Sözlerini söylemeye başladığın andan itibaren Eletha’nın dalgınlaşan ve suladığı çiçeğe takılı kalan gözleri, onun iç dünyasında neler yaşadığına dair sana pek bir ipucu vermiyor. Bu dalgınlık hali ve durgunluğu, bu ana kadar tanıdığın Eletha’dan bir hayli uzak bir görüntü sergiliyor. Ancak buna rağmen, bir şekilde Eletha’nın halen daha tüm hiçliği içerisinde varlığını hissedebiliyorsun. Varlığın yokluğu ve yokluğun varlığı gibi nefes alıp veren Eletha, cümlelerin sonlandığında gözlerini takılı kaldığı çiçekten ayırmadan“Dost mu?”diyor. Sorusunun arkasına hasret duyduğu bir hissi küçümseyen bir tıslama ekleyen Eletha bakışlarını yavaşça sana döndürüyor. Yüzündeki ağlayan gülümsemeyi belki de ömründe ilk kez birine gösteriyor. Hiçbir ıslaklık belirmese bile, tebessümüyle kıvrılan dudaklarının kenarlarından dökülen yaşları görebiliyorsun.
Eletha’nın birkaç saniyelik sessizliği, haddinden fazla uzun bir süre kendini hissettirmesinin ardından Eletha“Hepimizin bir yazgısı var ya Diniel… Benimki de kimsesizlik! Bu koca ülkeye, dünyaya ve hatta iblis diyarına bile hükmediyorum.”diyor. Ardından bakışlarını kaçamak bir şekilde çiçeklere gönderen ve sonra tekrar sende toplayan Eletha“Ama görüyorsun ya, tüm sahip olabildiğim bu çiçeklerden ibaret.”diyor. Eletha’nın sözleri her ne kadar kasvetli de gelse kulağına, Eletha’nın tavırlarında hiçbir üzüntü veya mutsuzluk hissetmiyorsun. Öğrenilmiş çaresizlik veya kabul edilmiş bir yazgı diyebileceğin bu his karşısında, sadece Eletha’nın konuşmasına devam etmesini istiyorsun. Eletha da bu isteğine cevap olarak“Belki üste geçirdiğin vakitte öğrenmişsindir, ancak Hükümdarlar birbirlerinin soyundan gelmezler. Yani en azından Yüce Atam Ariuk’un çocukları Aludir olamadığı için, ondan sonra gelenlerin hiçbiri aynı soydan gelmedi. Fakat Aclania’da her zaman bir varis vardı ve bu varis özenle seçiliyordu.”diyor. Konuyu nereye bağlayacağını merakla beklediğin Eletha hafif bir nefes alıp verdikten sonra“Yüce Atam Lar “Arrun” Mara, kadim ve sonsuz ömrü içerisinde kendisine iki varis adayı bulmuştu. Bunlardan biri, Valerinden olan Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’ydı. Diğeri ise, o güne kadar adı sanı bile pek bilinmeyen kuzey topraklarında bulunan Staidava köyünden olan Semiyazah isimli bir kadındı. İblis diyarına girmelerinden sonra onların artık bizler gibi bir geçmişi yoktu. Yüce Atam Lar “Arrun” Mara, aynı yaşta olan Yüce Atam Herius “Arasir” Vala ile Semiyazah’ı sarayına aldı ve onları bizzat eğitti. İkisi de kudretlilerden kudretli, bilgelerden bilge, merhametlilerden merhametliydi. Ve bu iki çocuk, birlikte yediler, birlikte öğrendiler, birlikte uyudular. Yani anlayacağın, birlikte doğup birlikte büyüdüler. Ancak onları bekleyen Hükümdarlık da olsa, ikisi de insandı… Ve ikisi de insanlıklarına yenildiler. Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, en iyi ve tek dostu olan Semiyazah’a aşık oldu. Onu aşkı öyle güçlüydü ki, Yüce Atam Lar “Arrun” Mara’ya çıkarak, varis olmaktan feragat ettiğini ve tahta Semiyazah’ın oturmasını arzuladığını söyledi. Aslına bakarsan, denilen odur ki Semiyazah gerçekten de Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’dan kudretliydi…”diyor. Adeta geçmişteki gizli bir öyküyü adeta yaşayarak anlatan Eletha bu anda hafifçe bir nefes molası veriyor.
Birkaç saniyelik sessizliğin ardından Eletha, gözlerine düşen hüzünlü bir kederle“Yüce Atam Lar “Arrun” Mara, Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’nın bu istediğini hiçbir zaman anlayamadı. Ancak Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, ta o zamanlarda yaşanacakları biliyordu ve bu yüzden tahtta olmak istememişti. Çünkü, o zamanlar tahta bir kadının oturması fikrine hiç kimse sıcak bakmayacaktı. Bununla birlikte, Semiyazah bir Kuzeyliydi ve böyle bir durumda Kuzeylilerin söz sahibi olacağını düşündüler. Cahillik…”diyor. Cümlesinin sonundaki kelimelerini adeta ağzından tükürürcesine çıkaran Eletha“O zamanlarda Aludirlerin geçmişleri bir heyet tarafından hazırlanan parşömenlere yazılır ve mühürlenirdi. Bir Aludirin geçmişini birden fazla kişi bilirdi ve arzu ettiklerinde bu bilgilere tekrar erişebilirlerdi. Neyse… Yüce Atam Herius “Arasir” Vala büyüdükçe, aşkı da büyüdü. Herkes onun yeni Hükümdar olacağını konuşmaya başlamıştı. Semiyazah ise bu duruma aldırış dahi etmiyordu. Çünkü itiraf etmese de Semiyazah da Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’ya aşıktı.”diyor. Yitik bir aşk hikayesinin yarattığı romantizmin altında kalan Eletha, dudağındaki buruk tebessümünü yavaşça silerken“Ve o gün geldi… Yüce Atam Lar “Arrun” Mara’nın sonsuzluğa kavuşmasının ardından, Yüce Atam Herius “Arasir” Vala yeni Hükümdar ilan edildi. Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, ilk iş olarak Semiyazah ile evlenmek istiyordu ve Semiyazah’ın da bu teklifi kabul edeceğini düşünüyordu. Böylece en azından tahtı onunla paylaşabilecekti. Ne var ki, tarihe karışan heyet bu evliliği Semiyazah’ın kökenleri nedeniyle kabul etmedi. Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’nın Valerinli bir asil ile evlenmesi gerektiğini söylediler. Bu zamana kadar her şeyi kabullenen Semiyazah ise insanlığına yenik düştü ve sarayı terk etme kararı aldı. Bir şekilde kökenini öğrenmesiyle birlikte, bir gece saraydan gitti ve kayıplara karıştı.”diyor. Eletha’nın anlattığı hikayeyle birlikte giderek yüzü daha hüzünlü hale geliyor ve birkaç saniyelik nefeslenmenin ardından Eletha“Semiyazah’ın gidişi bir ihanet olarak adlandırıldı. Yüce Atam Herius “Arasir” Vala defalarca kez Semiyazah’a ulaşmaya çalıştı. Ancak bu hiçbir zaman gerçekleşmedi. Her şeye muktedir olan Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, hiçbir şekilde Semiyazah’a ulaşamadı. Semiyazah ise, sadece doğduğu topraklara dönüp, orada sıradan bir insanmış gibi yaşamak istiyordu. Fakat halk, tahtın kendisine verilmesi gerektiği halde Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’ya verilmesine öfkeliydi. Bu yüzden sürekli Semiyazah’ı kışkırttılar ve sonunda, Yüce Atam Herius “Arasir” Vala’nın Semiyazah’ın ve onu destekleyenlerin katlini buyuran bir ferman hazırladılar. Semiyazah bunu gördüğü anda, tüm geçmişini ve aşkını bir kenara attı. Semiyazah belki de daha kudretli ve güçlüydü, ancak daha insandı. Oysa Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, tahta çıkması halinde böylesine bir iç savaşın çıkacağını öngörerek, daha böylesine bir tohum toprağa düşmeden varis olmaktan feragat etmeye çalışmış, ama bu kabul görmemişti.”diyor. Bu noktada içini kaplayan kasveti derin bir nefesle veren Eletha, bakışlarını bir kez daha çiçeklerine çevirerek sessizliğe gömülüyor.
İçindeki kasırgaları birkaç saniye içinde dindirebilen Eletha başını bir kez daha sana doğru çevirdiğinde“Sonunda korkulan oldu ve Yüce Atam Herius “Arasir” Vala ordusuyla birlikte Staidava’nın üzerine yürüdü. Orada ortaya çıkan ve giderek yayılması muhtemel isyanı bastırmak için tek isteği Semiyazah’ın kendisiyle tekrar saraya dönmesiydi. Staidava’ya vardığında, heyetin tüm itirazlarına rağmen Semiyazah’a bu arzusunu ve onunla evlenmek istediğini bir kez daha dile getirdi. Ancak bunun karşılığında kendisiyle alay edildi ve küçük düşürüldü. Artık başka çare kalmamıştı ve Yüce Atam Herius “Arasir” Vala, uğruna gururunu ardında bıraktığı, kibrine yenik düşen Semiyazah’ı kendi elleriyle öldürdü. Yüce Atam Herius “Arasir” Vala tekrar Valerin’e döndüğünde ise, tüm heyeti kılıçtan geçirip Aludirlerin geçmişinin tutulduğu kaynakları yaktı!”diyor.
Hikayesini bu noktada bitiren Eletha hüzne boğulan sessizliğini birkaç yutkunmayla gömmesinin ardından“Bu basit bir aşk hikayesi değil aslında Diniel. Bir hükümdarın hayatı. Benim ne bir dostum olabilir ne de bir sevdiğim. Ben hükmetmek için seçilmiş biriyim ve hükmüme insani duygularım dokunamaz.”diyor. Fakat hemen ardından yüzüne kocaman bir tebessüm yerleştirirken“Ancak bir insan olduğum için kendimi bu duygulardan arındırmam da mümkün değil. Birini sevsem veya birinden nefret etsem bile, bunu dile getiremem. İçime gömerek yaşamak zorundayım. Anlatabiliyor muyum?”diyerek uzun konuşmasını sonlandırıyor.