Verdiğin cevap karşısında Runqel birkaç saniye suskun kalıyor ve ardından “Anlıyorum.” diyor belki de sadece senin duyabileceğin bir ses tonuyla. Hafifçe aldığı nefesleri odanın içinde yankılanmaya başladığında, Runqel’in aklından bir şeyler geçmeye başladığını hissedebiliyorsun. Başka biri olsa çoktan bitmiş olabilecek bir konuşmanın, sırf senin varlığın nedeniyle uzadığı yönündeki düşüncelerin bu anlarda güçlenmeye başlıyor. Zira Runqel odadan çıkmak veya konuşmayı sonlandırmak ister gibi görünmüyor. Gözüne daha çok senden alabileceğin her türlü bilgiyi almaya ve içinde yaşadığı tereddütlere bir şekilde ket vurmaya çalışan bir insan olarak görünmeye başlayan Runqel, yine de mizacından bir şey kaybetmeden durmaya devam ediyor.
Birkaç saniyelik sessizlik, gözlerindeki kararlılığı korumana ve Runqel’in ise sorgulamalarına engel olmuyor. Bakışlarını sende sabitleyen Runqel yavaşça dudaklarını aralayarak konuşmaya başlıyor ve “Bir sabah uyandığımda, iblis diyarına girip Aludir olacaksın deselerdi, böyle bir şeyin olmayacağını dile getirirdim. Bir iblisle bağ kuracağımı, iblislerle mücadele edeceğimi, Hükümdarımız ile karşılaşacağımı ve daha nicelerini söyleseler, hepsine olmaz derdim. Ancak hayat veya kader, olmaz dediğimiz şeyleri karşımıza çıkarmada gayet başarılı.” diyor. Bu sözlerini daha çok bir sitem gibi dile getiren Runqel bakışlarını aşağıya kaydırdığında “Bunlar sadece hepimizin başına gelen şeyler, elbette dahası da var.” diyor. Bir anda, Runqel’in geçmişine dair anılarının canlandığına dair bir hisse kapılsan bile, Runqel gayet başarılı bir şekilde bu havayı yok edip bakışlarını bir kez daha sana kaldırdığında “Bunun yanında, bundan sonraki hayatında olmaz diyebileceğin birçok şeyle karşılaşacaksın. En basitinden, kendin bile olmazların olduğu kategoridesin. Dolayısıyla, bir Aludir olarak olmazların olacağı bir yaşamı kabullenmek ve bunların üstesinden gelmek zorundasın Esther. Buna kendinden başlayabilirsin…” diyor. Kısa bir sessizlikle sözlerini sindirmeni bekleyen Runqel bakışlarını bir anda keskinleştirdiğinde “Az önce cevap vermek zorunda olmadığını söylemiştim, ancak şimdi bir cevap istiyorum Esther… Böylesine melun bir gün gelirse, ne yapacaksın?” diye soruyor sana, adeta geleceğini tayin etmek istercesine.
Birkaç saniyelik sessizlik, gözlerindeki kararlılığı korumana ve Runqel’in ise sorgulamalarına engel olmuyor. Bakışlarını sende sabitleyen Runqel yavaşça dudaklarını aralayarak konuşmaya başlıyor ve “Bir sabah uyandığımda, iblis diyarına girip Aludir olacaksın deselerdi, böyle bir şeyin olmayacağını dile getirirdim. Bir iblisle bağ kuracağımı, iblislerle mücadele edeceğimi, Hükümdarımız ile karşılaşacağımı ve daha nicelerini söyleseler, hepsine olmaz derdim. Ancak hayat veya kader, olmaz dediğimiz şeyleri karşımıza çıkarmada gayet başarılı.” diyor. Bu sözlerini daha çok bir sitem gibi dile getiren Runqel bakışlarını aşağıya kaydırdığında “Bunlar sadece hepimizin başına gelen şeyler, elbette dahası da var.” diyor. Bir anda, Runqel’in geçmişine dair anılarının canlandığına dair bir hisse kapılsan bile, Runqel gayet başarılı bir şekilde bu havayı yok edip bakışlarını bir kez daha sana kaldırdığında “Bunun yanında, bundan sonraki hayatında olmaz diyebileceğin birçok şeyle karşılaşacaksın. En basitinden, kendin bile olmazların olduğu kategoridesin. Dolayısıyla, bir Aludir olarak olmazların olacağı bir yaşamı kabullenmek ve bunların üstesinden gelmek zorundasın Esther. Buna kendinden başlayabilirsin…” diyor. Kısa bir sessizlikle sözlerini sindirmeni bekleyen Runqel bakışlarını bir anda keskinleştirdiğinde “Az önce cevap vermek zorunda olmadığını söylemiştim, ancak şimdi bir cevap istiyorum Esther… Böylesine melun bir gün gelirse, ne yapacaksın?” diye soruyor sana, adeta geleceğini tayin etmek istercesine.




