Shyrlonay ile konuşmaya başladığında anda, gözlerine dolan yaşları kontrol etmekte güçlük çektiğini görüyorsun. Özürlerini sırasıyla dile getirdiğin anda Shyrlonay’ın yüzüne düşen ifadeden, aslında özür dilenecek bir konu olmadığını anlıyorsun. Ancak Shyrlonay henüz konuşabilecek gibi de durmuyor ve bu nedenle sözlerine devam ediyorsun. Yere iyice uzanmana rağmen, Shyrlonay sanki seni kaybedecekmiş gibi hissederek üzerinden inmemekte ısrarcı görünüyor. Ancak konuşman sürdükçe Shyrlonay’ın yüzüne düşen anlamsızlık dikkatinden kaçmıyor. Anlattıklarının ve söylediklerinin onun için pek de anlaşılabilir bir yanı yok gibi görünüyor. Konuşmanın son demine geldiğinde, yüzüne düşen tebessümü büyük bir sıcaklıkla kucaklayan Shyrlonay, hala daha süzülmeye devam eden gözyaşlarıyla seni dinliyor. Bu noktada sorularını sıralamaya başladığın anda ise, Shyrlonay sen sordukça düşünceli bir tavra giriyor.
Konuşmanın sonlanmasının üzerinden birkaç saniye geçtikten sonra Shyrlonay derin bir nefes alıyor, yüzüne ciddi bir ifade takınıyor ve kaşlarını da biraz çatarak gözlerinin içine bakıyor. Kendisinin dinlenildiğinden emin olmasından sonra ise Shyrlonay “Zen, bir daha sakın benden özür dileme! Biz birbirimize söz verdik ve bu sözü tutmak için yaşayacağız. Senin de benim de yapacağım her şeyi bu sözler hatırına. Bu yüzden Zen, eğer sonunda ben öleceksem, bu senin hatandan değil benim yetersizliğimden kaynaklanıyordur. Çünkü burada seni koruması gereken benim ve ben seni koruyamadım! Hem ölmüşüm hem de sen ölmüşsün… Bu da benim zavallı bir ejderha olduğumu gösteriyor. O yüzden Zen, esas ben senden özür dilerim.” diyor. Cümlelerinin sonunda başını hafifçe öne eğse de, hemen kaldıran Shyrlonay sanki araya girmeni ve bu özür faslının üstüne başka bir şey söylemeni istemiyor gibi “Sorularına gelince…” diyerek tekrar konuşmaya başlıyor. Bu noktada bakışları biraz dalgınlaşan Shyrlonay “Açıkçası en son kafamın koptuğunu hissettim, sonrası ben de tamamen karanlık. Sende olduğu gibi bir kadın veya başka biri gelmedi yanıma… O andan, yani ölmemden sonra, hiçbir şey yok. Ve gözlerim açıldığında, bir anda üstüme kapaklanmış bir şekilde seni gördüm. Ölüp ölmediğini birkaç kez yokladım ve kalbin atıyordu. Bedenin sapasağlamdı ve ben sadece bayılmış olduğunu düşündüm.” diyor. Bu sözlerinden sonra bakışları biraz daha dalgınlaşan Shyrlonay “İsmimin bir anlamı var elbette… Ancak bunun ne anlama geldiği konusunda emin değilim. İblis diyarında konuştuğumda, ismimle ilgili çeşitli şeyler söylendi. “Ağlak Ejderha”, “Sümüklü” ve “Korkak Bebek” gibi pek de hoş olmayan şeylerdi bunlar.” diyor. Bu konuda bildiği bir şey daha varmış gibi duran Shyrlonay derin bir nefes aldıktan sonra “Esasen bunu sana söylemem çok doğru değil, yani biz ejderhalar açısından…” diyor. Bu sözlerinden sonra tereddüt halini sürdüren Shyrlonay birkaç kez nefes alıp verdikten sonra “Sen dostumsun ve bunu sana söylemeliyim!” diyerek kendini cesaretlendiriyor. En sonunda bakışlarını sana diktiğinde “Kadim Ejderha’yı bulabilirsek, ismimin anlamını bildiğine eminim. Onu aramıştım ama hiçbir şekilde kendisine ulaşabilmem mümkün olmadı. Gerçi öyle bir ejderha var mı, onu bile bildiğim söylenemez.” diyor cümlelerinin sonuna doğru hevesi kırılır gibi.
Shyrlonay bu sözlerinden sonra biraz soluklanıyor ve artık kurumuş gözlerinden akan son birkaç damla yaşı yanaklarından silmesinin ardından “Şu intikam işine gelirsek… O gördüğün kadın… Kimdi bilmiyorum ama sana, senin için karanlığın olmadığını söylemiş. Eğer sen gerçekten bir ışıksan Zen, o zaman zaten en güçlü olarak o ışığı yayabiliriz. Bunun için ayrıca bir intikam peşinde koşmaya gerek olmadığını düşünüyorum.” diyor. Bu sözlerinden sonra bakışları biraz dalgınlaşan ve gözlerine değil de göğsün hizasına bakmaya başlayan Shyrlonay “Yani Zen, bence ilk sözümüze sadık kalmalıyız. Tabi sen de uygun görürsen.” diyerek konuşmasını sonlandırıyor.
Konuşmanın sonlanmasının üzerinden birkaç saniye geçtikten sonra Shyrlonay derin bir nefes alıyor, yüzüne ciddi bir ifade takınıyor ve kaşlarını da biraz çatarak gözlerinin içine bakıyor. Kendisinin dinlenildiğinden emin olmasından sonra ise Shyrlonay “Zen, bir daha sakın benden özür dileme! Biz birbirimize söz verdik ve bu sözü tutmak için yaşayacağız. Senin de benim de yapacağım her şeyi bu sözler hatırına. Bu yüzden Zen, eğer sonunda ben öleceksem, bu senin hatandan değil benim yetersizliğimden kaynaklanıyordur. Çünkü burada seni koruması gereken benim ve ben seni koruyamadım! Hem ölmüşüm hem de sen ölmüşsün… Bu da benim zavallı bir ejderha olduğumu gösteriyor. O yüzden Zen, esas ben senden özür dilerim.” diyor. Cümlelerinin sonunda başını hafifçe öne eğse de, hemen kaldıran Shyrlonay sanki araya girmeni ve bu özür faslının üstüne başka bir şey söylemeni istemiyor gibi “Sorularına gelince…” diyerek tekrar konuşmaya başlıyor. Bu noktada bakışları biraz dalgınlaşan Shyrlonay “Açıkçası en son kafamın koptuğunu hissettim, sonrası ben de tamamen karanlık. Sende olduğu gibi bir kadın veya başka biri gelmedi yanıma… O andan, yani ölmemden sonra, hiçbir şey yok. Ve gözlerim açıldığında, bir anda üstüme kapaklanmış bir şekilde seni gördüm. Ölüp ölmediğini birkaç kez yokladım ve kalbin atıyordu. Bedenin sapasağlamdı ve ben sadece bayılmış olduğunu düşündüm.” diyor. Bu sözlerinden sonra bakışları biraz daha dalgınlaşan Shyrlonay “İsmimin bir anlamı var elbette… Ancak bunun ne anlama geldiği konusunda emin değilim. İblis diyarında konuştuğumda, ismimle ilgili çeşitli şeyler söylendi. “Ağlak Ejderha”, “Sümüklü” ve “Korkak Bebek” gibi pek de hoş olmayan şeylerdi bunlar.” diyor. Bu konuda bildiği bir şey daha varmış gibi duran Shyrlonay derin bir nefes aldıktan sonra “Esasen bunu sana söylemem çok doğru değil, yani biz ejderhalar açısından…” diyor. Bu sözlerinden sonra tereddüt halini sürdüren Shyrlonay birkaç kez nefes alıp verdikten sonra “Sen dostumsun ve bunu sana söylemeliyim!” diyerek kendini cesaretlendiriyor. En sonunda bakışlarını sana diktiğinde “Kadim Ejderha’yı bulabilirsek, ismimin anlamını bildiğine eminim. Onu aramıştım ama hiçbir şekilde kendisine ulaşabilmem mümkün olmadı. Gerçi öyle bir ejderha var mı, onu bile bildiğim söylenemez.” diyor cümlelerinin sonuna doğru hevesi kırılır gibi.
Shyrlonay bu sözlerinden sonra biraz soluklanıyor ve artık kurumuş gözlerinden akan son birkaç damla yaşı yanaklarından silmesinin ardından “Şu intikam işine gelirsek… O gördüğün kadın… Kimdi bilmiyorum ama sana, senin için karanlığın olmadığını söylemiş. Eğer sen gerçekten bir ışıksan Zen, o zaman zaten en güçlü olarak o ışığı yayabiliriz. Bunun için ayrıca bir intikam peşinde koşmaya gerek olmadığını düşünüyorum.” diyor. Bu sözlerinden sonra bakışları biraz dalgınlaşan ve gözlerine değil de göğsün hizasına bakmaya başlayan Shyrlonay “Yani Zen, bence ilk sözümüze sadık kalmalıyız. Tabi sen de uygun görürsen.” diyerek konuşmasını sonlandırıyor.





