Uyanış (Dina)

User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

15 Mar 2023, 10:35

Karanlığın sır dolu perdesini çekiştirerek adımlarını sıralamıştı. Merakının yarattığı derin coşkuyu tekrardan sinesinde hissediyordu. Çenesi bir yandan heyecanla kasılırken, diğer yandan havaya karıştırmak istemediği mağrur ve stabil duruşu bozmamak için çaba sarfediyordu. Nitekim hem zihni, hem de bedeni bu değişime daha kolay adapte olmuştu. Kendini tehlikede hissetmiyor, keskin burnu bir tehlike kokusu almıyordu. Gyugnal ise aynı hareketleri sıralamış, tekrar zift rengi dumanları saçarak sanki açtığı kapıyı kilitlemişti. Açıkcası Dina ne yaptığını bilmiyordu. Öğrenmek istiyordu.

Gyugnal söylediklerine pek bir yanıt vermemişti. Onunla işinin daha uzun olmaması için duacıydı. Bir yandan da karşısındaki heyulanın ona bayılmadığını ve bir an önce kurtulmak istediğini seziyordu. Tüm sözlerini umarsız, isteksiz ve de peşinden atlı koştururcasına sarfetmişti. Aldığı derin nefesle çok minik duraksamalar yaparak, cümleler arasında belli belirsiz geçişlerle; birisinin anlamasının ve aklında tutmasının neredeyse imkansız olacağı bir biçimde konuşmuştu. Dina ilk iki kelimeyi duyduktan sonra gözlerini kısmış, zihninin boş levhasına çivileri çakmaya başlamıştı. Bilerek her kelimeyi unutmamak için özel bir çaba harcıyordu. Sanki her kelime birer paslı çiviydi. Her çiviyi çakıyordu kireçli duvarlara. Basit bir hayatta kalma içgüdüsünü taklit ediyordu oysa.

Duydukları ne onu çok şaşırtmış, ne de umursamaz bir tavuğa çevirmişti. Neticede iblisleri görmüş, Aludir denen bu insanların da neler yapabildiklerine şahit olmuştu. Açıkcası iğrenç bir sürüngen ile arasında garip bir bağ da oluşmuştu. Girdiği bu yolda, sindirmesi gerekenleri daha kısa sürede sindirmek esasen bu zorlu yolculuğun en gerekli parçası gibiydi. Adına Qen denen bu enerjiyi açıklayan Gyugnal, iblislerle insanların birbirlerine bu sayede zarar veremediklerinden bahsetmişti. Komut denen şey aradaki kontratın, paktın bir ileri aşaması olmalıydı. Eyleme geçmek, kullanmak, aksiyon almak. Adına ne derse desin, beceremeyeceği bir şey gibi durmuyordu. Dina elbet bunu tek taraflı varsaymıştı. Karşısındaki vahşi salak istemezse, hiç bir şey yapamayacağının bilincindeydi. Komut mevzusu aklına bu kadar takıldığına göre daha önce duyduğu tek komutu hatırlamalı, bir varsayımda bulunmalıydı. Azuldir'in 'Parla, Maeve.' diyişinden başka bir komut duymamıştı şimdiye kadar. Taklit etmek istemiyordu fakat onun iblisi, pek şirindi. Yüksek ihtimal başlarda onu sevmese bile ona zarar vermek veya yemek istememiştir. Bu onun için kolay olmuş olmalı. Çiçekli böcekli bir komut, iyilik saçan ve güven aşılayan bir söz. Bunu yaratmak çok daha basit. Fakat bir yerde Vybukh'un iğrenç ve vahşi doğası Dina'nın kaosu ve heyecanı arzulayan benliği ile karşılaştırıldığında garip bir şekilde uyumluydu. Bir orta yol bulmak için ekstra kasmak yerine, hislerine odaklanmalıydı. Daha öncesinde Azuldir'in dediği gibi. Kendisi olmalıydı. Düşünmeliydi. Düşüncenin kutsallığı, saflığı ve benliğine dönüşünü sağlaması; onu kurtarabilirdi.

"Vybukh. İsmin buydu. Değil mi? Sana isminle sesleneceğim artık. Söyleyeceklerim var. Canlanmanı sağlayacak bir şey." Gözlerini hafifçe kısmış, daha önceleri seslendiği gibi seslenmişti iblise. Onu duyup duyamadığından emin değildi. Ona güvenmiyordu ve onu yemek istiyordu. Böyle bir durumda bir iblise güven aşılamaya çalışmak ya da fikrini değiştirmeye çalışmanın çok mümkün olmadığının bilincindeydi. Artık ona ucube diye seslenmekten vazgeçmeliydi. Öyle olmadığı için değil, ismini kullanmak zorundaydı.

Düşündü. Yemek istiyordu, ısırmak istiyordu. Onun vahşi doğasını tetikleyecek bir şey bulmalıydı. Onu uyandıracak şey bu olmalıydı. Aralarında hiç bir dostluk ve duygu yoktu. Bu nedenle aklına başka bir çağrışım gelmiyordu. Onu çağırmak için adını, uyandırmak için ise vahşetini kullanmak zorundaydı. Kısılmış gözlerini hafifçe aralayarak karşısında dikilen Gyugnal'a baktı. Onun ne düşündüğü pek de önemli değildi lakin, bir kaç denemeden sonra belki biraz daha tüyo verebilirdi. Ancak deneyecekti. Bir yerden başlamak istiyordu. İlk denemesini yapmak üzere, zihninin derin kuyusuna bir taş attı.

"Parçala, Vybukh."
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

17 Mar 2023, 16:24

Vybukh’un ismini zikrettiğin anda, adeta karanlık bir çukurun içine çekilmiş gibi hissediyorsun kendini. Hissiz ve her şeyden izole bir karanlığın içinde, tek başına karanlığın yaratıcısını arıyor gözlerin. Ancak kendinden başka herhangi bir varlık veya cismin var olmadığı bu karanlık, iblis diyarını anımsatıyor sana. Orada yaşadıkların birer fotoğraf karesinden ibaret bile olsa tekrar gözlerinin önünde canlanıyor. İçinde sığdıramadığın benliğini bir an önce kusmak istiyorsun uzuvlarından. Ancak ilginç bir şekilde, bu kez var olduğun karanlık ne anlama geldiğini bilemesen bile sana ıssız ve korkutucu gelmiyor. Tüm bunların aksine bu karanlık, sanki aidiyetini sunduğun bir boyut gibi beliriyor.

Karanlığın içerisinde gözlerin en ufak bir kıpırdanmayı fark etmeyi arzuluyor. Zira zihninde yankılanan kelimelerinin bu karanlığın içinde savrulduğunu bilebiliyor, bir şekilde. Bu durumda, beklentin kelimelerinin muhatabının kendini var etmesi oluyor ve bu hisle aklından gelen komutu karanlığı titretmesi için zikrediyorsun. Ne var ki karanlık, kendinden ödün vermekten uzak bir şekilde, katranını arttırmaya çalışıyor sadece. İsmi Vybukh olan iblisin ise, bu diyarda şimdilik meçhul olduğunu düşünemeye başlıyorsun sessizlik damarlarına hücum ederken.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

19 Mar 2023, 18:12

Kapkara bir oda, tekrardan. Siyahın koyu perdesi bu odanın her köşesine çekilmişti sanki. Zamandan bihaber, saniyelerin akmadığı bir noktada yıllara direnme gayretinin ve sabrının toplandığı bedeniyle kalakalmıştı. Zihni durgun suların önünde bir set gibiydi. Hala direniyordu. Zira gözleri karanlığa çoktan alışmıştı. Koku ona her zamankinden daha normal geliyordu şimdi. Bedeni, tanıdık bir hissi anımsar gibiydi. Tanıdık tepkiler, kasılmalar ve heyecan. Heyecanın zerresi eksilmiyordu. Keyfi yerindeydi.

Eski kitaplardan fırlamış, mızrakların saplı olduğu bir alanı düşündü. Kanlar içinde yatan bedenler geldi aklına. Kuzgunlar ziyafetini çekmek üzere afiyetteydi. Bekliyordu. Şimdi kanın kokusunu anımsamıyordu oysa. Bekleyiş onun için bir hezimet gibiydi. Anlam veremediği şeylerden biri de buydu. İblis diyarı. Anlam veremiyordu. Olan her şey kendi iradesi dışında gerçekleşmiş. Bir halis görmemişti. İradesinin gerçekliğine nazaran bedeni ve zihni ne kadar küçük, ne kadar da güçsüzdü böyle. Bilgiden yoksun zihni, kuvvetten mahrum kolları ile çabasız, yitik bir hiçti.

Bu hisler onu kötü hissettirmemişti lakin. Normal şartlarda süzülürdü bir yaş, ahenk içinde teninden aşağı doğru. O bunu bilirdi. Hiç de kötü hissetmemişti oysa.

Tekrar taradı karanlığı zümrüt gözleri. Parlak yeşil bir deniz feneriydi şimdi. Sımsıkı gerdiği kolları, karanlıkta sallanan ve bir et parçasına çarpmayı arzulayan uzuvları... Bir belirti arıyordu. Bir yaşam, nefes, öfke, sevinç, açlık. Dahası; başarıp başaramadığını merak ediyordu. Karanlık yutmuştu. Sözleri anlamını yitirmişti şimdilik. Yankısı devam ediyor muydu? Yoksa hiçlikte emilmiş, gitmişler miydi? Bekliyordu. Kendisini her ne kadar anlamsız bekleyişlere sokmayı sevmese de, bir şeyleri nedensizce doğru yaptığı hissine kapılıyordu. Doğru yaptığını hissetmekle kalmıyor, biliyordu; bir şekilde. Lakin, eksik yapmış olma ihtimali ona dayanılmaz geliyordu. Bu durumda, neyi unuttuğunu düşünmeliydi. Düşündükçe benliğine daha çok çekilecek; hislerinin derinine inecekti. Bu ise onun sabrını zorluyordu. Oysa beklemek o kadar da sinir bozucu değildi. Vybukh burada yoktu. Ondan bir yaşam belirtisi alana kadar, devam etmeli diye düşündü. Belki de yanıt verecekti. Yöntemini değiştirmektense, biraz zorlamayı tercih etmeliydi.

"Özgür olmadığını mı düşünüyorsun? Ya da üzgün müsün? Sonuçta benim gibi minik bir kız... Sana boyun eğdirdi diye mi küskünsün?" Gülümsedi. Sadece hissettiği, beşer beden ile değil; zihninde gülümseyen ve otuz iki dişini mihraba germiş; ışıl ışıl parlatan bir suret olmuştu. Karanlık odalarda çığlıklarının yankılandığı, sinir bozucu bir kabus gibiydi. Kahkahayı basmak istedi ama izlediği yol bu değildi. Şimdilik.

"Olsun. Her şeyin bir ilki vardır. Sana yanıldığını kanıtlayabilirim. Ben.. Diğer insanlar gibi değillim. Onlardan da değilim." Sözlerinin ciddiyeti bu noktada artmış gibiydi. Biraz daha tok, biraz daha içten.

"İnsanlar ya da iblisler. Benim düşmanım değiller. Aynı zamanda dostum da. Hangisi karşımda durursa, hangisi yoluma çıkarsa; parçalarım. Her birini." Duraksadı. Neden? Tüm bunları yapmak için sebebi neydi ki? Her şey yarıda kalmış gibiydi. Aynı zamanda her şey yeniden başlamıştı. Uyandığından beri her güldüğünde, her heyecanlandığında aradığı bir şey vardı. Neden buradaydı? İçten içe sorduğu şey de buydu. Her soru tek bir kapıya çıkıyordu. O büyüye adım attığında hissetmişti. Arzuluyordu. Her şeyi. Bulabilirdi belki, becerebilirdi. O diyara hükmedebilirdi. Uyandığı andan itibaren bunu biliyordu. Gülümsemesi yarıda kesilmiş gibiydi. Derin bir nefes aldı. Es verdi karanlık orkestraya.

"Peki ya senin düşmanın kim? Eğer benim gibi hissediyorsan, çağrıma kulak ver.Yak ve yık, Vybukh!"
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

25 Mar 2023, 12:01

Sözlerin tamamlandığı anda, karanlığın tam ortasından vahşi bir havanın doğmaya başladığını hissediyorsun. İnsanın içini titretecek türden olan bu vahşilik, anbean tüm karanlığı sindirmek ister gibi yayılmaya başlıyor. Gözlerin, bir an için bile olsa bu vahşiliğin kaynağını aramaya başlıyor. Ancak bunu yaparken ne vahşetin getirdiği dehşet ne de bunun içine yok olup gitmek aklının ucundan geçiyor. Ağzından çıkan cümlelerinin yansıması birden çok kez kulağına çalınmaya başlamışken, giderek Vybukh isminin artık sadece bir yansıdan ibaret olmadığını hissetmeye başlıyorsun. Karanlığa dolan vahşi havanın rüzgarda salınırken çıkardığı ses Vybukh’a dönüşmüş bir haldeyken, bu havanın sana zarar vermesinin imkansız olduğunu algılamaya başlıyorsun. Nitekim karanlık, yeşil bir kızıllık sonunda dile geliyor ve “Öncesinde iştahıma kapılıp sana yanıt vermiştim benim leziz aperatifim!” diyor. Dalgalanmaların arasında beliren iştahıyla kendini belli eden Vybukh’u henüz fiziken göremiyor olsan bile, bu sözlerin ona ait olduğunu bilmek yüzünde hafif de olsa bir tebessüm yaratıyor. Ancak Vybukh “Sana daha önce bir basamak olduğunu da söylemiştim, unuttun mu? Şimdi o merdiveni çıkma zamanı!” diyor. Bu sözleriyle birlikte karanlığın içindeki dalgalanma daha da yoğunlaşmaya başlıyor. Tek bir noktaya toplanmaya başlayan vahşet havası, beraberinde getirdiği kan kokusuyla bütünleşirken, içten içe hedefte olduğunu anlayabiliyorsun. Yoğunlaşan havanın baskısı omuzlarına ve ciğerlerine dolarken, Vybukh “Yemek zamanı!” diyor ve yoğunlaşan hava bir an önce seni sindirmek istercesine üzerine doğru gelmeye başlıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

25 Mar 2023, 16:33

Hava değişiyordu. Aldığı nefes ciğerlerine inerken aldığı yolu hınçla çiziyordu sanki. Git gide daha da vahşi, daha da ilkel bir tabiata teslim ediyordu kendini bu çile. Dina için bir ikna ediciliği yahut cezbediciliği yoktu bunun. Hala hoşnut değildi. Bu kadar ilkel, bu kadar ezik bir ucubenin yardıma muhtaç olması ve bunun için uğraş vermesi de ilginçti. Onu sevmek zorunda değildi ancak bir şekilde kabullenmeliydi. Ona saygı duyabileceği hiç mi bir şeyi yoktu bu rezilin?

Fırtına bulutlarını andıran hava, gemiyi bir o yana bir bu yana sallayan bir vahşi yele dönüşmüştü şimdi. Dina'nın bedeninde titremeyen hiç bir nokta olmamasına karşın gözleri karşısına net ve sert bakışlarla dalmaktaydı. Bakışlarını bir an bile titretirse, bir an bile ayırırsa, bir şekilde odağını yitireceğini düşünüyordu. Lakin söyleyebileceği, söylemek istediği tüm laflar boşa giderdi. Ödün vermeyeceği tek şey buydu. Cesaret ve kararlılık. Bu yüzden gözü karaydı işte. Kendisine olan sevgisinden, saygısından. Bu uğurda çok fazla şeyi feda edebileceği gibi, hiç bir şeyi feda etmeden yok oluşu seçebilirdi. Böylesine bir yok oluş için yapacağı blöfler bir noktada kendi zihni için bile kandırıcıydı.Hissettiği tam olarak buydu az önce. Yok oluş. Buhranın içerisinde sıkışmıştı. Minik bir kumbaradaydı, bir madeni paraydı. O yana bu yana sallanıyordu, karanlıktaydı. Çıkan sesin düzensizliği, karanlığın sonsuzluğu; sıkıştığı hapis kırılmadan, kubbesi yırtılmadan kurtuluşunun olmayacağını biliyordu. Bu nedenle ölümü, beşerliği, hayatı ve hiçliği değil. Yok oluşu her zaman deneyimleyebiliyordu. Çünkü ne yaşıyorsa kendi içinde yaşıyordu. Kendi içindeki bu hapishane, bu vahşi ahmaklık ona bir deli gömleği gibi geliyordu. Bu... Muazzamdı.

Kan kırmızı dudaklarını, pembe parlak diliyle yaladı. Karşısındaki vahşi ucubeye baktı. Belertti gözlerini.

"Kes palavrayı." İlk cümlesiydi. Sertti. Bu kadarının yeterli olmayacağını biliyordu. Nasıl olsa bu aç ucube durmazdı. Belki gerçekten de onu yiyebileceğini düşünmüştü, belki de sindireceğini. Evet, söylediği buydu. Onu dişleriyle yiyemezse, korkuyla sindirirdi. Lakin Dina için bir hiçti bu tehdit. Yok olmaktan, toza dönmekten ve tarihe karışmaktan korkmuyordu. Çünkü bir kere ölmüştü. Bir daha ölse bile, tekrar doğmayacağının bir garantisi yoktu. Kumarı bu yüzden seviyordu. Ona sonsuz ihtimaller veren, güzide bir hediye.

"Bana 'gerçekten' zarar veremeyeceğini ikimiz de biliyoruz. Hmm... Korkutamazsın da. Otur o yüzden, söyleyeceklerimi dinle."

Ucubenin üstünlüğünü elinden almalıydı. Bir canavar, bir iblis olduğunun pekala farkındaydı ve zavallı korkak kızın üzerine oynuyordu. Belki bundan keyif alıyor, belki Dina'yı korkutarak girdiği ruh halini bir bütün olarak eğlence aracı olarak görüyordu. O nedenle Dina ne derse desin davranışlarını değiştirmeyebilirdi de. Ancak bir kulağının Dina'da her daim olacağını bilmek, sözlerinin devamı için elzemdi. Dikilmeye devam ediyordu. Gözlerini aynı noktada, üzerine gelen çılgınlığa doğrultup bakmaya aynen devam ediyordu.

"Ne diyorsam yapacaksın. Senden ne istiyorsam. Ben de karnını doyuracağım. Anlaşma bu."
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

27 Mar 2023, 16:27

Her bir zerreni işgal etmeyi amaç tutmuş yoğun hava, ağzından çıkan sert iki kelimeyle duruluyor. Bu ansız durgunluk, üstünlüğü ele alman olarak yorumlansa bile, buna şimdiden karar vermenin yersiz olacağını da aklından çıkarmıyorsun. Ne var ki, kendine emin tavrını sürdürmenin en iyi anahtar olacağı inancıyla cümlelerine devam ediyorsun. Konuştuğun süre zarfında etkisine alıştığın hava, konuşman bittiği anda tekrar dalgalanmaya başlıyor. Ancak bu kez sağa sola düzensiz bir savruluş gibi hissettiğin baskı, esasen Vybukh’un çıkmazını gösteriyor sana. Dalgalanma birkaç saniye daha düzensizliğini korumasının ardından tekrar dingin bir hale gelirken, Vybukh’un sesi bir kez daha esmeye başlıyor. “Sana ‘gerçekten’ zarar veremem?” diyerek söze giren Vybukh “Sen ‘gerçekten’ buna mı inanıyorsun?” diyor. Sözlerini biraz seninkine benzetmeye çalışır gibi görünen Vybukh’un sesi, bu aşamadan sonra eski iştahına dönüyor ve “Evet, fiziksel olarak belki sana bir şey yapamam Dina… Ancak bu ruhunu ememeyeceğim anlamına gelmiyor!” diyor.

Vybukh’un cümleleri havada savrulup kulaklarına ilişirken, bu sözlerin içini -ruhunu- titrettiğini hissediyorsun. Bu sözlerin, bundan öncekiler gibi öyle alelade bir iştahla dile gelmediğini ve saklı bir gerçeğin dışa vurumu olduğunu seziyorsun. Her ne kadar kendine olan güvenini kaybettirecek türden bir durum olmasa da, ister istemez bu sözler karşısında savunmanın kırıldığını hissedebiliyorsun. İçine çöken bu karanlık his, bir an için aklının ve kararlılığının dağılmasına neden olurken Vybukh “Ama endişe etme… Henüz onun sırası gelmedi. Önce, beni bu hale getireni mideme indireceğim… Ardından senin tatlı etinle keyifleneceğim!” diyor. Vybukh’un bu sözlerinin ardından içine düştüğün karanlığın baskısı azalıp, karanlık yerini şuursuz bir beyaza bırakırken Vybukh’un son sözleri bir kez daha yankılanıyor.


“O zamana kadar bekle! Ama lezzetini arttıracak olursan, ben beklemeyeceğim!”
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

31 Mar 2023, 13:50

Havanın titrekliği ruhundaki cesaret askerlerini bezdirmişti. Vybukh denen bu melun yaratığın pürüzlerle dolu çığırtkan sesi, tüm gücü ve heybetiyle kulaklarında yankılanırken havanın ağırlığı ruhu üzerine zebellah gibi çökmeye devam ediyordu. Bu havanın karşısında olağanca büyük ve eksilmez cesaretinden gittiğini, kayıplar verdiğini kabullenebilirdi. Nitekim ne zaman bu yaratıkla konuşsa, sonu onun büyüklenmesi ve Dina'nın kendisini yabancı, misafir gibi hissetmesiyle sonuçlanıyordu.

Bu hissi sevmiyordu. Bununla ilgili sorunu yoktu, fakat alışamıyordu da. Bir şekilde kendini savrulan bir toz tanesi gibi hissetmeyi bırakması elzemdi. Yoksa Vybukh onu bir gün gerçekten de sindirebilirdi. Dina da farkındaydı, bedenen alacağı yaralar pek kolay iyileşebilirdi. Fakat düşüncelerinin kaybolması ya da benliğinin erimesi karşısında ne yapabileceğini hiç bilmiyordu.

Vybukh'un sözleri karşısında ilk düşünebildiği blöf yaptığıydı. Lakin sözlerinin ciddiyeti, ortamın karanlığına hiç de tezat oluşturmuyordu. İçindeki karanlık saniye saniyesine büyüyor, neredeyse koşulsuz şartsız onu onaylayacak duruma geliyordu. Anlık olarak kafasının gidip geldiğini biliyordu. Bir şekilde kendisine inandırıyordu.

Bunu ise üzerinde vahşi bir baskı kurarak yapıyordu. Lakin bir noktada dikkatini çeken bir kaç söz öbeği sezmişti. Bu noktadan sonra daha dikkatli, daha seçici davranmıştı. Nitekim ucube son sözlerini söyleyip ona beklemesini de söylemişti. Dina ise duyduklarını anlamlandırmaya çalışıyordu. Bir yandan ise düşünceleri başka bir noktaya kayıyordu. Biraz şanssız hissediyordu. Saçma sapan bir ucube denk gelmişti ona. Asla anlaşamayacaklarını hissediyordu. Belki de bu işi kıvıramayacaktı. Yine de elinden geleni yapacaktı.

"Nasıl yani... Kim?" dedikten sonra çok kısa bir süre sonra tekrar söz aldı. Sanki az önce tehdit edilmemiş gibi, sanki öğlen yemeği muamelesi görmemiş gibi.

"Sanırım karşılaştığımız uşak iblisi diyorsun. Sana ne yaptı ki?"

Bu soruları biraz meraktan, biraz da onu yoklamak için soruyordu. Gidip gitmediğinden de emin değildi aslında. Ses verirse, konuşmaya devam ederdi. Ona büyüklük tasladıkça ters tepiyordu. Bu nedenle biraz onu oyalamalı, suyuna gitmeliydi. Dina için hiç problem değildi. Onun hedefinden çıkmak, yemek olarak görülmek de umrunda değildi. Sözlerini dinletmek artık birincil amacıydı. O nedenle bakış açısını değiştirmese bile tavırlarını değiştirecekti. Karanlığın yarılmasının neredeyse imkansız olduğu bu kör dehlizde çabalamaya devam edecekti.
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

03 Apr 2023, 11:31

Vybukh’a yönelttiğin sorulara bir cevap gelmesini umsan da, açılan gözlerin bir anda Gyugnal’ın boş bakışlarıyla karşılaşıyor. Zihninin içinde var olan karanlıktan sıyrılıp kendi düzlemine ulaşmış olmak, esasen sevindirici bir nokta olsa bile, Vybukh ile yaptığın konuşmada son sözleri onun söylemiş olması bir miktar içine oturuyor. Yine de, büyük resme baktığında Gyugnal’ın bahsettiği komut bulma işini bir şekilde hallolmuş olması, bu mücadelede hala zaferin sende olduğunu gösteriyor. Vybukh’un tehdide varan sözleri, aranızdaki savaşın bitmediğini belli ediyor, ne var ki şu an için galibiyetinin tadını çıkarmaktan da bir zarar gelmeyeceğini düşünüyorsun. Gyugnal ise bir müddet sana boş bakmasının ardından “Hallettin herhalde.” diyor. Fakat bu sözlerinden sonra senden bir karşılık gelmesini bekleme zahmetine girmeyen Gyugnal arkasını dönüp geriye doğru birkaç adım attıktan sonra yüzünü tekrar sana dönüyor. Aranızdaki mesafe beş metreyi biraz geçmiş bir haldeyken Gyugnal hafifçe omuzlarını silkiyor ve ardından “Sabahın karanlığı gecenin güneşi ol! Yüzün karasına kaderin akını çal! Uyuyanların uykusuzu, uykusuzların kabusu! Göklerin yokluğuna yerlerin varlığına karış! Huzur bulan varlığını huzursuzluğa ada! Kudretin yokluğu, iradenin efendisi! Çağrıma ses, sesime can ver! Chuldarah! diyor.

Gyugnal’ın bu sözlerinin ardından, vücudundan karanlıktan daha derin ve adeta tüm ışığı yok eden bir karanlık yayılmaya başlıyor. Bu karanlık ağır bir baskıyı da ortama getirirken, ortamdaki karanlığın sinmeye çalıştığını düşünmeden edemiyorsun. Gyugnal’ın hemen önünde yoğunlaşan karanlık, kendi dışında her şeyi soğurmaya çalışır gibi görünürken, bedenini kaplayan parıltının dinginliğini yitirmeye başladığını ve yoğun titremelerle Gyugnal’ın karanlığına karşı koymaya çalıştığını fark ediyorsun. Karanlık yerde yoğunlaşmaya başlarken, bir varlığın cisimleşmesine şahitlik etmeye başlıyorsun. Tek dizi üstünde yere çökmüş bir şekilde, başı önde olacak şekilde duran varlık yavaşça doğrulurken karanlığı kendine çektiğini görüyorsunuz. Gyugnal’ın iblisi olduğunu düşündüğün varlık parıldayan ve korku dolu bir şekilde etrafına bakan gözlerini sana diktiği anda, iki kolunu hızla iki yana açıyor ve karanlık bir anda iblisin kanatları oluveriyor! Karşında, yaklaşık iki metre civarında duran iblise bakmak bile sana zor gelirken Gyugnal “Sen de çağır.” diyor sözlerini boşluğa savurur gibi.

Chuldarah
Image
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
User avatar
Dina
Posts: 158
Joined: 13 Nov 2022, 05:50

05 Apr 2023, 02:08

Her ne kadar gözleri karanlığa alışsa da, her ne kadar siyahın zaim olduğu bu kutuda olmaktan memnun da olsa, kulaklarının beklediği; duymayı umduğu yek ses belliydi. Canavarın hırıltılı, hışımlı sedası. Bağrışların, çığlıkların ve yakarışların anlamını yitirdiği bu noktada; Dina için anlamlı tek şey alacağı ödüldü. Kazanacağı oyunda, zarları en yukarıdan sallamaya çalışıyor ve belki de taşları rastgele ileri geri ittirerek şah çekmeye başlıyordu. Hiç bir şey kazanmış gibi hissettirmiyordu. Zira ne yaparsa yapsın, bilmeden yapıyormuş gibiydi. Oyunun kurallarını hala tam bilmediğinden; acemi şansını sonuna kadar zorluyordu belki de. İşin garip kısmı, bu kural cahilliğini sevmişti. Sürprizlerle dolu, eğlenceli..

Bir anda karanlık, engin bir yanılsamaya dönüşmüştü. Körlük ve ahrazlık artık sırasını savmıştı Dina için. Karşısında tekrardan Gyugnal'ı görmüştü. Pek sevgili iblisinden cevabını alamadan da olsa bir şekilde ayrılmıştı. İblisinin ne düşündüğü zerre umrunda değildi lakin, yine de ona üstün gelememek koyuyordu. Böylesine aciz bir zavallının bu derece kendisini nimetten sayması onu delirtiyordu. Dina için çıkarım yapma vakti değildi. Zira düşünmesi gereken daha farklı şeyler vardı. Gyugnal'ın ilk tepkisi ile birlikte kendi içinde 'herhalde' dediği sorulardan birisi daha azalmış gibiydi. Bir şekilde halletmişti.

Arkasını dönerek bir kaç adım atan Gyugnal, yüzünü Dina'ya doğru dönerek konuşmaya başlamıştı. Bu, bir önceki seferki 'isteksiz ve virgülsüz' kelimelerden farklıydı. Dina ilk kelimeleri duyduğu gibi bunun bir sohbet olmadığını pektabii anlayabilmişti. Kendi iblisini çağırıyor olmalıydı. İlk düşüncesi ve aklına takılan çengel 'Neden?' olmuştu. Zaten Dina'nın hallettiği kanısına varmıştı. Ne göstermek istiyordu ki? Dina'nın dikkat kesildiği şey de buydu. Sözler.

Ninni gibi gelmişti. Söylediği sözler, ekseriyetle çağıracağı yaratığı yağlayıp ballıyordu. Vybukh için böyle sözler söylemesinin imkanı yoktu. Dina için bu zordu. Zira herhangi bir şey için böyle sözler söylemenin utanç verici, hatta saçmalık olduğunu düşünüyordu. Şu anda gözlerinin önünde belirmekte olan karanlık ve Dina'nın tahminlerine göre birazdan bu karanlıktan var olacak yaratık; tüm bu kudreti taşıyor olsa dahi, Dina bunu yapmazdı. Nitekim Vybukh için de durum geçerliydi. İşine gelirse belki. Onu yağlayıp ballayabilir, belki övebilirdi. İşi görülürse, bunu yapardı. Neden yapmasın ki? Mantığı buna engel değildi. Aynı şey karşısındaki adam, gelmekte olan iblis için de geçerli. Herhangi birini bir gün öldürmesi gerekse, yine çıkarının ne olacağına bakardı. O nedenle az önceki düşüncelerinde bir nebze haksız olduğunu farketti. Fikr-i sabit yaşamak pek ona göre değildi esasen.

Karanlıktan doğan bir fırtınayı seyretmişti. Işıksızlığı görmeye nail olmuş yeşim gözleri, sinmiş siyahlığın esiri olmamak için direniyordu. Çok fazla ışık görmüştü, çok fazla karanlık. Kan kırmızısı ile haşır neşir olduğu kadar, dumanın karasıyla da dans etmişti. Lakin bu kadar yoğun bir karanlığın cisimleşiyor olması; gözlerinin önünde cerehan eden en ufuksuz hadise olmalıydı. İğne deliğinden geçmeye hazır, bin bir kurnazlıkla bezeli zihni; gözlerinin görebildiği hiç bir şeyden tırsmayan kara gözleri dahi bu sefer hayranlıkla bakakalmıştı bu görüntüye. Karşısındaki varlık, tam anlamıyla güzeldi çünkü. Dina, bu evrende estetik anlayışını sonunda keşfedebilmiş görünüyordu. Ona bakmak bile dayanılmazdı. Tüm bunların ardından minikçe yutkunmayı yeni akıl edebilmişti.

Gyugnal'ın son sözleri, ona karşı bir teklifti. Geri çevirmeden kafasını sallayarak karşılık vermişti. Ne de olsa bir çağrı komutu bulmuştu ve bu komut oldukça kısaydı. Gyugnal resmen mani okumuştu. Bunun sonradan değiştirilebilir bir şey olup olmadığından emin değildi. Nitekim bağrınır ve Vybukh aptalı gelmez ise, ayağına gidip onun için bir şeyleri tekrar değiştirmesi gerekecekti. Karın ağrısı... Gyugnal ve az önce gelen iblise hitaben kısa ve öz bir şekilde anons geçmek istedi. Umursamaz ve sinmiş bir ses tonu ile konuştu.

"Pek evcil değil. Gergin bir tip. Şimdiden uyarayım da."

Gözlerini kapattı. Derin bir nefes aldı. Bir karanlık daha doğuracak gücü vardı. Bir nefes alacak sabrı daha.

"Yak ve Yık, Vybukh."
Image
Karakter - Künye
Image
İsim: Dina
Cinsiyet: Kadın
Yaş: 21
Boy: 165
Kilo: 48
Sınıflar: Toplayıcı - Saldırgan - Elementalist
Mevcut GP/AGP/İGP: -
Mevcut Para: 9.550
İtibar: 6


Profil
Güç: 1
Dayanıklılık: 2
Çeviklik: 3
İrade: 6
Zeka: 7

Aludir Statları
Görü: 4
Hakimiyet: 6
Mevcudiyet: 2

Ekipmanlar/Eşyalar
-
İblis - Künye
Image
İsim: Vybukh
Cinsiyet: Erkek
Boy: 2.25
Kilo: 217
Tür: Yaratık
Seviye: Razguk

Profil
Varlık: 5
Güç: 6
Dayanıklılık: 8
Çeviklik: 6
Arun: 7
Duren: 4
İrade: 5

Yetenekler
Element Yaratıcısı

Teknikler

Azgın Canavar - C Rank
Misket Bombası - C Rank
Kuyruk Kırbacı - B Rank

Ekipmanlar/Eşyalar
Bel Çantası
3 adet Cam Fanus
2 adet Yağ Matarası
40 adet Demir Bilye
User avatar
GM - Dimensio
Game Master
Game Master
Posts: 1852
Joined: 31 Jan 2022, 13:20

05 Apr 2023, 13:30

Söylediğin sözlere karşılık, birçok kez dinlediği ve sonunu bildiği sıkıcı bir masala verilen baygın bakışlardan fazlasını ortaya koymayan Gyugnal, Vybukh’a seslenişi de aynı sıradanlıkla izlemekle yetiniyor. Vybukh’u uyandıracak, var edecek veya gerçeğe döndürecek komuttan sonra, bir anda ruhunda harlanan ateşi ve vücudunda dolaşmaya başlayan sıcak kanı hissetmeye başlıyorsun. Bu his, sana bir yandan yenilmez olduğun hissini verirken, bir yandan da tüm insancıl var oluşundan sıyrılıyormuşsun gibi geliyor. Ruhun, iki tezadın arasında sıkışıp kalmış olmasına rağmen lüzumsuz bir huzura yelken açmışken, bir anda azgın dişlerin ağzından fışkırmak istediğini hissediyorsun. İçini dolduran sıcaklık vücudun saran kızıl bir parlaklığa evrilirken daha önce yaşadığın sahneni bir geri sarımını veya olması gerekenini yaşıyormuşsun gibi geliyor. Yarattığın kızıllık, içinde bulunduğun karanlığı sömürmek ister gibi yayılmaya başlarken, vücudunu saran bu kızıl zırhın bedeninin hemen önünde yoğunlaşmaya başladığını görüyorsun. Her ne kadar vücudunda tamamen ayrılmış olsa da, yarattığı etkiyi sürdüren kızıl parlama giderek cisimleşmeye başladığında ise, Vybukh’un var oluşunu izliyorsun.

Birkaç saniye içerisinde kızılı yırtarak varlığını ortaya koyan Vybukh ne var olduğu karanlığı ne de karşısında iblis suretindeki karanlığı umursamadan vahşice gürlemeye başlıyor. Vybukh’un bu narasına karşılık Chuldarah en ufak bir mimiğini oynatmazken, Gyugnal devam eden naralardan duyduğu rahatsızlığı kısılan ve ekşiyen yüzüyle ortaya koyuyor. Vybukh ise vahşice saldırmak için etrafına bakınır gibi haykırmayı sürdürürken Gyugnal “Tamam, güzel şov, bitsin artık!” diyerek sözlü olarak da tepkisini dile getiriyor. Ancak bu sözlerden pek hoşlanmış gibi durmayan Vybukh, bir anda narasını keserken bakışlarını Chuldarah’a çeviriyor ve “Bu karanlık et parçasının arkasına saklanıp mı konuşuyorsun insan!” diyor. Gyugnal kendisine söylenen bu sözleri pek de üstüne alınmamış gibi bakışlarını sana çevirirken “Vybukh’tu, değil mi?” diyor sanki daha önce hiç adı geçmemiş gibi. Hemen ardından ise bakışlarını Vybukh’a doğru çevirmeye tenezzül dahi etmeyen bir ifadeyle “Hani şu Almazath diye bahsettiğin iblise tek yumruğuyla yenilen ve sonra vahşi bir iblis değil de, evcil bir köpek gibi kuyruğunu bacakları arasına kıstırıp bir insanın hükmü altına girerek paçayı kurtaran Vybukh…” diyor. Gyugnal, dünyadaki en önemsiz detaydan en aşağılayıcı şekilde bahseder gibi kelimelerini peşi sıra dizmesinin ardından halen daha bakışlarını gözlerinde tutarak “Böyle bir iblis için aşırıya kaçan bir şov, gereksiz yani.” diyor. Gyugnal’ın her bir cümlesiyle vahşiliği ve açlığı artan Vybukh’un giderek daha sabırsız bir hal aldığını rahatlıkla görebiliyorsun. Ancak Vybukh sanki tüm bu açlığını daha da arttırmak istercesine tepkisiz dururken Gyugnal Chuldarah’a hitaben “Sen ne diyorsun? Yersiz, öyle değil mi?” diyor. Gyugnal’ın sözlerini, bakışlarını bir saniye bile Vuybukh’tan ayırmadan ve sadece başını hafifçe sallayarak onaylayan Chuldarah, başkaca hiçbir tepki göstermiyor. Ne var ki, tüm bu konuşmalar Vybukh’un açlığının ve vahşetinin sınırını doldurmaya yetiyor. Attığı öfke dolu bir narayla beraber, olduğu yerden hareketlenmek için kasları gerilen Vybukh’u gören Gyugnal “Ah, bir de saldırmaya çalışıyor, zavallı.” diyor. Fakat esas sözlerini sona saklamış olan Gyugnal bakışlarını bir anda sana çevirirken, harekete geçmesi belki de bir saniyeyi bile bulmayacak olan Vybukh’u kastederek “Hükmet bakalım!” diyerek neden Vybukh’u çağırmanı söylediğini açığa çıkartıyor.
Bu hesaba atılan özel mesajlar kontrol edilmemektedir.
Locked

Return to “Aludir Üssü”