Lavuk üstüne lavukla karşılaşıyordu bugün. Tiarmod, Juntig derken şimdi bir de bu dalyarak çıkmıştı başına. Boş yere onu sorguya çekmişti piç kurusu. Aludirliğini kullanıp biraz elemanın üstüne gitsem mi diye düşünüyordu. Sonuçta bu ülkenin önemli bir kastında yer alıyordu artık, ona yapılan saygısızlık kastına yapılan bir saygısızlıktı. Bu tarz davranışların hoş görülmesi bu sistemde çatlaklar açabilecek bir şeydi. Bunu bahane ederek haşlayabilirdi belki adamı. Bu fikir kafasına yatmıştı, bir iki kelam edecekti, hafızası kayboldu diye eziğin teki değildi sonuçta. Ama adam yoktan var olduğu gibi vardan yok olmuştu. Bir an götü attı Xaphan'ın, ya o kişi hükümdar veya komutansa diye düşündü. Ama bu düşünceyi takip eden düşüncesi Aludirlerin saygınlığını korumanın takdir edileceği oldu. Zaten daha bir şey yapmaya fırsat bile bulamamıştı, başına bir şey gelme olasılığı yoktu. Ama burada durmadı düşüncesi, ya Juntig tüm konuştukları süre boyunca bu kişinin varlığından haberdar olması ihtimali üstünde durdu. Belki de Xaphan'ı tuzağa düşürmüştü, belki şuracıkta utancını tertemiz edecekti... Gergin beklemeye ve gevelemeye başladı. "Alo, nereye gittin kardeş? İki kelam ediyorduk yav!" Tam o sırada dibinde biten iki çam yarması beyninden vurulmuşa dönmesine yetti. Hemen yalakalığa başladı, bir şekilde bu işin içinden sıyrılmalıydı. "Heyt be! Şu pazulara bak, hükümdarımız özenle seçmiş!" Ama elemanlar pek oralı olmamış, komutanın onu beklediğini söylemekle yetinmişlerdi. "Moruk bir komutan, yanında Juntig. Biz yavaşça yaklaşırken sırıtıyor bana, şu manyakça sırıtış. Komutan tam tersine ciddi, en az işlenen suç kadar. Aludir kastına ve rütbesine yapılan saygısızlığı affetmeyecek..." Kafasında canlanan resimden uzaklaştı irade gücüyle. Kendini toparladı, suçlu gibi giderse her şey daha da boka sarardı. "Hay hay, gidelim!" dedi sahte bir güvenle.
Heriflere ayar olmuştu. Kaçacak hali yoktu, ne diye sürükler gibi aralarına almışlardı anlamadı. "Siz hele bir yüz kızartıcı bir işe bulaşın sizin ananızı avradınızı tornadan geçirmezsem bana da Xaphan demesinler!" Tepesi atmak üzereydi baskın aurayı hissetmeye başladığı zaman. Auraya karşı dik durmaya çalıştı masumluğunu kanıtlamak istercesine ama pek faydası olmuyordu. Hele uzaktan komutan gözüktükten sonra hiçbir şeyin faydası yoktu, ayakları onun emrinde değildi artık. Moruğun varlığı altında eziliyordu. Ama ortada Juntig'den eser yoktu. Kafasını sağa sola çevirip bakmaya mecali olmadığı için sonradan çıkıp çıkmayacağından emin değildi ama kesinlikle kafasındaki manzara değildi yaşananlar. Bu yüzden epeyce rahatlamıştı. Yine de kıl olmuştu herife, yeni gelenleri kontrolde tutmak için gövde gösterisi yaptığını düşündü. Bu sırada ona yöneltilen el işaretine istinaden istemsizce adımlarını hızlandırmış, kabul edilebilir bir mesafede de yine kontrolü dışında durmuştu.
"Memnun oldum Agrupnia efendi, senin ben amına koyim buruşuk ibne!" Bir an bunlar geçti aklından ama hemen kafasını dağıtmaya çalıştı. Belki zihin okuyabiliyordu bu lavuk, ne malum... Dikkatini vererek takip etti Agrupnia'yı. Sözleri bir şey anlatıyor, tavırları başka bir şey anlatıyordu. Xaphan dilbaz bir insandı, hem de sadece lafazanlık anlamında değil. Diğer insanlar gibi fiziksel yetenekleri, görünüşü veya başka yetenekleriyle öne çıkabilecek biri değildi. Ama bu eksiklikler onun için bir fırsat olmuş, başka alanlarda gelişmesini sağlamıştı. Alçak ses tonu, kapıyı yakın durmak, kapıya atılan bakışlar, kısa ve öz konuşma... Bu kapının arkasında önemli bir şey dönüyordu ve Agrupnia da bunun farkındaydı. Eğer değerli bir hazine falan olsaydı şüphe çekmemek adına bakışlarını başka bir yere odaklar, hatta Xaphan gibi birini tehdit bile görmezdi. Tüm varlığıyla onu ezer, bunları düşünmesine fırsat bile tanımazdı.
İhtimalleri hesapladı Xaphan. Kapının arkasındaki önemli şeyin ne olduğunu çözebilirse bu onun için önemli bir koz olacaktı. Ne var ki bu pek mümkün değil gibiydi. Her şeyden önce tam karşısındaki kişi komutandı ve yaşı oldukça tecrübeli olduğuna işaret ediyordu. Onu aldatarak orada ne olduğuna dair bir fikir edinmesi mümkün değildi. Böyle bir şeye teşebbüs edip yakalandığı an yaşlı kurt tarafından tehlikeli bir çakal olarak fişlenecek ve gereksiz yere dikkatleri üstüne çekecekti. Hiçbir şeyin farkında değilmiş gibi davranıp gitmekti diğer seçenek. Hayatına kaldığı yerden devam ederdi. Xaphan korkaktı korkak olmasına, ama aptal değildi. Her zaman eline böyle fırsatlar geçmeyecekti, eğer güvenli bir şekilde kendine fayda yaratabiliyorsa yaratmalıydı. Fark edilmeden bir şeyler yapmak ideal senaryosuydu, ama eğer hiç farkedilmezse de yapabileceği şeyler oldukça kısıtlı olacaktı. Sivrilip, sivrildiği yerde ne yapacaksa yapmalıydı. Sıradan bir köylünün entrikasıyla komutanın entrikası bir olmazdı sonuçta. Üçüncü seçeneği kendini belli etmesiydi. Kısaca yeminini etmek sonra da önemli bir şeyi böldüğünün farkında olduğunu belli ederek müsaadesini istemekti planı. Bu şekilde hem kafasının çalıştığını hem de iyi niyetini belli edebilirdi. Komutanın güvenini kazanması buradan elde edebileceği en büyük fayda olabilirdi. Bu güven ona yeni kapılar aralar, seçim havuzu git gide genişlerdi. En aklına yatan seçenek buydu.
Karar verdiği gibi sebebini bilmeden tek dizinin üstüne çöktü. "Niye bilmiyorum da sanki böyle yemin ediliyordu?.." Sesini komutanın sesinin seviyesine eşleyecekti büyük bir dikkatle. Ne daha yüksek ne de daha alçak. "Var oluş amacımı unutmayacağıma, tüm Aludirleri her zaman kollayacağıma, Aclania ve hükümdarına sadık kalıp isimlerine leke getirmeyeceğime yemin ederim." Bilerek kısa tutmuştu yeminini, komutana zaman kazandırmak istiyordu. "Kesin tutarım bu yemini ben amına koyim..." Yemin ettikten sonrası en önemli kısımdı. Önemli bir denge tutturması gerekiyordu. Susup beklerse Agrupnia "he" deyip Xaphan'a kozunu kullanma fırsatı vermeden kışkışlayabilirdi onu. Ama fazla hevesli görünür de hemen lafa dalarsa da komutan işkillenebilirdi. Kabiliyetli bir diplomasi izlemesi gerekiyordu. Yemininden sonra ayağa kalkmadan hafifçe başını kaldırıp komutana bakacaktı. "Nasihatlerinize minnetlerimi sunar, benim için başka emriniz veya nasihatiniz yoksa izninizi rica ederim komutanım. Zannımca önemli bir mesele sırasında rahatsız ettim sizi." Bu sözleriyle yaptığı her şeyin komutan için bir anlam kazanacağını umuyordu, yani planı o yöndeydi. Sonrasında nasıl bir tepki alacağını da planlamıştı ama o kısım planına göre mi gidecekti bekleyip görecekti.