"Aptal köpek!" Sözlerini söylemiş, ama barışı sağlamakta yetersiz kalmıştı. Biraz canı sıkılmıştı. Bir yerlere varma ihtimali olan bir diyalogdan bir sürü saçma sapan şeyle uğraşması gereken bir duruma düşmüştü. Ama sızlanacak hali yoktu. Şu ya da bu senaryoyu düşünerek vakit kaybedemezdi. Gerçekliği olduğu gibi kabul edip uygun bir planla harekete devam etmeliydi. "Deri değiştirmeyen yılan ölür. Son adaptasyonu yapan kazanır. Savaşılabilecek bir sürü şey var şu alemde, ama gerçeklik bunlardan biri değil." Daha yere düşerken olan biteni tekrar gözden geçirdi. Köpeğin kafasındaki ışık önceden gördüğü zifti oluşturan yegane şeydi, yani köpek iblisin asıl silahı. Ayrıca tekrar Aludir veya insan olarak burada hasar almadığını hatırladı. Darbenin etkisiyle geriye savrulmuş olabilirdi, ama iblisin darbesi vücudunda direkt bir etki yaratmamıştı. Sırtındaki ağrı da havaya fırlayıp yere çarpmasının etkisiydi. Yine de bu darbe bir insanı öldürmeye yetecek şiddette tekrarlanabilirdi. Tehlike altında değilmiş gibi davranacak lüksü yoktu. Ibe Anu'yu bu savaşa dahil etmeden kazanmasının bir yolu yoktu. Şansına o da zift iblislerle ziyafet çekmekten etrafını göremiyordu. "Belki bu iti tekrar konuşmaya ikna etmeyi deneyebilirim..?"
Her ne kadar Xaphan kendi planlarını yapsa da diğer aktörlerin de kendi arzuları ve planları vardı. Bu aktörlerden biri olan Ibe Anu'nun arzusunun onu korumak olduğunu ise tahmin edemezdi. Belki de bir şekilde bağ kurabilmişti iblisiyle. Ibe Anu, Xaphan'ın bünyesinde iğrenme ve acıma dışında pek bir his yaratmıyordu aslında. Ama hak ettiği ve istediği de bundan fazla değildi belki de. Daha müsait bir zamanda üstünde durabileceği bir konuydu, ama şu anlık iblisiyle iletişiminde değişen bir şey olmayacaktı. "Çalışan musluğu tamir edecek değilim..." Deri değiştiren bir yılanın söyleyeceği bir şey değildi belki bu ama her şeyin de bir zamanı vardı.
Kendini toparlarken iblisler arasındaki laf atışmasını dinledi. "Bu köpek ne cins bir şey lan! Bizimki çöplükte yetişmiş gibi küfür savuruyor, köpek iyi aile çocuğu gibi hakaret ediyor. Hayır bir de hevesli hakaret etmeye... Annesi pis çocuk...." Daha önce verdiği karardan memnundu. Hizmetkarını kendisinden daha bilgili olduğu kavga dövüş konusunda serbest bırakmış, istediği sonucu elde etmişti. Tekrar aynısını yapmaması için bir sebep olmadığını düşünüyordu. Ama bu düşüncesi çok uzun sürmedi.
Duyduğu ses ve üstüne binmekte olan tonlarca ağırlıkla dona kaldı. Görebildiği kadarıyla Ibe Anu ve karşısındaki iblis de pek farklı bir durumda değildi. Hükümdar veya Agrupnia'nın varlığı gibi değildi bu iblisin varlığı. Üstüne çöken ağırlık ciğerlerindeki tüm havayı boşaltmıştı adeta, boğulduğunu hissediyordu. Gözleri havasızlıktan mı kararıyordu yoksa yeni gelen iblisin bir numarası mıydı bu emin olamıyordu. Hatta emin olmak şöyle dursun, düşünmekte zorlanıyordu. Duyularına ve hislerine hücum eden gerçeklik ona çok fazlaydı. Bir seldi bu iblis. Tüm şiddetiyle varlığına hücum ediyor, nefes almak istediği her fırsatta onu daha da boğuyordu. Akuun, böyle bir iblisti. Hükümdarı Xaphan'a bu kaderi layık görmüştü... Sağ yanağından aşağı kaymakta olan soğuk ter damlasını hissetti. Geçtiği yerde çok da soğuk olmayan, ama tüyler ürperten bir his bırakıyordu. Xaphan'ın selden kurtulmak için tutunması gereken dal, hayata açılan kapısı olabilecek tek şeydi bu his. Akuun'un kirletmediği, kendi canlılığını hissedebildiği tek his... Gözlerini kapamaya ve bu hisse odaklanmaya çalışacaktı kısa bir süreliğine. Ümidi tekrar kontrolünü eline almaktı. Belki gerçekten Akuun geleli uzun bir süre geçmişti belki de zaman algısı alt üst olmuştu, hakikate hakim değildi. Ama eğer kontrolünü eline alabilirse ne yapması gerektiğine dair kabaca bir fikir üretebilmişti. Zaten önceden de Akuunla karşılaşması ihtimaline karşı bir şeyler düşünmüştü.
Kontrolünü ele geçirebilirse sakinliğini korumaya çalışarak Akuun'a dönecek ve hafifçe kafasını eğerek onu selamlayacaktı. "Efendi Akuun..." Kafasını tekrar kaldırdığında ise "Yarattığımız huzursuzluk için kusura bakmayın beyim. Müsaadenizle..." diyecek ve Ibe Anu'yu geri çağıracaktı. Şu an ortada dikilmesinin bir anlamı yoktu. Kibarlık kisvesi altında iblisini tehlikeden kaçırabilirse Xaphan için önemli bir kazanç olacaktı. Dövüşerek bir şey kazanabilecekleri bir rakip değildi karşılarındaki, dolayısıyla Ibe Anu'nun da burada işi bitmişti. Onları buradan kurtaracak biri varsa o da Xaphan'dı. "Anüsümden içeri süzülen iblisim keyfini yerine getirir mi acaba..." Ibe Anu ortadan kaybolduktan sonra da tekrar Akuun'a hitap edecekti. "İsmim Xaphan beyim. İnsan diyarından Aclanialı bir Aludir ve Aclania hükümdarının sadık bir kuluyum. Hükümdarımın emri üzerine sizi arıyordum. Kendisi otağınızda sizinle görüşmek istediği mesajını size iletmemi emretti. Yok olup gitmenin tercihlerim arasında olduğunu sanmıyorum, ama durum açıkça gösteriyor ki benim arzularımdan ziyade sizin arzularınız kaderime yön verecek. Kudretiniz karşısında boynum kıldan incedir beyim." Sözlerinden sonra tekrar saygıyla kafasını eğecekti. Konuşurken korkusunu veya zayıflığını gizlemeyecekti. Ortada kaçınılmaz bir gerçek vardı ve bu gerçeği görmüyormuş gibi davranmak Akuunla dalga geçmekten farksız olurdu. Akuun'un merhametine kalmıştı ve tek yapabileceği kararını yaşam tarafında kullanmasını sağlamak olabilirdi.
Her ne kadar Xaphan kendi planlarını yapsa da diğer aktörlerin de kendi arzuları ve planları vardı. Bu aktörlerden biri olan Ibe Anu'nun arzusunun onu korumak olduğunu ise tahmin edemezdi. Belki de bir şekilde bağ kurabilmişti iblisiyle. Ibe Anu, Xaphan'ın bünyesinde iğrenme ve acıma dışında pek bir his yaratmıyordu aslında. Ama hak ettiği ve istediği de bundan fazla değildi belki de. Daha müsait bir zamanda üstünde durabileceği bir konuydu, ama şu anlık iblisiyle iletişiminde değişen bir şey olmayacaktı. "Çalışan musluğu tamir edecek değilim..." Deri değiştiren bir yılanın söyleyeceği bir şey değildi belki bu ama her şeyin de bir zamanı vardı.
Kendini toparlarken iblisler arasındaki laf atışmasını dinledi. "Bu köpek ne cins bir şey lan! Bizimki çöplükte yetişmiş gibi küfür savuruyor, köpek iyi aile çocuğu gibi hakaret ediyor. Hayır bir de hevesli hakaret etmeye... Annesi pis çocuk...." Daha önce verdiği karardan memnundu. Hizmetkarını kendisinden daha bilgili olduğu kavga dövüş konusunda serbest bırakmış, istediği sonucu elde etmişti. Tekrar aynısını yapmaması için bir sebep olmadığını düşünüyordu. Ama bu düşüncesi çok uzun sürmedi.
Duyduğu ses ve üstüne binmekte olan tonlarca ağırlıkla dona kaldı. Görebildiği kadarıyla Ibe Anu ve karşısındaki iblis de pek farklı bir durumda değildi. Hükümdar veya Agrupnia'nın varlığı gibi değildi bu iblisin varlığı. Üstüne çöken ağırlık ciğerlerindeki tüm havayı boşaltmıştı adeta, boğulduğunu hissediyordu. Gözleri havasızlıktan mı kararıyordu yoksa yeni gelen iblisin bir numarası mıydı bu emin olamıyordu. Hatta emin olmak şöyle dursun, düşünmekte zorlanıyordu. Duyularına ve hislerine hücum eden gerçeklik ona çok fazlaydı. Bir seldi bu iblis. Tüm şiddetiyle varlığına hücum ediyor, nefes almak istediği her fırsatta onu daha da boğuyordu. Akuun, böyle bir iblisti. Hükümdarı Xaphan'a bu kaderi layık görmüştü... Sağ yanağından aşağı kaymakta olan soğuk ter damlasını hissetti. Geçtiği yerde çok da soğuk olmayan, ama tüyler ürperten bir his bırakıyordu. Xaphan'ın selden kurtulmak için tutunması gereken dal, hayata açılan kapısı olabilecek tek şeydi bu his. Akuun'un kirletmediği, kendi canlılığını hissedebildiği tek his... Gözlerini kapamaya ve bu hisse odaklanmaya çalışacaktı kısa bir süreliğine. Ümidi tekrar kontrolünü eline almaktı. Belki gerçekten Akuun geleli uzun bir süre geçmişti belki de zaman algısı alt üst olmuştu, hakikate hakim değildi. Ama eğer kontrolünü eline alabilirse ne yapması gerektiğine dair kabaca bir fikir üretebilmişti. Zaten önceden de Akuunla karşılaşması ihtimaline karşı bir şeyler düşünmüştü.
Kontrolünü ele geçirebilirse sakinliğini korumaya çalışarak Akuun'a dönecek ve hafifçe kafasını eğerek onu selamlayacaktı. "Efendi Akuun..." Kafasını tekrar kaldırdığında ise "Yarattığımız huzursuzluk için kusura bakmayın beyim. Müsaadenizle..." diyecek ve Ibe Anu'yu geri çağıracaktı. Şu an ortada dikilmesinin bir anlamı yoktu. Kibarlık kisvesi altında iblisini tehlikeden kaçırabilirse Xaphan için önemli bir kazanç olacaktı. Dövüşerek bir şey kazanabilecekleri bir rakip değildi karşılarındaki, dolayısıyla Ibe Anu'nun da burada işi bitmişti. Onları buradan kurtaracak biri varsa o da Xaphan'dı. "Anüsümden içeri süzülen iblisim keyfini yerine getirir mi acaba..." Ibe Anu ortadan kaybolduktan sonra da tekrar Akuun'a hitap edecekti. "İsmim Xaphan beyim. İnsan diyarından Aclanialı bir Aludir ve Aclania hükümdarının sadık bir kuluyum. Hükümdarımın emri üzerine sizi arıyordum. Kendisi otağınızda sizinle görüşmek istediği mesajını size iletmemi emretti. Yok olup gitmenin tercihlerim arasında olduğunu sanmıyorum, ama durum açıkça gösteriyor ki benim arzularımdan ziyade sizin arzularınız kaderime yön verecek. Kudretiniz karşısında boynum kıldan incedir beyim." Sözlerinden sonra tekrar saygıyla kafasını eğecekti. Konuşurken korkusunu veya zayıflığını gizlemeyecekti. Ortada kaçınılmaz bir gerçek vardı ve bu gerçeği görmüyormuş gibi davranmak Akuunla dalga geçmekten farksız olurdu. Akuun'un merhametine kalmıştı ve tek yapabileceği kararını yaşam tarafında kullanmasını sağlamak olabilirdi.

