saçlarının kafasındaki şapkasından taştığını görebiliyorsun. Gözlerini yaşlı adamdan kadına çevirdiğinde ise, kadının 60’lı yaşlarının başında ve hemen hemen adamla aynı boylarda olduğunu görüyorsun. Tıpkı yaşlı adam gibi yaşanmışlıkların getirdiği çizgilere rağmen kadının teninin hala güzel göründüğünü fark edebiliyorsun. Hatta kadının yüzündeki kırışıklıklardan kurtulması halinde 40’lı yaşlarına dahi dönebileceğini düşünmeden edemiyorsun. Kafasına bağladığı beyaz bir bez parçasının altından dökülen ve sağlıklı görünen siyah saçları, kadının da kendine oldukça iyi bakmış olduğunu sana gösteriyor. Fakat kadının üzerindeki kıyafetler, yaşlı adamınkiler kadar kaliteli ve temiz durmuyor. Kadının önüne bağlamış olduğu uzunca önlük benzeri kıyafete hafifçe göz attığında, üzerinde gördüğün küçük yemek lekeleri, kadının işi gereği bu kıyafetleri giydiğini sana anlatmaya yetiyor.
Yaşlı adam ve kadında gördüğün kıyafetler
Çiftin yanına kadar gelmenle birlikte, yaşlı adam hemen önündeki büyük çuvaldan aldığı avucundan büyük patatesi, büyük patatesleri koyduğu çuvala yerleştirdikten sonra yerinden doğrularak sana bakıyor. Yüzüne yerleştirdiği tebessümle birlikte senden gelecek sözleri beklediği belli olan adama karşı cümlelerini kurmaya başladığında, kadın halen daha çuvallardan patatesleri almaya devam ederek diğer üç çuvala koyuyor. Konuşman bittiğinde yaşlı adam hafifçe şapkasının üstünden kafasını kaşımasının ardından “Üzgünüm evlat, ancak hiç öyle bir isim duymadım.” diyor tok bir sesle. Adamın bu sözlerinden sonra başını kadına doğru çevirmesi üzerine, kadın sanki görmediği bu baş hareketini algılayarak doğruluyor ve sana bakmasıyla birlikte yaşından daha genç çıkan sesiyle “Maalesef, hiç öyle bir isim duymadım.” diyor. Yaşlı adam eşinin de verdiği olumsuz cevap ile sana dönerken “Tarihçi diyorsun ya, kütüphaneye falan uğradın mı hiç? Ya da bak şey vardı… Neydi o adamın ismi?” diyor. Bir anda kendi kendine düşünmeye başladığı anda yaşlı kadın “Julianus Junius Taenaris.” diyor. Adam neredeyse ismi kendi hatırlamış gibi sevinip karısına sağ gözünü kırpmasının ardından “Julianus Junius Taenaris… Kendisi bir tüccardır ve çok memleket gezip görmüştür. Valerin asillerinden ama dert etme, insanlara yardımcı olmayı sever.” diyor. Yaşlı adamın konuşması sonlandığında, sana yardımcı olamadığı için mahcup ama en azından yol gösterebildiğini düşündüğü için memnun bir ifade takınıyor.

