Bristran senin sözlerini dinlemeye başlarken, sert suratında en ufak bir mimik hareketi olmuyor. Başından beri özellikle Bristran’ı okuma konusunda pek de başarılı olabilmiş olmaman nedeniyle, bu kez de aynı senaryoyla yüzleşmek seni şaşırtmıyor. Dolayısıyla cümlelerini istediğin gibi kurabiliyor ve her bir sözünü çekinmeden dile getiriyorsun. Fakat bir şekilde, özellikle konuşman sırasında yaptığın hareketlerin bir şekilde Bristran’ın hoşuna gittiğini anlayabiliyorsun. Bu durum da, kuracağın bir sonraki cümlenin ağzından daha inançlı çıkmasına olanak sağlıyor. Cümlelerini tamamladığın anda ise Bristran duyduklarından memnun bir şekilde yavaşça gülümsemesinin yüzüne yayılmasına izin veriyor. Ne var ki, her ne kadar Bristran gülümsüyor olsa bile, hala daha yüzündeki o katılığın izlerini taşıyor. Bu haliyle de bir yandan şefkatli bir yandan da korkutucu bir insan olmayı başarıyor senin gözünde.
Sözlerine karşı Bristran’ın söyleyeceklerini beklemeye koyulduğunda, Bristran bekleyişi uzatmadan hafif bir nefes alıyor ve “Her zaman organizasyonumdaki kişilere söylediğim bir şey vardır.” diyerek konuşmaya başlıyor. Bristran sağ elinin işaret parmağının şakağına doğru götürürken “Güç buradan başlar.” diyor. Aynı parmağını bu kez kalbine doğru indiren Bristran “Buraya yönlenir.” diyerek konuşmasını sürdürüyor. Ardından tüm göğüs bölgesini işaret edecek şekilde bir çember çizen Bristran “Buraya yayılır.” diyor. Bu sözlerinden sonra birkaç saniye duraksayan Bristran “Güç dediğin şey, sadece kas gücünü kullanabilmen veya iblisini en üst mertebeye kadar güçlendirebilmen değildir. Güçlü insan, ilk önce zihnini ehlileştirir… Tehlike, korku, güçsüzlük ve aciz kalma… Önce bunları deneyimler ve her daim bunları korur. Güçlü kişinin zihni zayıfsa, kaslarının veya iblisinin bir önemi yoktur.” diyor. Cümlelerini bir yere bağlayacak gibi görünen Bristran en sonundan yüzünü daha yumuşak bir hale getirirken “Dediğin gibi, önce güçsüz olduğunu kabullenmelisin. Çünkü güçlü bir insan, dört duvar arasında sıkışmış bir haldeyken, sadece kaslarına güvenerek hayatta kalabileceğine inanmaz. Güçlü insan, karşısındaki tehdidin boyutlarını sezemeden güçlü olamaz.” diyor. Fakat tam bu esnada aklını belki de yıllardır kurcalayan bir soruyu sana sormak ister gibi görünen Bristran, içinde yeterli şüpheyi sorulara çevirmesinin ardından “Peki ya, bu bahsettiğin miras bırakanların, yani bizler, senin için yeteri kadar güçlü değilsek? Ya sömürmek istediğin tecrübelerimiz ve gücümüz, bir avuç laftan ibaretse? Ya burada bir şekilde oturmayı başarmış olsak bile, özellikle İblis Diyarında birkaç düşük seviyeyle başa çıkabilen tiplerden ibaretsek? O zaman ne yapacaksın Zenahpuryu?” diye soruyor sana.
Bristran’ın bu sorusunun, öyle alelade bir soru olmadığını ve vereceğin cevabın bir şekilde Bristran nezdinde önemli olduğunu hissedebiliyorsun. Belki öncekiler gibi hayatını değiştirecek bir adım olmasa bile, en azından Bristran’ın gözündeki konumunun bu soruyla değişebileceğini hissedebiliyorsun. Zira Bristran, sorularını yönelttikten sonra tüm odağını tam anlamıyla sana veriyor ve ağzından çıkacak cümleleri beklemeye başlıyor.
Sözlerine karşı Bristran’ın söyleyeceklerini beklemeye koyulduğunda, Bristran bekleyişi uzatmadan hafif bir nefes alıyor ve “Her zaman organizasyonumdaki kişilere söylediğim bir şey vardır.” diyerek konuşmaya başlıyor. Bristran sağ elinin işaret parmağının şakağına doğru götürürken “Güç buradan başlar.” diyor. Aynı parmağını bu kez kalbine doğru indiren Bristran “Buraya yönlenir.” diyerek konuşmasını sürdürüyor. Ardından tüm göğüs bölgesini işaret edecek şekilde bir çember çizen Bristran “Buraya yayılır.” diyor. Bu sözlerinden sonra birkaç saniye duraksayan Bristran “Güç dediğin şey, sadece kas gücünü kullanabilmen veya iblisini en üst mertebeye kadar güçlendirebilmen değildir. Güçlü insan, ilk önce zihnini ehlileştirir… Tehlike, korku, güçsüzlük ve aciz kalma… Önce bunları deneyimler ve her daim bunları korur. Güçlü kişinin zihni zayıfsa, kaslarının veya iblisinin bir önemi yoktur.” diyor. Cümlelerini bir yere bağlayacak gibi görünen Bristran en sonundan yüzünü daha yumuşak bir hale getirirken “Dediğin gibi, önce güçsüz olduğunu kabullenmelisin. Çünkü güçlü bir insan, dört duvar arasında sıkışmış bir haldeyken, sadece kaslarına güvenerek hayatta kalabileceğine inanmaz. Güçlü insan, karşısındaki tehdidin boyutlarını sezemeden güçlü olamaz.” diyor. Fakat tam bu esnada aklını belki de yıllardır kurcalayan bir soruyu sana sormak ister gibi görünen Bristran, içinde yeterli şüpheyi sorulara çevirmesinin ardından “Peki ya, bu bahsettiğin miras bırakanların, yani bizler, senin için yeteri kadar güçlü değilsek? Ya sömürmek istediğin tecrübelerimiz ve gücümüz, bir avuç laftan ibaretse? Ya burada bir şekilde oturmayı başarmış olsak bile, özellikle İblis Diyarında birkaç düşük seviyeyle başa çıkabilen tiplerden ibaretsek? O zaman ne yapacaksın Zenahpuryu?” diye soruyor sana.
Bristran’ın bu sorusunun, öyle alelade bir soru olmadığını ve vereceğin cevabın bir şekilde Bristran nezdinde önemli olduğunu hissedebiliyorsun. Belki öncekiler gibi hayatını değiştirecek bir adım olmasa bile, en azından Bristran’ın gözündeki konumunun bu soruyla değişebileceğini hissedebiliyorsun. Zira Bristran, sorularını yönelttikten sonra tüm odağını tam anlamıyla sana veriyor ve ağzından çıkacak cümleleri beklemeye başlıyor.




