Out: Zenahpuryu'nun Mektubu bir seri halinde olacak ve evren içerisinde belirli noktalara mektuplar bırakılmış olarak yazılacaktır. İlk mektup, bir Anahtar yardımıyla Zenahpuryu tarafından başka Aludir'lerin gözünü ilk açacağı yere doğru atılmıştır. Bu mektup, İblis Diyarı'nda gezinmekte ve kendisini keşfedecek Aludir'leri beklemektedir...
Zenahpuryu’nun Mektubu
Sen… Bu notu, daha doğrusu bu günlüğü okuyan sen… Kim olduğunu bilmiyorum, hatta sen bile kim olduğunu bilmiyor olmalısın. Dehşete düşme, ben sana yol göstermek için çabalayan biriyim sadece. Önemli biri değilim, herhangi bir mevkim yok, herhangi bir gücüm yok, tek mutlak olan senin gözlerini açtığın yerde ben de gözlerimi açtım. Karanlığa, hiçliğin ortasına gözlerimi açtım senin gibi. Sana önce neler yaşadığımı anlatmak istiyorum, sonra neler yaşayabileceğinden. Yaşayabileceğini düşündüğüm şeyleri deneyimlemeyebilirsin, belki farklı bir kader seni bekliyor olacak, benim geçmişimle senin geleceğin bir noktada kesişmeyecek. Ancak şunu bil ki, tecrübelerimden yararlanarak neler yapabileceğini kestirebilirsin. Dikkatlice oku yazacaklarımı, benim geçmişimi, daha doğrusu kaybolan geçmişimle başlayan geleceğime ilk adımlarımı öğren ve kendine bir sonuç çıkar. Burada yaşadığım tecrübelerden sonra, aynılarını yaşamanı istemiyorum. Bu yüzden, derin bir nefes al, içinde bir korku hissettiğini, geçmişine dair hiçbir şey hatırlamadığını biliyorum, bu senin için yeni bir başlangıç. Bu başlangıçta, fiziken yanında olamasam da, elimden geldiğince kelimelerimle yanında olacağım. Buradan çıktıktan sonra, beni bulman için kendimi tarif edeceğim. Sana bir şeyler ısmarlayabilirim, birer kadeh içki devirebiliriz, hatta bal şarabı denen muhteşem bir şey var, sana ondan ısmarlayabilirim, tek yapman gereken buradan bütün gücünle çıkmak. Fiziksel bir güç değil, zihnini iyi toparla. Burada göreceklerin karşısında, korku bütün bedenini ele geçirmeye çalışabilir, diren. Cesaretini topla, derin bir nefes al ve benim geçmişimden yararlan.
Burada gözlerimi açmadan önce bir rüya, belki de geçmişim, ne olduğunu bilmediğim görüntüler gördüm. Sen de görmüş olmalısın. Benim rüyam neydi biliyor musun? Bir mezarlıktaydım. Kasvetli mezarlıkta, çürümüş et kokuları burnuma dolarken, burnum adeta çalışmamak için büyük bir savaş veriyordu. Birisinin, bu görüntülere gözlerimi açmadan önce bana seslendiğini duydum. “Elbette çürüyüp gidecek şeyler için endişelenmemelisin! Bu doğal bir süreç!” Diyerek. Bu sesin sahibini aramak için etrafıma bakındım mezarlıkta. Mezar taşlarında ne bir isim, ne de başka bir şey vardı. Sadece mezar taşı. Uzun yıllardır burada gibi duran bu taşların arasından yürümeye başladım kulaklarıma dolan o sese doğru. Bir silüet, belki bir gölge, ama birilerini görmek istiyordum. Tabi, bana seslenen kişiyi veya “şeyi” bulamadan, bir hışırtıyla arkamı döndüm. Mezarın içinden çıkan bir elle birlikte, korku tekrardan iliklerime kadar işlenmeye başladı. Kolun çıkmasıyla birlikte, uzun zaman önce ölmüş birinin cesedi tamamen toprağın altından çıktı. Koku, daha çok burnumun içine girmeye başlarken artık burnum işlevini yerine bile getiremiyordu. Hışırtılar artarken, sırayla et yığınları çıkmaya başladı mezarlarından. Korkum bedenime öyle bir işlemişti ki, bacaklarım yürümeme bile izin vermiyordu. Bu ölüler, beni de aralarına katmak istiyor gibilerdi. Kabusum, tam bu noktada sonlandı, gözlerimi tekrardan açtım, karanlığın içine doğru.
Evet, biliyorum benim gördüğüm rüya kabustan farksızdı. Belki de geçmişimdi, belki de geleceğim. Hiçbir şey bilmiyorum, aynı senin gibi. Bunu araştırmak için henüz erken, ama araştıracağım. Belki, notlarımdan bir diğerlerini bulduğunda, senin için her şeyi açıklığa kavuşturmuş olurum. Neyse, sen de bir takım görüntüler görmüş olmalısın, belki iyi görüntüler, belki kötü. Fikrim yok. Ancak şimdilik buna takılmamanı tavsiye ederim, görüntüler her zaman aklının köşesinde olsun ancak odaklanman gereken daha farklı şeyler var. Seninle birlikte birkaç kişi daha burada olmalı, en azından ben gözlerimi açtığımda öyleydi. Yanımda sonradan Archon ismini alan kızıl kafalı bir arkadaşım, Yofie ismini alan siyah saçlı bir kadın, Xaphan adını alan cılız bir adam ve Aithen ismini alan siyah saçlı bir adam daha vardı. Burada gözlerimizi açtığımız andan itibaren, sorgulamalara başladık. Xaphan dediğim kişi, yere yığıldığında hızlıca yanına gittim. Zaten gördüğüm görüntüler yüzünden korku içindeydim, ancak ona yardım etmem gerekiyordu. Yürüyemeceğini düşündüm, belki de bu olaylar ona fazla gelmişti. Onu kucağıma aldım, yere indirmemi isteyene kadar taşıyacaktım ve öyle yaptım. Tabi, Aithen adlı arkadaşım bizim ölmediğimizi ve ilerlememiz gerektiğini söylediğinde olaylar karıştı biraz. Bunu anlatıyorum ki, aynısını yapmayı düşünen varsa yapmasın. Burada hiçbirimizin bir şey bilmediğini biliyoruz ve bunu yapmanız durumunda size karşı güvenimiz biraz daha kırılıyor.
Archon, Aithen’i sorgulamaya başladı bu noktada. Kendisinin dediklerini dinlemeyeceğini söyledi, sebep basitti, kimse bir şey bilmiyorken Aithen bir şey biliyormuş gibi davranıyordu. Ben de araya girerek aynı şeyi belirttim, eğer bir şey biliyorsa bunu açıkça söylemeliydi. Ancak onun da bizden bir farkı yoktu, geçmişi olmayan bir adamdı. Tam da bu yüzden, kendisi bir şey biliyormuşta saklıyormuş gibi gözüktüğü için güvenimiz kırılmıştı. Açıkçası, arkadaşlarıma çok değer veren bir insanım ancak ben de dinlemek istememiştim onu. Güvenim yerine oturmamıştı. Bu noktada, Vadlena geldi. 1.70 Boylarında, gümüş saçlı bir kadın. Size denk gelirse, aman diyim dikkatli olun. O kadının pek şakası yok. Büyük ihtimal sizlerin birer bok parçası olduğunu söyleyecek, hiçbir öneminizin olmadığını, sizden bir bok olmayacağını söyleyecek. Kulak asmayın, sizler değerli insanlarsınız. Bu cümleler karşısında demoralize olacaksınız, dediğimi tekrardan düşünün. Sizler değerli insanlarsınız, Vadlena’nın ne dediği önemli değil. O huysuz karının başka bir cümle kurduğu yok zaten. Siz ölmelisiniz, boksunuz, şanslı götten çıkmasınız falan falan. Bunlara kulak asmayın, hatta münakaşaya bile girmeyin. O karıyla münakaşaya girmek tam bir eziyet. Sürekli aynı şeyleri farklı kelimelerle tekrarlıyor. Bu yüzden zihninizi toparlayın, sizler değerlisiniz.
Tabi, benim için zaten problem değildi onun ne dedikleri ancak arkadaşlarıma şahsi laflar uzandığı zaman benim damarıma basmış oldu. Benim için arkadaşlarım çok önemlidir, burada hepimiz geçmişleri olmayan, isimleri olmayan birer hiçtik. Ancak hepimiz aynı yolun yolcusuyduk, bu yüzden onları korumak istiyordum. Elimden geleni de denedim. Neyse, arkadaşlarıma şahsi laflar etmeye başladığında, özellikle Yofie’ye ettiği kelimelerden sonra öne doğru çıktım. Arkadaşlarımı ne olursa olsun koruyacaktım. İşte tam bu anda, bize iblisini gösterdi. Aithen bir kanıt istemişti, bu kanıtı bize kendi kurt iblisini sunarak gösterdi. Adı Lebrante. Bu kurt öne çıktığında, aslında bize saldıracağını düşünerek arkadaşlarımı korumak istemiştim. Lakin işler böyle olmadı. Buraya dikkat edin, burada işler biraz karışacak. Size anlatacakları İblis Diyarı, iblisler, hepsi doğru. Biz, iblislerin bu karanlıkta olduğunu fark etmemiştik bile, eğer içinizden birisi fark ederse ona güvenin. Emin olun, ilk karşılacağınız o çirkin iblisler iliklerinize kadar korku yayacaklar. Ben, herkesi koruma isteğime rağmen o iblisleri ilk gördüğüm anda adım atacak cesareti bile bulamamıştım. Korku ve cesaret, damarlarımın içinde kavga ediyordu, bunu hissedebiliyordum. O iblislerin iğrenç görüntüsü, kırmızı parlak gözleri, korkunun vücut almış hali gibilerdi! Sanki, hayatlarında -belki de herhangi bir hayatları yok, sadece yaratıklardan ibaretler- tek istedikleri sizin korkuyu iliklerinize kadar tatmanız gibiydi. Bu hisleri yaşama ihtimaliniz var, bu yüzden dikkatli olmanızı istiyorum. Gözlerinize, dikkat edin. Etrafınızı hissetmeye çalışın arada, ben hiçbir zaman onlar gözükene kadar hissedemedim ama siz yine de deneyin. Tehlikenin farkında olun ve her zaman tetikte kalın.
Bu sürede, biz Vadlena tarafından terk edilmek üzereydik. Dediğim gibi, Vadlena oldukça uğraştırıcı bir insan. Onun açtığı koridordan çıkmamız gerekiyordu, bu da onu takip etmek ve ona boyun eğmek demekti. Aslında benim için bir problem yoktu, ancak arkadaşlarımın üzerine yağan hakaretler ve onları koruma isteği beni harekete geçiren asıl problemdi. Bu yüzden, o koridordan herkes çıkana kadar çıkmayacağımı belirtmiştim. Yofie, ben ne yaparsam onu yapacağını söylediğinde kafamı çalıştırmam gerekti. Çünkü buradan kurtulmak istiyordum, evet her ne kadar ölsem bile bir şey kaybetmeyeceğimin farkında olsam da, arkadaşlarımı buradan çıkartmak istedim. Arkadaşlarımla birlikte çıkıp, bir şeyler içebilmek istiyordum, onlarla sohbet etmek istiyordum. Daha hiçbir şey hatırlamayan bir iki insanla böyle sıkı bir bağ kurmuşken, neden onları kaybetmek isteyeyim ki? Bu yüzden harekete geçmem gerekiyordu, bu iblislerden o kadar korkmama rağmen beni harekete geçiren şey de zaten arkadaşlarımı koruma isteği olmuştu. İçimde bu da olmasaydı, muhtemelen ağlayarak Vadlena’nın kollarına koşardım. Bu notu okuyan sen ve diğerleri, birbirinize karşı şimdiden sıkı bir bağ oluşturun. Burada kendinizi yalnız hissediyor olabilirsiniz ama unutmayın, hepiniz aynı durumdasınız. Hiçbir şey hatırlamayan, nerede olduğunu bilmeyen, kim olduğunu bile bilmeyen insanlar.
Vadlena hakkında size birkaç bilgi daha vermem gerekiyor. İblisler etrafınızı sararsa şayet, ondan merhamet beklemeyin çünkü etmeyecek. Biz, iblislerin saldırısına uğradığımızda bizi terk etti gitti. Gerçekten orada ölmeyeceğimizi biliyor muydu, yoksa şans eseri mi bir şeyler yaşandı hiçbir fikrim yok. Ancak aralarında kaldığımız iblisler bize karşı atağa geçtiklerinde, önce benim bir şeyler yapmam gerektiği fikrine kapıldım. Bir iblisi tuttum ve kafa attım. Burada size bir uyarı geçeyim, iblislere vurmak bir işe yaramıyor. Ancak iblisler size zarar verebiliyor. Benim kolumu kapan iblis, öyle bir acı içinde bıraktı ki beni, saf bir öfke tüm vücudumu kapladı. Ancak bir ağlayış, bütün odağımı kesmişti. İblislerin çıkardığı seslerden daha gür bir ağlama sesiydi, hatta öyle bir sesti ki iblisler ne yapacaklarını bilemeden kaçışmaya başlamışlardı. Bu ağlayışın ardından iki tane göz gördüm, bir metre civarında boyu olan bir iblis ağlayarak etrafta koşuşturuyordu. Beni fark ettikten sonra ağlamasını arttırmış ve üstüme koşmaya başlamıştı. O gün, dünyanın en iyi dostunu kazandım. Hatta bana sorduğu ilk soru ne biliyor musun? “Daha ne kadar korkutacaksınız beni insan?” Evet, aynı böyle bir soru sordu ve bizim arkadaşlığımızın temelleri atılmaya başladı.
Şimdi sana şöyle bir şey söyleyeyim, her şey yaşandıktan sonra bir iblisle bağ kurmanız gerekecek. Bu aranızdaki bağ nasıl olur bilmiyorum. Belki bir dostluk, belki bir çıkar ilişkisi, belki zorunluluk. Sonuç olarak, bir iblisle bağ kuracaksınız ve birer Aludir olarak hayatınıza bu bağ ile devam edeceksiniz. Ben Shyrlonay ile tanıştıktan sonra muhteşem bir arkadaşlık edindim. Beraber hayal bile kurduk. Kısacası, bu aşamayı da geçmeniz gerekiyor bir şekilde. Şimdi size birkaç ipucu vereyim bu konu hakkında. Bazı iblisler nasıl bağ kurulacağının farkında. En azından Shyrlonay öyleydi. Siz isminizi hatırlıyorsunuz, ardından iblisiniz size ismini bahşediyor ve aranızda bir bağ kuruyorsunuz isimlerinizi söyleyerek. Eğer karşınızda normal sohbette olduğunuz bir iblis var ise, ismini sormamanızı tavsiye ederim. Ben Shyrlonay’a sorduğumda hemen kaçışmaya başlamıştı onu kaçıracağımı söyleyerek. Oysa bir şey bilmediğim için bu sorunun uygun olduğunu düşünmüştüm. Yani demek istediğim, gördüğünüz gibi isim sormak maalesef iblisinizin güvenini zedeleyebilir. Bu kısmı bir şekilde halletmek zorundasınız, isminizi bahşedin, iblisiniz de size ismini versin ve oradan bir bağ kurarak çıkın. Bu işlem bittikten sonra artık gündelik hayata yavaşça geçiyorsunuz. Birer Aludir olarak, yaşayacağınız hayata ilk adımınızı atıyorsunuz. Muhtemelen bağ kurma işleminden sonra baygın düşeceksiniz, ardından Aludir Üssünde uyanacaksınız. Bu yüzden bu mektubu daha fazla uzatmayacağım. Benim ismim Zenahpuryu. Bu ismi unutmayın. Uzun boylu, beyaz saçlı bir adamım. Oldukça kaslı ve yakışıklıyım. Güç Muhafızları Birliği’ndenim. Beni bulmak isterseniz, kapım sizlere her zaman açık! Sizlere bal şarabı ısmarlayabilir, tecrübelerimi aktarabilirim. Beni bulun, dostum olun, hepinizin yolu açık olsun, yürüdüğünüz yollar varlığınızla titresin! Bu arada şunu unutmayın, ikinci mektubum uyanacağınız odalarda yatakların altında olacak, onu okumayı unutmayın! Zenahpuryu hepinizin varlığını selamlıyor!
Sen… Bu notu, daha doğrusu bu günlüğü okuyan sen… Kim olduğunu bilmiyorum, hatta sen bile kim olduğunu bilmiyor olmalısın. Dehşete düşme, ben sana yol göstermek için çabalayan biriyim sadece. Önemli biri değilim, herhangi bir mevkim yok, herhangi bir gücüm yok, tek mutlak olan senin gözlerini açtığın yerde ben de gözlerimi açtım. Karanlığa, hiçliğin ortasına gözlerimi açtım senin gibi. Sana önce neler yaşadığımı anlatmak istiyorum, sonra neler yaşayabileceğinden. Yaşayabileceğini düşündüğüm şeyleri deneyimlemeyebilirsin, belki farklı bir kader seni bekliyor olacak, benim geçmişimle senin geleceğin bir noktada kesişmeyecek. Ancak şunu bil ki, tecrübelerimden yararlanarak neler yapabileceğini kestirebilirsin. Dikkatlice oku yazacaklarımı, benim geçmişimi, daha doğrusu kaybolan geçmişimle başlayan geleceğime ilk adımlarımı öğren ve kendine bir sonuç çıkar. Burada yaşadığım tecrübelerden sonra, aynılarını yaşamanı istemiyorum. Bu yüzden, derin bir nefes al, içinde bir korku hissettiğini, geçmişine dair hiçbir şey hatırlamadığını biliyorum, bu senin için yeni bir başlangıç. Bu başlangıçta, fiziken yanında olamasam da, elimden geldiğince kelimelerimle yanında olacağım. Buradan çıktıktan sonra, beni bulman için kendimi tarif edeceğim. Sana bir şeyler ısmarlayabilirim, birer kadeh içki devirebiliriz, hatta bal şarabı denen muhteşem bir şey var, sana ondan ısmarlayabilirim, tek yapman gereken buradan bütün gücünle çıkmak. Fiziksel bir güç değil, zihnini iyi toparla. Burada göreceklerin karşısında, korku bütün bedenini ele geçirmeye çalışabilir, diren. Cesaretini topla, derin bir nefes al ve benim geçmişimden yararlan.
Burada gözlerimi açmadan önce bir rüya, belki de geçmişim, ne olduğunu bilmediğim görüntüler gördüm. Sen de görmüş olmalısın. Benim rüyam neydi biliyor musun? Bir mezarlıktaydım. Kasvetli mezarlıkta, çürümüş et kokuları burnuma dolarken, burnum adeta çalışmamak için büyük bir savaş veriyordu. Birisinin, bu görüntülere gözlerimi açmadan önce bana seslendiğini duydum. “Elbette çürüyüp gidecek şeyler için endişelenmemelisin! Bu doğal bir süreç!” Diyerek. Bu sesin sahibini aramak için etrafıma bakındım mezarlıkta. Mezar taşlarında ne bir isim, ne de başka bir şey vardı. Sadece mezar taşı. Uzun yıllardır burada gibi duran bu taşların arasından yürümeye başladım kulaklarıma dolan o sese doğru. Bir silüet, belki bir gölge, ama birilerini görmek istiyordum. Tabi, bana seslenen kişiyi veya “şeyi” bulamadan, bir hışırtıyla arkamı döndüm. Mezarın içinden çıkan bir elle birlikte, korku tekrardan iliklerime kadar işlenmeye başladı. Kolun çıkmasıyla birlikte, uzun zaman önce ölmüş birinin cesedi tamamen toprağın altından çıktı. Koku, daha çok burnumun içine girmeye başlarken artık burnum işlevini yerine bile getiremiyordu. Hışırtılar artarken, sırayla et yığınları çıkmaya başladı mezarlarından. Korkum bedenime öyle bir işlemişti ki, bacaklarım yürümeme bile izin vermiyordu. Bu ölüler, beni de aralarına katmak istiyor gibilerdi. Kabusum, tam bu noktada sonlandı, gözlerimi tekrardan açtım, karanlığın içine doğru.
Evet, biliyorum benim gördüğüm rüya kabustan farksızdı. Belki de geçmişimdi, belki de geleceğim. Hiçbir şey bilmiyorum, aynı senin gibi. Bunu araştırmak için henüz erken, ama araştıracağım. Belki, notlarımdan bir diğerlerini bulduğunda, senin için her şeyi açıklığa kavuşturmuş olurum. Neyse, sen de bir takım görüntüler görmüş olmalısın, belki iyi görüntüler, belki kötü. Fikrim yok. Ancak şimdilik buna takılmamanı tavsiye ederim, görüntüler her zaman aklının köşesinde olsun ancak odaklanman gereken daha farklı şeyler var. Seninle birlikte birkaç kişi daha burada olmalı, en azından ben gözlerimi açtığımda öyleydi. Yanımda sonradan Archon ismini alan kızıl kafalı bir arkadaşım, Yofie ismini alan siyah saçlı bir kadın, Xaphan adını alan cılız bir adam ve Aithen ismini alan siyah saçlı bir adam daha vardı. Burada gözlerimizi açtığımız andan itibaren, sorgulamalara başladık. Xaphan dediğim kişi, yere yığıldığında hızlıca yanına gittim. Zaten gördüğüm görüntüler yüzünden korku içindeydim, ancak ona yardım etmem gerekiyordu. Yürüyemeceğini düşündüm, belki de bu olaylar ona fazla gelmişti. Onu kucağıma aldım, yere indirmemi isteyene kadar taşıyacaktım ve öyle yaptım. Tabi, Aithen adlı arkadaşım bizim ölmediğimizi ve ilerlememiz gerektiğini söylediğinde olaylar karıştı biraz. Bunu anlatıyorum ki, aynısını yapmayı düşünen varsa yapmasın. Burada hiçbirimizin bir şey bilmediğini biliyoruz ve bunu yapmanız durumunda size karşı güvenimiz biraz daha kırılıyor.
Archon, Aithen’i sorgulamaya başladı bu noktada. Kendisinin dediklerini dinlemeyeceğini söyledi, sebep basitti, kimse bir şey bilmiyorken Aithen bir şey biliyormuş gibi davranıyordu. Ben de araya girerek aynı şeyi belirttim, eğer bir şey biliyorsa bunu açıkça söylemeliydi. Ancak onun da bizden bir farkı yoktu, geçmişi olmayan bir adamdı. Tam da bu yüzden, kendisi bir şey biliyormuşta saklıyormuş gibi gözüktüğü için güvenimiz kırılmıştı. Açıkçası, arkadaşlarıma çok değer veren bir insanım ancak ben de dinlemek istememiştim onu. Güvenim yerine oturmamıştı. Bu noktada, Vadlena geldi. 1.70 Boylarında, gümüş saçlı bir kadın. Size denk gelirse, aman diyim dikkatli olun. O kadının pek şakası yok. Büyük ihtimal sizlerin birer bok parçası olduğunu söyleyecek, hiçbir öneminizin olmadığını, sizden bir bok olmayacağını söyleyecek. Kulak asmayın, sizler değerli insanlarsınız. Bu cümleler karşısında demoralize olacaksınız, dediğimi tekrardan düşünün. Sizler değerli insanlarsınız, Vadlena’nın ne dediği önemli değil. O huysuz karının başka bir cümle kurduğu yok zaten. Siz ölmelisiniz, boksunuz, şanslı götten çıkmasınız falan falan. Bunlara kulak asmayın, hatta münakaşaya bile girmeyin. O karıyla münakaşaya girmek tam bir eziyet. Sürekli aynı şeyleri farklı kelimelerle tekrarlıyor. Bu yüzden zihninizi toparlayın, sizler değerlisiniz.
Tabi, benim için zaten problem değildi onun ne dedikleri ancak arkadaşlarıma şahsi laflar uzandığı zaman benim damarıma basmış oldu. Benim için arkadaşlarım çok önemlidir, burada hepimiz geçmişleri olmayan, isimleri olmayan birer hiçtik. Ancak hepimiz aynı yolun yolcusuyduk, bu yüzden onları korumak istiyordum. Elimden geleni de denedim. Neyse, arkadaşlarıma şahsi laflar etmeye başladığında, özellikle Yofie’ye ettiği kelimelerden sonra öne doğru çıktım. Arkadaşlarımı ne olursa olsun koruyacaktım. İşte tam bu anda, bize iblisini gösterdi. Aithen bir kanıt istemişti, bu kanıtı bize kendi kurt iblisini sunarak gösterdi. Adı Lebrante. Bu kurt öne çıktığında, aslında bize saldıracağını düşünerek arkadaşlarımı korumak istemiştim. Lakin işler böyle olmadı. Buraya dikkat edin, burada işler biraz karışacak. Size anlatacakları İblis Diyarı, iblisler, hepsi doğru. Biz, iblislerin bu karanlıkta olduğunu fark etmemiştik bile, eğer içinizden birisi fark ederse ona güvenin. Emin olun, ilk karşılacağınız o çirkin iblisler iliklerinize kadar korku yayacaklar. Ben, herkesi koruma isteğime rağmen o iblisleri ilk gördüğüm anda adım atacak cesareti bile bulamamıştım. Korku ve cesaret, damarlarımın içinde kavga ediyordu, bunu hissedebiliyordum. O iblislerin iğrenç görüntüsü, kırmızı parlak gözleri, korkunun vücut almış hali gibilerdi! Sanki, hayatlarında -belki de herhangi bir hayatları yok, sadece yaratıklardan ibaretler- tek istedikleri sizin korkuyu iliklerinize kadar tatmanız gibiydi. Bu hisleri yaşama ihtimaliniz var, bu yüzden dikkatli olmanızı istiyorum. Gözlerinize, dikkat edin. Etrafınızı hissetmeye çalışın arada, ben hiçbir zaman onlar gözükene kadar hissedemedim ama siz yine de deneyin. Tehlikenin farkında olun ve her zaman tetikte kalın.
Bu sürede, biz Vadlena tarafından terk edilmek üzereydik. Dediğim gibi, Vadlena oldukça uğraştırıcı bir insan. Onun açtığı koridordan çıkmamız gerekiyordu, bu da onu takip etmek ve ona boyun eğmek demekti. Aslında benim için bir problem yoktu, ancak arkadaşlarımın üzerine yağan hakaretler ve onları koruma isteği beni harekete geçiren asıl problemdi. Bu yüzden, o koridordan herkes çıkana kadar çıkmayacağımı belirtmiştim. Yofie, ben ne yaparsam onu yapacağını söylediğinde kafamı çalıştırmam gerekti. Çünkü buradan kurtulmak istiyordum, evet her ne kadar ölsem bile bir şey kaybetmeyeceğimin farkında olsam da, arkadaşlarımı buradan çıkartmak istedim. Arkadaşlarımla birlikte çıkıp, bir şeyler içebilmek istiyordum, onlarla sohbet etmek istiyordum. Daha hiçbir şey hatırlamayan bir iki insanla böyle sıkı bir bağ kurmuşken, neden onları kaybetmek isteyeyim ki? Bu yüzden harekete geçmem gerekiyordu, bu iblislerden o kadar korkmama rağmen beni harekete geçiren şey de zaten arkadaşlarımı koruma isteği olmuştu. İçimde bu da olmasaydı, muhtemelen ağlayarak Vadlena’nın kollarına koşardım. Bu notu okuyan sen ve diğerleri, birbirinize karşı şimdiden sıkı bir bağ oluşturun. Burada kendinizi yalnız hissediyor olabilirsiniz ama unutmayın, hepiniz aynı durumdasınız. Hiçbir şey hatırlamayan, nerede olduğunu bilmeyen, kim olduğunu bile bilmeyen insanlar.
Vadlena hakkında size birkaç bilgi daha vermem gerekiyor. İblisler etrafınızı sararsa şayet, ondan merhamet beklemeyin çünkü etmeyecek. Biz, iblislerin saldırısına uğradığımızda bizi terk etti gitti. Gerçekten orada ölmeyeceğimizi biliyor muydu, yoksa şans eseri mi bir şeyler yaşandı hiçbir fikrim yok. Ancak aralarında kaldığımız iblisler bize karşı atağa geçtiklerinde, önce benim bir şeyler yapmam gerektiği fikrine kapıldım. Bir iblisi tuttum ve kafa attım. Burada size bir uyarı geçeyim, iblislere vurmak bir işe yaramıyor. Ancak iblisler size zarar verebiliyor. Benim kolumu kapan iblis, öyle bir acı içinde bıraktı ki beni, saf bir öfke tüm vücudumu kapladı. Ancak bir ağlayış, bütün odağımı kesmişti. İblislerin çıkardığı seslerden daha gür bir ağlama sesiydi, hatta öyle bir sesti ki iblisler ne yapacaklarını bilemeden kaçışmaya başlamışlardı. Bu ağlayışın ardından iki tane göz gördüm, bir metre civarında boyu olan bir iblis ağlayarak etrafta koşuşturuyordu. Beni fark ettikten sonra ağlamasını arttırmış ve üstüme koşmaya başlamıştı. O gün, dünyanın en iyi dostunu kazandım. Hatta bana sorduğu ilk soru ne biliyor musun? “Daha ne kadar korkutacaksınız beni insan?” Evet, aynı böyle bir soru sordu ve bizim arkadaşlığımızın temelleri atılmaya başladı.
Şimdi sana şöyle bir şey söyleyeyim, her şey yaşandıktan sonra bir iblisle bağ kurmanız gerekecek. Bu aranızdaki bağ nasıl olur bilmiyorum. Belki bir dostluk, belki bir çıkar ilişkisi, belki zorunluluk. Sonuç olarak, bir iblisle bağ kuracaksınız ve birer Aludir olarak hayatınıza bu bağ ile devam edeceksiniz. Ben Shyrlonay ile tanıştıktan sonra muhteşem bir arkadaşlık edindim. Beraber hayal bile kurduk. Kısacası, bu aşamayı da geçmeniz gerekiyor bir şekilde. Şimdi size birkaç ipucu vereyim bu konu hakkında. Bazı iblisler nasıl bağ kurulacağının farkında. En azından Shyrlonay öyleydi. Siz isminizi hatırlıyorsunuz, ardından iblisiniz size ismini bahşediyor ve aranızda bir bağ kuruyorsunuz isimlerinizi söyleyerek. Eğer karşınızda normal sohbette olduğunuz bir iblis var ise, ismini sormamanızı tavsiye ederim. Ben Shyrlonay’a sorduğumda hemen kaçışmaya başlamıştı onu kaçıracağımı söyleyerek. Oysa bir şey bilmediğim için bu sorunun uygun olduğunu düşünmüştüm. Yani demek istediğim, gördüğünüz gibi isim sormak maalesef iblisinizin güvenini zedeleyebilir. Bu kısmı bir şekilde halletmek zorundasınız, isminizi bahşedin, iblisiniz de size ismini versin ve oradan bir bağ kurarak çıkın. Bu işlem bittikten sonra artık gündelik hayata yavaşça geçiyorsunuz. Birer Aludir olarak, yaşayacağınız hayata ilk adımınızı atıyorsunuz. Muhtemelen bağ kurma işleminden sonra baygın düşeceksiniz, ardından Aludir Üssünde uyanacaksınız. Bu yüzden bu mektubu daha fazla uzatmayacağım. Benim ismim Zenahpuryu. Bu ismi unutmayın. Uzun boylu, beyaz saçlı bir adamım. Oldukça kaslı ve yakışıklıyım. Güç Muhafızları Birliği’ndenim. Beni bulmak isterseniz, kapım sizlere her zaman açık! Sizlere bal şarabı ısmarlayabilir, tecrübelerimi aktarabilirim. Beni bulun, dostum olun, hepinizin yolu açık olsun, yürüdüğünüz yollar varlığınızla titresin! Bu arada şunu unutmayın, ikinci mektubum uyanacağınız odalarda yatakların altında olacak, onu okumayı unutmayın! Zenahpuryu hepinizin varlığını selamlıyor!

