Eletha’nın açmış olduğu boyuttan karanlığa ilk adımını attığın anda, bu ana kadar girip çıktığı İblis Diyarına aşinalığın bulunduğundan, içinde herhangi bir tedirginlik bulunmuyor. Ardında seni takip eden Lenith’i bilerek ve Eletha’nın gerçekten bir Anahtar gönderip göndermeyeceği düşüncesiyle, karanlığın içine kendini tam anlamıyla bırakıyorsun. Ne var ki, adımını sonlandırdığın anda gözlerinin önünde var olan karanlık birden, sanki adeta bir perde gibi kalkarak mavinin derin tonlarına bırakıyor kendini!

Gözlerin istemsiz bir şekilde gökyüzüne yöneldiğinde, mavinin hakimiyetine dalıyorsun. Beyaz bulutların masumiyeti bile mavinin derinliği ile birleşmiş gibiyken, bu hakimiyeti kasvetli ve insanın içine korku salan bir görüntü yaratıyor. Havada ayrışık duran bulutlar, mavinin hapsinde donmuş gibi kıpırdamadan havada asılı kalmış gibi görünürken, kendini bir anda havadaki bulutlar gibi sabitlenmiş hissediyorsun ve bakışların giderek yeryüzüne dönmeye de başlıyor.
Ayaklarının altındaki kayalık zeminin, donmuş bir beyaz ile kaplandığını fark ediyorsun. İrili ufaklı kayalar, belirgin bir yoldan ziyade alelade etrafa saçılmış gibi duruyor. Herhangi bir şekilde düzenleme veya düzeltmenin bulunmadığı bu taşlıkların seni nereye kadar götürebileceğini görmek istediğinde, bakışlarını hafifçe ve biraz da tedirgin bir şekilde önüne doğru götürüyorsun. Kayalık yolun pek de bir varış noktası bulunuyor gibi durmuyor. Ancak gördüğün manzara, senin bir adım atmanı bile zorlar gibi duruyor. Zira, etrafında herhangi bir canlının olduğuna dair en ufak bir ipucu göremiyorsun. Sanki yer ve gök, mavinin donmuşluğunu ezelden beri kabul etmiş gibi duruyor.
Etrafında herhangi bir canlı varlık aramaya devam ettiğinde, ilk dikkatini çeken şey, engebeli, dağlık ve bolca uçurumun bulunduğu bir arazide olmana rağmen, her yerin kar ve buzla kaplı olması oluyor. Yerden yüksek bir mevkide olman, etrafını daha rahat görebilmene imkan tanıdığı için bu durumu fark etmen de senin açından kolay oluyor. En azından üzerindeki tedirginliği bir nebze attığında, etrafındaki yer şekillerine ve cisimlere daha hakim olabildiğini hissediyorsun. Odağını biraz daha verdiğinde, kayalık zeminin arasında var olan ve tamamen buz tutmuş bir dere veya nehir olduğunu görüyorsun. Ancak seni esas hayrete düşüren, bakışlarını biraz daha soluna çevirdiğinde, bu dere veya nehrin beslendiği şelalenin de hepten buz tutmuş olması oluyor.
Suyun bu durumu, bir an için kendinin ne halde olduğunu sorgulamana neden oluyor ve tam bu esnada, nefes alışverişinin bir hayli zorlandığını hissetmeye başlıyorsun. Bir anda bedenini saran soğuk havanın ciğerlerine dolması, beklediğinin aksine insani ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor gibi görünüyor. Sanki ciğerlerin her bir nefesinle birlikte donmaya başlarken, saç tellerinin katılaşmaya başladığını ve parmak uçlarında karıncalanmaların var olduğunu hissediyorsun. Dolayısıyla, bu dondurucu soğuk karşısında vücudunun ne kadar daha ayakta kalabileceği, üzerine düşünmen gereken esaslı konu oluyor. Bakışların bir anda Lenith’e kaydığında ise, onun durumunun da seninkinden çok da farklı olmadığını ve yüzünde tedirgin bir ifadenin bulunduğunu görüyorsun. Daha çok ne yapacağını bilemez bir halde bakışlarını sana çeviren Lenith, adeta bu dondurucu soğuktan bir an önce kurtulabilmek için sana yalvarıyor. Bu aşamada, başından beri Lenith’in bireysel hareket etmeyeceğini, bu sarp kayalık alanda bir an olsun seni yalnız bırakmayacağını ve her şeyden önemlisi, buradan kurtulmak için seninle birlikte olacağını anlayabiliyorsun. Ancak bu noktada, esas büyük temennin, burada donmadan önce Eletha’nın sözünü tutması oluyor.

Gözlerin istemsiz bir şekilde gökyüzüne yöneldiğinde, mavinin hakimiyetine dalıyorsun. Beyaz bulutların masumiyeti bile mavinin derinliği ile birleşmiş gibiyken, bu hakimiyeti kasvetli ve insanın içine korku salan bir görüntü yaratıyor. Havada ayrışık duran bulutlar, mavinin hapsinde donmuş gibi kıpırdamadan havada asılı kalmış gibi görünürken, kendini bir anda havadaki bulutlar gibi sabitlenmiş hissediyorsun ve bakışların giderek yeryüzüne dönmeye de başlıyor.
Ayaklarının altındaki kayalık zeminin, donmuş bir beyaz ile kaplandığını fark ediyorsun. İrili ufaklı kayalar, belirgin bir yoldan ziyade alelade etrafa saçılmış gibi duruyor. Herhangi bir şekilde düzenleme veya düzeltmenin bulunmadığı bu taşlıkların seni nereye kadar götürebileceğini görmek istediğinde, bakışlarını hafifçe ve biraz da tedirgin bir şekilde önüne doğru götürüyorsun. Kayalık yolun pek de bir varış noktası bulunuyor gibi durmuyor. Ancak gördüğün manzara, senin bir adım atmanı bile zorlar gibi duruyor. Zira, etrafında herhangi bir canlının olduğuna dair en ufak bir ipucu göremiyorsun. Sanki yer ve gök, mavinin donmuşluğunu ezelden beri kabul etmiş gibi duruyor.
Etrafında herhangi bir canlı varlık aramaya devam ettiğinde, ilk dikkatini çeken şey, engebeli, dağlık ve bolca uçurumun bulunduğu bir arazide olmana rağmen, her yerin kar ve buzla kaplı olması oluyor. Yerden yüksek bir mevkide olman, etrafını daha rahat görebilmene imkan tanıdığı için bu durumu fark etmen de senin açından kolay oluyor. En azından üzerindeki tedirginliği bir nebze attığında, etrafındaki yer şekillerine ve cisimlere daha hakim olabildiğini hissediyorsun. Odağını biraz daha verdiğinde, kayalık zeminin arasında var olan ve tamamen buz tutmuş bir dere veya nehir olduğunu görüyorsun. Ancak seni esas hayrete düşüren, bakışlarını biraz daha soluna çevirdiğinde, bu dere veya nehrin beslendiği şelalenin de hepten buz tutmuş olması oluyor.
Suyun bu durumu, bir an için kendinin ne halde olduğunu sorgulamana neden oluyor ve tam bu esnada, nefes alışverişinin bir hayli zorlandığını hissetmeye başlıyorsun. Bir anda bedenini saran soğuk havanın ciğerlerine dolması, beklediğinin aksine insani ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor gibi görünüyor. Sanki ciğerlerin her bir nefesinle birlikte donmaya başlarken, saç tellerinin katılaşmaya başladığını ve parmak uçlarında karıncalanmaların var olduğunu hissediyorsun. Dolayısıyla, bu dondurucu soğuk karşısında vücudunun ne kadar daha ayakta kalabileceği, üzerine düşünmen gereken esaslı konu oluyor. Bakışların bir anda Lenith’e kaydığında ise, onun durumunun da seninkinden çok da farklı olmadığını ve yüzünde tedirgin bir ifadenin bulunduğunu görüyorsun. Daha çok ne yapacağını bilemez bir halde bakışlarını sana çeviren Lenith, adeta bu dondurucu soğuktan bir an önce kurtulabilmek için sana yalvarıyor. Bu aşamada, başından beri Lenith’in bireysel hareket etmeyeceğini, bu sarp kayalık alanda bir an olsun seni yalnız bırakmayacağını ve her şeyden önemlisi, buradan kurtulmak için seninle birlikte olacağını anlayabiliyorsun. Ancak bu noktada, esas büyük temennin, burada donmadan önce Eletha’nın sözünü tutması oluyor.
Off Topic
Bu konuda geçerli olan pasiflik süresi 72 saattir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.
Bu konuda Geri Sarım Kartı kullanılabilir.



